
Merhabalaaaaar ben geldim.
İyi okumalar dilerim 🤍
🌊
" Komiserim Allah adına suçsuzum ben ya." Şuanı tekrar yaşamam hayatın bana en büyük tokadı kesinlikle.
Bıkkın bakışlar eşliğinde komiser yürütmeye devam etti beni." Derdini amire anlat." Önceden geldiğimiz yollardan yürüyüp amirin odasına geldik. Kapıyı iki defa tıklatıp içeriye savurdu resmen beni. İki saatir aralıksız kafasını şişirince bıkmıştı kesinlikle.
Tontiş , ak saçlı adını önceden öğrendiğim Cafer komiser beni görünce çoşkulu bir neşe içinde karşıladı. " Ooo Deniz teğmenim nerelerdesiniz siz ya?" Cehennemin dibinde abi. " Uzun zamandır yoktunuz. Nasıl bir suçlu getirdin bana? Lütfen mafya çetesi felan bulaştığını söyle bana." Adam resmen suç işlememden zevk alıyor.
Boş koltuğa bedenimi bıraktım. Tek dizimi kendime çekip kafamı da dizime gömdüm. Ağlamaklı bakışlı halimden baya eğlenen Cafer abiyi buldu gözlerim." Emin oldum abi ben kesin haca giden otobüsü taşladım." Bir insan bu kadar boka batamaz. O kadar hocaya kendimizi okutuk halimize bak. Dua süresi buraya kadarmış. Birde yüz rekat daha tövbe namazı kılmam gereken konular vardı. " Komiserim vala ben hiç bir şey yapmadım."
Bir tur halime güldü. Şuna bak ya resmen zevk alıyor bu halimden." Dur tahmin ediyim." Ellini çenesine koyup sıvazladı." Yoldan geçen birini arabana aldın oda arabana madde koydu."
Kafamı dertli dertli salladım." Her kelimen , cümlesi cümlesine doğru komiserim." Lanet vicdanım. Kafeden ayrıldıktan sonra yoldan geçen yaşlı teyze otostop çekince arabama almıştım. Teyzelere hürmet , yardım sloganından yola çıktığım pankart bu anda götümde patlamış bulunmakta. " Kadın yolun kenarında otostop çekince arabaya aldım. Sadece bir an arabada tek bıraktım." Ellim ile de bir yapmayı ihmal etmedi. Yasemin abla evde çayın bittiğini söylediği için markette girmiştim beş dakikalığına teyze o sıra arabaya maddeyi yerleştirmişti." Böyle olacağını bilsem alır mıyım hiç?"
Bir tur daha göbeği salana salana güldü. Önünde duran dosyayı aldı bir yandanda fazla gülmenin etkisi ile akan yaşlarını sildi. " Teyze dediğin kadın büyük bir madde satışcısı." Sonunda biraz daha ciddi haline geldi." Polislerden kaçarken senin arabana binmiş . Ellinde ki maddeleri yok etmek için de arabana koymuş."
Devamını tahmin etmek zor değildi." Suçuda bana attı." Teyze deyip geçmeyeceksin işte. Milletin teyzeleri tatlı tatlı bir de bana gelene bak. Madde satıcı. Hayat kardeşim deneye deneye beni mi deniyorsun yani? Bundan sonra teyzelere de güven yok. Teyzeler benden uzak Allah'a yakın olsun. O derece.
" Murat komutanı aradım yine sana kefil olacak. O zaman çıkacaksın."
" Abi yapmadım de?" Asıl tehlike şimdi başlıyordu. Murat ve öfkesi. Allah'ım yardım." Abi ara yanlış Denizmiş de kurban oluyum. Karıştırmışım felan uydur bir şeyler ne olur."
Acılı halimi takmadı bile. Acılarımdan zevk alıyordu." Çok geç Deniz teğmenim." Arkada kalan kapıyı gösterdi.
Bildiğim tüm duaları okuya okuya kafamı arkaya çevirdim. Eyvah! Aşırı sinirli. Yüzünden tutta kulaklarına kadar kırmızı renge bürünmüş haldeydi. " Deniz ne halt yedin sen?"
Bileklerimi Cafer komisere uzatım." Abi sen beni içeriye al. Hatta kapalı koğuş varsa daha makül geçer." Murat'ın sinirli hallinden ise dört duvarı izlemeyi tercih ederim.
Murat tam karşıma oturdu. Yutkundum. Altıma da yapmış olabilirim. Çok ürkütücü bakıyordu. " Cafer abi korkuyorum ama söyle ne yaptı?" O nasıl ses be ? Resmen öldün, bittin sen diyordu.
Yalvarak baktım Cafer komisere. Kaşlarımı ikide bir yukarıya kaldırıp durdum . Anla be komiser abi çok zor durumdayım. Murat'ın sinirini bilmiyorki. Bilse kendi elliyle koğuşa atar beni.
"Deniz ne yaptın sen?"
Kafamı sağa sola çevirdim." Hangi Deniz?" Salağa yatacaktım hatta şuan itibariyle dünyanın en salak insanı ilan ediyorum kendimi. " Karıştırdınız her halde beyefendi." Keşke keşke.
Kafasını yukarıya kaldırıp büyük bir sabır eşliğinde konuştu." Yemezler güzelim yemezler." Yemeyeceğini bende biliyordum. Umut işte. " Söyle Cafer abi söyle."
Acılı halime eğlenen bir bakış attı. Acıdan besleniyor resmen adam yada benim acılarımdan." Hiç sadece bir yıllardır aradığımız madde satıcısı kadını arabaya almış." Ne kadar da hiç ama. " Kadın otostop çekince acıyıp arabaya almış. Maddeyi kadın arabaya koymuş sonra da şikayet etmiş Denizi." Ellerini birbirine kenetleyip göbeğinin üzerine koyup koltuğa yaslandı. " Harika bir suçluyu daha bulmamızı sağladı." Allah razı olsun benden ya. Sayemde adamlara iş bırakmıyordum.
Kafamı öne eğip altan altan en uysal bakışımı Murat'a attım. Başka şansım vardı sanki. Her gün çıtayı biraz daha zorluyordum.
Öyle derin bir nefes aldı ki tüm oksijeni içine çekmişti." Abi sen dosyayı verde imzalasın." Gözleri hala üzerimde duruyordu. Allah'ım bana da yazık be? Azcıkta şu kullunun yüzüne gül ne olur?
Cafer abi dosyayı önüme itelledi. İmzalayamam." Abi ben yaptım. Suçluyum içeriye at beni." Murat'ın sinirinden ise hapis yatmaya razıyım." Kendi ağzım ile suçumu ilan ediyorum."
Murat öldürücü gülüşünü gönderdi." Hadi güzelim imzala şunu. İnsanları işinden gücünden etmeye gerek yok." Yapamam." Hadi Deniz hadi." Demesi kolay.
Yardım bakışımı attım komiser abiye. Kurtar be abi. Allah'ım bir mucize felan olsa ne güzel olur şuan.
" İmzala şunu Deniz."
Kalemi ellime aldım. Nasıl imza atılıyordu? Kalem nasıl kullanılıyordu mesela? Zorla yutkundum.
İç sesim kafasını ürkekçe çıkardı." Tüm dünya bir araya gelse Murat'ın ellinden kurtulamazsın. O yüzden bence hemen imzala git cezanı çek."
Haklıydı. Lanet gelsin ki çok haklıydı. Ellimi zorla hareket ettirip imzayı attım. Attı atmazda yerimden kalktım." Görüşürüz Cafer abi." Koşarak kaçtım. Başka şansım vardı sanki.
" Nereye kaçacaksın acaba?"
Senin olmadığın her yere şuan. Koşar adımlarla karakoldan dışarıya attım kendimi. İnsan göt korkusundan ne kadar hızlı koşarsa o kadar hızlı koştum. Sinirine asla bulaşmak gibi bir niyetim yoktu. Buda can sonuçta. Adamın damarına basılmaya gelmiyor. Çok büyük bir deneyim ile bunu test etmiş oldum.
Karakolun bahçesinden çıktıktan sonra ara sokaklara attım kendimi.
" Şimdi kaçtın yarın akşam istemeye gelecekler o zaman nasıl kaçacaksın acaba?" Dedi iç ses.
Kendi istmeme gitmesem mi acaba? Düşününce çok mantıklı geliyordu. Kendi aralarında beni istesinler yada görüntülü mü katılsam? Hem Murat'ın sinirine de bulaşmamış olurum hemde istmemde olmuş olurum.
Ve iç ses." Kafayı yedin farkında mısın?"
Sus iç ses. Sanki bilmiyorsun başımıza neler geleceğini. Adamda Karadeniz damarı var. İlk damarına bastığımızda yarım saat boyunca dudaklarımızı sızım sızım sızlatı. İkinci bastığımızda arabada inim inim inleti. O araba olayından sonra bir hafta acısını çektim.
Adımlarım artık yavaş haline geldi. Adamdan bildiğimiz kaçtım. Buna da kesin sinirlenecek. Ellerimi havaya kaldırdım. " Yüce rabbim az merhamet. Murat'ın gazabından, sinirinden ne olur koru. Buda can acı ne olur ya."
" Rabbim canına acırda benim çok acıyacağımı düşünmüyorum."
Siktir.
Kafam zorla yan tarafa döndü. Ağaca bedenini dayamış, kollarını da önünde bağlamıştı. Gözlerinde ateşler taşarak bana bakıyordu. " Ne oldu kaçacağını mı düşündün?"
O nasıl hız be? Hem bu ne ara geldi oraya?
Tüm çirkefliği ile beni aydınlatı iç ses ." Adam hani asker , bordo bereli ya ondan olmasın."
Sağol ya. Ne kadar yardımcı oluyorsun. Bir akıl ver yoksa biraz sonra attığı bakışlardan bokum bir yerlerime bulaşabilir.
Kollarını çözüp bana doğru adımlar atmaya başladı. Geriledim." Muraaaat gelme." Yaklaştıkça daha da geriledim. Kaçma şansım asla yoktu. En uysal ve ağlamaklı bakışımı attım." Muraaat sakin olsak?" Gözlerimi sevimli sevimli kırpıştırdım." Hı?"
" Yooo olursam namerdim."
Tam kaçmaya meyil ediyordum ki . Bir anda bedenimi omzunda tepe taklak aşağıya bakar iken buldum. " Murat valla ben bir şey yapmadım. Tüm suç teyzenin. Valla bak suçsuzum." Allah belasını versin o teyzenin. Kaç yaşına gelmiş uğraştığı işlere bak. Uğraştığı yetmiyor bana da musallat oluyor. Teyzesin sen otur evinde örgünü ör , dizini izle, torunlarını sev ama olur mu ? Olmaz. Teyzenin bile manyağı beni buluyor. Hayat bir insanın ağzına ancak bu kadar sıçabilir.
Adımları ilerlerken tüm siniri ile de bana cevabını verdi." Tabi Deniz senin hiç suçun olur mu? Tüm dünya kötü bir sen ak kaşıktan çıktın dimi?" Derin bir nefes verdi." Anlamıyorum cidden anlamıyorum bu kadar belaya nasıl bulaşıyorsun?" Ben bulaşmıyorum bela gelip beni buluyor. " İki dakika sadece iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyorsun. "
Cevap veremedim. Adamda haklı. Ne zaman yanımdan gidiyor başım bir belada ama sanki benim suçum." Ben ne yapıyım ya? Sadece iyilik yapmak istedim." Kafamı kaldırmaya çalıştım. Siktir. Biz niye ormana giriyoruz şimdi? " Murat ormana neden giriyoruz?" Neden yani?
" İnsanların içinde kızamayacağıma göre." Allah'ım yardım ne olur yardım.
Ormanın iyice derin noktasına gelince belimden tutup indirdi. " Muraaaat yapma." Adımlarım geriledi , geriledi de sırtım agaca geldi ve tam dibimde bir adet sinir yumağı. Kaç şimdi kaçabilirsen. Deniz kızım altan al hata ne kadar sevimli olma şansın varsa o kadar sevimli ol. Yoksa bu sinir ile asla baş edemezsin. " Muraaaat valla bak sadece yardım etmek istedim. Teyzelere hürmet sonuçta." Bundan sonra asla değil.
Ellerini iki yanımda sabitleyip üzerime eğildi. Sesi kısık çıksa da öldürücü tonu duyuyordum. Kocaman yutkundum." Deniz sen niye her otostop çeken insanı arabana alıyorsun!? Söyle bir bana Allah adına bir söyle!" Burnundan kızgın boğa gibi soludu. " Önce katil şimdi madde satışcısı. Lan askersin sen asker! Suçlu peşinde koşman gerekir sen ne yapıyorsun suçluları arabana alıyorsun!"
Altan altan en uysal bakışımı attım. Başka şansım yoktu. Sevimli sevimli göz kırpıştırdım aynı şekilde en nazlısından sokuldum." Vala öyle olduğunu bilsem alır mıyım hiç?" Yüzüne yaklaşıp yanağına usulca bir öpücük kondurdum." İyilik yapıyım dedim sadece. Evren iyilik yapacağım an bütün suçluları önüme seriyor ben ne yapıyım?" Diğer yanağına da usulca öptüm." Özür dilerim isteyerek yapmadım ki." Altan gözlerinin içine baktım." Kızmasan ?"
Gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp tekrar açtı." Şöyle bakma bana." Aynı bakmaya devam ettim." Bakma şöyle."
Biraz daha sokuldum. Sesim hala en sevimli halinde kaldı." Niye ki?" Kollarımı beline doladım.
Bir anda yükseldi." Deniz kavga ediyoruz şurada!" Boş boş göz kırpıştırdım." Kavga etsene kızım sende. Ne diye sakinleştiriyorsun beni? Kızmam gerekiyor sana." Gözlerim içine daldı kahveleri." Bakma şöyle."
Parmak uçlarımda yükselip dudağına küçük küçük öpücükler kondurmaya başladım. " Kavga etmeyelim." Ayaklarının ucuna basıp kollarımı boynuna dolayıp kendime doğru çektim. İtiraz etmeden yaklaştı. Parmaklarım saçları arasına daldı usul usul okşadım.
Gözlerini tekrar kapatı. İşte bu geçiyordu siniri. Elleri belime dolandı aynı anda kafasını da boynuma gömüp derin bir nefes çekti içine. Ses etmedim. Bir kaç dakika o şekilde kaldı. " Şuna bak bir bakışın ile tüm sinirimi götürüyorsun." Şah damarım üzerine öpücük kondurdu." Başıma büyük belasın hemde büyük."
