33. Bölüm
Daisy_x06 / Geçmişin zinciri / 33. Bölüm

33. Bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

Merhabalaaaaar yeni ve uzun bir bölüm ile karşınızdayım.

İyi okumalar dilerim 🤍

                       🌊

İnsanlar değişmez sanırdım. Değişiyormuş. Bir insan gelip tüm duvarları yıkabiliyormuş. İçinizde saklı olan tüm duyguları bir anda ortaya çıkarıyormuş. O duygunun orada olduğundan bile haberiniz olmuyor ama o insan gelip o duyguyu bulup çıkarıyor oradan.

Bugün çocuk olma duygusunu tatmıştım. Yatağım üzerinde çeşit çeşit oyuncak vardı. Murat'a sadece hiç oyuncağım olmadı demiştim dün akşam ve ertesi gün tüm odayı dolduracak kadar oyuncak almıştı. İçlerinde en sevdiğim mavi ve yeşil kuş oyuncak olmuştu birde tam odamın yarısını kaplayan benim boyumda ayıcık.

Oyuncakları gördüğüm anda küçük bir çocuk gibi neşe saçmıştım. Hayatımda hiç oyuncağım olmamıştı ama şimdi yirmi dokuz yaşımda çocuklardan bile çok oyuncağım vardı. Yaşın önemi yoktu. Önemli olan kimin yanında kaç yaşında olduğunuz idi. Murat'ın yanında çocuk Deniz vardı. Küçük bir çocuğun neşesi vardı.

Kollarım arasına bir tane oyuncak birde şiir kitabını alıp salona geçtim. Benimki yerde şınav çekiyordu. Hoy maşallah. Tüm kasları önümde seriliydi şuan . Arsızca tüm bedenini süzdüm.

" Oradan bakacağına gel bin sırtıma." Dedi en keyifli ses tonuyla.

Anında pıtı pıtı yanına gittim. İki haftadır benim yanımda kalıyordu ve her sabah bu mükemmel manzarayı görüyordum. Sırtını düz tutuğu anda sırtına oturdum bir güzelde bagdaş kurdum. Kesinlikle bayılıyorum buna. İnip kalkmaya başladı. Şiir kitabını açtım. Kaldığım sayfayı bulunca şiire göz gezdirdim." Sana da okumamı ister misin?"

" Oku bakalım."

Derin bir nefes aldım. Şiir okumak bir sanattır. En güzel şekilde sanatı icra etmek gerekir.

Anlayamadılar..

“Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim

Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda

Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye!.. .

Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik

ANLAYAMADILAR…

 

" İyi demiş Nazım Hikmet."

" Nazım Hikmet olduğunu nereden anladın?" Bildiğim kadarıyla şiir okumuyordu. Daha doğrusu şiir sevmiyordu.

" Şiir sevdiğini biliyorum. En sevdiğin şairinde Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Necip Fazıl Kısakürek olduğunu biliyorum." Eğilip kalktı. " En sevdiğin yazarın Sabahattin Ali ve Stefan Zweıg olduğunu bunun yanında Dostoyoveski, Tolstoy diğer en sevdiğin yazarlar. Klasik kitap okumak daha çok hoşuna gidiyor ama en çok şiir kitapları ve ellinden bırakmadığın Kutadgu Bilig kitabı var. " Çüş. Bunları nereden öğrenmişti? Aramızda böyle bir sohbet dahi geçmemişti.

" Sen nereden biliyorsun bu kadarı?"

Eğilip kalkmaya devam etti. " Kitaplığında en çok bu yazarların kitaplarının altını çizmişsin ve en çokta o yazarların kitabı var." Tek ellini arkaya attıp boşta kalan ellimi tuttu . Tek kolu ile eğilip kalkmaya devam etti. " Ne zaman askeriyede seni görsem ellinde hep şiir kitabı var. Anlatmana gerek yok yani. Dikkatlice gözlem yapınca anlıyor insan."

Gülümsemeden edemedim. " Peki başka neler fark ettin?"

" Kıyafetine göre sütyen giyiyorsun bu bir. İki elbise giymeyi çok seviyorsun şu çiçekli ve uzun olan elbiseleri. Cıvıl cıvıl oluyorsun." Böyle giyinmem hoşuna gidiyor olmalı." En çokta mavi ve yeşil ağırlıklı giyiniyorsun. Üç en sevdiğin dizi Sen Anlat Karadeniz. Aşk filmlerini sevmiyorsun ama yine de izliyorsun." Sona doğru sesi bıkkın çıktı. Her fırsatta aşk filmi izletiğim için asla mutlu değildi ama benim için katlanıyordu. Filmde sürekli saçma yerleri söyleyip duruyordu ve asla diziyi sonuna kadar izlemiyordu." Dört en sevdiğin şarkıcı Sezen Aksu ve Yıldız Tilbe. Beş kötü kokmaktan nefret ediyorsun. Altı patatesli olan her şeyi çok seviyorsun. Yedi her sabah kendine sövme seansı yapıyorsun ve iç sesin ile sürekli bir kavga halinde olmanda garip."

Ne ? 

" İç sesim ile kavga ettiğimi nereden biliyorsun?" Bunu bilme ihtimali asla yoktu.

Gülme sesi geldi." Sabahları sürekli kendi kendine konuşuyorsun ve iç sesine sürekli sus demende ayrı garip. Ha birde neden iç sesin ile bu kadar kavga ediyorsun?"

Sinirle soludum burnumdan." Çünkü kendileri çok boş konuşuyor."

Ve iç ses." Diyene bak."

Susar mısın? Senin yüzünden adama rezil olmuşuz.

Güldü." Bak yine kavga ediyorsun."

" Dışımdan konuşmadım ki?"

" Konuşmana gerek yok. Anlıyorum tavırlarından." Adama bak beden dilimden beni çözmüş. Kafa harbi zehir. " Bir kişi daha var konuştuğun?"

Çocukluğum atladı." Ayy benden bahsediyor. " İçli bir nefes verdi." Sırt kasları dehşet. Yatağa atalım bence."

" Susar mısın?" Ben onu dışımdan mı söyledim? Evet söylemiştim. Dilimi ısırdım." Allah seninde belanı versin."

Kocaman kahkaha attı." Kime sövüyorsun şuan sorabilir miyim?" Sormasan. Halimi anlamış olacaki güldü." Söyle söyle deli gözü ile bakmamacağım." Sağol ya. Çok yardımcı oluyorsun.

" Çocukluğuma kendileri baya sapık bir birey." Hemde baya sapık. Milletin çocukluğu yanında benim sapık çocukluğumun ortama dalış şekli. Şiir kitabını koltuğa attım. Sırtına uzandım. Dehşet bir vücudu vardı. Kollarım boynuna dolandı. Terli omzuna öpücük kondurdum. " Boşver şimdi sapık çocukluğumu da yorulmadın mı?"

Kafasını iki yana salladı." Hayır hele sırtımda sen olunca asla yorulmadım." Durdu." Altıma geç bakiyim sen bi." Neden böyle bir şey istiyordu ki? Yinede dediğini yaptım. Sırtından inip altına yattım. İki ellini başımın yanına sabitledi. Boynunda salanan künyesi yüzüme geliyordu. Künyesini arkasına attı.

" Neden böyle bir şey yaptık biz şimdi?" Neden yani? Sırtında çokta iyiydim. Hemde baya iyiydim.

Gözleri gözlerime daldı. Dudakları arasında çapkın bir gülüş vardı. Bu gülüş altında neler yatıyordu. Pijamama uzanıp aşağıya çekti." Çıkart şunu." Neden böyle bir halt yapıyorduk biz? Dediğini yaptım. Ayaklarım yardımı ile pijamamı çıkarttım. Alt çamaşırım ile kaldım. Gülüşü daha da büyüdü. Bir bacağımı kavradı." Şimdi bacaklarını bellime dola bakiyim."

Yaptım dediğini." Ne yapmaya çalışıyoruz?"

Dudaklarını büzdü." Hiç bir şey deneyeceğim. Spora yeni bir soluk getirmeye karar verdim." Üst takımıma uzanıp çıkardı. Mavi dantelli sütyenim ile uzun uzun bakıştı. Dudakları daha da kıvrıldı. Dantel aşkında sınır tanımıyor. Gözleri gözlerimi tekrar buldu. Eğildi ve bir anda dudağıma öpücük kondurup kalktı. Eğildi öpüp kalktı. Eğildi öpüp kalktı.

" Senin amacın spor değil."

Güldü." Yoo gayete spor yapıyorum işte. " Eğildi dudaklarım üzerinde uzun uzun durdu. Yavaş ve tutkulu öptü." Hem spor yaparım hemde seni severim."

Güldüm." Bir taşla iki kuş misali galiba."

" Aynen ondan."

Eğilip kalkmaya devam etti. Her eğilişinde yüzümün bir noktasına öpücük kondurdu. Her öpüşünde kıkırdadım. Kesinlikle bayılmıştım bu spora. Böyle spor yapsaydım yıllardır kim bilir vücudum şimdi ne halde olurdu. Kas yığını olurdum. O eğilip kalkmaya devam ederken yandan telefona uzanıp güzel bir şarkı açtım. Gözleri gözlerimden bir an olsun kopmadı. Ellerim dehşet vücudunda gezindi. Bu hallimizden ikimizde mutluyduk. Normal bir çift gibiydik şuan. Yan yana olunca herşey arkamızda kalıyordu. Sadece o ve ben.

Yarım saat rahat geçti. Eğilip dudaklarımı sarmaladı. Dirseklerini başımın yanında sabit tuttu. Bedenini tamamen bedenime yasladı. Uzun uzun öpüştük. Dudakları arasından vuran nefesini içime çektim. Dilerimiz içerde en kıvrak haliyle dolandı birbirine. Yaşıyordum. Onun dudakları arasında yaşıyordum. Öpüşmeyi çok seviyorduk. Her fırsatta dudaklarımız birbirini buluyordu. Ayrı ayrı ateş yan yana su oluyorduk.

Nefesimiz yetmeyince ayrıldık. Alnını alnıma yasladı." Sana bitiyorum." Sessi öyle içten ve dolu dolu çıkmıştı ki.

Nazlı nazlı sokuldum sıcaklığına. Sevimli sevimli göz kırpıştırdım. En tatlı sesimle konuştum." Bende sana bitiyorum varya hemde her şeyine."

Güldü. Anında öptüm. Dememe fırsat bırakmadan daha çok güldü. Daha çok öptüm. Ve daha çok güldü daha çok öptüm. " Deniz."

" Hı."

" Kızım sen varya dünyanın en güzel kadınısın." İçli içli baktı yüzüme." Her noktana ayrı aşık oluyorum."

" Başımı belaya soktuğum hâlde mi?" En son yine başımı belaya sokmuştum ve yine sinirlenmişti bana. Dudaklarına yapışınca sakinleşmek zorunda kalmıştı. Taktiği bulmuştum artık. Öpünce pamuk gibi oluyordu. Bu durum hoşuna gitmiyordu , karşıda gelemiyordu. Öpen memnun öpülen memnun sonuçta.

" Onuda seviyorum ama benim haberim olduğu sürece." Boynuma eğildi derin bir nefes eşliğinde şah damarıma öpücük kondurdu. " Akşam hazır ol bir yere gideceğiz."

Merakla baktım." Nereye?"

" Sürpriz." Üzerimden kalktı.

" Söylesen." Meraktan çatlarım kesinlikle.

Çapkın bir bakış attı." Hmm sevişirsen söylerim." Şuna bak şuna. En son sırtım yara ve morluk içinde olduğu için sevişmemişti benimle. Sürdüğü krem sayesinde morluklar ve yaralar geçmişti o günden beri sevişmeye çalışıyordu ama hiç bir şekilde sevişmiyordum. Demiştim yapacağımı. O gün benimle sevişmiş olsaydı bunlar asla başına gelmezdi.

" Asla."

Masum bir bakış eşliğinde konuştu." Yapma kızım artık ya." Bedenimi uzun uzun süzdü. İçi gidiyor şuan içi. İzin vermediğim sürecede o işi yapamayacaktık. Dedim ben ona. İlk sevişmek istediğinde itmiştim. Şaka yapmıyor muydun o gün demişti. Şaka olmadığını çok acı şekilde göstermiştim. " Bırak artık şu inadı be kızım."

Yerimden kalktım." Hak ettin sen bunu. O gün sevişmiş olsaydın böyle olmazdı." Odama doğru yürüdüm anında arkamdan geldi. Dolabımı açıp üniformam ve iç çamaşırı çıkartım.

" Yapma be huzurum. Rahmi albayın ellinden bile bu kadar çekmedim ben."

Omzumu indirip kaldırdım." Benim sorunum değil." Üzerimi çıkartım. Tüm çıplaklığım ile karşısında kaldım. Harbi içi gidiyordu şuan. Kocaman bir kahkaha attım. " Bakma bana öyle."

Bakmaya devam etti. " Aklım gitti şuan aklım." Yanıma geldi anında kaçtım. " Kız gel şuraya!" Diyerek yükseldi artık." Ne olsun istiyorsun? Ölelimi ila."

Güldüm." Yoo."

Gözlerini yumdu. Dertli dertli kafasını öne eğdi." Birader yapacak bir halt yok." Aleti bana kocaman göz kırptı. Çok zor iki haftadan geçiyordu kendileri. Benimde çok dayanabildiğim söylenemez ama yapacak bir şey yok. O gün sevişseydi. Ben ne yapıyım? Dertli dertli bakmaya devam etti. Sortuna uzanıp aşağıya indirdi. Hoy maşallah. Aleti öyle sert hale gelmişti ki. Yutkunmadan edemedim. Aman Deniz aman. Biraz daha dayan.

