
Merhabalar yeni bir bölüm ile karşınızdayım.
İlk okuyacağınız kısım geçmişe ait bir kısım olacak.
İyi okumalar dilerim 🤍
🌊
Gecenin karanlığı etrafı sardı. Dışardan gelen sesler boguk boguktu. Aralarda gülme ve kahkaha sesleri seçiliyordu. Mutluluğun içinde mutsuz bir kız çocuğu vardı.
Deniz.
Beyaz elbisesi kana bulanmıştı. Dizlerini kendine doğru çekmiş önünde ki boşluğa bakıyordu. Ellerini kulaklarına bastırarak gülme seslerini duymamaya çalıştı. Olmuyordu.
Soğuktu hemde çok soğuktu. Dışarda kar yağarken Deniz dışarıdan daha soğuk bir odanın içinde bulunuyordu. Üşüyordu. Soğuk sevmiyordu.
Sesler bir süreden sonra sustu. Bir çoğu uyumaya gitti. Tüm seslerin sustuğundan emin olduktan sonra Deniz. Yerinden kalktı. Oturduğu taşı kaldırıp altına sakladığı taze ekmeği aldı. Haftada bir kez taze ekmek veriyorlardı. Saklamıştı.
Dışarıya çıkıp etrafı kontrol etti. Kimse yoktu. Ekmeği göğsüne bastırdı. Kardan ıslanmasını istemiyordu. Çıplak ayakları kara değince bir an titredi. Yavaş adımlarla yürümeye devam etti. Bir yandan korkarak etrafı kontrol etti. Amcası soğuk odadan çıktığını görürse tüm hafta dışarıda zincirler ile tutardı. Yakalanmaması gerekiyordu.
Gelmesi gereken noktaya geldiği zaman bir kez daha etrafı kontrol etti. Nöbetçiler uyuya kalmıştı. İşine gelirdi. Parmak uçlarına basarak çadırın içine girdi. Ortada bulunan direğe bir asker bağlanmıştı. Yüzü gözü kanlar içindeydi, üniformasının bazı kısımları yırtılmıştı , Türk bayrağı kana bulanmıştı, bedeni ipler ile sıkı sıkıya bağlanmıştı.
Yere eğilip yüzüne baktı. Siyah kısa kesim saçlar, sert çene hatları, kahvenin en koyu rengi gözler, geniş omuzları olan bir adamdı. Gözleri yarı açıktı ama karşısında duran kızı seçebildi. Yere çöküp bagdaş kurdu Deniz." Merhaba asker abi."
Sessi tok ve gür geldi." Merhaba çocuk." Kafasını sağa sola oynatıp ağrıyan kaslarını rahatlatmaya çalıştı." Senin burada ne işin var çocuk?"
Gülümsedi Deniz. Uzun zamandır gülümsememişiti. Amcası gülmesini sevmiyordu. Göğsüne sakladığı ekmeği çıkartı. Islanmamıştı." Sekiz yaşımdan beri beni burada tutuyorlar asker abi." Ekmekten bir parça kopartıp askerin ağzına verdi." Aç mısın?" Başını usulca sallayıp verilen ekmeği yedi." Kusura bakma asker abi ekmeğim var sadece." Sevimli sevimli baktı Deniz." Ama şanslısın bugün diğer günler hep küflenmiş yada bayatlamış ekmek veriyorlar bugün taze ekmek verdiler." Bir parça daha kopartıp askerin ağzına verdi. " Adın ne bu arada asker abi?"
Lokmayı zorla yuttu asker." Hasan Karasu adım." Verilen bir parça ekmeği daha yedi." Sen kendi yemeğini bana mı getirdin?" Başını salladı Deniz. Bir parça daha ekmek verdi." Senin adın ne çocuk?"
" Deniz." Bir parça daha ekmek verdi." Yede güçlen abi kaç buradan."
Verilen lokmayı zorla yuttu Hasan." Ya sen?"
" Ben kaçamam abi ama sen kaçarsan beni kurtarırsın sonra olmaz mı?" Bir parça daha ekmek verdi." Senin rütben ne abi?"
Bir parça lokmayı zorla tekrar yuttu. Ağzının içinde biriken kan ekmeğe bulanıyordu." Yüzbaşı."
Denizin gözleri kocaman açıldı." Vay be ilk defa bir yüzbaşı ile tanışıyorum." Son kalan parçayıda verdi." Bende ilerde asker olmak istiyorum. Kadınlar yüzbaşı olabilir mi abi?"
Hafifçe tebessüm etti Hasan." Olur tabi. Kaç yaşındasın sen?"
" On üç yaşındayım abi." Yerinden usulca kalkıp masada duran temiz bez ve suyu alıp Hasan'a yaklaştı. Tasın içine bezi koyup ıslatı sonra ise elleri arasında sıkıp Hasan'ın yaralarını acıtmayarak sildi." Okula gitmiyorum ama göndermiyorlar beni."
Gözlerini açık tutmak için büyük bir savaş verdi Hasan. Esir düşmüştü. Bir haftadır burada duruyordu. Beyaz elbisesi kanlar içindeki kıza sevgi dolu baktı." Elbisen kan olmuş."
Omuzlarını indirip kaldırdı Deniz dudaklarını büzdü." Ben ne zaman beyaz giysem kan oluyor abi." Geriye çekilip beyaz elbisesini tutup kendi etrafında döndü." Ama baksana böyle gelinlik gibi oluyor."
Tebessümü büyüdü Hasan'ın." Bu yaşta evlilik mi düşünüyorsun sen? Hani asker olacaktın?"
Bezi ıslatıp yeni bir yaranın üzerini özenle temizlemeye başladı Deniz." Gelinlik giyeceğim bir gün ama damat olmayacak." Gülüşü büyüdü." Kendi kendime evlenirim."
" Damatsız düğün olmaz kız." Durdu bir an yarasının acısını geçmesini bekledi." Bak benim yiğen Murat var senden bir yaş büyük onunla evlendiriyim seni. Hem oda asker olmak istiyor."
" Damat istemem abi hem erkekleri sevmiyorum."
" Neden?"
" Erkekler saçlarımı çekiyor hep. Murat'a çeker."
" Murat çekmez , okşar saçlarını."
" Kızar bana bağırır."
" Murat bağırmaz."
" Eee hep kötü sözler söyler."
" Murat güzel sözler söyler."
" Peki severmi beni?"
Gülüşü daha da büyüdü Hasan'ın." Sever hemde çok."
" Ya dövermi beni?"
Kaşları hafif çatıldı Hasan'ın." Dövmez. Murat sevdiğine kıyamaz."
Bezi tekrar ıslatıp yeni bir yaranın üzerini temizlemeye koyuldu." Güldüğüm zaman rahatsız olur mu? Yada iznim olmadan bedenime dokunur mu Murat?"
Denize uzun uzun baktı Hasan. Yarası değil şuan karşısında duran Denizin sözleri daha çok yaktı canını. Derin bir nefes zorla aldı." Murat senin gülmen için herşeyi yapar ve sen istemediğin sürece dokunmaz sana." Gururla kabardı omuzları." Yiğenim iyi kalplidir."
Küçük bir kıkırtı kaçtı dudaklarından Denizin." Belli. Nasıl biri bu Murat?" Bezi çekip Hasan'ın yüzüne baktı." Senin kadar yakışıklı mı?" Söylediği şeyden utanıp bakışlarını kaçırdı." Yani yakışıklı mı? Yada huyu nasıl?"
Bunada hafifçe tebessüm etti Hasan." Yakışıklı benden bile yakışıklı kerata. Huyuna gelecek olursak biraz sinirlidir, sert , iş yapmayı çok seviyor. Sevdiği insana sıcak kanlı sevmediğine buz gibidir. Sevgisini çok belli edemez ama davranışlarından anlarsın ha bide fazla konuşmaz."
Bezi kenara bırakıp kollarını dizine sardı Deniz." Bana benziyor. Huylarımız aynı ama oda senin gibiyse gerçekten çok iyi olmalı." Yerinden usulca kalktı." Burada bekle abi." Yavaş adımlarla çadırdan çıktı. Uyuyan nöbetçinin yanına yaklaştı. Sağını solunu kontrol etti. Bıçağını bulunca nefesini tuttup yavaşça çekti. Nöbetçiden mırıltılar geldi durdu bir an. Mırıltılar durunca bıcağı tamamen çekip aldı. Çadıra tekrar girdi." Gücün yerinde mi abi?"
" Ekmek kendime getirdi."
Yanına yaklaşıp ipleri bıcak ile kesti Deniz. Tüm ipleri kesince çadırın orman tarafına bakan kısmına ilerleyip çadırıda kesti. Bu tarafta adamlar durmuyordu." Kaç abi kurtar kendini."
Dirsekten destek alarak kalktı Hasan." Ya sen ? Sende benimle gel."
Başını umutsuzluk içinde iki yana salladı Deniz." Her bir yarım saatte beni kontrol etmeye geliyorlar abi. Seninle gelirsem kaçtığını anlarlar bulurlar seni hemen." Çadırın kestiği kısmını açtı." Kurtar kendini abi. Dağlık yoldan gitme birlikler orada nöbet tutuyorlarmış tekrar yakalarlar seni. Diğer yoldan git iki saatlik yürüme mesafesinden sonra köy varmış oraya gidersen kurtulma şansın artar."
Kendisi için açılan kısımdan çıktı Hasan. Dönüp Denizin saçlarını okşamak için elli kalktığında korkarak bir adım geri attı Deniz. İçli bir nefes verip ellini indirdi Hasan ." Bir gün seni burada almaya geleceğim Deniz." Güven vermek ister gibi baktı." Ben gelemezem bile Rahmiyi gönderirim seni alması için."
Kocaman gülümsedi Deniz . Hasan iki üç adım uzaklaştığında hafifçe konuştu Deniz." Murat'a alıcak mısın beni?"
Kafasını arkaya çevirip hafifçe tebessüm etti Hasan." Alacağım söz. Hem bizim kerata senden güzel kızmı bulacak."
" Ya sevmez ise beni ?"
" Seni ilk gördüğü an aşık olacağına eminim hem şu güzelim gözlerine aşık olmaması aptalık olur."
Başını öne eğdi Deniz sadece hafifçe ellini salladı aynı şekilde Hasan ellini salladı. Son kez baktı Hasan sonra ise koşarak uzaklaştı.