Saçlarını usul usul okşamaya devam ettim. Kafamı aynı şekilde boynuna gömdüm." Rahatsız mısın bu halimden?"
Keskin nefesi boynuma vururken havaya kaldırdı bedenimi. Bacaklarım belline dolandı. " Senin yerinde başka biri olsa rahatsız olurdum ama konu sen olunca bunu bile seviyorum." Uysal bir çocuk gibi daha çok sokuldu boynuma." Hayatıma bir girdin bütün her şey gözümde cennette dönüştü."
Kalbim tekteye uğradı. Dilim yanında her zaman olduğu gibi tutuldu. Kafamı boynundan çektim aynı şekilde kafasını çekti. En sevdiğim kahvelerine daldı gözlerim. Bir kahvenin içinde okyanus vardı boğuluyordum. Sevgisinden boğuluyorum. Baktım uzun uzun baktım içim gide gide baktım.
İçli bir nefes verdi." Neden böyle bakıyorsun bana?" Göz bebeklerinin içi yavaş yavaş büyümeye başladı. Bir kitapta okumuştum insan sevdiğine bakarken göz bebekleri büyürmüş. Haklılardı. Murat'a ne zaman baksam göz bebekleri büyüyordu. " Gözlerin ilk defa bu şekilde bakıyor bana."
Parmaklarım saçlarından yüzüne geldi." Her gün bir adam bu kadar sevilir Deniz diyorum ama yarın oluyor..." Yüzüne yaklaşıp dudakları arasından sızan nefesini içime çektim." Dün ki sevgim az kalıyor. Biliyor musun yarim? Ben her gün seni daha fazla seviyorum. Dünkü sevgim bugünkü sevgimin yanında toz tanesi kalıyor."
İki kaşı şaşkınlıkla havaya kalktı." Asıl benim kalbim iptal şuan."
Güldüm. " Kahvelerin içinde. Gözlerinde yaşamı görüyorum, kendimi görüyorum ve deli gibi atan bir yüreği görüyorum." Biraz daha yaklaştım yüzüne. Sızan nefesini daha çok içime çektim. Şimdi yaşıyordum, şimdi nefes alıyordum. " Bir çift kahve gözde insana nefes olurmuş Murat. "
Yüzü öyle bir hale geldi ki ilkti bu halini görmem. Dili tutulmuş gibiydi." Yavrum öldürecek misin beni?" Göğsü göğsüme aldığı nefesler ile çarptı. Ormanın sessizliği içinde kalp atış sesini duyuyordum. Kalbi hızlanmıştı. İlk defa onun kalbini bu kadar hızlandırmayı başardım. Sevişirken bile bunu hissetmemiştim." Bir kelimen ile yerle yeksan ettin beni."
Aynı şekilde bakmaya devam ettim. Usul usul sevdim yüzünü." Gülsene. " Zaten bu anı bekliyordu. Dudakları iki yana kıvrıldı. Dudaklarımı dudaklarına yasladım. Ağır ağır öptüm, uzun uzun öptüm. Yaşadık beraber. İlk defa bir öpüşmemizde yangın olmadık su gibi serinlik verdik birbirimize. Yan yana hem ateştik hemde su." Gülüşünü öpmeyi çok sevdim."
Alnını alnıma yasladı." Güldüren güzel olunca gülmemek elde değil." Kolları bedenimi daha çok sardı. Sıcaklığı sarıp sarmaladı. Yanında soğukluk yoktu. Bir çift kol tüm soğuga meydan okuyor." Ulan Deniz yine bütün sinirimi alıp götürdün." Gülüşüm daha da büyüdü." Gülme şöyle yavrum be . İçim gidiyor içim."
Bana söylediğini aynen iletim." Güldüren yakışıklı olunca gülmemek elde değil."
" Bak sen şuna bak. Benim lafım ile beni vuruyor."
Sevimli halimi asla bozmadım." Hayatımda yediğim en güzel kurşun senin sözlerin."
Şaşkınlığı biraz daha büyüdü." Deniz kurban oluyum dur. Öleceğim şimdi."
" O niye?"
" Niye olacak yavrum be? Önceden ne güzel sadece seni seviyorum derdin." Bir elli kalbine gitti." Onda bile kalbimi yakıyordun şimdi sözlerin ile kül ediyorsun."
Yanaklarını tutup sağa sola çekiştirdim. Aşırı tatlıydı şuan hemde aşırı tatlı." Oyy oyy yesinler seni."
Cüretkar çıktı sesi." Yesene." Durdu ve eklemesini yaptı." Gerçek manada." Dudaklarıma yaklaştı." Sinirim tam geçmedi benim. Bir sakinleştir hemde şöyle aralıksız öperek sakinleştir."
" Bahane uyduru..." Devamını getirmememe izin vermedi. Dudakları dudaklarımı sarmaladı. Sakin değildi artık her zaman olduğu gibi sert ve hoyratça öpüyordu. Bedenimi agaca yaslarken, elleri belimden kalçama indi. Dokunuşları vahşi bir hale gelmişti. Biliyordum başıma geleceği. Artık normal dokunuşu ve zevk için dokunuşunu ayırt edebiliyordum. Sevişmek istiyordu.
Dudakları dudaklarımdan kopmadan ilerlemeye başladı. Nereye gittiğimiz hakkında zere fikrim yoktu tek düşündüğüm kızgın demir gibi dudaklarımı yakan dudakları. Dudakları yakıyor, nefesi serinlik veriyor. Su ve ateş çarpışıyordu arada kül oluyordum.
Nefes almak için bir saniye ayrıldığımızda arabanın yanına gelmiştik. Arabayı ormanın içine park etmesi de ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteriyordu. Bunu önceden planlamadıysa benimde adım Deniz değil. İki tatlı bakış , gülüş ile işin içinden çıkamayacağımı en başta bilmeliydim.
Arka kapıyı açıp koltuğa kuruldu.
" İstemememiz var farkındasın dimi? Hazırlık yapmamız gerek."
Dinlemiyordu bile beni. Pantolonuma uzanıp aşağıya çekti." Beklesin. Şimdi sana dokunma şansım var iken değerlendirmem gerek."
" Sadece bir saat ama tamam mı?"
" Tamam tamam."
Dudakları dudaklarımı sarmaladı. Hiç kopmak istemeyeceğim dudakları.
Zaman aramızda akıp gitti ve asla bir saat ile kalmadı. Bir saat ikimiz içinde bir dakikadan farkı yoktu. Üç saat aralıksız deli gibi seviştik. Yaktı , kavurdu, kül etti ve hayat verdi.
Yaşam onun yanında attı.
********
Evin içinde akşam isteme için hazırlıklar yapılırken Rahmi çalışma odasında karşısında adam ile oturuyordu. Çalışma odasının kapısı açılıp tüm heybeti ile Suskun girdi. Rahminin karşısında oturan adamı görünce sıkıcı bir konuşma olacağının farkına varmıştı. İstemeye istemeye boş sandalyeye kuruldu.
Rahminin karşısında oturan adam Suskun gelince konuşmaya başlamanın zamanı geldiğinin farkına vardı." Merhaba Suskun. Nasılsın?" Başıyla iyi olduğunun işaretini verdi Suskun. " Anlaşılan hala konuşmak zor geliyor."
" Ne oldu Sadri bunca yıldan sonra niye geldin?" Dedi Rahmi. Suskun konuşmuyor ise kendisi konuşmak zorunda kalıyordu.
Sadri önünde duran dosyayı açtı. " Suskun artık görevin başına dönmen gerek." Dosyaya göz gezdirdi. " Koçum bak artık o gün neler olduğunu anlatmalısın bana. Beş yıldır mesleğinde uzak duruyorsun. Seni hepimiz tanıyoruz. Sen mesleğini bırakacak adam değilsin. Ne oldu anlat artık."
Önünde duran boşluğa baktı Suskun. Konuşmak zor geliyordu yine. Haklıydı Sadri mesleğini bırakacak adam değildi lakin vicdanı kabul etmiyordu. Hain bir kadına aşık olup vuramaması. Kaçmasına izin vermesi. Pınar yüzünden uzaklaştırma alışmıştı o günden sonra da mesleğine bir daha dönememişti. Bir aylık aldığı uzaklaştımayı kendisi beş yılla uzatmıştı. Vicdanı kabul edemiyordu bir haine aşık olmayı.
Sıkıntılı nefes verdi Sadri. " Suskun ila yalvartıracak mısın lan? Konuş koçum artık. Kadını o gün niye vurmadın? Kaçmasına niye izin verdin?" Cevap gelmedi. Devam etmek zorunda kaldı Sadri." Suskun bugüne kadar senin bir tane adam kaçırdığın görülmedi. Metrelerce öteden bile adamın gözünden vuracak kadar nişancılığın iyi. Mit içinde ve askeriyede keskin nişancı da bir numara adamdın. Kadını çok rahatlıkla vurabileceken niye kaçmasına izin verdin?"
Sessizlik.
Rahmi ve Sadrinin bakışları kesişti. Derin nefes verdiler aynı anda. Sadri Dayanak mit başkanı idi . Beş yıl önce Pınarı izlemek için Suskunu görevlendiren kendisi idi. Bu görevi , işi en iyi yapacağı adamına vermişti. Suskunun bugüne kadar bir tane görevinde dahi başarısızlığa uğradığı görülmemişti. Mit' in en iyi adamıydı. Yıllardır bu durum bu şekilde idi taki Suskunun görevinden uzaklaştırana kadar. Pınarı vurma şansı varken vurmaması göreve ihaneti. Pınarın hain , suçlu ve oyunlarını çözen söyleyen kişi Suskun idi. Sadri tek bir görev verdi ya ölü yada diri Pınarı yakalayıp getirmesi. Lakin Suskun kadının kaçmasına izin vermişti. Suskun bunu yapacak adam değildi.
" Suskun anlat artık. Kadının vurmadın kaçmasına izin verdin. Uzaklaştırma aldın sonra kendi ellinle yerini bulup devlete teslim ettin. İlk başta niye kaçmasına izin verdin?" Dedi Sadri. Cevap yine gelmedi. Zor olacağını biliyordu Sadri. Suskun sessizliği zordu. Bugüne kadar sessizliği işine yaramıştı Sadrinin. Suskunun sessizliği içinde ölüm yatıyordu. Onun sesi yaptığı işlerdi ama şimdi sessizliği zordu Sadri için. " Lan konuşsana artık. Kaçmasına izin vermenin sebebi olmalı." Ellerini önünde kenetleyip ciddi tonuna büründü." Suskun bak sana ihtiyacım var. Senin gibi asker, istihbaratçı bulmak zor. Kaç tane senin gibi adam var lan ? Kara harp okulu birincilikle bitiren? Keskin nişancılıkta birinci? Her görevi başarıyla bitiren, senin yetiştirdiğin adamların hepsi şimdi askeriyenin ve mit en iyileri. F-16 dahi kullanabiliyorsun. Teknolojinin anasını belliyorsun. Unutun mu lan? Bir aydır çözmeye çalıştığımız sistemi üç saat içinde çözmüştün. Zehir gibi kafan var. Senin gibi asker , istihbaratçı yetiştireceğiz diye götümüzden ter atıyoruz."
Cevap vermedi Suskun.
Ellini yüzüne attıp sıvazladı Sadri." Lan sik herif anlat artık. Bir bok geldi başına herkes hata yapar. Sende yaptın uzaklaştırma aldın ama artık yeter bu kadar ceza dönmen gerekiyor. Kadına aşık olduğunu hepimiz biliyoruz. Kadına aşık olduğun halde hain olduğunu, suçlarını önümüze koyanda sendin. Yıllardır çözemediğimiz olayı çözdün lan sen. Kimsenin yapamayacağını yaptın hemde kıza aşık olduğun halde çözdün. Ne oldu koçum? Söyle bana artık. Yakalatmak istemesen önümüze belgeleri koymazdın. Niye kaçmasına izin verdin? Sonra niye bulup getirdin?"
Sessizlik.
Sinirle çıkıştı Rahmi." Lan konuşsana ila konuşman için Sabihayı mı çağıralım?"
Derin bir nefes aldı Suskun. Geçmiş ağır geliyordu. Mesleğine dönmek istemiyordu ama bir anda Sabihanın sessi kullağında yankılandı. Asker üniforması içinde seni görmek çok isterdim. Elli yumruk oldu." Hamileydi. Doğru vurabilirdim ama hamileydi. Benden önce beni vurdu zaten hamile olduğu için vuramadım."
Sadri kocaman şükür çekti." Bebek senden miydi?" Başıyla onayladı Suskun. " Şunu yıllar önce söylemiş olsaydın keşke. Yıllardır kendine eziyet çektirdin bir kadın için. Görevine devam etseydin benim yerime seni mit başkanı olarak düşünüyorlardı lan. Bir kadın için heba ettin kendini. Yılların hiç oldu gitti. Bir kadın için değdi mi?"
Kadın için değildi bebeği içindi. Yüreği kaldıramamıştı bebek mezarını. Anneye benzeyen kadına aşık olmuştu. Anne gibi çıkmıştı Pınar. Sahip çıkmamıştı bebeğine ölmesine sebep olmuştu. Hemde uyuşturucu yüzünden. Annede uyuşturucu içerdi, Pınarda içiyordu. İkiside çocuklarına zarar vermişti.
Rahminin içine hafif heyecan yayıldı." Mesleğinin başına geri mi dönecek artık?"
Başını usulca salladı Sadri." Dönecek Rahmi albay ona ihtiyacım var. Zekasına , ölüm sessizliğine , gücüne ve ikna yeteneğine." Cebinden kimlik çıkardı Sadri. " Bundan sonra gerçek kimliğin ile devam edeceksin. Ne soy isim vermiştik sana gizlilik için?"
Rahmi cevap verdi." Konuşkan."
" Tamam artık Konuşkan soy ismini kullanmana gerek yok." Göz ucuyla Rahmiye baktı." Rahmi albay iki dakika müsaade eder misin?"
Yerinden kalktı Rahmi. Mit demek gizlilik demektir. Bunu çok iyi biliyordu Rahmi. Ne kadar emekli albay olursa olsun gizli bilgileri bilemezdi aynı Suskunun gerçek soy ismini dahi bilmediği gibi. Herkes için bilinen Suskun Konuşkandı ama gerçek Suskun Akkat. Kimliğini, hayatını, mesleğini Konuşkan adı altında gizlemişti. Gerçek ise Suskun Akkat idi. Yıllar boyunca Konuşkan soy ismi altında meleğini yapmış, hayatını gizlemiş ve mesleğini. Suskun Konuşkan araştırıldığı zaman edebiyat öğretmeni, Muğlalı beş çocuklu ailenin çocuğu, sahte okul isimleri, diplomalar ve daha nicesi... Gerçekler ise yüzbaşı Suskun Akkat.