Dolaptan bel havlusunu beline sarıp odadan çıktı. Bu sırada üzerimi giyindim. Beş dakika sonra ise tekrar geldi. Saçları arasından sular süzülüyordu. Yatağa oturdu. Yandan üniformasına uzandı. Havluyu açtı.

Biraz uğraşmaktan zarar gelmezdi. Yanına yaklaştım. Gözleri pür dikkat üzerimde duruyordu. Dizlerim üzerine çöktüm. Aletini tutum. Gözlerinin içine baka baka ağzımın içine aldım. İleri geri hareket ettim. Bu anı bekliyormuş gibi anında büyüdü aleti ağzımın içinde.

Kafası geriye doğru düştü. Boynunda ki damarlar yavaş yavaş şişti. Gözleri zevkle kapandı.

Gidiş gelişlerim hızlandı. Aleti tam istediğim gibi büyünce ağzımın içinde çektim. Gözleri içinde öyle vahşi bir duygu vardı ki. Kocaman yutkundum. Bunu yaptığıma kesinlikle pişman edecekti beni.

Yerimden usulca kalktım. Gözleri içine baka baka dilim ile dudaklarımı yaladım. Gözleri öyle bir bakıyordu ki. Bellime uzandığı anda kaçtım. Koşarak kapıya gittim." İşe geç kalıyoruz."

Boş boş göz kırpıştırdı önce. Sonra ne yapmış olduğumu anlamış olacak ki gözleri içinde ateş harlandı." Deniz gel şuraya!"

Havada öpücük attım." Ben önden gidiyim aşkım sen arkadan gelirsin." Kapıyı açıp çıktım. Özür dilerim sevgilim.

Arkamdan bağırdı en sinirli sesiyle. " Deniz bunun acısını çok pis çıkaracağım senden!" Eyvah. Sessinde ki tehditkar tonu duyuyordum. Kesinlikle bitmiştim. Ölmüştüm. Kendi ellinle topuğuna sıkmak bu olsa gerek. Adamın damarına o kadar basmamam gerekirdi. İki haftadır can çekişiyordu bu son olay bombanın pimini çeken detay olmuştu.

Ayakkabıları giyinip sokağa attım kendimi. Arabama binip çalıştırdım. Telefonuma gelen bildirim ile telefonu çıkartıp baktım.

Limanım🩵

Deniz akşam rahat kıyafet giyin ve beşte evde bekle beni.

Sürpriz bana ceza olacağa benziyordu.

Yeni bir mesaj daha attı.

Kıyafet seçme ben seçtim . Yatağın üzerinde duruyor giyin onu yavrum.

Kesin giyin ama.

Akşam bir olsun görüşeceğiz.

Yutkundum. Dertli dertli yola baktım. O son hamleyi yapmayacaktım. Kesinlikle yapmayacaktım.

Allah yar ve yardımcın olsun Deniz akşam.

 

******

Kullaklığında çalan şarkı ile hafif kıvırta kıvırta şarkıya eşlik etti Sabiha. Mutfakta bir o yana bir bu yana gidip geliyordu. Yemek yenilmişti bulaşıkları makineye atıp mutfağın az kalan işini bittirmeye çalışıyordu.

Tüm işi bitince dolaptan Deniz'in gönderdiği çilekli sütü aldı. Bardak almak için tezgaha yaklaşıp bir bardak aldı. Şarkıyı söyleye söyleye mutfağın kapısına doğru döndü. Tam sütü dolduruyor ki kapının kenarına yaslanmış , kollarını önünde bağlanmış büyük ciddiyetle kendini izleyen Suskunu görünce heyecan ile elli ayağı birbirine girince bardak elleri arasından düşüp ayak ucunda parçalara ayrıldı.

Boş boş göz kırpıştırdı Sabiha. Önünde parçalara ayrılmış bardağa eğilip kırılmış parçaları alacaken büyük el nazikçe ellini kavrayıp yerden kaldırdı. Bellinden kavradığı gibi bedenini yerden kaldırıp temiz noktaya bıraktı Sabihayı.

Yere çömelip kırık parçaları toplamaya başladı Suskun. Bir tane küçük parçayı alırken parmak ucuna girdi. Kesik arasından kanlar süzülmeye başladı. Önemsemedi Suskun ama endişe ile ellini kavrayan parmaklarla kafası yanına döndü.

" Ellini saralım kan akıyor."

Sorun yok diyerek baktı Suskun.

" Var. Baksana çok kan akıyor saralım hemen." Dedi dudaklarını büzerek.

" Yarabandı yapıştırırım."

" Olmaz. Saralım."

Kaldı Suskun. Endişe ile kanayan yarasına ve sanki parmağı yerinden çıkmış gibi büyük üzüntüyle bakan kıza bakmakla yetindi aynı anda geçmişten bir an önüne geldi.

Mutfakta gürültü gelince hızla mutfağa geçti Suskun. Yerde kırılmış cam parçalarını toplayan Pınarı görünce ellini tuttu hemen." Ellini kesersin dur ben alırım." Pınarı belinden kavradığı gibi kırık parçalardan uzak noktaya bıraktı.

Yere eğilip parçaları alırken bir parça elline girip parmağını kesti.

" Ne oldu?" Dedi merakla Pınar.

" Ellimi kestim."

" Ha." Tezgahın üzerinde duran ilaç kutusunu gösterdi Pınar." Yarabandı vardır yapıştırırsın." Suskuna bakmadan çıktı mutfaktan.

Kanayan yarasına baktı Suskun. Beni düşünüyor diye düşünmüştü.

Sabiha hızla mutfakta bulunan eczane dolabından ihtiyacı olan malzemeleri alıp Suskunun yanına tekrar geldi. Kanayan yaraya bez bastırıp durdurmaya çalıştı. " Canın acıyor mu?" Yok diyerek başını salladı Suskun. " Olsun kıymık insanın canını yakar." Bezi iki dakika daha bastırdıktan sonra kanın durduğundan emin olunca , ilacı beze sürüp kanayan yeri temizledi.

Her hareketini izledi Suskun. Küçücük bir çizikte dahi endişe ile davranan kızı görünce kendini sorgulamadan edemedi. Pınar parmağı kanadığında yarabandı yapıştır demişti şimdi ise Sabiha kendi elleriyle yaraya bakıyor, ilgileniyor, sarıyordu. Pınarın ki ilgiyse ya Sabihanın ne oluyordu?

Kenardan yaralar için merhem aldı Sabiha. Merhemi sürmeden önce parmağa küçük bir öpücük kondurdu. Merhemi tam süreceken Suskun elliyle durdurdu. Kafasını hayli geriye atıp bakmaya çalıştı Sabiha." Merhem sürmem gerek." Sevimli sevimli baktı mavi gözleri." Canın acımasın."

"Gerek kalmadı. "

"Neden?"

"Öpücüğün merhem etkisi." Bakakaldı Sabiha. Gözlerini kaçırmadan yapamadı. Yarabandını alıp nazikçe yapıştırdı. Elli ayağı birbirine giriyordu ve bu halli Suskunun hoşuna gitmişti. Bir adım attı , bir adım geriledi Sabiha. Bir kaç adım daha attı Suskun, gerileye bildiği kadar geriledi taki sırtı tezgaha gelene kadar. Ellerini tezgahın iki yanına sabitleyip küçük bedenini kolları arasına sıkıştırdı. Sabiha elli ayağı birbirine daha da dolandı. Dudağının kenarında tebessüm oluştu Suskunun. Sabihanın üzerine eğildi. "Her hastanın yarasını öper misin böyle? "

"Senin kini öptüm sadece. " Dedi kafasını önüne eğerek. Kalbi fazla hızlı atıyordu. Suskun ilk defa bu kadar yakınında bulunuyordu.

"Yine yaralansam öpecek misin?"

"Öpmemi isterdin? "Dedi ellini ayağını nereye koyacağını bilemeden. Bir çocukla oynamak gibi oynuyordu Sabiha ile Suskun. Nedenini bilmiyordu ama hoşuna gitmişti kaçamak çocuk bakışları, ellinin ayağının birbirine girmesi.

"Soruma cevap vermedin. "

"Öperdim. "

Biraz daha yaklaştı Suskun."Yara nerede olsa da mı? "

"Nerede olsa."

"O zaman çok yaralanacağız. " Elline kondurduğu küçücük öpücük hoşuna gitmişti. Kafasını önüne daha da eğdi Sabiha. Ne cevap vereceğini bilemiyordu. "Baksana bana. "

"Bakma dedin. "

Tebessümü daha büyüdü Suskunun. Karşısında resmen suç işlemiş masum bir kız çocuğu duyuyordu." Bak bana. "

Kafasını usulca kaldırdı Sabiha. Siyah gözlerin içine çocuksu bakan iki mavi göz daldı. Altan bakabildi Sabiha. Kalbi aşırı hızlı atıyordu bir anda Suskunun böyle bir hareket yapacağını düşünmemişti. Yüzüne biraz daha yaklaştı. Nefesini tutmuştu Sabiha. Gülmeden yapamadı Suskun. Çocuk gibiydi, tatlı, utangaç yeri geldiğinde cesur bir kız çocuğu vardı karşısında.

Aşağıdan Rahminin sesi geldi." Lan Suskun, Sabihanın kitapları geldi. Kutu ağır gel götür kızın odasına. Sonrada işlerini hallet!"

Ellerini tezgahın kenarından çekti Suskun." Odana geç getiriyorum. Camlara dokunma alırım ben."

Hızla önünden çıktı Sabiha." Süpürge ile al parmaklarına batmasın cam kırkları." Hızlı adımlarla mutfağın çıkışına doğru yürüdü.

" Sabiha."

Adımları durdu kafasını arkaya çevirdi." Efendim."

" Kalbine dur de fazla hızlı atıyor yakınımda."

Cevap veremedi bunun yerine kaçmayı tercih etti. Koşar adımlarla odasının içine girip kapıyı kapatı. Kullağındaki kulaklıkları çıkardı. Aynadan siması ile karşı karşıya kaldı. Yanakları al al kızarmıştı. Avuç içini yanaklarına bastırdı. Dudakları arasında tatlı tebessüm kuruldu. Bu kadar yakınında olması hoşuna gitmişti. Karganın kanatların arasında olmak kadar güzel geldi Sabihaya. Kolları arasında ne bedeni gözüküyordu nede Suskunun heybetli vücudu dışında başka bir şey. Kolları arasında olmak kanatlarında olmak gibiydi. Bir kez daha yakınında olmak isterdi.

Beş dakika sonra odasının kapısı açıldı. Suskun ellindeki kitapları masaya bıraktı. Kapıya yöneliyordu ki kollundan tutuldu. Kafasını mavi gözlere çevirdiğinde her zaman olduğu gibi çocuksu bakan iki mavi göz ile karşı karşıya kaldı. Ne oldu bakışını attı.

Dudaklarını dişledi." Şey canım sıkılıyor oyun oynayalı mı?"

" Ne oyunu?"

Suskunun kollundan çekiştirerek makyaj masasının önündeki sandalyeye oturtu Sabiha." Video çekiyorlar ya makyaj malzemeleri ile ben sana makyaj malzemelerini vlog çekiyorum gibi anlatacağım. Sende makyaj malzemelerini bilmeye çalışacaksın."

" Asla olmaz." Aldırmadı Sabiha. Makyaj masasından fırçasını alıp Suskuna yaklaştı. Yanaklarına sürecekti. Elli kalktı tam yanağına süreceken Suskun durdurdu." Asla sürmem onu."

" Hadii oyun gibi sadece." Tekrar sürmeye meyil ettiği anda durdurdu Suskun. Küçük kıkırtı kaçtı dudaklarından Sabihanın. Sürmek için tüm gücünü kullanmaya çalıştı ama bir anda ayakları birbirine girince Suskunun kucağına düştü. Önce boş boş göz kırpıştırdı sonra hafifçe yutkunup Suskuna baktı. Yüzleri aşırı yakındı. Siyah gözler , mavi gözlere çok yakındı. Tam Suskunun kucağına oturmuş haldeydi şuan. Geri çekilmedi zira ilgisini daha çok çeken iki çift siyah göz vardı.

"Kucağım rahat galiba. " Dedi Suskun.

"Ne? "

"Kucağım diyorum rahat galiba?"

"Pardon." Dedi ama kalkamadı içinde ki çocuk merakıyla ve hayranlıkla siyah gözlere bakmaya devam etti .

"Rahat anlaşılan. "

Zorla kendini toparladı Sabiha. İstemeye istemeye kalktı kucağından oysa siyah gözlere daha çok bakmak istemişti. İlk defa bu kadar yakından görüyordu.

"Niye kalktın? "Dedi Suskun.

Dişlerini dudağına geçirip, masum masum cevap verdi."Kalk dedin. "

"Demedim."

"İma ettin ama .'

"Soru sordum sadece." Diyerek sandalyeye daha da yayıldı Suskun. Kesinlikle keyif alıyordu bu halinden. Uğraşmakta hoşuna gidiyordu.

"Kalk dedin işte soru bahanesiyle. "

Kafasını hafif sağ omzuna yatırıp, ilgiyle baktı kafasını önüne eğmiş , elleriyle suçlu çocuklar gibi oynayan kıza. "Sen her denileni yapar mısın böyle?

Yani diyerek başını salladı Sabiha.

" Otur desem geri oturacak mısın?"

Göz kırpıştırdı Sabiha masum masum."Oturma mı istiyorsun?"

