40. Bölüm

40. Bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

Merhabaaaaaalar uzun bir süreden sonra geldim.

Çok bekletmeden iyi okumalar dilerim 🤍

 

                       🌊

Hayatın çizdiği yollar üzerinde adımlar ata ata yürüyordum. İnsanoğlunun yaşam ve ölüm arasında verdiği savaş içerisinde her bir adımda bir yaş daha büyüyor bir yaş daha artıyordu yaşanmışlıklar. Yaşanmışlıklar çoktu. Bu yaşıma kadar geldiğim yaşanmışlıklar çizgisi üzerinde her bir adımda attığım ağır yükler, omzuma biriken yaşamın izleri. Bir adım daha atmış bir adım daha büyümüştüm. Önceden hayatımda çok adım attığımı düşünürdüm lakin bakıyorumda atılan adımlar değil acılardı. Her bir sene bir acıya adım atmıştım. Çocukluk yoktu, gençlik yoktu, ergenlik yoktu. Koca bir boşluk ve yaşanmışlıklar.

Adım atıyordum artık. Atılan her bir adımda eksik kalan bir duygu doluyordu. Sevgi , aşk , sevda , mutluluk, neşe ve daha nicesi... Bazı duygularla vedalaşılmaz. Bunu da biliyordum lakin artık o duygular ile sürekli karşı karşıya gelip yakama yapışmayacaktı. Varlığı devam edecek canıma az zarar verecek çünkü acımı , yükümü benimle paylaşan yol arkadaşım , sırdaşım , ömürlüğüm vardı.

Bir diğer önemli nokta ise güvenmeyi öğretmiş olması idi. Güveniyordum artık az yada çok ama insanlara güvenmeyi öğrenmeye başlamıştım. Hayatımda ilk defa Murat'a güvenmiştim. Güvenimi boşa çıkarmamıştı. Ben ateştim o ise deniz. Deniz sevgisini en berrak haliyle sunmuş, derinliklerinde saklayıp koruyup kollamış , suları altında ki binlerce güzellikleri sadece bana göstermişti. Gülüşü gibi. Her güldüğünde dudakları üzerinde soluklanıp nefes alıyordum. Ağaçların oksijen sağladığı söylenir ama denizde oksijen sağlar. Benim oksijenim , nefesim onun nefesi idi. Suları içine daldığımda su akıntısı beni tutmuş geleceğimi, yönümü, yollumu ve rotamı belirlemişti. O rota bizi evliliğe getirmişti.

Suları içinde adım atmayı da öğretmişti.

Ellim karnımın üzerinde gezinir iken yanımda sırt üstü uzanmış yatan kocamın saçlarını usul usul okşadım. Şimdi adım atıyordum. Yirmi dokuz yaşımda adım atmayı öğretmişti. Ellimi sıkı sıkıya kavrayıp her bir adımda büyüyen acıları yok etmiş ve asıl tutulması gereken çocukluğumun elleri arasından tutmuştu. Yirmi dokuz yaşında çocuk yapmıştı. Çocuk büyümüş. Gençlik gelmişti. Sabırla içimde kalan , gençlerin yapacağı her bir davranışı yapmam için teşviklerde bulunmuştu. Sonra ergenlik çekmişti her halimi. Ergenler ne kadar saçmalarsa bende o kadar saçmaladım. Sabırla anladı, sabırla dinledi. Ve şimdi son bir adım kalmış yetişkinlik. Ağır ağır yetişkinliği yaşamamı sağlıyordu. Bundan sonra ki adımı el ele tutuşup beraber yürüyecek idik. Yaşlılık.

Yaşlı olmayı ne o biliyordu ne ben. Beraber yürüyeceğimiz yol bu idi. Saçlarının beyazını, ağarmış sakallarını , kırışmış yüz hatlarını göreceğim günlere doğru el ele yürüyüp beraber deneyimleyecektik ve bunu yaparken de anne ve baba olma duygusunu yaşayacaktık. Anne olacaktım ben. İçimde bulunan parça ile hayata daha sıkı tutunacağım. Annesinin yaşayamadığı tüm istek ve duyguları yaşatacağım çocuğuma.

Ellinden tutacak önce çocuk olmasını sonra gençlik ve ergenlik. Sabırlı olacaktım. Her bir adımda yürütmeyi öğretecek bir adım arkasında duracak düşeceği anda tutup tekrar tekrar gerekirse yıllarca yürümeyi öğreteceğim. Yüreğinin tam ortasına sevgi tohumlarını ekecek her daim sunduğum ateş evladımı ısıtmak, sıcak tutmak için var olacaktı. Duman ve Derini koyduğum noktaya evladımı da ekledim.

Kalbimin bir yanında sevdam diğer yanımda evladım olacak. Tam ortasında ise Vatan.

Üçününde yeri paha biçilemez, doldurulamaz. Hayata vazgeçemediğim çok nadir durumlar vardır. Benim vazgeçemediğim üçü bunlar idi. Vatan yüreğimde ve silahım ile koruyup kolluyordum. Murat beni koruyup kolluyordu. Şimdi beraber bizden olan parçayı koruyacağız.

Murat'ın saçlarını okşarken usulca yaklaşıp saçlarına öpücük kondurdum. İki haftadır kocam beydi kendileri. Her sabah göreve yada nöbete kalması gerekmez ise kolları arasında uyuyor ve aynı şekilde kolları arasında uyanıyordum. Dün akşam işten geç geldiği için kokusu olmadan uyuya kalmak zorunda kalmıştım. Sabah ise sıcacık kollar arasında uyanmıştım . Kolları arasında uyumakta , uyanmakta paha biçilemez bir serveti. Aynı şekilde karısı olmak.

İlk aylar canım cicim ayları olur diyor insanlar ama ben biliyorum ki beni hep büyük bir aşkla sevecek. Evlenmiş olmamız hiç bir durumu değiştirmedi tam tersi bana karşı içinde taşan sevginin daha da artmış olduğunu görüyordum. Tamam evli çiftlerin yaşadığı ufak tefek kavgaları bizde yapıyorduk. Çoraplar niye koltuğun tepesinde, oda niye dağınık ama bunlar bile güzeldi benim için. Basit belki saçma geliyor olabilir ama akşam benden sonra eve geleceği zaman attığı eve lazım bir şey var mı karım? Mesajı dahi içimi kıpır kıpır yapıyordu. İzin günlerinde sabah ekmek alıp gelmesi. Akşam beraber kucağında saçlarımı okşarken yada ben onun saçlarını okşarken elma soyup ağzına vermek , film izlemek dahi değerliydi. Basit lakin değerli.

O olduğu için değerli. Değerli kılıyor.