Rahmi çıkınca kimliğini Suskunun önüne bıraktı." Suskun Akkat artık gerçek kimliğin ile görevine devam edeceksin. Konuşkan kimliğini at bundan sonra kimliklerin arkasına saklanmadan gerçek soy ismin ile devlete hizmet etmeye devam edeceksin." İç cebinden bir dosya daha çıkardı Sadri." İlk görevin. Senden başka kimse yapamaz bu işi. Görevin zor olduğunu bil."
" Bunca yıldan sonra yapamam." Dedi Suskun.
" Sik sik konuşup canımı sıkma lan! Bunca yıldır rahat bıraktığım yeter artık. " Çok yüksek konuştuğunu fark edince sessini kıstı." Herkes için yine Suskun Konuşkan olarak kalacaksın. Mesleğinin başına döndüğünü sen , ben ve Rahmi albay bilecek. Diğerlerine yine mesleğinden atıldığını söyleyeceksin." Yerinden toparlanıp ayaklandı." Konuşkan soy ismini verdik azda olsa konuşmak için şevke gelirsin diye nerede hala aynısın. Kendini toparla kim olduğunu, geçmişte yaptığını işleri, başarılarını unuttma. Sessizliğine yine gömül ama ölüm getirsin sessizliğin."
Sadri kapıdan çıkıp gitti. Masada duran kimliğini aldı Suskun. Göz gezdirdi.
Suskun Akkat.
Görev dosyasını alıp içini inceledi. Yüzünü buruşturdu. Zor dediği görev bu muydu? Bir günde halledebileceği bir işti.
Yıllar sonra mesleğine geri dönmüştü Suskun Akkat.
*******
Geldiler geldiler." Koşar adımlarla kapıya gittim. Deli gibi kalbim atarken kapının karşısında duran aynadan simam ile yüz yüze geldim. Mavi tüm bedenimi saran , ince askılı bileklerime kadar uzun elbiseme bir tur daha bakıp sağını solunu düzeltim. Terden sırılsıklam olmuş avuç içimi elbiseme silerek gidermeye çalıştım. Aşırı heyecanlıydım aşırı. Kalbim yerinden çıkmak isteyecek kadar heyecanlı. Allah'ım istemem var bugün istemem.
Kapı bir tur çaldı.
Derin bir nefes alıp sakin tutmaya çalıştım kendimi. Zordu çok zordu. Ellim kalbime giderken diğer ellim kapı koluna uzandı. Usul usul kapı açılırken afetü devran sevgilim ile de göz göze gelmeye başlamıştık bile. Kapı tamamen açılınca gözlerimiz tamamen buluştu. İçimi saran heyecan artı , kalbim davulcu gibi vuruyordu göğüs kafesime.
Gözleri bir anlığına gözlerimden kopup bedenime indi. Usulca dudağı yukarıya kıvrıldı. Onun istediği elbiseyi giymiştim. Denize mavi yakışır demişti. Yakışmıştı. O diyorsa yakışır.
Bedenini aynı şekilde süzdüm. Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Siyah takım giymişti. Benim seçtiğim takımı giyinmişti. Siyah yakışıyordu her renk yakışıyordu.
Aşık aşık birimize bakarken arkasından Alparslanın sesi geldi." Komutanım yemek var mı ? Açlıktan öleceğim varya." Sen ne zaman aç değilsin ki Alparslan. Şurada romantik bir an bile yaşatmıyor adama.
" Ağaç olduk burada ya." Diye sızlanan Sercan.
Kapının kenarına geçtim. En hanım hanımcık halime büründüm." Hoşgeldiniz, buyurun." En önde benimki girdi. Ellinde tutuğu beyaz gül demetini ellerim arasına bırakırken alnıma öpücük kondurmayıda ihmal etmedi.
Sıra sıra hepsi salonun yolunu tutmuşlardı. Hemşirem bir o yana koşuyor birde diğer yana. Benim kadar oda heyecanlıydı benden bile heyecanlı olabilir. Ellinde tepsi ile içeriye koşar iken kollundan yakaladım. " Hemşirem bu ne heyecan?"
Boş boş göz kırpıştırdı." İstemen var bugün." Ellindeki tepsiyi kenara koyup yanıma sokuldu." Ablamı isteyecekler bugün tabi ki heyecanlı olacağım."
Ablam.
Anlamsızca içimi neşe kapladı. Ellimde duran demeti tek kolluma alıp diğer kollumda Hemşireme dolandı. Hayatın bana belki de verdiği en güzel insanlardan biri de oydu. Kız kardeş sıcaklığı vardı. " İyi ki varsın hemşirem iyi ki varsın." Hepte olsun. Yaralı olarak gördüğümde daha da benimsememe sebep olmuştu. Hayatımda insanlara hemen ısınamadım ama hemşirem hepsinden farklıydı. Hastanede beni ne kadar gıcık etsede benim iyiliğim için yaptığını biliyordum. Minnet duygusu ağır basıyordu hemde çok ağır basıyordu. Hastanede kaldığım o bir buçuk ayda her türlü halimi çekmişti. Yaralarım ile ilgilenmiş, yaralardan duş almaktan zorlandığımda yardım etmiş, üzerimi değiştiremediğim için anne gibi değiştirmişti. Yaşım ondan daha büyük olduğu halde anne olmuştu bana. Ben ne kadar ona aile olduysam oda bana aile oldu.
" Ne kadar da mutlu aile tablosu." Tüm çirkefliği ile araya giren Şahin. Şaşırtmıyor.
" Kıskanma Şahin kıskanma." Tek kollumuda onun için açtım." Gel hadi buraya." Önce afaladı hemde çok afaladı. Gözlerinin içinde bilmediğim bir duygu geçti . İlk defa gördüğüm bir duygu. Usulca yaklaşıp kollumun arasına girdi. Boyu benden uzundu lakin şuan kollarım arasında küçük kalmıştı. Göğüs kafesime girmek ister gibi sokuluyordu.
Her zaman seksi , cüretkar çıkan ses tonu şimdi küçük kız çocuğu gibi çıktı." Niye böyle bir an yaşıyoruz biz? Vıcık vıcık sevgi." Hem şikayet ediyordu hemde daha çok sokuluyordu. Anlayamadığım anlardan biri daha .
" Şahin bir anın içine de sıçma ne olur." Bugün iki tatlı kız kardeş olmak zorundayız. İstemem var. Hasan amcanın gözünde kötü gelin imajı çizmek asla istemiyorum.
" Komutanım açım ben."
Derin bir nefes aldım." Başına yemek düşsün Alparslan." Kollarımı çözdüm. " Gidip içeriye geçelim yoksa her an Rahmi albay topuğuna sıkabilir." Hemde her an. İnşallah çelik yelek giyinmiştir. Günün sonunun hastanede bitmesini asla istmezdim.
Bir demet beyaz gülü vazoya koyup içeriye geçtim. Benimkinin yanından geçerken havada öpücük atmayı da ihmal etmedim. Anında eridi. En köşede duran sandalyeye kuruldum. Hanım hanımcık ellerimi dizime koyup ortama göz gezdirdim. Kartal timi, kaplan timi, aileler çoğunlukla sağ tarafa oturmuştu. Sol tarafta Rahmi albay, Suskun , Latif , Çelik, Şahin ve hemşirem vardı.
Tüm ortamın içini saran televizyon sesi vardı. Rahmi albay ve Suskun maç izliyordu. Sanarsın istemeye değilde oturmaya geldiler öyle bir havadalar.
" Baba televizyonu kapatasak mı acaba?"
Gözleri bana döndü." Niye ?" Niye mi ? Gerçekten mi?
Ellim ile ortamı gösterdim." Hani bugün özel birgün ya."
Gözleri ağır ağır diğerlerine döndü." Bugünün tek özelliği cenaze olması." Harbi vuracak adamı. Allah'ım yardım et sen kurban olduğum rabbim.
Hafifçe çıkışmadan duramadım." Baba şu işi biraz ciddiye alır mısın lütfen." Suskuna kafam ile işarete bulundum. " İnsanlar gelmiş televizyon izlemek ayıp oluyor."
Omuzlarını indirip kaldırdı." Gitsinler o zaman ayıp felan olmaz." Hasbinallah.
" Ayıp ediyorsun ha Rahmi." Dedi eğlenen bir sesle Hasan amca.
Suskun televizyonu kapatı. Rahmi albay tamamen bize doğru döndü." Siz kızımı istemeye gelince ayıp olmuyor mu lan?" Aşırı dertliydi aşırı. Dünden beri beni caydırmaya çalışıyordu. Bir ara ölü taklidi dahi yapmıştı. Azmi takdire şayan.
Hasan amca takmadı bile. Rahmi albay ne kadar dertli ise Hasan amca bir o kadar neşeliydi." Eee Rahmi ne demişler her kuş yuvadan uçar. Kızın yuvadan uçma zamanı geldi."
Buna karşılık dünyanın en saçma ve en akılı cevabını verdi Rahmi albay." Bu kız kuşmu lan? Yaşlandıkça iyice kör olmaya başlamışsın." Attığı ters bakışlar eşliğinde en ciddi haliyle konuşmaya devam etti." Görmüyor musun kız insan." Sağol baba ya. Sen söylemesen ben bilmiyordum insan olduğumu.
Atışmanın arasına Harun abi girdi." Sizi anlıyorum Rahmi albay." Gururla göğsünü kabartı." Bende kız babasıyım. İnsan kız çocuğu olunca daha bi üstüne düşüyor lakin dünyanın kanunu bu." Ellerini maalesef der gibi açtı." Her kız çocuğu bir gün evinden ayrılmak zorunda kalır."
" Maddem öyle ne diye kızlara kırk yaşına kadar evlenmeme sözleşmesi yaptın?" Dedi Ayşe abla.
Ciddi olamazdı her halde. Gözler Harun abiye döndü. Karısına sitem dolu bakışlar atıyordu. " Sonuçta birgün evlenecekler dedim ben. Ha kırk ha elli." Ciddi misin Harun abi? Ciddiydi vala. İnsanın Harun abi gibi bir babası olunca sitem dahi edemiyordu. İlk günden beri söylüyorum. Kızları gerçekten çok şanslı harika bir babaya sahipler. Her kula nasip olmaz böyle bir baba.
"Deniz kızım kahveleri yap sen bakalım." Dedi Hasan amca.
Yerimden usulca kalkıp odadan çıktım. Mutfağa ilerlerken arkamdan diğer kızlarda geliyordu.
" Tülay yanında ilk yardım setini getirdin dimi?"
" Getirdim getirdim merak etme."
Mutfağa girince cezveyi çıkartıp benimkinin kahvesini yapmaya koyuldum. Hemşirem ise diğerlerinin kahvesini yapacaktı. İçerde bir ordu insan var iken hepsinin kahvesini yapamazdım.
Bir yandan kahveyi yaptım diğer yandan da bütün ihtimalleri göz önünde tuttum." Şahin delici kesici bütün aletleri kaldırdın dimi?"
" Yaptım."
" Kuzu kesildi mi?"
" Kestide Suskun abi , onu niye yaptık anlamadım?" Dedi Şahin.
Hafifçe göz devirdim." Niye olacak içerde bir adet Alparslan var. Karnını doyurmak kolay mı sanıyorsun?" Adamın karnında kara delik vardı. Özelikle kendisi istemişti kuzuyu. Hemde tam bir kuzu.
Tam bu sırada içeriye Alparslan girdi." Komutanım çok acım ben ya." Aç olmasan şaşarım.
" Yemek masası üzerinde kuzun seni bekliyor Alparslan." Dedi Şahin.
Koşar adımlarla yemek masasına oturdu Alparslan. Kollarını sıvayıp önüne de peçete serdi. Gözlerinin içi adeta parlıyordu. Elline çatalı alıp ilk darbeyi yapıp tam bir kuzudan kocaman bir lokma alıp ağzına götürdü.
" Baban seni vermeyecek gibi duruyor Deniz." Dedi Nehir.
" Kazım bile beni kabul eder ama baban bu işi kabul etmeyecek gibi duruyor." Dedi Sıla.
" Cenaze işlerine başlasak mı acaba?" Diyerek düşüncesini öne sürdü Hemşirem.
" Hemşirem senin işin insanı hayata tutmak cenaze işleri değil." Gerçekten hemşire olup olmadığını sorgulatıyordu bana.
" Ayy Sıtkımı unuttum."
" Hemşirem şöyle bir anda gerçekten Sıtkı arkadaşa ne gerek var?" Dinlemedi bile beni. Koşarak çıktı mutfaktan. Harika ortama bak.
" Komutanım şuna bir şey diyin ya." Diyerek ortama en triplisinden Kazım daldı.
" Bana bakın böyle bir günde bir kişi dahi arıza çıkartırsa vururum hepinizi." Burada stresliyim , dertliyim daha sayıyı mı? İçerde zaten bir adet ellini her kana bulmaya hazır Rahmi albay var iken başka bir stres ve sorun çekemem.
Kahve hazır olunca finacana döktüm. İşin en eğlenceli kısmı burası idi. Doktor edası ile ellimi havaya kaldırdım." Karabiber." Anında ellime bırakıldı. En bolundan attım. Bugün acıma yoktu. Maddem benimle evlenmeyi göze aldı her şeyimide çeker. Yaşasın adet ve gelenekler. " Tuz." Ellerim arasına bırakıldı. Bir yemek kaşığına denk gelecek şekilde döktüm." Nane."
" Komutanım adamı siz öldüreceksiniz." Diyen endişeyle Derya.
Kötü karakter gülüşü attım." Bunun hayalini ne kadar kurduğumu bilemezsin Derya." Evlenme teklifi ettiği andan beri aklımda olan tek hayal bu idi. Kahve ile zehirlemek. " Kinyon." Ellerim arasına bırakıldı en bolundan attım. Ohh canıma değsin. Canıma o kadar okursa olacağı bu. Adi adam arabada inim inim inletmişti bunun tabi ki bir intikamı olacaktı. Kasıklarım hala sızlıyordu üzerine bir de boynumu mosmor yaptığı için bir kutu kapatıcı ile kapatmak zorunda kalmıştım. Benim çektiğimin yanında bu hiç kalıyordu. Biraz da o terlesin , kıvrım kıvrım kıvransın.