"Bilmem. İstersen otur. " Gözleri ile de kucağını gösterdi amacı uğraşmaktı biraz.

Pıtı pıtı adımlarla yaklaşıp Suskunun kucağına tekrar oturdu. Suskunun iki kaşı usulca havalandı. Oturacağını düşünmemişti. Altan baktı Sabiha. " Bakma öyle otur dedin."

"Demedim. "

"İma ettin ama."

"Etmedim. İstersen otur dedim."

Yüzü düştü Sabihanın. Kucağında oturmak istiyordu bu sayede aralarında boy farkı kalmıyordu, daha yakınında oluyordu ve siyah gözlerine rahat rahat bakabiliyordu. Kalkmak için meyil ettiği anda bellinde büyük bir el durdu. Kalkmasını engelledi. Kafasını kaldırıp siyah gözlere baktı aynı şekilde siyah gözler yüzüne biraz daha yaklaştı. "Küçücük yaşında aklım ile oynamayı bırak. " Sabihanın bacaklarını iki yana açıp en rahat şekilde oturmasını sağladı. "Anlat hadi."

"İşin yok mu? "

"Siktir et işi. "

"Küfür etme. "

Dudakları arasında hafif tebessüm kuruldu Suskunun." Anlatacak mısın? "

"Bu sikten boktan hayatıma bir sik yaramayacak bilgileri niye anlatıyorsun dersin."

" Hani küfür yoktu?"

" Ben değil sen diyorsun. Hem çocuklar küfür etmemeli."

Hafif nefes bıraktı Suskun." Anlatacak mısın? Yoksa gideceğim."

Anında makyaj masasına uzanıp far paletini aldı. Çocuksu neşesine büründü." Bu ne biliyor musun?"

Far paletine baktı Suskun." Sulu boya."

" Hayır." Elline bir fırça aldı. Suskunun gözleri su dolu bardağa değdi. Anlamıştı Sabiha gülmeden yapamadı." Hayır fırçayı suya batırmıyoruz. Sulu boya değil far derler buna." Çocuksu neşesi içinde anlatmaya başladı. Geriye yaslanıp izlemeyi ve dinlemeyi tercih etti Suskun. Sabiha bir yandan anlatıyor bir yandanda yüzüne sürüyordu. Pembe ağırlıklı yapıyordu makyajını. Anlatmaya devam ettikçe daha da çocuklaştı Sabiha, Suskuna da izlemek ve onun tabiriyle sikten boktan işime yaramaz dediği her şeyi dinlemek kalıyordu.

Hepsini anlattıktan sonra elleri iki yandan Deniz'in ördüğü örgülere uzandı.Açmaya meyil ettiği anda uzun bir sessizlik sonunda konuştu Suskun." Niye açıyorsun?"

" Alev böyle çirkin olduğumu söyledi."

"Güzelsin."

Şaşkın şaşkın sordu Sabiha."Güzel miyim? "

"Güzelsin. "

Kıkırdadı."Ne kadar güzelim? "

"Sen ne kadar istersen o kadar."

Bir süre önüne bakıp düşündü sonra neşe içinde kollarını iki yana açtı." Dünyalar kadar. "

"Evren yap sen onu. "

Kocaman gülümsedi Sabiha örgülerini açmaktan vazgeçti. Sağına soluna baktı anlatacak bir şey kalmamıştı. Suskunun biraz daha yanında durmasını istiyordu bu yüzden aklına gelen fikre sığındı." Maşa ile Koca ayı izleyelimi? Hem bize benziyorlar."

Kaşları çatıldı Suskunun." Sen bana ayı mı dedin?"

" Evet tam bir ayısın."

" Sende maşa . Çocuk maşa."

Suskunun kollunu tutup sarstı bir yandan da mavi gözlerini en sevimli halliyle kocaman açıldı." Hadiii. Lütfen izleyelim."

" Asla olmaz."

Mavi gözler daha da açıldı." Hadiii bir bölüm sadece lütpen."

" Allah'ım birde çocuk gibi konuşması yok mu."

Yüzüne yaklaşıp mavi gözlerini sevimli sevimli kırptı." Lütpen bir bölüm." Kafasını çevirdi diğer yöne Suskun. Kafasını Suskunun yöne çevirip tekrar mavi gözlerinin , siyah gözlere kenetledi. " Lütpen bir bölüm. İzleyelim lütpen."

Mavi gözlere bakmadan duramadı Suskun." Asla olmaz."

" Hadiiii."

" Hayır , hayata olmaz."

Mavi gözler daha da açıldı sevimli haliyle.

 

Beş dakika sonra...

 

" Bir daha o mavi gözlerini kocaman açıp bakarsan fena olur. "

Kıkırdadı Sabiha. Telefonunu ortalarında tutup Suskunun da izlemesini sağladı. Yatakta yan yana oturuyorlardı. Daha beş dakika önce hayır derken şimdi nasıl bu halle geldiğini sorgulamadan yapamadı.

Ellini küçük parmaklar kavradı. Usul usul Maşa ile Koca ayı izlerken oynadı. Pamak uçları, Suskunun damarlı elleri üzerinde gezindi. Damarlı elle zaafı vardı ve Suskunun kolu ile elleri fazla damarlıydı. Kan alma isteğine engel olamıyordu bir kaç kez damarından kan almıştı. Murat ve Suskunu ne zaman görse kan almak istiyordu. Suskunda başarmıştı ama Murat'an korktuğu için yapamamıştı.

Kafasını Suskunun omuzuna yasladı, ellini bacağına koyup elleri ile oynadı.

Yandan baktı Suskun. Elleri ile ne zaman oynasa kız kardeşi Melek aklına geliyordu.

" Abiş hadi çizgi film izleyeceğim." Derdi her zaman ki neşesi içinde.

" Sen izle Melek işlerim var abim."

" Olmaz abiş ellerinle oynamadan izleyemiyorum. Hadiiii abiş çizgi film izleyelim."

Yanına gelip otururdu Suskun. Küçük parmaklar ellini kavrar, çizgi film izlerdi. Melek , Suskun olmadan çizgi film izleyemiyordu. Uyurken de Suskunun elleriyle oynarak uyuya kalırdı.

Çizgi filmi izledi Melek bir yandan da abisinin parmakları ile oynadı.

Yıllar sonra aynı anı tekrar yaşıyordu Suskun. Çizgi film izleyen küçük kız çocuğu ve elleri ile oynuyordu. Sabiha küçük kıkırtılarını gözlerini kapatarak dinledi.

Özlemişti bu hissi...

 

*******

Askeriyede tüm işlerim bitmişti. Sıkıcı bir gün daha bitmişti. Göreve gitmek istiyordum. Hemde en acilinden şuan bile olur. Akşam Murat'ın ellinden kurtulmanın tek yolu buydu. Askeriyenin içinde resmen saklanmaç oynamıştım adam ile. Beni bulduğu yerde canıma okuyacağına adım kadar emindim.

Uzaktan Poyraz , Kazım ve Buğra bana doğru geldi.

" Komutanım siz Murat komutanıma ne yaptınız Allah rızası için?" Dedi Kazım.

" Ne oldu ki?"

Poyraz etrafa göz gezdirdi." Ne olamadı ki? Ne yaptıysanız adam tüm gün boyunca barut gibi ortalıkta dolaştı." Kollarını açıp kendi etrafında döndü." Şu halime bakın. Canımıza okudu yemin ederim." Yüzü gözü kan ve ter içinde kalmıştı.

Alparslan ellinde ki yemek ile koşarak yanımıza geldi. " Komutanım kaçın derim. Murat komutanım size çok sinirli." Allah'ım durum o kadar vahimi ya? Bittim ben. Kesinlikle bittim. Yanımıza gelince can havliyle kollumu tutu." Komutanım ne yaptınız siz bu adama ya?" Göbeğini tutu." Bir günde on kilo verdim sizin sayenizde." O ne lan öyle? Çocuk harbi zayıflamış bir gün içinde.

Buğra kollarını önünde bağladı." Komutanım korkuyorum ama hangi belaya bulaştınızda bu kadar sinirlendi bu adam?" Son olaydan sonra aramızda ki buzlar erimişti. Artık eskisi gibi davranıyordu bana hata daha samimi davranıyordu.

Dertli dertli baktım." Bu sefer kendim belaya battım Buğra." Hemde ne bela. Adamın damarına bu kadar basarsan olacağı bu. Karadeniz damarı olan bir adamın damarına basmak ile çok büyük hata yapmıştım. Allah'ta böyle belamı verir işte.

" Komutanım ne yaptınız siz ya?" Diyerek bağıra bağıra geldi Sercan.

Ve diğer köşeden Eren ve Derya çıktı. Aynı anda konuştular." Ne yaptınız komutanım siz?" Lan naptı bu adam ? Tüm askeriye bir gün içinde başıma toplanıyor.

" Benim yaptığımı nereden çıkardınız ya?"

Poyraz dertli dertli baktı." Nereden olacak komutanım? Tüm gün Denizi bir buluyum canına okuyacağım diye gezdi adam." Durum o kadar vahim ha?

" Bittim kesinlikle bittim." Yere çöküp dertli başımı ellerim arasına aldım. Sağa sola sallandım. Ağıt yakmama on beş saniye falan.

Alparslan ağzına ardı ardına yemeği tepti. Tövbe estağfurullah nefes bile almadan yemek yiyordu. Eren uyarıda bulundu." Yavaş ye lan boğulacaksın."

Bir yemek daha tepti." Gardaş verdiğim kiloları acil almam gerek. Bir göbek yapmak ne kadar sürüyor haberin var mı?" Sanki kas yapıyor.

Derya yanıma çöktü." Komutanım cidden ne yaptınız siz?"

" Ne sen sor ne ben söyleyim Derya."

Kazım çenesini kaşıdı." Ne güzel adam pamuk gibi olmuştu."

Poyraz da katıldı." Şu iki haftadır sinir küpü gibi dolaşıyor adam."

" Komutanım Allah rızası için bir şey yapın artık. İki haftadır canımıza okuya okuya can kalmadı." Dedi Sercan. Yalvarma , çaresizlik ve daha nicesi.

" Komutanım ne yaptıysanız bir şekilde düzeltin ya." Dedi Eren. Kollarını iki yana açtı." İki haftadır ne hale geldik. Acıyın be komutanım bize. Tülay dan bu kadar çekmedim ben."

Hepsi baya dertli duruyordu hemde baya dertli. İki haftadır herkesin canına okuyordu ama bugün arşa çıkmış durumdaydı. Acısını da benden çıkaracaktı. Olan bana olacaktı asıl.

" Arkadaşlar beni nasıl bilirdiniz?"

Boş boş göz kırpıştırdı hepsi. Kazım konuştu." İyi biliriz komutanım."

" Peki hakkınızı helal ediyor musunuz bana?"

" Ediyoruz komutanım da bu nereden çıktı?" Diyerek merakla sordu Eren.

Ellimi kulağıma koydum." Sessi duyuyor musunuz? Hoca essella diyor benim için." Harbi harbi essella çalmaya başladı." Lan !" Sağıma soluma baktım. Essella sesi gelmeye devam ediyordu.

Kazım , Poyraza yapıştı." Gardaş sesi bir tek ben mi duyuyorum?"

Poyraz korkuyla yutkundu ." Lan Azraile güncelleme mi geldi?"

Poyrazın baktığı noktaya baktım." Lan tövbe estağfurullah!" Geriye kaçmaya çalıştım olmadı. Sercana çarpıp yerle buluştuk. Siyahlar içinde dev gibi bir şey bize doğru geliyordu. Allah'ım yardım.

Alparslanın ellinde ki yemek yere düştü." Lan bir tek Azraili ben mi görüyorum?"

Korkuyla yutkundum." Tek değilsin Alparslan." Essella okunmaya devam ediyordu.

Derya ortaya en saçma bahaneyi attı ." Hanginiz gusülsüz dolaşıyor?" Bu ne alaka be!

Gözler birbiri üzerinde gezindi. Kazım , Poyraza daha sıkı yapıştı. Yapıştığı ile de kalmadı Poyrazın kucağına çıktı." Vala ben değilim."

" Ben hiç değilim." Dedi Poyraz.

Bir yandan da geriye doğru kaçmaya devam ettik. Bir kez daha yutkundum." Azrail kardeş lütfen bir konuşalım önce."

Sercan başını salladı." Benim canımı alma daha ödenecek borçlarım var." Senin borcun hiç bitmiyor ki Sercan.

" Ben daha evleneceğim." Dedi Derya.

" Gardaşlıklar şuan hepimiz Azrail abiyi görüyorsak." Durdu Alparslan. Kocaman bir nefes aldı." O zaman hepimiz aynı anda mı öleceğiz?"

" Görünen köy kılavuz istemez diye boşuna demiyor atalarımız." Diyerek atasözünü en alakasız yerde kullandı Poyraz.

Bir adım daha geriledik bu sırada. Nefesim malum yerimden çıkıyor lan. " Azrail kardeş bir otursaydık önce."

" Hee bir çay kahve ikram edelim. Kuru kuruya can almak olmaz." Dedi Eren.

" Altıma yapmış olabilirim." Diyerek bağırdı Alparslan.

"Kalbim atmıyor lan!" Dedi Buğra. Ciddi ciddi ellinide kalbine koymuştu." Vala atmıyor lan!"

Bir adım daha geriledik. Koca büyük Azrail bir adım daha yaklaştı bize. Simsiyahtı hem de simsiyah. Ellinde kılıç vardı. Allah'ım sana geliyorum. Ciddi ciddi sana geliyorum.