Yarım saatin dolmasına az kaldığını fark edince odaya geçmek için aceleci oldu Deniz. Önce bıcağı tekrar nöbetçiye taktı sonra ise kimseye görünmeden soğuk odaya geçti.
Yere uzanıp yattı. Ellerini başının altına geçirip yastık yaptı.
İlk defa bir erkek ile kendini bir hayalin içine sığdırdı.
Üzerinde beyaz gelinlik , gelinliğinde kırmızı lekeler vardı. Karşısında Hasan'a benzeyen bir erkek hayal etti.
Dudakları arasında yarım bir tebessüm eşliğinde uyuya kaldı.
******
Derler ki kaderiniz ta siz doğmadan önce şekillenir. Bazı şeyler daha siz doğmadan önce yazıllır. Kaderi değiştirmek ellinizde ama bazı durumlar değiştirilemez. Değişmez yazgılar vardır.
Tam karşıdan gelen adamı seçme şansım olsa tüm kaderlerim içinde seçerdim. Murat Karasu bu dünyadaki tüm seçimler içinde en güzelli ve en özelli. Hayatımda ki diğer gurur duyduğum nokta. Hayat az ile yetinmemi hep söylemiş ama öyle bir zaman geldi ki hayat bana Murat Karasu gibi bir nimet verdi. Az ile yetinme devri artık kapandı.
Yanıma geldiği zaman sağı solu kontrol etti kimsenin olmadığından emin olunca kafasını boynuma saklayıp önce derin bir nefes ve ardından tam şah damarım üzerine öpücük kondurdu. Kafasını çekip gözlerini bile kırpmadan baktı bana." Şuan ne izliyor gibiyim biliyor musun?"
Ciddi halimden sıyrıldım onun yanında sadece çocuk Deniz vardı. Uysal baktım , sevimli göz kırpıştırdım , nazlı nazlı konuştum." Ne gibi?"
İçli bir nefes verip konuştu."Şuan gülüşünün içinde güneş, saçların rüzgar , yüzün duru deniz , gözlerin yeşilin her bir tonu. Huzurun ta kendisi. Sana bakarken manzaraya bakıyorum gibi hissediyorum. Karadenizi izliyor gibiyim."
Donup kaldım yine. Kelimelerin kıfayetsiz kaldığı anlar olurmuş ya tam şuanda bu durumdayım. Etkilenmiş baktım, bakmak ile kalmadım eridim resmen." Murat." Diye bildim sadece.
Daha çok yaklaştı. " Deniz sessin tüm şarkılardan güzel. Yüzünü hiç bir resamın çizemeyeceği kadar özel. Saçların hiç bir şairin anlatamayacağı kadar inanılmaz. Kokun tüm kainataki kokulardan daha güzel. Gözlerin yeşilin her bir tonunun en inanılmazı ve güzeli."
Allah'ım kalbim yok şuan. Çığlık çığlığa bağıracak seviyedeyim tam şuan. İç sesim ve çocukluğum erimiş halde yerlerde sürünüyordu. Sessim hülyalı çıktı." Murat sen ne güzel seviyorsun öyle ya." Ellim kalbime gitti ." Burası varya iptal şuan iptal." Ellim göğsümde durdu." Şuan varya içimde küçük bir çocuğun kahkasının neşesi var."
Güldü hemde varya en güzelinden tam öpülmelik olan varya tam ondan. Ama askeriye işte yapamıyoruz." Deniz varya ben dünyanın en şanslı adamıyım. Dünyada çok şanslı insan vardır ama ben dünyanın gelmiş geçmiş en şanslı adamıyım."
" O niye?"
" Çünkü benim Denizim var. Tek bir gülüşü , bakışı ile içimi huzura boğan bir kadınım var."
Kalbim deli gibi attı." Sus be adam. Ne istiyorsun ölelimi." Güldü." Gülme ya öpemiyorum." Daha çok güldü. Alık alık baktım gülüşüne. Telefonumu çıkartım ne yapacağımı anlamış olacak ki yanına çekti hemen beni. Telefonu elimden alıp ikimizide kadraja sokup resmimizi çekti. Resim çok çekinmezdim ama onunla bir çok resmim olsun istiyordum. Özledikçe açıp resmine bakmak istiyordum. Ergen olmaya başladım diyorum size. " Murat sen varya benim yaşayamadığım tüm zamanımı bu yaşımda yaşatıyorsun." Gözlerine daldı gözlerim." Çocukluk, ergenlik, gençlik ve olgunluk hepsini tek tek ortaya çıkardın."
" Ben senin eksik olan her yanını tamamlayacağım yavrum. Sen yeterki Murat bunu yapmak istiyorum de. Şunu yaşamadım de yaşatırım." Saçlarıma yaklaşıp derin bir nefes çekti içine." Sen yaşa be yavrum. Sen bana hep gül , neşe saç, , çocuk ol tüm dünya önünde."
" Seni çok seviyorum be adam. Seni sevmeye doyamayacak kadar çok seviyorum."
Tam konuşmaya hazırlanıyordu ki çalan telefonu ile durdu. Telefonu cebinden çıkarıp aramayı yanıtladı. Karşı tarafı dinledi bir süre. " Tamam kardeşim askeriyeden çıktıktan sonra alırım." Telefonu kapatı.
Merakla sordum." O kim?"
Telefonu cebine atıp soruma cevap verdi." Çelik akşam yemek varya mangal yapmak için et al diyor." Saatine baktı." Benim gitmem lazım yavrum işlerim var. Akşam yemeğe gel diyeceğim ama gelmezsin."
Gelmezdim. Başka bir konuyu sordum." Bomba işi ne olmuş?" Irakta bulunurken verdiğimiz istihbarat için soruyordum. Iraktan döneli bir hafta olmuştu neredeyse.
Yüzü ciddi haline geldi." Gemi denize açıldığı anda müdahale edilmiş. Sansarın bir planı daha suya düştü."
Derin bir nefes verdim. Kimseye zarar gelmeden durdurmuştuk. Sansar kesinlikle çok sinirlenmiştir. Saldıracak yer arıyordur şimdi. Tüm birliğini öldürmüştük bu sıralar sessi soluğu çıkmıyordu. Kim bilir hangi delikte durup gücünü toplamaya çalışıyor. Ardı ardına bir çok darbe vurmuştuk. Bu gidişle yukardakilerin Sansara olan güveni azalmaya başlayacaktı. Gücü git gide çekiliyordu. Çekmeyede devam edeceğiz. " Allah'a şükür."
Geri adımladı." Görüşürüz yavrum."
" Görüşürüz aşkım."
İki kaşı usulca havalandı. İlk defa ona aşkım diyordum. Hoşuna gitmiş olacak ki dudakları iki yana kıvrılmıştı. Bir adım daha gerileyip önüne dönüp ilerledi.
Yapmam gereken işler vardı. Mesela önce çömezler ile sevgi dolu saatler sonra nefret dosyalar ve kaplan timi ile talim çalışmaları.
Askeriye içinde yürürken uzakta Mahmut ve Aybüke öğretmeni gördüm. Mahmut anında yerinden kalkıp selamını verdi.
Ellerimi arkada birleştirip en ciddi yüz ifademi yüzüme kondurdum." Rahat Mahmut." Aybüke öğretmene baktım." Nasılsınız öğretmen hanım?"
" İyiyim teşekkürler. Bugün ifade vermek için geldim."
" Güzel, yakında görev bölgesine dönersiniz."
" Evet sağolsun Mustafa albay bir hafta içinde askerler ile gönderecek beni." Başımı usulca salladım. Arkamı dönüp gidiyordum ki konuştu." Çok yakışıyorsunuz."
Kafam arkaya döndü." Kimle?"
Biraz önce Murat ve benim durduğum noktayı gösterdi." Yanınızda geçerken gördük sizi. Onun yanında bu hallinizde eser kalmıyor. " Demek görmüştüler. Adamın yanında insanları fark bile etmiyordum. Bir tek o kalıyordu. " Allah mutlu etsin."
Mahmuta kaçamak bir bakış atım. " Sizide."
Yanakları anıda kızardı başını öne eğdi." Siz yanlış anladınız galiba." He yav he.
" Salak bir insan değilim Aybüke hanım." Mahmutu gösterdim." İyi bir çocuktur değerini bil derim. Seni üzerse haber et." Mahmuta baktım başını öne eğmiş saygıyla duruyordu. " Sende Mahmutu üzme. Benim için sadece asker değil hiçbiri öyle değil." Mahmut'un başı hafif kalktı. Kaplan timi içinde saygılı ve işini en iyi yapan kişi Mahmutu. Ellim ayağım gibiydi. Aybükeye karşı yaşadığı hissleri gelip anlatmıştı." Bu arada sevgili olmak için ne bekliyorsunuz siz onu da anlamış değilim." Birbirlerini karşı bir şeyler hissettikleri bariz belli. Hastanede yan yana kalınca samimiyeti baya ilerletmişlerdi.
Aybüke göz kırpıştırdı." Biraz daha zamana ihtiyacımız var."
" Hemşirem." Dilimi ısırdım." Yani öğretmen biz askeriz yarının garantisi yok. Zamana bırakma böyle işleri. İşinize karışmak hadime tabiki değil." Mahmut anında estağfurullah komutanım lafını geçti." Bir ablanız olarak söylüyorum. Zaman kıymetli o yüzden şimdiden birbirinize sıkı sıkıya bağlanın, sevin sonra pişman olmayın." Durdum aklıma gelen detayı da söyledim." Öğretmen kimi sevdiğini de göz önünde tut. Asker sevmek zordur. Cefası derdi çoktur bunu düşün öyle sevgili ol. Olacaksan." Yarın birgün ben dayanamıyorum Mahmut diye bırakmasın çocuğu. Önceden ne olacağını bilsin ona göre yola çıksınlar.
Ellerini sağa sola çekiştirdi." Haklısınız sözlerinizi düşüneceğim."
Adımlarım hareketlendi. Mahmut selamını verdi." Mahmut iki saat sonra timi topla talim yapacağız."
" Emredersiniz komutanım."
" Ha bide o Selime söyle kartal timi binasında durup durmasın iş yapsın. Karı gibi oturup dedikodu yapıyor bütün gün." Yaptığı yetmiyor bizede öğrendiği dedikoduları anlatıyordu.
" Emredersiniz komutanım."