" Komutanım az oldu sanki? Bunla adam zehirlenmez." Dedi Derya.
Ellimi çeneme atıp ovuşturdum." Haklısın Derya. Şahin şurada deterjan vardı versene onu bana." Şahin ise ciddi ciddi deterjanı bulup bana uzattı.
" Komutanım şaka yaptım." Deterjanı anında ortadan imha etti Derya. Camdan dışarıya atarak imha etti. Çözümleri takdire şayan.
Güldüm." Saçmalama Derya o kadar yapacak tabi ki değilim." Evleneceğim adamı kendi ellerim ile öldürmeye niyetim yoktu. Yaşamamız gerekiyordu. Şiir kitabıma bıraktığı nota ki gibi. Saçlarının beyazını görmek isterim... Sabah uyandığımda şiir kitabında notu görünce gece yanıma geldiğini anlamıştım ve anında telefonuma sarılıp aşk dolu bir şiir atmıştım. Yaşamalıydık. Saçlarının beyazını görmem gerekirdi tabi yaşar isem. Her geçen gün bunun ihtimali daha da düşüyordu. İçimi saran huzursuzluk duygusu geleceğe bakamamı engeliyordu.
Deniz yaşadı, Murat yaşatı.
Ve Sansar öldürecek.
Ana odaklan Deniz ana. Şöyle birgün de kötü ihtimalleri geriye at. Yaşayacağım. Murat önce hayale inan derdi. İnanacağım. Bugün ise bunun ilk adımını atacaktık. Yaşamanın ilk adımı.
Kahveyi tepsiye koyup , ellerim arasına aldım. Sakin adımlarla odaya ilerledim. Şuana kadar hala silahlar ortaya çıkmadığına göre iyi gidiyordu. İnşallah iyide bitter. Amin büyük amin.
Odaya girdiğimde gerginliğin kokusunu buram buram alıyordum. Tüm gözler birbiri arasında gidip geliyordu, yüzler ciddi tek gülen her zaman olduğu gibi Sıtkı arkadaş idi. En baş köşeye kurulmuş gözünede siyah gözlük takmış, bacak bacak üzerine atmış duruyordu. Hayat sana güzel Sıtkı arkadaş. Gözlerim bir an Suskun abiye döndü Sıtkı arkadaşa en ölümcül bakışını attıyordu. Tövbe estağfurullah o nasıl bakıştı?
Murat'ın önüne gelip tepsiyi uzattım. Gözleri hafifçe kısıldı." Deniz bu kahvenin üzerinde neden bir şeyler yüzüyor sorabilir miyim?" O ne be öyle? Sessi korku dolu çıkıyordu. Koca yüzbaşı ol gel bir kahveden kork. Hayat adamı böyle yapar işte.
Gülümsedim." Gelenek ve görenekler böyle imiş sevgilim." Kim böyle gelenek koyduysa alnından öpüyüm. Çok iyi akıl etmiş vesselam.
Bir kahveye bir de bana baktı. Düğmesine uzanıp iki tanesini açtı. Yani Rahmi albaydan değilde bir kahveden korkmasıda garipti. " Bismillahirrahmanirrahim. Kurşundan değil kahveden öleceğiz belli." Kahveye uzanıp aldı.
Tepsiyi geri çekerken suyunuda bıraktım. Ölmesini istmem sonuçta. Aynı yerime tekrar kuruldum. Gözlerim pür dikkat Murat'a idi hata herkesin.
" Ne oldu lan? Korktun mu kahveden?" Diyerek ilk defa eğlenen bir tonda çıktı sesi Rahmi albayın. "Sevdalıyım demek kolay." Geriye doğru yaslandı." Bakalım ne kadar sevdalısın." Bir kahve ilemi sevdasını ölçecek? Ne saçma iş o öyle.
Kahveye dertli bir bakış atıp bana döndü kahveleri." Ateşten korksaydık sevdalanmazdık Rahmi albay." Tek dikişte kahveyi kafasına dikti. Yüzü hafif buruşsada belli etmemeye çalıştı." Ve kızının ellinden zehir olsa içerim." Yüzü hiçte öyle demiyordu. Buram buram böyle ölmem füze at diyordu. Hızla suya uzanıp kafaya dikti hata o bile yetmeyince Derya yandan su uzattı. Keskin gülüş kuruldu dudaklarıma. Cidden diyorum yaşasın gelenek ve görenekler.
" Ne oldu komutanım? Yüzünüz biraz kızardı sanki." Dedi Buğra.
Murat en tersinden bakışını attı.
" Kız evi naz evi diye boşuna dememişler." Dedi Eren.
Tülay yandan öyle mi bakışını gördüm." Demek öyle Eren?" Olacaklardan haberi olmadan başını salladı Eren." İlerde seni de görelim bakalım."
Erenin yüzüne korkunun her bir zerresi oturdu.
Bu haline Sercan kocaman kahkaha attı." Götünde ki kurşundan ölmediğine göre kahveden öleceksin belli oldu."
Buğrada katıldı." Kendi ellin ile götüne kurşun sıkmak bu olsa gerek."
Harun abinin dertli hali gözümden kaçmadı." Kadın milletine güvenilmeyecek iki yer var. " Ayşe ablanın attığı ters bakışlara rağmen yürek yiyip bitirmiş gibi konuşmasına devam etti Harun abi." Bir isteme , iki alışveriş."
" Harun eve geçince düşüncelerini koltukta yatarken uzun uzun düşün sen bir." Dedi Ayşe abla.
Ve yüzüne korku oturan Harun abi.
Sercan bir kahkaha daha attı." Bir kişi daha topuğuna sıkmış durumda."
Kazım, Sıla'nın kolluna yapıştı." Kız sende aynen bu kahveden yap hata içine fare zehri koy. Hata sen deterjan çok seversin. Sevdiğini Poyraza da içir."
Sıla ve Poyraz küçük bir ya sabır çekti.
Hasan amca öne doğru eğildi." Konuya gelelim Rahmi. Uzatmanın manası yok. " Elli Murat'ın dizinde durdu." Yiğenimi sende iyi tanıyorsun bende. Hata sen daha iyi tanıyorsun. Yıllardır evladın gibi büyütün. " Sessi yavaş yavaş kısılmaya başladı." Aile oldun , baba oldun. Hakkını ne yapsa ödeyemez. Ödenmez bir borç bıraktın hem bana hemde ailesine. Ben ne kadar amcası olarak yanında durmaya çalışsamda ona gerçek babalığı sen yaptın. " Durdu kelimeleri toplamak zor olsa gerek. " Şimdi ben senin kızına babalık yapacağım. Yıllardır Murat'ın babası oldun. Biliyorum borcumu ödemeye yetmez kardeşim lakin bil kızın, kızım bundan sonra. Murat'an önce arkasında benim olacağımı bil. "
Rahmi albayın gözleri bir anlığına dolu dolu oldu. Murat'a değen göz bebekleri sımsıcak idi. Ne kadar kızıyor olsada Murat'ı sevdiğini anlamak zor değildi. Sevgisini belli edemiyordu lakin anlıyordum seviyordu. Baba gibi.
Derin bir nefes alıp devam etmeye çalıştı Hasan amca." Şimdi ne ben senden kız alıyorum nede ben sana oğlan veriyorum. Biz iki evladımızı evlendireceğiz." Durdu derin bir nefes tekrar aldı. Konuşmak gerçekten zor olsa gerek. " Bu konuşmayı bana değil ailesine düşerdi ama görüyorsun ki bu iki çocukta kimsesiz."
İki çocukta kimsesiz. Tek kendimi kimsesiz bilirken oda kimsesiz idi. Bunu kendi ağzı ile amcası söylüyordu. Koca odada bir çok insan vardı ama ailesi yoktu. En mutlu gününde kimsesiz idi.
" Allah'ın emri peygamberin kabri ile kızımı, oğluma istiyorum Rahmi."
Kızım.
Bugün beni ağlatmaya yemin etmiş gibiydi Hasan amca. Babam yok iken bugün iki babam oluyordu. Ailem yok derken bir oda dolusu insan ailem olmuştu. Bir düşüncem daha değişti. Aile kan bağı ile olmazmış sadece yürek bağı ilede insanın ailesi olurmuş.
Rahmi albayın gözleri bir bende bir de Murat arasında gidip geldi. Bu kadar duygusal konuşma sonucunda vermesi gerekirdi artık.
Terden sırılsıklam olmuş avuç içimi tekrar elbiseme sildim.
Kazım, Poyraz ve Sıla'nın arasına girmeye çalışıyordu.
Buğra , Nehirin arkasına bütün yastıkları yığma derdinde idi.
Sercan dertli dertli telefonuna bakıyordu. Banka borcu vardı. Yine, yeniden.
Derya , Çelik ile dedikodu yapmaya çalışıyordu.
Suskun ellinde ki dergiye bakıyordu. Dünya yansa sikimin ucunda dahi değil havalarında. Her zaman olduğu gibi.
Eren ve Tülay sessiz sessiz kavga etmeye çalışıyordu. Beş dakika içinde kavga edecek konu yine bulmuşlardı.
Sabiha, Sıtkıya sıkı sıkı sarılmış, bir ellinde de ilk yardım çantası tutuyordu.
Latif, kaplan timine önce ki evdeki çitlerin kaç defa boyandığını anlatıyordu.
Harun abi ve Ayşe abla hala evlilik sözleşmesini tartışıyordu.
Şahin kırmızı ojesini sürmek ile meşgul idi.
Bu kadar stresin arasında Selim'in sesi geldi." Gerginlikten çişim geldi ulan."
Alişan hafif öne eğildi." Galiba vermeyecek."
Murat ile dertli bakışlarımız kesişti. Benim kadar stresli idi. Bir ayağı sürekli salanıp duruyordu.
Umutla baktığım Rahmi albayın ağzı yavaş yavaş açıldı, nefesler tutuldu. " Oğlunuz ne iş yapıyor?"
Ne?
Hata herkes için bir ne ? Oldu.
Kazım hunharca bir kahkaha attı." Galiba mütaiti Rahmi albay." Poyraza döndü." Dimi kardeşim?"
Güldü Poyraz." Doğru dersin kardeşim ama ben mimar biliyordum."
Ve aynı anda Harun abi tarafından enselerine gelen şamarın etkisi ile yeri boyadılar." Dalga geçmeyin lan!" Düştükleri yerden enselerinden kavrayıp tekrar aynı yerlerine oturtular.
Sercan ise çok başka yerdeydi." Alparslan nerede?"
" İçerde tam bir kuzu yiyordu." Diyerek aydınlatı herkesi Şahin.
Murat yüzünü sıvazladı. Sinirleri fazlası ile tepesine geliyordu. Ondan asla farkım yoktu. Ortama bak. " Biliyorsun ya Rahmi albay."
Umursamazca omuzlarını indirip kaldırdı." Askerliğini yaptımı bu?" Ciddi olamaz.
Kocaman kahkaha attı Çelik." Yapmaz olur mu baba? Ömür boyu askerlik yapıyor."
"Annen ve baban kim? Bilmediğim aileye kız veremem."
Hasan amca umutsuz bir nefes verdi." Anlaşıldı sen bizi yoracaksın Rahmi. Ula biliyorsun ya çocuğu ne diye soruyorsun?"
" Askere kız veremem."
Allah'ım cidden az mı sınasan yüce rabbim? Haşa isyan değil ama neden benim her işim bu kadar zor? " Baba bende askerim ya. Ben asker değil miyim?"
Ters bakışları bana döndü." Sus kız sen. Hem sen evliliği yapamazsın." Nereden vardın bu kanata acaba?
Başlarım şimdi hanım hanımcık hale bildiğimiz yoldan devam. Sinir." Niye o acaba? Sora bilir miyim?"
" Yaşın daha küçük."
"Baba yirmi dokuz yaşındayım."
" Yemek yapmayı da bilmez."
" Biliyorum baba."
" Temizlik yapmayı bilmiyorsun."
" Biliyorum baba."
Dünyanın en saçma yeni bahanesini öne sürdü." Misafir hiç sevmez. Eve misafir geldiğinde ağırlayamaz."
" Baba evlenmek ile misafir ağırlamanın alakası ne ya?" Gerçekten ne ya? " Vermemek için bahane uyduruyorsun resmen."
" Ben seni ne doktorlar, mühendisler istedi vermedim askere mi vereceğim?" Kendisinin de bir asker olduğunu unutuyordu galiba.
Sinirden ter basıyordu." Baba beni kimse istemeye gelmedi."
Herkesten derin bir nefes sesi geldi. Ortamı ölüm sessizliği kapladı.
"Bende verecek kız mız yok!"
Aynı şekilde yükseldim." Ne ben erkek miyim? Ne demek verecek kızım yok?"
Öyle bir ters bakış attı ki hafif tırstım." He değilsin! Erkeksin bundan sonra." Ellini savurdu." Daha dün bez tutmayı bilmeyen kız şimdi evlenmek istiyor."
" Rahmi albay ben kızını bana hizmet etsin diye istemiyorum. Yapmamalı da zaten." Ne kadar sinirli olsada sakin bir ses tonu ile konuşmaya devam etti Murat." Çok şükür ellim ayağım tutuyor kendi işimi yaparım. Ben bu hayatımda bir soluk bir nefes istiyorum. Ömrümün sonunu tek bir kadın ile geçirmek istiyorum."
Yerinden hızla kalkıp silahına uzandı." Siktir git lan!" Bu dakikaya kadar sabır etmesi mucize idi. " Götünü kurşuna dizmeden defol git şuradan!"
Yerimden hızla kalkıp ortaya geldim." Baba insanlar o kadar istemeye geldi. Hem kendin dedin gelin diye."
" Gelsinler dedim vereceğim demedim."
Yardım bakışlarım Suskuna döndü. Takmadı bile kollarını iki yana açıp kaosu büyük bir zevkle izledi. Bir tane akılı adam olmaz mı? Yoktu laneti.
Tüm kaosun ortasında başka bir ses geldi." Ayrılıyorum senden Eren git sen İcardiyi sev." Yani kavga ede ede bu anı mı buldun Tülay? Hem bu ne saçma ayrılma bahanesi.
" Lan sen evimi temizlik kokusuna bulayan kadına hediye mi aldın?" Allah'ım sabır sabır." Bir kere bana hediye almadın."
