

Merhaba, nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. Ben bu bölümü okurken eğlendim. Umarım sizde beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum sevgili okurlarım.
Özellikle yorumlarınızı merak ediyorum.
Sevgiyle kalın:))
...
"Kıvılcım?"
Arkamdan gelen sesle irkildim. Dönüp baktığımda ise sesin sahibinin Duygu olduğunu öğrendim.
Öylece durmuş olayı sorguluyordu. Sadece o değil bende sorguluyordum. Her şey çok güzel giderken bir anda tepetaklak olmuştum.
Duygu ağlıyordu galiba gözleri kıpkırmızı olmuştu.
"Duygu iyi misin?" Diye sorunca bana garip garip baktı.
"Ona ne yaptınız? " Diye sordu titrek sesle. Cevap bile beklemeden koşarak yerde yatan Yaman'ın yanına gidip diz çöktü. Barlas'a baktığımda ambulans çağırıyordu, Aslı ise elindeki şişeyi tutmuş kilitlenmiş gibi Yaman'a bakıyordu. Aslı benim burada olduğumu biliyordu ama kötü bir şeyin olduğunu nasıl anlamıştı?
Yaman'ın durumunun nasıl olduğunu bilmiyorum.
Barlas bana bakıp yanıma geldi.
"Kıvılcım beni Ateş Uras çağırdı o gelemeyince ben geldim sanırım bir terslik olduğunu sezmiş."
"O nerede peki?"
Hani gelecekti?
"Umut'un durumu kötüleşince hastaneye gitti."
"Peki umut şimdi iyi mi?"
"Bilmiyorum aramadım."
İnşallah çok iyidir. Gözlerimi kaçırıp yeniden Yaman2a çevirdim başımı. Kötüye bir şey olmazdı. Değil mi?
"Ya siz şuan durumun farkında mısınız? Yaman'ın durumu iyi değil ambulans çağırın!" Diye bağırdı Duygu.
Sonra kafasını Aslı'ya çevirdi. Ve Aslı'nın elindeki yarısı kırılmış su şişesini görünce Aslı'nın yaptığını anladı. Ayağa kalkıp Aslı'nın üzerine yürümeye başlayınca bende yanlarına gittim. Aslı bir şey yapmadan ona bakarken Duygu ise onu öldürmek istermiş gibi bakıyordu. Bu kadar seviyor muydu onu?
Yaman'ın az önce beni sevdiğini söylediğini duysa kalp krizi geçirirdi muhtemelen.
"Demek Yaman'ı sen bayılttı ha! Ya bunu nasıl yapabilirsin?" Elini kaldırdı yüzüne vuracakken ben müdahale etmeden Barlas araya girdi.
"Onun bir suçu yok ne yaptıysak biz yaptık. O sadece arkadaşını korudu senin şuan hemcinsine bu durumdayken saldırdığın gibi değil. O senin aksine korumayı düşündü," diye kızgınlıkla konuştu. Ben bile şaşırdım çünkü ağzının payını vermişti. Ve Barlas kadınlara sesini yükseltmezdi yine yükseltmedi ama kelimeleri zaten yükselmiş kadar olmuştu.
Aslı'nın bakışları bir an Barlas'a kaydı. Barlas'ın da ona. Sonra ikisi de gözlerini kaçırdı.
Ambulans geldiğinde Duygu, Yaman'ın yanında giderken biz arabayla arkalarından ilerliyorduk.
Ben ve Barlas önde, Aslı arkadaydı.
Ateş Uras'ı arayıp durumu kontrol etmeye karar verdim.
Aradım ve kısa sürede açtı.
"Alo Kıvılcım iyisin değil mi bir şey yapmadı sana?"
Yaptı ama bilmese de olurdu.
"Yok," dedim hemen. "Hayır yapmadı. Ben Umut'u sormak için aradım. İyi mi?" Hastanede olduğu için doktorların, hemşirelerin ve bağıran hastaların sesleri geliyordu.
"Umut'un durumu iyi. Hastaneye geldiğinde kötüydü ama şuan iyi.'" Oh, iyi bari.
"Tamam bizde geliriz zaten yanına."
"İyi gelin tek başıma kaldım burada."
