3. Bölüm

3 bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

 

 

 

 

 

Yiğit nam salar diyarı

 

Titretmiştir

 

Yiğidi bir ceylan gözlü

 

Uslandırmıştır

 

🌊

 

 

 

Sakin adımlarla dinlenme odasına geçtiğimde telefonu kapatmadım. İçeriye girdiğimde tüm tim buradaydı.

" Beni anlıyorsun değil mi kızım?"

Gram anlamıyorum amca. Sabah yabancı bir numara aramış ve ben de açmıştım. Yaşlı amcamız iki saattir yanlış numara olduğunu söylediğim halde derdini anlatıyordu. Yaşlı olduğu içinde yüzüne de kapayamıyordum yaşlıya hürmet gerek sonuçta.

Kırk birinci kere aynı lafı tekrar ettim ." Amcam ben seni anlıyorum." Hiç bir bok anlamıyorum." Ama yanlış numarayı aradınız."

Adam beni dinlememe taraftarı olmaya devam etti. Niye beni takmıyor bu adam Allah rızası için? Boş bir yere otururken amca da bir yandan konuşmaya devam etti." Yavrum , sana daha açık anlatayım. Kaçak elektrik çektim devlet elektriği kesti bir şey yap ne olur."

Kaçak elektirik mi? Bu kaçak işler neden hep beni buluyordu ya?" Amca kurban olayım o zaman git bir avukata danış." Derin bir nefes verdim." Haklı devlet kesmekte kaçak elektrik çekmek suç bilmiyor musun?"

Beni dinler mi hiç? Asla ." Her şey pahalı be evladım bir şeyler yap ne olur." Kırkıncı defa aynı lafı tekrar etti." Çocuklar ders çalışamıyor."

Ben ne yapabilirim acaba? " Amca kurban olayım ya askerim ben asker! Avukat değil bak asker ve şuan yaptığın şuçu bir askere anlatıyorsun."

Durmadı! Dur be adama artık." Eyy ne fark ediyor? " Çok şey fark ediyor." Sonuçta sende devletin bir görevlisisin bu işlerden anlarsın."

Başlarım şimdi böyle hayata ha! Sinirden telefonu masaya atıp derin bir nefes aldım. Yaşlıya saygıda bir yere kadardı. Sinirim az bir nebze olsun dindikten sonra telefonu attığım yerden tekrardan alıp amcayla konuşmaya çalıştım." Amca senin evin neredeydi?"

Ciddi ciddi gülerek cevap verdi." Diyarbakır."

" Amca şimdi en yakın adliyeye gidiyorsun ve bir dilekçe verdiğinde işini çözeceklerdir." Kapat artık şu telefonu benimde bir sabrım var.

Yok durur mu? Tim merakla bana bakarken Murat yine en çatık kaşları yüzünde , gözleri üzerimdeydi ağzıma edecekti büyük ihtimalle.

İç sesim yapıştırdı cevabı." Normal değil mi? İki gündür her suçun içindesin."

Şimdi sana cevap verirdim de dua et haklısın. Bu yüzden lafta söyleyemezdin. Amca da bir yandan konuşuyordu. " Beni uğraştırma be evladım sen yap bir şeyler." Hasbin Allah.

" Amca ,güzel amca ,canım amcam! Askerim ben ya asker , anlamıyor musun beni?" Anla artık be amca ne olur anla." Bana şuan yaptığın suçu anlatıyorsun. Sana ceza kesme yetkim dahi var."

Takmadı." Yok yav yapmazsın sen ." Nereden vardın acaba bu kanatta?

Sinir başımdan aşağıya boşalıyordu." Amca beni neden takmıyorsun ? Tak artık be amca , ne olur? Ben asker değilim de haberi mi yok acaba?"

Güldü bildiğiniz güldü." He yav askersindir de bir konuş şu devletle de elektriğimi geri açsınlar."

Tövbe yarabbim bir de suçuna ortak ediyor beni." Amca kurban olduğum amca , ben sana nasıl yardım edeyim ha ? Koca devletle ne konuşayım ha? Bildiğin beni suçuna ortak yapmaya çalışıyorsun."

Durmadı." Yav olmaz bir şey. Konuş sen ."

" Amca ben suçlu kovalıyorum, suç işlemiyorum."

Derin bir nefes aldı ilk defa sesi öfkeyle çıktı." Çöz şu işi be kızım! Koca asker olmuşsun hiç bir boka yaramamış." Hop oarada dur amca mesleğime laf ettirmem.

" Ha? Harika dur ben senin işini şimdi çözüyorum." Masada duran telefonlardan birini alıp polisin numarasını tuşladım. " Adresini söyle bakayım amcam." Ciddi ciddi söyledi. Te Allah'ım. Polisi aradım açıldığında iki telefon da kulağıma yaslıydı. " Merhaba bir ihbarda bulunacaktım." Adresi söyledim." Kaçak elektrik çekilmiş ama ceza kesilmemiş ilgilenirseniz sevinirim." Kendi telefonum anında kapandı. Polisle konuşmam bittince de telefonları masaya bıraktım." Oh be ! Biraz da polisler uğraşsın." Time döndüğümde hepsi merakla bana bakıyordu." Yok anlamıyorum valla anlamıyorum. Adama askerim diyorum takmıyor . Ben asker değilim de haberimi yok?"

Yerimden kalkarken tim hunharca gülüyordu olayı zaten anlamışlardı. Aynanın önüne geçip kendime baktım askerdim işte .

Eren gülüşünü zorla bastırıp konuştu." Komutanım yanlış anlamayın ama bu işler neden hep sizin başınıza geliyor?"

Bir bilsem ah bir bilsem! Aynanın önünde bir tur dönüp öfkeyle bağırdım." Askerim işte! Paralel evrende acaba bir suçlu falan mıyım ben?" Dertli başımı salladım. " Ulan Eren bir anlasam ama anlamıyorum."

Koltuğa tekrar kendimi atıp kafamı da koltuğa gömdüm. Tim hala gülerken bu sefer Poyraz konuştu." Komutanım polis boşuna suçlu peşinde koşuyor sizin yanınızda bir saat dursa tüm suçluları yakalarlar."

Kafamı kaldırma gereği duymadan cevap verdim." Haklı olman çok can sıkıcı Poyraz."Ellerimi havaya doğru kaldırıp isyan ettim. " TSK valla ben bir halt yapmıyorum onlar beni buluyor."

Murat'ın o sert sesi geldi." Sen sanki onları buluyorsun gibi?"

Kafamı hızla kaldırdım." Valla sinirliyim bak." Dertli başımı salladım yanda duran örtüyü alıp ağrıyan başıma sardım." Ulan hayat ne olur bana da şöyle aksiyonlu olaylar göndersen . Nerede kaçak işler varsa bana veriyorsun." Ciddi ciddi cevap bekledim gelmedi tabi." Tüm garezin bana yemin ederim. " Yerimden kalkarken serçe parmağıma giren acıyla yerimden zıpladım. Yani bu sehpanın derdi ne benimle?" Ulan senin iki gündür garezin ne bana ?"