Saate baktığımda neredeyse öğleni geçiyordu. Yandan yastığı aldığım gibi yüzüne çalmam bir oldu. Sıçrayarak uyandı." Lan ne oluyor?"

" Davar gibi yatıyorsun kaç saattir."

Ellerini gözlerine atıp ovuşturdu." Yavrum insan böyle mi uyandırılır? İnsan bir öper koklar kalk kocam felan der." Sağa sola kafasını sallayıp kendine gelmeye çalıştı." Sen niye bana öyle ters ters bakıyorsun?"

Ters ters bakmaya devam ettim." Rüyamda seni on kadın ile birlikte gördüm." Hemde ne görmek. Yavaş yavaş hamilelik hormonları yüklenmeye başlıyordu.

Yüzünü buruşturdu." Namusuma laf atmayı acilen bırakmalısın karım." Belimden kavradığı gibi göğsüne çekti. " Karım derim başka bir şey demem. Hem senden başka kadın cinsi mi varmış?"

Sinirle bağırdım." Varmış demeki." Rüyada on kadın ile olmayı çok iyi biliyordu. Bir tane de değil tam tamına on kadın. Artık rüyalarda geçmişi görmüyordum ve şimdi de rüyalarım anormal halere gelmeye başlamıştı. Sonunda rüyalarda kendini bozdu. " Bir değil hemde on kadın."

" Karım." Onaylayan mırıltı çıkardım." İsterse yüz kadın isterse bin kadın olsun senden başka isim bilmiyorum." Saçlarım arasında gezindi nefesi. " Artık normal rüyalar gör lütfen. Namusuma leke sürmeyecek rüyalar. "

Tatlı tatlı gülümsedim." Gerçekten mi?"

" Gerçek tabi yavrum."

Üzerine çıkıp tatlı tatlı baktım gözleri içine." Sen rüyanda ne görüyordun? Kaşların sürekli çatılıp duruyordu." Hemde ne çatılmak. Yanımda yatarken uykusunda asla kaşları çatılmazdı ama bugün çatılmıştı.

Dertli dertli nefes verdi." Rahmi albayı."

Küçük bir kahkaha atmadan duramadım." Rahmi albay mı?"

Başıyla onayladı." Evet. Adam rüyalarda dahi peşimi bırakmıyor. Elline aldığı tabanca ile sen nasıl benim kızımı alırsın diye diye koştu durdu." Yüzünü buruşturdu." Evleneli iki hafta oldu her sabah tehdit mesajları ile uyanıyorum resmen. Vay efendim neymiş seni üzer isem götümü kurşuna dizermişte , bacağımdan sallandırırmış."

Küçük bir kahkaha daha attım." Anlaşılan evlendiğimiz halde ölme tehlikesinden kurtulamıyorsun."

" Asıl evlendikten sonra daha fena oldu adam. Her sabah tehdit mesajı atmak nedir lan!"

Kahkaham daha da büyüdü. Rahmi albay asla şaşırtmıyor. Bana da her sabah mesaj atıyordu. Yeter evli kaldığın evine dön. Ellin adamı ile aynı evde kalınır mı hiç. Tamam yeter evli kaldığın boşanda evine dön. Ve daha nicesi... Adam bir türlü evlendiği mi kabul etmiyordu. Azmi takdire şayandı gerçekten. Birde hamile kaldığımı öğrense kalpten giderdi büyük ihtimalle. Hele çocuğu evlenmeden yaptığımızı öğrense Murat'ı bu sefer kesinlikle vururdu. Adamla evlendim hala ölüm tehlikesi içinde. Kos koca emekli albay Rahmi Katarın kızı ile evlenmek bu kadar zordu işte.

Yüzüne yaklaşıp dertli dertli yüz ifadesine küçük küçük öpücükler kondurdum. Her öpücüğümde nazlandı. Çok seviyordu bunu. Her sabah beraber uyandığımız zamanlarda her gün yapıyordum bunu. Fazlada hoşuna gidiyordu zalimin oğlunun. Kocaman gülümseyip bir diğer yanağını bir diğer yanağının çevirerek daha fazla öpücükler kondurmamı bekliyordu. Beyimin isteğini kıracak halim yoktu. Kos kocaman öpücükler kondurdum her zeresine.

" Ula hatun iyi ki bağa düştün sen." Yüzüme yaklaşıp öpme işini devir aldı. Usul usul gezindi nefesi her yerimde." Kurban olurum lan sana. İyi ki almışım ha seni. " Kollarını belime dolayıp boynuma inip ardı ardına öptü. Her öpüşünde gülüşüm büyüdü, büyüdükçe öpüşleri artı. " Aferim lan bana. Senin gibi kadını alıp karım yapmışım." Karnıma eğilip ardı ardına öpücükler kondurmaya devam etti." Aldığım yetmedi çocukta yaptım. Ne akılı adamışım ben."

Güldüm." Ne kadar da mütevazıyız."

Boynuma tekrar ulaştı. " Karım benim bitanecik karım."

Alık alık baktım içten taşan sevgisine." Kocam."

Sevgisi içinde taşıyor gibiydi. Kollarımdan kavrayıp kucağına çekip göğüs kafesine saklamak ister gibi sıkı sıkıya sarıldı. Kafasını boynuma gömüp ardı ardına nefesler çekti. Diğer sevdiği nokta her sabah sanki tüm gece kafası boynumda kalmamış gibi sabah tekrardan vakit geçiriyordu boynumla." Memleket kokulum benim."

Şu iki haftadır yanında hep gülüyordum . Acı gitmiş geriye gülümseme kalmıştı. Gülümsüyordum. Beni tanıyanlar için garip bir durumdu. Şahin sürekli iyi misin deyip duruyordu. Sabiha tansiyonumu ölçüyordu. Hep sinirli yada çatık kaşlarımı gördükleri için garip geliyordu ve anormal ama ne gariptim nede anormal seviliyordum sadece büyük bir aşkla seviliyordum. Sevgi yüzümü gülümsetiyordu. Sevgisi mutlu ediyor, yaşatıyor , hayat veriyordu.

Saçlarını okşarken kafasını boynumda tutmaya devam etti. Kokuma zaafı vardı ve saçlarıma. Aslına bakılırsa her zerreme fazlası ile zaafı vardı. Boynum yoksa saçlarım oda yoksa elli her türlü bedenimin bir noktasında duruyordu.

