11. Bölüm
𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃 / ATEŞ VE BARUT / Şafak Vakti

Şafak Vakti

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

Oy ve yorum bırakmayı unutmayınnn

Düzenlendi.

☆☆☆

Aslı'ya da güzel bir makyaj yaptıktan sonra beraber alışveriş merkezine gittik. Bir sürü kıyafet makyaj malzemeleri falan aldık. Sonra kahve içtik yemek yedik. Gezdik, tozduk eğlendik...

Kısacası ilk defa kendimiz için bir şey yaptık. Biraz fazla abarttığımız için arabaya sığdırmak biraz zor olmuştu. Bizi gelene kadar akşam olmuştu ve ben bugün Aslı'yı diğerlerinin de kaldığı o güvenli bölgeye götüreceğim bu yüzden kendimi çok kötü hissediyorum.

"Senin mesleğin neydi yani bir mesleğin var mı?"

"Vardı. Aslında eskiden polislik yapacaktım. Sonra akrabalarımla uğraşmaktan sınavlara hazırlanamadım. Ama polis olmak ablamın hayaliydi ben onun hayalini gerçekleştirmek istiyordum. Ama olmadı işte zaten neyim oldu ki o da olsun" diyerek iç çekti. Bu sırada güvenli bölgeye ulaşmak üzereydik.

"Şu Yılan Mafyasının işini bitirelim inan ki ben sana yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım ama önce herkesin intikamını almalıyım. Yani yarın inşaallah bu iş yarın bitecek."

"İnşallah inşaallah da biz nereye gidiyoruz?"

"Şimdi şöyle ki, senin gibi işaretlenen çocukları bir gün bulup öldürecekler ya da kirli işlerini yaptıracaklar. Biz de bu yüzden sizi korumak için

Güvenli bir bölge bulduk herkes burada kalacak ve her şey elinizin altında yani tatile çıkıyormuşsun gibi düşün. Orada çok güvenli olacaksın ve ben her pazar geleceğim hem hafta içi de gelebilirim belki."

Dediğimde biraz üzüldü gibi sonra normale döndü. Bunun onun için en doğrusu olduğunu biliyordu. Dışarıda yaşamaktan daha iyiydi değil mi?

"Siz öyle bir karar verdiyseniz yapacak bir şey yok ve zaten benimde dinlenmeye ihtiyacım var. Her şey için çok teşekkür ederim özellikle sana. Sen bizim hepimizin intikamını al!" Dedi umutla bana bakarken.

Aynı şekilde ona bakıp gülümsedim.

"Alacağım," dedim kendimden emin bir şekilde. Artık sadece kendime değil Aslı'ya da söz vermiştim. Yapmak zorundayım.

Birkaç dakika sonra gelmiştik. Burası cidden çok güvenliydi. Bizden başka hiç kimse giremiyordu. Zaten şifreyi bilen pek kimse yoktu bizim ekipten birkaç kişi vardı bilen: ben ve Barlas, albay ve birkaç yüzbaşı ve yarbay biliyordu.

Yüksek güvenlik sistemimiz vardı her yerde askerlerimiz vardı. Daha ne olsun!

Arabadan indiğimizde ikimizde hüzünlüydük. Onu geç bulmuştum ama bana iyi gelmişti. Kız kardeşim gibi hissettirmişti.

"Evet geldik. Ayrılma vakti ama ben geleceğim inşaallah güzel haberlerle," dedim gülümseyerek. Birbirimize sarıldık.

"Seni bekleyeceğim intikamımızı al ve gel," dedi gülümseyerek yanağıma bir öpücük bıraktı.

"Tamam, şu bagajdakilerin hepsini al istersen benim kıyafetlerim -zaten çok fazla bunlar- senin olsun makyaj malzemeleri ve bir dakika," dedim doğruca arabaya girdim. Ona aldığım telefon kutusunu verdim. Çok mutlu oldu.

"Ben gerçekten çok teşekkür ederim ya hakkını nasıl ödeyeceğim inan bilmiyorum."

"Bir gün hayallerine ulaştığında ödersin."

Gözyaşlarımı tutamadım.

"Hadi seni odana yerleştirelim."

"Tamam."