Murat bu hallimden eğlenmiş olacak ki sert sesi dağılmış daha çok eğlenen ve kinayeli ton eklenmişti." Hayatın cevabı işte." Ters bakışlarım ona dönünce hafif tebessüm etti." Sinirlisin."

Ha bunu anlaman ne güzel. Parmağımı bırakıp büyük bir sabır çektim. Harika iki gündür rezillik üzerine rezillik.

Ama Murat eğlenmeyi bir an olsun bırakmadı." Sen bu sakarlık ile nasıl asker oldun?"

Ters ters baktım." Ben sakar değilim." Sehpayı kenara ittim." Bu salağın bir derdi var benimle."Sözlerime karşılık kimse inanmışa benzemiyordu. Haklılardı ne deyim çok haklılar.

" Yani tüm suç sehpada?" Diyerek sehpayı işaret etti Sercan.

Kafamı salladım." Tabi onda attın bunu bence." Sehpaya dik dik baktım." Nefret sırası birdesin koçum haberin olsun."

" Sehpadan nefret eden de ilk sizi görüyorum komutanım." Diyerek baya eğlendi Kazım. Hata şuan hepsi baya eğleniyordu. Harika.

Derya kocaman bir kahkaha daha atarken konuştu." Maşallah sinirli olunca bülbül gibi şakıyorsunuz."

Yavuz yüzbaşı yandan Murat'a bakış atıp bana döndü." Murat ile kardeş olma ihtimaliniz?"

" Sıfır." Sehpaya ters bir bakış daha attım. Bir gece ansızın gelebilirim sehpa kardeş hazır ol. Niye kalktım ben ? Salak sehpa yüzünden ne yapacağımı da unutmuştum. " Ne halt yapacaktım ben?"

Derya biraz daha gülerken yerinden kalkıp yanıma geldi." Komutanım yanlış anlamayın ama bu sinir biraz fazla değil mi?"

Derya sen sinir görmemişsin." Bu benim sakin halimin bir tık sinirli hali yani şuan gayet sakinim." Değilim! Asla değilim elimden gelse şu sehpaya her türlü işkenceyi yaparım öyle bir sinir.

Araya ilk defa Harun abi girdi." Bu sakin halinse sinirli halini düşünemiyorum." Bende düşünemiyorum Harun abim.

" Komutanım siz bir terapi felan mı alsanız acaba ?" Diyerek fikrini ortaya sürdü Buğra.

" Niye ? Neyim var benim gayet sakinim." Kesin öyleyimdir zaten onlarda inanmadılar. Derin bir nefes aldım, verdim , aldım, verdim." Evet gayet sakinim harikayım." Yüzüme gülümsememi kondurup başımda ki örtüyü çıkartıp kenara attım." Sakinim çok iyiyim böyle devam kızım."

Sercan geriye doğru yaslanırken en keyifli haline büründü." Bu haliniz kaç dakika sürere komutanım?"

Az yardımcı olursan uzun sürer Sercan." Ben gayet sakin bir bireyim Sercan." Tabi öyle diyerek başını salladı." Valla öyleyim ya."

" Valla komutanım bu timde zaten." Eren , Murat'a göz ucuyla baktı ." Bir tane sinir yumağı var bir de siz oldunuz tam oldu ha."

Alparslan da katıldı." Harbi lan yüce rabbim yardımcımız olsun." Ben sana bir yardımcı olurum da neyse.

Sağ olsun Murat benim yerime cevap verdi." Sizin başka konuşacak konunuz yok mu lan ?" Evet başka bir konu konuşun be artık." Göreve çıkmadıkça iyice gevşiyor ağzınız."

Sakin sakin yerime tekrar kuruldum. Ne yapacaktım ben ya? Gerçekten bu sinir beynimi durduruyordu.

Alparslan en tatlı haliyle gülümsedi." Var komutanım mesela o bir hafta ortalıklarda yokken neredeydiniz?" Bir Derya , iki Alparslan gözlerinden soru işareti çıkmasına çok az kalmıştı..

Murat kafasını yukarıya kaldırıp büyük bir sabır çekti. " Alparslan canımı çok sıkıyorsun haberin olsun." Ters bakışları Alparslan'ı bulunca hızla yerine sindi Alparslan , hem korkuyor hem de bokla oynamaya devam ediyor. Fazla merak götte zarar be Alparslan.

İçeriye adının Selim olduğunu öğrendiğim asker girdi. " Günaydın." Elindeki poşeti masaya koyduğu anda Alparslan biraz önce ki korkulu halini bırakıp poşete dadandı. Üç tane poğaçayı ağzına tepti. Hoy maşallah o nasıl bir ağız be?

Benim dışımda kimsenin şaşırdığı yoktu demek ki normal bir durumdu onlar için. Herkes bir tane poğaça alırken Murat bir tanesini de bana uzattı elinden aldım ama yemedim. Burnuma götürüp kokladım , normal poğaça işte yesem ne olur ki?

İç sesim cevabı yapıştırdı." Saçmalama istersen."

Popaçayı elimde tuttuğumu görünce Murat." Patatesli sevmiyor musun?" Severdim ama güven problemim vardı. Diyorum benim güven problemi arşa çıkmış durumda.

Gülümsemeye çalıştım." Yok severim de ben yemek yemiştim." Yalana bak dün akşamdan beri ağzıma bir lokma dahi koymamıştım. Poğaçayı ona uzattım." Siz yiyin isterseniz." Dedikten hemen sonra almak için uzandı ama elimde ki poğaça resmen havada kocaman açılan bir ağızla kapıldı. Şok dolu bakışlarım karşıma döndüğünde Alparslan çoktan mideye indirmişti. O nasıl bir hız be ? Bu çocuğun midesi normal olamazdı ve o karşı taraftan nasıl o hızla poğaçayı ağzıyla kapmıştı?

" Komutanım patatesli poğaça sevmez komutanım." Diyerek birde karnını iştahla ovuşturdu.

Murat'ın ters bakışları yine kuruldu yüzüne ve sesine" Niye yiyorsun lan ? Belki yiyecekti." Poşete baktığında bitmişti tüm poğaçalar , elini cebine attıp para çıkartarak Selime uzattı." Kantinden şu ambalajlı patatesli poğaçadan iki tane kap gel hemen."

" Gerek yok komutanım." Dememe bile kalmadan Selim parayı alıp koşarak çıktı.

Alparslan ne yapmışım ki bakışını kuşandı. Kıtlık olsa ilk ölen kesinlikle Alparslan olurdu.

Derya önüme bir bardak çay koydu. Diğer timde sabah kahvaltısı olmazdı ama burada işler beni bir tık daha zorlayacağa benziyordu. Tim başka konulardan konuşurken çayı da burnuma götürüp kokladım. Kimsenin beni fark ettiği yoktu ta ki bakışlarımı yanımda duran Murat'a çevirene kadar. Kısık bakan gözleri beni süzüyordu. Anlamamıştır herhalde. Kısık bakan gözleri beni süzüyordu. Çayı aynı yerine koyarken sohbeti dinlemeye koyuldum.

