1. Bölüm

1. Bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

Muhakkak bir gün

Seninle ben

Aynı anda

Birbirimize denk düşeceğiz

-Nazım Hikmet -

 

 

"Konuş asker."

Aşağıya düşen kafamı zorla kaldırdım. Karşımda salak herifin biri vardı. Hem de baya salak. Bunlardan akılı biri çıksa şaşırırım zaten.

Saçlarımı tutan elline bakmaya çalıştım. Olmuyordu. Bedenim bok gibi kokuyordum. Bu koku nasıl geçecek be? Ağzımda oluşan kan tadını önemsememeye çalıştım. Her yerim ağrıyordu şerefsizler iyi dövmüştü. Ağrıyıda bir kenara bırakmaya çalıştım ama bu lanet koku berbattı. Çürük yumurta kokusu bile bu igrenç mağara yerden daha güzeldir.

Yüzüme aval aval bakan adama kocaman bir kahkaha atarak cevap vedim. Bu manyak ne yapıyor bakışını attı. Umursamadım her gün böyle bakıyorlardı. Ağzımda biriken kanları yüzüne tükürerek cevabımı süsledim.

" Ne yapıyorsun manyak kadın?" Diyerek yüzüme indirdiği tokat ile kafam yana döndü. Yüzümde ki gülüş silinmedi. Gülen yüzüm öfkesini daha da büyütmüş olacaktı ki hiddetle bağırdı." Siz Türklerin hepsi manyak bir tane doğru dürüst adam yok aranızda." Bak bak diyene bak.

Yandan aldığı bez ile yüzünü silerken gözleri yüzümde gezindi." Öleceksin, eğer biraz daha konuşmazsan akşama ölmüş olacaksın."

İlk defa haklıydı. Bir aydır işkence görüyordum. Gücüm kalmamıştı artık . Kanım çekilmiş gibiydi. Kemiklerim kırılmıştı dayanılmaz bir acı vardı.

Tim ile çıktığım operasyonda üzerimize atılan bomba ile tüm tim arkadaşlarım şehit düşmüştü. Bir ben yaralı olarak kurtulmuştum. Gözlerimi açtığımda ise bu lanet yerdeydim. Büyük ihtimalle öldüğümü düşünüyorlardı. Kimsenin beni aramadığına göre öldüğüme kanaat getirmişlerdi. Ölümüm bu itlerin yanında olacaktı daha sonra ise bir köşeye atılacaktım ve ondan sonra bir mezarım dahi olmayacaktı. Kuşlara yem olacaktım belki daha beteri Haberlerde otuz saniye bile anılmayacaktım.

Zorla kapanan gözlerime rağmen gözlerimi açık tutmaya çalıştım. Zordu. Zincirli ellerimi zorlamaya çalıştım bileklerim kesiliyordu artık. Bir haftadır bayatlamış ya da küflenmiş ekmekleri vermişlerdi. Midem altı üstüydü.

" Konuş asker. Bak kimse seni arama gereği bile duymuyor." Kollarını iki yana açıp güldü." Burada öleceksin ama eğer konuşursan yaşaman için herşeyi yaparım." Düşen kafamı tutup gözlerime baktı." Banyo yapıp üzerini bile değiştirmeni sağlarım. " Önüme düşen kanlı saçlarımı geriye doğru taramaya başkadığında zorlukla kafamı geriye çektim." Güzel kızsın yazık etme kendine."

​​Ne kadar inanarak boş konuşuyor.

Kafamı usulca salladım." Yaklaş anlatacağım." Biliyordum bakışını attıp dibime kadar girdi. Kulağını ağzıma kadar sokuyordu manyak herif." Şimdi şöyle ki..." Hızlı bir hamle ile kulağını dişlerim arasına alıp çektim. Acı çığlığı doldurdu kulaklarımı durmadım. Gelen iğrenç et tadına rağmen kulağını dişlemeye devam ettim.

" Bırak , yardım edin ! İmdat!" Debelenmesi hiç bir halta yaramıyordu. Son gücüm ile dişlemeye devam ettim. Acı çığlıklarını duyanlar odaya doluşuyordu lakin ses var görüntü yoktu . Sırtıma inen ağır sopalar ile bedenim gerildi ama durmadım. Ta ki bedenime inen darbeye daha fazla dayanamayarak dişlerimi çektiğimde elini kopmuş kulağına atıp hızla , acıyla uzaklaştı. Ağzımda ki biriken iğrenç kanı yere tükürdüm. " Sen manyaksın harbi manyaksın. Ah! " Eline bulaşan kanlara baktı acıların kadınını aratmayan performansla. Oh olsun! Canıma değsin. Madem öleceğim bir iz bırakmadan ölmeye niyetim yok.

Piç kuşağının yasını tutarken bedenime hala demir sopalar inmeye devam ediyordu. İnen son darbe ile gözlerim kapandı. Sesler birbirine karıştı. Sona gelmiştim artık kurtuluş yolu yoktu.

" Öldürün bu manyak kadını. Bunun bilgi vermeyeceği belliydi."