"Tamam, geleceğiz küçük bir işimiz var halledelim geliyoruz."
"Tamam, bekliyorum."
Dedi ve kapattı. Derin bir nefes alıp direksiyon kullanan Barlas'a baktım.
"Yanına geleceğiz dedim Ateş Uras'a ona göre."
"Tamam gideriz."
"Sen nasıl çıktın hastaneden?" Diye sordum.
"Ateş Uras ilk önce Aslı'yı aradı sonra da Aslı yanıma gelip durumu anlatınca bende dayanamayıp geldim. Zaten hastaneden çok sıkıldım."
"İkinize de çok teşekkür ederim."
"Aranız da ne geçti Kıvılcım?" Diye sordu Aslı.
Söylemek istemiyordum, bilmelerini istemiyordum, hatırlamak hiç istemiyordum...
"Bir şey değil yani önemli bir şey değil," dedim bakışlarımı cama çevirip.
"Bana yalan söyleme! Seni oraya neden götürdü bana söylecektin? Seni oraya neden götürdü?"
Diye sorunca Barlas da arabayı sağa çekti ve bir bana bir de Aslı'ya baktı.
"Ne biliyorsun Aslı?" Diye sordu Aslı'ya. Aslı'ya söyleme der gibi bakmama rağmen gözlerimi kaçırıp ağzını araladı.
"Kıvılcım bana Yaman'ın onu o saray gibi olan yere götürdüğünü söyledi. Ve onu oraya neden götürdüğünü o da bilmiyordu. Bana öğrendiğinde söylecekti ama bir anda ne oldu da Yaman seni kaçırmaya çalıştı?"
Bakışlar yine bana döndü.
"Ve Ateş Uras neden telaşla beni aradı?" Diye bu sefer de Barlas sordu. İkisi de bana bakıyordu bense onlara cevap vermek istemiyordum.
Kardeşim gibi gördüğüm birinin beni takıntılı bir şekilde sevmesi ve bugün yaptıkları, çılgına dönüp bana elini kaldırmasını Barlas veya Aslı'ya söylediğimde neler olur kestiremiyordum.
"Bunu size söyleyemen şuan. Hastaneye yetişelim haydi!"
"Kes sesini Kıvılcım, bize cevap ver! Sana ne söyledi ya da ne yaptı? Sen söylemez ve ben öğrenirsem o ite dünyayı ters ederim bilmiş ol ve bana söylemediğin için sana da ters ederim dünyayı!' Sesini fazlasıyla yükselttiğinde yüzüne baktım yutkunarak. Söyleyeyim bitsin.
"Beni sevdiğini söyledi!" Dedim bağırarak.
"Bunu mu duymak istiyorsunuz ha?" Diye ekledim. Gözlerim dolmuştu. Sessizlik oldu. Nefes seslerimizin bile çok gürültülü olduğu türden.
"Seni mi seviyormuş? Nasıl ya?"
"Hem de takıntılı! Çılgına döndü resmen! Çok korktum ben. O çılgına dönmeden önce Ateş Uras aradı bende gelmesini söyledim içime doğmuştu sanırım."
"Tamam hastaneden bir çıksın halledeceğiz merak etme!"
"Hayır, ona bir şey yapmayacağız!"
"Ne demek yapmayacağız yaptıkları yanına kâr mı kalacak?"
"Şimdilik bir şey yapmayacağız."
"Sonraya mı bırakacağız? Hayatta olmaz."
"Barlas bir kere de sözümü dinle! Yapmayacağız diyorsam yapmayacağız!" Diye çıkıştığımda bir süre düştü.
"İyi peki şimdilik senin hatırın için susuyorum," dedi sabır çekerek.
"Bende," dedi Aslı kollarını göğsünde bağlayıp oflarken.
"Anlaştık o zaman."
Ben duyguyu aradım. Durumu ona sormak istedim. Onu görmek istemiyordum.
"Duygu, nasıl durumu?"
"Çok mu merak ediyorsun?"
"Sana bir soru sordum. Bana neden bir anda böyle davranmaya başladın? Ne yaptım ben sana?"
"Boş ver. O iyi bunu bil, yeter. Gelmenize de gerek yok. Melih ve ben hallediyoruz. İyi geceler!"