Adımlarım ilerledi çok sakin bir gündü. Yanımda geçen bir kaç askerin selamını başımı sallayarak kabul ettim. Askeriye binasına yönelirken kenarda elli kalbinde duran Alparslan dikkatimi çekti. Dünya tersine dönüyor galiba ellinde yemek yoktu. Adımlarım yanına ilerledi. " Alparslan."
Yerinden hızla kalkıp selamını verdi." Emredin komutanım."
Yanına varınca yüzünü hayli inceledim. Bugün farklı gibi duruyordu hemde baya farklı. Gözleri içinde küçük küçük parıltılar seçiliyordu." Nasılsın? Ellinde yemek felan görmedim bir sıkıntın mı var?"
Kafasını hafif öne eğip gülümsedi." Yok komutanım çok iyyim. Yemek yedim hemde baya yemek yedim."
" O zaman bu halin ne?"
Omuzlarını indirip kaldırıp bilmem diyerek dudak büzdü." Bir şey oldu gibi tam anlayamadım komutanım."
" Ne gibi?"
Sağını solunu kontrol etti." Komutanım askeriyeye gelmeden önce yemek için lokantaya gitmişti her yer dolu olunca sağ olsun bir kız yanında oturmama izin verdi. Beraber yedik yemek."
" Eeee."
Gülüşü biraz daha büyüdü. Bu halini ilk defa görüyordum." Kız yani beraber uzun uzun yemek yedik, sohbet felan ettik."
Gözlerim biraz kısıldı." Alparslan hoşuna mı gitti kız?"
" Komutanım kız çok güzeldi. Hemde baya güzeldi komutanım." Masum bir bakış attı. " Yemeği felan unuttum desem komutanım hele o gözleri büyülü gibiydi insan bakmaya doyamıyor."
Gülüşüm biraz daha büyüdü. " Adı neydi bu kız arkadaşın? Seni yemekten ettiğine göre gerçekten güzel olsa gerek. "
Gözlerinde ki ışıltılı biraz daha büyüdü. " Nisa , komutanım. Hayatımda ilk defa bir yemeği bu kadar yavaş yemek istedim. Kızın seside ayrı güzeldi be komutanım. Sırf daha sohbet etmek ve sesini duymak için ne kadar yavaş yeme şansım varsa o kadar yavaş yedim." Elli kalbini buldu hızlı atıyor olmalı. Alparslanı bile yemek yemekten ettiğine göre gerçekten güzel olmalı kız yoksa Alparslan bu hallere düşecek bir çocuk asla değildi. " Adı da çok güzel değil mi komutanım?" Hülyalı çıktı ses tonu." Nisa."
" İnşallah numarasını almışsındır."
Durdu bir kaç saniye." Komutanım Allah kahretsin almayı unuttum."
" İyi halt ettin Alparslan. Tek yemeğinden değil aklından da etmiş Nisa arkadaş."
Masum masum baktı yüzüme." Komutanım yine karşılaşır mıyız acaba?"
" Bilmem inşallah karşılaşırsınız." Adımlarım geriledi." Her neyse gitmem gerek."
" Komutanım."
Adımlarım durdu." Efendim Alparslan."
" Eski hallinize dönmenize çok sevindim. Kusura bakmayın komutanım da çok gıcıktınız kaç haftadır."
" Öyleydim valla Alparslan. Dışardan bir kendime bakınca ben bile kendimi gıcık buldum." Hoş ben her daim kendimde nefret edecek bir halt bulurdum ama şu kaç haftadır baya gıcık olmuştum.
Bir adım attıp önüme geldi Alparslan." Komutanım ben sizi anlıyorum. İnsanlar tarafından dışlanmayı iyi bilirim." Nasıl bakışımı attım." Küçükken şimdi olduğum kadar yakışıklı ve karizmatik değildim sonuçta. Bir görseydiniz komutanım bir göbeğim vardı iki metre öteden belli olurdu. Çok kiloluydum komutanım. İnsanlar o kadar çok dalga geçerdi ki komutanım. Ergenlik döneminde kendimden bende nefret etmiştim. İnsanların o kınayıcı ve dalga geçen bakışları gördükçe bende kendimden nefret ettim komutanım. Belki aynı şeyleri yaşamadık ama anlıyorum komutanım. Dışlanmayı , kendinize olan nefreti anlıyorum. "
" İnsanlar maalesef kendinde olan kusurları görmüyor Alparslan." Ellimi kolluna koyup sıvazladım." Bak ben sevgimi belli edemem ama sana şu kadar söyleyim sen çok iyi askersin , güçlüsün." Hemde çok güçlüydü. Kendi cüsseinde iki askeri iki koluyla kavrayıp fırlatığını görmüştüm. Alparslan ne kadar yemeğine düşkün olsada konu vatan ise ne gözü yemek görür ne de başka bir durum. " İyi kalplisin , en önemlisi merhametlisin Alparslan. Bırak tek kusurunda yemek olsun. Bu hayata herkesin zaafı vardır senin zaafında yemekler."
" Haklısınız be komutanım. Ön yargıdan önce insanların güzel yanlarını görmeye çalışsak daha güzel olur hayata lakin insanlar hep kötü olan yönlere bakıyor." Uysal bakışına kuşandı." Zamanımda kilolu olmam için dalga geçiyordu insanlar oysa komutanım tombul yanaklarımla çok tatlı oluyordum ama onlar kiloma takıldı."
İstemsizce gülümsedim. Yanaklarını sıktım." Hala hafif tombiş ve tatlısın."
" Valla mı?"
" Valla."
Kolları bellime dolanınca dondum bir an." İnsanlara değil kendinize bakın komutanım olur mu? İnsanlar hep kötü olan yönleri görmeye çalışır ama siz kendinizde güzel olan yanınızı sevin." Ellerim sırtını buldu. Yavaş yavaş sıvazladım. " Mesala insanlar sizin sinirli olmanızdan yakınıyor ama ben seviyorum sizin o sinirinizi tatlı oluyorsunuz o yüzden ya sizle uğraşmak hoşuma gidiyor." Bu yüzden sürekli bana bulaşıp , meraklı sorular soruyordu.
" Denerim Alparslan."
Kollarımız çözüldüğünde sevgi dolu bakışını attı. " Ben sizi daha fazla tutmayım komutanım. Gidip Nisanın numarasını bulmaya çalışıyım. Bakarsınız karşılıklı bir yemek daha yeriz."
Gülümsedim." Kolay gelsin."
Başını usulca sallayıp uzaklaştı. Alparslanı bile yemek yemekten mahrum ede biliyormuş demek bir kız. İnşallah o Nisa arkadaşta senin hakkında aynı şeyi düşünüyordu Alparslan. Karşılıklı yemek yeme baya hoşuna gitmişe benziyordu. İnşallah kızı bulunca köfteci yada pilavcı ya götürmez. Alparslan bu ne yapacağı belli olmaz.
İlerledim. Günün geri kalanında önce çömezler ile sevgi dolu saatler geçirmiş sonra söve söve dosyaları sisteme girmiş en sonda ise kaplan timi ile talim yapmıştım ve ardından can sıkıntısından tankları yıkamıştım oda kesmeyince silahları baştan sona kadar temizlemiştim. Buda kesmeyince mühimmatları saymıştım.
TSK beni bir göreve gönder artık be.
Geldim geleli iki göreve çıktım. Yetmiyor arkadaş. Her gün göreve gidiyim. Hiç sorun değil. Yeterki can sıkıntısından patlamayım.
Ve bir günü daha görevsiz kapatım.
Lanet.
********
Ellimde tutuğum kitabı sıkı sıkıya kavradım. Bunu yaptığım için kendime daha sonra sövecektim. Kapıyı çaldım. Bekledim bir süre. Aradan geçen iki dakika sonra kapı açıldı. Suskun. İki kaşı usulca hayretle havalandı. Gelmemi beklemiyordu büyük ihtimalle. Bende beklemiyordum. Evde otururken bir anda burada buldum kendimi.
Kapıyı tamamen açtı. Gözleri konuştu yine gel bakalım. Ayakabılarımı çıkartmadan içeriye girdim. Salonu geçip bahçeye yöneldim. Gülme ve kahkaha sesleri geliyordu.
Rahmi albay bağırdı." Kim gelmiş Suskun?"
Büyük agacı geçip , uzun kurulmuş masanın önüne geldim. Hepsinin bakışları beni buldu. Rahmi albayın ağzı hayretle açıldı, göz bebekleri titredi. Yerinden kalkmaya çalıştı kalkamadı. Sessi kısık çıktı." Evlat."
Çelik ellinde tutuğu bardağı bana doğru kaldırdı." Tanıştırıyım beyler Hayalet kız."
Masanın sol tarafında kalan iki erkek şaşkınlıkla bana baktı. Kahverengi saçları olan adam konuştu." O hayalet kız bumu?"
Çelik kafasını keyifle salladı. Gözlerim Murat'a döndü. Dudakları arasında hafif bir tebessüm vardı. Gözlerini açıp kapatı. Hoşgeldin diyordu. Aynı şekilde gözlerimi açıp kapatım. Hoşbuldum.
Latif heyecan ile yerinden kalktı. Kalkarken su bardağını devirdi." Deniz gelmiş... Hayalet kız gelmiş." Ellerini saçına atarak sağa sola sallandı gülerek." Deniz yemeğe gelmiş." Küçük bir kahkaha attı. Gelmem onu çok heyecanlandırmıştı. Kollarını açıp bana yaklaştı. Geri adım atmadım. Kolları çekinerek bedenime dolandı. Tepki vermediğimi görünce daha sıkı dolandı. " Deniz temasa kızmıyor. Sarılmama izin verdi." Çocuksu bir neşe vardı ses tonunda. Ellerim yavaşça kalkıp sırtını buldu. Küçük bir kahkaha attı." Deniz bana sarılıyor... Sarıldı bana." Kafamı omzuna koyup gözlerimi kapattım.
Sarıldık. Ne o kollarını çekti nede ben. Bir dakikadan daha uzun süre bu şekilde kaldık. Gözlerimi açtığımda Suskun bile sımsıcak bir ifade ile bakıyordu bana.
Kollarımız çözüldüğünde Latif parmağını yüzüme kalırdı sonra durdu. Gözleri Murat'a döndü." Denizin gözlerinde hüzün yok. Gitmiş hüzün." Koşarak Murat'ın yanına gidip arkadan sarıldı. " Hüznü götürmüş. Deniz sarılmama izin verdi ." Beni tanıyanlar için büyük adımlardı bunlar. Yemeğe gelmem zaten şok etmişti birde üstüne Latif ile sarılınca şokları iki katına çıktı. Tek şaşırmayan Murat'ı.