Birkaç arkadaşın yardımıyla eşyaları hemen odaya taşıdık odası cidden çok ferahtı odanın içinde kendine özel hobi alanı, lavabo ve banyo, kıyafet odası, büyük bir balkonu vardı.

Buradaki herkesin odaları böyleydi onları en iyi şekilde bakıyorduk çünkü onlar bize emanetti. Bir saat oyalandıktan sonra vedalaşıp ayrıldık. Arabama binip akşam yemeğini kaçırmamak için hızlıca kışlaya doğru yol aldım. Yağmur yağıyordu hemen içeri girdim. İçerisi sıcacıktı. Ve içeriden sesler geliyordu.

Barlas'ın sesi daha baskın geliyordu daha sonra da alkış sesi... Neler oluyordu?

 

Genellikle kutlama yada özel günlerde kullandığımız yerden geliyordu sesler hemen o tarafa gittim. Adımlarım yavaş değildi ama her saniye zaman yavaşlıyordu sanki.

İçeri girdiğimde Barlas baş köşeye oturmuş bir şeyler anlatıyor, diğerleri de dolu gözlerle onu izliyordu. Yerdeki bavulların amacı yada bu pastanın anlamı neydi?

Benim gelişimi ilk fark eden Ateş Uras oldu. O da sanırım yeni gelmişti çünkü üstü başı ıslanmış görünüyordu.

Ben ise öylece durmuş bakıyordum. Neyin kutlamasıydı bu?

Sonra diğerlerinin de fark etmesiyle gözler bana döndü.

"Burada neler oluyor?" Diye sordum, alacağım cevap beni ürkütüyordu.

Barlas beni görünce yüzünü düşürdü. Gözlerine hüzün çökmüştü.

Ağır ağır ayağa kalkıp benim önümde durdu. Gözlerime baktı. Gidecekti değil mi? Evet.

 

"Sabahtan belli senin gelmeni bekliyordum. Uçağım birkaç saat sonra kalkacak. Herkesle vedalaştık seninle de vedalaşıp gidecektim," dediğinde yutkundum.

Bu kadar erken mi gidiyordu? İyi de neden bu kadar acele ediyordu ki?

"Neden bu kadar erken gidiyorsun acelen ne?"

"Ben tayinimi Muğla'ya almıştım ya oradan beni göreve çağırdılar. Salı günü göreve başlayacakmışım bu yüzden acele etmek zorundayım," dedi.

Gidiyor muydu yani ama ben daha kendimi buna hazırlamamıştım.

Ardından kollarını bedenime sardı. Saçlarmı okşayarak bana sarıldığında kalakalmıştım. Hala olanlar yüzünden şoktaydım. Ben öylece kalmıştım. İyi de ben onsuz bu işin içinden nasıl çıkacaktım ki?

Varlığı bana güven veriyordu ama şimdi gidiyordu. Omuzlarım çökmüştü. Sesim titremesin diye dualar ediyordun.

"Keşke şimdi gitmeseydin daha Yılan Mafyası olayı vardı. Ben sensiz ne yapacağım şimdi?"

"Sen bu işin altından alnının akıyla çıkacaksın. Ben bir telefon uzağındayım, tamam mı?" Başımı salladım usulca. Devam etti.

"Son birkaç gündür birbirimizi çok fazla kırdık. Bunu telafi edemem ama senden ciddi bir özür diliyorum. Beni affet olur mu?"

"Dediğim gibi ben seni affederim. Sen benim kardeşimsin. Kardeşler birbirlerine asla darılmaz, beni unutmazsın değil mi buradaki hiç kimseyi unutmazsın değil mi? Biz hepimiz senin kardeşiniz ve unutma ki senin mutluluğun bizim için daha önemli. Değil mi arkadaşlar?"

Dediğimde herkesten evet sesleri yükseldi daha sonra hepimiz ona sarıldık. Dışarıda da son veda sözlerimizi söyleyip onu arabasına bindirdik.

Yolcu yolunda gerekti.

Dolu gözlerle onun gidişini izliyor, bir yandan da el sallıyorum. Herkes buradaydı: Albay, ekiptekiler, askeriyede ki herkes burada ama o yok. İki veda bir güne fazlaydı bence hem de çok fazla...