Gözlerimden bir damla yaş yavaş yavaş süzüldü. Vatan için ölüyorsun dik dur ölürken dik dur . Zordu kaldıramıyordum kafamı. Zorladım ölümümde dik durmalıydım. Zorladım... Zorladım... Zorladım. Olmadı, kaldıramadım kafamı. Alnıma dayanan namlunun soğukluğu ile gülümsedim. Şehadet yolu görünmüştü. Arkadaşlarımın yanına gidecektim. Geliyorum, bekleyin beni.

Hayat film şeridi gibi önümden geçti. Boştu hepsi en güzel anılarım hep askeriyede idi. Çocukluğa dair bütün anılar kara kaplı kutuda saklanmaya devam ediyordu. Çocukluğum acılar ve ızdıraplar içinde geçen çocukluğum. Her güveninde büyük bir darbe yiyen çocukluğum. Sığınacak kimsesi olmadığı için hep tek başına güçlü duramaya çalışan çocukluğum. Saçları hep çekilen, saatlerce soğuk odalara kapatılan, bayat ekmekleri yemek zorunda olan , anne baba diyerek ağlayamayan çocukluğum. Bittiyordu artık tüm acılar. Bedenimiz ile kara toprağa karışacaktı.

Olsun dedi bir tarafım. Mezarın olsa ne olacak , ziyater edenin bile olmadıktan sonra mezar ne işe yarar ki? Sen hep hor görülen olmadın mı ? Dışlanan, kullanılan olmadın mı? Yaşadığın yeter artık. Bırak bu hayata hiç olmazsa vatanın için bir işe yaradın şimdi ise vatanın için öl.

Tetik çekme sesi geldi. Gülüşüm büyüdü. Sona gelmiştik bu dünyadan bir adet Deniz Özal geçip gidiyordu. Çiğerlerime son bir nefes doldurdum. Vur artık.

Silah sesi doldurdu kulaklarımı. Ardı ardına gelen silah sesleri. Panik , bağırışlar ... Acı bekledim galiba ölmüştüm. Şehitler acı çekmez derlerdi galiba acı çekmeden ölmüştüm. Azrail neredeydi? Neler oluyordu? Zihnimin içini saran ağır uğultuları bastıran silah sesleri. Kaç dakika geçti? Kaç dakikadır ölüyüm ya da ölüm böyle bir şey mi?

On beş dakika geçti ya da daha fazla bilmiyorum. Zaman kavramını kayıp ettim.

Büyük bir kapı açılma sesi geldi kulaklarıma. Silah sesleri devam etti ve o sesin arasında odanın içini saran sert adım sesleri vardı. Temkinli lakin kendinden emin adımlar. Yüzüme vuran yakıcı nefesi eşliğinde adım sesleri de durdu.Kafam tutuldu yavaşça kaldırdığında gözlerimi yarı açıp baktım. Kahve gözler ve bu odadaki iğrenç kokuya rağmen kestane kokusu. Gözlerim yavaşça tekrardan kapandı. Zincirlerin açılma sesi geldi kulaklarıma ve yere düşmek üzere olan bedenim sıcacık bir göğse çekildi.

Gür ve sert sesi ile bağırması kulağımı doldurdu." Burada biri var ." Elleri tenime değiyordu. Normal sütyen ve alt çamaşırdan başka hiç bir şey yoktu üzerimde. O kadar çok dövdüler ki kıyafetlerim parçalandı.

Kalkmak istedim , olmadı. Bedenime dokunma demek istedim , olmadı. Üzerimi ört demek istedim , olmadı. Hiç bir halt olmadı.

Kafamı koluna yasladı. Saçlarımı geriye doğru taradı ve sert sesi tekrardan yankılandı." Buraya gelmeyin. Derya kıyafet getir hemen." Belimden tutup bir iki saniye kaldırdıktan sonra tekrar başımı koluna yasladı. Üzerime bol ve büyük bir ceket örtüldü.

Konuşmak istedim. Siz kimsiniz demek istedim ama diyemedim. Gözlerim , dudaklarım birbirine yapışmış gibiydi.

Kafamı sıcak göğsüne biraz daha çektiği anda tüm soğukluk sıcaklığı içinde dindi.Nasırlı elleri saçımda ve yüzümde gezindi. Değdiği her noktada kıymık olup batan yaralar, nefes alıp verirken dahi can çekişen kaburgalarım ve tüm bu acının yanında sıcak gelen el dokunduğu her noktada yeni bir yaşam bırakıyordu.

Silah sesleri susstu. Büyük bir sessizlik oluştu. Tüm bu sessizliğin arasında kan kokusu genzimi yaktı.

Başka bir adım sesi duydum. " Komutanım ne olmuş bu kıza?" Kız sesi sert ve kendinden emin bir kız sesi . Yanı ucuma çöktü kafamı tutup kendine çevirip şah damarıma elini koyarak bir süre bekledi. " Nabzı çok yavaş ." Demek ölmemiştim. Peki bunlar kimdi? Komutanım dediğine göre askerdi. Gelmişlerdi. "Komutanım siz çıkın ." Bedenim sıcak göğüsten uzaklaştı başka bir kollar arasına alındım. Sıcaklık dağıldı , sert ayak sesleri git gide uzaklaştı.

" Ne hale getirmişler şerefsizler." Diyen kızın sesi üzgündü.

Bedenim kaldırıp başımdan kıyafet geçirdi daha sonra ise kafamı yere bırakıp altıma eşofman giydirdi galiba , bilmiyorum. Algılarım kapanmak üzereydi neyin ne olduğunu bilecek halde değildim.