Murat'ın tek elli ile Latife sarıldı. Gözleri bende duruyordu." Ona hüzün zaten hiç yakışmıyor Latif abi."
Arkamdan ağlamaklı bir ses geldi." Deniz."
Kafam anında arkaya döndü. Kollarımı iki yana açtım." Hemşirem." Koşarak boynuma atladı. Özlemiştim. Telefonda konuşmuştuk. Malum Suskun konuşmuyordu. Kaçırıldığını düşünmemesi için ve Suskunun kafasına silah dayaması sonucunda olan biteni hemşireme anlatmak zorunda kaldım. Kızar , bağırır , çağırır sanmıştım ama hayır olgunlukla karşılamıştı. Sen nasıl istersen öyle olsun. Güveniyorum sana demişti.
Kolları öyle sıkı dolandı ki nefesim kesildi. " Çok özledim seni." Bacakları bellime dolandı. Kitabı masaya bırakıp sıkı sıkıya sarıldım. Harbi özlemiştim." Sıtkıyıda seni de çok özledim."
Zorlu bir nefes aldım. Bu mnazaraya Şahin en ters ve iğrenen bakışı ile bakıyordu. Sabihayı sevmemişti. " Bende çok özledim kız kardeşim." Şahin'in gözleri titredi. Gözleri doldu kafasını diğer yana çevirerek gizledi. Sabihayı yere bıraktım dağılmış kömür karası saçlarını okşadım. Sağına soluna baktım." İyi misin? Yaran nasıl oldu?"
Gözünden bir damla yaş süzüldü." İyiyim merak etme." Suskunu gösterdi." Çok iyi baktı bana." Suskuna minnet dolu bir bakış attım. Kafasını hafif sallamak ile yetindi." Sıtkı nasıl?"
Hafif tebessüm ettim." İyi . Ait olduğu yerde toprağın altında yatıyor." Biraz önce attığı sevgi dolu bakışlar dağıldı. Elli silahıma gittiği anda geri adım attım. Küçük bir kahkaha attım." Sakin . Şaka yaptım. Emanetine gözüm gibi baktım. " Kollumu omzuna dolayıp kendime çektim bedenini." Hata bak ne diyeceğim. Bu Sıtkı arkadaş benim yanımda daha mutlu gibi."
Yandan karnıma hafifçe vurdu." Sıtkım benden başkası ile mutlu olmaz." Tabi canım. Sıtkı arkadaş her dakika gülüyordu. Kimin yanında dursa mutlu olur.
" Şaka hemşirem be." Bal gibi yanaklarına kocaman öpücükler kondurdum." Sıtkı arkadaş yokluğunda mahvoldu. Bir ara depresyona bile girdi zor çıkarttım."
Ciddi baktı , ciddi konuştu." Çok mu üzüldü Sıktım?" Kafamı salladım. Parmağını bana kaldırdı." Doğru söyle Sıtkıma iyi baktın mı?" Bana her konuda güveniyor ama tek Sıtkı arkadaş konusunda güvenmiyordu.
" Baktım be hemşirem sen ne yapıyorsan aynısını yaptım Sıtkı arkadaşa. Yanımda bile yatırdım." Gözleri kocaman fal taşı gibi açıldı." Aramıza yastık koydum tabi. Dünya ahiret kardeşim o benim."
Gülümsedi. Yanağıma uzanıp kocaman öpücük kondurup başını göğsüme sakladı. Şahin buruk baktı bana. Onunla böyle olduğumuz anlar beş parmağı bile geçmezdi. Nefret ve sevgi arasında geçen ilişkimiz böyle olmamızı engelliyordu.
Kollarını önünde bağlayıp ters ters konuştu." Maşallah aranız çok iyi. " Bir yaptı ellini." Bir kere bana böyle davranmadın."
Tek kaşım usulca havalandı." Neden acaba?"
Hüzünlü baktı gözleri. Neden böyle oldu şimdi bu kız?" Demek kız kardeşin."
Buz gibi baktım gözlerine." Öyle."
İki kaşı hayal kırıklığı içinde havalandı. Konuşmak istedi, konuşamadı. Önüne baktı sadece. Aklına ne geldiyse gözleri bana döndü." Ne diye geldin sen?"
Buz gibi bakışlarımız aramızda gidip geldi." Ne o rahatsız mı oldun?"
Düşünmeden cevap verdi." Oldum. Yıllardır gelme sonra bir anda kalk gel." Burada olmamdan rahatsızdı. Rahmi albayın tüm sevgisini bana vereceğini düşünüyor ve ilgisini. Kıskançlık yine damarlarından akıyordu. İlgi ondan alıp bana verilecek korkusu. Yıllar bir insanı hiç mi değiştirmez? Değiştirmiyor demeki.
Sabiha kollarım arasından çıkıp masaya oturdu. Meraklı gözler beni buldu. Yıllarca gelmeyip şimdi neden geldiğimi merak ediyorlardı. Kitabı masadan alıp Suskuna uzattım. " Benden bu kitabı istemiştim ya onun için geldim." Ensemi kaşıdım. Dünya'nın en saçma bahanesi kesinlikle." Getiriyim dedim kitabı."
Kitabı elimden alıp kapağına baktı. Sessiz cümlesi vardı on yıl önce istedim senden bu kitabı.
Altan baktım. Kafamı hafif önüme eğdim." Şimdi aklıma geldi Suskun abi." Ellerimi saçlarıma atıp karıştırdım. " Neyse ben gidiyim artık."
Arkamı tam dönmüş gidiyordum ki ensemden tutup kendisine çevirdi. Kaşı masayı gösterdi. Otur şuraya.
Altan altan baktım. Boyu çok uzundu anca böyle bakabiliyordum. " Gidiyim ben Sus..." Bakışlarını görünce yutkundum. " Oturuyum en iyisi ben." En yakında bulunan sandalyeye yürüdüm.
Murat kocaman bir kahkaha attı." Sen Suskun abiden korkuyor musun?"
Yandan Suskuna baktım aynı şekilde bana bakıyordu. Sessim ürkek çıktı." Yok canım." Korkuyorum valla. Adamda bir bakış var. Konuşmadan altına yaptıracak cinstendi. Suskunun iki kaşı usulca havalandı. Bir adım attı." Tamam ya korkuyorum." Durdu ondan nadir görülen bir şekilde hafifçe tebessüm etti.
Sabiha hayretle araya girdi." Siz nasıl anlıyorsunuz ya ?"
Hepimiz aynı anda konuştuk." Gözlerinden."
Gözleri hayretle aramızda gidip geldi. Konuşma yolunu geçtik telepadi ile adamla anlaşıyoruz.
Sabiha çekinerek konuşmaya devam etti." Şey o konuşamıyor mu? Yoksa dilsiz mi?"
Suskun , Sabihanın yanında ki sandalyeye kuruldu. Bakışları her zaman olduğu gibi donuktu.
Çelik gülerek konuştu." Vala bana altı kelime kurmuşluğu var."
Kumral saçlı adamda konuştu." Bana beş ."
Kumral saçlının yanında oturan koyu kumral saçlı adam konuştu." Bana iki kelime. Onlarda öldürürüm seni ve döverim."
Murat konuştu bu sefer." Bana yedi kelime kurmuştu."
Şahin kırmızı saçlarını savurdu." Rekor bende o zaman tam tamına dokuz kelime kurdu bana."
Gözler bana döndü." Bir kelime sadece."
Suskun ilk defa konuştu. Yıllar sonra sesini duydum. Tok, gür , kalın ve erkeksi bir tonu vardı. Gözleri bende durdu." Yaşa Deniz." Bütün şaşkın bakışlar Suskuna döndü. Bu kelimeyi ölmeyi düşündüğüm anda kurmuştu.
Zihnim yıllar önce ki bir anıyı önüme getirdi.
Hastanede yatıyordum. Vücudumda keskin bir ağrı vardı. Gece rüyamda Derinin diri diri gömüldüğünü görmüştüm. Uyandığımda başımda tüm kızlar vardı. Nefret kusmuşlardı yine. Ağıza alınmayacak sözler söylemişlerdi. Şahin ise bu manzaraya sadece izleyerek bakmıştı. Hepsi üst üste gelince bedenim , ruhum, kalbim dayanamamış kriz geçirmiştim. Krizin etkisi ile kendime zarar vermiştim. En son bayıldığımı hatırlıyorum. Gözlerimi açtığımda hastanede bulunuyordum. Başımda ise Suskun vardı. Rahmi albay şehirde değildi.
Gözlerimden bir bir yaşlar süzülüyordu. Burnumu çektim." Ölmek istiyorum. Bu dünyada yerim yok benim." Ellimi göğsüme attım. Nefes alamıyordum." İnsanlar hep nefret edecek benden." Krizin etkisi altından hala çıkamamıştım.
Gözleri üzerimde durdu. Sehpada baktığım noktaya bir an gözleri değidi. Su bardağına bakıyordum. Ne yapacağımı anlamış olacak ki bardağı sehpadan aldı. Yanıma oturdu. Elleri saçlarıma kalktığı anda geriye kaçtım yataktan. İlk defa konuştu benimle. " Yaşa Deniz."
Başımı iki yana salladım ağlayarak." Ölmek istiyorum, yaşmak değil." Doğru düşünemiyordum. Yerimden hızla kalkıp açık cama doğru koştum. Atlayacaktım. On dört yaşında beynim kaldırmıyordu bu kadar acıyı. On üç yaşıma kadar orada kaldığımda acımı fark etmeye fırsatım olmadı. Daha doğrusu acımı yaşama fırsat dahi vermemişlerdi. Kurtarıldıktan sonra acımı fark etmiştim. Beynim aynı anları önüme getirip durdu. Gerçek dünya ile kafamda kurduğum dünyanın çok farklı olduğunu çok acı şekilde ögrenmiştim.
Cama ayağımı attığım anda iki kol tarafından tutulup geri çekildim. Bedenim yere düşerken ağlayışlarım arasından feryatlar yükseldi. Korkuyla geriye kaçtım." Dokunma bana. Zarar vermeyin artık bana." Krizin etkisi ile hala soğuk odada kaldığımı düşünüyordum. " Yoruldum. Canım acıyor. Öldürün beni ne olur ."