" Gardaşlar hakkınızı helal edin." Dedi Poyraz.

" Ben etmiyorum lan." Diyerek tribini atmayı ihmal etmedi Kazım.

Bıkkın bir nefes verdi Poyraz." Lan ölüm anında bile trip atıyorsun. Azrail biraz sonra götümüzden canımızı alacak." Bir yandan da Kazımı sıkı sıkıya tutmaya devam ediyordu. Essella sessi daha da yükseldi. Tam kullağımın dibinde çalıyordu şuan.

" Sen evimi temizlik kokusuna bulayan kadın ile sevgili olmadan önce düşünseydin." Kollarını önünde bağlayıp en triplisinden bakışını attı." Azrail abi ilk bunun canını al."

" Kazım temizlik imandan gelir derler. Bence sen şuan bir kendini düşün gardaş." Dedi Sercan.

Alparslan ellini göbeğine atıp dertli dertli konuştu." Daha yiyeceğim yemekler vardı. Genç yaşımda dünya nimetlerine doyamadan öleceğim." Te Allah'ım. Düşündüğü şeye bak.

" Afrikalı çocukların tüm yemeklerini kendi başına yedin lan!" Diyerek yükseldi Eren." Yanacaksın cayır cayır."

Alparslan durur mu? Durmaz." Sen kendine bak lan. Tülayın yanına gidebilmek için Allah'ın verdiği cana zarar verdin."

Derya ellerini havaya kaldırdı." Azrail kardeş sana dedikodu anlatıyımı?" Ciddi misin Derya? Ciddiydi vala." Bak bak neler olmuş. Öldürmekten daha zevkli gel bi dinle."

" Kız Azraili de günahına ortak yapmaya çalışıyor." Dedi Sercan.

Azrail daha da yaklaştı. Bir adım daha geriledik. " Azrail kardeş git be . Ne biz seni gördük ne sen bizi gördün ha?" Sevimli sevimli baktım. " Hem insan canı almak hiç hoş olmuyor."

" Komutanım siz derdinizi çözersiniz." Diyerek en saçma fikri ortaya attı Buğra.

Sinirle bağırdım." Koca Azrail nasıl sorun çözüyüm lan?!" Bir adım daha geriledik. Gözümün gördüğünden korkmam diyordum. Geri alıyorum lafımı korkuyormuşum.

Azrail kardeş durdu. Kılıcını havaya kaldırdı. Sessi öyle ürkünç çıktı ki. Kalbim ağzıma geldi." Öleceksiniz."

" Lan Azrail konuşuyor!" Diyerek bağırdı Poyraz ve Kazım.

Bir adım daha geriledik ve sırtım bir şeye çarptı. Çığlık çığlığa arkama döndüm. Murat'ı. Ellerini arkada birleştirip boş boş hepimize bakıyordu." Ne yapıyorsunuz siz şuan?"

Parmağım ile Azrail kardeşi gösterdim." Görmüyor musun?"

Anlamaz gözlerle gösterdiğim noktaya baktı." Neyi ?" Yüzü aşırı ciddiydi. " Bu haliniz ne? Niye ölü ruh gibi yüzünüz?"

Buğra kalbini kavradı daha sıkı." Lan harbi ölüyoruz."

" Komutanım bizim gördüğümüzü görmüyor musunuz?" Diyerek can havliyle konuştu Alparslan.

Murat'ın kaşları çatıldı." Neyi göreceğim lan? Ne oluyor size böyle?" Sercanın yakasından tutup ayağa kaldırdı." Askeriyenin ortasında bu haliniz ne ?" Hepimizi ateş saçan gözlerle süzdü." Çeki düzen verin kendinize."

Can havliyle kolluna yapışıp arkasına geçtim." Artık çeki düzen versekte işe yaramaz." Azrail daha da yaklaştı. " Muraaaat sana olan aşkımdan ölüyorum." Ters bir bakış attı bana." Gerçekten ölüyorum lan!" Niye inanmıyor bana? Azrailin olduğu noktayı gösterdim." Tam şurada Azrail kardeş bize doğru geliyor."

Gösterdiğim noktaya bir kez daha baktı. Kafasını yukarıya kaldırıp büyük bir sabır çekti. " Kafayı mı yediniz?" Arkasına daha çok sokuldum. " Akılı bir tane adam olmaz mı?"

Azrail kardeş daha çok yaklaştı. Bana doğru geliyordu. Harbi geliyor. " Arkadaşlar ölüyorum."

" Komutanım sıranızı almak çok isterdim ama sıranızı almam doğru olmaz." Dedi Alparslan.

Bir adım geriledim. " Alparslan senin duyar göstereceğin anın ortasına sıçıyım kardeşim." Bir adım daha geriledim.

" Deniz ne yapıyorsun?" Sence yani sence? " Yavrum halayet görmüş gibi ne davranıyorsun?" Hayalet görsem yine iyi. Hayalete kurban oluyum.

Bir adım daha geriledim ayağıma takılan taş ile yere düştüm. Yerde sürünerek geriye kaçmaya devam ettim. " Azrail kardeş ne olur oturup konuşalım bi." Can havliyle eklememi de yaptım." Belki çözeriz sorununu ha?" Nasıl çözeceksek artık. Öldükten sonra sorgu melekleri ile bol bol çözerdim artık. Azrail üzerime yürümeye devam etti. Kaçtım. Sırtım ağaç ile buluşunca kaçacak yer kalmamıştık artık. Kılıcını bana kaldırdı." Dur son bir istediğin felan yokmu diye sormayacak mısın?"

Durdu. Üzerimde simsiyah bir şey bana bakıyordu şuan. Ne gözü gözüküyor ne yüzü. Yüce rabbimin yarattığını sorgulamak bana düşmezdi. Kılıç üzerimde duruyordu hala.

Ellimi kaldırdım." Ne olur dur. " Sercanı gösterdim." İlk onu öldürsen."

Korku ve can havliyle bağırdı." Aramızda en yaşlı sizsiniz komutanım." Diyene bak kendisi sanki çok genç.

" Benden bir yaş küçüksün lan!"

" Bir yaş bir yaştır." Elli ile de bir yapmayı ihmal etmedi." Önce büyükler ve hanımlar lütfen."

" Ben sizin duyarınıza varya bipp." Kalbim atmıyordu şuan. " Anladınız. Gider ayak günaha giremem."

Sella sesinin yanına ezan sesi eklendi ve Kur'an sesleri. Ne oluyor şuan? Gerçekten ölüyor muyum? Cidden ölüyorum. Sonda bir ses geldi." Deniz Özal akşam suları hakkı ve rahmetine kavuşmuştur."

Ne ? Ne ? Ne?

Sessim bir yerlerime kaçmış olabilir. " Sesi duydunuz mu?"

Anlamaz gözlerle baktılar bana. " Ne sesi komutanım?" Dedi Eren.

" Ne demek ne sesi? Biraz önce Deniz Özal hakkı ve rahmetine kavuştu dedi ya hoca."

Boş boş göz kırpıştırdılar. Kazım omuzlarını indirip kaldırdı." Biz öyle bir ses duymadık."

Göğsüm aldığım derin nefesler ile hızla inip kalkıyordu. Terörist kurşunu ile ölmek varken öldüğüm hale bak. Boğa ve köpek tarafından ölsem yine gam yemem ama bu şekilde ölmek. Gözlerim kapandı. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh." Gözlerim açıldı Murat'a baktım. Ellerini cebine atmış ne yapıyorsun şuan bakışını atıyordu. Başımda duran Azrail kardeşe yalvararak baktım." Bir kere sarılıyım ondan sonra al canımı. Kolları arasında al canımı ne olur. " Ağaçtan destek alarak ayağa kalktım. Sarsak adımlarla yanına vardım.

Gözleri yüzümde gezindi." Deniz neyin var? Durduk yere ne diye kelime şehadet getiriyorsun?" Adama Azrail gördük diyorum o ne diyor hala.

Kollarım boynuna dolandı. Sıkı sıkıya sarıldım. Kokusunu içime en derinden çektim. Sessizce mırıldandım." Öldükten sonra biri ile evlenirsen musallat olurum sana." Yapardım.

Güldü. Ne var acaba gülecek? Kolları bedenime dolandı." Huzurum gerçekten diyorum iyi misin sen?" Değilim. Şuan hiç iyi değilim.

En nazlısından konuştum." Muraaat burada öleceğim diyorum sen ne diyorsun ya." Sıkı sıkıya sarılmaya devam ettim. Nefesim kesiliyordu. Allah'ım cidden yanına geliyorum. Gücüm çekilmiş gibi yere doğru çöktüm.

Endişe ile yüzüme baktı. " Deniz." Ellim göğsüme gitti aynı anda kahkaha tufanı koptu. Neye gülüyordu bunlar? Buğra ve Eren yerlere yatmıştım resmen. Azrail kardeş bile gülüyordu. Lan öldümde ona mı gülüyor bunlar? Yüzümü kavradı Murat." Lan tamam kesin şakayı artık. Deniz bana bak." Ne şakası? Neyin şakası? Azrail arkadaş bir anda Harun abi silüetine büründü. Kocaman çığlık atarak geri kaçtım.

Dillim tutulmuş gibiydi. Lan ne oluyor şuan ? Harbi diyorum ne oluyor? Harun abi endişe ile bana doğru kılıç ile üzerime gelmeye başladı." Deniz şaka yaptık." Şaka mı?

" Yalan söylüyorsun. " Biraz daha geriye kaçtım. " Öldüm ben dimi?" Bedenimi yokladım gerçekti.

Buğra kocaman kahkaha attı." Siz aslında ölmediniz komutanım aylarca komada kaldınız. Şuan yaşadığınız herşey sizin hayal ürününüz."

Ne ? 

" Biz hayal ürünüyüz komutanım." Diyerek Erende dalga geçti.

Alparslan kocaman bir kahkaha attı." Komutanım yaşadığınız herşey kafanızda kurdunuz aslında."

Ne? 

Tüm vücudum uyuştu." Hayal mi herşey?" Murat'a baktım." Biliyordum. Senin gerçek olma ihtimalin olamazdı zaten."

" Ana komutanım şoka girdi." Dedi Eren.

Hepsi gülmeyi bırakıp endişe ile bana yaklaştı.

" Lan kireç gibi beyazladı yüzü." Dedi Kazım.

Derya saçlarını karıştırdı." Dedim ben size bu kadar ağır şaka yapmamalıydık."

Murat yanıma yaklaşmaya çalıştı." Deniz şaka yaptılar. Şaka güzelim." Şaka mı ? Böyle şaka mı olur lan? Göğsüm aldığım nefesler ile hızla inip kalkmaya devam etti." Siktir şoka girdi." Bedenimi tutup bir anda kendine çekti. Başımı tutup göğsüne yasladı. " Şşş titreme , sakinleş." Bedenim her zaman olduğu gibi anında itaat etti. " Aferin böyle." Ters bakışları Kazım ve Poyraza döndü." Hani sadece Azrail gördük şakası yapacaktınız lan?"

Kazım Poyrazı , Poyraz Kazımı gösterdi anında ve aynı anda konuştular." Onun fikriydi."

" Sizin fikrinize sıçıyım lan! Bunun bedeli çok ağır olacak." Yüzümü kavradı gözleri gözlerime daldı." Sakinleş şaka yaptılar sadece."

Kocaman yutkundum." Şaka olduğuna emin miyiz?"

Buğra kocaman bir kahkaha daha attı." Komutanım ölmek nasıl bir duygu?" Murat en tersinden attığı bakış ile önce durdu sonra isi gülüşü silindi ve en sonunda kocaman yutkundu. Ellini ağzına götürüp hayali fermuar çekti." Sustum komutanım." Bencede sus .

Murat'a daha çok sokuldum." Şaka dimi? Ölmedim."

Derin bir nefes verdi." Sence Deniz?" Azrail ama Azrail olmayan Harun abiyi gösterdi." Böyle Azrail olur mu sence?"

" Ne biliyim be!" Diyerek yükseldim. Ellim hızla atan kalbimde durdu." Kaç defa Azrail gördüm? Kaç defa öldüm?" Kınayan bir bakış attım Harun abiye." Aşk olsun sana da Harun abi. Bunlara ne diye uyuyorsun ya?" Ne diye uyuyor yani? Bir tane akılı adam yok yemin ederim. İyi dediğim üç gün dayanmıyor.

" Eğleniriz diye düşünmüştüm." Sağol abi ya. Ne kadar eğlendim anlatamam. " O kadar şey yaşayınca komik olur demiştik."

" Abi sizin için eğlenceli oldu. Benim için asla değil." Ölüm ile yüz göz oldum be burada. En tehditkâr şekilde konuştum." Ayın on beşi bir gelsin hepinizin ellimden çekeceği var."

Bir anda hepsi durdu. Yüzlerinde korkunun her bir zeresi vardı. Ayın on beşi laneti. Artık onlarda bu günü çok güzel öğrenmişti. Ayın on beşi dedin mi hepsi puf oluyordu etrafımdan. Yaşasın ayın on beşi. İlk defa ayın on beşini seveceğim aklıma gelmezdi. Yüce rabbim işte.

Alparslan en sevimli bakışını attı." Komutanım biz ettik siz etmeyin." Ellerini önde birleştirdi." Ne olur komutanım." Yalvarma, çaresizlik ve daha nicesi.

" Hiç öyle bakmayın bana. " Hala sevimli sevimli bakıyorlardı. " Ayıp ulan hemde çok ayıp." Sinirle yerimden kalktım. Ellim ile kendimi gösterdim." Bu bana yapılacak şaka mı yani?" Yükseldim." Ha?"