" Gelin komutanım." Dedi bağırarak kız gür sesiyle. Bedenimi kaldırıp dudaklarımı mataraya yaslayarak bir aydır çamurlu içtiğim su aksine temiz su içmemi sağladı. Yüzümde gezinen eline su sürüp bir nebze olsun kanlar içinde kalan yüzümü temizledi.

Kulaklarımı tekrardan dolduran sert adım sesleri ardından önüme çöken bedenin varlığını hissetmiştim. Bacaklarımın altına elini geçirip diğer eliyle de belimden kavrayarak göğsüne çektiği andan itibaren her yanımı yoğun kestane kokusu sardı. Soğuktan titreyen bedenimi göğsünden gelen sıcaklık dindirdi.

Yerden ayaklanıp kalktığında yüzüme değen göz bebeklerini hissediyor tepki veremiyordum. Bedenimi saran kolları dahi naifti. Adım adım ilerledikçe karışık sesler geliyordu ama hiç biri net değildi. Kıyafetin içinde süzülen damla damla kanları hissediyordum. Bedenim ağrıdan sızım sızım sızlıyordu. Kemiklerimin çoğunun kırıldığına emindim ve bunun farkında gibi öyle yavaş yürüyordu ki kolları arasında bedenim sarsılmıyordu dahi.

Nereye geldik ya da neredeyiz bilmiyordum ama bir yere atladığıda sıcaklık daha çok artı. Bilincim tamamen kapanmadan en son hatırladığım üzerime örtülen ceket ve dayan , yaşa diyen naif bir o kadar da sert bir sesti. Yakınlardan gelmişti aynı ses hem de çok yakınlardan.

Sonrasında her şey karanlığa büründü.

********

 

Bir buçuk ay sonra...

 

" Hemşire hanım beni çok sevdiniz her halde." Kadının bıkkın bakışları bana dönerken ben ondan daha bıkkın bir bakış attım. " Çok sevdiyseniz ben sizi sık sık ziyarete gelirim ama artık çıkartın beni bu lanet yerden."

Sabır çekip iğneyi seruma enjekte ederek bana döndü." Bakın Deniz hanım biraz daha kalmanız gerekiyor."

Hay kalmasına da sana da zorla adam tutuyorlar ya . Bu resmen zorla insan tutmaktır." Ben iyiyim bakın ." Ellerimi açıp kendimi gösterdim." İyiyim." Sondaki harflerin üzerine basa basa konuştum.

Kadın göz devirmemek için kendini zor tutarken konuştu." İyi olduğumuza emin olduğumuzda çıkartacağız sizi."

Hasbinallah." Hanımefendi beni benden daha mı iyi bileceksiniz? İyiyim diyorum size." Sonda sesim yüksek çıkarken hemşire pek beni taktığı yoktu. Serum ile kendimi boğmama on saniye falan. " Çıkartın beni ya ."

Sinirle saçlarını elleriyle karıştırdı. Çok bile dayanmıştı bana . Zorla mı kardeşim hastane sevmiyorum. " Bakın, olmaz diyorum."

Yalvaran bakışlar attım." Lütfen, kaçtı dersiniz ne olacak?" Daha da yalvaran bakışlar attım." Zor durumdayım diyorum neden anlamıyorsunuz?" Anla beni artık be kadın. Asker kadınım rüşvet verip öyle kaçacağım şimdi hastaneden o duruma geldim.

Takmadı bile beni. Son kontrolleri yapıp bana döndü tekrardan." Biraz daha sabırlı olun."

Başlarım şimdi sabrına da hastanenize de ." Hanımefendi sabırlı olalım diye şurada altın yumurta sıçacağım şimdi. " Başlarım yalvarmasına şimdi eski taktikten devam sinir." Artık mesleğin başına dönmem gerek. Biraz daha burada kalırsam yemin ederim hemşire olmama şu kadar kaldı." Elim ile de az işaretini yapmayı ihmal etmedim.

Hemşire tam dudaklarını aralıyordu ki kapı açıldı. Asker üniforması içinde heybetli, geniş omuzlu bir adam girdi. Rütbesine baktığımda Albay olduğunu görünce yerimden hemen toparlamaya çalıştım. Yüzünde babacan bir gülümseme oluştu." Rahat ol asker." Hemşireye yandan bir bakış attı." Bizi biraz yalnız bırakın hemşire hanım."

Hemşire anında kafasını sallayıp dışarı çıktı. Bir ben şu kapıdan çıkamıyorum. Daha dik konuma geldim zira kooca Albayın karşısında yayılarak yatamazdım. Yatağın yanındaki koltuğu çekip oturduğunda gözleri üzerimdeydi." Nasılsın Deniz?"

"İyiyim komutanım."

Başını aşağı yukarı sallayarak kafasındaki bereyi çıkartıp omzuna taktı." Bütün hastaneye kök söktürmüşsün." Diyen sesinde merak var gibi duruyordu.

Şunlara bak hemen şikayet etmişler." Ne yapayım komutanım çıkartın diyorum yok deyip duruyorlar. " Biraz daha yok derlerse hastane kaçağı olacağım bu gidişle.