Yandan yüzüne bakmaya çalıştım. Ben ne kadar değişmiş isem bir o kadarda Murat'a değişmişti. Kahkahalar atıyor, gülüyor benimle saçmalamadan geri kalmıyordu. Tek bana özel yanını her zaman olduğu gibi gösteriyordu lakin evlendikten sonra daha da artmıştı. Yüzünde ki huzur daha da büyümüştü. Kaşları eskisi kadar çatılmıyordu. Askeriyede her zaman gibiydi ama yanımda öyle bir Murat vardı ki. Anlatamam kelimelerim yetmiyor.

Güzel olduk biz çok güzel olduk. Hayallerime sığmayacak kadar güzel olduk. Evimiz vardı ve o evin içinde kocam , karnımda yavrum. Kocam ne kadar değiştirdi ise evladımda bir o kadar da değiştirmişti. Yıllar sonra yüreğimin tam ortasında ki anne iç güdüsü geri gelmişti. Özlediğim bir hissti. Ellerim her dakika karnımda duruyordu. Koymasam kaçıp gidecek sanıyordum sanki. Bir anda zarar gelecek korkusu. Ama biliyordum ki Murat var ise yaşam vardı. Beni nasıl yaşatı ise evladımı da öyle yaşatacaktı.

Geçmişe daldığım anda ilk karşılaştığımız an mağarada olmuştu. Kahverengi gözleri ve kestane kokusu şimdi gözlerine saatlerce dalıyor her gün kokusunda huzur buluyor idim. Sıcaklığı sarıp sarmalamıştı. Üşümeme izin vermiyordu kolları. Yüreği kalbimi ıssıtı , kolları bedenimi.

Murat Karasu, Deniz Karasuya çok iyi gelmişti.

Kafasını boynumdan çekip gözlerime daldı." Güzel gözlüm."

Alnımı alnına yaslayıp nefesi nefesime karıştı. Nefes alıyordum." Ne yemek istersin? Ne yapıyım sana?"

" İş yapmayacaksın demiştim."

" İş yapmadan dokuz ay geçer mi hiç?"

" Geçer karım geçer." Kucağında benimle birlikte kalktı. Bacaklarımı beline dolayıp kafamı omzuna yasladım. Kolları arasında yine bebek olmuştum." Asıl sen söyle ne yemek istiyorsun?"

" Ellin ile karını besleyeceksin ha?" Mutfağa girdiğimizde kucağından indirmeden tezgaha yaklaştı." Şimdi rahat rahat taşıyorsun duba gibi olduğumda ne yapacaksın acaba?"

Çaydanlığa su koyup ocağa koydu." İstersen iki yüz kilo ol her türlü taşarım." Buz dolabından ihtiyacı olan malzemeleri çıkartıp tezgaha bırakıp kahvaltı hazırlamaya koyuldu. Dediği gibi asla iş yapmama izin vermiyordu. İş yerindede sürekli yanıma gelip iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. Çok fazla işi olsada yorulmamam için benim yapacağım işleri dahi yapıyordu. Ne kadar itiraz ediyor olsamda asla dinlemiyordu asla. Karnım hafif şiştiği halde üzerime titriyordu adeta. Dokunurken dahi yavaş olmaya o kadar özen gösteriyordu ki. Eve girdiğimiz anda yemeği hazırlıyor kucağına alıp yediriyor. Karnıma kafasını yaslayıp saatlerce okşuyor ve konuşuyordu evladımız ile. Seviyordum. Murat'a seviyordu. Hem evladım ile ilgileniyor hemde benim sevmemi sağlıyordu. O karnımda evladımıza şimdiden Türklüğü, tarihini , atalarını anlatır iken ben saçlarını okşuyordum.

Kahvaltı hazırlamaya devam ederken parmaklarım saçları arasında dolaştı. Vurulduğum zamanda böyle kucağına alıp yemek hazırlamıştı . O zamanlar imkansız olmaz bizden derken şimdi evli idik ve üzerine çocuğum. Yüce rabbim böyle tepe taklak eder adamı işte. Hoş daha on üç yaşımda tepe taklak olmuşum da haberim yokmuş.

Kahvaltı hazırlaması bittince sandalyeye oturdu ve yine kucağından indirmedi. " Ben hep böyle kucağında mı yemek yiyeceğim?"

" Ne o ? Rahatsız mıyız?"

Gülümsedim." Yok kocamda bacakların ağrımasın diye diyorum." Ağzıma uzattığı reçel sürülmüş ekmeği aldım.

" Valla benim kucağım seni taşımaktan çok memnun." Melemenden bir parça daha alıp ağzıma vermeden önce üfleyip uzattı. Zevkle yemek düşerdi bana da. " Kuş kadarsın zaten. Seni taşımakta ne var."

Melemenden bir parça alıp ağzına götürdüm." İlerde göreceğiz. Ne kadar kilo aldın Deniz yok ağırlaştın dersen külahları değişiriz haberin olsun."

Lokmayı yutup dudağıma kısa bir öpücük kondurdu. " Görüşelim yavrum. Her türlü taşırım seni." Bir lokma daha verdiğimde büyük bir iştahla yedi." Kocasını elleri ile de beslermiş."

" Kocama iyi bakmam gerek."

" Bak be hatun. Tek sen bak al tepe tepe kullan beni."

Tatlı tatlı bakınca dayanamadım. Yanaklarını tutup sağa sola çekiştirip kocaman kocaman öpücükler kondurdum. " Oyyyy kurban olurum sana ya. Kurban olurum." Acıtmayacak şekilde dişlerimi yanağına geçirip ısırdım.

Küçük bir kahkaha attı." Aman Allahım ne kadar yandı canım." Salak ya ama tatlı salak. Severim.

Gülümseyerek çekildim. Gülüşüne baktım , gülüşüme baktı. Mutluyduk. Yan yana huzurlu ve mutlu. Hayatım boyunca ilk defa bu kadar mutluluğu derinden yaşıyor, yaşatıyordum. Garip geliyordu lakin alışmaya çalışıyordum. Alışacağım.

Adım adım öğreneceğim. İlk Murat'a daha sonra evladımıza. Çocuğum bilecek annesinin onu ne kadar sevdiğini. Her gün karnımı şefkatle okşayıp seni seviyorum annem dediğim gibi. Elli kolu daha var olmasa da kalbi vardı. Her gün usanmadan sıkılmadan seni seviyorum annem diyeceğim. Bilecek. Karnımda dahi sevgimi belli edeceğim. Doğduğu anda ilk öğreneceği anne ve baba değil seni seviyorum olacak. Belki abartığımı düşünüyor olabilirsiniz lakin biliyorum lanet gelsin ki sevgisizliği çok iyi biliyordum. Büyük bir yara ve sızı idi. Evladım bu sızıyı yaşamamalı. Annem beni seviyormu diye tereddüte dahi düşmeden seviyor demeli.