Suskun iki dizinin üzerine çöktü. Elli bana kalktı . Korkuyla geriye kaçtım. Sırtım dolaba gelince durmak zorunda kaldım." Ölmek istiyorum. İşkence yapmayın artık bana. " Ellerimi gözlerime bastırdım." Çocuklarımın yanına gitmek istiyorum." Ellerimi gözlerimden çekip Suskuna baktım." Öldür beni ne olur. Ben yapamıyorum. Dayanamıyorum artık. Canım çok yanıyor benim."
Suskun ilk defa çaresiz baktı. Gözleri dolu dolu baktı bana. Ellini uzatmak istiyordu ama olmuyordu. Her zaman bir çözüm , yol bulan o adamın şimdi ellinden hiç bir şey gelmiyordu. İçli bir nefes verip ellerini birbirine kenetledi." Yaşa Deniz."
Başımı usulca salladım." Doğru. Bana kurduğu tek kelime buydu." Gözlerimiz birbirinden kopmadı. Benim için konuşmuştu o gün. Belki konuşmasaydı kendimi öldürebilrdim. O gün krizin etkisi ile doğru düşünememiştim. Elli kolu bağlanmıştı o gün ne bana dokunabildi nede teselli edebildi sadece tek bir cümle söyledi. Yaşa Deniz. " Eyvallah abi."
Başını sallamakla yetindi.
Rahmi albay bana döndü." Demek gelmeye karar verdin artık."
" Kitap içi..."
Ellini kaldırıp susturdu beni." Seni tanıyorum Deniz. Buraya kitap için gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Yıllardır gelmeyip şimdi neden geldin?"
Başımı öne eğip ellerim ile oynadım." Belki de artık bir ailem olmasını istiyorumdur baba." Ellerimi sağa sola çekiştirdim. Gözlerim Murat'a döndü." Sevgiden uzak durmak saçma geliyor artık. Bir gün elbet öleceğiz. Son nefesimde bile olsa sevdiğim insanlara sevdiğimi söylemek zorundayım." Yerimden usulca kalkıp Rahmi albayın önüne geldim. Ellini tutup öpüp alnıma koydum. Ellimi bırakmadı." Seni seviyorum baba." Gözünden bir damla yaş süzüldü. İlk defa ona seni seviyorum demiştim. Yere çöktüm. Elline yanağımı yasladım. Elleri bir kez daha titredi. Saçlarıma dokundu. Yıllardır içimde tuttuğum kelimeler akıp gitti." Ben seni hep sevdim baba. Ama korktum sanada zarar verirler diye korktum. Senden başka kimsem yoktu ki benim. Seni de kayıp etmek istemedim. "
Bir damla yaş daha süzüldü tam yanağıma düştü göz yaşı." Evlat. Kurban olurum ben sana." Saçlarımı uzun uzun okşadı. Gözlerimi kapattım. Yıllardır hasret kaldığım şefkati hissettim. Gözlerim doldu. Akmadı ama göz yaşlarım. " Ben seni hep anladım evlat. "
Sessim kısık çıktı." Özür dilerim seni kırdıysam."
" Babalar evlatlarına kırılmaz. Biliyorum evlat. Böyle olmayı sen istemedin." Saçlarımın arasına derin bir öpücük kondurdu. " Benim güzel Denizim. Güzel kızım." Kafamı usulca kaldırdım. Gözlerime baktı." Sevgi yakışmış gözlerine."
Gülümsedim. Yanımda Şahin bitti. Kıskanç yemin ederim. Beni hafif kenara itip Rahmi albayın diğer ellini tuttu." En çok beni seviyorsun dimi baba?"
Derin bir nefes verdi Rahmi albay." Hepiniz yeride ayrı bende. Birinizin yerini diğeri dolduramaz."
Şahin beni daha çok itti." Ulan Şahin vururum seni kızım!"
Çirkef modunu aktif etti." Kıskandın dimi? En çok beni seviyor." Yerinden kalkıp çocuk gibi dil çıkardı bana." Kıskanç köpek."
Ve o malum kavga anı başladı. Önde o arkasından ben koştum. Taşı kafasına attım eğilerek kurtuldu. Aynı şekilde taş alıp attı bana. Kafamı eğerek kurtuldum.
Bahçenin kenarında duran saksılara uzadık aynı anda. Latif bağırdı." O saksılar sizden değerli." Saksıları bırakıp alınmış gözlerle Latife baktık." Ne ? Öyle. Kaç yıldır saksılar içinde ki çiçekleri büyütmeye çalışıyorum."
Yüzüme yediğim yastık ile afaladım. Şahin pis pis sırıtarak bana bakıyordu. Dişlerimi sıktım. Silahımı belimden çıkartım." Bittin Şahin bu sefer kesin bittin." Ayağına ateş ettim.
Silahını çıkartıp ayağıma doğru sıktı. " Kimin bittiğini göreceğiz biraz sonra Özal."
Kumral saçlı adamın sesi geldi." Birbirlerini öldürecekler."
Çelik bıkkınlıkla cevap verdi." Öldürmezler. Her zamanki halleri." Saatine baktı." İki dakika veriyorum."
Bu sırada Şahin ile resmen birbirimizi kurşun yağmuruna tutuyorduk.
Rahmi albay da bıkkın konuştu." Yan yana gelince hala çocuk gibiler."
Bağırdım masaya doğru." Çocuk olan senin bu kızın?"
Çirkef durur mu? Durmaz." Sensin be çocuk."
" Sensin." Dedim.
" Sensin." Dedi.
" Sensin. Küçük ağlak bebekten farkın yok."
Kafasına gelen kurşundan son anda kurtuldu. Sarıdan kırmızıya çalan gözleri tamamen kırmızı renge dönmüştü." Asıl sensin be . Yeni doğan bebek bile senden daha akılı." Durdu bir an." Özal biliyor musun? Yetimhanede ki Tugba doğurmuş."
Merakla baktım." O ne zaman evlendi?"
Çeliğin sessi geldi." Ve iki dakika sonra Deniz ve Alev."
Aynı anda yerimizden çıkıp birbirimize yürüdük." Evlenmiş hemde kimle biliyor musun?"
Yan yana gelince masaya doğru geçtik." Kimle?"
" Şu okuldaki sıska , cilli Nasuh varya onunla ."
Ağzım hayretle açıldı." Lan bunlar hani nefret ediyordu birbirinden?" Öyle biliyordum.
Sandalyeye oturduk. Kollarını masasaya yaslayıp bana eğildi." Kızım ne nefreti? Öyle gösterdiler sadece kaç defa tuvalette bastım ben bunları."
Koyu kumral saçlı adam girdi araya." Bu ne garip saçma sapan bir arkadaşlık?"
Açılan ağzımı elimle kapatım." Yuh anasının kör nikahı artık." Rahmi albaya göz ucuyla baktım." Kusura bakma baba." Şahin'e tekrar döndüm." Şunlara bak tuvalet köşelerinde neler yapmışlar." Bir bardak rakıyı doldurup önüme koydu. Yerimden kalkıp Murat'ın yanına oturdum. Masanın altından elli bacağımı buldu. Mavi uzun elbisemi yukarıya doğru çekti. Çıplak bacağıma avuç içini yasladı. Ne yapıyorsun adlı bakışımı attım. Rahmi albaya baktı sonra tekrar bana. Masayı gösterdi. Uzun bir örtü vardı. Belimden aşağısı görünmüyordu ama her an Rahmi albay görürse hiç hoş şeyler olmazdı. Mesela en küçük ihtimal topuğuna sıkardı. Ölümü göze aldığı belli oluyordu aldırmadım.
Şahin dedikodu yapmaya devam etti." Çocuğu da evlenmeden yapmışlar zaten."
Diğerleri bu konuşmayı sessizce dinliyordu. Kumral ve daha kumral beyler bana merakla bakıyordu." Kusura bakmayın tanışamadık." Ellimi kumral adama uzattım." Deniz Özal."
Gülümseyerek ellimi tutup salladı." Memnun oldum Deniz. Sonunda seninle tanışmak nasip oldu. Arda ben."
Ellerimiz ayrıldı. Daha koyu kumral beye uzatım ellimi. Anında tuttu kocaman gülümsedi." Yılların gizemi sonunda çözüldü. Ramazan bende."
Ellerimiz ayrıldı." Tanışmak bugüne kısmetmiş demek." Masada dört sandalye boştu. Garip olan boş olması değil önlerinde tabak ve yemek olmasıydı. Başka kişilerde mi gelecekti?" Diğer dört kişi nerede?" Masaya ağır bir sessizlik çöktü. Yanlış bir şey dedim galiba." Yanlış bir şey mi dedim?" Merakla baktım hepsine.
Çelik rakı bardağını kafasına dikip tek dikişte hepsini içti. Yüzünü hafif buruşturup konuştu." Hayır demedin. Dört kişi şehit düştü." Masayı gösterdi." On kişiden altı kişi kaldık sadece."
Sessiz bir cümle döküldü dudaklarımdan." Vatan sağolsun."
Latif yemekleri önümüze itelledi." Onlar aramızda." Ellini kalbine koydu." Burada yaşıyor onlar. Buramda." Sandalyelere dolu dolu baktı. Gözlerini ardı ardına kırpıştırdı." Ölmedi onlar burada sadece konuşamıyorlar. İzliyorlar bizi." Bazen deli olmak daha iyiydi galiba. Bazı anlarda Latif gibi olmayı çok isterdim. Hayata ne yaşadıda bu noktaya geldiğini de merak ediyordum. Lakin soramıyorduk. Rahmi albay sormamıza izin vermiyordu.
Sessizlik kuruldu. Murat çaktırmadan yemeklerimden yiyip önüme itelledi. Rakımdan da bir yudum aldı.
Çelik yeni bir bardak rakı doldurdu. Şahin rakı bardağını havaya kaldırdı." O zaman bugün şehit düşen dört kardeşimize içiyoruz." Bardaklar aynı anda kalkıp havada tokuşturduk.
"Hemşirem sen içmiyorsun."
Dudaklarına ilerleyen bardak tuttan elli havada kaldı. " Niye ya?"
" Sana zararlı hemşirem yaran tam iyi değil."
Bıkkın bir bakış attı." Anne gibi dırdır yapmaya başladın yine."
Rakımdan bir yudum aldım." Sus kız. Söz dinle." Dik dik baktım. Kocaman oflayıp bardağı masaya bıraktı. Gülümsedim." Aferin söz dinle böyle."