Bir insanın yokluğuna alışmak çok zordu. Hele ki kimsesizliğini sırtlanacak birini bulduğunda ve sonra onu kaybettiğinde oluşacak hasarı kimse önleyemezdi.

Barlas gittikten sonra herkes odasına dağıldı. Ben de albaya gidip Umut olayını söylemeye karar verdim. Aslında gidip ağlamak istiyordum ama maalesef ki bir sözü yerine getirmem gerekiyordu.

Bu yüzden hızlıca albayın odasına gittim.

"Albayım girebilir miyim?"

"Gir tabii Kıvılcım."

Karşındaki sandalyeye oturdum.

"Albayım sizinle bir şey konuşacağım." Diyerek söze girdim.

"Sen de gitmek istiyorsan bir kişiyi daha kaldıramaz bu yürek. Hâlâ gittiğine inanamıyorum."

"Ben de. Konuya gireyim hemen. Şey..." dedim y harfini uzatarak. "Aslında ben Ateş Uras'ın kardeşi Umut için gelmiştim."

"Evet kardeşini biliyorum. Yarın taburcu olacakmış. Onun için sevindim. Ee?"

"Kalacağı yer yok. Biliyorsunuz zor bir süreç atlattılar ve kardeşinin yanında olması gerekiyor Ateş Uras'ın. Ben de diyorum ki kardeşini de burada bir odaya yerleştirsek. Onların kimsesi yok birbirlerinden başka tabii yine de siz bilirsiniz."

"Dediğim gibi Ateş Uras ve kardeşi sana emanet ve sen eğer izin verdiysen ve istiyorsan bana pek laf düşmez. Kardeşinin yanında olması daha iyi olur hem Yılan Mafyasının onlara da zarar vereceğinden eminim. Zaten bu yüzden Umut'un odasında Güvenlik ekibi falan var ve zaten Ateş sabah akşam oraya gidiyor. Yani ben izin veriyorum."

"Çok teşekkürler albayım hemen ona ileteceğim. Size iyi geceler ilaçlarınızı almayı unutmayın ve geç olmadan yatın lütfen."

"Tamam, tamam unutmam ve şimdi uyuyacaktım zaten sana da iyi geceler."

Hemen odadan çıkıp Ateş Uras'ın odasının kapısını çaldım. İçeriden gel sesi geldi. Hemen içeri girdim.

Ateş Uras sanırım yine dışarı çıkmak için hazırlanmıştı.

"Hastaneye mi gidiyorsunuz?"

"Evet, Barlas için gelmiştim şimdi hemen gideyim beni bekliyordur" dedi. Açıkçası bir iki aydır doğru düzgün uyumadığından eminim.

"Ben size bir şey söylemek için gelmiştim."

"Ne söyleyecektiniz?"

"Albay ile konuştum ve kabul etti. Yani kardeşin burada kalabilir." Gülümsedi.

"Hakkınızı nasıl ödeyeceğimi inan bilmiyorum. Çok teşekkür ederim gerçekten."

"Ne demek. Ben de sizinle gelebilirim isterseniz yani yalnız gitmeyin. "

"Geç oldu hem yarın büyük bir operasyon var. Çok yorulacağız."

"Ama-"

"Gerçekten gerek yok. Ben alışkınım ve siz zaten çok yoruldunuz. Benim için çok şeyler yaptınız. Biraz dinlenin. Zaten Barlas gittiğinden belli iyi de görünmüyorsunuz. Her neyse ben gideyim artık. Size iyi uykular, asker hanım."

"Tamam, öyle diyorsanız ama bir şey olursa hemen arayın tamam mı?"

"Tamam söz veriyorum. Hadi uyuyun artık," dedi gülerek.

"İyi uykular o zaman."

"İyi geceler."

Dedi ve gitti. Ben de odama gittim. Duş aldım kendimi rahatlattım ve uyudum.

Barlas gitmişti... Keşke bu bir şaka olsaydı gülseydim ve bitseydi.

Keşke burada olsaydı.

Uyumalıyım artık...

...