Karnıma sıcak el sardı. " Burada yanımızda."

Ellini kavrayıp karnıma daha da bastırdım." Hep olsun."

Şakağıma derin bir öpücük kondurur iken kokumu içine çekti. " Olacak hatta ilerde kardeşi bile olacak ve bir kardeş daha belki."

Hafifçe tebessüm ettim." Abartma istersen. Futbol takımı kurmuyoruz."

" Ne var kursak? Trabzon alt yapıya veririz hepsini."

" Muraaat çok istiyorsan kendi kendine kur futbol takımını. Hem ne o öyle kedi miyim ben? Aynı anda dört beş tane fırtlatıyım."

Küçük bir kahkaha attı." Kedi olduğun biraz doğru." Önüme gelen saçlarımı geriye doğru itteledi." Her daim sıcaklığıma ve kollarıma sokulan bir kedisin."

" Eee sende boynuma sokuluyorsun beyefendi. O zaman sende kedi oluyorsun?"

Kafasını boynuma gömüp derin bir nefes aldı." Bir sana kediyiz zaten." Yandan sırıtarak bakınca anladı ne istediğimi. Anında kaşlarını çattı." Asla kedi gibi felan miyavlamam. Karizmayı o kadar çizdirecek halim yok."

Küçük bir kahkaha daha attım." Bak bak karizmayıda düşünürmüş." Kollarımı boynuna dolayıp sıkı sıkıya sarıldım." Ula kocam be sende iyi ki bağa düştün."

" Şivesine kurban olduğum."

Neşeyle şakıdım." Koçişkom."

" Deniz nasıl bir sevgi cümlesi Allah adına?"

" Nesi var? İnternette bazı kadınlar kocalarına öyle sesleniyor."

" Küfür ederek sevmeni tercih ederim o kelime yerine."

Küçük bir kahkaha daha atarken daha sıkı sarıldım.

Kolları arasında kaldım.

Kokusunda kaldım.

Sıcaklığında kaldım.

Ben hayatımda tek bir adamda sonsuza kadar takılı kaldım.

 

********

Gözler birbiri arasında gidip gelirken stresten ter olmuş avuç içimi sildim. Odanın içini ölüm sessizliği kaplamış haldeydi. Rahmi albayın yanına gelmiştim zira torununu söylemek zorunda idim. Allah'ım kan dökülmeden bu işten de sıyrılmayı nasip eyle. Büyük amin hemde çok büyük amin.

Boğazımı yalancıktan temizledim. Allah'ım sen yardımcım ol kurban olduğum rabbim. Odanın en köşesinde oturan Murat'a baktım. Evlenmiş olduğumuz halde hala Rahmi albay evlenmiş olduğumuzu kabul etmiyordu. Eve adım attı atmaz en uzak köşelere oturmuştu ikimizi.

Sabihanın kullağına eğildim." Niye sinirli bu adam bu kadar?" Aşırı sinirliydi hemde. Odanın en baş köşesine kurulmuş her an ellini kana bulayacak gibi bakıyordu hepimize. Latif abi dahi köşesine gömülmüş sessizliği içinde duruyordu.

Sabiha ürkek ürkek Rahmi albaya bakıp kullağıma eğildi." Evde o hal ilan etti. Ne Şahin nede benim yanıma erkek sinek gelmesine izin veriyor." Ürkek bir bakış daha attı Rahmi albaya." Düğünde Suskun beni öyle götürünce baya travma bırakmış olabiliriz." Alacağın olsun Suskun abi senin. Yani ne var o hareketi yapmasaydın nasıl söyleyeceğim şimdi ben bu adama?

Şahin'in kulağına eğildim bu sefer." Şahin yardım et."

Yandan Rahmi albaya baktı." Ümidi benden kes Özal. İki haftadır sevişmedim. Bana bile boykot uyguladı adam." Vay dertli başım benim vay. Şahin bile sevişmeme rekorunu kırmasına sebep oluysa bize kim bilir neler yapar. Hoş Şahin'in bol seksli hayatını bilmediği için Şahin gözünde kanat takmış melekten farkı yoktu. Şeytanda melekti sonuçta.

Hiç beklemediğim ama bir ümit diyerek Latif abiye bakıp sevimli sevimli göz kırpıştırdım. Halimi anlamış olacaki ellini boğazına götürüp beni öldürür adlı hareketini yaptı. Latif abi bile kafadan deli olduğu halde yardım edemeyeceğinin farkına varmıştı.

Başa gelen çekilir Deniz. Boğazımı önce temizledim sonra bildiğim tüm duaları içimde sıraladım. Allah'ım sen yardımcı ol . Sevimli sevimli baktım Rahmi albaya ." Baba bizim konuşmamız gereken bir konu vardı da."

Çatık kaşları anında dağılıp heyecanla sordu." Boşanıyor musun yoksa?" Te Allah'ım.

" Baba boşanma değil konu."

Ellini umutsuzluk içinde savurdu." Eh o zaman önemli değil konu."

Derin bir nefes zorla verdim. Alıştıra alıştıra söyleyeceğiz artık." Baba iki insan evlenince ne olur?"

Ters ters Murat'a bakıp cevap verdi." Boşanır." Yok arkadaş adamın aklı fikri boşanmada.

" Öyle değil baba yani hani karı koca olur. Bir şeyler yaparlar."

Ters ters baktı. Tövbe estağfurullah o nasıl bakış be? " Kocanı vurmak."

" Yok."

" Zehirlemek."

" Yok."

" Götünde bomba patlatmak."

" Bu hiç değil."

" Baltayla parçalamak."

Tövbe estağfurullah bu adamın aklına nereden geliyor bunlar?" Yok baba daha hoş şeyler."

Kocaman gülümsedi." Haa yastıkla boğmak."

" Buda değil."

Ellini çenesine atıp sıvazladı." Buldum." Parmağını bana çevirdi." Öldürmek."

Anlaşıldı bu iş sandığımdan zor olacak. Gözlerim bir an Murat'a değdi. Göz bebekleri fal taşı açılmış halde bakıyordu. Ah kocam bey be ölümden kurtuluş yolu yok gözüküyor sana. Zorlu nefesler tekrar alıp Rahmi albaya döndüm." Öldürmeli değil baba. Hani iki kişi evlenir sonra bir kişi daha gelir."

Gözleri kocaman açıldı sevinçle." Azrail."

Ne ? 

Ellimi yüzüme atıp kafamı iki yana salladım. Yüce rabbim az yardım. Lütfen. " Hayır baba hayır. " Tekrar denemeye çalıştım." Daha güzel bir şey. Biraz daha düşünür müsün?"