Suskun yerinden kalktı. Bir dakika sonra ellinde çilekli süt ile geldi. Boş bardağa sütü döküp Sabihanın önüne bırakıp aynı yerine kuruldu.
Masada sohbetler döndü. Rahmi albay herkes ile tek tek konuştu. Ramazan ve Ardada bizim gibi askerdi. Ramazan Şırnak'ta görev yapıyordu. Arda ise Hakkari bölgesinde. Yemek için gelmişlerdi. İkisinin ardı ardına meraklı soruları oldu bana. Cevaplayabildiğim kadar cevapladım.
Üçüncü bardağıma geçiyorken Murat kullağıma eğildi." Bugün çok içmesen olmaz mı yavrum?"
Bardağı masaya bıraktım." Tamam aşkım."
En güzelinden gülümsedi." Aşkım diyen ağzını gözünü yerim senin." Bacağımda bulunan elli sıkılaştı.
Cüretkar baktım." Yesene."
İki kaşı usulca havalandı. Gözleri dudaklarıma kaydı." Şu yemek bir bitsin varya asıl o zaman ziyafettim başlayacak."
Masanın altından ellim aletinin üzerine durdu. Yüzü anında kırmızı renge dönmeye başladı. Kulağına yaklaştım." Sabırsızlıkla bekliyorum bebeğim." Rahmi albayın bu tarafa bakmadığına emin olunca boynuna küçük bir öpücük kondurup çekildim. Bu yaptığımı sadece Çelik gördü. Siz varya siz bakışını gülerek atıyordu bize.
Murat hala aleti üzerinde duran ellime uzanıp tuttu. " Rahmi albayın yanında yoldan çıkarma beni."
Küçük bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan. İçli bir nefes eşliğinde baktı gülüşüme." Dayak yemeni bir kez daha izlemek zevkli olurdu."
Gülüşü anında soldu. Kafasını yukarıya kaldırıp küçük bir sabır çekti.
Ramazan'ın sessi geldi." Kardeşim siz sevgili misiniz?"
Ciddi haline büründü Murat." Öyleyiz Ramazan."
Arda hafif kayan ağzı ile konuşmaya çalıştı." Sevgili olduklarını anlamak için salak olmak lazım lan. Murat'ı gülerken belki de ilk defa görüyorum." Kelimeler ağzı içinde yuvarlanıyordu. " Adamı yıllardır tanıyoruz bir kere şöyle gülerken görmedik."
" Demek güldürecek bir kişi varmış kardeşim." Dedi Çelik.
Şahin sinsi bir bakış attı bana. Sakın bakışımı attım. Takmadı." Özal'ın da Karasudan pek bir farkı yok." Kafes dövüşü günümkü hallimi taklit etti." Muraaat sakinleşsek."
Sinirle gözlerimi yumdum. O günden beri benimle baya dalga geçiyordu. Sakin olmaya çalıştım ama olmadı. Kaşığı alıp tam kafasına attım gülerek eğdi kafasını. " Sus Şahin be. Sus artık."
" Asla ellime düştün bir kere."
Çelik sagolsun beni destekledi." Ne var kızım bunda? Sevgilisine cilve, naz yapmayacakta kime yapacak?" Eğlenen bakışları bana döndü." Hem o gün baya tatlı olmuştu."
Rahmi albay tüm siniri ile araya girdi." Susun lan! Bir de yanımda anlatıyorsunuz." Ters bakışları hepsinin üzerinde gezindi.
Sabiha çekinerek araya girdi." Ne var ki bunda Rahmi amca? Sonuçta bir gün evlenecek kızların. Hem baksana ne güzel seviyorlar birbirlerini." Ellini yanağına yaslayıp alık alık baktı Murat ve bana ." Onların ilişkisini çok beğeniyorum ben."
Rahmi albay yutkundu." Evlenmek mi?" Şahin ve beni gösterdi." Küçük daha bu ikisi. Evlenemezler."
Çelik, Şahin ve bana eğlenerek baktı." Bunlar mı küçük?" Cebini gösterdi." Küçülsünlerde cebime girisinler bari."
Şahin , Çeliğin kafasına şaplak geçirdi." Sus be ! Babam küçük diyorsa küçüğüzdür." Rahmi albaya en sevgi dolu bakışlarla baktı." Ben hep senin yanında dururum babam. Bu ikisi bir seneye kalmaz evlenir."
Rahmi albay kalbini tuttu. Evlenme düşüncemiz bile adamı darlıyor." Sus evladım. Kalpten gideceğim şimdi." Yandan kolonya alıp bileklerine sürdü, yetmedi bileğini Ramazan'a uzattı. Ramazan uzatılan bileği ovuşturdu. Murat'ın evlenme düşüncesine balta vuran Rahmi albay şoku.
Yandan baktım. Sıkıntılı nefesler verdi. Kulağıma yaklaştı." Yavrum ben seni kaçırsam olmaz mı?"
Anında kaşlarımı kaldırdım." Olmaz. Baba evinden telli duvaklı çıkmalıyım. Her şey usulüne göre olacak."
" O zaman her bir adımda topuğuma bir kurşun sıkılacak anlaşılan." Dertli bakışları topuğuna eğildi." Yapacak bir şey yok birader sevdamız için katlanacağız artık."
Güldüm bu haline. Aşırı dertli duruyordu. Kıyamam ya. Koca yüzbaşı ol. Tüm düşmanların korkulu rüyası ol. Bir lafı ile insanları dize getir. Tüm imkansızları ,imkanlı kıl ama gel gör ki bir baba yüzünden ellin kollun bağlansın. Yüzbaşı Murat Karasu da olsan hayat zorluyordu işte ne yaparsın.
Rahmi albay hala dertli dertli bileklerini ovuşturma derdi içindeyken Murat'a tekrar yaklaştım. Yanağına usul usul iki üç öpücük kondurdum. Bacağımda bulunan elli daha da sıkılaştı. Kullağına yaklaşıp önce derin bir nefes eşliğinde kestane kokusunu içime çektim." Gülüşünü öpmek istiyorum."
Kafasını çekip gözleri gözlerime öyle daldı ki zaman durdu, sesler durdu tek gözleri ve o kaldı. " Yemek bitsin öp istediğin kadar. Şu hayata yüzümü güldüren tek kişisin." Avuç içimi yanağına yasladım. Huzurla baktı. Yakışıyordu. " Sev beni hep böyle olur mu?"
" Severim." Yüzüne yaklaştım." Bundan sonra uzak durmak yok. Yanındayım." Gülümsedi. Çaktırmadan baktım diğerlerine bakan yoktu hızlıca dudağına küçük bir öpücük kondurup çekildim." Gülüşünü öpmeyi çok sevdim." Gülüşünü seviyordum. Çok gülmüyordu ama ne zaman gülüşünü öpmeyi çok sevdim dedim o günden sonra daha çok gülmeye başlamıştı yanımda. İstediğime ulaşmıştım. O gülsün yeterki öperim her defasında büyük aşkla.
Ben Deniz Özal bir adamın gülüşünü çok sevdim. Gülüşünü öpmeyi, gülüşü içinde kayıp olmayı çok sevdim.
Büyük aşkla birbimize bakarken Şahin bu sırada şarkı açmıştı. En derinlerden Gönül aldırma nağmeleri sardı bahçeyi. Bardakları kaldırıp şarkıya eşlik ettik hep beraber.
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma
Görmek istersen denizi
Yukarıya çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma
Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Mahpus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma
Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül aldırma.
Tam şarkı bitterken silah sesleri sardı etrafı. Ardı ardına kurşunlar üzerimize yağdı.
Murat bellimden kavradığı gibi aşağıya çekti beni. Bağırdı." Saklanın!" Aynı anda silahlarımız ortaya çıktı. Bir kez daha bağırdı." Dikkatli olun!"
Sabiha ya bakmaya çalıştım." Sabiha iyi misin?"
Korku dolu sesi geldi." İyiyim."
" Bunlar kim lan?" Dedi Çelik.
Ardı ardına kurşunlar yağmaya devam etti üzerimize. Murat ve Suskun aynı anda yerlerinden çıkıp çitlerin oraya yürüdüler. Bahçenin kenarında duran büyük tahta kutuyu önlerine siper edip ateş etmeye başladılar.
Karanlığın içinde ardı ardına kurşunlar gelmeye devam ediyordu. Masanın altından sürünüp Sabihanın yanına geldim. Ellerini başının arasına almış ağlayarak duruyordu. Kollunu tuttum. " Şahin , Çelik koruyun bizi." Sabihayı tutup kendim ile beraber yürüttüm. Arakama ateş ede ede eve doğru yürüdük. Sabihayı arkama aldım. Tek bir kurşunun bile ona gelmesine izin veremezdim. Kurşunlar özellikle bana geliyordu.
Çelik bağırdı." Denizi öldürmeye çalışıyorlar."
Anlaşılan Sansar son olayda bana çok sinilernmişti. Evin kapısının içinden girdik. Sabihayı tutup en arka odaya götürdüm.
Korkuyla koluma yapıştı. " Neler oluyor Deniz?"
Duvarda ki dolaba yürüdüm. Dolabı kenara çektim. Gizli kapı önüme çıktı. Bir gün ne olur olmaz diye evin bazı kısımlarına gizli odalar yaptırmıştı Rahmi albay. Sabihanın kollundan tutup aşağıya doğru inen merdivenlerden indirdim. Önüme çıkan kapının kenarda şifresini girdim. Kapı anında açıldı. İçeriye girdim.
Sabihayı koltuğa oturtum. Yüzünü kavradım. " Korkma burada kal ben gelene kadar. Eğer gelmez isem."
Ağlaşları daha da artı." Gel Deniz. Tek bırakma beni burada."
Sessim soğuk ve kendinden emin çıktı. Şuan duygusallığa yer yoktu." Eğer üç saat içinde gelmez isem kapının şifresi." Duvarda sıra sıra dizilmiş kitapları gösterdim." Kitaplardan birinin içinde altı çizili bir rakam var onu bul. Korkma Sabiha soğuk kanlı ol. " Gözlerinin içine baktım." Tamam mı?"
