
Herkese merhaba nasılsınız? Bu bölüm çok eğlenceli geçecek inanın bana. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum hayalet okuyucu olmayın lütfen.
...
İçeri girdiğimde herkesin tuhaf bakışları üzerimdeydi rahatsız olmuştum bakışlarından. Beni bu kadar erken görmeyi beklemiyorlardı.
Neyse ki albayın odasına direkt girdim. Bana verilecek bir hesabı vardı. İçeri girdiğimde albay dosyaları inceliyordu beni görünce çok fazla şaşırdı tabii. "Merhaba albayım, beni görmeyi beklemiyordunuz değil mi?" Dedim buz gibi bakışlarımla. Evime gelmişti ancak benimle pek bir konuşma yapmadı suçlu olduğunu biliyordu çünkü.
" Oo hoş geldin Kıvılcım. Bu Kadar çabuk iyileşmeni beklemiyordum. Tekrar başlayacak mısın?"
Gülümsedim."Evet, yeniden başlıyorum ama bu sefer tek başıma" dedim.
"Albayım o gün orada olanları biliyorsunuz. Aldığım duyumlara göre siz Ateş Uras'a hayatımı karartan o emri vermişsiniz. Doğru mu?"
Bir süre bana bakmadı. Sonra dolu gözleriyle tekrar bana döndü bir şey diyeceği esnada sözünü kestim.
"Sakın bana timsah gözyaşları ile bakmayın."
"Kıvılcım, bunu yapmasaydım korumaya söz verdiğimiz çocuklar ölecekti" dediğinde gözlerimi açarak ona bakıyordum.
"Ben bir planı vardır diye size güvenmiştim. Kardeşim daha biz hasret gideremeden öldü. Onu elbirliğiyle siz öldürdünüz. Yöntemleriniz ne zamandan beri birilerinin hayatını mahvetmemek için bir canın hayatını bitirmek oldu?
Bu saatten sonra ben tek başıma bu işi halledeceğim. Size iyi günler dilerim" dedim ve kapıyı kapatıp çıktım. Ben ona baba derken bunu nasıl yaptı ya.
Kendi odama girdim ve kıyafetimi değiştirdim. Sonra da bizimkilerin yanına gittim. Öğlen yemeklerini yiyorlardı. Yani kısacası herkes hayatına devam ediyordu. Ben hariç.
Beni gördüklerinde hepsi ayağa kalkıp bana sarıldı daha sonra her zamanki yerime oturdum. Öğlen yemeğimi getirdiler ve hep beraber başladık yemeğe. Sonra muhabbet etmeye başladık hiçbir şey yaşanmamış gibi.
"Sen iyisin değil mi?" Diye sordu Bulut.
"İyi olacağım" dedim. Tekrar yemeğime dönerek.
"Arkadaşlar, ben buraya yarım kalan işimi tamamlamak için geldim. Yani şu yılan mafyasının işini bitirmeden buradan ayrılmayı düşünmüyorum."
Dediğimde hepsi bana döndü.
"Gidecek misin buradan yani iş bitince?" diye sordu Ateş Uras. Kafamı salladım.
"Buralarda daha fazla kalırsam kafayı yiyeceğim" dedim. Herkes birkaç saniye sustu. Bende yemeğimi yemeye devam ettim.
"Peki bu sefer ki planımız ne?" Dedi Duygu.
"Şimdilik daha düşünmedim bugün değil yarın başlayacağız. O yüzden bugün normal işlerinize geri dönün. Afiyet olsun" diyerek kendi odama çıktım.
Arkamdan bir ses duyuldu. Albayın sesiydi bu.
"Kıvılcım, bu iş senin için çok tehlikeli. Yapma!"
"O gün eğer bana ihanet etmeseydiniz şimdi bunlara kalkışmayayacaktım. Neyse size iyi günler" dedim.
Odama girdim. Odama girdiğimde yatağımın üzerine oturdum ama daha öğlendi dışarı çıkıp gezmeye karar verdim. Sonuçta normalde izinliydim o yüzden de bir sıkıntı yoktu.
Kapının çalınmasıyla dikkatimi oraya verdim.
"Gel!" Diye bağırdım. Ateş Uras gelmişti.
"Evet?"
"Dışarı çıkalım mı biraz kafamız boşalır hem Aslı falan da gelir."
Kafamı dosyalardan kaldırmadan onayladım onu.
"Olur zaten yapacak başka bir şey yok."
