

Merhaba, nasılsınız?
Ancak okunma sayısı ile oy sayısı arasında uçurum var.
Emeğe saygısızlık arkadaşlar yapmayın.
Oy ve yorum sınırı koymayı sevmediğim için koymuyorum.
Lütfen beni buna zorunlu tutmayın.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum sevgili okurlarım✨
Sevgiyle ve Ateş ve Barut'ta kalın😉
"İnsanları affedecek kadar olgunum ama onlara yeniden güvenecek kadar aptal değilim."
...
Sabah zorla da olsa uyandığımda kendimi toparlamak zor olmuştu düne nazaran hava sıcak ve güneşliydi.
Elimi yüzümü yıkayıp rutin işlerimi yaptıktan sonra dünden kalan bulaşıkları ve çamaşırları hallettim. Mutfağa girip börek yapmaya koyuldum.
Aslı da uyanıp bana yardıma geldi. O sarma sararken, ben börek yapıyordum. Hastaneye götürecektik, akşamdan kararlaştırmıştık. Eğlenceli şarkılar listemizden de şarkı açtık güle oynaya yemek yaptık. Hayat öylesine garipti ki... Dün neler yaşamıştım ve şimdi bu şekilde olmak belki de hayatı akışa bırakmak gerektiğini kanıtlıyordu.
"Kıvılcım, şunun tadına baksana nasıl olmuş?"
Elindeki sarmayı bana yedirtmeye çalışıyordu. Tadına baktım. Bakarken ağzım yanmıştı biraz. Ama çok güzel olmuştu tabii biraz daha pişmeliydi.
"Biraz daha pişsin."
Sonra da cookie hamurunu yoğurmaya başladım.
İşlerimi bitirdikten sonra fırına verdim. Ve dinlenmek için sandalyeye oturdum. Bu sırada telefonuma bildirim düşmüştü.
Yaman'dan bildirim gelmişti.
Yaman'dan!
Yaman!
Korkarak da olsa bildirime baktığımda kaşlarım havaya kalmıştı. Damağımı ısırmıştım stresten.
Yaman: günaydın güzellik nasılsın? İyisindir umarım anlaşmamız unutmanı isteyecektim. Anlaşma saçmaydı ben dün biraz fazla saçma davrandım gerçekten özür dilerim. Bugün buluşabiliriz miyiz?
Siz: buluşamayız işlerim var.
Hemen cevap geldi.
Yaman: benden önemli değil bence?
Kendini ne sanıyordu bu?
Siz: önemli.
Yaman: sabrımı zorluyorsun, Kıvılcım. Hem.. Merak etme sana zarar vermeyeceğim ya da korkacağın bir şey olmayacak. Sadece konuşacağız. Dünkü konu ve şu anlaşma ile ilgili.
Siz: sana güvenmiyorum. Dünden sonra hiç güvenmiyorum. Beni arama veya mesaj atma.
Yaman: tahmin ediyorum dün çok saçma davrandığımı bu sabah uyandığımda anladım. Ateş Uras hakkında bir anlaşma yapmıştık. Bu anlaşma iptal. Seni seviyorum ve sana kendimi sevdireceğim. Zarar vermek ve senin istemediğin hiçbir şeyi yapmayacağım. Bunu söylemek istiyordum ama madem buluşmak istemiyorsun seni zorlayamam. Dün için özür dilerim. Beni affet ne olur.
Siz: anlaşma iptal mi?
Yaman: evet, iptal.
Siz: seni affetmem pek kolay değil ama şimdilik hoşça kal Yaman.
Yazıp kapattım telefonu. En azından saçma sapan bir anlaşma yoktu. Yine de olan güvenemezdim.
Hazırlanıp çıktık evden. Arabayı bindik ve hastaneye gittik. Bugün hava güzeldi. Dün çok kötüydü ve psikolojik olarak da kötü bir gündü. Bugün ise dünden kalan yağmur bulutları dağılmış etrafı daha rahat gördüğüm güneş çıkmıştı.
Plan şuydu; hastaneden Umut'u da alıp çıkacak, sonra da piknik yerine gidip piknik yapacaktık.
