2. Bölüm

2. Bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

 

 

 

 

Burada kalamazsın

 

Ve başa dönemezsin

Gitmek zorundasın

Her şey çok yetersiz senin için Her şey çok fazla

Uykuyu tadayım dersen

Kabusa dalmak pahasına

-İsmet Özel-

 

 

 

Bu ne be dosya dağı falan mı? En üstten bir dosya alıp sisteme girmeye başladım. İlk günden nöbete kalmıştım. Kimin yüzünden ? Canıma okuyan adam yüzünden daha milletle doğru düzgün tanışmadan nöbet yazmıştı.

Can sıkıntısından patlamamak için her işi yapıyordum. Bu can sıkıntısı yüzünden tüm askeriyeyi bile temizleme şansım çok yüksek. Boş durmayı sevmiyordum ama iş yapmayıda sevmiyordum. Böyle saçma bir huy işte.

Bir dosyayı daha sisteme girerken kendisinin çaycı Hüseyin olarak yeni tanıştığım abi içeriye girip kocaman gülümsedi." Kolay gelsin komutan." Bir fincan kahveyi önüme bıraktı. " Ne yapıyorsun yav?"

Sence çaycı abi?" Dosyaları sisteme giriyorum abi." Kahveden bir yudum aldım. Bu nasıl kahve? Kahve değil sanki zehir içiyorum." Bu ne abi?"

Boş bakışları kahvedeydi." Kaçak kahvedir komutanım biraz acıdır"

Biraz mı? Ve o bir askere kaçak kahve mi getirmişti?" Abi sen bana kaçak kahve mi getirdin?" Ciddi ciddi kafasını salladı." Abi kaçak mal ülkeye sokmak suç biliyorsun dimi?" Yine ciddi ciddi kafasını salladı. Lan o zaman bana niye getiriyorsun!" Abi ben askerim farkında mısın? Ve bu bir suç . Sana şimdi işlem yapsam ne olur sence?"

Yüzüne korku oturdu." Yapma yav komutan . Bir kahve ne kadar olmuş?" Bana doğru eğildi ." Ekonomi bize de vuruyor be komutan."

Kusura bakma Hüseyin abi ama mesleğime uygun davranmalıyım." Bir daha kaçak mal alma abi . Bu seferlik işlem yapmıyorum ama yarın birgün başka biri fark ederse acımaz haberin olsun."

Korku ifadesi daha da büyürken ellerini ovuşturdu." Olur mu yav?"

Olur tabi! Ölmeyi bayılmak sanıyor galiba. Adamda ki cesarete bak askeriyenin içine kaçak mal getiriyor." Olur tabi abi. Hem ülkemin güzelim kahvesi dururken kaçak nereden çıkıyor Allah aşkına?"

Kahveyi önümden hemen çekip aldı. Sağı solu kontrol edip bana döndü." Kimseye söyleme komutan yav."

" Bir daha kaçak mal görürsem söylerim."

Hemen aceleyle konuştu." Vallahi yok . Tövbe etmişim yapmam bir daha."

Gülümsedim. " Tamam abi." Yeni bir dosya alırken çaycı Hüseyin sağını solunu bir daha kontrol etti. Maddem bu kadar korkuyorsun niye yapıyorsun be adam ? Kimsenin olmadığına emin olmuş olacak ki koşarak çıktı. Te Allah'ım.

Bir yığın dosyayı sisteme girdikten sonra ağrıyan bedenimi gevşetmek için bir kaç esnetme hareketi yaptım. Şu masa işlerini hiç sevmiyorum , her gün göreve gitsem zoruma gitmez ama şu masa işi harbi sıkıcıydı.

Yeni asker olduğu belli olan asker çocuk sessizce odaya girip selamını verdikten sonra karşıdaki boş masaya oturdu Genç bir çocuktu ve sıska biraz daha gelişmesi gerekiyordu bu şekilde zorlanırdı.

Askerlik zordu. Hayatını , canını ortaya koyduğun bir meslekti. Diğer meslekler gibi güle oynaya gitmiyordun. Her an ölüm ile burun buruna kalıyorsun. Ölümden korkmaman gerekiyordu. Sevdiklerini her an bırakmayı göze alman gerekiyordu. Tabi bu kural benim için geçerli değildi. Sevdiğim kimse yoktu. Ne bir ailem nede arkadaşlarım, tek tabancaydım her zaman . Şikayetçi değildim fazla samimimeyete gerek yoktu. Herkes ile belli bir mesafe olmalıydı fazlası zarardı.

Bir dosya daha girdim. Az kalmıştı yani bir dağı bittirmiştim. Ulan canım sıkılmasa asla elimi bile sürmemde işte can sıkıntısı. Göz ucuyla da karşımda ki askere baktığımda elinde tuttuğu fotoğrafa uzun uzun bakıyordu. Sevgilisi falandı her halde. Bu halini bozmak istemedim ama bir anda kafasını kaldırmasıyla gözünden bir damla yaşın süzüldüğünü görmem bir oldu.

Hızla yerimden kalkıp yanına yaklaştım." Ne oldu?" Elinde tutuğu fotoğraf bacağına düştüğünde siyah gür saçlı , esmer tenli , mavi gözlü bir kız gülerek ekrana bakıyordu.

Asker kendini toparlamaya çalıştı." Kusura bakmayın komutanım bir anda öyle şey oldu."

Fotoğrafı bacağından alıp merakla sordum" Sevgilin falan mı?"

Burnunu çekti." Artık değil."

Kaşlarım çatıldı." Nasıl değil?" Yandan bir sandalye çekip oturdum. Dert dinlenir bir TL.

Gözünden akan bir damla yaşı usulca sildi ama ardından yenisi eklendi. " Bugün evleniyor." Burnunu bir kez daha çekti. Masadan mendil kutusunu alıp bacağıma koyduktan sonra bir tane içinden çekip verdiğimde parmaklarım arasından alıp höykürerek sildi burnunu. " Hem de kiminşe biliyor musunuz komutanım? "

Söylemezsen nereden bile bilirim asker? Sonuçta vahi gelmiyor." Kimle?" Burnunu bir kez daha silerken mahcup bakışları bana döndü." Rahat ol benden sır çıkmaz." Sanki anlatacak kimsem varmış gibi. " Adın ne senin?"