Buğra dertli bir nefes verdi." Biz bu gidişle zor evleniriz."

" Niye ki?" Dedi Harun abi.

Dertli başını salladı Buğra." Kaynananın istekleri bitmiyor ki abi. On beş tane burma bilezik aldım. Yetmedi. Evimi aldım , dizdim. Yetmedi. Araba aldım. Yetmedi. En güzel ve pahalı düğün salonunu tutum. Yetmedi. Kadın bir türlü memnun olmuyor. Her seferinde başka bir bahane öne sürüyor." Buğra kardeş bence kaynanan sana kızını vermek istemiyor.

Sercan elini Buğranın omzuna koyup sıktı." Kızı vermemek için bahane bunlar kardeşim."

Eren de onayladı." Bence de abi , anlamıyorum niye vermek istemiyor ki kızı sana ?"

Buğra dertli bir nefes daha verdi." Asker olduğum için." Dünyanın en saçma sebebi." Kızının yollarımı gözlemesini istemiyor."

Derya girdi araya ." Nehir ne diyor bu duruma?"

" Ne diyecek o herşeye kabul ama annesi işte." Elinde ki nişan yüzüğünü parmağı ile çevirdi." Nehir zaten her şekilde kabul ediyor beni. En başta bu konuların hepsini konuştum yarın bir gün sorun çıkmasın diye." İki tarafta bu yükü kaldırmaya hazırken diğer insanlar ne diye karışır anlamıyorum. " Bu gidişle biz evlenemeyiz."

" Saçmalama. Sıkıntı çıkarmaya devam ederse kaçırırız kızı , sıkma sen o tatlı canını." Dedi Sercan.

Derya da şakıdı." He ya benim evde de saklarız. Benim evimi bilmiyorlar sonuçta."

Buğranın dertli ifadesi bir anda dağıldı." Valla mı lan?" Hepsi aynı anda kafasını sallayınca. Kocaman sırıttı." Vay benim canım kardeşlerim." Yanında oturan Sercan ve Erenin kafalarını kolunun altına alıp ikisininde kafasına kocaman bir öpücük kondurdu.

" Dur lan." Zorla kolunun altından çıktı Sercan. Kızaran boynunu eli ile ovuşturdu.

Tatlı bir timd biraz da manyak ama iyilerdi sadece fazla meraklılardı. Buna da zamanla alışırız her halde.

Kapıdan Selim girip iki poğaçayı önüme bıraktı. Hafif tebessüm ederek teşekkür ettikten sonra açıp yedim. Açtım valla . Ambalajlı olduğu için yiyebiliyordum ama açıktan verilen şeyleri pek yiyemiyordum. Geçmişin bir travması işte. Küçüklükten kalan bir huy ama işte ileride ki hayatını da etkiliyordu.

Bir tanesini mideye indirdikten sonra diğerini de mideye indirdim. Valla açtım. Yandan bana bakan bakışları görünce kafamı çevirdim. İki koyu kahve dikkatle bakıyordu hani aç değildin sen dercesine bir bakıştı.

Zorla lokmamı yutup sessizce mırıldandım." Biraz açmışım galiba." Biraz mı? Köpek gibi açtım hata iki poğaça bile kesmemişti ama yapacak bir şey yok idare edeceğiz artık .

İç sesim girdi araya ." Bugünü atlatın yarın ne yapacaksın?"

Bilmiyorum , her gün yalan uyduramazdım . Buna bir çözüm bulmak şart oldu ve gördüğüm kadarıyla bu tim çay içmeyi çok seviyordu. Ben de bir bardak içerdim ama burada olduğum sürece çay da içemiyeceğe benziyorduk. Lanet güven sorunu. Ne kadar durdurmaya çalışsam da olmuyordu. Çaycı Hüseyin abinin getirdiği kahveyi içmiştim ama o adam zararsız görünüyordu. İbrahim'in getirdiği çayı da içmiştim çünkü o da üzgündü kötü bir şey yapmazdı ama onun dışında verilen her şeyde bir art niyet arıyordum.

Yavuz abi yerinden kalkarken diğerleri de kalktı." Boş boş oturacağımıza biraz talim yapalım. Haydi!"

Allah senden razı olsun be abi çay içmekten kurtulmuştum. Tüm tim ayaklanarak talim alanına yöneldik.

Boş boş oturmaktan harbi sıkılmıştım. Can sıkıntısından nefret ediyorum. Nefret nefret nefret yani. İş olsun canımı yesin hiç önemli değil.

Talim alanına gelince önce koşuyla başladık sonra mekik , şınavla devam ettik. Günü ise atış talimleri yaparak bittirmiştik. Tim yine konuşacak yeni bir konu bulmuştu ben ise sessizce dinlemiştim zaten ben hep dinlerdim. Konuşmak zor geliyordu.

Çocukluğumun sesi geldi." Küçükken hep susturdukları için olabilir mi?"

Sen yıllar sonra yine nereden çıkıp geldin be? Gömüştüm ben seni en derinlere , üzerine tahtalı kilitler vurmuştum. Neden şimdi tekrar ortaya çıkıyorsun?

Cevap verdi anında." Belki de daha tam gömemişsindir." Ne demekti bu ? "Sen gömdüğünü düşündün ama bak biri gelip beni yine en derin yerden bulup çıkardı." Ne demekti bu? Kim çıkarmıştı seni ? Aynı yerinde kalmak zorundasın. Sen beni güçsüz yapıyorsun. " Her insanın içinde çocukluğu yatar ve elbet bir gün yüzüne çıkıyor."

Silahı ellimden bıraktım. Ne oluyordu? Kafamı karşıya çevirdiğimde dağınık siyah saçları terden sırılsıklam olmuş tişörtüyle gözleri kısılmış önünde ki hedefe bakan Murat vardı. Yakışıklı adamdı vesselam. Ne diyorum ben ya ? İyice kafayı yedim. Esir düşmek hiç iyi gelmedi bana hem de hiç iyi gelmedi.

Silahı tekrar alıp önümde duran hedefe iki el ateş ettim. Şu mermiler bir bana sıkılsa kendime gelirim aslında .

Yine konuştu." Çok zor ."

Sus be çocukluğum git yine aynı yerine. Zarar verirsin sen bana . Git ne olur .

 

 

******

 

Karşımda duran haritaya tüm dikkatimle baktım. On beş dakika önce görev gelmişti. Çok şükür yarabbim. Hadi gidip şunların başına yıkalım dağları.

Binbaşı Zekeriya elinde tutuğu çubuğu Hakkari sınır bölgesi üzerinde gezdirdi." Burada olduklarının haberini aldık. Sizin göreviniz başlarına o mağarayı yıkmak." Binbaşı seni çok sevdim. Benim kafada adam vesselam.

Tüm tim en ciddi haliyle dinliyorlardı. Her dakika goy goy yapan time bak , demek o yüzden onlara kartal diyorlardı işler ciddiye bindiği anda kartal sessizliği içinde avına yaklaşıp kapıyorlardı.