Kazım anında yanıma sırnaştı." Vala komutanım tüm suç Poyrazın." Çarpılmaya üç saniye felan.

" Ana hemen sattı beni." Dedi Poyraz. " Seninle arkadaş olduğum güne lanet gelsin lan!"

Kazım götünü gösterdi." Kusura bakma gardaş götüm değerli. Ayın on beşinde Deniz komutanım tarafından kurşuna dizilmeye niyetim asla yok." Kazımın omzunu dürtüm. Gözlerini yumdu." Deniz komutanım buradaydı dimi?" Buradayım ya Kazım. En ürkek haliyle baktı bana , dudaklarını birbirine bastırdı." Komutanım siz bugün ne kadar tatlısınız öyle."

" Yemezler Kazım." Telefonumu çıkartıp tarihe baktım. Harika." İki gün sonra görüşelim beyler."

Aynı anda iki kolluma Sercan ve Eren yapıştı." Komutanım yapmayın Allah adına."

Kollarımı ellerinden kurtuldum." Ne demiş bir bilgin." En ciddi halime büründüm." Önce götünü sonra şakanı düşüneceksin."

Murat küçük bir kahkaha attı." Kimiş o bilgin Deniz?"

Gururla kendimi gösterdim." Benim tabiki. Türk Dili ve edebiyatına yeni bir soluk getirmeye karar verdim." Eskiden yaşamış olsaydım bir Fatih ve ermiş olurdum kesinlikle.

Ve iç ses." Abartma istersen."

Sesini kesmeni emrediyorum. Korku ile bana bakan kişilere en keyifli halimle baktım. Son gülen iyi güler diye boşuna dememişler. Canım atalarım ne güzel demişler ya.

Uzaktan Alişan bana bağırdı." Komutanım bakmanız gereken bir dosya vardı da."

Başımı salladım." Geliyorum Alişan." Üzerimi başımı düzeltim. Toz toprağa bulanmış üniformamın üzerinden tozları ve toprakları silktim. Asker dediğin derli ve toplu olmak zorunda. Omuzlarımı dik konuma getirip, ciddi yüz ifademi kondurdum yüzüme. Askeriye binasına doğru yürüdüm.

" Akşam beşte evden alacağım seni hazır ol." Eyvah! Eklemesinide yaptı." Harika bir akşam olacak kesinlikle." Senin için geçerli bu kural. Benim için asla değil. Allah'ım yardım. Azrail kardeş gerçekten şuan gelip canımı alsan çok güzel olur aslında.

Saatimi kontrol ettim . Dördü geçiyordu. Zaman dur ne olur. Allah'ım cidden yardım şuan. Hemde büyük yardım.

 

                         

********

Karşımda duran aynadan tüm bedenimi süzdüm. Bordo mini tarzında bir elbise vardı üzerimde. Saçlarımı dalgalı yapıp bırakmıştım. Dudaklarımda kırmızı ruj sürdüm. Hafif bir makyaj ile hazır hale gelmiştim. Aynanın önünde bir tur döndüm. Yetmedi bir tur daha döndüm." Deniz kızım bu ne güzellik be böyle?" Aynaya ardı ardına tükürdüm." Maşallah taş gibi hatun oldun."

Telefonuma bildirim geldi. Açtıp baktım. Gelmişti aşağıda bekliyordu beni. Allah yar ve yardımcım olsun.

Çantamın içine silahımı ve telefonumu tıkıp odadan çıktım. Siyak yüksek topuklu ayakkabılarımı giyindim. Son olarak da paltomu üzerime geçirip evden çıktım. Binadan çıktıktan sonra kapının önünde arabaya kalçasını yaslamış siyah gömlek ve pantolonu ile karşımda duran dehşet yakışıklı benimki bekliyordu. Baştan aşağıya kadar süzdü bedenimi . Dudakları arasında çapkın bir gülüş oluştu. " Harika görünüyorsun." Yanıma geldi. Topuklu ayakkabı sayesinde gözlerine daha yakından bakabiliyordum. Gözleri öyle etkilenmiş ve hayran bakıyordu ki bana . Aynı şekilde bende ona. Siyah daha yakışıklı olmasını sağlıyordu. Çarşafa bürümeme on beş saniye falan.Ellini belime koyup arabanın ön tarafına ilerleti. Benim için kapımı açtı. Ön tarafa kurulurken saçlarım arasını öpmeyide ihmal etmedi. Kapımı kapatıp sürücü tarafına geçip arabayı çalıştırdı.

Heyecan ile ona döndüm. Hayatımda ilk defa bir sürpriz yapılıyordu sonuçta bana . Aşırı merak ediyordum." Nereye gidiyoruz?"

Yandan bir bakış attı. " Gidince görürsün."

" Çatlayacağım artık ama ya." Tüm gün meraktan tırnaklarımı bile kemirmiştim. Meraktan ortadan ikiye ayrılma şansım çok yüksekti.

Hafifçe tebessüm etti." Biraz daha dayan." Tek elli direksiyonda dururken diğer elli bacaklarımı örten paltoyu kenara itti. Avuç içini çıplak bacağıma yasladı. Elli sıkılaştı.

" Senin temas bağımlığınmı var?" Ne zaman yanında olsam hep bir yerime dokunuyordu.

" Değilim sadece sana bağımlıyım." Radyoya uzanıp şarkı açtı." Rahatsız mı oluyorsun? " Ellini çekmeye çalıştığında tuttum. Tekrar bacağıma koydum ellini.

" Hayır değilim sadece merak ettim." Kafamı koltuğa yasladım." Çok fazla diğer insanlar ile temas etmiyorsun ya o yüzden merak ettim."

" Adı üzerinde diğer insanlar. Konu sen olunca başka bir Murat oluyorum." Ellimi tutup dudağına götürüp küçük bir öpücük kondurup tekrar bacağıma koydu ellini." İstesem bile sana dokunmadan duramam be yavrum. Bütün gün işte zaten doğru düzgün dokunamıyorum." İçli bir nefes verdi." İçim gidiyor dokunamadığım her an. Ömrümün sonuna kadar dokunsam bir saniye dokunmadan yine özlerim."

Gülümsedim hemde en büyüğünden. O kadar güzel konuşuyordu ki dilim tutuluyordu. Dışardan bir kişi için belki ne var bunda der ama benim için öyle değil. Hayatım boyunca nefret sözleri duyduğum için bir güzel söz bile içimi kıpır kıpır yapıyordu. Helede Murat söylüyor ise içimde ki çocuk en neşelisinden gülüyordu. " Dudakların arasından çıkan her bir söz sihir gibi geliyor." Başımı omzuna yasladım. Tek ellim kolluna dolandı. Onun yanında huzur vardı.

Saçlarımın arasından derin bir nefes çekti içine." Sihri yaptırına bakacaksın. " Bir saniye gözleri bana dönüp tekrar yola baktı." Karşımda sihir gibi kadın durunca bana da sihir yapmak kalır."

En neşelisinden güldüm." Muraaaat ya."

Gülüşüme içli içli baktı. Arabayı bir anda yolun ortasında durdurdu. Yanımızdan vızır vızır arabalar geçerken yüzümü kavrayıp dudaklarıma derin ve kısa bir öpücük kondurdu.

Güldüm." Dur ne yapıyorsun? Yolun ortasında kaza yapacağız şimdi."

Dudaklarım arasından koptu. Arkamızdan kornalar çalıyordu. Arabayı tekrar çalıştırdı. " O kadar güzel gülmeyecektin. Öpmezsem içimde kalırdı." Şuna bak ya. O kadar tatlıydı ki. Yüzünü çocuk sever gibi sevmek istiyordum şuan. Hemde çok istiyordum." Gideceğimiz yere gidelim o zaman seversin çocuk gibi."

" Sen benim zihni mi okuyorsun?"

Dudaklarını birbirine bastırdı." Gibi gibi diyelim biz buna." Ana yoldan çıkıp ormanlık yola girdik. Trafik ve şehir gerimizde kalıyordu. Nereye gidiyorduk ya? İnşallah çok uzak değildir. Yoksa meraktan harbi çatlayacağım.

Başım omzunda dururken yeni bir şarkı açtım. Yol akıp giderken beraber bağıra bağıra şarkıları söyledik. Yan yana olunca huzur vardı. Herkes için sert ve ciddi Deniz, Murat ama yan yana gelince sadece Deniz ve Murat. Onu bu yüzden çok seviyordum. Sadece bana özel bir tarafı vardı. Kimsenin bilmediği, görmediği sadece bana özel. Buda bencillik biliyorum ama o benim en güzel bencilliğim. Bencil olacağım tek nokta o. Şahini anladığım nadir anlardan biri. İnsan sevdiği insanın kendisine özel kalmasını istiyordu. Kimse ile paylaşmak istemiyordu. Ellimden gelse alnına sevgilisi var yazarım. Ergen düşünceler biliyorum ama ne yapıyım. Onun yanında olunca düşüncelerim bile çocuklaşıyor.

Araba ormanın patika yolunda durdu. Etrafa göz gezdirdim. Hiçbir şey yoktu ki burada." Neden burada durduk?"

Torpidoya uzanıp siyah bir örtü çıkardı. " Bana güveniyor musun?" Evet diyerek başımı salladım. " Buradan sonrasını gözlerin kapalı devam edeceğiz."

Merakla sordum." Neden?"

" Sürpriz be yavrum." Örtüyü gözüme bağladı. Zifiri karanlık oldu her bir taraf. Kapısının açılma sesi geldi kulaklarıma sonra kapandı. Saniyeler sonra kendi tarafım açıldı. Kestane kokusu sardı her bir tarafımı. Ellini bacaklarım altıma geçirip kucağına aldı bedenimi. Kapının kapanma sesi geldi. Kucağımda duran çantama yapıştım.

Heyecan ile sordum." Çok yürür müyüz?"

" Yok beş dakika felan."

" Peki peki ne yaptın?"

" Gidince görürsün az daha sabret."

Heyecan ile yeni sorumu sordum." Nasıl bir sürpriz bu?"

" Bu kadar heyecan yapacağını tahmin etmemiştim." Ağaçların arasından geçtiğimizi hissettim. " Çok az kaldı biraz daha dayan."

" Muraaaat çok merak ediyorum ya."

Ses etmedi. Bir kaç dakika daha yürüdükten sonra durduk. Yere indirdi bedenimi. Arkamda durdu. Verdiği derin nefesi hissettim." Hazır mısın?"

" Hazırım hazır. Hadi aç." Bu kadar heyecan yapmam hiç normal değildi.

" Önce şunları al bakalım." Ellerime bir buket çiçek bıraktı. Elli örtüye gitti. Yavaş yavaş çözüyordu.

" Hadi Murat ya. Ne istiyorsun heyecandan ölelimi ila?"

Güldü." Sakinleş sakinleş." Örttü tamamen açıldı.

Gözlerimi ardı ardına açıp kapatım. Işığa alışmaya çalıştım bir kaç saniye. Alışınca önce ellimde duran bembeyaz güllere baktım aralarında mavi ve yeşil çiçekler vardı. Sonra kafamı tam karşıma çevirmem ile kalbim adeta dondu kaldı. Gözlerim kocaman açıldı. " Oha oha oha." Nefesim hızlandı. Bir adım zorla attım. Dudaklarım hayretle açıldı. " Bu kadar yapmış olamazsın." Kollumu cimcikledim. Gerçekti.

Başını sağ omzuna hafif yatırdı, gözleri kısıldı." Beğendin mi?"

" Beğenmek mi?" Ellim kalbimde durdu." Burası komple iptal." Karşımda duran manzara inanılmazdı. Tam manzaranın önünde yemek masası vardı. Her bir taraf ışıklar ile aydınlanmıştı. Yemek masasına giden yolda mumlar sıra sıra dizilimişti ve çiçekler. Yemek masasına giden yola bir adım attım. Ayağım altında camdan bir yol vardı. Başımın üzerinden çiçekler sarkıyordu ve ışıklar. İnanılmazdı. Arkamdan Murat geliyordu. Yemek masasına gelince çantamı masanın üzerine koydum. Bir şok daha yaşadım. En sevdiğim yemekler sıra sıra dizilmişti. Kafamı manzaraya çevirdiğim anda göz bebeklerim daha da büyüdü. Gökyüzünü binlerce dilek feneri kaplıyordu. Bir tane değil binlerce. Tüm gökyüzü ve manzara sarı ışıklar ile aydınlanıyordu. Bacaklarım titredi." Murat sen ne yaptın?"

Kolları belime dolandı. Başını omzuma yasladı. " İyi ki doğdun Deniz Özal." Ne ? Kafam geriye düştü." Doğum gününü gerçekten kutlamayacağımı düşündün? Sana en layık ve güzel doğum gününü bulmak zor işti. Dünyada ki hiç bir doğum gününü senin değerine denk düşmedi."

Gözümden akan bir damla yaşı engeleyemedim. " Hayatımdaki en güzel doğum günü." Hala etrafa hayran hayran bakmaya devam ettim. O kadar emek verdiği belli oluyordu ki. " Murat sen ne yaptın böyle ya? Adam sen nasıl bir detaysın?" Bedenimi bedenine çevirdim. Kocaman gülümsedim gülümsemek ile kalmadım güldüm hemde en neşelisinden. " Murat o kadar güzel ki. Şuan sana ne söylesem az kalır. " Çığlık çığlığa bağırmak istedim. " Murat şuna bak gökyüzü dilek fenerleri ile dolu. Çok güzel Murat çok güzel."