Ağlayarak başını salladı. Yerimden kalktım. Duvara yaklaştım. Ellimi duvara koydum. Sensör ellimi taradı sonra duvar açıldı. Önlem için Rahmi albay odaya silahta koymuştu. İleri görüşlü adam vesselam. En iyi silahları aldım. Bir tane de keskin nişancı silahı aldım. Yanda duran asker kıyafetini giyindim hemen. Yedek kıyafetim vardı. Sağıma soluma sarjörleri taktım. Ellimi duvara tekrar koydum. Sensör ellimi taradı. Duvar kapandı. Eski haline geldi.
Koşarak çıktım odadan. Kapısını kapattım anında kilitlendi. Merdivenleri hızlı adımlarla çıktım. Dolabı tekrar eski hâline getirdim. Korumak zorundaydım onu. Canına zarar gelmemeli.
Koşarak bahçeye çıktım. Şahin'e yaklaştım." Şahin." Ellimde ki büyük silahı attım. Havada kaptı. Diğerlerinede silahlar verdim. Bir kaçta şarjör verdim hepsine. " Rahmi albay nerede?"
" Latif güvenli yere aldı. Sorun yok." Dedi Çelik.
Işığa nişan alıp ateşledim. Karanlığa büründük. Onlar karanlık içinde ateş ediyordu biz ise aydınlık içinde olduğumuz için açık hedef haline geliyorduk. Şimdi durumlar eşitlendi.
Büyük Çınar ağacına tırmandım. Oradan ise evin çatısına atladım. Yere uzandım. Keskin nişancı silahı ayarladım. Gece görüşünü taktım. Etrafı taradım. Ramazan ve Arda masayı yan yatırmış ateş ediyorlardı. Şahin agacın arkasında duruyordu. Çelik ise önüne bahçede duran küçük masayı siper etmişti. Murat ve Suskun yan yana duruyordu. Silahın namlusunu karanlığa çevirdim. Ellim tetiğe gitti. Agacın ve arabaların arkasına saklanmışlardı. Nefesimi tuttum. Agacın arkasından bir piç kafasını hafif uzattı tetiğe bastım. Tam isabet.
Ramazan bağırdı." Bunların sayısı kaç lan?"
Şahin küçük bir kahkaha attı." Aptal herifler. Bize bu kadar az adam ile gelmeleri aptalık."
" Az mı?" Dedi Arda.
Bir kez daha güldü Şahin." Eh işte bize göre az. Otuz kişi rahat vara benziyor."
Karanlığın içinde agacın arkasından kafasını çıkartan başka bir piçin kafası daha çıktı. Ellim tetiğe gitti. Nefesimi tuttum kafası tamamen çıkınca tetiğe bastım. Tam isabet.
Çelik eğlenerek bağırdı." Asıl eğlence bu kardeşler. Hep beraber çatışmaya girdik daha ne olsun."
Suskun ve Murat yerlerinden temkinli adımlarla çıktılar. Biraz daha ilerlediler piçlere doğru. Yan yana olunca muhteşem bir ikili oluyorlardı kesinlikle.
Bir kişiyi daha göze kestirdim. Arabanın tam yanında durmuştu. Dürbünü ayarladım. Tam alnına ayarlayınca tetiğe gitti ellim ve bastım. Tam isabet. Nefesimi verdim. Aynı anda kurşunlar benim tarafıma geldi. Yerimde dönerek çatının diğer tarafına geçtim.
" Ramazan ve Arda çıkın oradan." Adamlar onların tarafına ateş ediyordu." Orada olduğunuz anlamış olmalılar."
Kurşunlar benim tarafıma gelmeye devam edince. Çatıdan sürünerek aşağıya indim. Şahin'in yanına vardım. Sırt sırta verdik.
" Uzun zaman olmuştu beraber savaşmayalı." Dedim.
Şarjörünü değiştirmek için hazırlık yaparken ateşledim. Şarjörü hızla değiştirdi." Özledin benimle sırt sırta savaşmayı dimi Özal?" Dudaklarını dişleyip bıraktı." Savaşırken daha seksi oluyorsun Özal."
Güldüm. " Seninle savaşmayı her daim sevdim Şahin." Ardı ardına ateşledik. " Ortam karanlık bundan faydalanabiliriz. Murat ve Suskun önden baskı uyguluyor bizde yanlardan uygulayalım."
Agaca sırtını verdi." Karanlık içinde kayıp olalım diyorsun ha bebeğim?" Başımı salladım." Çelik, Ramazan ve Arda koruyun bizi."
Birbirimize baktık. Gözlerimiz yeterince konuştu. Aynı anda başımızı salladık. Ben önden gittim o arkamdan beni koruyarak geldi. Bahçenin kenar kısmından atladık. Yere eğile eğile ilerledik. Bahçenin ormana bakan tarafından atların olduğu ahıra doğru koştuk. Buradan ormanın diğer kısmına gidebiliyorduk. Bu sayede arkalarından ve yanlarından baskı uygulayabiliriz.
Ahırı geçip ormana daldık. Şahin ile son kez göz göze geldik. Ellim ile arka tarafı gösterdim. Ellini kaldırıp yanları gösterdi. Başımızı sallayıp ayrıldık. Ormanın arka tarafına tam adamların arkasına yöneldim. Şimdi açık hedef halindeler. Aptallar bizim yerimizde bizi yenecekler.
Agacın arkasına geçtim. Ardı ardına tetiğe bastım. Adamlar daha ne olduğunu anlamadan altı adam yere düşüp ölmüştü bile. Üçü ben üçünü de Şahin.
" Ormanın içinde birileri var!" Dedi piçin biri.
Konuşan kişiyi tam alnının ortasından vurdum. Bu sırada Murat ve Suskunda yaklaşmıştı. Dört bir yandan çembere aldık hepsini. Ne tarafa ateş edeceklerini düşünürlerken bir bir indirdik hepsini.
Çelik ve Ramazanda temkinli adımlarla geliyorlardı. Arda arkada kalıp bizi koruyordu.
Piçler dört bir yana ateş etmeye çalışıyorlardı. Onlar karanlık içinde saldırmayı biliyorsa biz karanlığın ta kendisiydik. Yerde takla atıp başka agacın arkasına geçtim. Salaklar biraz önce durduğum agacın arkasında sanıyordulardı beni.
Ardı ardına üç kişiyi daha indirdim. Beş kişiyide diğerleri indirdi. Sansara bak. Nasıl sinirlediyse koca birlik gönderdmiş ama bilmiyor ki yedi kişi ile elli adama bedeliz biz. Rahmi albay yetiştirdi hepimizi. Nişancılıktan tut dövüş , karanlığın içinde saklanma , savunma ve daha nice şeyde çok iyi yetiştirmişti bizi. Adam daha ne olduğunu anlamadan götündeki donu alırdık.
Ardı ardına baskı uyguladık. Hepsini tek tek indirdik. Sürekli yerimi değiştirdim. Onlar eski yerime ateş ederken ben çoktan başka bir noktaya geçmiştim bile.
Silah sesleri bir süre sonra sustu. Temkinli adımlarla yaklaştım. Murat , Suskun , Şahinde yerlerinden temkinli adımlarla çıktılar.
Yerde can çekişen bir terörist silahını Şahin'e doğru kaldırmıştı anında imha ettim. Bu yaptığım iyiliği Şahin hiç bir zaman bilmeyecekti. Tam arkamda silah patladı. Kafamı çevirip baktım. Şahin elli havaya kalkmış tam bana sıkmaya hazırlanan teröriste sıkmıştı.
Kırmızı dudakları en çekici hâliyle kıvrıldı." Harikayım her zaman olduğu gibi." Kendini övmese şaşarım. Silahın ucuna üfledi. Karanlıkta bile kırmızı gözlerinin tekini bana kırptığını gördüm.
Eyvallah diyerek başımı salladım.
Diğerleri ölen piçleri kontrol ediyordu. Murat tam ölmemiş bir teröristin başında duruyordu.
Adamın üzerine oturmuş yakasını tutup yüzüne yumruk geçirdi." Kim gönderdi lan sizi?"
Piç zorlu bir nefes aldı." Sansar gönderdi." Şaşırmadım.
Burnundan soludu Murat." Ne için?"
Piç zorla yutkundu. Ellini omzundan ki yaraya bastırdı. Acı bir inilti döküldü dudaklarından." Denizi almak ve sizi öldürmemiz için."
Murat adamın yaralı omzunu tutup sıktı. Adam çığlık çığlığa bağırdı." Denizi ne yapacak?"
Adam acı içinde depindi. Zorla konuştu." Ait olduğu yere dönecekti. Dava uğruna savaşmak için istedi."
" Onun yeri benim yanım lan!" Adamın yüzüne sert bir yumruk daha indirdi. " Savaşacağı tek şey benim vatanım!" Bir yumruk daha indirdi.
Adam yumrukların etkisi ile kafası geriye düştü." Onun ailesi burası değil. Ver onu bize Murat Karasu çok can yanacak onun yüzünden en çokta onun canı yanacak." Zorlu bir nefes aldı." Sansar daha fazla sinirlenmeden verin onu bize."
Murat için bu son damla oldu. Adamın boynuna sardığı atkıyı alıp ağzına depti. Dizini adamın tam omzuna bastırdı. Ardı ardına yumruklarını indirdi." Onun ailesi benim lan ! Onun yanı da benim yanım." Sessi o kadar öfkeli ve ürkünç çıkıyordu ki. " Kolaysa gelin alın lan onu benden! Beni öldürmeden kimse alamaz." Adamın yüzüne o kadar sert vuruyordu ki oluk oluk kanlar akıyordu adamın yüzünden. Bir süreden sonra gözleri kapandı adamın. Ellini götürüp şah damarına koydu. Bekledi bir süre ." Ölmüş amcuğını kızgın demirin yarağını soktuğumun piçi."
Çelik etrafa göz gezdirdi." Bu kadar adam ile Denizi almaya mı gelmiş bu piçler?"
Şahin yandan kafasını uzattı." Kimse alamaz benim Özal'ımı. Vermem kimseye seni."
Murat adamın üzerinden kalkıp yanıma geldi. " Seni kimsenin almasına izin vermem. Tüm Dünya karşıma geçsin vermem seni."
" Sizi öldürmeye gelmişler."
Yüzümü kavradı." Sakın Deniz sakın. Sevgin yüzünden zarar geleceğini düşünme. Sevgi zarar vermez be yavrum. " Alnını alnıma yasladı." Onlar şerefsiz, piç kurusu ise senin bunda suçun yok."