Binbaşı değneği masaya koydu. Sandalyenin iki kenarını tutup hepimizin yüzünde gezindi sert bakışları." Allah yardımcınız olsun evlatlar." Sandalyeden ellerini çekerek dışarıyı işaret etti " Helikopter dışarıda sizi bekliyor."

Hepimiz aynı anda ayaklanıp selamımızı verdik." Emredersiniz komutanım."

Binbaşı başını sallayıp çıkarken bizde hemen odadan çıkıp hazırlanmak için mühimmat odasına geçtik. İki tane tabancayı bacaklarıma taktım. Almam gereken her şeyi aldıktan sonra hazırdım artık. On dakika bile geçmeden tüm tim hazırdı. Hızlı adımlarla helikoptere geçiş yaptık.

Sıra sıra dizilen dağlarda gezindi gözlerim. Bu dağlarda kaç şehit vermiştik , kaç can bu dağlarda yanmıştı. Adım gibi ezbere bilirdim bu dağları her karışında bir anım vardı. Bazıları acı , bazıları güzel ama en çok can yakıcı kollarım arasında ölen şehit arkadaşlarım.

Tim yine bir sohbet havasına girmişti. Bir saatir yoldaydık. Gözlerimi bir an olsun dağlardan çekmeden baktım. Bilindik bir yerden geçerken zihnimde bir bomba patladı.

" Deniz geriye kaç ."

Ve bir bomba daha geriye doğru savrulan bedenim. Başıma çarpan kaya ile alnımdan süzülen kan dudaklarıma geliyordu. Kanın tadını tekrardan almış gibi yüzümü buruşturdum. Gözlerim yarı açık yerde tam tamına on iki arkadaşım yatıyor ve hepsinin kolu bacağı kopmuştu. Sürünerek yanlarına gitmek istiyordum ama zordu. Daha bedenimi hareket dahi edemeden gözlerim kapanıyordu sonrası ise büyük bir karanlık.

Yutkundum. Hepsi şimdi toprağın altındaydı . İçlerinden Tayfun abi baba olacaktı , olamadı. Osman evlenecekti, olmadı. Metin, annesi ve babasına ev alacaktı. Olmadı ve daha nice hayalleri vardı ama hepsi vatan için toprağa karışıp gitmişti.

Sessizce mırıldandım." Hepinizin intikamı aklımda." Derin bir nefes aldım." Ölmeden hepinizin intikamını alacağım." Söz veriyorum Ötüken timi.

Helikopter yaklaştığımıza dair işaret verince yerimden toparlandım. Aşağıya ip sarkıtıldığında en önde Murat ve Yavuz komutanım inerken onların arkasından ben aşağıya indim. Yere indiğimde ayağım altında ki toprak havalandı.

Etrafı hızla taradım sessiz ve sakindi. Herkes indikten sonra daire oluşturduk. Allah'ım ne kadar özlemiştim ve ben kartal timiyle ilk görevime çıkıyordum.

Eren ortaya haritayı serdiğinde Yavuz abi ve Murat başına geçti. Yavuz abinin eli mağaranın etrafında gezindi." Murat iki kısma ayrılıyoruz. Mağaranın sağ tarafını sen, sol tarafını ben tutuyorum." Büyük bir mağaraya benziyordu tek taraflı sarmamız zordu. " Sercan ön taraf sende bir hareket ya da durum olursa haber ediyorsun."

Sercan silahını daha sıkı sarılıp başını salladı. Murat yerinden kalkarken, Eren haritayı topladı hemen. " Buğra , Poyraz , Eren ve Deniz siz bendesiniz."

" Derya , Kazım , Alparslan , Harun. Siz de bendesiniz ." Dedi Yavuz komutanım.

Hızla Murat'ın arkasına geçtim. İki koldan ayrıldığımızda biz sağ tarafa yönelirken diğerleri sol tarafa yöneldi. Attığım adımları yerde ki karıncalar bile zor duyuyordur. En hızlı ve temkinli adımlarla mağaranın sağ tarafına yerleştiğimizde saklandığım kayanın arkasından mağarayı gözetledim. Ön tarafta rahat yirmi kişi vardı. Emin olmak için saydım yirmi bir kişiydi. Kulaklığa basıp mırıldandım." Ön taraf yirmi bir kişi."

" İçeri de yirmi kişi rahat var ." Dedi Sercan.

" En uygun anda saldıracağız beklemede kalın." Dedi Yavuz komutanım.

Sırtımı kayaya verdiğimde silahımı kenara bırakarak ellerimi açıp duamı ettim. Allah'ım sen sağ salim çıkmayı nasip et. İntikamımı almadan ölümümü nasip etme. Elimi yüzüme sürüp duamı bitirdim. Silahımı tekrar alıp mağaraya çevirdim namlunun ucunu.

Şerefsiz köpekler elimde olsa hepinizin ölümünü kendi ellerim ile yapardım. İçimde biriken öfkeyi kusmanın en iyi yolu bu pislik heriflerdi. İçimde kabaran öfke bir nebze olsun bu itleri öldürünce geçiyordu ama sonra o öfkeyi geri kuşanıyordum. Bitmek bilmeyen bir oyun gibiydi.

Kulaklıktan Kazımın sesi geldi." Poyraz ben seni çok özledim be gardaş." Ayrılalı on beş dakika anca olmuştu.

İçli bir nefes sesi geldi." Bende gardaşım ." Dedi Poyraz.

Tövbe haşa ama bu ikisi birbirine aşık olabilir mi? Sadece merak yani.

" Gardaş şu operasyon bitsin sıkı sıkı sarılalım be." Dedi kazım özlemle.

" Siz birbirinize mi halleniyorsunuz lan?" Diyerek sormak istediğim soruyu sordu Alparslan.

Hafif gülme sesi geldi." Ben bunların yönelimini harbi harbi sorgulamaya başladım." Dedi Eren.

Buğra ise çok ayrı bir konudan sohbete dahil oldu." Harun komutanım, Ayşe yenge ile Nehir düğün alışverişine gidecek mi?"

" Bilmiyorum koçum ama sana tavsiyem kredi kartını iki kadının eline bırakmak pek akıllıca değil." Dedi Harun abi.

Dertli bir nefes verdi Yavuz abi." Katılıyorum. Kadına ömrünü ver ama kredi kartını asla." Hafif tebessüm ettim. Anlaşılan evli olmanın zorlu yanlarından biri de buydu.

Harun abi de ekleme yaptı." Ve koçum sana tavsiyem. Kadın ne derse desin haklısın de yoksa başına çok büyük ağrılar girme ihtimali yüksek."

" Valla komutanım ilerde ki karım bana yemek yapsın da istediği kadar başımın ettini yesin hiç sıkıntı değil." Senin karnına yetişecek bir kadın olduğunu düşünmüyorum be Alparslan.

Sağ olsun düşüncelerimi Buğra dile getirdi." Gardaş sen ve Kazıma katlanacak bir kadın olduğunu düşünmüyorum."