Gülümsedi. " Bende hastane hiç sevmem ." Sağına soluna baktığında masanın üzerinde duran beremi görünce elleri arasına aldı. " Askerliği özledin mi?"

Hiç düşünmeden cevap verdim." Özledim komutanım." İçli bir nefes kaçtı dudaklarımdan. Özlemek ne kelime yandım, tutuştum. Mesleğim benim hayatım, herşeyimdi.

Beremi elleri arasında çevirerek oylandı. Konuşmak için zaman tanıyordu kendine büyük ihtimalle" Deniz tüm tim arkadaşların şehit olmuş ." Bu noktada durup derin bir nefes aldı. Kolay değildi tam tamına on iki şehit. Gözlerimi hastanede açtığımda hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Ağrılarıma değil , acılara değil . Şehit olmuş arkadaşlarıma...Her gece uyumadan önce ağladım , her sabah ağlayarak uyandım. Esir düştüğümde ağlamaya fırsatım olmamıştı acımı fark etmeye fırsatım olmamıştı. Ağlayamazdım, düşmanların önünde güçsüz düşük onları sevindiremezdim. " Kolay değil ama vatan sağolsun demekten başka da elden bir şey gelmiyor ."

Başımı dik konuma getirdim." Gelir komutanım, onlar için yaşayarak , onların mirasını devir alıp vatanı korumaya devam ederek , düşmanlara aman vermeyerek , adlarını yaşatarak ." Gözleri kısılırken hafifçe tebessüm etti. " En önemlisi intikamlarını alarak." Dedim vurgulayarak.

Yerinden ayaklandı elinde tuttuğu bereyi başıma taktı." Ben Albay Mustafa Akaydın seni Kartal timine alıyorum." Duyduğum isim ile gözlerim kocaman açıldı. Mustafa Akaydın mı? Şu meşhur adı ve namı her yerde geçen ünlü Albay ve onun kurduğu özel timi kartal? Şaka mı?

Güldüm." Şaka mı yapıyorsunuz? " Bir anda ciddileştim." Ha şakaysa hiç hoş değil. " Sağa sola bakındım" Kesin bir kamera şakası."

" Niye olsun ki?"

Kamera da gözükmüyordu. Hastanedekiler benden bıktığı için böyle bir şaka yapma olasılıklaeı çok yüksekti." Neden olacak Mustafa Akaydın olduğunu söylüyorsunuz. Siz kolay kolay hiç bir askerin ayağına gelmezsiniz ve Kartal timine öyle kolay kolay adam almazsınız. Bu durumda bu anca bir şaka olabilir." Dudaklarımı büzdüm." Şakaysa gerçekten hoş değil. Lütfen çıkıp gidin saçma sapan şakalar yapmayın bana. İşi gücü yok mu bu hastanedekilerin bana şaka yapıyor?" Dertliyim zaten.

Küçük bir kahkaha attı." Yarın sabah altıda askeriyede ol o zaman şaka mı değil mi görürsün." Omzundan beresini alıp kafasına tekrar taktı. Heybetli adamdı vesselam. Kapıya yöneldi kapı kolunu tuttuğunda bana döndü." Bu arada o adamın kulağını gerçekten o hale sen mi getirdin?"

Az bile yaptım. " Evet." Beter olsun. Sürüm sürüm sürünsün İNŞALLAH.

Helal kız sana der gibi bir bakış atıp kapıyı açıp çıktı. Çıktığı anda da yerimden yavaşça kalktım etrafa bakındım. Her yeri altını üstüne getirdim. Eee hani kamera ? Bir kez daha kontrol ettim. Yoktu.

Kapı açıldığında biraz önce yalvardığım hemşire elinde ki evraklar ile içeriye girdi. Dağılmış odayı görünce şaşkın şekilde bana baktı." Ne yapıyorsunuz Deniz hanım?"

Bende ona boş boş baktım." Kamera nerede?"

" Ne kamerası?"

Harbi bu kadar şaka da yeter ama ." Bana şaka yapıp çektiğiniz kamera."

Boş bakışları durdu." Size şakamı yaptılar?" Ne yani bu kadında mı bilmiyordu?

Başımı salladım." Evet kamera biraz önce gelen Albay , oyuncu ya da doktor değil mi?"

Şaşkın bakışları dağılırken kocaman bir kahkaha attı. Ne var acaba gülecek." O gelen kişi gerçek bir Albaydı."

Ne ? Ne ? Ne ?

Kalbime inme inmiş olabilir. Gerçek Albay hem de Mustafa Akaydın. Kartal timi . Şaka değil.

Hemşire koşarak yanıma gelip kolumu tutu." iyi misiniz?"

Değilim şuan hiç iyi değilim. Adamın hatta koca albayın yüzüne şaka yapıyorsunuz dedim yetmedi dudak bile büzdüm. Allah'ım kahret beni. Gömün beni şuraya ne olur. Elim kalbime gitti. " Hemşire hayatında ki en rezil insan ile tanışmış olabilirsin."

Şaşkın şaşkın sordu." Kimle?"

Buda sorumu be hemşire? Dertli halimle kendimi gösterdim." Aha karşında duran vatandaş."

Kaşları çatılırken kolumdan çekiştirip yatağa oturttu ve o malum soruyu sordu." Ne halt yediniz?"