Burnunu bir kez daha sildi , silerken de cevap verdi. İbrahim komutanım." Resme uzun uzun bir kez daha baktı. Ay içim dağlandı , o nasıl aşık bakış be İbrahim? " Evleniyor komutanım hem de kuzeniyle."

" Neden yani siz birbirinizi sevmiyor musunuz?"

Derin bir iç çekerken hıçkırıkları arttı , omuzları yavaş yavaş sarsıldı." Size anlatsam olur mu komutanım?" Yeni bir mendil çıkartıp uzatım onu da alıp diğer mendili yere attı." İçimde tutarsam patlayacağım."

Ah be İbrahim! Anlat be oğlum." Anlat , dök içini bakalım dinlerim ben seni." En iyi yaptığım iş . Asker olmasaydım kesinlikle bir psikolog olurdum. Dinlemeyi severdim, insanlar ile çok konuşmazdım ama dinle deseler saatlerce en saçma konuyu bile dinlerdim.

Omuzları daha da sarsılırken yaşlı gözleri resimde kaldı." Adı Meraldi. İki yıldır çok güzel bir ilişkimiz vardı ama sonra asker olduktan sonra herşey değişti." Avucu ile yaşlarını silmeye çalıştı. Ah Meral ne hale getirdin çocuğu. " Aramamaya başladı, mesajlara geç cevap vermeler, sürekli kuzenimin yanındayım deyip telefonu açmamalar. Kızdım ama belli etmedim. Çok seviyordum be komutanım." Elini kalbine koydu." Burası onun adından başka isim bilmez be komutanım. "

Bir mendil daha uzattım alıp diğer mendili yere attı. Anlaşılan burası depresyon yerine dönecekti. Çikolata falan yok mu ? İki tane de battaniye? Merakla sordum." Sonra ne oldu?"

Hıçkırıkları büyürken bir damla yaş fotoğrafa tam kızın kalbinin üzerine düştü." Sonra komutanım bu durum bir ay devam etti. Umursamadım , seviyordum komutanım. Anlıyor musunuz?"

Gram anlamıyorum İbrahim ama empati kurabiliyorum zor bir durum . Bu aşk işlerini zaten bir ben anlamıyorum. Ne boktan bir işti bu , koca adamı hıçkıra hıçkıra ağlatacak kadar boktan. Gözlerimin içine umutla bakan çocuğun hevesini kırmamak için başımı salladım.

Gözleri tekrar fotoğrafa döndü." İzin günümdü komutanım yanına geleceğim diye mesaj attım ama o ' gelme İbrahim sen ve ben diye bir şey kalmadı.' Neden dedim.' askersin İbrahim ben aylarca yolunu gözleyemem tek başıma hayatın yükünü omuzlayamam kusura bakma.' dedi sonra ise her yerden engelledi ve bugün öğreniyorum ki kuzeni ile evleniyor."

İşte bunu harbi anlıyordum. Asker sevmek zordu. Cefasını , derdini çekmek zordu. Herkesin kaldıramayacağı bir yüktü. Seversin ama zor anında yanında olmazsın , hasta olduğunda koşarak gidemezsin , her an izin kullanamazsın, aylarca ayrı kalır özlem içinde beklersin sonra bir gelir iki gün ya durur ya durmazsın tekrar görev için yollara düşersin. O yüzden askerler kadar aileleri de bu yükün altına giriyordu. Zorluk tek taraflı değildi.

Masada ki bilgisayardan İbrahim Erkal sevme şarksını açtığımda kısık sesle başladı İbrahim baba, bu ana bu şarkı giderdi.

Bir mendili daha yere atarken yeni bir mendil daha uzattım." Herşey para içindi be komutanım. Sırt askerim diye , o piç kadar para kazanmıyorum diye beni bırakıp gitti." Ulan Meral seni bir bulursam. Bu çocuğu bu hale düşürmeye ne hakkın vardı?" Komutanım düğün yaptıkları yer ise önceden ikimizin seçtiği yerdi..." Devamı gelemedi göz yaşları konuşmasını engelliyordu.

Derin bir nefes verdim. Şimdi nasıl teseli edecektim ben bu çocuğu? Kıza sövsem çocuk hala seviyor , bırak sevme desem öyle kolay olmuyordu galiba bu işler ? Üzülme desem buna üzülmeyecekte neye üzülecek? Ulan İbrahim harbi en zor konuda girdin damarıma. Dinleme işi tamamda teselli ksımı çalışmıyor bende. Yine de zorlamaya çalıştım kendimi." Bak İbrahim ben bu işlerden hiç anlamam ama böyle yapan bir kız için kendini yıpratma." Fotoğrafı gözünün önünden alarak masaya koyup ters çevirdim." Hem ne diyorlar seven her türlü sever. Bu işin parası olmaz ya da mesleğinin bir önemi yok. bunlar sadece bahane."

Ters duran fotoğrafa içli içli baktı . Yaktın ciğerimi İbrahim , avuç içlerini gözlerine bastırarak akan yaşalarını sildi." Zoruma gidiyor be komutanım. Bir günden bir güne elini bile tutmadım sevmiyor diye. O ne derse yaptım ama sadece mesleğimi seçerken onu dinlemedim. " Üniforması üzerinde gezindi parmakları gururla." Hayalimdi be komutanım. Çocukluğumdan beri asker olmak istiyordum. Sadece bir dediğini yapmadım diye bu revamı insana ?"

Değil be İbrahim. Beter ol Meral yüce rabbim seni bir elime düşürsün sen gör o zaman. Tabi ki bunları söylemedim." Değil İbrahim." Şefkatle konuştum." Bundan sonra aşk olarak vatanı , sevda olarak bayrağı ve sevgi olarak ise Türklüğü seveceksin. Seni sen olduğu için seven insanları sev İbrahim , insan insanı her haliyle sever." Bir anlık tereddütte düştüm." Yani öyle galiba. " Telefonu çıkartıp böyle bir söz var mı diye aratırdım ve ha diyerek gösterdim.." Varmış İbrahim."

Ağlayan haline rağmen güldü." Seven sevdiğini her haliyle sever olacaktı komutanım." Ha ondan diyerek onayladım. Ağlayışı azalırken hafif bir tebessüm ile baktı yüzüme." Berbat bir teselliniz var komutanım ama harika dinliyorsunuz."

" Elden bu geliyor." Yerimden kalkarken yerde duran mendilleri çöpe attım. Masama doğru giderken omzumun üzerinden yüzüne baktım."Bir derdin olursa gelecek yeri biliyorsun."