Sitem etti hemen Kazım." Niye be ? " Gerçekten niye?

" Buda sorumu lan? Evin içinde yeni bir yaşam var resmen." Dedi Eren.

" Haklı geçen gün bir evine girdim yeni bir canlı türü türemiş." İğrenerek konuşmasına devam etti Sercan." Hele o koku bir ay üzerimden çıkmadı. Senin yüzünden hiç bir toplu alana giremedim."

" Abartmayın kardeşim sadece biraz dağınığım ben." Söylediklerine bakılırsa sen harbi pissin be Kazım.

" Lan Eren senin şu kızla ne oldu?" Dedi Alparslan.

İçli bir nefes çıktı Erenden." Şuanlık iyi gidiyoruz. Allah izin verirde böyle giderse evlenirim ben bu kızla." Hadi bakalım.

" Şu hastanede ki hemşire olan kız mı?" Dedikodu olunca nasıl da kaçırmıyorsun fırsatı Derya " Adı Tülaydı galiba."

Onayladı Eren." Evet o. Kız çok güzel be abi."

Tüm tim hafifçe güldü." Belli kızı görmek için yaranın dikişlerini patlatın." Dedi Buğra. Ne ? Adama bak sırf sevdiği kızı görmek için yarasına zarar vermiş.

İç sesim cevabı verdi." Senin anlamayacağın işler işte ."

Nereden anlayabilirim be? İşin içinde olmayan bilemezdi , bizim tek anladığımız vatan aşkı onun dışında ki her konu kapının dışında kalabilir.

" Ne yapıyım be gardaş kızı görmek için aklıma başka bahane gelmedi." Dedi Eren.

Kıkırdadı Derya." Eee eli hafif mi bari?"

Eren eriyen bir ses tonuyla konuştu." Çokkk gözlerine bakmaktan zaten yarayı unutuyorum."

Mağaranın önünde iki üç piç mağaranın etrafından uzaklaşıyordu." Komutanım üç terörist mağaradan uzaklaşıyor. Kontrol yapacaklar." Dürbün ile gittikleri yöne baktım." Saat yönü dokuza doğru gidiyorlar."

" Derya , Alparslan şu itlerin işini sessizce haledin." Diyerek emir verdi Yavuz abi.

Zaman git gide akıp giderken on adım ileride Murat vardı pür dikkat mağaraya bakıyordu. Kafası bir anda bana döndüğünde gözlerini açıp kapatı. Yaklaş diyordu. Sessiz adımlarla yerimden çıkıp yanına ulaştım.

Kulağıma uzanıp kulaklığı çıkartıp , telsizimi kapattı. Kendisinin kinede aynı şekilde kapatı. Ne yapıyorsun bakışımı attım . Gecenin karanlığında bile belli olan koyu kahveleri yüzümde gezindi." İyi misin? Ağrın falan var mı?"

Bunu mu sormak için yanına çağırdı? " Evet iyiyim biraz belimde ağrı var ama çok sıkıntı değil." Bomba yüzünden geri savrulan bedenim kayalara çarpmıştı. Gözlerimi açtığım ilk bir haftada ağrıdan asla uyuyamamıştım. Aklıma gelen bir soru vardı ama sormalı mıyım bilmiyorum." Gözlerimi açtıktan sonra yanımda yoktunuz." Neden şuan bunu sordum ki ben? Allah belamı versin.

Gözleri kısılırken bakışları derinleşti." Görev çıktı gitmek zorunda kaldım ."

Zorunda kaldım... Görev çıkmasaydı hala başımda duracaktı demek? Anlamsızca kalbimde bir sızı oluştu. " Keşke bir haftada başımda beklemeseydiniz işinizden ettim sizi kusura bakmayın."

" İşimden falan olduğum yoktu." Yüzümde gezinen gözleri çok yoğundu ve mırıldanan sesi." Değerdi."

Afalladım." Değer miydi?"

" Beklemeye değerdin." Dedikten hemen sonra boğazını temizledi." Yani askerim olarak beklemek değerdi. Sonuçta vatanımın askerini beklemeye değer." Ha o mana da şey. Allah belamı versin ne anlamıştık burada. Adam asker olduğum için başımı beklemiş başka ne olacaktı ki?

İç sesim araya girdi." Acaba bizi time o istemiş olabilir mi?"

Sanmam. Neden sadece başında beklediği bir kızı timine istesin ki? Zorunluluktan başımda bekledi zaten yoksa koca adam tanımadığı bir kadının başında beklemesi saçma olur ama merak ettiğim neden kendisi bekledi ki? Başka biri de bekleyebilirdi ya da hiç kimsenin beklemesine de gerek yoktu. Nede olsa kimsenin böyle bir zorunluluğu yoktu.

Gözlerimin içine sayısız kelime akıttı, anlayamadım. Gözlerinin insanın içine işleyen bir bir duygu vardı. Bakmaya doyamayacak , bedenimi saran bir duygu.

Devam eden bakışmamızı silahıma çevirerek böldüm." Yine de teşekkürler." Mağaraya odaklanmaya çalıştım.

" Etme."

" Neden?"

" İyi ol , yeter bana."

Nefesim boğazıma takılı kaldı. Ne oldu şimdi? Kalbime, boğazıma yayılan sızının anlamı neydi?

Gözlerine uzun uzun baktım boğazımda ki binlerce cam kırığıyla.

" Acıdı mı canın?" Dedi kısık sesiyle.

" Biraz."

" Biraz mı?"

" Acıdı..."

Biliyorum der gibiydi gözleri ve asıl ilginç olan acılarımı gizleyen ben ilk defa bir insana canımın acıdığını dile vuruyor oluşum.

Bakma adam , bakma!

Kalbimi yaka yaka bakma , anlıyormuş gibi bakma...

" Benim olduğumu nereden anladın?" Dedi kısık devam eden sesiyle." Bilincin kapalıydı bir hafta."

" Sesinizden..." Ve kolundan , o kokuyu unutmak ne mümkündü?"Bilincim tam kapalı değildi. Sesleri az çok anlıyordum ama gözlerimi açamıyordum."

" Her şeyi duydun mu yani?" Dedi şaşkınlıkla

Teröristlerin yüzünde gezindi gözlerim." Hayır , sadece doktor ile konuşmaları net hatırlıyorum diğerleri kesik kesik." Soğuktan titreyen ellerime hava üfleyip sıcak tutmaya çalıştım bir süre. Soracağım soru içinde biraz da zaman kazandım." Beni kurtaran siz miydiniz?"

" Evet, seni bulduğumuz da çok kötü haldeydin." Öyleydi. Lanet gelsin aklıma gelen detay ile yutkundum. Adam beni alt çamaşır ve sütyen ile bulmuştu. Yanaklarım alev alev yandı. İlk karşılaşmam bile rezillik .

Çocukluğum girdi araya." Ama üzerini örtmüştü hemen çok görmedi."

Sağol ya bu rezil olduğumu değiştirmiyor. Şerefsizler o kadar çok dövmüştü ki kıyafetlerim hep paramparça olmuştu.