" Buğra benim canım erik çekti." Nehir aşere aşere şuanı mı buldun? Kışın ortasında ne eriği hem?
Her kafadan ayrı bir ses çıkarken gözlerimi kapattım. Sinirden ellerim yumruk hale geldi.
Bir el ateş sesi geldi.
" Siktir git lan! Koynumda hain yetiştirmişim." Diyerek kükreyen Rahmi albay.
Ve aynı şekilde bağıran Murat." Vermez isen kaçırırım."
Sesler daha çok artar iken en gür sesim ile bağırdım." Susun hepiniz susun!" Sesler sustu." Hepiniz olduğu yere otursun. Gözlerimi açtığımda bir kişiyi dahi ayakta görür isem ayın on beşinde musallat olurum." İçimde taşan öfkeyi zapt etmek zor idi. Derin derin nefesler alıp sakin olmaya çalıştım. Bir nebze dahi olsun sakinleşince gözlerim usulca açıldı. Herkes yerine oturmuş bana ürkek bakışlar ile bakıyordu. Ayın on beşin bu kadar etki edeceğini asla düşünmez idim. Gözlerim Rahmi albaya döndü artık sinir değil yorgunluk vardı." Ne istiyorsun baba? Neden böyle davranıyorsun? İstemez misin evlenmemi? Yıllardır Deniz mutlu ol diyen sendin. Şimdi mutlu olmak için adım atıyorum bu seferde sen önüme taş koyuyorsun. Neden baba neden?"
Ellinde ki silah yeri boyladı. Sessiz kaldı. Yelkovan zamanı takip ederken gözleri yüzümde takılı kaldı. Omuzları çökerken, ellerini yumruk yaptı. " Yıllardır hep benden uzak durdun." İstemem ile bu konunun alakası neydi ki? Sağ olsun açıkladı." Daha yeni yeni dibime sokulmaya başladın, ellimi tuttun, içinden gele gele ilk defa baba dedin. Biz daha yeni baba- evlat olurken yuvadan uçup gideceksin." Tek elli yüzüne kalkıp gözlerini görmemi engelledi. Sessi sinirli değil hasret dolu çıkıyordu." Yıllardır şimdi ki Deniz olman için o kadar uğraştıktan sonra şimdi gidecek misin?"
Afaladım. Bu açıdan bir kez olsun düşünmemiştim. Beni bu kadar benimsediğini evlat olarak gördüğünü bilmiyordum. Yüreğime ince bir sızı yayıldı. Baba sızısı. Kendi babam bir kez olsun benimle konuşmamış iken o daha kendi kanından olmayan bir kızı , evladı bellemişti.
Yerimden hareketlenip Rahmi albayın önüne gelip çöktüm. Uzanıp ellini tutum. " Baba bak baba diyorum." Duygusal konuşma yapma sırası bana gelmişti. " Öz yada değil umrumda değil ben seni baba bilirim. Bana ne kadar düşkün olduğunu da çok iyi biliyorum ama baba artık mutlu olmamın zamanı geldi. Evden gidiyor oluşum tekrar eski Deniz olacağım anlamına gelmez. Aramızda ki bağ kopmayacak ki." Yüzünü gizleyen ellini de tutum. Dolu gözlerim gözlerini buldu." Bundan sonra ben hep senin kızın olacağım. Baba demekten vazgeçmeyeceğim ki. Koşup yine kolların arasında sığınacağım. Evlatlar babalarından ayrı kalamaz ki."
Gözleri içinde ilk defa buruk bir duygu gördüm." Özür dilerim kızım insan yaşlandıkça böyle duygusal oluyor işte." Zorlu bir nefes aldı." Kız babası olmak zor." Yanında oturan Şahin'in ellini tutu." Siz benim için hep farklı oldunuz. Kız çocuğu babaların kalbinin diğer yarısı olur. İnsan kalbinin bir yarısını başkasına verir iken zorlanıyor işte."
Kafamı hafif sağ omzuma doğru yatırıp en sevimli bakışımı attım. " Yuva kurmak benim de hakkım baba. Normal bir hayatım hiç olmadı sende biliyorsun. Ne kadar zor zamanlar geçirdik. Biliyorum çok yordum seni en çok ben yordum. Peşimde az koşmadın. Kimsenin yapmadığını yapıp..." Kafamı öne eğdim. Suçluluk duygusu ağır basıyordu." Terörist çocuğu olduğumu bile bile bağrına bastın. Vatan için asker olarak yetiştirdin. Şimdi baba bir babalık daha yap bana ver beni. Evinden..." Yutkundum. Genzime dolan sızı yüreğime dağıldı." Kızın olarak çıkıyım. Kimsesiz olarak değil , terörist çocuğu olarak değil , emekli albay Rahmi Katarın kızı olarak." Murat'ı gösterdim." Merak etme kalbinin diğer yarına gözü gibi bakacağına adım kadar eminim."
Çenemi tutup hafifçe kaldırıp dolu gözlerle yüzüme baktı." Eğme kafanı. Dik dur aynı Rahmi Katarın kızına layık dur." Kafam dik konuma geldi. " Mutlu olacak mısın?" Başımı salladım." Sevgiyi öğreneceksin?"
Başımı salladım. En sevgi dolu bakışımı atmadan duramadım." Verecek misin?"
Sessiz kalkıp bir süre önüne baktı." Veririm ama bir şartım olacak senden."
" Ne ?"
" Kendinden nefret etmeyeceksin artık. " Parmakları yüzümde usul usul gezindi." Seveceksin kendini. En çok kendini seveceksin. Ruhuna, bedenine acı çektirmeyi bırakacaksın." Bir damla yaş süzüldü gözünden." Benim güzel kızımın gözlerinde hüzün, acı görmek istemem. Allah biliyor ya yıllardır gözümün önünde çektiğin acılar kadar bende çektim. Evladım babalar , evlatlarının canını yandığını görürse daha çok acı çeker. "
Gülümsedim." Merak etme onun yanında acıda yok , hüzünde yok. Artık ne senin canın acıyacak nede benim. Mutlu olacağız baba artık." Başımı dizine yasladım. Şefkat vardı. Yıllardır Şahin'in neden Rahmi albayın dizine yatığını şimdi anlıyordum. Baba çınar ağacı gibiydi gölgesinde serinlersin , gövdesine yaslanırsın. Rahmi albay bana çınar ağacı olmuştu.
Burnunu çekme sesi geldi." Murat bundan sonra emanetimi sana emanet ediyorum." Başımı dizinden çekip, yüzüne baktım." Şöyle yap böyle yap demem sana. Ne yapacağını sen benden daha iyi biliyorsun. Üzme kızımı emi? Yıllardır onun canı çok yandı evladım." Kafasını öne eğdi. Suçlu hissediyordu kendini." Gözümün önünde eriyip gittiği o kadar ana şahit oldum ki. Nefret kustular birinde korudum isem ikisinden koruyamadım. Ellimden geldiği kadar yetmeye çalıştım ama görüyorsun ya çok yetemediğim an oldu. " Yerinden kalkıp ellimi tutup beni de kaldırdı." Gel buraya evlat." Murat yerinden kalkıp yanımıza geldi. Murat'ın ellini de tutup ikimizin ellini birbirinin üzerine koydu." Bundan sonra elleriniz hiç ayrılmasın. Birbirinize kol kanat olun , aile olun."
Murat ile gözlerimiz kesişti. Ellimi sıkı sıkıya kavradı." Merak etme baba emanetin emanetim artık. Kendi canımdan önce kızının canını koruyacağım. Kendimden önce kızını düşüneceğim."
Hasan amca tüm neşesi içinde ayağa kalktı." Ha şöyle. Hadi öpün bakalım ellerimizi." Ellini bana doğru uzattığından koşarak yanına gidip ellini öptüm.
Sıra sıra herkes sarılma işlemi bittikten sonra Murat ile yan yana geldik. Tepsi içerisinde gelen iki yüzük parmaklarımıza takıldı. Murat'ın taktığı yüzüğün yanına bir alyans daha eklendi. Murat ve Deniz yazan bir yüzük daha. Yaşamak için attığım ilk adım. Yuva kurmak için attığımız ikinci adım.
Murat ve Deniz evleniyordu.
Kırmızı kurdele kesildikten sonra sehpanın üzerine sıra sıra yirmi Trabzon hurması , bir set , iki zarif kolye bırakıldı. Bu kadar şeyi neden almışlardı ki? Nişan yüzüğü yeterde artardı bile. Benim gibi biri için bunlar fazla idi.
Sercan sevimli sevimli kafasını öne uzattı." Eee komutanım ne zaman evleniyorsunuz?" Sana kalsa şimdiden evleneceğiz Sercan.
Murat konuşmaya hazırlanıyordu ki ondan önce atladım lafa." Bir ay içinde."
" Ne ?" Hepsinin ağzından aynı laf çıktı.
En çok şaşıran ise Murat idi. Gözleri üzerimde durur iken kafamı dik konuma getirip dönüp bakmadım." Bir ay içinde evleneceğiz. Büyük bir şey istemiyorum. Düğüne bile gerek yok. Sade bir nikah yeterli olur." Murat'ın yanından geçip sehpada duran iki tane zarif kolyeyi aldım." Bunlar benim için fazla Hasan amca. Zahmet edip almışsın sağol ama benim için çok fazla bunlar." Gösterişte gözüm yoktu. İki zarif kolye benim için yeterliydi hata fazla bile. Hayat hep az ile yetinmeyi öğretmiş iken fazlasında gözüm olamazdım." Bir ay içinde nikah işlemlerini halleder evleniriz." Daha fazla bir şey demeden odadan çıktım.
Arkamdan evi barkı yanmış Rahmi albayın sesi geldi." Kalbime indirecek bu kız. Bir ay içinde evlenmek ne oluyor?" Bir kaç saniye durup Murat'a çıkıştığını duydum." Hani bir sene sonra evlenecektiniz lan!?"
Son duyduklarım bunlar oldu. Kapıyı açıp dışarıya attım kendimi. Adımlarım ileriye doğru ilerledi. Göğsüme vuran sızı büyüyordu. Hayat her daim zor olmuştu lakin artık hem güzel hemde zor idi. Ölüm her daim bir adım uzağımda durur iken şimdi tam dibimde duruyordu. Bir saniye sonrasını garantisi yoktu. Hiçbir zaman olmamıştı ki . Askerdim. Askerin geleceğe dair büyük hayalleri, umutları, planları olamazdı. Planların arasından her an ölüm baş gösteriyordu.
Adımlarım durdu gökyüzünü kaplayan yıldızlara daldı gözlerim. Bir tanesi üzerinde durdu göz bebeklerim. Tüm gökyüzü içinde en az parlayan yıldız bu idi. Soluk, renksiz, küçük. Yıldızlar dilek tutmak için en güzel ayrıntılar idi. Ellim kalbimi bulup tam yaşamak için dilek dileyeceğim anda gökyüzünde hızla süzülüp yok olup gitti. Cevap netti. Yaşamak haram sana.
Ellim kalbimden usulca indi. Sansar var iken yaşamak imkansızdı. Artık yaşamamı istemiyordu. Önceden beni öldürmeyeceğini çok iyi bilirdim ama şimdi öldürmek istiyordu. Öldürmek istemesinin bir sebebi olması lazımdı. Bu kadar yıl öldürmek istemez iken şimdi neden öldürmek istiyordu? Belki de artık onun tarafına geçmeyeceğime ikna olmuştur. Hain yiğenini öldürüp herkese ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamak istiyordur. Sorun değildi. Ölmekten korkmam. Sevdiğim insanlara dokunmasında ölüp ölmemek sorun değildi.
" Deniz içerde dediğin neydi öyle?"
Dönüp bakmadım. İçeride dediğim benim bile aklımda değildi. Dudaklarım arasından bir anda dökülmüştü kelimeler. " Ne o evlenmek istemiyor musun?"
Her bir tarafımı kestane kokusu doldurur iken omuzlarıma şal bırakıldı. Hava soğuktu. Ellerini cebine atıp benim gibi gökyüzünü izlemeye koyuldu." Evlenmek istemediğinden değil ama içerde dediğinden benim bile haberim yok. Bana söyleme gereği bile duymadan laf söylüyorsun."
Şalı bedenimi sardım. Haklıydı söylemem gerekirdi ama bir anda döküldü kelimeler. Ensemde ölümün soğuk nefesi gezinir iken artık bir saniyemi bile kayıp edemezdim. Öleceksem bile hayata yaşamadığım her duygunun içinde boğulmak istiyordum. Yapmadığım, yapamayacağım ne kadar isteğim varsa yapmak istiyorum. İlk isteğim ise Murat ile evli olmak istiyordum. Bir sabah onun karısı olarak uyanmak, kocam demek istiyorum. Hayat bana bunu hiç olmazsa yapmak zorunda. Az ile yetin derdi konu Murat olunca çoku önüme koydu ise bunuda bana yapmak zorunda. " Bir sene sözde kolay Murat ama zaman çok uzun bir süre. Beklemek istemiyorum Murat." Bedenimi ona doğru çevirip sıcaklığına sokuldum. Şal sıcak tutmuyordu." Askeriz biz bir saniye sonramızın garantisi yok iken geleceğe dair büyük hayaller kuramayız ama yarına dair hayaller kurabiliriz."
Kolları bedenime dolanır iken saçlarım arasından derin bir nefes aldı." Sen iste yavyavrum da düğün istememek ne oluyor? Gelinlik içinde görmek isterim seni. Koca Karasu ailesine gelip düğünsüz olmaz."
" Bir ay içinde düğün hazırlığı nasıl yapacağız?"
" Dert etme sen onu. İşin en kolay kısmı o." Kafasını eğip gözlerim içine daldı en sevdiğim kahveleri." Senin tek yapman gereken ne istiyorsan onu söylemek."
Sevdiğim bir noktası daha beni asla zorlamıyordu hiç bir konuda. Yormuyordu." Çok bir isteğim yok yarim. Yanımda sen ol yeter. Başımızı sokacak bir evimiz olsun hata o bile olmasa olur. Sen yanımda olda sokakta yaşamaya bir parça ekmeği bölüşmeye bile razıyım." Gözleri içine sımsıcak bir ifade kuruldu." Bir şiir kitabı, bir sen yeter de artar bana."
İçli bir nefes verdi." Hatun ne yaptım da yüce rabbim senin gibi bir kadın gönderdi bana. Kimin hayır duasını aldım. Hangi duam tutuda yüce rabbim cennetini bile bana bahşeti."