Derin bir tebessüm belirdi dudaklarında." Sağolun komutanım." Fotoğrafı çevirip baktı." Ve galiba haklısınız komutanım insan her türlü sever demeki o beni sevmedi ben de..." Fotoğrafı yırtıp çöpe attı ." Sizin dediğiniz gibi vatanımı daha çok severim hem vatan insana ihanet etmez."

" He işte böyle ama sen yine de sevmekten vazgeçme." Eklememi de yaptım." O kızı değil tabi. Kusura bakma ama beter olsun o kız."

Hafif sırıttı." Bence de komutanım ama çokta vermesin." Aşk böyle bir şey işte her ne olursa olsun kıyamamak. Bir tane şöyle adam bize denk gelmiyor ki acaba bozuk falan mıyım ? Büyük ihtimalle.

Bir dosyayı çekip aldım. " Hadi hadi işinin başına o zaman aklına gelmez." Dosyayı sisteme girerken oda artık işlerine bakmaya başlamıştı ama benim içim bu halde olmasına el vermiyordu. Komutanım ben komutan! Yavrum orada bir kadına ağlarken iş yapamam o yüzden aklıma gelen fikir ile yerimden hızla kalkıp sinsice gülümsedim. " İbrahim."

" Emredin komutanım."

Güldüm." Seninle küçük bir olay çıkaralım ne dersin?" Nasıl bakışı attı." Şöyle ki sen bu düğün salonunu biliyorsun ya? İhbar edelim düğünleri mahvolsun ."

İki kaşı usulca havalandığında bir an durdu sonra ise hızla yanımda bitti." Yapalım be komutanım. Zehir zıkkım olsun düğünleri."

Koşarak kapıyı kapattım ne olur ne olmaz biri duymasın diye önlem almak lazım. Telefonumu çıkarıp İbrahim'e ikazda bulundum." Bak bunlar aramızda kalacak."

İkazı hava da kaptı." Mezara kadar komutanım." Kağıt çıkartıp adresi kağıda yazdı." Burası komutanım."

" Güzel." Yaşasın kötülük. Polisin numarasını tuşlayıp aradığımda bir kaç saniye sonra açıldı. " Merhaba bir ihbarda bulunacaktım ." Adresi söyledim." Kaçak içki içiliyor ve ruhsatsız silah taşıyan kişiler var . Adım geçmezse sevinirim." Telefonu kapattıktan sonra geriye yaslandım. Bu çocuk burada ne üzülecek gitsin onlar üzülsün. Oh olsun! Canıma değsin!

İbrahim bana adeta hayran hayran bakıyordu. " Valla sağ olun komutanım ya içimin yağları eridi." Az bile yaptık be İbrahim. Bunların başına ev bark yıkmak lazımda işte mesleğim malum sakin durmalıyım.

" Dedi başı beladan , götü boktan kurtulamayan şahıs." Diyen iç sesim yine formundaydı.

Kim? Ben mi belayım?Allah kuru iftiradan saklasın diyeceğim kendimi de biliyorum. Her neyse moralimi bozma iç ses.

" İbrahim koş iki çay kap gel. Şuan keyfim acayip yerine geldi ." Elini gülerek alnına götürüp selamını verdikten sonra koşarak çıktı. Ulan bazen harbi zehir gibi kafam vardı ama bazen işte yine de alnımdan öperim.

İbrahim çayları getirince keyifle höpürdete höpürdete içerken nir yandan da dosyaları bittirdim. Kalan bir iki iş daha yaptıktan sonra yapılacak başka işim kalmamıştı.

İbrahim bir anda tepemde bitti. " Komutanım şuna bakın." Telefonu elime tutuşturdu. Düğün salonundan polisler on beş kişiye yakın kişi tutuklamıştı ve içlerinde damatta vardı." Şerefsizde harbi ruhsatsız silah varmış komutanım." Çüş farkında olmadan suç üstü adam yakalatmıştım. Aferin be bana.

" Ulan İbrahim harbi şimdi içimin yağları eridi." İbrahimin telefonu çaldığında ekranda gördüğüm isim ile gülüşüm büyüdü. İntikam vakti. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

İnce ağlamaklı bir ses doldurdu kulaklarımı." İbrahim ben özür dilerim. Lütfen affet beni. Yasin'i polis götürdü birçok suçu varmış bu kadar şerefsiz olduğunu bilmiyordum lütfen affet beni."

O nasıl ağlamak be öyle? Daha fazla dayanamadım." Sen kimsin tatlım? Ben İbrahim'in sevgilisiyim hangi cüretle arıyorsun?"

Ses gelmedi. İnme indi galiba. Kesik kesik dolan nefes seslerine bakılırsa yaşıyordu." Yalan söylüyorsun."

" Yoo bir daha sevgilimi aramazsan sevinirim. " Telefonu yüzüne kapatıp kızıda engelleyerek telefonu İbrahim'in elinin içine bıraktım." Aha da böyle intikam alınır."

İbrahim sevimli sevimli yüzüme baktı." Komutanım var ya sizi Allah gönderdi bana ." Keşke benim gibi birini Allah herkese nasip etse ne güzel olur.

İçimde ki ses anında araya girdi." Abartma istersen."

Susar mısın? Az da olsa arada sırada kendimi bazen övmekten zarar gelmez.

İbrahim gülerek kendi masasına geçerken ben ise kendime yeni bir iş bulmak için odadan çıkmıştım.

Bin tane iş yaptıktan sonra bizim tim için ayrılan tüm binasına geçtim. Etrafı temizleyip , düzenledim. Bu işte bittince yapacak başka bir halt kalmamıştı. Bir odaya geçtip Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig kitabını okumaya başladım .Hayatımda belki de sıkılmadan okuduğum tek kitap bu olabilirdi. Her bir sayfasında altını çizdiğim bir cümle vardı.

Benim yol arkadaşımdı yanımdan asla ayırmazdım. İçinde ki her bilgiyi zorda kaldığımda kullandığım çok olmuştu

Arkadaşım olmaya bilir ama harika bir kitabım var .

 

******

 

Binanın içi yavaş yavaş dolmaya başladığında ocakta yeni demlendiği beli olan çayın altını kıstı Sercan. Herkese çay doldurup orta sehpaya bırakmayıda ihmal etmedi.