Bizimkilere döndüm.
"İyiymiş gitmemize gerek yokmuş. Direkt Ateş'in yanına gidelim."
"Peki."
Sonra Barlas Ateş Uras'ın olduğu yere doğru sürdü arabayı.
Hastaneye geldiğimizde ben ve Aslı önden ilerledik. Barlas da arkadan.
Umut'un olduğu kata geldiğimizde Ateş Uras'ı bankta telefonuna bakarken gördük.
"Ateş Uras!" Diyerek yanına gittiğimde Ateş Uras ayağa kalktı. Yüzünde bir gülümseme oluştu ve benimde neden bilmiyorum ama onun yanında iyi hissediyorum.
Arkamdan Aslı yüzünü düşürerek geldi ve sonra da Barlas. Barlas geldiğinde direkt Aslı'ya baktı. Aslı'nın Ateş Uras'a baktığını görünce yüzü düştü.
Barlas Aslı'nın Ateş Uras'ı sevdiğini biliyor olabilir miydi?
Şüphelenmiştim.
"İyi ki geldiniz canım çok sıkılıyordu!"
"Umut nasıl kardeşim?" Diye sordu Barlas.
"İyi ama bu gece burada."
"Biz de buradayız," dedi Barlas.
"Yok ya ben kalırım siz bir saat dursanız yeter zaten saat kaç oldu."
"Saçmalama, tek başına ne yapacaksın burada?" Dedim.
"Tamam tamam sustum," dedi ağzına fermuar çekiyormuş gibi yapıp. Bu beni gülümsetti. Az önceki olay aklıma gelince duraksadım.
Sonra hepimiz banka oturmaya başladık arada sohbet ediyor arada susuyorduk.
Derken Duygu ve Yaman'ı merdivenlerden inerken gördük.
Ne çabuk iyileşmişti!
Tabii Ateş Uras'ın olanlardan haberi yoktu.
Bizi görmeden geçeceklerdi ki Ateş Uras bağırarak dikkatlerini çekti. Kahretsin, çenesi düştü yine.
"Yaman beyefendi bir selam yok mu?" Diye sorunca içimden ona söylediğim şeyleri dua etsin duymuyordu.
Bu çocuk çenesini kapalı tutmayı bilmiyor mu?
Gerçi hiçbir şeyden haberi yoktu.
Yaman ve Duygu arkasını döndüklerinde hepimizi burada görmeyi beklemiyordu. Önce bana baktı ama bayağı bir uzun tabii şüphelenen şüphelendi.
Ben gözlerimi kaçırınca Ateş Uras ile göz göze geldim. O da bir bana bir ona bakıyordu.
Sonra Yaman bize doğru geldi.
Duygu da kolundan tutuyordu. O da korkuyordu benim gibi.
Barlas'ı zaten zor ikna etmişken buraya gelmesi hiç iyi değildi.
"Selam Ateş Uras, Barlas, Aslı ve- " Bana baktı. Biraz fazla uzun ve rahatsız edici.
Ona bakmadım ama hissediyordum artık ve rahatsız edici olmaya başlamıştı.
Barlas ayağa kalkacakken kolundan tuttum.
Yapma der gibi bakıyordum.
Sonra yerine oturdu. Bu sefer Ateş Uras ayağa kalktı.
Onu oturtmam çok zordu!
"Birader sen ne yapıyorsun iki saattir röntgen mi çekiyorsun?" Diye sordu hiddetle.
"Ne demek istiyorsun açık konuş. Hem sana ne? Her şeye maydanoz olma, bilmediğin işlere karışma!" dediğinde Ateş Uras alayla gülümsedi ve bana döndü sonra yeniden Yaman'a baktı.
"Senden mi öğreneceğim öğretmenim?"
"Evet, benden öğreneceksin!"
İşler kızışmıştı. Sinirim bozulmuştu.
"Yaman!" Dedim araya girerek.
Herkesin bakışları beni buldu.
"Konuşabilir miyiz?"
"Tabii," dediğinde, ben önden ilerledim o da arkamdan.
Sonra onlardan uzak bir yerde durdum.
"Evet, ne diyeceksin?"
"Bir daha karşıma çıkma!"
"Çok üzgünüm ama ben senden ayrı kalamam, güzelim!"