" Seni bulduğumda çok normal bir halde değildin." Sesine öfke bulaştı." Bir şey yaptımı sana o şerefsizler?"

Basit bir soru ama bir o kadar da derindş. Doktorlar taciz ya da tecavüze dair bir izle karşılaşmadıklarını söylemişlerdi. Sessizce mırıldandım." Hayır yapmadılar sadece işkence ettiler."

Rahatlayarak nefesini verdi.

Daha fazla konuşmamak için kulaklığı takıp , telsizi açtım. Biraz daha konuşursak yerin dibine girme ihtimalim çok yüksekti. Adamla ilk karşılaşma anıma bak Allah rızası için.

Yavuz abinin sesi geldi." Başlıyoruz."

Murat'a çoktan kulaklığını , telsisizini açmıştı ve emir verdi." Buğra saat üç yönü sende , Poyraz saat beş yönü sende , Eren saat altı yönü." Silahını sıkıca kavradı." Deniz ve ben önden gidiyoruz." Yavaşça yerinden çıktı bende ona uydum." Sercan koruma ateşi altına al bizi. Canını seven bir tane bile ıskalamasın."

" Derya ve ben ilerliyoruz. Kazım saat yedi yönü sende, Alparslan saat dokuz yönü sende , Harun koru bizi ." Dedi Yavuz komutanım." Kartal timi atış serbest."

Önüme çıkan ilk teröristi vurdum. Adamlar daha ne olduğunu anlamadan tek tek yere düşüyordu. Murat önde ben arkasından izlerken gövdesi önümde bana kalkan oluyordu. Benim durduğum noktada o beni korurken onun durduğu noktada ben onu koruyordum. Garip bir biçimde konuşmuş gibi uyum içinde hareket ediyorduk.

Mağaraya yaklaşana kadar beş kişi indirmiştim. Başımın kenarından geçen kurşun ile kayanın arkasına saklandım. Bulduğum ilk fırsata yerimden çıkıp bana sıkan teröristin alnının tam ortasından vurdum.

Salak herifler panikle kaçmaya çalılıyorlardı. Maddem korkuyorsunuz ne diye kafa tutuyorsunuz it herifler? İki teröristi daha indirdim bu sırada. Leş olun hepiniz!

Mağaranın önü temizlenince mağaranın ön tarafına görünmeyecek şekilde saklandık.Bir tarafında Murat ve ben diğer tarafında Derya ve Yavuz abi vardı. Murat ve Yavuz abi birbirine aynı anda baktığında başlarını aynı anda salladılar. Yavuz abi ve Murat ilönde girerken biz arkalarının güvenliğini sağlayarak Derya ve bende giriş yaptık.

İki teröristi imha ederken Murat dört tanesinin işini çoktan bittirmişti. Timin geri kalanı da destek için arkamızdan yavaş yavaş intikal ediyordu mağaraya.

Mağaranın içinde aşağıya doğru giden koridor vardı. Temkinli adımlarla oraya ilerledim. Karanlık olduğu için gece gözlüğümü takarak ayağımın altında biriken sulara basa basa geçtim.

Koridor dardı ve leş gibi bir kokuyordu. Esir düştüğüm yerden daha iyiydi lakin , o kokunun üzerine başka bir koku tanımam. Kokuyu önesememeye çabalarken önüme çıkan teröristi imha ederek cesettin üzerine basarak ilerlemeye devam ettim.

Bu nasıl koridor be böyle? Önüme çıkan basamakları indikten sonra daha geniş bir alana geçtim. Sağı solu kontrol ettiğimde duvarın en ucuna sinen terörist elinde tuttuğu bıcağı sıkı sıkıya kavramış nefretle bana bakıyordu.

Güldüm." Ne o onunla benimi öldüreceksin?"

Nefret bakışları devam etti. Bir andan yerinden kalkıp bana doğru koşup bıçağı yüzüme doğru salladı. Hızlı bir hamle ile geriye kaçtım. Bir hamlede daha bulunduğunda kolunu havada tutup bileğini sert bir şekilde büküp bıçağı ellinden düşürdüm. Yüzüne sert bir yumruk geçirmem ile mağaranın duvarına yapışıp kaldı.

Yerinden hızla kalkarken adeta öfke kustu." Öleceksiniz hepiniz öleceksiniz!"

Ne anlatıyor bu mal ? Üzerime doğru bir hamlede daha bulunduğunda yerimde zıplayıp karnına sert bir tekme attığımds duvara sülük misali yapıştı. Toparlanmasına dahi izin vermeden saçlarından kavradığım gibi kafasını geriye doğru yatırdım." Ne boş adamsınız be siz!"

Arkamda hissettiğim hareketlilikle silahımı hızla arkama çevirip bana sıkmak için hazırlanan teröristi öldürüo tekrardan önüme döndüm. Sinir tüm bedenime yayıldı." Sizin sonunuz bu işte leş olup kalmak!" Nefret ve iğrenerek gözlerinin içine baktım." Göreceğin son yüz ise benim yüzüm olacak." Korku oturdu gözlerine dudakları aralanıyordu ki daha fazla dayanamadım. Boynunu tutup kırdım birde üzerine tükürdüm." İt herif."

Silahımı daha sıkı kavrayıp ilerlemeye devam ettim. Dar bir koridoru daha geçtim bu arada iki teröristi daha imha ettim. Bitmiyor şerefsizler sanki yerin altından türüyorlar. Artık sona geldiğim beli olduğunda dar bir koridor daha geçtikten sonra geniş bir alana geldim. Burası daha karanlık ve leş koku daha baskındı.

Etrafı kontrol ettiğimde esirleri tutukları demirden bir odaydı burası ve işkence yerleriydi. Demirli kapıya yaklaşıp içeriye baktığımda iki kız çocuğu birbirine sığınmış korkuyla bana bakıyordu. Yanlarında ise on sekiz , on dokuz yaşlarında bir kız daha vardı. Beni görünce daha da sindiler yerlerine.

Telsizi açtım." Burada üç kız var komutanım."

" Geliyoruz Deniz." Dedi Murat.

Kapının kilidine iki el ateş edip kapıyı açtıktan sonra yavaş adımlarla yaklaştım." Korkmayın Türk askeri geldi."

En küçükleri bir anda ağlamaya başlayarak yerinden kalkıp bana doğru koştu. Dizlerimi kırıp yere çöktüğümde kollarımı açtım. Kollarım arasına girip başını boynuma gömerek hıçkıra hıçkıra ağladı." Şşş sakin geçti geçti."

Kolumu küçük bedenine dolayıp yerden kalktım. Diğer iki kıza yanaştığımda iyiye benziyorlardı ta ki yerde en büyük kızın bacağında süzülen kanı görene kadar. Diğer kızda bacağıma yapıştı ama o kalkmadı. Yutkundum. Olmamıştır...

Arkamdan gelen kestane kokusu burnuma doldu. Arkamı döndüğümde Murat tam karşımda duruyordu. Kucağımda ki en küçük kızı kolları arasına bırakarak kıza yanaşıp yere çöküp saçlarını yüzünden çektim. Dolu dolu gözleri yüzümü bulduğunda sessizce mırıldandım." Bacak arandan neden kan akıyor?"