Bu heyecanlı halime uzun uzun baktı. Gözlerinin içi parladı." İstediğin kadar dilek dile. Bütün dilek fenerleri emrinde."

" Dilek dilememe gerek kalmadı. Hayat bana seni verdi." Yüzünü okşadım." Bir dilek diliyorum sadece." Aşkla baktım gözleri içine. " Seni diliyorum Murat. Sen bütün dileklerimi tek bir sözüm ile yerine getiriyorsun." Alnımı alnına yasladım." Murat ben senin gibi afili laflar söyleyemem ama şunu bil hayatımda tek aşık olduğum erkek sensin. İlkim ve sonum sensin. Ömrümün sonuna kadar seveceğim tek erkek sensin." Dudaklarına kısa bir öpücük kondurup uzaklaştım. Sözcükler aşkla döküldü dudaklarımdan." Seni çok seviyorum hemde çok seviyorum."

Gözleri öyle aşkla baktı ki boğuluyorum sandım. Bellimi tutup bedenimi bedenine yasladı. En içlisinden gülüşüme baktı." İşte sana bu yakışıyor. Çocuk olmak, mutlu olmak yakışıyor." Şah damarımın üzerine ardı ardına öpücükler kondurdu." Yaşamak yakışıyor."

Kollarım boynuna dolandı. Sıkı sıkıya sarıldım. Ayaklarımı yerden kesip kendi etrafında iki üç tur attı. En neşelisinden kahkaha kaçtı dudaklarımdan. Bedenimi tekrar yere bıraktığında saçlarını okşadım. " İçim gidiyor sana içim." Yüzüne yaklaşıp her bir zeresine öpücükler kondurdum. Her öpüşümde gülümsemesi büyüdü, huzurlu ifadesi büyüdü. " Bayılıyorum sana Murat Karasu." Kollarımı iki yana açtım. Bağırdım. " Deli gibi aşığım sana Murat Karasu." Kollarım boynuna tekrar dolandı. Yüzüne yaklaşıp fısıldadım." Murat iyi ki varsın. En büyük iyikimsin. Hayatımın en güzel detayısın. Hayatımın en güzel kararısın. Kalbimin en güzel seçimisin."

" Aklımı başımdan alıyorsun varya." Gözleri her bir zeremde gezindi. Ellimi tutup öptü." Bir dans lütfeder misin bana?"

Başımı anında salladım." Zevkle."

Telefonundan bir yere bastıktan sonra müzik sardı her bir yanı. Kollarım boynuna dolandı. Elleri bellimi sardı. Alınlarımız birbirini buldu. Gözlerimi kapattım. Anın büyüsüne kaptırdım kendimi. Yavaş yavaş dans ettik. Dudaklarımız arasından sızan nefeslerimiz dudaklarımıza vurdu.

Yaşıyordum. Yaşatıyordu. Yaşıyorduk.

Ellerimle tutarım da

Gök üstüne yıkılsa

Yaralarım sararIm da

Haram bize bu sevda...

 

Selam ettik belaya da

Ah demedik yanmaya

Yemin ettik yanarsak da

Nasip değilmiş susmaya

 

Gözleri kahur yarim

Hasreti ağır yarim

Sen bana emanetsin

Kaderimi sağur yârim

 

Gözleri kahır yarim

Hasreti ağır yarim

Sen bana emanetsin

Gel göğsüme sığ yarim

 

Şarkı bitti ama biz aynı şekilde kalmaya devam ettik. Ayaklarımız durdu lakin bedenlerimiz aynı şekilde durdu. Gözlerim hala kapalı duruyordu dudakları dudaklarıma yapıştı. Anında karşılık verdim. Yavaş ve tadını çıkarmak ister gibi öptü. Böyle bir anada böyle bir öpüşme yakışırdı.

Dudakları çektiğinde gözlerimi açtım. Aşkla bakıyordu her bir zereme." Deniz benim de bir dileğim var."

" Ne ?"

" Bunu sen gerçek yapabilirsin sadece."

Merakım daha çok artı." Söyle ne ise yaparım." O benim için bu kadar şey yapmış iken bende onun için herşeyi yapardım.

Ellerimi tutup önümde diz çöktü. Kimsenin önünde diz çökmeyecek o adam benim önümde diz çöktü. Ellini cebine attıp yüzük kutusu çıkardı." Deniz tek bir dileğim var. Karım ol." Olur musun değil. Ol. Yüzük kutusunu açtı. Yeşil ve mavi renkli bir taşı olan etrafında yaprak ve çiçek desenleri olan çok güzel bir yüzüktü.

" Evlen benimle Deniz." Yüzüğü kutusundan çıkartıp elline aldı. " Ne demiş Cemal Süreya:Evleniriz belki bir gün...Çocuklarımız olur;Bana benzer şair olur, Sana benzer şiir olur." Ellerim titredi, kalbim şaha kalktı. Hep evleneceğim seninle derdi. Karım yapacağım seni derdi. Yine sözünün arkasında duruyordu. Benimle evlenmek istiyordu." Gel el ele verelim beraber. Ben şair oluyum yuvamızı ilmek ilmek yazıyım. Sen şiir ol yuvamın içini doldur. Çocuklarımız olsun mısralar gibi. Evin içine neşe katsınlar."

Donup kalmaya devam ettim. Dilimi zorla açtım." Ya ailen? Onlar bu evliliğe karşı gelecek."

Yerinden kalktı. " Deniz benim ailem sensin. Ailemde her türlü seni kabul etmek zorunda." Ellerimi tutmaya devam etti." Dileğimi gerçek yap be güzelim. Senin için tüm dünyayı geride bırakmaya hazırım. Sende benim için bıraksan olmaz mı?"

" Murat ya Sansar?" Mutlu olmamıza izin vermezdi. Benim mutlu olmam demek Sansar için zulüm. Mutluluğumu bozmak için herşeyi yapardı. İki haftadır sesi soluğu çıkmıyordu. Kim bilir canımı yakmak için neler düşünüyordu.

" Deniz onun işinin bitmesine az kaldı. Bu zamana kadar onun yüzünden mutsuz olmadın mı? Bırak artık Deniz. Mutlu olalım kızım." Kafasını sağ omzuna doğru yatırdı, gözleri kısıldı." Ha Deniz? Evlenelim." Umutla yüzüme bakıyordu. Dudaklarımı dişledim. Evlenmek istiyor muyum? İstiyordum. Onunla bir yuva kurmak , çocuklarımız olmasını istiyordum. " Hemen evlenmek zorunda değiliz ki yavrum. Sansarın işini ne zaman bitiririz o zaman evleniriz. Sen ne zaman evlenmek istersen o zaman evleniriz. Sen ne istersen öyle olur."

Ellinde tutuğu yüzüğe baktım sonra ise gözlerine. Bir cevap bekliyordu benden. Her geçen saniyede umutlu hali dağılıyordu. Gözlerimi kapatıp yutkundum. Aklımdan binlerce ihtimal geçiyordu. Sansar , ailesi, geçmişim , hayatım. Her bir noktada sorunlar vardı. Evlensek bile sorunlar bitmeyecekti. Belki daha da çıkmaza girecekti herşey. Kalbimi yokladım. Evet demeye dünden razıydı. Ama ya beynim? O kadar çok ihtimali önüme getiriyordu ki.

Derin bir nefes verip kafasını öne eğdi. " Gel hadi yemek yiyelim bak en sevdiğin yemekler var." Üzülmüştü. Belli etmemeye çalışıyordu ama üzülmüştü. Ses tonu kırgın çıkmıştı. O benim için herşeyi arkasında bırakıyordu. Benim için ailesini bile karşısına almıştı. Göz göre göre ateşe atlamış. Ölme ihtimali olduğu halde benimle ölüme gelmişti. İçimde ki çocuğu mutlu etmek için ellinden geleni yapıyordu. Sandalyeyi benim için çekti." Gel hadi huzurum yemek yiyelim."

" Murat."

Ellinde tutuğu yüzüğe baktı bir an . Bir kaç saniye konuşmadı." Efendim güzelim."

Hafifçe tebessüm ettim." Rahmi albay ağzına sıçacak haberin olsun."

Kaşları çatıldı hafifçe." O niye?"

Gülüşüm daha da büyüdü." Eee niye olacak? Kızını aldın. Sonra yok isteme, nişan , düğün derken yaşama ihtimalin pek kalmıyor gibi aşkım."

Boş boş göz kırpıştırdı önce. Durdu bir an sonra heyecan ile yanımda bitti anında." Deniz."

Ellini tuttum. " Murat lütfen çelik yelek giyin isteme sırasında." Yüzünde o kadar tatlı bir ifade kuruldu ki. Gerçek olduğuna inanmıyordu büyük ihtimalle." Murat aile arasında küçük bir nişan yaparız. Kartal timide gelir hata kaplan timi de gelir. Olmaz mı?"

" Bir dakika bir dakika." Derin bir nefes aldı. Adem elması hareketlendi." Sen biraz önce evlilik teklifini kabul mü ettin ? Yoksa ben yine hayal mi görüyorum?"

Küçük bir kahkaha atmadan duramadım." Sen bu anın hayalini mi kuruyorsun?" Ciddi ciddi başını salladı." Peki ne diyorum cevap olarak?"

" Ne olacak üç defa evet. Sonra boynuma atlaman gerekiyordu." Böyle bir adamın bu şekilde bir hayal kurmasıda ayrı garipti. Hayallerini baya yıkmış gibiydim.

Gülüşüm daha da büyüdü. " Murat."

" Efendim güzelim."

En neşelisinden ve güründen bağırdım. Sessim dağlarda yankı yaptı adeta." Evet ! Evet! Evet sonsuza kadar Evet!" Kolları arasına koştum. Anında belimden kavrayıp yukarıya kaldırdı bedenimi. Sıkı sıkıya sarıldım. Neşeli bir kahkaha kaçtı dudaklarımdan. " Hayır deme gibi bir şansım asla yoktu."

" Kalbime indiriyordun."

" Yere indir beni." Anında dediğimi yaptı. Heyecan ile parmağımı uzatım." Hadi takta karın olmak için ilk adımı atalım."

Güldü hem de varya en güzelinden. Tam öpülmelik olanından. Parmaklarıma uzanıp yüzüğü taktı. " Bir daha de bakiyim şunu."

Parmağım arasında duran yüzüğe gülerek baktım. Havaya ellimi kaldırıp hayran hayran baktım yüzüğüme. Gökyüzünü dilek fenerleri süslerken, parmağımı yüzük süslüyordu. Kendi etrafımda neşeyle döndüm. Yetmedi bir tur daha döndüm. " Neyi söyeyim?"

Ellerini cebine atmış bu halime gülümseyerek bakıyordu. " Neyim olacağını."

" Heee onu." Yanına sırnaştım anında. Sevimli sevimli göz kırpıştırdım. En cilvelisinden bir bakış attım ve en nazlısından konuştum." Karın."

Dudakları daha da kıvrıldı. Hülyalı çıktı ses tonu." Karım."

Karım.

Bu kelime neden bu kadar hoşuma gitti bilmiyorum. Murat'ın karısı. Deniz Karasu. Karısı olacaktım. " Ayy sende benim kocam olacaksın."

Küçük bir kahkaha attı." Olacağım ya." Bellimden kavrayıp sandalyeye oturdu. Kucağına en rahatından kuruldum.

" Çok hızlı gittik farkıda mısın?" Hemde çok hızlı gitmiştik.

" Geç bile kaldık." Yüzük olan ellimi tutup öptü. " Ne zamandır bunun hayalini kuruyorum be huzurum. Tamamen karım olduğun zaman hayalim tam olacak." Elli karnımı buldu." Birde sana benzeyen bir çocuğum olursa varya benden şanslısı yok bu dünyada." Evlenme hayalini bile geçti artık. Şimdi hesaba çocuk katmıştı.

Başımı göğsüne yasladım." O zamana kadar Rahmi albay seni öldürmez ise olur bitanem." Karnımda duran ellini tuttum. Baş parmağım elli üzerinde gezindi. " Murat rüya görmüyorum dimi ben şuan?"

" Hayır. Gerçek Deniz. Biz bugün yuvamız için ilk adımı attık." Atmıştık. Ben bugün evet diyerek hayatımda ki üçüncü en gurur duyduğum adımı atmıştım. " Yemek yiyelim hadi." Önüne yemekleri çekip önce kendisi bir lokma aldı sonra bana verdi. Lokmamı bitirğimden emin olunca yeni bir kaşık daha uzatı.

" Sende ye."

" Önce sen." Başımı hayır anlamında salladım. Bir kaşık yemekten alıp ağzına götürdüm. Zevkle yedi." Şimdiden elleri ile beslemeye başladı bile beni."

Güldüm." Şımarma hemen şımarma."

Hafif göz devirmekle yetindi. Bir kaşık daha verdi. Zevkle yedim.

Onun kucağında yemek yedim. Sonra ise beraber gökyüzüne iki dilek feneri bıraktık. Ben onu , o beni diledi. Saatlerce göğsünde yatıp gökyüzünü izledik, sohbetler ettik. Arada aşık aşık ellimde ki yüzüğe baktım. Kırk sene olsun yine bakarım. Kırk bir sene olsun yine bakarım.

Her güzel şeyin sonu olduğu bu güzel günde bitmek zorunda kaldı. Beraber arabaya binip yola çıktık.