Sabah güneşin bol ışığı ile güne başladım. Bugün büyük gündü ve Barlas yoktu. Hemen onu arayacakken Ateş Uras'ın bir defa aradığını gördüm önce onu aradım. Hemen açtı.

"Asker hanım, çok kötü bir şey oldu..."

"Ne oldu, Umut'a bir şey mi oldu yoksa?"

"Umut ve ben de sorun yok ama odaya geldiğimde bir not buldum. Kendinizi korumaya alsanız iyi edersiniz."

Korumaya mı? Neyden bahsediyordu bu?

"Ne yazıyordu notta?"

" 'Ateşi yakmaya bir kıvılcım yeter. Ve çok yakında o kıvılcımı da söndüreceğiz' yanına kalp ve gülücük de koymuşlar dalga geçer gibi!"

"Kalp ve gülücük mü?"

"Evet de buna mı takıldın cidden?"

Diğer söyledikleri vızıltıdan ibaretti çünkü. Ciddiye aldığım tek kısım buydu.

"Bana bir şey yapamazlar merak etmeyin," dedim kendimden emin tavrımla.

"Bence fazla kendinize güvenmeyin her an her şey olabilir."

Sabah sabah moralimi bozuyordu resmen.

"Ne demek istiyorsunuz, kendime fazla güvendiğimi mi söylemek istiyorsunuz?" Dedim yalandan sinirle.

"Tersinden kalkmadınız değil mi?"

"Neyin tersinden pardon şimdi de bana aksi mi diyorsunuz? Bu kadarı da fazla ama!" Diyerek tersledim onu.

Hep o mu şaka yapacaktı?

"Tamam tamam ağzımı açmıyorum. İyi misiniz siz?"

"Evet hiç olmadığım kadar hem de. Bugün büyük gün nasıl mutlu olmayayım ki ve az önce söylediklerimi de ciddiye almayın lütfen tamamen şaka yani."

"Evet evet bence de öyle ve tamam ciddiye almam."

"Neyse Umut bugün çıkıyor değil mi?"

"Evet, birazdan onu da alıp geleceğim."

"İyi bari neyse ben de hazırlıklara başlamam gerek zaten sonra görüşürüz."

"Tamam, görüşürüz asker hanım."

Telefonu kapattım. Sonra da Barlas'ı aradım o da hemen açtı.

"Alo Barlas?"

"Kıvılcım, nasılsın iyi misin?"

"Evet ben iyiyim de sen asıl iyi misin?"

"İyiyim. Geldim bende odaya da yerleştim daha ilk günden çok samimi davrandılar bana biliyor musun? Ama yine de seni ve ekibi çok özledim daha şimdiden."

"Ben de çok özledim. Bana şans dile tamam mı? Gerçi keşke birlikte bitirseydik şunların işini."

"Evet, ama merak etme dualarım dileklerim hep seninle ben buradayım ama bir telefon kadar uzağındayım, unutma tamam mı?"

"Neden tayinini istedin peki Barlas?"

"Oradayken hep kabus görüyordum. Psikoloğum bana bulunduğun mekanı, ortamı, hatta şehri değiştir dedi. Benim o şehirde bir sürü kötü anım var iyi anım sizsiniz ama kötü anılarım daha baskın geliyordu. Bakalım bitecek mi kabuslarım?"

"İnşaallah biter. Bak benim de burada bir sürü kötü anım var ama önce şu işi bitireyim belki bende tayinimi isterim. "

"Güveniyorum sana. Neyse kapatmam lazım. Oradaki herkese selamlar."

"Aleykümselam. Hadi Allah'a emanet ol!"

"Sende," dedi ve kapattım. Yokluğu çok zordu ya alışmak kolay olmayacaktı.

Bunları düşünmeyi bırakıp hemen üstüme her zamanki üniformamı giydim. Sonra da saçımı at kuyruğu yapıp hafif de bir makyaj yaptıktan sonra aşağı indim.

Herkes daha yeni yeni geliyordu kahvaltı masasına oturmaya başlıyordu. On dakika sonra hemen hemen herkes gelmişti ama Ateş Uras ve Umut yoktu.