Sinirle çıkıştı." Ne kız o zaman? Öldürmek yok , kan yok , tabut yok , boşanmak yok. Güzel olsa olsa bunlar olur." Murat'a değdi bakışları." Hem bu kim? Ne diye ellin oğlu evimin içinde?" Gerçekten mi? Yani cidden mi Allah'ım?

Murat kafasını yukarıya kaldırıp büyük bir sabır çekti." Rahmi albay anlaşılan sende alzheimer başlamış. Murat ben kızının kocası hata iki hafta önce düğün yaptık. Kızın bana evet dedi. Kocası oldum." Bir an durup Rahmi albayın attığı ters bakışlara yutkundu." Bak daha ilginç olanı söyleyimi? Soy adı da Karasu oldu."

" Sus lan! O kara günü ne diye hatırlatıyorsun?" Adam evlendiğim günü kara gün olarak ilan etmiş resmen. " Lan senin o amcan varya hep onun yüzünden. Ta on üç yaşında kızımın aklına girmiş."

Sabiha mırıldandı." Sizin düğün gününüzü yas günü olarak ilan etti bu arada."

Ne? 

Diğer yandan da Şahin mırıldandı." Kızıma kesin büyü yaptırdılar diyerek hocayada gitti. Haberin olsun."

Cidden ne ?

Ellimi karnıma koyup kocama baktım. Ah kara kaşına gözüne kurban olduğum evliliğimiz iki haftacıkmış. Bu yaşımda dul kalacaktım. Kocaman yutkundum Murat'a da başa gelen çekilir bakışını atım. Ulan böyle olacağını bilseydim korunurdum. Bir kez içmedim sadece bir şeycik olmaz diyerek ama tekte hamile bırakmayı başarmıştı. Adam ne vurursa tuturuyor. Bir insanın her konuda mı nişancılığı iyi olur? Oluyordu. Valla lanet.

Sabiha tekrar sokuldu dibime." Deniz söylemesen." Çaresizlik, yalvarış ve daha nicesi." Bırak çocuk doğduktan sonra al bu torunun deyip kucağına at."

" Saçmalama Sabiha. Koca karnımı nasıl gizleyeceğiz ilerde?"

Sabiha ellini kolluma sarıp biraz daha sokuldu." Murat abinin yaşıda çok gençti oysaki." Bir an durup kocaman gözleri beni buldu. " Deniz sakın söyleme bu sinirle Suskunu da öldürür. Adamı zaten evden attı." Birde o konu vardı dimi? Rahmi albay bende yaptığı hatayı Sabihada yapmamaya çalışıyordu. Suskun abi dahi Rahmi albaydan nasibini alıyordu. Asıl Allah sana yar ve yardımcın olsun Suskun abim.

Kocaman tekrar yutkundum. Allah'ım yardım." Baba."

Tövbe estağfurullah o nasıl bakış ya? İçine üç harfli girmiş gibi." Ne kız? Sende sabahtan beri ne söyleyecek isen söyle."

Bismillahirrahmanirrahim o zaman." Baba ben hamileyim!"

Kocaman sessizlik. Ölüm sessizliği.

Yavaş yavaş yerinden kalktı. Kocaman yutkundum. Neden korku filmi içinde hissediyorum lan ben? Her an bir yerden bir şey çıkacak yada vahşet olacak gibi . Her hareketini ölüm sessizliği ve kalp sesleri eşliğinde izledim. Çatık kaşları en derinden çatılmış halde iken hiç beklemediğim bir hamle geldi. Kocaman kahkaha attıp , kollarını bana açtı. " Oyy benim Deniz kızım bana torun mu yapmış?"

Adeta apışıp kaldım.

Murat ise bambaşka allemde idi." Yapmışmı ? Bu işte en büyük katkı benim." Gururla göğsünü gerdi." Ben olmasam çocuğun ç bile olmazdı." Bu sıralar ne kadar da mütevazı davranıyordu lakin hakkını yiyemem katkısı çok büyüktü.

Usulca yerimden kalkıp Rahmi albayın kolları arasına girdim." Baba iyi misin?"

Sıkı sıkıya sarılıp neşeyle güldü." Tabi iyiyim Deniz kızım. Dede olacağım dede."

İçimi saran rahatlama ile daha sıkı sarıldım.

Kollarını çekip yüzümü kavrayıp alnıma derin öpücük kondurdu." Aferim benim Deniz kızıma. Dede olmadan dünyadan göçeceğim diye korkuyordum. Aferin kız sana."

Boş boş göz kırpıştırdı Murat." Ben niye üvey evlat muamelesi görüyorum şuan sorabilir miyim?"

Rahmi albay kocaman gülümseyerek Murat'a baktı. Bu bakış hiç hayre alamet değil gibiydi." Deniz."

Allah'ım sana geliyorum." Efendim baba."

Saçlarımı okşarken sesi de ürkünç bir hale gelmeye başlamıştı." Siz evleneli kaç kara gün oldu?"

Murat söyleme adlı kaş kaldırmasını yaptı. Üzgünüm kocam bey. Sesim kısık çıktı." İki hafta baba." Alo sesim neredesin?

Sessi daha ürkünç hale geldi." Şimdi iki haftada bu kadar hızlı çocuk olmayacağına göre." Gözleri bana en sevgi dolu haliyle baktı. Essela mı çalıyor bana mı öyle geliyor?" O zaman bu ırz düşmanı ile düğünden önce bir şeyler yaşanmış." Saçlarımı en şefkat dolu haliyle okşayıp yüzüme eğildi." Merak etme yavrum torunuma , babasını aratmayacağım."

Tedirginlikle sordum sorumu." Niye öyle dedin ki şimdi baba?"

Küçük bir kahkaha daha atarken bir anda belinden silahını çıkartıp Murata doğru sıkması bir oldu. " Gel lan buraya ırz düşmanı!"

Murat hızla odadan çıkmanın derdi içindeyken can havliyle bağırdı." Baba bu işi tek başıma yapmadım sonuçta!" Tam omzunun yanından kurşun geçerken kafasını eğerek kurtuldu." Ulan Deniz beni yoldan sen çıkardın acısını ben çekiyorum!"

Aaa lafa bak lafa." Yoldan çıkmayada dünden razıydın!"

Rahmi albay o yaş geçmiş iş bitmemiş haliyle Murat'ın peşinden koşarken el mecbur bende peşlerinden koşmak zorunda kaldım. " Sus lan ırz düşmanı! Kızımı yoldan çıkartıp birde üzerine iftira atıyorsun!"

" Baba bir dur kurban oluyum!"