Yutkundu. Kollarını açıp boynuma hızla doladı Allah'ım lütfen olmamış olsun. Lütfen. Bir daha bana böyle bir acıyı yaşatma. Kollarımı beline dolarken elim saçları arasında gezindi.

" Şşş buradayım sakinleş." En şefkat dolu haliyle çıktı ses tonum. " Neler olduğunu anlat bana."

Kolları boynuma daha sıkı dolanırken hıçkırıkları arasından konuştu." Köyden kaçırıp bizi buraya getirdiler." Derken kollarım arasında küçücük kalıyor, aldığı nefesler tıkanıyordu." Çok korktum asker abla ."

" Buradayız. Korkma , geçt." Dudaklarımı dişime geçirdim. Dudaklarım kanasa da sormasam bu soruyu lakin sormak zorundayım. " Bacak arandan neden kan akıyor?"

" Regl oldum abla." Verdiği cevapla derin bir nefes aldım. Allah'ım sana şükürler olsun. Yavaşça uzaklaştım ellerimle yüzünü kavrayarak akan her damla yaşı sildim.

Kafamı arkaya çevirdiğimde Murat aynı yerinde bana bakıyordu." Komutanım siz önden gidin biz geliyoruz." Başıyla onaylayıp çocukları uzaklaştırmaya başladı.

Sakladığım yerden pedi çıkartıp kıza uzattım. Minnetle yüzüme bakıp yerden kalktığında oturduğum yerden kalkıp sırtımı döndüm. İki dakika içinde işini halledince koluma dolandı eli. Ben önde o ise arkamdan yavaş yavaş gelmeye başladı.

Tüm mağara temizlenmişti. Mağaradan dışarıya çıkınca Murat ve diğer kızların yanına geçtik. Derya hepsine hemen su ve battaniye verdi. Kızların yanına oturdum. Saçlarını yavaş yavaş okşadım." Sizin isimleriniz ne bakalım?"

En küçük olanı anında kucağıma gelerek bacaklarımın üzerine tünedi." Rojin benim adım." İnce tatlı bir ses tonu vardı. Siyah gür saçlarını geriye doğru tarayıp alnına kocaman bir öpücük kondurdum.

" Ne güzel adın varmış."

Rojin tatlı bir tebessüm ile yüzüme baktıktan sonra göğsüme daha çok sokuldu. Kolum ile sardım bedenini.

" Senin adın ne asker abla?"

Gülümsedim." Deniz."

Diğer küçük olan konuştu." Benim adımda Havva ama senin adın erkek adı değil mi abla?"

" Hem erkeğe hem kadına konulan bir isim benim ki."

Tatlı tatlı baktı yüzüme.

Gözlerimi en büyüğe çevirdim." Adım Cennet abla."

Önüne gelen saçları hafif bir dokunuş ile kulağının arkasına verdim." Hepinizin ismi çok güzel." Kucağımda uyudu uyucak olan Rojinin saçları arasına derin bir öpücük daha kondurdum.

Uykulu haliyle mırıldandı." Abla kucağında uyusam olur mu?" Derin bir nefes içine çektiğinde küçük parmağı göğsümde gezindi." Annem kokuyorsun sen abla. Göğsün çok sıcak uyusam olur mu?" Yerim ama ben bu kızı. Başımı salladığımda onaylayarak gözleri anında kapandı. Havva başını omzuma yasladı , Cennet daha çok sokuldu dibime. Şuan üç çocuklu anne gibi hissetmem normal mi?

Tam karşımda duran Murat'ın gözleri üzerimde hayranlıkla gezindi. Dudağının kenarında hafif bir tebessüm vardı.

Tüm tim etrafımıza toplandı. " Her yer temiz komutanım. "Dedi Sercan.

Başını salladı Yavuz abi." Kızları köylerine bırakalım oradan karargaha geçelim. "

Alparslan, Havvanın elinden tutup kaldırdı. Cennet , Derya'nın yanına gitti. Kucağımda ki Rojinle de ben kalktım.

Telsizi eline aldı Yavuz abi. Kartal 1 , Şimşek 3."

" Şimşek 3 dinlemede."

" Operasyon başarıya tamamlandı . Esir alınan üç kızı köylerine bırakmamız gerekiyor."

" Tamam kartal 1 , on dakika içinde araba intikal edecek."

Telsizi kapattıktan sonra Yavuz abi , hep beraber arabanın geleceği yere doğru ilerlemeye başladık. Bir yandan silahımı tutarken bir yandan da Rojini daha sıkı tutmaya çalıştım. Hafifti ama bir elliimde silah diğer elimde Rojin olunca dağdan inmek daha zor oluyordu.

Burnuma dolan kestane kokusu ile kafamı sağa çevirdiğimde Murat ellerini bana uzattı." Bana ver." Uyandırmamaya çalışarak Murat'ın kolları arasına bıraktım. Şuna bak Rojin kolları arasında küçücük kalıyordu.

On beş dakika sonra gelen araba ile hepimiz içine bindik. Rojini tekrar kendi kucağıma aldım. Battaniyeyi üzerine daha sıkı örtüm. Eli ve ayakları buz gibiydi şerefsizler çocuklardan ne halt istediniz?

Ellerim arasına ayaklarını alıp sıcak tutmaya çalıştım. Güzel bir kız çocuğuydu hayatınında güzel olacağına emindim.

Zaman geçtikçe kafamı geriye doğru atıp gözlerimi kapattım.

 

                       *****

 

" Komutan yiyesun yav."

Önüme bırakılan kocaman tavuğa göz kırpıştırdım ve daha bir ton yemek daha vardı. Allah'ım bu sınav mı?

Kızları ailesine teslim etmiştik. Babaları aşiretin ağası çıkınca yemek yemeye davet etmişti. Yavuz komutan yok demeye kalmadan Alparslan içeriye çoktan dalmıştı. Şuan ise herkes yemek yerken boş boş bakan tek kişi bendim.

Ağanın karısı utana sıkıla benimle konuştu." Sevmedin her halde yemekleri komutan kızım?"

Senlik değil be canım ablam. Hafif tebessüm ettim." Yok ben aç değildim."

" Komutanım sabahki poğaça ile duru..." Kolum ile yanımda duran Kazımın karnını dirseğim ile dürttüm.

Tebessümüm daha da büyüdü." Gerçekten aç değilim. Ellerinize sağlık hepsi çok güzel duruyor." Açtım. Hem de çok aç ama olmazdı. Dışarıdan yemek yiyemem. Yerimden kalkıp köy evlerinde olan sedire hanım hanım kuruldum. Karnımdan gelen karın gurultusuyla hızla kollarımı karnıma sardım. Kimse duymamıştır her halde? İnşallah duymamıştır. Etrafa göz gezdirdiğimde Murat'ın bana baktığını fark ettim. Önce kollarımı sardığım karnıma sonra ise yüzüme baktığında ben ise hiç karnı guruldayan ben değil mişim gibi tatlı tatlı gülümsedim.