Akşam da Melihlere gidip eğlenecek, muhabbet edecektik.
Hastanenin geniş ve hasta yakınlarının dışarıda dolaştığı bahçesinden girişine doğru yürüyorduk. Üzerimde siyah beyaz geniş yaka bir tişört ve bol siyah bir pantolon vardı. Şu aralar stresten kilo verdiğim için kemer takmıştım. Aslı ise sarı bir elbise giymişti. Sarı saçlarını açık bırakmıştı. Güzel ve gözlerinin rengini öne çıkaracak bir makyaj yapmıştı.
Girişte görmek istemediğim ama burnumun dibinde biten Yaman'ı görmemizle şaşırmıştık ve birbirimize baktık.
"Aslı sen önden git geliyorum ben," desem de itiraz etti.
"Hayır, Kıvılcım ya sana bir şey yaparsa?" Dedi.
"Yapamaz merak etme. Beş dakikaya gelmezsem herkesi buraya topla," dedim Yaman'ın da duyması için yüksek sesle söyledim. Aslı yüzüme tereddüt ile bakarak kafasını salladı.
"Tamam," dedi ve gitti.
Yaman'ın yanına gittim.
"Niye geldin?" Diye sordum.
"Niye gelmeyecekmişim?
"Benim olduğum yere gelme. Burada olduğumu biliyordun, tabii ki. O yüzden geldim ama benim yanıma gelmeni istemiyorum."
Sonra ben susunca o konuştu.
"Sen, benim mesajlarıma bakmadığın için endişelendim. Ve buraya geleceğini tahmin ettiğim için geldim." Ellerini ceplerine sokup yüzüme baktı. İstemiyordum. Ya beni merak etmesi, aramasın, sormasın. İstemiyordum.
"Geldin, gördün ve şimdi defol git!"
"Kıvılcım, lütfen benden nefret etme veya korkma."
"Bir sebep söyle bunun için?"
"Tamam biliyorum dün çok saçma davrandım ama hatamı anladım. Beni affet demiyorum ama görmezden de gelme, nefret de etme veya benim sana..." durdu yutkundu. "Benim sana, bir şey yapacak olma ihtimalimi de unut! Sana bakmaya kıyamıyorum nasıl zarar verebilirim?"
"Dün kaçıracakken öyle demiyordun ama?" Arkamızdan gelen sesle ikimizde irkildik. Kafamı yavaşça arkama çevirdim. Tam da tahmin ettiğim gibi Ateş Uras'tı.
Yanımıza yavaş adımlarla geldi. Oldukça sakin görünüyordu. Bugün dünden beri burada olduğu için gözlerinde uykusuzluk olduğu anlaşılıyordu. Lacivert polo yaka bir tişört giymişti ve altına da bol bir kot pantolon.
"Sen dün ona neler yaptın hâlâ yüzüne nasıl bakabiliyorsun?"
Yaman benimle olan göz temasını kesip ona döndü. Ellerini ceplerinden çıkarıp iki elini arkasında birleştirdi. Hafif lakayt bir tonda konuştu. "Sen onun kardeşini ölüme sürükledikten sonra hâlâ nasıl yüzüne bakabiliyorsun peki?" Dediğinde Ateş Uras bozguna uğrayarak bana baktı.
İkisinin de beş para etmez olduğunu anladım.
Onca şey yaptılar ama sonuçları yine bana patladı.
Ben Toprak geldiğinde bir nebze olsun bu olayı unutmuştum ama şuan tekrar hatırladım. Ve Yaman'a katılıyordum. Ama bu Yaman'ın da suçsuz bir melek olduğunu göstermiyordu. Benim, hayatıma aldığım insanların anormalliklerini bana gösteriyordu.
İkisi de birbirini öldürecek gibi bakıyordu. Korkmaya başlamıştım çünkü gerçekten şuan hastanede olmasak birbirlerini öldürebilirlerdi.
"Lan bundan sana ne?" Dedi Ateş Uras.
Ateş yumruğunu sıkarak derin bir nefes aldı. Çenesini sıktığını gördüm.
"İkimizin arasındaki konudan sana ne peki?"