"Tamam ben Aslı'ya falan haber vereyim sen giyin gelirsin"
"Tamam. Yarım saatte çıkarız"
"Peki. Asker Hanım affetme meslesi-"
"Hâlâ sizi affetmedim Pilot Beyciğim"
Bir şey demedi ve odadan çıktı. Ben de üzerimi değiştirmek için gardırobuma yöneldim. Elbise giymeye karar verdim. Kışlık bir elbise giymek istiyordum. Siyah dizlerimin uzerinde kışlık bir elbisem vardı. Onu giydim ve takılarla süsledim. giydim. Sonra da kısa bir ceket ve hafif topuklu ayakkabılarımı giydiğimde hazırdım. Siyah tonlarında makyaj ve topuz yapmıştım. Aynanın karşısına geçtim çok güzeldim.
Sonra aklıma kardeşim geldi. Keşke burada olup bana güzel olduğumu söyleseydi keşke bir kez olsun sesini duysaydım of yine kafamın içindeki sesler konuşmaya başladı.
Bu sesleri nasıl susturacağımı bilen var mı?
Birkaç dakika sonra aşağı indim. Herkes kendi işiyle ilgileniyordu. Gözüm Ateş Uras ve Aslı'yı arıyordu. Arkamdan seslerini duyduğum da onlara döndüm. "Biz buradayız Kıvılcım" dedi Aslı. O da çok güzel olmuştu. Benim aksine o elbiseyi çok seviyor yaz kış fark etmiyordu. Bende elbiseyi cidden severdim ama kışın pek tercih etmezdim. Sarı elbisesini giymiş üstüne de beyaz kısa ceket giymişti. Ona çok yakışmıştı saçlarını da açık bırakmıştı zaten güzeldi ama daha güzel olmuştu. Ateş Uras ise spor giymişti siyah spor kıyafeti ona çok yakışmıştı. Onlara bakmayı kesip dışarı çıkmak için merdivenleri indim. Melih ve Umut da bizimle gelecekti Melih ile cidden çok iyi anlaştığımızı söylemeliyim. İyi bir sırdaştı bence. O da mavi takım elbisesini giymişti onu ben çağırmıştım. Ateş Uras'lar ile karşılaşınca Ateş Uras hemen söze başladı.
"Melih sen de mi geliyordun?" Hemen söze atladım
"Evet ben çağırdım onu"
"Tamam bir şey demedim hemen celallenme"
Bir şey demeyip Melih'in koluna girerek arabaya bindik önde Aslı ve Ateş Uras arkada da Melih, Umut ve ben vardım. Ateş Uras'ın ters bakışları Melih ile benim aramda gidip geliyor bir yandan da Aslı'ya bakıyordu. Aslı ise onunla veya bizimle hiç ilgilenmeden rujunu tazeliyordu. Umursamazlık seviyesi der susarım.
Umut da bize bakıp hayatı sorgulayıcı bakışlar ile bakıyordu.
Bende camdan dışarıyı izliyordum. Bu şekilde yarım saat sonra park gibi bir yere gelmiştik insanlar burada piknik yapıp sohbet ediyordu çocukları ise etrafta koşuşturup parkta oynuyor bazıları da suda birbirini ıslatıyordu. Sessiz sakin bir yere benziyordu. "Piknik mi yapacağız?" Diye sordum. Ateş Uras arabayı park edip
"Evet, doğayla iç içe olmayı hep sevmişimdir değil mi Umut?" Dedi Umut'a dönerek Umut kafasını salladı." Eskiden her pazar buraya gelirdik çok güzel bir yerdir burası"
"Evet ama malzememiz falan hiçbir şeyimiz yok ki" dedim.
"Rahat olun ben hallettim" dedi gözlüğünü takarak. Sonra herkes dışarı çıktı. Cidden güzel bir yerdi burası. Ateş Uras arkadan mangalı ve iki piknik sepeti çıkardı. "Rahat olun demiştim"
Diye böbürlenerek "Melih'ciğim sen şu iki piknik sepetini al hanımlar da etrafı gezsin"
"Abi ben?" Diye sordu Umut şaşkın bakışlarla. Herkes gülmeye başladı.