İç sesim girdi araya." Harika adama bir kez daha rezil olduk."

Susar mısın? Şuan zaten zor durumdayım sen daha zor duruma sokuyorsun olayları.

Yemeğini bitirip yanıma oturduğunda tek bacağını kırıp kendine doğru çektikten sonra kulağıma yaklaşarak mırıldandı." Arabada ambalajlı yemekler var buradan çıkınca yersin ya da yol üzerinde istediğini alırız. "

Ha çok güzel duymuştu ve o ambalajlı yemekler yediğimi nasıl anlamıştı? Adam zehir gibi.

" Yok komutanım gerçekten aç değilim ." Yalana bak yalana.

Herkes sedire otururken masada en son Alparslan kaldı. Nefes dahi almadan ağzına yeni bir kaşığı soktu. Bu çocuğu kesinlikle incelemeleri şart.

Ağanın karısı daha sofra toplanmadan çayları dağıtmaya başladı. Ha çok güzel bundan nasıl kurtulacağım acaba? Önüme uzatılan tepsiden istemeye istemeye çayı alıp ellerim arasında tuttum.

Ağa yüzüncü defa teşekkür konuşmasını yapmaya başladı. Terörden yakındı. Anladığım kadarıyla Ramazan Ağa buralarda sözü en geçen kişilerden biriydi ve devlet için herşeyi yapıyordu. Buralarda devlete yardım edenleri sevmezlerdi bu yüzden ağaya ders vermek için çocuklarını kaçırmışlardı. Akılları sıra Ağayı kendi taraflarına çekmek istediler ama bu planlarıda suya düştü.

Yavuz komutan ve Ağa derin bir sohbet içindeyken ben boş boş çaya baktım.

Ağanın karısı yazmasını gözlerini açıkta bırakacak şekilde kapatmış. En koyu kahve gözler üzerimdeyken yine utana sıkıla konuştu." Kaçak değildir komutan çay." Anlamaz gözlerle baktım." Yani kaçak çay sevmiyorsanız kaçak değil." İç diyordu yani kızım.

İçeriden kızların sesi gelmesiyle hemen ayaklanıp içeriye geçti. Elimde tuttuğum çay nasırlı bir o kadar da sıcak eller tarafından alınarak elinde tutuğu çayı bana uzattı. " Sen bunu iç ." Çaydan iki üç yudum aldığı belli oluyordu. İçsem mi acaba?

İç sesim konuştu." Kızım adam içmiş zaten. Bir şey olsa ona olurdu."

Doğruydu. Kimsenin bardağı ile içmezdim yinede çaydan bir yudum aldım. Elimden aldığı çaya bir şeker attıp iki büyük yudum içti.

Alparslan sonunda masayı bal dök yala yapınca bir köşeye attı kendini. Hamile kadınlar gibi göbeğini şefkatle okşadı. Bu çocuğun midesinde harbi bir karadelik olabilir.

Ağanın karısıda tekrardan geldiğinde ağanın yanına kuruldu. Çayı içtiğimi görünce gözleri mutluluk ile kısıldı. Bir çay içmek bir insanı bu kadar mutlu ediyor muydu ya ? Ediyordu demek ki.

 

Sohbet sohbeti açtı ve en sonunda kalkamaya karar verdik. Kapının önünde ağa bir kez daha teşekkür ettikten sonra arabaya doğru yöneldik. Arkamdan gelen ses ile durdum.

" Deniz abla." Yönümü arkama döndüm. Rojin koşarak bana doğru geliyordu yere eğildimğim anda kolları boynuma dolandı. En sıkısından sarıldığında aynı şekilde karşılık verdim.

Kollarını hafifçe çözüp yüzüme bakarken lleri üniformamın üzerinde gezindi. " Deniz abla büyüyünce ben de senin gibi asker olacağım." Küçük parmağı bayrağın üzerinde durdu." Aynı sana benzeyeceğim."

İki kaşım havalanırken şaşkınca güldükte sonra yanağına en kocamanından bir öpücük kondurdum." Benden daha iyi asker olacağına eminim." Yerden usulca kalkarken başımda ki bereyi kafasına takıp asker selamını verdim." Üsteğmen Deniz Özal emret komutanım."

Dudakları arasından küçük kıkırtı kaçtı. Küçük elini alnına götürüp benim gibi selam vermeye çalıştı." Yüzbaşı Rojin Keskin emret komutanım."

Güldüm hem de en kocamanından. Uzanıp yanaklarına kocaman bir öpücük daha kondurdum. Tatlıydı sıpa ama ileride çok iyi işler yapacağına adım kadar emindim. Son kez sıkıca sarılıp ayrıldık. Ben arabaya geçerken o beresini sıkı sıkı tutmuş tek eliyle de bana diğer eliyle de bana el sallıyordu. Aynı şekilde el salladım.

Araba çalışınca artık geride kalmışlardı. Bir çocuğun idolü olduğuma inanamıyorum.

Çocukluğum konuştu." Kaderi benzemesin."

Amin.

Burnuma dolan kestane kokusu uykumu getiriyordu. Herkes çok yorulmuş olacak ki hepsi sessizdi. Gözlerim kapanmak üzereydi. Geceleri uyku uyuyamıyordum kabuslar malum. Geçmiş yakamı rüyalarım da bile bırakmıyordu. Her gözümü kapattığımda aynı sahneler önüme geliyordu. Zordu geçmiş ile yaşamak.

Gözlerim kapanırken kestane kokusu daha çok doldu burnuma. Huzurlu hissettiriyordu geçmişten tanıdık bir huzura benziyordu. Sağa sola sallanırken kafam rahat bir omza yaslandı. Sıcaktı ve ben bu sıcaklığa daha çok sokulmak istiyordum. Garipti bunu hissetmem.

Ellerim kolluna dolandı. Şuan gerçekten bu sıcaklığa sokulduğuma inanamıyorum. Sabah kendime iyi bir sövme seansı yapmam gerekecek ama şuan bu sıcaklıkta biraz kalsam ne olur ki? Birazcık sadece.

Araya içimde ki ses girdi." Kaldırsana kızım kafanı."

Cevabı hiç beklenmedik bir kişi verdi." Biraz duralım bir şey olmaz ." O mu söylüyordu bunu? " Azıcık sadece."

Bencede azıcık. Birazcık sadece. Kafam yavaşça tutuldu kafamın arkasından bir kol geçti biraz sonra ise kafam sıcacık bir göğse yaslandı. Üzerime bir şey örtüldü ama ne olduğunu anlamadım.

Bilincim yavaş yavaş giderken. Çocukluğum en içli şekilde konuştu." Kötü kabuslar yok bu sıcaklıkta."

Sonrası ise karanlık.

 

 

 

🌊🤍

 

 

Merhaba bol bol yorum ve beğeni yaparsanız çok sevinirim. Öpüldünüz ❤️

 

 

 

Bölüm : 19.10.2024 16:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...