"Kesin artık ikinizde gerçekten çok saçma davranıyorsunuz. Gidiyorum ne hâliniz varsa görün!" dedim arkamı dönüp gidecekken Yaman kolumu tutup,
"Kıvılcım sana bir çiçek aldım," dedi. Aman ne güzel!
"İstemiyorum Yaman!"
"Evet istemiyor," dedi Ateş Uras. Ona ters bir bakış attım.
"İstiyorum ver, Yaman!" Dedim U dönüşü yaparak.
Elindeki kırmızı gülleri alıp içeri girdim.
İkisininde aval aval baktığına eminim ama kanıtlayamam.
Barlas ve Aslı bir şeyler konuşuyordu. Yanlarına gitmeden lavaboya gidip elimi yüzümü düzelttim. Ne konuştuklarını duymak için gizlice dinledim.
Aslı Barlas'a bakıyordu ama Barlas ona bakmıyordu Barlas göz temasını asla kesmezdi, tıpkı benim gibi. Biraz daha yaklaştım. Beni göremeyecekleri ama benim onları duyabileceğim bir noktada durdum. Bu yaptığım saygısızca olabilirdi. Ama dinlemek istiyordum.
"Aslı sana bir soru soracağım dürüst ol."
"Sor."
"Birinden hoşlanıyor musun?" Bu soruyu sormasına şaşırdım.
Aslı bir süre konuşmadı. Sonra hafifçe gülümsedi. "Evet, neden sordun ki?"
"Merak ettim sadece. Peki bu kişi kim?" Barlas kendisinin olduğunu düşünerek biraz heyecanlandı. Ama Aslı onu sevmiyordu. Bu çok belliydi.
"Boş ver. Zamanı gelince herkes öğrenecek."
Barlas'ın bu kişinin Ateş Uras olduğunu anladığını biliyordum. Çünkü onu tanıyorum emin olmadığı bir şeyi sormaz, bir soru soruyorsa cevabını mutlaka biliyordur.
Barlas'ın acı dolu gülümsemesini gördüğümde burnumun direği sızladı. İç çektim. Arkamda bir kıpırtı hissettim ve yabancı bir parfüm. Daha sonra kulağımın dibinde bir ses... "Birilerini gizlice dinlemek ayıp değil mi asker hanım?"
Ateş Uras'ın alaycı sesini duydum. Yerimde sıçrayarak ona döndüm. İki elini arkasında bağlamış hafif öne eğilerek sırıtıyordu. Gözleri elimdeki güle kayınca gülümsemesi silindi. Yeniden gözlerime bakınca yine sırıttı. Bu sefer rahatsızlığını gizlemedi.
"Ben kimseyi dinlemiyordum bir kere!"
"Ha," dedi uzatarak. " Duvarla mı iletişim kuruyordun? Bayağı bir bütünleşmiş gibisiniz," dedi göz kırparak.
" Abuk sabuk konuşma be! Sana hesap veremem şuan."
Ufak çaplı bir sinir krizinden sonra saçlarımı önümden çekerek gülün elime batan dikenini umursamadan Barlasların yanına doğru adımladım.
Konuştuklarını tam olarak duymamıştım. Hep Ateş Uras'ın yüzünden.
Bizim geldiğimizi görünce bakışları bana döndü.
"Ee ne zaman çıkıyor Umut? Karnım acıktı," dedi Aslı. Gözleri elimdeki çiçeğe kaydı tam soracakken Barlas ondan önce davrandı.
"Elindekileri kim verdi Kıvılcım?"
"Hiç," dedim önemsiz bir şey gibi. Ki öyleydi. " Şey, yani kendim aldım," Yaman'ın adını duymasını istemiyordum. Hem ben bu çiçekleri atmayı da unutmuşum. Derken arkadan Ateş Uras'ın geldi. Ateş Uras çenesini tutamadığı için yalanımın ortaya çıkma ihtimali vardı. Ona bakarak susmasını istediğimi bakışlarımla belli ettim.