Onlar için iki tane daha sandalye koydular. Yaklaşık beş dakika sonra ikisi de geldiler. Umut hastaneden yeni çıktığı için tekerlekli sandalyedeydi Ateş Uras da onu sürüyordu. Son gördüğüm hâline göre bayağı iyi görünüyordu aslında. Masaya geldiklerinde herkes hoş geldiniz dedi.

"Hoş geldin Umut, hadi oturun da başlayalım," dediğimde ikisi de kafasını salladı ve onlar için hazırladığımız yerlere oturdular. Umut herkese kendini tanıttı sonra diğerleri de kendini tanıttı. Ateş Uras bile ilk defa fazla mutluydu bugün herkes fazla mutluydu.

Herkes yemeğini bitirdiğimde Ateş Uras Umut'u odasına çıkardı bende bizimkileri toplantı odasına topladım. Planı çıkardım ve Albayı bekledim. Biraz sonra Ateş Uras, iki dakika sonra da Albay gelmişti. Albay hemen söze başladı.

"Evet arkadaşlar, öncelikle günaydın diyerek başlıyorum sözlerime bugün bizim için şafak vakti yani çok önemli bir gün. Planımız şu ki öncelikle yerlerini bu sefer kesin bir şekilde tespit ettik. İki saat sonra oraya gideceğiz ve operasyonumuzu gerçekleştireceğiz.

İnşallah kaybımız olmadan atlatacağız ve en önemli görevimiz de köklerini kazımak olacaktır. Ama tabii ki de B planı olarak da her şeyi hemen bitiremeyedebiliriz bu planda da eğer işler yolunda gitmez ise önceliğimiz yaralıları almak ve oradan uzaklaşmak olacak.

Yine de bugün bizim için önemli bir gün dediğim gibi bu vatan görevi ve herkes her şeyini ortaya koymalı.

Canınız bizim canımızdır bu konuda endişeniz olmasın güvenliği hat safhaya çıkardık ve en iyi şekilde bile olaydan sağ çıkmaya çalışın çünkü siz benim çocuklarım veya askerlerim olduğunuz gibi bu vatanın da evlatlarısınız size bir şey olması demek bu vatana atılan tokat demektir.

Gazamız mübarek olsun demeden önce herkes her şeyi ayarlasın iki saat içinde aşağıda hazır olun. Evet şimdi Gazamız mübarek olsun," dedi uzun bir konuşma yaptığı için kuruyan boğazı için su şişesinden bir yudum aldı ve sözü bana bırakarak yerine oturdu.

"Evet benim söyleyeceklerim Albay'dan farklı olmayacak ancak şunu söylemeliyim ki bu sadece bizim için değil ölen bir sürü insanın canı için de önemli.

Bir sürü kayıp yaşadım yaşadık ve bundan sonra İnşaallah yaşamayacağız. Hepiniz Allah'a ve bana emanetsiniz elimden geldiğince size ve diğer askerlerimize hasar almadan bitirelim bu işi. Ben bu yolda canımı bile veririm.

Eminim ki sizde verirsiniz. Bu kadar dinlediğiniz için teşekkür ederim ve plan hepinizin önünde olduğu gibi ve Albayın da anlattığı gibi etraflarını sarıyoruz daha sonra da onlara yaşattıklarının bile acısını yaşatıyoruz. Evet, Gazamız mübarek olsun arkadaşlar," dedim ve yerime oturdum herkes önündeki dosyaları okuyor bir yandan da kendimizce tartışıyorduk.

İşimizi en iyi şekilde yapmak için elimizden geleni yapıyoruz. Gitmeden önce namaz kılıp, dua ettim. Artık operasyona başlamak için araçlarımıza binmeye başladık biz uçak ile gidiyorduk bazılarımız araç ile.

Bugün onların köklerini kazıyacağız...

...

Herkese merhaba! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Her neyse bölümü nasıl buldunuz?

Barlas'ımızı uğurladığımız ve hazırlıklarımıza başladığımız bir bölümdü. Bakalım diğer bölümde bizi neler bekliyor. Sizce Barlas gri dönecek mi?

Buraya kadar okuduysanız size teşekkür ederim. Bir sonraki bölüme kadar beklemede kalın hoşça kalın.

 

Bölüm : 20.01.2025 23:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...