"Duracaksın lan!" dedim sonra ne dediğimi sorgular gibi oldum. O da yüz ifademe gülümsedi.
"Lan ağzına yakışıyor mu Kıvılcım?"
"Bir anlaşma yapalım seninle," dedi ve ekledi. "Ancak o zaman senden uzak dururum."
"Ne anlaşması?"
"Ne anlaşması olacak tabii ki de Ateş Uras'tan uzak durman."
Bunu yapabilirdim Ateş Uras'tan uzak durabilirdim.
Gidecekken duraksadı. "Ha, bu arada anlaşma yarından itibaren geçerli böyle de insaflı bir adamım," dedi ve güldü. Benim Ateş uzak duramam onu benden uzaklaştıracaksa dururdum. Zaten Ateş ile o kadar da yakın değildik.
Biz bu hâle nasıl geldik ya?
"Seninle iyi bir arkadaş olabilirdik biliyorsun değil mi?" Diye sordum gitmeden. Omuzları kasıldı. "Sen olabilirdin ben değil. insan aşık olduğu bir kişiye arkadaşça yaklaşamaz," dedi ve gitti.
Bizimkilerin yanına geri döndüğümde hepsi beni bekliyordu. Duygu yoktu, gitmişti onunla.
Ben gelince yüzlerini beklenti ile bana çevirdiler.
Ateş Uras konuşmaya başladı.
"Duyduklarım doğru mu?"
Hay aksi öğrenmişti!
"Ne duydun?" Diye salaklığa yattım.
Tam dibimde durup yüzümü görmek için eğildi.
"O it seni mi seviyor? Gerçi ben anlamıştım neyse... Sana vurdu mu? Seni neden kaçıracaktı? Niye daha önce söylemedin?" Diye art arda sorularını sıralıyordu ben de öylece ona bakıyordum.
"Bir şey söyle!" diye bağırdı.
"Uras tamam sakin ol! Görende Kıvılcımı değil seni seviyor zannedecek!" Dedi Barlas.
Ateş Uras ona ters ters bakmakla yetindi. "Aslı'nın başına da gelse aynısını yapardım. Bir kadına elini kaldıramaz ve zorla onu tutamaz, onu kaçıramaz! Seviyorsan zarar vermeden de sevebilirsin. O zarar verdi. Benim kızdığım nokta bu. Yoksa sevmesi umrumda değil!" Ama bunu söylerken Barlas Aslı'ya baktı, Aslı da Ateş Uras'a...
Aslı hâlâ onu seviyordu işin kötü tarafı da bu!
Ve galiba Barlas da Aslı'yı...
Ben banka otururken onlar bana laf saymaya devam ediyorlardı. Bacak bacak üstüne atıp derin bir nefes verdim.
"Kıvılcım, iyi misin?" Diye sordu Aslı.
"İyi miyim? Resmen beni suçlayacak duruma geldiniz ya! Hâlâ iyi misin diye soruyorsunuz. Ben iyi değilim hem de hiç iyi değilim!" Deyip dışarı çıkmak için yanlarından ayrıldım. Beni korumalarını anlıyordum ama üzerime gelmelerini sevmiyordum. Kendimi dışarı attığımda yağmur yağıyordu. Gidip bankta oturdum. Yağmuru seviyordum hem de çok seviyordum...
Kulaklığımı kulağıma takip müzik dinlemeye başladım . Gözlerimi kapattım.
Düşüncelerimin arasında kaybolurken yağmur sanki bir anda kesildi. Gözlerimi açıp baktığımda bana şemsiye tutan biri vardı. Ve bu kişi Toprak'tı...
O kadar şaşırmıştım ki ağlamaya başladım. Ben sessizce ağlarken sadece şemsiye tutuyordu.
Gece olduğu için yüzünü çok net görmesem de öylece duruyordu.
Bir anda konuşmaya başladı.
"Sadece ıslanma diye oturdum."
Ağlarken gülmeye başlayınca garip garip suratıma baktı.
"Teşekkür ederim."
"Neden buradasın?" Diye sordu.
"Umut için geldim."
"Umut kim?"