Peki dinledimi? Tövbeler olsun ki dinlemedi. Yavrum , babanı göremeden kör kurşuna gidecek. Harbi harbi adam kör kurşunlara gidecek. Sen o kadar dert bela , sıkıntı çek çek tam rahata kavuştuk derken kör kurşunla ölüm tehlikesine gel.

Bahçeye çıktığımızda Murat can havliyle agacın arkasına geçti." Rahmi albay bir dur artık."

Durdu mu? Asla." Irz düşmanı şerefsiz. O amcan varya hep o kanıma girdi!" Ardı ardına agaca ateş ederken bir yandan da agacın arkasına dönmekle meşgul idi. " Ne ara oldu lan bu? Ne ara kızımın kanına girdin?"

" Kanına girdin ne Rahmi albay? İki kişinin isteği ile olmuş bir şey sonuçta." Tam kafasının yanından geçen kurşunla bahçenin başka noktasına koştu." Kızın istedi ben istedim yaptık sana torun. Hem fena mı oldu? Uzun süre beklemeden torunu yaptık."

Rahmi albay peşinden koşarken tüm siniri ile kükredi." Senden torun isteyen mi oldu lan? Sana kızıma dokunmayacaksın demedi mi?" Allah'ım yani kurban olduğum rabbim o kadar Sansardan ölmeyip buradan Rahmi albaydan ölecek adam. Sansar yerine asıl Rahmi albaydan korumam gerekiyormuş. " Seni ırz düşmanı köpek."

En sonunda kaçmanın faydası olmayacağını anlayınca durdu Murat. Yüzüne kadar kızarmıştı sinirden." He yaptım. Çokta güzel yaptım. Millet torun torun diye tuturur ne güzel sana torun yaptım. Teşekkür etmelisin bana." Hızlı adımlarla yanıma gelip ellimi kavradı." Kızın beni istedi geri duracak halim yok. Torununu yaptım."

Rahmi albayda sonunda durmuştu. Ellini kalbine attı." Siz iki ırz düşmanı yüzünden öleceğim."

Merakla sordum." Murat dışında ki ırz düşmanı kim oluyor?"

Sabiha, Alevin arkasına saklanmışken kafasını hafifçe çıkartıp soruma cevap verdi." Suskundan bahsediyor."

Murat ters ters konuştu." Irz düşmanı mıyım lan ben?"

Boş boş göz kırpıştırdım." Yok bitanem. Bir anda ağzımdan çıktı öyle. " Göz ucuyla Rahmi albaya baktığımda silahı tam Murat'ın göğsüne tutmuştu. Can havliyle Murat'ın önüne geçip kocam beyi korudum." Baba dur kurban oluyum. Sonuçta bu çocuk iki kişinin isteği sonuçta ortaya çıktı."

Adeta kükredi." Çekil kız önünden! Namusumu temizleyeceğim!" Allah'ım töre dizimi çekiyoruz burada? Namusu temizleyeceğim ne?

Şahin alayla güldü." Murat'ı yoldan çıkaran Özal baba. Hiç Murat'a bahane bulma."

Sinirle bana baktı Rahmi albay." Yapmamıştır benim kızım." Bir umut sordu." Yapmadın dimi? Sen masumsun bilmezsin bile o işleri."

Küçük bir kahkaha attı Şahin." Bilmiyor mu? Ve masum mu?" Karnını tuta tuta güldü adeta. " Murat'a attığı o cilveli, cüretkar bakışları görmüş olsaydın kim kimi yoldan çıkarttığını görürdün baba."

Ellimi kalbine tekrar attı Rahmi albay." Allah'ım sana geliyorum."

Şahin devam etti." Suskun abinin de hiç bir suçu yok." Arkasında duran masum masum göz kırpıştıran Sabihayı gösterdi." Aha bu kızında arsızlığı ile adamın aklını yerinden oynattı. Senin oğuların asıl masum kızların fena babacığım."

Kenarda sağa sola sallanan Latif abi heyecan ile bağırdı." Doğru diyor doğru diyor kırmızı kafa doğru diyor. " Seninde alacağın olsun Latif abi insan bizim arkamızda durur. " Senin kızlar fena fena kızlar. Masum değil onlar. Erkeklerin aklını oynatıyorlar." Sus artık Latif abi kurban oluyum sus.

Rahmi albay yazıklar olsun adlı bakışını öyle bir atıyordu ki. " Yapmazlar benim kızlarım masumlar."

Usul usul adımlarla Şahin'in arkasına geçip Sabiha ile birbirimize bakıp , kocaman yutkunup mırıldandım." Hadi ben fenayım adamı yoldan çıkartım sende mi yaptın?"

Kafasını öne eğip suçlu çocuklar gibi mırıldandı." Yapmış bulundum ama büyük ayıp yapamadık daha." Ha ellinden gelse o büyük ayıbı da yapacaktı. Masum , saf zannettiğim Sabihaya bak. Masum masum bakışları ve çocuksu halleri altında neler yatıyormuşta haberim yokmuş.

Hafifçe çıkıştım." Hemşirem bunun büyük küçüğü mü olur? Hem çişmi bu? Yok büyük abdest, küçük abdest hesabı."

Dibime sokulup arkama geçti." Olur tabi."

Derin bir nefes zorla aldım." Tamam bu küçük ayıbınız nasıl bir ayıp sorabilir miyim?"

Rahmi albay ters ters bakınca biraz daha sokuldu arkama." Öpüştük sadece."

" Başka?"

" Başka hiç bir şey olmadı daha ileride olur."

Şahin kafasını hafifçe çevirip soru sordu." Kız Sabiha bu arsızlıkla çoktan yatağa atmış olursun diye düşünüyordum Suskun abiyi."

Kafasını öne eğip al al yandı yanakları. " Yakındır yapmam." Aaaa Sabiha bende de fenaymışta haberim yokmuş. Ne demişler her masum durana inanmamak gerekiyormuş.

Hafifçe tebessüm etmeden duramadım." Peki Sıtkı nolucak onu sora bilir miyim?"

Küçük bir kıkırtı kaçtı dudaklarından." Suskun duymasın ama biraz Sıtkı ile aldatılıyor olabilir."

Küçük bir kahkaha atmadan duramadım. O kadar masum söylüyordu ki. Dışarıdan bakan bir kişi kesinlikle yaptığını masum zanneder. " Hemşirem sen çok fenasın çok."

Şahin girdi araya." Kıza bak hem yaşayan hem ölü ikisini de yürütüyor." Aferin adlı bakışını Sabihaya attı." Özal dan daha fena çıktın sen. Ne demişler götü yere yakın olandan korkacaksın. Küçücük aklıyla dev gibi adamın devreleri ile oynadı." Sabihanın saçlarını okşadı." Gözüme girdin aferin kız."