Tek dizimi kendime çekip kafamı da dizime vurdum." Ne sen sor ne ben söyleyeyim."

Şuan sadece rezilliğim ve beni yalnız bırakın. Lütfen. Adama çıkın gidin dedim. Millet adamın karşısında tir tir titrerken, timine girmek için götünü yırtarken benim yaptığıma bak.

Hemşire durumun ne kadar ciddi olduğunu anlayınca omzumu sıvazladı." Asıl şimdi geçmiş olsun size."

Dostlar sağ olsun.

 

*******

 

Allah'ım sen koru. Bugünkü kırkıncı değişim olabilir ki Allah'ım sen koru. Kırk bir.

Üzerimi başımı düzelttim. Askeriyenin içinde kırkıncı turum oluyordu. Normal. Adamın yüzüne bakacak bir yüzmü kalmıştı? Bir tur daha atıyım kırk birinci olsun.

Harbi harbi bir tur daha attım askeriyede. En sonunda olduğum yere çöktüm. Ellerimi havaya açtım." Allah'ım neden böyle şeyleri benim başıma veriyorsun? Haşa isyandan değil ama neden yani?" Etrafındaki insanlar garip garip bana bakınca ellerimi indirdim. Harika ilk günden iyi rezil oldum. Dertli başımı salladım.

Arkamda sert adım sesleri kulağımı doldurdu. Dönüp bakmadım şuan kimse ile uğraşamam." Ne yapıyorsun sen orada ?"

Ne yapıyora benziyorum acaba." Görmüyor musun oturuyorum."

Sesi sinirli çıktı." Onu görüyorum. Neden askeriyenin ortasına oturuyorsun?"

Bir sen eksiktin zaten. " Allah rızası için git be." Burada dertliyiz, stresliyiz daha sayıyımı?

Sert adım sesleri biraz daha yaklaştı." Kalksana kızım şuradan." Önemsemedim. Normal bir askerdi işte komutan falan olsaydı zaten hiç böyle konuşmaz kolumdan tutup kaldırır daha sonra ise bir güzel ağzıma sıçardı. Bu normal konuştuğuna göre komutan değildi. " Komutan görmeden kalk şuradan."

Sinirle bağırdım." Senin işin gücün yok mu? Git be adam." Ellerimi kafama koyup şakaklarımı ovuşturdum." Git talim falan yap. "

Derin bir nefes aldı. " Asker kalk dedim şuradan." Bir adım daha yaklaştı." Hem bu nasıl konuşma tarzı?"

Harbi sınıyor yüce rabbim." Ne bekliyorsun kardeşim ha ? Aynı rütbedeyiz belki de benden bile düşük rütbedesin." Az yardımcı olsa ne olur ?

" Ya sabır adamı sinir etme."

Elimi umursamazca salladım." Asker defolup git . Biraz daha başımda durursan siniri görürüsün."

Hayret nidası döküldü dudaklarından." Ha öyle ?" Başımı salladım." Başında durursam ne olur?"

Dişlerimi sıktım." Seni bir saat askeriyenin etrafında tur atırma ihtimalim çok yüksek." Komutana saygı nerede kaldı acaba ? Diyene bak koca albaya odadan çık git dedin.

Başka birinin sesi yükseldi." Komutanım Mustafa Albay timi toplamanızı emreti."

" Tamam koçum." Komutan mı? Bakma kızım bakma . Sinirli sesi kulaklarımı doldurdu." Seninle sonra konuşucağız." Konuşmasak ne olur ? Allah'ım yardım et . Sert adım sesleri uzaklaşırken kafamı daha sert vurdum dizlerime. Berbat bir gün oluyordu.

Adım sesleri tamamen uzaklaşınca. Yerimden zorla kalktım. Kaçıp gitsem ne olur ki?

İç sesim cevap verdi."Albay ağzına sıçar."

Doğru. Gidip yüzleşmek en iyisi hem belki unutmuştur bu deli falan deyip umursamamıştır. İnşallah . Adımlarımı zorlaya zorlaya askeriyeden içeriye girdim. Girişte duran askere yaklaştım." Merhaba Mustafa Akaydın ile görüşecektim."

Kafasını kaldırıp bana baktı merakla. " Kimsiniz?"

Büyük bir salak . Tabi ki bunu diyemedim." Deniz Özal ."

Duyduğu isimle yerinden hızla kalktı." Beni takip edin lütfen komutanım." Yerinden çıkıp askeriye binasından çıkıp talim alanına doğru yürüdük. Önceden görev yaptığım askeriye binasına benzemiyordu burası daha büyük ve gelişmişti. Yüce Mevla'm yüzüme gülüyordu galiba.

Talim alanına geldiğimizde yanımda ki asker uzaklaşırken derin bir nefes aldım. Almaz olaydım daha da heyecan yapmama sebep oluyordu. Albay elleri arkasında bağlı , sırtı bana dönük bir şekilde duruyordu yanında ise başka bir asker vardı galiba binbaşıydı karşılarında ise sıra sıra dizilmiş askerler duruyordu. Derin bir nefes daha alıp omuzlarımı en dik konuma getirerek sağlam ve sert adımlarla yürüdüm.

Yanlarına gelince gözler bana döndü. Elimi alnıma götürüp selamımı verdim." Üstteğmen Deniz Özal emredin komutanım." Sesim alanın içinde yankılar bıraktı.