Elli yine bacağımı buldu. Ormanlık yolda ilerlerken araba ile elleri bacağımda geziniyordu. Elbise kısa olduğu için baldırlarıma kadar çıkıyordu. Yorgundum indirme gereği duymadım. Elleri baldırlarıma kadar çıkıyordu. Arabayı bir anda ormanlık yolda durdurdu.

" Ne oldu?"

" Bilmiyorum. Bekle arabada." Kapısını açıp arabadan indi. Arabanın kaputunu açtı. Arabadan indim. Yanına geldim. Motorun sağına soluna baktı.

" Ne olmuş?"

Kaputu en sertinden kapatı. " Bozulmuş."

" Eee ne yapacağız?"

Telefonunu çıkartıp baktı." Çekmiyor harika."

" Sen tamir edemez misin?"

Ellerini saçlarına atıp karıştırdı." Arabada tamir çantam yok. " Etrafa göz gezdirdim. Orman içinde bulunuyorduk. Şehir merkezine yürüyerek gitme şansımız yoktu. Harika. Bir ormanın içinde kalmadığımız kalmıştı.

" Yürüyelim o zaman. Yoldan bir araba geçerse otostop çekeriz."

Küfür etmişim gibi baktı yüzüme." Bu halinde iken asla otostop çektirmem." Kıskanç. Hem kendisi seçiyor elbiseyi sonradan laf ediyor.

" Ne yapmayı düşünüyorsun o zaman?"

Arabanın arka kapısını açtı." Geceyi burada geçirelim sabah bulurum bir çözüm." Arabanın arka koltuğuna uzandı. Boş boş göz kırpıştırdım." Gelsene yavrum."

" Tüm koltuğu kaplamışsın nereye geliyim?"

" Gel üzerime yatarsın." Başka bir seçenek yoktu zaten. Arka tarafa geçtim. Arabayı içeriden kilitledi. Ayılara yem olmak istemezdik sonuçta. Birde ayı tarafından kovalanırsam kesinlikle travma kaldırdı üzerimde. Kapıyı kapatıp üzerine yattım. Elleri belimde durdu." Şimdi uyu sabah ne yapacağımıza bakarız."

Uykum vardı zaten. " Tamam." Gözlerimi kapattım. Uyumaya çalıştım. Ayağımda ki topuklulara uzanıp çıkardım. Oh be dünya varmış. Üzerine resmen yayılıp uyudum.

Elleri bellimden aşağıya doğru kaydı. Kalçalarımı kavrayıp sıktı. Ses etmedim. Elbiseyi yukarıya doğru çekti. Kalçalarım tamamen açıkta kaldı. Elleri ağır ağır bedenimde gezinmeye devam etti. Uyumamı engeliyordu bu dokunuşlar. Elleri tekrar kalçama geldi. Çıplak kalçalarımı kavrayıp sıktı. Elbisenin fermurına uzandı. Hızlı bir hamleyle açtı fermuarı. Biliyordum başıma geleceği. Sabahın acısını almadan asla bırakmazdı.

" Deniz." Eyvah hemde ne eyvah. Ses tonu asla normal değildi kesinlikle değildi. Vahşiliği hissediyordum. Kulağıma yaklaştı." Sabahın acısını almadan uyutacağımı düşünmedin her halde." Allah'ım yardım. Asla acımayacak. Daha ne olduğunu anlamadan altında buldum kendimi. Konuşmak istediğim anda dudaklarıma öyle sert yapıştı ki dişlerimiz çarpıştı. Çok sert ve hoyratça öpüyordu. Yetişemiyordum.

(Normalde buradan sonra malum sahnemiz vardı lakin kittapad bu kısımları uygun bulmuyor. Malum sahneden sonraki kısım.)

" Deniz sana bir şey soracağım."

" Sor."

" Bunu daha önce sormadım , soramadım daha doğrusu." Sessinde korku vardı.

Başımı kaldırıp yüzüne baktım." Ne oldu?"

Gözleri içine acı oturdu." Deniz, Sansarın elline düştüğünde sadece işkence mi yaptı? Yoksa..." Adem elması hareketlendi. Ne demek istediğini anlamıştım." Başka bir şey oldu mu Deniz?"

" Oldu desem iğrenecek misin benden?"

Parmaklıkları yüzümde gezindi." Huzurum öyle bir durum olsa sence bugün sana evlenme teklifi eder miydim?" Etmezdi. Gözleri gözlerimin içine daldı. " Doğruyu söyle bana. Bir şey olduysa bile." Kelimeler zor çıkıyordu ağzının içinden. Bunun düşüncesi bile ona acı çektiriyordu." Her şekilde kabulümsün."

" Öğrensen ne yapacaksın ki?"

Gözleri bir anda değişti. Ateş yandı kocaman bir ateş yandı. Çenesi kasıldı, yüzü kızardı." Canınını yakan her piçin canını daha çok yakacağım. Senin canın bir yandıysa onların canı on yanacak." Bu haliyle gerçekten korkutuyordu beni.

" Olmadı Murat. Olmasına izin vermedim." Kafamı göğsüne tekrar yasladım." Senin yok ettiğin lekelerin üzerine tekrar leke olmasına izin vermem." Gözlerim kapandı." Ben sadece senin olmak istiyorum Murat. Bedenim, ruhum , kalbim herşeyim bir tek sana özel olsun." Kolları belime dolandı. Sıkı sıkıya sarıldı. Sıcaklığı sarıp sarmaladı. Uykunun içine daha çok çekildim.

" Kurban olurum kızım sana." Son duyduğum buydu. Bedenimi biraz daha yukarı çekti. Başını boynuma sakladı. Nefesi boynuma vurdukça uykunun içine daha çok çekildim.

Murat varsa huzur vardı.

 

******

" Çok içiyorsun Şahin."

Sarıdan kırmızıya çalan gözleri bana döndü. En bıkkın bakışını atmayıda ihmal etmedi." Anne gibi başımda dırdır yapma Özal."

Yanına yaklaşıp banktaki boş yere kuruldum. Yerler içki şişesi ve sigara izmaritleri ile doluydu. Çok içiyordu hemde haddinden fazla içiyordu. Açılmamış bir şişeye uzanıp açtım." Seni görende tüm dünyanın yükünü omzunda taşıyor sanır."

Dirseklerini banka yaslayıp kafasını geriye attı. Kırmızı uzun saçları bankın arkasında süzüldü. Gözlerini bir kaç saniye kapattı." Bizimde kendimize göre acımız var Özal." Sigarasından derin bir nefes aldı. " Evleniyorsun demek?"

Şişeden bir yudum alıp konuştum." Evleneceğiz inşallah."

Alayla güldü." Senin evleneceğini düşünmezdim Özal." Siğarasını söndürüp yeni bir tane yaktı." Hatırlıyor musun? Yurta kalırken ilk ben evlenirim diyordum. Sen ise ben asla evlenmem diyerek ortalıklarda dolaşırdın."

Gülümsemeden edemedim." Senin evleneceğin bir adam vardı zaten. Kendi ellerinle bıraktın adamı." Yandan kaçamak bir bakış attım. Gözleri içine hüzün oturmuştu." Niye evlenmedin o adamla? Çok aşıktın ona." Hemde ne aşk. Gece uyurken bile adamın tişörtüne sarılıp yatardı. Sevdiği adamın sevgisini kazanmak için ellinden ne geliyorsa yapmıştı ama bir gün ağlayarak yanıma gelip ayrıldığı söylemişti. Sebebini sorduğum zamanda asla anlatmamıştı. O adamdan sonra da asla kimseyle ilişkiye başlamamıştı. Şahin'in hayatında tek sevgilisi oldu. Onuda kendi elleriyle bıraktı. Hala adama aşık olduğunu biliyordum. Ara ara gizlice adamı uzaktan izliyordu. Evlenmişti o adam iki tane oğlu olmuştu.

Şişeyi kafaya dikti. Anında ise yeni bir şişe içti. O adamdan sonra içmeye başlamıştı. Sigarayıda o adamdan sonra başlamıştı. Sigara kokusundan nefret ederdi oysaki. Siğara içilen ortamda bir dakika bile durmaya tahammülü olmazdı. Ta ki ne zaman o adamı bıraktı. O günden sonra bambaşka bir Şahin oldu. Bir yıl boyunca ağır bir depresyon sürecinden geçti. Bir yılın sonunda ise içki ve sigara bağımlısı. Her gün başka bir erkek ile gezip dolaşmaya başladı. Adamı hem kendi elleriyle bıraktı hemde acısını yaşadı. Anlamamıştım o zamanlar hoş şuanda anlamıyorum." Baba olmak çok istiyordu. Bu hayata en büyük hayali baba olmaktı." Sigaradan derin bir nefes çekip dudakları arasından süzüldü gri dumanlar." Ben anne olamam. Ona bir çocuk veremezdim. O yüzden bıraktım işte." Kafasını daha da geriye attı. Gözünden bir damla yaş süzüldü." Ayrılığımızın birinci ayından sonra da zaten yeni bir kız bulup evlendi. İlk yıldan da çocuk yaptı."

Şişeden bir yudum daha aldım." Salaksın Şahin. Sırf anne olmak istemediğin için sevdiğin adamı mı bıraktın?" Başını usulca salladı." Adamı hala seviyorsun."

" Sevsem ne olur Özal? Oda annem gibi sevgimi çöpe attı." Sigaradan yeni bir nefes çekti içine." Anne olamam dedim. Anlayışla karşılamadı. Ellimi zaten bırakacaktı ondan önce ben davranıp bıraktım ellini."

" Saçma. Birbirinizi sevdikten sonra herşeyin üstesinden gelirdiniz. Sevgi iyileştirir Şahin."

Şuh bir kahkaha attı. " O Murat için geçerli. Her erkek Murat gibi değil." Kafasını hafif bana çevirdi." Hani sevgi zarar verirdi? Hep öyel söylerdin."

Yeni bir sigara yakarken bir dalda ben aldım. Eski yıllarda ara ara yapardık bunu. Aynı anda sigara içerdik. Teselli düğmesi bende çalışmıyor malum o yüzden onunla sigara içip beraber dertlenirdik. Çakmağı ile sigaramı yaktı. Derin bir nefes çektim içime." Eskiden öyle düşünürdüm şimdi tüm fikirlerim değişti." Gri dumanlar dudaklarımın arasından süzüldü.

" Senin aşık olacağını düşünmezdim Özal. İki kız ömrümüzün sonuna kadar bekar yaşarız diye hayaller kurmuştum."

Güldüm." Seninle yaşlanmak gibi hayallerim yok Şahin. Artık yirmi dokuz yaşına geldik. Yuva, aile kurmak için geç bile kaldık."

" Evlenince geliririm artık."

" Gelme desem gelmeyeceğin sanki."

" Geleceğim tabi ki." Şaşırtmıyordu. Kapıdan kovsam bacadan girerdi. Bacayı kapatsam yeri kazar yine girerdi. Yıllardır yakamı hiç bir türlü bırakmıyordu. " Özal çocukta yapar mısın?" Bedenimi süzdü." Sakın öyle bir hataya düşme. Senden berbat bir anne olur."

En tersinden baktım." Başladık bile çocuk yapma çalışmalarına." Şakaydı tabi ki. Evlenmeden çocuk felan yapmazdım. Helede başımızda bu kadar bela musibet varken. Çocuk yapmak en büyük hatam olurdu. Bir çocuğumun daha ellerim arasından kayıp gitmesini istemiyordum.

Gözleri hafifçe açıldı. Arsızca bir kez daha süzdü bedenimi." Sonunda hormonların ve kadınlara özgü bir organın olduğu aklına geldi." Dibime sokuldu." Nasıldı ilk sevişme?"

" Sana seks hayatımı anlatacak değilim." Şişeden bir yudum daha aldım." Sen onu bunu bırakta Sabiha ile derdin ne senin? Kızın sinirlerini tepesine getirmişsin." Dün akşam Sabiha beni aramış ve Şahini öldürsem kaç yıl yatarım diye soru sormuştu. Bu soruyu sorarkende ellinde silah vardı. Hatta Suskun arkada kollarını bağlayıp Sabihaya boş boş göz kırpıştırmıştı. Sabihanın ellinde ki silah Suskunun silahıydı.

" Hiç bir şey." Sessinde iğrenmenin her bir tonu vardı." Arkadaşın fazla sinirli. Silah ile resmen götümü delecekti. Bu tarafı aynı sana benziyor ve o nasıl hemşire öyle?" Dehşet saçan hemşireydi oda işte. Çoğu anlarda bunu bende sorguluyorum. "Son olarak da evdeki kimsede kan bırakmadı. Birde üzerine Suskun ve Latif ile baya samimi hata Rahmi baba ilede baya samimi. Bu yüzden sert bir dille ayağını denk alması gerektiğini söyledim."

" Şahin sakın bir daha ona böyle bir şey yapma." Gözlerim içinde öfke harlandı." Bir daha onun kalbini kıracak tek bir laf dahi söyler isen vururum seni. Bunu gerçekten yaparım."

" Niye? Ne varda bu kızda üzerine düşüyorsun? Anne gibi ilgileniyorsun?" Gözleri tamamen kırmızı renge dönmüştü.

" Onun benden başka kimsesi yok. Kimsesiz o ."

Alayla güldü." Ben de kimsesizim." Kıskançlık duygusu her anda olduğu gibi burada da baş gösterdi." O kız kimsesiz de ben değil miyim?"

En net cevabı verdim." Değilsin. Senin baban var yedi tane abin var Şahin. On üç yaşına kadar kimsesiz kaldın sadece." Sabihanın ise benden başka kimsesi yoktu. Tabi ki üzerine düşüp ilgileneceğim. Bana sığınan hiç bir canı sokağa atmam. Belki sevgimi beli edemem ama her şekilde ilgilenirim.