Gülümsedim." Hangi duan tutu bilmem ama ettiğim en güzel duam sen oldun." Ellerimi havaya açtım." Dualarımın en güzel ayrıntısı oldun."
Ellimi tutup öptü." Yüce rabbimin sevgili kuluyum her halde." Alnıma uzanıp uzun uzun gezindi dudakları alnımda." İlk iş dini nikahı kıyalım da gerçekten helalim ol."
" Kıyalım. Acil beni karın yap Murat Karasu."
Aldığı içli nefes saç diplerime yayıldı." Senden bir isteğim var."
Kollarım beline dolanır iken nazlı nazlı konuştum." İste ne istersen."
" Düğünü Trabzonda yapsak olur mu? Sevdamı memleketim görmeli. Bir gün evlenir isem tüm Karadenizin sevdamı görmesini isterim."
" Ailen? Onlar istemez ki."
" Onların isteyip istememesi önemli değil senin isteyip istememen önemli."
Düşündüm. Memleketine ne kadar düşkün olduğunu biliyordum. Karadeniz Murat için sadece bir memleket değildi çok başka bir yerdeydi. Memleket onun için aile gibiydi sevdasını yani beni ailesinin önünde evlenmek istiyordu. Kıracak halim yoktu. " Sen nasıl istersen öyle olsun."
Kolları bedenimden çözüldü. Gözleri aşkla baktı hemde öyle bir aşkla boğuluyorum. Sevgisinden boğuluyorum. Sevda yakar derler ama ben karaya vuran hırçın dalgalar gibi çoşuyor , en derinlere çekiliyordum. Deniz olan ben idim ama bana deniz olan o oldu. Ateşimi söndürüp serinlik verdi kalbime, ruhuma. Sevdim. Bunu da sevdim. Ateşe, Deniz çok yakıştı.
" Gözlerime çok bakıyorsun."
" İnsanlar en çok denize , okyanusa bakar iken huzur bulur." Parmaklarım yüzünde gezindi." Gözlerin içinde denizler , okyanuslar var iken nasıl bakmam?" Gözleri tekteye uğradı." Kokun içimi sarar iken nasıl uzak dururum? Kolların sıcaklık var iken neden soğuğa hapis edeyim kendimi? Sevgin yaşam verir iken nasıl sevmeyim Murat?"
" Deniz hayatımda ilk defa bir insan beni senin gibi sevdi."
Aldığım itiraf karşısında şaşırdım. " Seni sevmemek bir seçim olamaz Murat. Sen bir seçim değil zorunluluksun." Yüzüne yaklaşıp sessizce mırıldandım." Yemek, oksijen nasıl bir ihtiyaç ise seni sevmekte en büyük ihtiyaç."
Dudakları arasından sızan nefesini yüzümde hissettim." Kalbime indireceksin. " Kafasını ait olduğu yere sadece ona özel olan boynuma sakladı. " Kurban olurum kızım sana. Ne güzel seviyorsun sen öyle." Naif bir o kadar da derin bir öpücük kondurdu." Memleket kokulum benim."
Parmaklarım yüzünden diğer en sevdiğim saçları arasına daldı. Uysal bir çocuk gibi daha çok sokuldu boynuma. " Senin memleketin. Evim yoktu, yuvam yoktu ama seninle şimdi bir yuvam olacak. İçinde senin olduğun kokun olduğun. Dört duvarlar senin sayende sıcaklığa boğulacak."
Derin derin nefesler ardı ardına çekerken konuştu." Yuva dört duvar değildir huzurum benim yuvam senin boynun. Koca bedenim bir senin boynuna sığıyor. Öfkem, sinirim kokunda diniyor. " Kolları bedenimi sarar iken dudaklarını şah damarım üzerinde durdu. Ne hareket ettirdi nede geri çekildi öyle şah damarım üzerinde durdu. " Yaşıyorsun."
" Yaşatıyorsun."
Cevap vermedi, konuşmadım. Kaldık öyle. Kafası boynumda, dudakları şah damarımda , kolları bedenimde. Ellerim saçları arasında, başım göğsünde, bedenim bedenine yaslı kaldım.
Birbirimize yuva olduk.
Kimsesiz iki çocuk bir arada yuva oldu.
Murat ve Denizin ailesi oldu.
Mehmetçik ve Asena bölünmez vatan toprağı oldu.
********
Ellerim arasında toprak akıp giderken gözümden bir damla yaşın düşmesini engeleyemedim. Toprak sevdiklerimizi aldığı için mi bu kadar güzel kokar ? Diyen abimiz haklıydı. Toprak sevdiklerimizi aldığı için güzel kokuyordu.
Toprağın altında yatan iki küçük bana ait olan can olunca daha güzel kokuyordu. Bebek kokusu ile harmanlanınca daha da güzel kokuyordu. İçime derince çektim kokularını. İnsan bir parça toprağın kokusuna bile muhtaç kalıyordu. Her bulduğum fırsata geldiğim halde yetmiyordu. Doyamıyorum. Toprak sevmek can yakıyordu. Soğuktu toprak. Üşürler. Küçük onlar daha hemde çok küçükler. Ölmek içinde küçüktüler.
" Deniz yapma."
Ellimde değil. Evlat acısı geçmiyor. Yüreğimde kalıyordu. " Hava çok soğuk üşürler mi? Ne sıcak yapar toprağı?" Kollarım ile sarsam üşümezler mi? Toprak nasıl sıcak tutulur? Güneş mi gerek? Kış , gece, karanlık. Güneş yok. Üşürler.
" Ağlama." Geldiğimizde beri sabırla akan bir damla yaşı daha sildi. Boşunaydı. Yerine yenisi ekleniyordu. " Soğuk değil , onlar sıcak bir yerde." Parmakları toprağın üzerinde şefkatle gezindi." Üşümezler , ağlama." İçli nefes verdi." Kıyamam , kıyamayız. Bak onlarda üzülür."
Karanlığın içinde iki kuş süzülüp mezarın üzerine geldiler. Mavi ve yeşil. Ardı ardına ötüp kanat çırptılar. Karanlığın içinde bile üzgün bakan gözlerini gördüm. Üzülüyorlardı. Annelerini güçsüz, ağlar iken görmek istemiyorlardı. Zorda olsa kendimi toplamaya çalıştım. Ellimin tersiyle göz yaşlarımı silip başka bir konuya girmeye çalıştım." Neden geldik bu saate buraya?" İstemeden sonra buraya getirmişti beni. Onayını almam gereken bir kişi daha var demişti.
Bedeni Dumanın mezarına döndü." Evlat iki erkek konuşmamız gerek." Parmakları, ellimin üzerinde varla yok arasında durdu. Çekiniyordu." Annenizi ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. Senin onayını almadan adım atamam." Kesik kesik nefesler alıp , Rahmi albayın bile önünde kafası eğilmemiş iken Dumanın önünde eğildi." Allah'ın emri peygamberin kabri ile anneni kendime istiyorum. İznin olursa evlemek isterim."
Ne ?
Mezarın içinde olan canımdan evlenmek için izin istiyordu. Çocuklarıma saygı duyuyordu. Kafası hala önünde durur iken bu haline buruk bir tebessüm ile baka kaldım." Ya vermez ise o zaman ne yapacaksın?"
Sessi kısık çıktı." Yapacak bir şey yok oğlum ne zaman uygun görür ise o zaman evleniriz." Umut dolu bakışları yeşil kuşta kaldı." Hadi be oğlum babanı üzme."
Yapacaktı. Duman cevap vermez ise evlenmeyecekti. Oğlumun onayı olmadan nikahı altına almayacaktı beni.
Yeşil kuş Murat'a değil bana bakıyordu. Uzun uzun hemde.
Mavi kuş ardı ardına ötüp kanat çırptı. Kızım kesinlikle babacıydı. Kız çocuğu babasına düşkün olur diye boşuna demiyorlar demeki. Kızım babasını çok seviyordu.
Yeşil kuş hala bana bakarken kafamı usulca salladım. Kafasını öne eğip iki yana salladı. Yapma be oğlum. Üzme anneni hadi. Her geçen saniyede umutlarım tükenmeye başlarken ardı ardına ötüp kanat çırptı.
Heyecan ile ayağa kalktı Murat." Aslan parçam benim be." Ellimden tutup beni de kaldırdı. Hızını alamayıp belimden tutup iki üç tur kendi etrafımda döndürdü." Gördün mü ? Aslan parçam kabul etti."
Dudaklarım arasından küçük bir kahkaha kaçtı." Dur deli dur." Ayaklarım yerle buluşurken dönmenin etkisi ile bedenim hafif sağa sola sendeledi." İnanamıyorum sana Murat. Duman vermese gerçekten evlenmeyecektin benimle."
Kınayıcı bakışını attı." Oğlum onay vermezse nasıl evlenirim? Önce evlatların onayını alacağım tabi ki."
Güldüm." Ooo bakıyorum da sen şimdiden evlatçı oldun. Yarın bir gün evladımız olsa demek pabucum dama atılacak benim."
Güldü." Şimdiden başladın kıskanmalara bakıyorum da." Avuç içini karnıma yasladı." Evladımız olsun ikinizede yeterim ben ." Bir an durdu gözleri mezarlara döndü." Sizi unutmam evlatlar. İlk göz ağrım sizsiniz. Kardeşiniz yeri neyse sizin yerinizde o olacak."
Allah'ım sen nasıl bir adam verdin bana? Sen de nasıl bir kudret varki böyle bir adam yaratın. Yaratın yetmedi bana eş , yarim olsun diye verdin? O kadar çektiğim acıların kefaretiydi. Bu kadar acı yeter artık mutlu ol der gibi Murat'ı vermişti. Teşekkürler Allah'ım. Binlerce kez teşekkür ederim.
Parmakları parklarıma kenetlendi." Hadi Trabzon'a gidelim de seni hemen karım yapıyım."
Sıkı sıkıya kavradım ellini." Hadi gidelim de Trabzon'a sevdamızı gösterelim."
Murat ve Denizin sevdasını.
******
Sessizliğin sessi vardı. Yıllarca içinde tutuğu sessizliğin içinde acılar, dertler yatıyordu. Gözleri arkasında ki dipsiz zifiri karanalığın içine gömdüğü geçmiş. Sessini sessizliği içinde gömüştü Suskun.
Gözleri iki mezar arasında gidip geliyordu. Biri kız kardeşi Melek diğeri bebeği , evladı. İsmi yoktu. Başında bir tahta bebek yazıyordu sadece. Bir kez olsun kucağına alamadığı , saçlarını okşayamadığı bebeği yatıyordu. Bebeğini yaşatmak için vurmamıştı. Sırf bu yüzden Pınarın kaçmasına izin vermişti. Hastaneden çıktıktan sonra hep yaptığı gibi kız kardeşine sığınmak istemişti. Toprak parçasıydı lakin vardı işte. Kardeşi buradaydı. Lakin geldiğinde mezarın yanında bir mezar daha bulmuştu. Pınar , bebeğinin mezarına dahi sahip çıkmamış Suskunun elleri arasına bırakmıştı bir not eşliğinde.
Vicdan yükü büyüdü Suskunun. Sahip çıkamadığı, kendi elleriyle bebeğinin katili annesinin ellerine bıraktığı için vicdanı kavruldu yıllar boyunca. Suskun hain , suçlu kadına aşık olmuş yetmemiş çocukta yapmıştı. Şimdi ne Pınar vardı nede bebeği. Birini kendi elleriyle dört duvar arasına hapis etmiş diğerinin toprağını okşamak zorunda kalmıştı.
Arkasından ki pıtı pıtı adımları duydu." Arabada kalman gerektiğini söylemiştim."
Mezarlara yaklaştı Sabiha. Mezar taşını okudu.
Melek Yaman.
Bebek.
" Onlar kim?"
" Kız kardeşim ve çocuğum."
Afaladı Sabiha. Meleğin mezarının yanına çöküp çalıları, çırpıları elleriyle temizlemeye başladı." Bebeğin o kadından mıydı?" Başıyla onayladı Suskun. İçinde bir nokta acıdı, kırıldı. " Nerede o kadın şimdi?"
" Hapiste."
Sessi kısık çıktı Sabihanın." Seviyor musun hala o kadını?" Dudaklarını büzüp mezardaki çalıları temizlemeye devam etti. Cevabı duymak istemiyordu." Seviyor musun?"
Pür dikkat Sabihaya baktı Suskun. Alt dudağı hafiften titremeye başlamıştı. Ağlamak istiyordu fark etmişti. Kollarını iki yana açtı." Gelsene yanıma." Pıtı pıtı adımlarla denileni yapıp Suskunun oturduğu yere diz çöküp bacakları arasına girdi. Kafasını öne eğdi. " Büzme dudağını." Çenesinden nazikçe tutup kaldırıp mavi gözlere daldı." Sevmiyorum aslına bakarsan hiç sevmemişim. Hataydı. Gençlik hatası."
" Hiç mi sevmedin?"
Yorgun nefes bıraktı." Sevdiğimi sandım. Yanılmışım." Sabihanın ellini tutup çalıları temizlediği elline küçük öpücük kondurdu." Haklıymışsın karga yanlış kelebeğe aşık olmuş. Kelebek değilmiş o kadın."
" Kimiş gerçek kelebek?"
" Senmişsin."
Kalbi tekteye uğradı Sabihanın. " Ne oldu onlara? Neden öldüler?"
Kafasını öne eğdi Suskun. Konuşmak zor geliyordu. Hep susması gerektiği öğretilmişti. Anne hep sus demişti. Susmuştu. Sessizliği içine gömülmüş, içinde yaşamıştı acısını, derdini , kederini. Dışa vuramamış , kelimeleri yetmemişti. Yıllar boyunca susunca şimdi konuşmak zor geliyordu ama yine de zorladı kendini." Kardeşim yangında öldü. Bebeğimi ise düşük yaptı." Ellini cebine atıp bir dal sigara çıkardı. Duygularını bastırmak zorundaydı. İçinde geçenleri anlatamıyordu hiç olmazsa sigara onun yerine yanardı. Dudakları arasına götüreceken küçük parmaklar elleri arasında aldı.
" İçme. Duygularını sigara ile bastırma."
Kafasını kaldıramadı Suskun." Bunu öğretiler." Sigara içmeye Pınarı, kardeşi Meleğin yanına getirmişti. O gün kız kardeşini ilk defa bir kadına göstermişti. Pınar anlar sanmıştı. Olmamıştı. Elleri arasına sigara verip. İç rahatlarsın. Sigara duygularını bastırır. Üzüntün gider demişti. O günden sonra sigaraya başlamıştı Suskun. O günden sonra da bırakamamıştı. Acılarını gri dumanların arkasında en dip köşelere gömüştü.