" Kim demledi lan çayı?" Diyerek ortaya soru yöneltti Eren .

Omuzlarını indirip kaldırdı Sercan." Bilmiyorum sabah geldiğimde çay ocağın üzerindeydi."

Derya çayından kocaman bir yudum alıp sohbete dahil oldu" Deniz komutanım demledi galiba bugün nöbeti vardı."

Kazım sağını solunu kontrol etti ." Lan ben hala Murat komutanın, Deniz komutanıma neden böyle yaptığını anlamadım." Herkese göz gezdirdi." Siz anladınız mı?"

Poyrazda , Kazıma uydu zaten bu ikili birbirinin kopyası gibiydi biri ne yaparsa diğeri de onu yapardı. Ayrı kalmazlardı." Harbi niye böyle yaptı ki?"

Harun ikisinin de ensesine şamar attı." Susun lan ne dedikodu yapıyorsunuz?"

Kafalarını tutarak ovuşturdular, ağırdı Harun'un eli timin en yaşlı kişisiydi ama on tane genci cebinden çıkarırdı. Timin dediği gibi eski topraktı.

Kazım öfkeyle mırıldandı." Ne vuruyorsun be abi ?"

Poyrazda uydu hemen." Abi elinin demirden olmadığına emin misin?" Bir yandan da başını ovuşturdu.

Alparslan'ın takıldığı nokta farklıydı" O değilde Murat komutanım bir hafta ortalıklarda yoktu . Nerede olduğunu hala söylemedi sevgilisi falan mı var ?"

Tüm gözler kenarda kendi halinde çay içen Yavuz'a döndü , Murat ile timde en yakın olan isimdi. Birbirlerininin her konularını da bilirlerdi. Gözlerin kendisinine döndüğünü gören Yavuz boş balıklarla baktı bir süre." Ne var? Ne bakıyorsunuz?"

Derya usul usul sırnaştı." Siz bilirsiniz komutanım. Aydınlatsanız bizi de bieaz"

Anlamıştı dertlerini." Valla bunu bende bilmiyorum." İnanmaz gözlerle baktılar." Valla bilmiyorum konuşmadık hiç bu konuyu."

Umutsuzlukla önlerine döndü hepsi de.

Buğra ortaya yeni bir fikir attı." Acaba diyorum Murat komutanım , Deniz komutanı kurtardıktan sonra başında beklemiş olabilir mi?"

" Ne alaka oğlum?" Dedi Eren.

" Çok alaka. Deniz komutanı kurtardığımız zaman hatırlamıyor musun?" Dedi Poyraz ." Bir dakika bile kucağından indirmedi. Baktığı bakışlar normal miydi sizce? Gelene kadar Deniz komutanımın yüzünden gözlerini bir an olsun çekmedi."

Herkes bunu düşünürken Alparslan girdi araya." Bunu sorduk ve hatırlarsınız ki?"

Poyraz ve Kazım aynı anda cevap verdi ." Sik sik konuşup durmayın lan demişti."

Umutsuzlukla tekrar başlarını salladılar. Elerinde bir bilgi dahi yoktu Murat zaten hiç bir halt anlatmıyordu. Yavuza bile anlatmamış olması durumu daha da şüphe çekici hale getiriyordu. İki ihtimal vardı ya sevgili yaptı ya da Denizin başında beklemişti. Birinci ihtimal daha yüksek geldi ama bu Murat'ı hiç bir kızla muhatap olmazdı sadece işine gücüne bakan bir adamdı. Ne ara bir kız bulacaktı ki ? Askeriyeden bir kız olsa gözlerinden kaçmazdı. İkinci ihtimalle alakalı da ellerinde hiç bir bilgi yoktu.

Bunları düşünürken kapıdan tüm heybeti ile Murat girdiğinde tüm bakışlar üzerine döndü. Boş boş göz kırpıştırdıktan sonra hayırdır diyerek kafa salladı. " Ne bakıyorsunuz?"

Derya gülümsedi." Hiç komutanım çay içer misiniz?" Cevap beklemeden hemen yerinden kalkıp bir bardak çay doldurmaya gitti.

Murat boş koltuğa bıraktı bedenini kafasını geriye doğru yasladı.

" Komutanım." Dedi Alparslan en sevecen tonu ile .

Cevap ise hiç sevecen gelmemişti Murattan ." Sus Alparslan sabah sabah ağzına sıçtırma." Derya çayı önüne koyunca kafasını düz konuma getirdi. Bardağa uzanırken tüm time göz ucuyla baktığında bir kişi hariç herkes buradaydı.

Sercan çayından bir yudum alırken bir süre Murat'a alttan alttan baktı." Komutanım , Deniz komutana niye ceza verdiniz?"

Dünden beri iki yüzüncü benzeri aldığı sorularde ve sinirini tepesine getiriyordu. Ters bir bakış attı Murat." Ben size ne zamandar beri hesap veriyorum?"

" Harbi söyle lan artık." Dedi dayanamayarak Yavuz

Yok bu timde rahat yoktu, harbi yoktu! Dedikoducu kadınları bile geçiyorlardı . Anlatmadan çenelerinden kurtulamayacağını anlayınca dün olanları en başından anlatmaya başlayarak soru işaretlerini dindirdi." Oldu mu ? İçiniz rahatladı mı?"

Alparslan kocaman sırıttı." Rahatladı komutanım da siz hala kayıp olduğunuz bir hafta nerede olduğunuzu söylemediniz."

En sonunda patladı Murat çok bile dayanmıştı." Sana ne lan sana ne! Yediğim her boku size anlatmak zorunda mıyım ben?" Sağına soluna bakındı" Deniz nerede " Yerinden kalktı bir hışımla." Nereye kayboldu bu kız?"

Derya odalardan birini gösterince tüm siniri ile odaya daldı. Tam kızmaya hazırlanıyordu ki karşısında ki manzara ile olduğu yerde donakaldı. Kahve saçları yüzüne dağılmış elinde tuttuğu kitap ile koltuğun en ucunda cenin pozisyonunda yatıyordu. Kızmaya gelmişti şu hale bak.

Kapıyı kapatarak yanına geldi. Önce elinden yavaşça kitabı aldı daha sonra koltuğun başında duran battaniyeyi üzerine örtü. Tüy kadar bir dokunuşla da önüne gelen saçları yüzünden çekti. Uyanınca nasıl olsa kızardı şimdilik biraz uyuyabilirdi.