" Canım kızlarım."

Eyvah! Aynı anda üç yutkunma sesi geldi ve aynı anda kafalarımız Rahmi albaya döndü. Salak salak güldük. " Aaa baba sen buradaydın dimi?"

Başını sinirle salladı." Buradayım ya kızlarım. "

Üç sıçtık bakışı attık.

" Erkeklere fena derken siz onlardan nasıl fena çıktınız? Asıl erkekleri sizden korumam gerekiyormuş benim." Dertli dertli başını sallayıp sandaleye oturdu. " Bu hayata üç harfli olan her şeyden korkacaksın diye boşuna demiyorlar. Bermuda şeytan üçgeni ha siz hiç farkınız yok. " Şahin'i gösterdi." Bu zaten nerede, kimle ne yapar bilmeyiz." Beni gösterdi." Bu adamı yoldan çıkartır birde utanmadan evlenmeden çocuk yapar."Sabihayı gösterdi." Aranızda asıl tehlikeli olanı bu. Masum masum bakıp altan altan su yürütür." Sabiha masum masum baktı." Bak birde masum masum bakıyor!"

Murat kollarını önünde bağlamış eğlenerek bakıyordu." Başınız büyük belada kızlar."

" Sus lan sende! Seninle hesabımı başka türlü göreceğim." Dedi evi barkı yanmış edasında ki Rahmi albay.

Şahin ile birbirimize bakıp aynı anda başımızı salladık." Bize uy Sabiha ne yaparsak aynısını yap." En sevimli bakışımı yüzüme kondurup Rahmi albaya yaklaştım." Oyyy benim canım babam." Yandan kollarımı boynuna doladım.

Şahin de her zaman attığı cüretkar, seksi bakışlar toz olmuş adeta masum bir meleğe dönmüştü. " Benim babam bugün çok mu sinirli?" Kollarını diğer yandan da Şahin doladı." Şimdi ben babama bir bitki çayı yaparım ne sinir kalır ne stres."

Sabihada yaklaşıp Rahmi albayın arkasına geçip arkadan kollarını boynuna dolamaya çalıştı." Bende babama en sevdiği tatlıdan yaparım. Birde ayakların için sıcak su hazırlarım."

Rahmi albay ters ters bakmaya çalışıyordu ama yumuşamıştı. " Beni sakinleştirmeye çalışmayın." Daha sıkı sarılıp, en melül bakışlarımızı attık." Sinirliyiz burada Allah Allah." Şahin ile aynı anda Rahmi albayın yanaklarına öpücükler kondurduk. Adeta pamuk gibi oldu kocaman gülümsedi.

Apışıp kaldı Murat." Lan sakinleştirmek bu kadar kolay mıydı?" Hayretle açıldı ağzı." Üç melül bakışa, sarılmaya pamuk gibi oldu adam."

Güldüm." Sende yap."

Sanki küfür etmişim gibi baktı." Yok götümü kurşuna dizmesini tercih ederim şunu yapacağıma."

Rahmi albay ise hallinden gayet memnun idi. Babalar kız çocuklarına kıyamaz dedikleri bu olsa gerek. Dünya'nın en kötü insanı dahi olsan babanın gözünde kanat takmış melekten farkın kalmıyordu.

Allah'a şükür ki kan dökülmeden bu meseleyi de atlatmış bulunuyoruz. Hoş zaten vurmayacağını anlamıştım. İstese tek bir kurşunda alnını delerdi. Yaşı ne kadar yaşlı olsada nişancılığı hala fazlası ile iyiydi. Vurmadığına göre aklında başka bir yöntem geçiyordu ileride göreceğiz artık. Vurmadı ya buna şükür. Hem kızıyor hemde kıyamıyordu Murat'a. Garip bir ilişkileri vardı.

 

*******

Kendimi tutamayıp bir kahkaha daha atarken aynı şekilde Cafer abide göbeği salana salana bana eşlik ediyordu. Aşırı eğlenceli bir an oluyordu.

Çok gülmekten akan bir damla yaşı parmak uçlarımla sildim." Abi şimdi ben doğru mu anladım? Murat'ı şikayet ettiler ve nezarete attınız."

Gülerek başını salladı Cafer abi." Tamda doğru anladın. Sen bittin şimdi Murat başladı."

Kocaman bir kahkaha daha saldım. Yüce rabbimin adaletine kurban oluyum. Tam bir saat önce Cafer abi beni aramış ve gelmem gerektiğini söylemişti. Masum masum durup hiç bir belaya batmayıp üzerine arabama kimseyi almadığıma göre bir suç işlememiş olmam gerekiyordu lakin benim işim hiç belli olmaz yerimde durarak belaya batma potansiyeline sahip bir bireyim. Yine o şekilde olduğunu düşünür iken Murat'ın nezaharete olduğunu söylemişlerdi. Kocam beyi kurtarmaya gelmiştim.

" Ayyy şimdi ciddi ciddi Murat nezarete?"

Başını bir kez daha salladı Cafer abi." Evet. Biraz daha içerde durursa başımıza yıkabilir nezaharetneyi."

Tam bu sırada kapı açıldı ve sinir küpü kocam içeriye girdi. Koltuğuna kendine bırakırken ters ters bakıyordu. Aynı şekilde sinirli bakmaya çalıştım." Bir karakola düşmediğin kalmıştı. Aaa bu ne canım. Seni karakol köşelerinden mi toplayacağım kocam."

Şaşkın şaşkın sordu Cafer abi." Kocam mı? Siz ne ara evlendiniz?"

" Evet Cafer abi evlendik."

" Ne ara?"

Sinir küpü kocama eğlenen bir bakış attım. Allah'ım aşırı eğlenceli." Valla abi ilk geldiğimizde flört gibi bir şey idik ikinci geldiğimizde nişanlı ve bu üçüncü gelişimizde evliyiz." Ellimi karnıma koyup okşadım." Ha birde hamileyim."

Vay be bakışını attı Cafer abi." Hayatınızda her levende buraya mı geliyorsunuz?" Harbi ya öyle oluyordu. Her bir level atladığımızda kendimizi karakolda buluyorduk. Ama bugün bir fark ile ben değil Murat'ı içeriye atmışlardı. Yüce rabbim senin adaletine kurban oluyum. Bu sırada Cafer abi konuşmaya devam ediyordu." Bir daha ki sefere yiğenle gelin."

Yandan kocama eğlenen bakış attım." Murat'a bu bela çekme yeteneği ile biz daha çok geliriz Cafer abi. " Gülmeden yapamadım. " Malum Murat'a bu bela çekme yeteneği ile anca nezaharetneye gelir."