"Ben bir Umut'a bakayım siz dışarıda bekleyin iki dakika da geliyoruz biz," dedi ve gitti. Neyse ki bir şey söylemedi. Ama giderken hafifçe omzuna dokundu.
Bizde dışarı çıktık. Bir yandan da arkama bakıyordum Yaman burada mı diye. Umarım yoktur.
Dışarı çıkıp beklerken etrafta yoktu. Rüzgar esiyordu. Ama hava güneşliydi. Üşümüyordum.
Ateş Uras ve Umut ufukta göründü.
Arkadan gelen Yaman da.
Ben önden beni görmemesi için ilerledim. Hemen gidip arabama bindim. Diğerleri arkadan geliyordu.
Kurtuldum diyecektim ama maleseff ki cama birisi tıklattı. Derin bir nefes alarak Yaman'ın suratı ile bakıştım.
"Niye kaçtın benden? Çiçekleri beğendin mi?"
"Kaçmadım. Çiçekler güzel ama senden çiçek istemiyorum."
"Kimden istiyorsun peki?"
"Sana ne lan rahat bırak demedim mi onu?" Arkadan Ateş Uras ve Barlas'ın öfkeli sesini duydum. Yaman arkasını döndü ve Ateş Uras, kafası ile Yaman'ın burnuna vurdu. Yaman geriye sendeleyip yere düştü. Arabadan o kadar hılzı indim ki stresten kalbim çok hızlı atıyordu. İnip baktığımda Yaman yerdeydi. Onu kaldıramadan Barlas da ikinci bir tekmeyi vurdu. Ben, Umut ve Aslı onları ayırmaya çalışsak da başaramayınca silahımla havaya iki el ateş ettim. Yoksa onu öldürebilirlerdi.
Silahın sesi ile ayrıldılar ve önce birbirlerine sonra da bana baktılar.
"Onu öldürebilirdiniz. Salak mısınız ya?"
Yaman'ın yanına gidip kaldırmaya çalışınca Aslı da yanıma geldi beraber kaldırdık. Onlar öylece baktı. Bayılmamıştı, iyi gibiydi. Yüzü biraz yaralanmış ve burnuna zarar gelmişti. Çok hasarı yoktu ama sırf beni seviyor diye de dayak yemeyi hak etmiyordu.
"İyi misin?" Diye sordum. Gülümseyerek, "iyiyim" dedi.
"Hâlâ gülüyor Allah'ım ya!" dedi Ateş Uras.
Bir hışımla yanımıza gelip beni kenara çekmeye çalıştı. Çekilmedim. Yine ona vurmasından korkuyordum.
"Uras, tamam bırak şunu ne hâli varsa görsün iyi zaten," dedi Barlas.
Biz oturttuk ve su verdik. Tamam, Yaman'ı ben de sevmiyordum ama bu hale gelmesine de gönlüm razı olmuyordu. Şiddetti sadece yılan mafyası gibi adamlara uygulamayı seviyordum.
"Allah razı olsun öldüreceklerdi bunlar beni," dedi Yaman fısıltıyla. Tabii ikisi de duydu onu.
"Saçmalama lan! Ne öldürmesi senin bünyen zayıfsa biz ne yapalım!" Dedi Barlas.
"Kesinlikle," diye Ateş Uras da cevap verdi.
"Hadi gidelim artık," dedi Barlas.
Ben Yaman'a baktım, iyiydi. En azından kendi işini halledebilirdi.
Hepsi arabaya geçince bende sürücü koltuğuna geçtim. Oradan ayrılınca piknik alanına doğru sürdüm arabayı.
Hiç kimse konuşmuyordu.
Arabadan indik ve bagajdan piknik sepetini çıkarttık.
Geçen sefer geldiğimiz yere gelmiştik.
İlk geldiğimde böyle değildim.
Zaman insanı değiştirir ama hissettiklerini değil.
Görünüşümüz değişir, kişiliğimiz değil.
Anılar silinir ama hissettiklerimiz değil.
Hisler çok kuvvetlidir.
...
BÖLÜM SONUUUUU
SİZİ SIKMAMASI İÇİN BÖLÜMLER BİRAZCIK KISA:)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.71k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
70 Bölümlü Kitap |