Kollarını iki yana açtı Sabiha." Bana sarıl."
Kafasını usulca kaldırdı Suskun. Siyah gözleri içinde yapma vardı. Kollar boynuna dolandı. Kaldı Suskun. Hareket edemedi. Gözleri mezarın üzerinde kaldı aynı anda mezarın yanında siyah saçlı, yemyeşil gözlü, yeşil elbiseli kız çocuğunun hayali belirdi. Dudakları arasında her zaman olduğu gibi gülümsemesi duruyordu." Sende sarıl abi. Benim sana sarıldığım gibi sarılıyor sende bana sarıldığın gibi sarıl."
Yapma dedi kara gözleri.
Küçük adımlarla yanına geldi Melek. Abisinin saçlarına uzandı küçük parmakları." Abiş çok özledim seni. Hadi abiş sende sarıl."
Elleri zorla kalkıp kolları arasında ki bedene dolandı. Saçları arasına aynı anda iki küçük parmak daldı. Biri Sabiha diğeri Melek. Genzi yandı Suskunun. Başını Sabihanın omzuna gömdü. Parmaklar saçları arasında gezindi yavaş yavaş. Gözleri içindeki cam paramparça oldu. Yıllardır ihtiyacı olan buydu. Küçük bir sarılma, anlaşılmak , sevgi , saçlarının okşanması. Yıllardır kız kardeşini rüyalarında dahi göremezken şimdi hayalini görmüştü canlı kanlı.
Kafasını hafif kaldırdığında kız kardeşinin neşeyle etrafında koştuğunu gördü. Çocukken olduğu gibi. Neşeli kahkahalar atıyor, saçları savruluyor, ellinde ki oyuncak bebeğini sıkı sıkıya göğsüne bastırmıştı. Melek aynı yaşında kalmıştı Suskun otuz beş yaşına gelmişti. Büyümüştü Suskun ama kız kardeşi aynıydı. Tek fark yangından bedeni çıkartıldıktan sonra yanmış yüzü , kolları, bacakları yoktu. Sağlıklı, bedeni hiç yanmamış gibi duruyordu karşısında.
Saçlarını okşarken mırıldandı Sabiha." İyi misin?"
" Sen varsan iyiyim."
Kollarını usulca çekti Sabiha. Mavi gözlerini , siyah gözlere kenetledi. Cam kırığının büyüdüğünü fark etti Sabiha" Bak sarılmak işe yaramış." Kollarını tekrar boynuna doladı.
" Sen sanki bana sarılmak için bahane uyduruyorsun gibi."
" Sana sarılmak için bahane mi uydurmam gerekiyor?"
Cık'ladı." Hayır istediğin zaman gel kollarıma. Canın ne zaman isterse kurul kucağıma."
Kollarını tekrar çekti. Sevimli sevimli baktı her zaman olduğu gibi. " Kız kardeşinin mezarına çiçekler ekelim bir ara hata bebeğininde renk renk çok güzel olur."
" Sabiha."
" Efendim."
" Niye hiç kızmıyorsun? Yada yargılamıyorsun?"
Omuzlarını indirip kaldırdı." Neden yapıyım ki? Geçmiş geçmişte kaldı sonuçta. Hepimiz geçmişte hatalar yapmış olabiliriz. İnsanları geçmişine göre yargılamak adetim pek değildir." İlk defa Sabiha olgun bir kadın gibi konuşuyordu karşısında. İçinde ne kadar çocuk olsada bazı anlarda olgunluk fazlası ile yatıyordu." Geçmişin pekte umrunda değil. Şuan ki hallini seviyorum."
" Seviyor musun beni?"
" Seviyorum." Siyah gözlerin içine umutla baktı." Peki sen beni seviyor musun?"
Gizleme gereği duymadı Suskun." Seviyorum."
" Ne kadar?"
" Ne kadar isterdin?"
" Dünyalar kadar desem."
" Dünya sana az kalır evren daha makül."
Başını öne eğdi Sabiha elli ayağı birbirine dolandı. Yanakları al al kızarıncaya başını Suskunun göğsüne yasladı. " Biliyor musun? Benimde annem ve babam öldü."
" Nasıl öldüler?"
" Trafik kazasında. Mezuniyetimin olduğu gün hemde. Hemşire olduğum gün annem ve babam mezuniyetime yetişmeye çalışırken fazla hızdan araba yoldan çıkmış." Burnunu çekti. Gözüne dolan yaşları engelleyemedi. Sevgi dolu bir ailede büyümüştü Sabiha. Babasının küçük prensesi olmuştu her daim. Babası büyümesine izin vermemiş , çocuk yanını hep korumuştu. Şimdi ailesi yoktu. Yüreği sızladı." Babam bana kocaman ayıcık, çiçek ve pasta alacağına söz vermişti. Mezuniyetimi yapıp beraber evde kutlayacaktık. Bekledim ama ne gelen oldu ne giden. Annem ve babam gelmeden mezuniyetimi yapmak istemedim. Kep bile atmadım. Tüm tören bitti herkes dağıldı. Sonra..." Küçük bir hıçkırık kaçtı dudaklarından." Telefon geldi annem ve babam trafik kazası geçirmiş. Ben insanları iyileştirmek, şifa , ilaç , hayat olduğum gün annem ve babamı kayıp ettim."
Büyük ellini küçük yüze koyup okşadı." Burdayım."
" Hep olur musun?"
" Hep."
Burnunu bir kez daha çekti." Sende ailem gibi gitmezsin dimi?"
" Sabiha."
" Efendim."
" Gitmeyeceğim tek insansın."
Sabihayı belinden kavrayıp kucağına aldı Suskun. Yüzünü elliyle kavrayıp alnına küçük öpücük kondurdu." Hadi şimdi de ben sana iyi geliyim. Sarıl bakalım." Sabihanın kolları tekrar boynuna dolandı. Sırtını ağır ağır okşadı Suskun. Saçlarına uzanıp oynadı, kokladı, öptü. Fark etti bu sefer bu hareketi Sabiha. Babasıda saçları ile böyle oynar, okşardı Suskunda öyle yapıyordu.
Yıllar sonra babasının yerini bir adam dolurdu. Özlemişti Sabiha. Babasını , annesini özlemişti. En çokta saçlarının okşanmasını özlemişti. Özlem bitmişti. Büyük eller saçları ile oynuyordu. Büyük eller oynadıkça ağlayışları azaldı. Kanatları altında bulunduğu adama sığındı Sabiha. Yıllar sonra babasından başka bir adamın kolları arasına sığındı. Kanatlarında mutlu oldu. Suskun, Sabihaya iyi gelmişti. Suskun fark etmese bile. Herkes Sabihanın çocuk hallerine kızarken Suskun kızmıyordu. Sevgili olduğu her erkek çocuk hallerini çekemez iken Suskun çekiyordu. Bu yüzden Suskuna arsızdı Sabiha. Biliyordu kızmayacağını. Bir tek Suskun, babası gibi koruyup kollamıştı Sabihayı.
Zaman akıp gitti aralarında.
Ağlayışları durdu Sabihanın. Tekrar eski çocuk haline büründü. Beraber kalkıp arabaya yöneldiler bu sırada bıdı bıdı konuştu Sabiha her zaman olduğu gibi dinledi Suskun. En boş konuyu dahi dinledi. Seviyordu bu ses tonunu. Fazla seviyordu.
Arabaya binip çalıştırdığında Ankara oyun havası çaldı radyodan. Suskun tam değiştireceken Sabiha durdurdu." Ayy bu kalsın en sevdiğim."
" Ankara oyun havasımı seviyorsun?"
Neşeyle gülümsedi Sabiha." Tabii. Angara bebesiyiz la biz."
Küçük bir kahkaha atmadan duramadı Suskun." Bir daha de bakiyim."
Daha büyük neşeyle şakıdı Sabiha." Angara bebesiyiz la biz." Ellini yumruk yaptı." Adamın aklını alırız ayıktın."
Küçük bir kahkaha daha attı Suskun. Yumruk olan elle uzanıp tuttu." Akıl aldığın doğruda diğer türlü pek mümkün değil gibi."
" Neden?"
" Ne yapacaksın kavgada? Sinirin bile tatlı çocuk gibi. Sevimli sevimli mi kızacaksın insanlara?" Gaza yüklenip yola çıktılar. " Beni sinirlendirirseniz kulağınızı çekerimi diyeceksin?"
" Dalga geçme benimle."
Küçük bir kahkaha daha attı. Siniri bile aşırı tatlı geliyordu gözüne.
Ters ters baktı Sabiha." Bak ya gülmesene."
Gülmeye devam etti." Angaralı olduğun belli ve haklısın tam bebeksin."
" Suskun yaaa dalga geçmesene benimle."
Yandan baktı Suskun." Şuna bak kavgada da böyle baksan insan sana vurmaya kıyamaz."
Kollarını önünde bağladı." Sen beni kavgada görmemişsin. Evel Allah korurum kendimi. Kimsenin bana zarar vermesine izin vermem."
" Zarar veremez kimse sana zaten."
" Niye?"
" Saçının teline zarar verecek kadar yürek sahibi varsa hodri meydan."
Küçük bir kıkırtı kaçtı dudaklarından. Suskunun elline uzanıp kucağına çekip oynamaya başladı bir yandanda konuştu. Radyodan Ankara nağmeleri süzüldü. Neşeyle, bağıra bağıra şarkıya eşlik etti. Yandan hafif tebessümle izledi Suskun bu halini.
Sabihanın ilgisi çoğunlukla büyük elde oldu. Damarlarında gezindi parmak uçları. Hemşire damarına engel olamıyordu. Aşırı damarlıydı elli aşırı.
Yol akıp giderken yolun kenarında ki dükkanı görünce arabayı durdurdu Suskun.
" Niye durduk?" Dedi Sabiha.
" Gel bakalım."
Arabadan beraber indiler. Suskun önden pıtı pıtı adımlarla Sabiha arkasına takıldı. Karşı yola geçip büyük oyuncak dükkanına girdiler.
Şaşkın şaşkın sordu Sabiha." Niye girdik buraya?"
Yanlarında dükkan çalışanlardan bir kadın bellirdi anında. Suskunu baştan aşağıya kadar süzdü. Büyük bir neşe ve kibarlıkla konuştu Suskuna doğru. " Buyurun hoş geldiniz." Başını salladı Suskun." Ne isterdiniz?" Gözleri Suskunun üzerinde duruyordu yanında duran Sabihaya göz ucuyla bakmakla yetindi.
" Büyük oyuncak ayınız var mı?" Dedi Suskun .
Kocaman gülümsedi kadın. Arsızca süzüyordu Suskunu. Kadının bakışlarını fark etmişti Sabiha. Gözü hafifçe seğirdi. Suskunun önüne geçip kadının kendisini görmesini sağlamaya çalıştı. Olmadı. Kadın hala Suskuna bakıyordu. Kaşları en derinden çatıldı. Kadın resmen ağzının suyu aka aka bakıyordu Suskuna hemde kendisi yanında olduğu halde. Bir halenmediği kalmıştı.
" Olmaz olur mu hiç? " Sabihayı gösterdi." Kız kardeşinize alacaksınız galiba?"
Bir gözü daha seğirdi Sabihanın. Kadın resmen Suskuna cilve yapıyor yetmiyor arsızca süzüyordu. Suskunun ellini kavrayıp tuttu." Kız kardeşi değil sevgilisiyim."
Kadının kaşları havalandı." Öyle mi? Birbirinize çok benzeyince kardeşiniz sanmıştım." Dedi igneleyici bir tonda.
Ellini tutan küçük elle eğlenerek baktı Suskun." Evet sevgilim." Sabihanın ellini daha sıkı kavradı." Nerede oyuncak ayı bacım?"
Kadın koridorun sonunu elliyle gösterdi." Koridorun sonunda."
" Sağol bacım."
Sabihanın ellini bırakmadan koridora yöneldi. " Kadının bakışlarını gördün mü?"
" Hayır."
" Güzel miydi kadın?"
" Bakmadım."
" Sana nasıl cilve yaptı dikkat etmedin mi?"
" Cilve mi yaptı?"
Kaşları hafifçe çatıldı Sabihanın." Dikkatin nerede senin?"
" Sende."
Koridorun sonuna gelince büyük ayıları inceledi Suskun. Mavi , yeşil, kırmızı ve pembe renkli kocaman ayılar sıra sıra dizilmişti. Anlamadığı işlerdi yinede baktı. Hayatında en kız kardeşi Meleğe oyuncak almıştı şimdi ise Sabiha.
Göz ucuyla Sabihaya baktı. Koridorun başında bulunan kadına ters ters bakıyordu. Nazikçe çenesinden tutup bedenine çevirdi." Hayırdır kıskandın mı beni?"
Gizleme gereği duymadı Sabiha." Kıskandım. " Kaşları daha da çatıldı." Bana biri böyle baksa kıskanmaz mıydın?"
" Kıskanmak bana göre değil Sabiha." Pembe ayıcığı aldı." Bu ayıcık olur mu? Yoksa başka renk mi istersin?"
" Neden ayıcık alıyorsun?"
" Baban ayıcık almayacak mıydı?" Başıyla onayladı Sabiha." Tamam onun alamadığı oyuncağı ben alıyorum."
" Benim için mi?"
" Senin için."
Ayıcığı Suskunun elleri arasında alıp neşeyle kendi etrafında döndü." Bu olsun." Suskunun yanına sokuldu." Eğilir misin?" Ellini cebine atıp Sabihaya eğildi Suskun. Neşeyle kafasını uzatıp Suskunun iki yanağına küçük küçük öpücükler kondurdu. Yetmedi tek kollunu boynuna dolayıp iki üç öpücük daha kondurdu. Yandan da kadının baktığına emin olunca bir kaç öpücük daha kondurdu." Teşekkürler."
" Hadi gel." Koridorun başına tekrar yürürken kenarda duran çiçekler dikkatini çekti. Bir buket çiçeği aldı. Tam adım atıyordu ki orkide çiçeğini gördü. Önünde yazan notu okudu. Dünyada ilk var olan çiçek orkidedir. Diğer çiçekler orkideden türemiştir. Birine orkide vermek dünyamın ilk çiçeği anlamına gelir. Uzanıp orkide çiçeğini de aldı Suskun. " Orkide sever misin?"