Kapıyı yavaşça açarak çıktıktan sonra tekrardan timin yanına geldi. Tim yine bir sohbete dalmışken aynı yerine oturup çayını büyük iki yudum alarak bitirdi.

"Kardeş can sıkıntısından patlayacağım." Dedi Poyraz.

Kazımda katıldı." Harbi ya bir görev olsa da gitsek."

İçeriye başka bir asker girdiğinde Selimdi her sabah poğaça ve simit getirirdi. Babasının büyük bir pastanesi vardı ve her gün simit , poğaça artıyordu. Çöpe atmak yerine kartal timine getirirdi." Günaydın." Diyerek poşeti sehpaya koyup bir tarafa geçip oturdu.

Diğerleri de günaydın derken Alparslan poğaçaların iki tanesini ağzına tıktı. Açtı her zaman olduğu gibi yine açtı. Bir Dünya yemek yese yine açtı ama o kadar yemek yemesine rağmen aşırı bir kilo almıyordu. Tüm tim buna her daim şaşırıyordu.

Poyraz bir poğaça alırken, Alparslana uyarıda bulundu." Yavaş lan boğulacaksın şimdi."

Alparslan tabi ki uyarıyı dikkate almadan iki poğaça daha tepti ağzına . " Bir şey olmaz ." Büyük iki lokmada poğaçaları mideye gönderdi. İki poğaça daha tepti ağzına bütün arkadaşlarının rızkını tek başına yiyordu resmen.

Herkes daha bir poğaçayı yerken Alparslan üç tane daha yedi. Son iki tane kalan poğaçaya uzanıyordu ki Murat poşeti önünden çekip aldı." Bırak lan bunlarda Denize kalsın." Poşetin ağzını bağlayıp yanına koydu.

Derya alttan sırıttı." Hayırdır komutanım?"

Boş bir bakış attı Murat." Ne hayırdır?"

Derya sırıtışını hiç bozmadı." Yani yemek falan ayırmak."

Mesajı anlamıştı Murat sinirleri harbi tepesine geliyordu. Diğerleri de imalı imalı bakınca oturduğu yerden kalktı." Sizle uğraşılmaz benim sisteme girmem gereken dosyalar var."

" Komutanım , dün akşam tüm dosyaları Deniz komutanım halleti." Dedi Selim.

Kalktığı yere tekrar oturdu Murat." Hepsini mi?"

Başını salladı Selim." Hepsini , hatta can sıkıntısından yapılacak ne kadar iş varsa hepsini de yaptı. "

Yavuz etrafına bakındı bugün burası bile tertemizdi." Demek burayı da Deniz temizledi."

" Ben de diyorum burası niye bu kadar temiz." Yastığı burnuna götürüp kokladı Sercan." Yıllar sonra şu yastık bile temiz kokuyor."

Kazım korku dolu gözlerle baktı." Bu komutan temizlik hastası falan değildir inşallah."

Eren güldü." Merak etme kardeşim kimsenin senin pis hayatına dokunacağını düşünmüyorum."

Kınayıcı bir bakış attı Kazım." Ben pis değilim biraz dağınığım sadece." Yerse.

Kimse de yememişti zaten Kazımın evine girmek için özel bir maske takmak gerekiyordu. Maskenin bile pek kurtaracağını düşünmüyorlardı. O ev toptan imha edilmesi gerekiyordu insanlık için...

İçeriye heyecan ile bağırış çağırış İbrahim daldı." Deniz komutanım nerede?" Bu bağırışa hepsi ters bir bakış attınca sesi yavaş yavaş alçaldı." Deniz komutanım neredeydi acaba?"

Ters ters konuştu Murat." Selama ne oldu İbrahim!"

İbrahim anında elini alnına koyup selamını verdi.Elini indirirken etrafına göz gezdirdi." Deniz komutanım nerede acaba komutanım?"

Odanın kapısı açılıp kıpkırmızı gözleri ile Deniz çıktı. Gözlerini ovuşturarak yanlarını geldi." Ne oldu İbrahim , niye bağırıyorsun?" Dağılan saçlarını biraz daha dağıtı. Kollarını açıp esnemeye çalıştı ama bir anda İbrahim'in sıkı sıkı sarılmasıyla olduğu yere adeta çivilendi , bedeninden titreme geçereken zorlukla aralandı dudakları." Ne oluyor İbrahim?" Sarılamadı , Deniz kimseye kolay kolay temas etmezdi ve kendisine temas edilmesinide hiç sevmezdi. Bir adım attıp uzaklaştı İbrahim'den .

İbrahim en sevgi dolu bakışını attı." Komutanım Allah sizin ne muradınız varsa versin." Telefonunu Denize doğru gösterdi Meralden bir ton arama ve mesaj vardı. " Benim yapamadığımı bir gece de yaptınız. Allah sizden çok razı olsun komutanım ."

Deniz daha sarılmanın şokunu atamadan İbrahim bir kez daha sarılmaya yöneldiği anda bir adım geriledi. " Teşekkür etmene gerek yok İbrahim." Ellerini öne doğru kaldırdı. Aralarında belli bir mesafe bıraktı." Bu anın tadını çıkart."

" Ne oldu ki komutanım?" Dedi Eren .

Timde bir cevap beklerken. İbrahim dün verdiği sözü unutup dün gece olan her şeyi anllatı. Hani mezara kadar gidecekti bu sır İbrahim? Daha yirmi dört saat geçmeden her şeyi anlattın

İbrahim herşeyi anlattıktan sonra sevgi dolu bakışları tekrar Denize döndü." Komutanım artık öl deyin ölürüm vallahi ."

Mahcup bir şekilde kafasını karıştırdı Deniz." Yok canım akıllı olda kızı bir daha affetme bu bana yeter." Şuan Murat ona mı bakıyordu? Evet bakıyordu hem de en derinden çatılmış kaşları ile . Deniz yutkundu daha fazla ceza alamazdı." Çocuk zor durumdaydı valla komutanım yoksa şey etmezdim. Valla bakın."

Çatık kaşları dağılmadı." Deniz gerçekten polisi arayıp yalan ihbar mı verdin?"

Yapmıştı öyle bir hatta. En sevimli bakışını kuşandı." Ama doğru çıktı sonuçta yani yalan ihbara girmez." İbrahimi yanına çekti." Dimi İbrahim?" İbrahim boş boş baktığında yandan karnına dürtüp. İkaz dolu bakışlar atarken konuştu." Dimi İbrahim?"