"Ay seni unuttuk Melih'ciğim bir tanesini de Umut'a ver bakalım. Biz köfteleri falan ayarlayalım siz on dakika sonra gelin"
"Tamam hadi gidelim" dedi Aslı bana dönerek. Kafamı salladım ve beraber gezmeye başladık. Hem sohbet ediyor hem de etrafı inceliyorduk. Sonra çocuklarla ip atlamaya başladık. Kendimizi o kadar çok kaptırdık ki yemeği falan da unuttuk. Ta ki arkamızdan Ateş Uras'ın iğneleyici sesini duyana kadar.
"Oo biz mangalı yakalım hanımefendiler burada çocuk gibi ip atlasın" dedi.
Atlamaya devam ettik sonra bize inat ipin bir ucunu çocukların elinden alıp kendisi tuttu. "Çocuklar iki dakika relax olun ve bana bırakın lütfen!" Dedi çocuk bırakıp kenara geçti. O kadar hızlı sallamaya başladı ki feleğimiz şaştı desem yeridir. "Tamam dur artık !" Diye ikimizde aynı anda bağırdığımızda sonunda durdu. Sinirli bakışlarımızı ona yönelttiğimizde bize bakmadan ikimizin de bileğini tutup mangal yaktığı yere sürükledi.
"Bıraksana oğlum bizi" diye bağırdım. Ama hiç oralı değildi. Gayet rahat tavırlar ile yürümeye devam ediyordu sonunda bizi bıraktığında piknik alanına gelmiştik. Masayı falan Melih ile Umut çoktan kurmuştu. Bizi bekliyorlardı.
"Oo kimler gelmiş hiç zahmet etmeseydiniz" dedi Melih alaycı bakışlarıyla.
Erkekler neden hep aynı olmak zorundaydı?
İkimizde gözlerimizi devirdik ve Melih ile Umut'un karşısında ki sandalyelere oturduk Ateş Uras da başa oturdu. Ve yemeğe başladık köfteler çok güzel olmuştu.
"Ee beğendiniz mi?" Diye sordu Ateş Uras.
"Güzel olmuş ellerinize sağlık" dedi Aslı, Ateş Uras'a hayranlıkla bakarken. Bunların aralarında bir şey mi vardı acaba?
"Afiyet olsun" dedi Ateş Uras sonra bana baktı.
Hiçbir şey söylemeden yemeğe devam ediyordum. Hâlâ bana bakıyordu sanırım bir cevap bekliyordu. Ona bakıp 'ne var?' dercesine kaşlarımı kaldırdığımda önündeki tabağı işaret etti.
"İdare eder işte. Yine de ellerinize sağlık" dedim yemeğe devam ederken. Göz devirip yemeğe devam etti. Sonra sohbet etmeye başladık. Koyu bir sohbetten sonra masayı topladık. Arabaya bindik.
"Kışlaya geri mi dönüyoruz?" Diye sordu Aslı.
Bu sefer Aslı benim yanıma, Melih de öne geçmişti.
"Hayır, sizi kolay kolay bırakmam" dedi Ateş Uras.
"E nereye gidiyoruz o zaman?"
"Sürpriz diye bir şey duymadın mı?"
Dediğinde cevap vermedim. Oflayarak telefonuma bakmaya başladım. Bir dakika sonra Barlas aradı.
"Efendim Barlas?"
"Nasılsın Kıvılcım?"
"İyiyim sen nasılsın napıyorsun?"
"Ben de iyiyim işte birazdan göreve çıkacağım da önce seni aramak istedim. Napıyorsun?"
"Piknik yaptık. Öyle geziyoruz."
"Geziyoruz derken kiminle?"
"Ateş Uras, Umut, Aslı ve Melih ile."
"Ha iyi bari kafan dağılır."
"Sağolsunlar kafamı çok iyi dağıtıyorlar" dedim alayla.
Güldü. "Yine bir şey mi yaptılar? Hem sen Ateş Uras ile küs değil miydin?"
"Varlıkları yeter. Neyse ben o olayı daha sonra ayrıntılı anlatacağım. Haydi Allah'a emanet ol!"
"Tamam, peki. Allah'a emanet olun sizde!"
Dedi ve kapattı. Herkes garip garip bana bakarken ben cama bakıyordum.
On dakika sonra bir eve gelmiştik. Büyük bir evdi ama bizim burada ne işimiz vardı. Araba evin bahçesine girdiğinde garaja park etti. Daha sonra bize dönüp,
"Partimize hoş geldiniz gençler" dedi. Hepimizin soru dolu bakışları ile karşılaşınca bozuntuya vermeyerek konuştu.