Allah'ım ne olur hatırlmamış ol.

Gülümsedi. " Rahat Üsteğmenim." Başımı sallayıp elimi indirdim. Bana bakan meraklı gözleri hissediyordum ama bakamadım. Albay eğlenen bir ifade kondurdu yüzüne." Ne o? Hani şakaydı?" Allah kahretsin gerçekten.

Sesim bir yerlerime kaçmış olabilir." Kusura bakmayın komutanım dün için ben öyle çıkışmak istemezdim." Başımı önüme eğdim." Yani şaka yaptılar sandım o yüzden öyle bir tepki verdim." Sesim alo neredesin şuan ?

Elini omzuma koyup sıktı." Bir daha olmayacağına eminim üsteğmenim. " Valla asla olmaz. Olursa da kendimi camdan aşağıya atarım. Omzumu bırakıp karşıya döndü." Kartal timi yeni arkadaşınız Deniz Özal."

Karşıya çevirdim gözlerimi karşımda dokuz erkek bir kadın vardı . Hepsi güçlü ve heybetli duruyordu. Demek o meşhur kartal timi buydu. Ve ben şimdi bu insanların arasında olacaktım? Rüyaysa biri beni acil cimciklesin lütfen. Acil ihtiyaç şuan .

Albayın yanında duran binbaşı bana bakarak konuştu." Artık yeni yuvan burası Deniz." Gözlerini karşıya çevirerek Kartal timini işaret etti.." Özel olarak Kartal timine seçildin bunun hakkını vereceğine eminim."

Şuan ben hiç emin değilim binbaşım." Neden ben ?" Gayet makul bir soru bence . O kadar asker arasından neden ben?

Albay soruma cevap verdi." Çünkü üsteğmenim yaralı ele geçirileceksiniz ve bir de üstüne bir ay işkence görüp bir kelime dahi etmemek her yiğidin harcı değildir." Yüzü sert dursa da sesi yumuşak çıktı." Ve senin hakkında aldığım bilgilere göre görünüşünüze göre çok büyük işler yapmışsınız. Kartal timine girmek için yeterli gördüm." Bakışları timin üzerinde gezindi." Ve seni özel olarak timden bir kişi istedi." Kaşlarım merakla havalandı." Kim olduğunu sorma. Söylemem ama şunu bil seni bu time almış olmam burada hep tutacağım anlamına gelmez." Parmağını bana doğru kaldırdı." Yaptığın bir hatada timin dışında bulursun kendini."

" Emredersiniz komutanım." Emredersiniz de komutanım aklımda bin tane soru bıraktınız. Beni kim istemiş olabilir ki ? Time göz ucuyla baktığımda tanıdığım kimse yoktu . Hepsini ilk defa görüyordum. Hani biri gördü diyelim benim gibi birini kim ister ki? Ben istemem açıkçası.

Binbaşı düşüncelerimi sesi ile böldü." Murat , arkadaşına yardımcı ol."

" Emredersiniz komutanım." Siktir . Büyük siktir . Daha büyük siktir. Bu o sesti sabah kabadayılık tasladığım asker. Beni gömün şuraya toprak bile atmanıza gerek yok. Toprak bile bu reziliğim üzerine başıma yıkar yerleri.

Yutkundum. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde en başta ikinci sırada uzun boylu , o ne be adamda resmen bir doksandan fazla boy var. Siyah askeri kesim saçlar , kahvenin en koyu göz rengi , sert çene hatları, geniş omuzlu ve baya heybetli bir adamdı sesi gelen kişi. Gözleri ise üzerimde hayli gezindi. Acı bana Allah'ım.

En keyifli haliyle geldi sessi." Arkadaşı bir saat askeriyenin etrafında tur atırıp tanıtırım." Bittim. Elimi yüzüme yapıştırdım. Gömün diyorum beni şuraya , ne olur? Para bile veririm yeter ki gömün beni şuraya .

Binbaşı gülümsedi." İyi o halde siz tanışın." N'olur gitmeyin. Albay ile yavaş yavaş uzaklaştılar ve gözden kayıp oldularbenim ise adımlarım yavaş yavaş geriledi. Kaç kızım kaç . Tam arkamı dönmüşken sesi geldi.

" Nereye Deniz üsteğmenim?"

Dünyanın diğer ucuna. Yavaşça dönüp en tatlı halimle gülümsedim." Hiççç komutanım."

Güldü en keyifli şekilde hem de." Daha sana askeriyeyi tanıtacaktım."

Tatlı gülümsememi bozmadım." İnanın hiç gerek yok komutanım. " Bir Allah'ın kulu kurtarsın beni . " Hem siz hiç yorulmayın."

Olur mu canım bakışını attı." Yoo ben yorulmayacağım zaten." Dilimi keşke eşek arıları soksaydı da o lafları etmeseydim. Eli ile yanına gelmem için işarete bulununca içimden bildiğim tüm duaları okudum.

En ortada olan sarı saçlı bir çocuk konuştu." Ne oluyor komutanım?" Ne olmuyor ki sarı saçlı bey.

O ise en keyifli haliyle cevap verdi." Hiç Sercan arkadaş ile bir hesabımız var da onu görelim dedik." Yanına geldiğimde bakışları bana döndü." Demi Deniz üsteğmenim?"