İbrahim anında başını salladı." Doğru valla komutanım."

Derya kocaman bir kahkaha attı." İyi yapmışsınız valla ."

Diğerleri de gülerken tek gülmeyen Murat'ı. Adamın bakışları altına sıçırtan cinstendi bir tık Denizde bir yok altına sıçmış olabilirdi. Biliyordu başına geleceğini." Ben en iyisi iki saat talim alanında koşup geliyim." Yandan İbrahimin kolunu tuttu." Tek başıma boka batamam İbrahim sende geliyorsun." Sinirle İbrahim'e döndü." Hani mezara kadar giderdi seninle? Yirmi dört saat bile geçmedi."

İbrahim mahcupça başını öne eğdi." Ben heyecan ile bir anda konuştum komutanım. Valla özür dilerim."

" Ulan İbrahim şu Merali bir buluyum ben ona yapacaklarımı biliyorum. Kadına bak başımıza neler açtı." Sinirle bağırdı." Başka aşık olacak kadın bulamadın mı?"

İbrahim masum masum cevap verdi." Ama güzel."

" Eyy o zaman her güzeli götümüze takıp gezelim." Dişlerini sıktı dinmeyen öfkesiyle." Ulan Meral kızım nefret listesinde birinci sıra senin."

Tim buna da gülerken Murat'a mimik dahi oynamadı. Kafasını yukarıya kaldırıp sabır çekti." Otur şuraya Deniz." Yanında ki boş yeri gösterince korka korka daha doğrusu altına sıça sıça yanına oturdu. Ters bakışları İbrahim'e döndü." Sende o dilini tut lan! Kartal timinde polise yalan ihbar haberi yaptı diye kulağıma bir halt gelirse yakarım o çıranı haberin olsun."

Kendisine bakan iki ateşe daha fazla bakmamak için kafasını öne eğip asker selamını verdi." Emredersiniz komutanım." Çıkışa yöneldi.

Deniz arkasından bağırdı." Bir durum olursa yanıma gel İbrahim çözeriz."

İbrahim kafasını hafif çevirip minnetle gülümseyip kafası ile onaylayıp hızla uzaklaştı.

" Te Allah'ım. Şu time bir tane akılı adam gelmez zaten." Ellerini saçına atıp karıştırdı." Yok anlamıyorum her gün daha manyağı geliyor." Tüm sinirini Denize patladı." Yalan ihbar vermek ne Deniz? Allah adına söyle ya ."

Alttan alttan en uysal bakışını attı. Şuan bu sinire kendi siniri bile yetmezdi bir de kendini sinirli bilirdi bu sinirin üzerine kendi siniri iğne ucu kalıyordu." Komutanım valla zor durumdaydı yoksa asla yapmazdım yani."

İçeriye koşarak çaycı Hüseyin girdi." Deniz komutan Allah adını verdim kurtar beni." Ha bir sen eksiktin zaten.

Murat'ın sinirli bakışları Denize döndü ama Deniz bakamadı. Tim bu kaostan aşırı keyif alırken Çaycı Hüseyin, Denizin yanına oturdu. " Binbaşı Zekeriya benim kaçak kahveleri gördü sen bir konuşsan ."

Deniz yutkundu." Hangi kaçak kahve?" Salağa yatacaktı başka yapacak bir haltı yoktu.

" Dün sana kaçak kahve verdim sende bana kızdın ya." Yetersiz olduğunu anlayınca konuşmaya devam etti çaycı Hüseyin." Hatta bu sefer görmezlikten geliyorum dedin. Ocağına düştüm ya kurtar beni."

Başka kurtaracak adam kalmamış gibi yani ilk ona mı gelmişti? Masumdu bunda ama bela geliyordu ona bağıra bağıra geliyordu." Abi ben ne yapabilirim? Dedim ben sans yakalarlarsa sıkıntı olur dedim." Buna sinirlenir işte." Dedim ama ben valla dedim."

Çaycı Hüseyin yalvaran bakışlarla baktı." Hadi be bir konuş ne olur ?"

Murat girdi araya." Deniz kaçak kahveye izin mi verdin ?"

İşte buna kafa tutabilirdi masumdu." Benim bunda suçum yok. Dedim ben sana abi ." Ellerini saçlarına attıp karıştırdı." Görürlerse sıkıntı olur dedim."

Hüseyin daha da masum ve yalvaran bakışlarla baktı. Böyle bakmamalı her an Deniz ikna olabilirdi. Allah kahretsin ki ikna olmuştu." Tamam abi ben bir konuşuyum."

Hüseyin tam seviniyordu ki araya Murat girdi." Yok öyle bir şey otur oturduğun yerde Deniz." Ateş saçan gözleri Hüseyin'e döndü." Sende git yalvar yakar ikna et binbaşıyı bu işler bize düşmez . Haydi!"

Deniz , Murat'a döndü." Ama komutanım ya işinden atarlarsa yazık değil mi adama ?" Gözlerini daha fazla sevimli tutamaya çalıştı." Hı komutanım?"

Kafasını yukarıya kaldırıp eli ile yüzünü sıvazladı Murat." Sabır ya sabır ." Kafasını tekrar önüne eğdiğinde hala aynı bakışlar vardı. Burnundan soludu bugün ekstra zor bir gün oluyordu." Sen karışmıyorsun ben konuşurum binbaşıyla ." Deniz kocaman gülümsedi. Çaycı Hüseyine döndü gözleri." Senin de bir daha kaçak bir şey yaptığını görürsem kendi ellerim ile atarım dışarıya."

Çaycı Hüseyin yerlere kapanacak seviyede teşekkürler ettikten sonra ellerini ovuşturarak çıktı.

Poyraz ve Kazım katıla katıla güldüler. " İyi ki geldin be Deniz komutanım bir ayda alacağımız kaosu bir günde aldık valla."

Bir de bunu Deniz ve Murat'a sormak lazımdı. Yandan poğaça poşetini Denizin kucağına bıraktı." Yemek ye yemek."

Poşeti açıp baktı iki poğaça vardı ve ikisi de zeytinliydi aynı şekilde tekrar Murat'ın kucağına bıraktı." Zeytinli poğaça sevmem."