"Dedim ki birazcık eğlenelim. Oyunbozanlık yapmayın ve hadi gelin peşimden. Merak etmeyin, arkadaşımın partisi sıkıntı yok yani."
"Arkadaşın da senin gibiyse işimiz var demektir" dediğimde,
"Katılıyorum" dedi Melih beni destekleyerek.
"Aa hadi ama parti zamanı gençler. İyi ki elbise giymişim" diyerek Ateş Uras'ın arkasından gitti Aslı.
Bizde- Melih, Umut ve ben- birbirimize bakarak sabır çekip peşlerinden gittik. Daha içeri girmeden müzik sesi bangır bangır geliyordu dışarıda içkiyle kendinden geçenler,dans edenler ve denizde kafayı dağıtanlar vardı. Garip bir mekandı ama güzeldi yalan yok.
İçeri girince boş bir yer varmı diye baktık. Hemen köşede kimsenin oturmadığı boş bir yer vardı.
Oraya gitmek için ilerlediğim sırada bizimkileri gördüm bütün tim buradaydı. Hepsi güzelce giyinip gelmişlerdi.
Melih, "ben yanlarına gidiyorum geliyor musun?" Diye sordu bizimkilere bakıp.
"Hayır, oturacağım ben. Umut geliyor musun?"
Diye sordum ama Umut çoktan arkadaşlarının yanına gitmişti mecbur tek başıma gidip oturdum sonra garson geldi "Bir şey alır mısınız?"
"Portakal suyu alayım alkolsüz yanlız." Alkolü şu zamana kadar ağzıma bile sokmadım ve sokmayı da düşünmüyorum. Bir dakika sonra garson portakal suyu ile geldi. Teşekkür ettim ve gitti herkes müziğin ritmine uymuş, kendinden geçerek dans ediyordu. Sonra yanıma biri oturdu tanıdık biriydi ama çıkaramadım.
"Merhaba, ben Arda, siz kimsiniz? Çok tanıdık geldiniz" diye sordu benim yaşlarımda hatta biraz büyük gibiydi. Kumral saçlı, uzun bir adamdı.
"Kıvılcım ben. Az önce aynı şeyleri düşündüm çok tanıdıksınız gerçekten."
"Kıvılcım Ateş mi?'
"Evet, nereden tanıyorsunuz beni?"
"Ben Arda Kara. Seninle ilk ve ortaokulu beraber okumuştuk. Hatta birbirimize kopya falan veriyorduk."
"Aa şimdi hatırladım ya! Çok değişmişsin de sen parti sahiplerini tanıyor musun?" Kesinlikle yalan söylüyordu ama bana bir yerden çok tanıdık geldiği için bozuntuya vermedim.
"Parti sahibi benim canım" dedi sırıtarak.
"Oha gerçekten mi?! Vay be böyle karşılaşmayı pek beklemiyordum."
"Evet de sen böyle partileri falan pek sevmezdim hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Yok zaten kendi isteğimle de gelmedim pek ama iyi ki gelmişim yoksa seninle karşılaşamazdık."
"Evet haklısın kiminle geldin?" derken Ateş Uras geldi.
"Oo Ateş sen de mi buradaydın? Kıvılcım, bak bu; Ateş Uras, aynı üniversiteden mezun olmuştuk.
Ne güzel bir gün bugün. Ateş Uras, bak bu güzellik de Kıvılcım. İlkokul arkadaşım." Ben bir şey söyleyecekken, Ateş Uras söze başladı.
"Biz zaten tanışıyoruz Ardacığım."
Adam bana bakarak, "Ateş Uras ile mi geldin Kıvılcım?" Diye sordu.
"Ya sorma birkaç arkadaş ile piknik falan yaptık sonra da buraya geldik. "
"İyi yapmışsınız vallahi. Hadi oturmaya gelmedin herhalde. Kalk dans edelim, Kıvılcım."
"Yok ben böyle iyiyim gerçekten."
"Olmaz hadi benim hatırım için azıcık dans edelim bari."
"İyi peki madem" dediğimde, Ateş Uras bana garip bir şekilde bakıp benim oturduğum yere oturdu.
Bende Arda ile beraber herkesin dans ettiği yere gittik. Bir süre sonra gerçekten müziğin ritmine uyup dans etmeye başladım. O da benimle dans etti.
Bu adamda bir şey vardı ama ne?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.71k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
70 Bölümlü Kitap |