" Onu bir abla gibi koruyorsun." Bitten sigarasını söndürüp yeni bir tane daha yaktı. Çiğerlerinin iflas etmemesi mucize kesinlikle. Bir gün içinde en az üç paket sigara içiyordu." Derya denilen o kızda kimsesizmiş. Bizim gibi yurta büyümüş."

" Bunu nereden biliyorsun sen?"

Gözlerini en büyüğünden devirdi." Benim evde sen gittikten sonra tüm hayatını masaya yatırıp anlatı. Cuma günleri rakı beyazı oje sürdüğünü öğrenmeme gerek yoktu da neyse."

" Çocuklar duymasın da ki Gönül gibi neyselere başlama şimdi." Biten sigaramı kenardan söndürdüm. Şişemden kocaman iki yudum aldım." Ve artık insanlar ile bir orta ilişki kurmayı öğren. Ya nefret ediyorsun yada seviyorsun." Bir yudum daha aldım şişeden. " Kimsesiz kimsesizin halinden daha iyi anlamalı."

Yüzünü buruşturdu." Banane. Biz yıllardır kimsesiz yaşamaya alıştık. Hem o kız kimsesiz değil. Timi üzerine titriyor. Özelikle Murat ve Sercan." Doğruydu kimsesiz değildi." Ve o Sabiha da kimsesiz değil. Yanında sen varsın. Asıl kimsesiz kimdi biliyor musun Özal?"

Merakla sordum." Kim?"

Gözleri yüzümde gezindi." Sendin Özal. Sen hep kimsesiz kaldın. " Sigaradan derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti." Haklısın ben kimsesiz değilim. Derya değil. Sabiha da değil çünkü onun yanında da sen varsın. Kimsesiz olan sendin hep Özal. " Güldü alayla ." Hoş kimsesizliğe kendini mahkum ettin. Saçma sapan yok sevgim zarar , acı, zehir diyerek verilen tüm sevgiyi ellinin tersiyle itip kimsesizliğe mahkum ettin kendini." Umutsuzluk içinde iki yana salladı kafasını." Ben sevgi görebilmek için götümü yırtım hep . Kimsesiz kalmamak için her dala uzandım ama sen sevgiyi ittin , aile olmayı ittin." Parmağımda duran yüzüğe bir an baktı." Nasıl yapıyorsun bunu? Sevgiyi isteyene değil istemeyene veriyorlar. Ailem olmasını en çok ben istedim senin ailen oluyor şimdi. "

" Beni hiç bir zaman anlamayacaksın Şahin." Şişeden son bir yudum daha alıp bitmiş şişelerin yanına bıraktım. " Bırak artık şu kıskançlık ve bencillik duygusunu." Gözünün önünü görmesini engeliyordu. Ben onun penceresinden bakmaya çalışmıştım ama o bir kez olsun benim penceremden bakmamıştı.

Sinirle bağırdı. "Ne diye anlayım seni?" Yerinden kalkıp yüzüğümü gösterdi." Şuna bak sevgiyi hak edene değil, sevgiyi gösterene değilde göstermeyen bir kişi evleniyor. " En bıkkın bakışımı attım. Asla değişmeyecek asla." Evleneceksin sonra bir çocukta yaparsın. Anne olmayı istemeyen sen çocukta yaparsın. Anne olmayı en çok ben istedim ama sen mi anne olacaksın?"

Sinirler depeme geliyordu artık. Şahin ile normal konuşmak buraya kadardı." Ben ne yaptım? Çocuk yaptında. Yapmamı dedim? Sevdiğin adam ile evleniyordun da . Evlenme mi dedim?" Yerimden kalkıp tam önünde durdum. Nefret saçan gözlerimiz birbirini buldu." Zamanında sevdiğin adamı bırakmasaydın. Anne olamam diyorsun. Anne olmanı engelleyen bir halt dahi yok. " Bedenine baktım." Sende ki bu performans ile şimdiye kadar otuz tane çocuk yapardın."

" Hak etmiyorsun. Ben sevdiğim adamı bırakmak zorunda kaldım. Sevdiğim adama ilgimi sevgimi verdim. Anne olamam dediğim için bıraktı." Göğsümü hızla itti. Yaşadığı şeylerin suçlusu sanki benmişim gibi davranıyordu. Bir yıllık depresyon sürecinde başında ben vardım. Geceleri hıçkıra hıçkıra ağladı yanında yine ben vardım. Sarhoş oldu başında ben vardım. Sevdiği adam ile arasını yapmak için uğraşan da bendim. Şimdi sevdiği adam ile evlenememesinin , çocuk yapmamasının suçunu bana atamaz. " Ben anne olamaz iken , yuva kuramaz iken senin olacak. Sevgiyi istemediğin halde seni köpekler gibi seven bir adam var."

Patladım en sonunda." Yeter artık Şahin! Yaşadığın olayların suçlusu ben değilim. Anne çok olmak istiyorsan bul birini yap çocuk. Senin hayatında erkekten bol ne var."

Ardı ardına göz yaşları süzüldü. Neden ağlıyordu şimdi? Dudaklarını dişleyip kafasını ağlayarak iki yana salladı." Anne olamam ." Yüzüme yüzüme nefretle bağırdı." Olamam!"

Rüzgardan savrulan saçlarımı sinirle geriye tarayıp bende onun gibi bağırdım." Niye ya niye?"

Gözleri içinde öyle bir acı kuruldu ki. " Kısırım." Ne ? Bundan bahsetmemişti. " Hayatım boyunca çocuğum olmayacak benim."

Sinirli halim anında dağıldı. Parçalar şimdi yerli yerine oturdu. " Sen o yüzden sevdiğin adamı bıraktın?" Başını ağlayarak evet anlamında salladı. " O adam sırf kısır olduğun için mi bırakmak istedi seni?"

Dizleri üzerine çöktüğünde anında yanına çöktüm. Kollarımı bedenine sarıp kendime çektim. Kafası göğsüme geldi." Anne olamayacağımı öğrenince evlenmek istemedi benimle. Onun ailesine tersmiş. " Ne saçma işlerdi bu böyle. "Baba olmak istiyordu hemde çok istiyordu. Ben ise ona bunu sağlayamıyordum bile. Ayrılacaktı benden biliyordum. Bu yüzden kendim ayrıldım. Daha bir ay geçmeden başka bir kadın ile evlendi iki tane de çocuk yaptı." Kolları belime dolandı. Göğsüme sığındı. Canı ne zaman çok yansa yada korksa hep bunu yapardı. Canı yanıyordu. " Sevmemiş beni hiç. Ben onu deliler gibi severken o beni sevmemiş. O şimdi mutlu yuvası var ya ben ? Şu hallime bak bok gibi yaşıyorum."

Derin bir nefes verdim. Ne diyeceğim ben bu kıza şimdi? Desemde işe yaramazdı ki. Hala seviyordu o adamı. O adam Şahini sevmez iken Şahin hala onu seviyordu. Telefon kılıfının arkasında hala o adamın fotoğrafını taşıyordu. Şahin çok sevmişti. Sevgisi karşılığına ise koca bir yıkım verilmişti elleri arasına. O adamdan sonra hiç bir erkek ile sevgili olamayacağını düşünmüştü. Öyle de olmuştu zaten. Her erkek ile bir hafta takılıp bırakmıştı. O adamı unutmak için başka kişileri kullanmıştı ama görünüyor ki işe yaramamış.

Kollarım arasına daha çok sokuldu." Hayat acımıyor. Benim istediğimi sana , senin istediğini bana verdi hep." Doğruydu. Biz iki zıt karakterdik. Onun istediği hayatı ben. Benim istediğim hayatı o yaşamıştı. Hayat ikimizede bu noktalarda acımamıçtı. Birbirimizden bir yerde nefret etme sebebimiz buydu. İkimizde istediğimiz hayatı birbrimizde izlemiştik.

Saçlarını yavaş yavaş okşadım." Teselli etmeyi bilmiyorum ama başka konulardan konuşalım ne dersin?"

Burnunu çekti." Geçmişte olduğu gibi." Onaylayan mırıltı çıkardım. Geçmiştede birbirimizi teseli etmezdik ama başka konulardan konuşarak kafamızı dağıtmaya çalışırdık. " Şarkı söyleyim. Yurta en güzel ses bana aiti. Sabahları bülbül gibi sesimle az uyandırmadım seni."

Güldüm." Bülbül mü? Senden olsa olsa karga olur. Sabah sabah başımda gak gak diye ötüp duruyordun."

" Sus be Özal. Sesim çok güzel." Güzeldi. İnce su gibi bir tonu vardı ama kardeşlik kuralı. Kardeşinin güzel olduğu herşeye bir bahane uydurmak gerek." Şimdi şarkıcı olaydım varya paraya para demezdim."

Kırmızı saçlarını okşamaya devam ettim. Alayla güldüm." Bildiğim kadarıyla kargalardan şarkıcı olmuyor Şahin." Anında göğsüme vurdu.

" Seninle yapılan sohbete bu kadar olur işte." Ellinin tersiyle göz yaşlarını sildi. Başka bir konuya girdi." Hatırlıyor musun? Sen salak olduğun için tüm matematik ödevlerini ben yapardım."

" O öyle değildi bir kere. Sen gece yanımda yatmak için bahane uydurmaya çalışıyordun. Bende ödevlerimi yaparsan yanımda yatacağını kabul ediyordum. Yani Şahin salak olan sendin." Geceleri tek yatmaktan korktuğu için yanımda yatmak isterdi. Ben ise asla temas sevmediğim için ödevlerimi yapmasına karşılık temas edip yanımda yatmasına izin veriyordu. Temas sevmeyen ben için temas seven Şahin ızdırap gibiydi.

Çirkef modunu anında açtı." Yalan söyleme be! Salak olduğun için matematik ödevlerini bahane ederek yanında yatmana izin veriyordun. Ödevler bahaneydi. Salak olduğunu kabul et."

Derin bir nefes aldım. Her an boğabilir ellimi kana bulayabilirdim." Sülük gibi yakama yapışıp ben yapıyım ödevlerini diyen sendin. Hoş hala sülük gibi yapışıyorsun." Yurta bir kere dayak yerken kızların ellinden almıştım. O günden sonra da yakamı asla bırakmamıştı. Ben nereye o oraya gelmişti. Rahmi albay ile yaptığım gizli talimleri izlemişti. Bende senin gibi asker olmak istiyorum diyerek peşimde dolaşmıştı. O zaman en sessiz ve içine kapanık kız Şahin idi ama benim yanımda bülbül gibi şakıyıp durmuştu. Asker olmak istediği için Rahmi albay ile konuşup Şahini de eğitmesini istemiştim. İlk başta kabul etmemişti. Biraz ısrar etmem sonucunda kabul etmişti. Beraber eğitimler alınca daha da yapıştı yakama. Yıllar geçti hala yakamı bırakmadı.

" Ne yapışacağım be sana? Seni görmediğim her an daha mutluyum. " Kollarım arasından çıkıp ayağa kalktı . Yine eski Şahin olmuştu." Hatta sana bugün fazlası ile doydum Özal. Uzun bir süre görüşmeyelim hata yıllar boyunca." İki gün veriyordum sadece. Yanıma gelmese bile ya mesaj atardı yada arardı. Eşyalarını alıp uzaklaştı.

Yerimden kalkıp banka tekrar oturdum. Telefonuma baktım. Kartal timi göreve gitmişti. Neredeyse bir haftadan uzun süredir yoktular. Ben ise bir hafta içinde iki tane kısa göreve çıkmıştım.

Murat'ın yokluğunda Yasemin ablanın yanına gidip ilegilenmiştim. İbrahim'in mezarına uğramıştım ve Merali bulup İbrahim'in sözlerini iletmiştim. İbrahime yaptığı şey için çok pişman olmuştu ama artık herşey için çok geçti. İbrahim'i toprak çoktan bağrına basmıştı. Artık ne bir özür nede pişmanlık işe yarardı.

Ve bir haftadır Suskun , Çelik ve Şahin ile Sansarın yerini bulmaya çalışıyorduk. Murat'ın planı işe yaramıştı. Hapishanede konuştuğu adam , Sansarın birliğine gizli ajan sokmuştu lakin Sansar birliğinin başında değildi. Bir aylığına başka bir yere gittiğini biliyorduk ama yerin neresi olduğu hakkında elde bilgi yoktu. Sansardı bu kim bilir hangi deliğin içine girmiş neler düşünüyordu.

Sansarı bulamasam bile geçmişte canımı yakan iki kişiyi bulup ortadan yok etmiştim. Yanımda Çelik ve Şahin var iken. Murat artık tek başıma hareket etmeme asla izin vermiyordu. Kendisi yoksa bile peşime Çeliği takıyordu. Çelik yoksa Suskunu. Zaten Çelik her saat başı arayıp , başını belaya soktun mu? Neler yapıyorsun? Diyerek soruyordu. Beni kontrol etmesini Murat söylemedi ise hiç bir şey bilmiyorum.

Bankın üzerinde oturmaya devam ettim. Bir günü de bankın üzerinde kapatıyorum.

 

                         🌊

Evleniyoruz arkadaşlaaar.

Murat ve Denizi tutamıyorum biri tutsun artık şunları.

Bölümü nasıl buldunuz?

Suskun ve Sabiha ikilisi nasıl sizce?

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli 🤍

Kocaman öpüldünüz ❤️

​​​​​​

 

Bölüm : 28.11.2024 07:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...