Başka bir çocuk konuştu." Siz ne ara tanıştınız ki?"

Tanışmaz olaydık. Bir adım geriledim ama işe yaramadı attığı sert bakış ile yerime mıhlandım. Allah'ım yardım et . Sert bakışları bendeyken soruya cevap verdi." On beş dakika oluyor." Kafasını çevirip talim alanına baktı . " Üzeriniz pek koşmak için uygun değil Deniz üsteğmenim."

Biliyordum başıma geleceği. Kendime söve söve üzerimde ki ceketi çıkartım altımda ki tişörtüm ile kaldım. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım.

Yanındakilerine talim alanının kenarını gösterdi." Lütfen kenara arkadaşlar."

Diğerleri merakla bana bakıyordu. Ne halt yediğimi merak ediyorlardı kesin. Lafı ikiletmeden kenara geçtiler. Adının Sercan olduğunu öğrendiğim çocuk konuştu." Şuan ne olduğunu hiç anlamadım ?"

Ben anlıyorum Sercan. Hayat ağzıma dolu dolu sıçıyor. Ellerini arkadan birleştirdi. Talim alanını kontrol ettiğimde bu önce ki talim alanından daha büyük bir alandı. Harbi bitmiştim.

" Bir saat boyunca tüm talim alanını koşuyorsun bu sırada askeriyeyide tanımış olursun."

Sevimli ol kızım. En tatlı halimle yaklaştım kafamı yukarıya kaldırdım adamın yanında kısa kalıyordum. Burnuma dolan kestane kokusu ile afalladım bu koku tanıdık geliyordu ama nereden? Şuan konu bumu? Konuya dönelim." Komutanım ben bir halt yedim büyüklük sizde kalsın. Ne olur?"

Kaşları çatıldı." Biliyor musun Deniz?" Neyi ya ? Ne biliyor muyum? Boş boş baktım. Allah razı olsun ki konuştu." Ben biraz kinciyimdir ha bir de saygısızlığa tahammülüm yoktur. O yüzden büyüklük bende kalamaz." Eli ile talim alanını gösterdi." Marş marş."

Diren kızım." Özür dilerim. Hem ben öyle konuşmak istemezdim şey oldu..." Ne oldu be kızım , ne oldu? Adama gittin diklendin olacağı buydu. Az düşünde konuşsan ne olur sanki. Azıcık düşünerek konuşsan ne güzel olur.

Tek kaşı usulca havalandı." Ne oldu?"

Boşa direnme kızım." Ben..." Ne sen ?" Yani ben..." Dilim konuşur musun lütfen emrediyorum sana ." O an sinirliydim o yüzden çıkıştım size ." Kolunu tuttum yalvaran bakışlarla baktım." Valla istemeden oldu özür dilerim." Çarpılmama son üç saniye.

Gözleri kısıldı. Acı bana ne olur acı." Daha iyi ya sinirinizi atarsınız." Bir anda yürüyünce dengemi kaybeder gibi oldum ama hemen toparlandım.

İç sesim konuştu." Hem koş hemde ne olur kendine biraz söv."

Kenara geçtiğinde kollarını önde bağladı diğerleri ona soru sorarken o bana bakıyordu sadece. Biliyordum başıma geleceği.

Derin bir nefes alıp koşmaya başladım. Sesli sesli kendime sövmeyi de ihmal etmedim. " Allah harbi belamı versin. Yani koca dünyada çatacak başka adam bulamadım mı?" Koş kızım koş. Koca Kartal timine gir ilk günün böyle olsun. Buda anca benim başıma gelir zaten.

Koştum ... koştum... Koştum artık bir yarım saat rahat geçmişti belki daha fazla. Nefes malum yerimden çıkıyordu ama o benden bir saniye bile bakışlarını kaçırmıyordu. Harbi kinci bir adamdı . Kızım bu adam sana acımaz .

Ayaklarımda artık gücüm kalmamıştı. Olduğum yere yığılmama on beş saniye falan kaldı. Rahat bir on beş tur atmışımdır belki daha fazla . Ulan dilim konuşmazsın konuşmazsın olmadık yerde konuşacağın tutu. Şu dilime kesinlikle kilit vurulmalı.

Bir tur daha atarken sonunda o ses geldi." Yeter bu kadar." Olduğum yere attım kendimi . Göğüsüm hızlı hızlı inip kalkıyordu. Allah rızası için biri su getirsin. Terden sırılsıklam olmuştum. Şuna bak tişört resmen suya girmiş gibi ıslanmıştı.

Önüme dayanan suyu hızla kapıp kana kana içerken kız sesi geldi." Ne yaptınız da komutanım bu kadar sinirlendi size ?" Biten şişeyi kenara koyarken durdum. Bu seste tanıdıktı. Kafamı anında yanı başımda duran kıza çevirdim. Sarı ve kumrala çalan saçları yeşil gözleri vardı. Yüz tanıdık değildi ama ses .

Silik silik anılar canlandı kafamda." Komutanım çıkın."

" Ne hale getirmişler şerefsizler."

" Nabzı yavaş."