Ters bakışları devam etti. Oturduğu yerden kalktı Deniz. Gözlerini biraz daha ovuşturarak. İki saatlik uyku ile duruyordu. Sehpanın kenarına vurduğu serçe parmağı ile patladı." Ulan vuracak başka yer mi kalmadı?" Acıyan parmağı ile iki üç defa kendi etrafında döndü. Harbi bu kadar sakinlik yeterdi." Ulan mal sehpa çarpacak başka adamı kalmadı?"

Alparslan kocaman bir kahkaha attı." Gerçekten sehpa ile kavga ediyor olmazsınız komutanım."

Ters bakışları Alparslan'a döndü." Bu hayata beni sinir eden her şeye bulaşırım." Tehditkar ses tonuyla ekledi." Anlata biliyor muyum Alparslan?" Anlamıştı oturduğu yere sindi Alparslan , Deniz ise kaldığı yerden sövme aşamasına. " Ulan valla keseceğim kendimi koca asker olduk başımıza gelene bak." Ayağını bırakıp sinirle biraz önceki çıktığı odaya tekrar girdi.

Geride ise yüzünde hafif bir gülüşle Murat kaldı.

 

*******

" Baba pamuk şeker alalım mı? "

" Alırız kızım."

Önümde geçen asker ve kız çocuğuna anlamsızca baktım. Güzelerdi. İçimin bir tarafı buruktu ama belli etmedim. Bilmediğim bir manzaraydı bu hayatım boyunca hiç yaşamadığım bir manzara.

İç sesim araya girdi." Daha büyük dertlerimiz var şuan ."

Doğruydu. Mesela önümde duran bu kıyafet daha doğrusu ekranda duran kıyafet biraz açığa benziyordu. Bunu alamazdım. Her daim en kapalı kıyafetleri giyinirdim bu yüzden bu kıyafeti eledim. Başka kıyafete geçtim bu kıyafet değil ki bez parçası. Eledim.

Karşıma oturan kişi ile kafamı karşıya çevirdim. Derya elinde tutuğu bardağın birini önüme bıraktı." Nasılsınız komutanım?"

Bardağı alırken sorusunu cevapladım." İyiyim sen ?" Karşı tarafa baktığında kahveyi burnuma götürüp kokladım. Normal kahve kokuyordu. İçmeli mi ?

İç sesim cevap verdi." Hayır tabi ki."

Haklı o yüzden kahveyi kenara bıraktım. Bakışları tekrar bana dönerken kocaman gülümsedi." Alıştınız mı time?" Ben kimseye alışmazdım. Sadece görevimi yapar kenara çekilirdim ama bunu onun bilmesine gerek yoktu başımı salladım sadece. " Harika , bizim tim biraz konuşkandır ama alışırsınız ona da zamanla." Gram umrumda değil biliyor musun Derya? Ben işimi yapıyım da hiç bir halt umrumda değil. " Ee burada olmak nasıl bir duygu?"

" Güzel." Ne deyim ? Normal askeriye işte.

Gülüşü biraz çöktü. Benimle konuşmak zordu be Derya daha doğrusu şu lanet dilim hiç olmadık yerde konuşur, konuşulması gereken yerde tutulur. Berbat bir huy işte .

Yine de konuşmaya devam etti." Buralar kışın biraz soğuk olur ama buna da alışırsınız elbet." Buna da kafa salladım. Kahvemi işaret etti." İçsenize?"

İçemem. Kimsenin elinden olan bir şeyi içemem. Lanet güven problemi bende seviye atlamış durumdaydı. Gülümsemeye çalıştım." Şuan pek içesim gelmedi sağ ol."

Anlayışla salladı kafasını." Size timi tanıtmamı ister misiniz?" Konuşmayı çok seven bir arkadaşımızdı anlaşılan. Kafam ile onayladım. " Yavuz yüzbaşı var en yüksek rütbe onda içimizde. Sakin bir kişidir , soğukkanlı, evli bir tane oğlu var. Murat komutanım ikinci en yüksek rütbe ileride Yavuz komutanım yerine kartal timinin başına geçme olasılığı çok yüksek." Sır verir gibi öne eğildinde bende ona uyup eğildim. " Biraz sinirlidir Murat komutanım ama iyi kalplidir sadece sinirli." Bumu sır olan? Bunu anlamak için yanında yarım saat durmak yeterli. Adam ben sinirim diye bağırıyor resmen. " Sonra zaten siz geliyorsunuz. Sizden sonra Harun komutanım var içimizde ki en yaşlı o ama bakmayın bu halline hepimizden daha sağlamdır. " Belliydi gerçekten baba yiğit bir abimizdi. "Evli iki tane kızı var."

Evet Deniz hepsini tut bakalım tutabilirsen aklında. Zamanla zaten tanırdık ama alt yapı olması da pek kötü olmaz.

" Sonra işte Sercan gelir , keskin nişancımız , manyak tek atışta alnının ortasında vuruyor öyle bir nişancılık. Poyraz ve Kazım var ayrılmaz ikili birbirlerinden asla kopmazlar. Birinin kuyruğu diğerine bağlıdır." Hafif tebessüm ederek devam etti." Alparslan var bu arkadaşımız hep açtır asla doymaz. Yemeklerinizi korumanızı tavsiye ederim. Buğra nişanlı, evlenecek inşallah. Erenin ise sevgilisi var."

Yüzüme bakınca konuşma sırasının bende olduğunu anladım. Boş boş göz kırpıştırdığımda znlamsız bakışmayı soru ile bölmeye çalıştım." Ya sen evli misin?" Asla umurumda değildi de işte şu bakışma işine bir son verilmesi gerekiyordu.

" Ben ? " Yok ben tabi sen ." Yok evli falan değilim ." Güzel kızdı aslında neden yoktu ki? Evlidir diye düşünmüştüm.

İç sesim cevabı anında yapıştırdı." Sana ne acaba."

Sus ya ! Şurada normal insan evladı gibi düşünmeye çalışıyorum. Her halta burnunu sokmasan olmuyor. İç sesimin bile garazi olduğu dünyada , hayatın bana garazi olması gayet normal.

Derya bardağından bir yudum alırken meraklı gözleri bendeydi." Ya siz?"

Anlamsızca baktım." Ne ben?"

" Sevgili falan?"

Ha o konu. " Yok , kullanmıyorum." Ne bu sigara , alkol sanki. Önümde duran bardağı anlamsızca çevirdim parmaklarım arasında.