Çelikte yanımıza geldi." Öyle ya. Evel Allah hepsinin üzerinden geliriz." Saçlarımı karıştırdı." Sen hep bu gecede ki Deniz gibi kal. "
Şahin'e baktım. Silahı havaya kaldırdı." Hiç bakma öyle. Seksi hallerini görmek için yanında duracağım sadece." Gözlerini kaçırdı." Yoksa senin yüzünden ölmeye niyetim yok."
Murat' ın telefonu çaldı. Cebinden telefonunu çıkartıp aramayı açtı. Karşı tarafı dinledi her saniyede kaşları çatıldı dudakları arasından küfürler çıktı. " Sercan , Deryayı alıp Rahmi albayın evine gelin." Bir süre daha dinledi. Öfkeyle bağırdı." Kalk gel lan! Siktirme bana belanı." Telefonu kapatı.
" Ne oldu Murat?"
Ellini yüzüne atıp sıvazladı. Söyleyip, söylememek arasında kalıyor gibiydi. Derin bir nefes verdi." Tek bize saldırı olmamış. Sercan ve Deryayada saldırı olmuş."
" Ne ?" Zarar gelmiş miydi onlara? Murat'a korkarak baktım.
" Hiç bir şey olmamış merak etme. Sadece..."
Tişörtünü tuttum." Ne sadece Murat?"
" Kurşun Sercanın omzunu sıyırıp geçmiş. Durumu iyi ama."
Aklıma kartal timinin geri kalanı geldi." Murat ya kartal timinin geri kalanınada saldırı düzenlemişlerse?" Yapar mıydı? Yapardı. Sansardı bu. Canımı yakmak için herşeyi yapardı.
Murat telefonunu çıkartıp herkesi tek tek aramaya başladı. Çelik, Ramazan ve Arda ölü cesetleri toplamaya başladı tek bir noktaya. Suskun telefon ile bir şeyler yapıyordu.
Ellim kalbimde Murat'ın telefon konuşmalarını bekledim. Lütfen Allah'ım kimseye bir şey olmasın lütfen. Benim yüzümden kimse zarar görmesin artık.
Değişmeye karar veriyorum. Akşamında başıma gelen olaya bak. Sansar resmen mutlu olduğum her anı zehir etmek için uğraşıyordu. Mutlu olduğum bir anı daha mahvetmişti. Mutluluk sana haram Deniz der gibi. Mutlu olmaya hakkın yok diyordu. Bu saldırı açık açık bunu gösteriyordu. O ölmeden mutluluk gerçekten haram bana.
Murat'ın telefon konuşmaları bitti. Merakla, korkuyla baktım. Nefesimi tuttum." Sakin ol kimseye bir şey olmamış." Düşünceyle yüzünü sıvazladı Murat." Bu piç kurusu seni mutlu eden şeyleri yok ediyor sadece ve senin olduğun yerlere saldırıyı düzenliyor özellikle." Bir süre durdu." Senin yanında bulunan insanları yok etmeye çalışıyor. "
" Yani?" Dedi Çelik.
" Yanisi şu kardeşim. Deniz kimi severse , Deniz'in yanında kim durursa onu yok etmeye çalışıyor." İleriye doğru yürüdü." Gelin benimle Derya ve Sercan geldikten sonra ilerleyeceğimizi adımları anlatacağım."
Arkasından yürüdük.
Bir saat sonra...
Sercanın yarası iyi durumdaydı. Allah'tan Sercan ve Derya beraberlermişte adamların hakkından gelmişler.
Suskun ve Çelik önünde duran bilgisayardan tarama yapıyorlardı Sansarı bulmak için. Adam her gün yer değiştiriyordu. Nerede olduğunu bilende kimse yoktu. Sabit bir konumda asla durmuyordu. Buda onu bulmamızı zorlaştırıyordu.
Murat ellinde tutuğu dosyaya göz gezdirdi. Aklında bazı planlar geçtiği belli oluyordu ama tam nasıl ilerleyecegine karar verememiş gibiydi. Dosyayı önüne attı." Aklımda bir kaç plan var ama bunun için bir iki kişi ile irtibata geçmem gerek."
" Kimler ile?"
Şakaklarını ovuşturdu." Eskiden bu işlerin içinde olan çok iyi bir adam vardı." Bilgisayarı önüne çekip bir iki iş ile uğraştı." Şuan ceza evinde. Onunla bir görüşme ayarlayacağım bu sayede Sansar hakkında bilgi bilip bilmediğini ögreniceğim. "
" Bilirse ne yapacaksın?" Dedim merakla.
Geriye yaslandı." Bilirse iyi. Sansarın nerede olduğunu öğrenir ve birliğine adam sokabilirim. "
Ellerimi önde kenetledim." Bunu neden yapacaksın? Daha açık anlat."
" Soktuğum adam sayesinde bir sonraki hamlesini öğrenirim ve bu sayede zarar vermeden kimseye durdurma şansımız artar." Boynunu sağa sola çevirerek kütleti. Kahve gözleri kısılıp duruyordu." Maddem Sansar sürekli yer değiştiriyor. Onu bulmamızı istemiyor o zaman bizde onun planlarını ögrenir onları durdururuz. En uygun anda da öldürürüz."
" Peki kimi sokacaksınız?" Asker sokamazlardı. Devletin emri olmadan yada görev gelmeden böyle işler yapamazdık. Ellimizi kolumuzu bağlayan en büyük noktada buydu. Sansar istediğini yapıyordu ama biz sorumlu olduğumuz bir devlet vardı.
Suskun ile Murat'ın bakışları kesişti. Bu ikisinin kesinlikle aklından geçen planlar vardı. Altan , gizli şekilde yürüttükleri belli oluyordu. " Orasıda bizde kalsın." Soru sormak istedim. Durdurdu." Rahat ol Deniz masum insanlar olmayacak." Masum bir insanı bu yolda harcamayacağını biliyordum.
Rahmi albay düşünceli bir sesle araya girdi." Peki ya Murat bu çocukları nasıl koruyacağız?"
Bir süre konuşmadı Murat. Eliyle yüzünü sıvazladı." Artık kimse tek gezemez." Yine sustu. Bir fikir üretmeye çalıştığı belli oluyordu." Baba gizli eve geçecek hepsi hatta sen bile. Orası güvenli."
" Ne gizli evi?" Dedi Şahin.
Soruya Çelik cevap verdi." Zamanında ne olur ne olmaz diye önlem olsun diye Mura ile gizli bir ev ayarlamıştık." Bilgisayardan başını kaldırdı." Evin ta bir saat uzaklığında özel sensörler döşedim. Kameralar var. Bu sayede araziye yabancı bir giriş olduğunda yada en ufacık bir canlı girdiğinde sensörler harekete geçiyor." Ağzım beş karış açıldı. Çeliğin teknoloji alanında iyi olduğunu bilirdim hatta bu evde ki bir çok gizli odanın şifresini , sensörleri o yapmıştı ama bu kadar yapacağını bilmezdim. Konuşmaya devam etti." Arazinin bir çok noktasında bombalar saklı. Eğer eve yaklaşmaya çalışırlarsa daha eve gelmeden onları havaya uçurma şansımız var. Evin alt kısmında gizli bir geçite var. Tehlike anında kaçabilmek için."
Sabiha gözleri kocaman açıldı." Oha film ve dizilerdeki gibi." Keşke film , dizi olsa ama gerçek hayat.
Suskun hepimizin telefonlarını alıp kablolar ile bilgisayara bağladı.
" Bundan sonra hepimiz o evde olacağız. Can güvenliğiniz anca böyle sağlanır." Murat, Rahmi albaya döndü." Baba en güvenli adamlarını arazinin belli başlı noktalarına konumlandır. Biz evde olmadığımız zaman Sabihanın güvenliğini sağlayalım. Suskun artık lazım bize." Bir kaç saniye durdu. Yüzünü tekrar sıvazladı. Herkesi korumak zordu." Kartal timinin evlerinin etrafına adamlar yerleştirelim. Bir tehlike olursa aileleri korusunlar. Harun abinin kızları okulla giderken takip etsinler."
Rahmi albay başını salladı." Bende o iş evlat. Kimsenin zarar gelmesine izin vermeyiz evel Allah. " Eksi aksiyonlu hayatını özlemiş gibiydi." Bu şerefsizler ilk savunmasız olanlara zarar vermek isterler." Öyleydi. Alparslan askeriyede kalıyordu zaten ama diğerleri Harun abi , Buğra , Poyraz , Kazım, Eren onları korumak zorundayız.
Suskun telefonlar ile işi bitince hepimize geri verdi.
" Ne yaptın?"
Soruya Çelik cevap verdi." Telefonlarınıza uygulama yükledi. Konumunuz adım adıma takip edilecek. Çekmeyen bir yerde olsa bile. Başınıza bir şey gelir yada kaçırılırsanız uygulama sayesinde rahatlıkla bulunacaksınız." Gözleri bana döndü." Görev sırasında telefonları kapattığınız anda sadece konuma ulaşmanımız olmaz. Göreve çıktığınız zaman her zamankinden daha dikkatli olun."
" Siz bu kadar şeyi ne ara planladınız?"
" Murat'ın fikri hepsi. Uzun zamandır çabalıyoruz bilgi toplamak için." Dedi Sercan.
" Ne zaman başladınız bunları yapmaya?"
" Sansar piçi video attığı günden beri . Her yere bilgi saldık ama biraz zor oluyor. Adamın her dakika konum değiştirmesi felan ve etrafında olan adamları öğrenmek felan derken bu zamana kaldı." Dedi Murat bilgisayarla uğraşırken. " Ve düşmanını iyi tanımadan adım atmak tehlikeliydi. Artık nasıl bir piç kurusu olduğunu biliyoruz buna göre adım atabiliriz."
Güven duygumu boşa çıkarmıyordu. İçim artık daha rahatı. Kartal timine zarar gelmeyecekti. Sevdiğim insanlar korunacaktı. Sevgim yüzünden kimseyi öldüremiyecek , öldürmek istediği anda müdahale edilecekti.
Murat görünenden daha fazlasıydı . Bugün bunu daha iyi anlamıştım. Beni yaşatmak için ellinden geleni yapıyordu hemde fazlası ile.
Yaşatıyordu.
🌊
Eveeeeet bölümü nasıl buldunuz? Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim.
Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli.
Kocaman öpüldünüz ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 227.86k Okunma |
14.74k Oy |
0 Takip |
52 Bölümlü Kitap |