" Severim. Anlamı ne biliyor musun?"
" Dünyamda ki ilk çiçek."
" O yüzden mi aldın?"
" Evet."
" Bende senin dünyanın ilk çiçeği miyim?"
" İlk çiçeğim ve son."
Kasaya gelince ödemesini yapıp kocaman pembe ayıcık , bir buket çiçek ve bir buket orkide çiçeği ile çıktılar. Neşeyle gülümsedi Sabiha yetmedi ardı ardına kendi etrafında neşeyle döndü. Babasının alamadığı hediyeleri Suskun almıştı. İçinde ki kız çocuğu daha da neşelendi. Adeta çocuk neşesi içinde zıplaya zıplaya Suskunun peşinden geldi.
Karşı yola geçip arabaya bıraktılar eşyaları.
" Gel pastanıda alalım."
Pıtı pıtı adımlarla Suskunun arkasına tekrar takıldı Sabiha. Ara yoldan geçip en yakında bulunan pastanenin içine girdiler. Sabiha pasta vitririne eğilip hepsini sıra sıra inceledi. En büyük ve çilekli pasta üzerinde durdu elli." Bu olsa olur mu?"
" Sen ne istersen o." Tezgahın arkasında duran çocuğa bağırdı." Şunu paket yap bize."
Çocuk ellinde ki bezi bırakıp koşar adımlarla geldi. Suskun ve Sabihaya küçük bir baş selamı verdi. Sabihaya baş selamı verirken dudakları arasında çapkın gülüşü meydana gelmişti. Pastayı paket yaparken gözleride çaktırmadan Sabihanın kısa eteğinden belli olan çıplak bacaklarında oyalanıyordu.
Suskun bakışı fark etmişti. Sırt kaslarının gerildiğini hisseti.
Çocuk bakmaya devam etti. Sabihaya bakmaktan işini doğru düzgün yapamıyordu bile. Sırt kasları daha da gerildi Suskunun. Sabihanın önüne geçip heybeti ile arkasında bulunan bedeni gizledi. Dişlerini olabildiğince kuvveti ile sıktı. Sakin tutmaya çalışıyordu kendini. Sabihanın yanında öfke krizi geçiremezdi. Sakin ol dedi içinden sakin.
Çocuk sonunda paketleme işini yapınca tezgahın üzerine koydu." Kart nakit abi?"
" Kart koçum." Çocuk post cihazını Suskuna uzattı bir yandan da gözleri hala Sabihanın bacaklarında oyalanıyordu. Kartı okutu Suskun. Bir anda adamın ensesinden kavrayıp gözlerini gözlerine kenetledi. Çocuk bir anda ölüm bakışını görünce yutkundu. Şimdi gözü ne Sabihayı görüyordu nede başka bir şey. Sert kayaya toslamıştı." Seni belanı sike..." Sabihanın yanında durduğunu fark edince küfürünü yutup ölümcül bakışını kuşandı." Severim." Pastayı alıp Sabihaya uzattı." Sen arabaya geç Sabiha geliyorum."
Uzatılan paketi aldı Sabiha." Sen?"
Zorla gülümsedi Suskun sinir damarlarında durduğu halde." Ben pasta nasıl yapılır merak ettim bir öğreniyim." Başıyla kapıyı gösterdi." Hadi güzeller güzelim sözümü dinle arabada bekle beni."
Sevimli sevimli başını salladı Sabiha." Tamam çabuk gel."
Başını salladı Suskun. Pıtı pıtı adımlarla çıktı pastanaden. Çıkı çıkmazda kavradığı ensenin kafasını tezgaha geçirmesi bir oldu Suskunun." Senin o dalını daşağına dolandırıp sekstire sektire millete ibret olsun diye gezdiririm. O bakan gözlerini yarağınla sike sike oyup elline veririm. " Kafayı bir kez daha geçirdi tezgaha. Yandan çalışanlar korkuyla baktılar." Pastayı nerede yapıyorsunuz?" Çalışanlardan biri dükkanın arka tarafını gösterdi." Gel biz bi pasta yapalım seninle."
On beş dakika sonra...
Arabanın içinde oturmaktan sıkılmıştı artık Sabiha. Boş boş etrafına bakarken telefonu çaldı. Açıp kulağına götürdü." Deniz."
" Sabiha ne yapıyorsun?"
" Suskun ile dışardayım." Yola bir kez daha göz gezdirdi." Pasta aldık gelmedi kaç dakikadır." Dudaklarını dişleyip eteğini aşağıya doğru çekti. " Pastanedeki çocuğun bakışları çok garipti Deniz."
" Nasıl garipti?" Dedi Deniz sinirle.
" Bacaklarıma bakıyordu sanki."
" Suskun abi nerede?"
" Pasta nasıl yapılır onu merak etmiş. Çocukla sohbet ediyordur."
Karşı taraftan endişeli geldi ses." Ay Sabiha koş adamı pasta yapacak."
" Ne ?"
" Kızım , Suskun abi kim pasta öğrenmek kim. Koş adamı pasta yapıyordur."
Telefonu kapatıp koşarak arabadan indi Sabiha. Hızlı adımlarla geldiği yoldan dönüp pastanenin içine daldı." Suskun nerede?" Çalışanlardan biri arka tarafı gösterince koşar adımlarla oraya girdi. Girer girmezde dondu kaldı. Adamı gerçekten pasta yapmıştı krem şanti, unlar, pasta süsleri adamın üzerinde bulunuyordu hemde yüzü gözü kıpkırmızı kesilmiş, yerlere kanlar kaplamıştı. " Suskun dur ne yapıyorsun?" Suskunun kollunu kavrayıp tuttu. Normalde gücü yetmeyeceğini biliyordu ama durmuştu Suskun.
Suskunun sessindeki ölüm tonunu ilk defa duydu Sabiha." Bir daha kime baktığına dikkat edeceksin am.." küfürü ağzının içinde homurdandı." Anladın sen." Karşıda korkuyla bakan aşçıya döndü ölüm bakışları." Sorun var mı?"
Adam zorla yutkundu." Yok abi."
Sabihanın ellini kavrayıp yürüdü." Olamaz zaten." Hızlı adımlarla pastanaden çıkıp arabaya doğru yürüdüler. Sinirden kan beynine sıçrıyordu hala. Ağzının içinde bütün küfürleri mırıldandı. Zamanı olsa yada Sabiha yetişmemiş olsaydı etek giydiririr ibrete alem olsun diye sokak sokak gezdirirdi lakin Sabiha gelmişti.
Arabaya gelince beraber bindiler. Kaçamak bakışlar attı Sabiha, Suskuna. Aşırı sinirli duruyordu bu hallini de ilk görüşüydü her zaman sakin yada fazla umursamaz olurdu ama şimdi ki hali çok korkutucu duruyordu. Dişlerini dudağına geçirip mırıldandı." Eteği çok kısa giymişim galiba?"
Derin nefes alıp cevap verdi." İstediğini giyin bakan olursa etek giydiririm." Arabayı çalıştırıp gazı kökledi. " Biz sik erkeklere mi kaldı kadının giyimine karışmak. Gözüne sahip çıksın oros..." Ağzının içinde homurdandı küfürünü.
Bir süre konuşmadı Sabiha ama içinde de tuttamadı." Kıskandın mı beni?"
" Kıskanmadım bir kadına bakmaması gerektiğini öğretim."
" Kıskandın yani ?"
" Hayır."
" Kıskanmadın mı şimdi?"
" Ne duymak istiyorsun Sabiha?"
Hafifçe tebessüm etti Sabiha." Doğruyu." Suskunun elline uzanıp kucağına çekip kavradı." Kıskandın mı?"
" Doğruyu mu duymak istiyorsun?"
" Evet."
Bir anda yükseldi. " Kıskandım lan köpek gibi kıskandım." Arabayı kenara çekip durdurdu." O amın oğlu bacağına öyle bakınca kan beynimde durdu."
Yerinden usulca kalkıp Suskununkucağına oturdu. Gözlerini sevimli sevimli açtı." Sakinleş sinirden tüm damarların şişti." Avuç içini Suskunun yanağına bastırıp okşadı." Sakinleş. Lütpen."
" Bakma şöyle." Gözlerini daha da açtı Sabiha." Şunu yapmayı kes." Siyah gözlerine , mavi gözler yaklaştı." Sabiha şunu yapmayı kes."
Kıkırdadı." Sakin misin?"
Derin bir nefes aldı." Sakinim. Şu bakışı attıp her şeyi yaptıracağını mı düşünüyorsun?"
Yan koltuğa tekrar kurulup neşeyle şakıdı." Evet."
" Yanılmadın."
Arabayı tekrar çalıştı. İki çift mavi gözlere şu hale geldiğine inanamıyordu. Her defasında kendini hayır derken beş dakika sonra yaptığına, beş dakika önce yapmam, etmem dediğini şeylere sinirlenip, yaparken buluyordu kendini. Karga nasıl kelebeğim mavi kanatlarına aşık olduysa Suskunda iki çift mavi gözden etkilenmişti.
Eliyle oynayan küçük parmaklarla siniri yavaş yavaş dağılıp gitti. Sinirli olmak ona göre pek değildi. Görevi ve meleği başında sinirli olurdu lakin ilk defa gündelik hayatında sinir bu kadar tepesine çıkmıştı. Kanın beyninde duruşu ilkti. Kendini kontrol edemeyişi ilkti. İlkleri yaşıyordu Suskun.
Yolun kenarında jandarma çevirme yapınca durmak zorunda kaldılar. Jandarma yaklaştı ellinde ki kağıda bakarken konuştu." Ehliyet ruhsat." Kafasını kaldırdığında karşısında gördüğü kişi ile bir an şaşırdı." Komutanım kusura bakmayın sizin olduğununuzu fark etmedim."
" Hayırdır niye burada çevirme yapıyorsunuz?" Dedi Suskun.
" Komutanım kaçak iki kişi varda onu arıyoruz."
Anladım diyerek başını salladı Suskun. " Bir durum olursa haber edin."
" Emredersiniz komutanım."
" Uçan kuş dahi olursa."
" Haberiniz olur komutanım."
Arkadan başka jandarma bağırdı." Kemal niye kontrol etmiyorsun?"
" Komutanım, yüzbaşı Suskun arabada ki kişi." Dedi Kemal.
" Suskun Konuşkan mı?" Dedi arkadaki jandarma.
" Evet komutanım."
" Ne bekletiyorsun oğlum o zaman geçirin hemen yüzbaşımı."
Kafasını öne eğdi." Hayırlı yolculuklar komutanım." Sabihaya kısa bir an baktı." Sizede yenge hanım." Kafasını tam çekiyordu ki aklına gelen detayı söyledi." Komutanım tatlı vardı yer misiniz?"
" İstmem ama yengene getir bir tane."
Kemal koşarak arabaya giderken Sabiha şaşkın şaşkın baktı. İki dakika sonra Kemal peçetede iki tatlı getirip uzattı." Tekrardan hayırlı yolculuklar komutanım ve yenge hanım." Başıyla eyvallah çekti Suskun. Arabayı hareket ettirirken jandarmalar sıra sıra dizilmiş ellerini alınlarına götürüp Suskuna selam verdiler. Kornaya basıp selamı kabul etti Suskun.
Sabiha hala şoku üzerinden atabilmiş değildi. Kafasını arkaya çevirip baktı on beş yakın kişi asker selamı içinde duruyordu. Suskuna bu kadar saygı duyulduğunu bilmiyordu Sabiha. Her gün yanında bulunan adamın yeni yönlerini keşif ediyordu ve her gün hayranlığı biraz daha artıyordu. Mesleğinden uzaklaşatırma almış olduğu hâlde bu kadar saygı duyulması, bilinmesi Sabiha için hayran kalınacak cinstendi ve aşırı karizmatikti.
Zorla konuştu." Yenge dedi bana."
" Evet."
" Yenge dedi diyorum?"
" Ne demesi gerekiyordu?"
" Sevgili sandılar bizi."
" Evet."
" Değiliz ama sevgili yanlış anladılar."
" Anlasınlar."
" Ne demek anlasınlar? Sen her yanında bulunan kadını sevgilin mi diye tanıtıyorsun?"
" Hayır."
" Eee o zaman niye düzeltmedin?"
" Hoşuma gitti yanlış anlaması."
" Yenge demesi, sevgili sanması hoşuna mı gitti?"
" Ne o ? Oyuncakcıda sende bana sevgilim dedin ben laf etti mi?"
Kaşları hafifçe çatıldı Sabihanın." O farklı bizi tanımıyordu kadın ama askerler seni tanıyor. Yarın bir gün beni sorunca ne diyeceksin?"
" Sevgilim."
" Sevgilin miyim?"
" Değil misin?"
Boş boş göz kırpıştırdı Sabiha. Ne diyeceğini bilmiyordu." Sevgilimi olduk biz?"
" Benimde haberim yoktu da oyuncakcıda sen söyleyince haberim oldu."
Sonunda dayanamayıp koluna hafifçe vurdu." Bana doğru dürüst cevap ver. Sevgili miyiz biz? Değil miyiz?"
Hafifçe tebessüm etti Suskun. Sinirli hali hoşuna gidiyordu. Biraz daha uğraşmak istiyordu." Sen ne isterdin?"
Dudaklarını dişleyip altan baktı." Sevgilin."
" Dedin işte sevgiliymişiz."
Boş boş göz kırpıştırdı Sabiha." Sevgilin mi oldum?"
" Oldun."
Kocaman gülümsedi istemsizce." Hani yaş farkı vardı aramızda?"
" Siktir etsene yaş farkını. Sik sik konuşmuşum."
Sinirle çıkıştı Sabiha." Küfür etme."
Ellini ağzına götürüp hayalî fermuar çekti." Sustum."
Kollunu tuttu Sabiha hemen." Hayır hayır konuş."
" Neden?"
" Sesin çok karizmatik."
Siyah gözler, mavi gözlere döndü." Öyle olsun canım."
" Canın mıyım?"
Gözlerini çekemedi Suskun." Canımsın."
Siyah gözlere baktı Sabiha. Kelebek artık tamamen dolunay ışığı içinde süzüldü. Karga özgürlüğü yine gökyüzünde buldu.
🌊
Eveeeet bölümü nasıl buldunuz?
Kararlılık konusunda Suskun gibi olun.
Lütfen bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın.
Kocaman öpüldünüz canlarım ❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 227.87k Okunma |
14.74k Oy |
0 Takip |
52 Bölümlü Kitap |