"Ateş Uras'ın kardeşi," diye cevap verdim. Ateş Uras'ı tanıyor muydu emin olamadım. " Mavi gözlü, siyah saçlı, uzun bir adam var ya?"
Kafasını salladı ağır ağır.
"Anladım."
"Anlamıyorsun Toprak hâlâ anlamıyorsun!" Az önce söylediğimi anladı. Ama kardeşim olduğunu anlamak istemiyordu. Bu kadar kötü bir abla gibi mi duruyorum? Bana kızgın mıydı* Bunca yıl onu aramadım diye beni mi suçluyordu? Ama ben onun için nelerimi feda etmiştim bilmiyordum. Kaç gece ölmek istediğimi, kaç sabah ağlayarak uyandığımı... Her gün onu aradığımı benden başka kimse bilmiyordu içimin adım ve soyadım gibi kavrulduğunu.
Beni kimse anlamıyordu. Hiç kimse içimdeki küçük kızı görmüyordu. Yoksa ben mi öldürmüştüm o kızı? Bilmiyordum.
"Neyi?"
"Boş ver." Ah Kıvılcım çocuğa niye patlıyorsun!
"Bana kanıt göstermediğin sürece hiçbir şeye inanmayacağım."
"Kanıt mı istiyorsun?"
"Evet."
"Peki, sana kanıt getireceğim."
"Bekliyor olacağım. Sen askerdin değil mi?"
"Üsteğmen."
"Ne güzel bende olmak isterdim."
"Hâlâ olabilirsin."
"Olamam."
"Neden?"
"Ben Türk değilim."
"Ne," dedim anlamayarak. Türküz biz. O da Türk'tü ne saçmalıyordu? " Ne? Nasıl değilsin?" dedim anlamsızca.
"Ben Portekizliyim."
"Hayır, sen Türk'sün?"
"Değil!" Diye arkamdan bir ses duydum. Barlas'ın sesiydi. Kafamı yavaşça ona çevirdim.
"Nasıl değil?"
"Portekiz vatandaşı yapılmış."
Şaşkınlıkla bakıyordum.
"Kim yaptı? Buna nasıl izin verdin?" Diye sordum.
"Vermedim. Zorla yaptırdılar ve kayıtlara ölü olarak geçtim sonra adımı değiştirdiler eski adımı ve hikayemi
Hatırlamıyorum. Keşke hatırlasam keşke unutmasaydım ama unutmayı ben seçmedim. Onlar seçti ve..." devamını getirmedi. Yutkundum. Bugün şok üstüne çok yaşıyordum ve stresten başım ağrıyordu. Gözlerimi ondan çekip yeniden Barlas'a çevirdim. Bir çözüm yolu olmalıydı.
"Peki bunu nasıl düzelteceğiz?"
"İnan ki şimdilik pek bir bilgim yok. Araştıracağım ama en fazla ve iki yıl ikamet etmek gerekiyor. Sen kaç yıldır buradasın?"
"Ben hep buradaydım oraya sadece birkaç aylığına gittim. Vatandaşlıktan sonra kaçak yollardan tekrar buraya geldim."
"Tamam, bu durumu halledeceğim merak etme," dedim.
"Pek halledebilecek gibi görünmüyorsun."
"Görürsün tatlım," dedim. Umarım halledebilirim.
Albay ile konuşacaktım bu konu ile ilgili ama şuan değil. Bir süre hiçbirimiz konuşmadık.
"Ee napıyorsunuz bakalım?" Diye bir ses duyduk Aslı ve Ateş Uras geliyordu.
"Oturuyoruz," dedim. Cidden hepimiz bankta oturuyorduk ben ve Barlas kenarda Umut da ortamızda.
"Onu görüyoruz zaten," dedi Ateş Uras alayla.
"Daha ne soruyorsun o zaman!" Diye çıkıştı Barlas.
Sonra yanımıza gelerek önümüzde durdular.
"Ne oldu buna yine?" Diye bu sefer bana sordu.
"Bir şey olmadı," dedim.
"İyi hadi gidin artık siz," dedi kovar gibi.
"Nereye?" Diye sordum ayağa kalkıp.
"Eve küçük hanım, eve!"
"Küçük hanım mı? Çok cringe lütfen!" Dedim onu kınar gibi bakarken. Gülümsedi kafasını iki yana sallayarak.