Bardağından bir yudum daha alırken üsten bir bakış attı. Biraz daha böyle bakarsa gözlerinin içinde iki tane soru işareti çıkma ihtimali çok yüksek." Eee hayatınız nasıl? Nasıl bir hayatınız var?"

Bu nasıl soru ?

İç sesim verdi cevabı." Seni tamımaya çalışıyor kız."

Tanımasa olmuyor mu? Olmuyordu. Omuzlarımı indirip kaldırdım." Normal işte evden işe , işten eve öyle çok bir olayım yok benim."

Anladım der gibi başını salladı . Kusura bakma Derya ben öyle bir anda yeni tanıştığı insana hayatını masaya yatıranlardan değilim. Anlamış olacak ki sesli dile getirdi." Çok konuşmayı sevmiyorsunuz galiba?"

Ha ondan işte." Evet , dinlemek daha cazip ." Tabi bu lanet dilim olmadık yerde bülbül gibi şakır bir de sinir tepemde olduğunda onda da zaten kendime söverim. Kendisine benim kadar söven var mıdır? Hiç sanmıyorum.

Gülümsedi. Fazla güler yüzlü kızdı." Olsun zaten bende çok konuşurum dengelemiş oluruz." Belli zaten Derya . Bardağından bir yudum daha alırken konuşmaya devam etti." Biliyor musunuz? " Neyi? Şu cevaplar bana vahiy yoluyla gelmiyor arkadaşlar lütfen konuşun. Sağ olsun konuştu." Bende sizin gibi esir düşmüştüm daha sonra ise hastane de kalırken Mustafa Albay gelmişti." Gözlerinin içi parladı." Kartal timine giriyorsun dediğinde." Küçük bir kahkaha attı." Koca albayın yüzüne yüzüne şaka yapıyorsun demiştim."

İç sesim anında cevap verdi." Tek rezil olan biz değilmişiz."

Buna da şükür. Hayatta bazen tek salak ben olmadığım için seviniyorum. Şu aklım bazen zehir gibi de bazen de tık yok. Bir insanın bir ortası olur ama o bende çalışmıyordu.

Kahvesinden bir yudum daha alırken. " Koca kartal timi. İlk geldiğim gün yabancılık çekerim sandım ama hiç öyle olmadı hatta ikinci ailem oldular." Ne güzel işte biz de ise daha gerçek bir aile dahi yok. " Hepsi çok sıcak kanlıdır sadece Murat komutanım soğuktu ama sonrada anladım ki yapısı bu." Bardağı kenara koyarken gözleri gözlerimi buldu." Şuan ise timde belki de sorgusuz kendimi bırakacağım tek insan Murat komutanım. Soğuktu ama onun soğukluğu kendinden dolayıydı, sevgisini dile getirmez ama davranışları ile sevdiğini her daim belli eder."

Bu durumda beni sevmemişti galiba .

İç sesim susmadı yine." Geleli daha iki gün oldu." Şüpheyle konuştu." Hem seni sevip sevmediği neden bu kadar umrunda?"

Saçmalama istersen bana ne ha sevmiş ha sevmemiş işime bakarım. Hem baksana galiba bu Derya ve Murat arasında tim arkadaşlığı dışında başka bir ilişki var .

İç sesim durmadı." Aşk mı acaba?"

Öyleyse bile bizi ilgilendirmez. Herkesin özel hayatı sonuçta ama baktığında yakışıyorlardı. Bir tane sinir yumağı ve diğeri her daim gülen, yapboz parçası gibi tamamlıyorlardı birbirlerini.

Ben ayrı düşünceler içindeyken Derya başka konulara geçiş bile yapmıştı. Tüm askeriyenin dedikodusu bana dökerken ben sadece dinledim. Dedikodu yapmak günahtı sonuçta.

" He yav he ." Bu iç sesin harbi garezi var bana. " Ne ? dedikodu bir kızın nimettidir."

Yani? Dedikodu yapmam ama dinlemek işte bu zevkli bir iş. Eski timim pek dedikodu yapmazdı ama bu timin baya dedikoduyu sevdikleri belli oluyordu. Her iyinin içinde biraz kötülük vardır sonuçta. Dünya kuralı falan işte .

Derya aralıksız iki saat konuşurken artık başıma ağrı girmeye başlamıştı. Kız nefes bile almadan konuşuyordu. Tövbe bismillah bu kız nefesi başka yerlerinden alıyor olabilir mi? Çaktırmadan sağına soluna baktığımda pek gözükmüyordu. Hayatımda bu kadar konuşan bir kişiyi ilk defa görüyordum. Dedikoduyu fazla seviyordu ama kötü kalpli bir kıza benzemiyordu. Hani şu dilinde olanlardan sadece söz söyleyen? Anladınız siz beni işte anlamadınız ise anlamış gibi yapın lütfen.

Bir saat daha konuştuktan sonra artık sonunda sustu. Saattine baktı." Biraz fazla konuşmuşum."

Biraz mı? Milletin bir senede kuracağı cümle sayısını üç saat içinde kurdun be kızım. Bu performansın kesinlikle incelenmesi şart.

Ağrıyan kafamı şakaklarımı ovuşturarak rahatlatmaya çalıştım. Harbi fazla konuşuyordu hem de baya fazla konuşuyordu. En sonunda yanımdan kalkıp gittiğinde sanki konuşan benmişim gibi nefes nefese kaldım. Tamam dinlemeyi severim dedim de bu kadar da demedim be .

Yerimden usulca kalktım. Bugün çok boş bir gün oluyordu. Bugün çok boş bir gün oluyordu ve nerdeyse üç aya yakındır göreve çıkmıyordum. Bu ne demek biliyor musunuz? Çölün ortasında sussuz kalmak ile eş değer . Silahıma kavuşmak istiyorum artık. Tüm sinirimi , hayata öfkemi şerefsizlerin üzerinde kusmak istiyorum ama bugünde tık yoktu.

Akşama kadar boş boş dolanıp yapılacak ne kadar iş varsa hepsini bittirdim. Ey TSK acilen beni göreve gönder yoksa bu can sıkıntısı içinde binayı yıkıp tekrar yapmama çok az kaldı.

Ve bu günde böyle bitterken kendimi canım evime atmış bulunmuştum.

 

Bölüm : 17.10.2024 19:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...