Bu o kızdı beni kurtaran ya da o kadar koşudan sonra beynim beni yanıltıyordu. Gülümseyerek elini bana uzattı. Uzattığı eli tutup yerden kalktım." Kartal timine hoş geldiniz komutanım." Elimi tutup salladı." Ben Derya Hazar."

Mal mal baktım. Kafamı karşıya bana bakan gözlere çevirdim. Koyu kahve gözler, kestane kokusu...

Mal ifademden zorlanarak kurtuldum." Hoşbulduk da pek hoş bir tanışma olmadı ama neyse ." Elerimiz birbirinden ayrılırken benim gözlerim hala bana bakan koyu gözlerdeydi , gözlerden kopup önüme döndüm.

Gülümseyen ifadesi bozulmadı." Gelin hadi." Timin yanına yürürken zorla ayaklarımı sürükleyerek timin yanına geçtik.

Canıma okuyan adamın yanında durdum. Burnuma ağır bir kestane kokusu doluyordu. Beynim benim ile oyun mu oynuyor? Kurtuluş anımı tam hatırlamıyordum ama bu kestane kokusu o hiç gitmemişti zihnimden.

Tim tek tek benim ile tanışırken ben hala kestane kokusunu düşünüyordum. En son o kaldığında elini bana uzattı." Şimdi gerçekten tanışalım." Elini tuttum büyük nasırlı eler ya bu ses? Zihnimde bir ses yankılandı.

"Dayan , yaşa."

" Burada bir kişi var."

" Buraya gelmeyin. Derya kıyafet getir."

Hastanede yanı başımda duyduğum seste bu sesti. Bir hafta boyunca yanıma biri gelmişti. Parça parça olsada doktor ile konuşmaları hatırlıyordum.

" Bakacak kimsesi yok mu ?" Dedi doktor.

"Kayıtlarda hiç bir ailesi yok." Sonra ise." Durumu nasıl?"

" Ağır , çok bile dayanmış." Kağıt sesleri." Nasıl dayanmış aklım almıyor çoktan ölmüş olması lazımdı."

Şaşkındu ses ." Nasıl olmuş bu?"

" Küçükken dayak yemeye alışmış olması lazım ya da daha ağır şeyler yaşamış olmalı yoksa dayanması mümkün değildi. "

" Ne olacak peki durumu?"

" Bilmiyorum Murat bey ama gördüğüm kadarıyla çok güçlü bir kadın." Sessizlik oluştu bir kaç saniye." Atlatacağını düşünüyorum lakin bir hafta çok kritik başında birisinin durması gerekiyor."

Hiç beklemeden cevap verdi." Ben dururum doktor."

Sonrası yoktu. Başka bir an önüme geldi. Gözlerim kapalıydı ama sesleri anlamıştım.

" Ne yaşadın sen ? Bu kadar dayanman imkansız . Küçükken ne yaşattılar da bedenin bu kadar güçlü durdu?"

Alnıma değen nasırlı eller. Saçlarımı yavaş yavaş geriye doğru tarıyordu . Sıcaktı elleri.

" Dayan , yaşa."

" Ölmek için çok erken."

" Buradayım korkma ."

" Kabus geçti."

" Ağlama buradayım."

" Yanındayım, korkma."

" Yaşayacaksın."

" Yaşa be kızım hadi son bir gayret."

" Titreme , buradayım."

" Geçti, kötü bir rüya sadece."

Ve aklıma gelmeyen nice şey ama net olan bir şey onun sesiydi. Baş ucumda beklediği anlar , gözlerim kapalı olduğu halde okuduğu kitaplar , bir an olsun yanımdan ayrılmayan kestane kokusu.

Yutkundum. Genzime acı bir sızı doldu. Hiç tanımadığım bir adam bir hafta boyunca başımda beklemişti. Bir an olsun yanımdan ayrılamamıştı. Beynim bana oyun oynamıyorsa oydu.

Dikkatle yüzüme bakıyordu. Anlamsızca geçen bakışmamızı bölüp kafamı önüme eğdim. Sessizce mırıldandım." Teşekkürler."

Başını sağ omzuna doğru yatırıp benim gibi sessizce mırıldandı." Ne için?"

Yutkundum. İçim şuan neden garipti ya da ağlama isteğim vard?. Bilmiyordum.

Derinlerden yıllar sonra çocukluğumun sesini duydum." Çünkü ilk defa bir kişi seni önemseyip başında durdu ."

Dolan gözlerimi kaldırıp koyu kahve gözlere baktım." Hastanede yanımda durduğunuz için." Elime yayılan sıcaklık bu sıcaklık onda vardı sadece. Diğerlerinin elleri normal gelirken onun elleri sıcacık geliyordu. Hatta hayatım boyunca ilk defa bir erkeğin eli sıcak geliyordu. Alışık olmadığım sıcaklıkla ya da daha fazla sıcaklığa alışmamak için elimi hızla çektim elinden.

Afalladı ama kısa bie andı hemen toparladı kendini. Konuşmadı ya da evet yanındaydım diye onay vermedi sadece baktı. Dolan gözlerimi gizlemek için kaçırdım. Karşısında güçsüz duramazdım , durmamalıydım .

Karşımda duran kartal timine baktım. Yeni bir tim yeni bir heyecan.

Ve derinlerden gelen o ses." Kimseye güvenme."

 

Bölüm : 16.10.2024 07:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...