"Tamam asker hanımlar ve beyler ve Tarık kaptan hadi gidin artık. Çok geç oldu!"
"Ya, burada kalacağız dedik. Tarık'ı birazdan Melih götürecek."
"Toprak sen neden gelmiştin cidden?" Demem ile Toprağın bana ters bakışları ile dönmesi bir oldu. Neden böyle baktığını anlamadım.
"Tarık! Benim adım Tarık!"
Onu duymamazlıktan gelirken Barlas konuştu. Tarık değil demek istedim, Toprak!
"Her zamanki kontrolleri," diye cevap verdi. Kafamı salladım.
" Üşümediniz mi ya, dondum!" Dedi Aslı ellerini kollarına sürterek. Ceket giymişti. Aslında hava çok soğuk da değildi.
"Evet, bence de hadi içeri!" Dedi Barlas.
"Ben üşümedim," dedim.
"Bende," dedi Toprak.
"Ya bırakın yalan söylemeyi üzerinizde mont bile yok," dedi Ateş Uras.
"İçimiz yanarken dışımız üşümez zaten merak etme!"
"Melih geldiğinde gideriz. Siz gidin. Ben burada, onunla, kalacağım," diye ekledim.
"Saçlamasan mı Kıvılcım? İkiniz de içeri geçin. Tarık da bizimle içeride bekleyebilir," dedi Aslı.
Ben ona dönerken Melih gelmişti.
"Oo herkes buradaymış. Bu soğukta ne işiniz var burada?"
"Ne yapalım işte hayatın tadını çıkarmaya çalışıyoruz," dedi Ateş Uras imayla bana bakarak. Göz devirdim.
"Anlıyorum," dedi Melih sonu uzatarak. " Ee Tarık efendi gidek mi?"
"Gidelim," dedi Toprak. Sanırım ikisi iyi anlaşıyordu.
"İyi akşamlar gençler. Ha bu arada yarın buluşalım mı? Konuşuruz, dertleşiriz, eğleniriz falan hem iyi gelir bize de. Nasıl?"
"İyi fikir bence," dedim. Kafam dağılsındı.
"Kral ya!" Dedi ve elimizi yumruk haline getirip tokuşturduk.
"Ee siz?" Diye sordu diğerlerine dönerek.
"Bende gelirim azıcık eğleniriz," dedi Aslı.
"Azıcık değil bayağı eğleneceğiz. Ee beyler siz? "
"Kıvılcım varsa bende varım," dedi Barlas.
"Barlas varsa bende varım," dedi Ateş Uras.
Üçümüz de kahkaha attık. Toprak ses etmedi. Bu yüzden biraz yüzüm düştü. Melih yüz ifademe baktı ve göz kırparak Toprak'a döndü.
"Tarık gelmek ister misin?"
Biraz düşündü Toprak. Gelmeyecekti. Aramıza katılmak istemezdi kesin diye düşündüm. Ama beni çok şaşırtacak şekilde bir karar verdi. "Tamam gelirim," dedi kafasını sallayarak. İçime soğuk sular serpildi. Belki de yıllar sonra içim kıpır kıpır sıcacık hissetti. Küçükken Toprak ile oynamayı sevmezdim. O zaten çok küçüktü ve annem de onu elinden bırakmazdı. Ve şimdi ikimiz yıllar sonra, o kabul etmese de kardeş olduğumuzu biz kardeş kardeşe, arkadaşlarımızla buluşacak ve güzel zaman geçirecektik. Bu durum beni o kadar mutlu hissettirdi ki kimse olmasa halay çekesi vardı.
Böylece yarın beraber eğlenmeye karar verdik.
Melih, Toprak'ı alıp götürdü. Bizde hastanede beklemeye başladık. Sonra düşündük ve Barlas hastanede Ateş Uras ile kalırken biz de Aslı ile eve gitmeye karar verdik.
Çünkü dört kişi bir hastanede kalmak saçma bir fikirdi.
Yarım sabah ilk işim hastaneye gitmek olacaktı.
Bölüm sonu.
Nasıldı bölüm beğendiniz mi?
Oy ve yorum bırakmayı unutmayınızzz:)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.71k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
70 Bölümlü Kitap |