Bir kaşı havalandı Murat'ın. Allah'ım onun lafları ile onu vurmak aşırı eğlenceli idi. Cidden diyorum yüce rabbimin adaletine kurban olurum. Allah'ım sen ne büyüksün be. Hala eğlenerek bakınca ellini yüzüne attıp sıvazladı. Bir anda yükseldi." Kim şikayet etti beni? Durduk yere o siktiğimin yüreğini yiyen kim?"

Cafer abi artık az bir nebze de olsun ciddi haline bürünmüştü." Emekli albay Rahmi Katar."

Ne ? Ne ? Ne?

Murat'ın ağzı kocaman açıldı." Yani kaç saattir içeriye atılma sebebim Rahmi albaydan mı?" Cafer abi başıyla onayladı. Dişlerimi dudaklarıma geçirip gülüşümü bastırmaya çalıştım. Çok zordu. Bana da çıkıştı." Sakın güleyim deme." Kendimi tutamayıp kocaman kahkaha attım. Ellini yüzüne atıp önce sıvazladı sonra ise büyük bir sabır çekti. " Adama bak işi gücü bitmiş benimle uğraşıyor. İçeriye atırmak ne lan? Allah adına bir söyleyin atmak ne? Ne diye şikayet etti beni?"

Cafer abi geriye yaslanıp kocaman göbeği üzerine kenetlediği elleri koyup güldü." Şikayet etmedi."

" Ya ne yaptı?" Dedi Murat.

Murat'ın sinirine en eğlenen bakışını attı Cafer abi. Adam kesinlikle karı koca olarak bu hallerimizden fazlası ile eğleniyordu. Adama iyi eğlence veriyorduk elline." Beni aradı içeriye at şunu bir kaç gün deyince attık."

Ne? 

Boş boş göz kırpıştırdı benimki. Yüzü kırmızının en koyu rengine dönmüştü. Haklı ne deyim çok haklı. Kaç saattir içerde kalma sebebine bak. Rahmi albay gerçekten başka türlü ağzına sıçmıştı. Kabul etmeliyim ki harika bir fikir. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.

Murat'ın dişlerini sıkma sesini duydum." Yani ben kaç saattir bunun için mi içerdeyim?" Başıyla onayladı Cafer abi." Rahmi albay dedi diye attınız?" Yine başıyla onayladı Cafer abi." Amirim yanlış anlamaz iseniz." Bir anda yükseldi." Siz benimle taşak mı geçiyorsunuz?"

Cafer abi ile aynı anda tekrar kahkaha attık.

" Deniz gülme!" Dinledimi peki? Dinlersem namerdim. Ellime fırsat geçmiş iken değerlendirmek şart. Canım babam ya aklına kurban oluyum. Bunun bu kadar eğlenceli olacağını bilseydim önceden kendim şikayet ederdim Murat'ı. Aşırı eğleniyorum Allah'ım." Deniz diyorum!" En bıkın bakışını ikimize attı." Ellinize düştük ya kurtulamam artık." Bak ne güzelde biliyor. Kırk yıl bunun lafını yapmaz isem bana da Deniz demesinler hatta kırk bir sene. Hadi bir senede benden olsun kırk iki sene.

İçeriye polis girdi. Ellinde tutuğu dosyaları bırakıp saygıyla selamını verip çıktı.

Cafer abi dosyalara uzanıp önüne çekti." Şurayı imzalandıktan sonra çıkabilirsiniz Murat komutanım." Yandan bana kaçamak bakışını attı." Deniz komutana dua edin yoksa zor çıkardınız."

Ters bakışlar eşliğinde aldı Murat dosyayı. Ellim ile işarete buldum." Hadi Murat imzalada gidelim insanları işinden gücünden etmeyelim sonuçta."

Öne doğru eğildi." Deniz."

Aynı şekilde eğildim." Efendim bitanem."

" İradeyi siktir edip çok büyük şeyler yaşayabiliriz." Zorla gülümsemeye çalıştı." Anlatabiliyorum dimi güzelim?"

Anlıyordum. İstediğim buydu zaten neredeyse üç haftadan daha uzun süredir sevişmemiş idik. " Hadi Murat imzala şunu."

Kalemi kenardan alıp dosyaya imza attıp yerinden kalktı. Cafer abiye ters bir bakış attı." Sana da yazıklar olsun abi. Sırf bir lafa içeriye adam atmak ne oluyor Allah adına?"

Cafer abi kocaman gülümseyerek ayağa kalktı. Aşırı eğleniyordu adam bu hallerimizden. Kabul etmeliyim ki bu sefer bende çok eğleniyordum. " Aslında daha kısa tutacaktık ama..." Kaşlarımı kaldırıp durdum.

Murat'ın ters bakışları beni buldu." Deniz."

Hafifçe yutkundum." Murat." Ellimi karnıma sardım." Gebeyim ben. İrade kocam irade." Uzanıp ellini tuttup odanın kapısına yönlendirdim." Sağol Cafer abi." Arkama kısa bir teşekkür selamını iletim. Başıyla selamımı kabul etti. Normalde daha kısa kalacaktı Murat ama azıcık intikamdan bir şey olmaz diyerek Cafer abi ile bir demlik çayı önümüze çekip bittirmiştik. Dedikodunun dibine dahi vurmuştuk. Allah'ım aşırı mutluyum ya. Ne kadar eğlenceli bir gün oluyor idi. Koridorlardan geçerken tatlı tatlı söylenmeye başladım." Bu ne Murat? Ben seni iki dakika yalnız bırakmayacak mıyım? İki dakika bile sana fazla bir dakika."

Yandan ters ters baktı.

Küçük bir kıkırtı kaçtı dudaklarımdan." Askersin sen asker. Albay bunu öğrense ne olur sence? Birde Kartal timindesin." Kaşlarımı çatmaya çalıştım." Allah Allah ya ne kadar sinirlendirdin beni." Yalan. Aşırı eğleniyorum aşırı.

" Belli."

Arabanın yanına gelince anahtarı cebimden alıp önce benim kapımı açtı. Yanağına öpücük kondurarak arabaya bindim. Kapımı kapatıp sürücü koltuğuna kurulup arabayı çalıştırdı. Bir yandan da söylenip duruyordu." Adama bak işi gücü bitmiş benimle uğraşıyor. Millet emekli olunca köşesine çekilir adam bana taktı. Boş vaktinde iyice uğraşacak halt arıyor." Ellini karnıma koyup karnımı okşamaya başladı. Sinirini zapt etmeye çalışıyordu ben ise gülmemek için kafamı sağa sola çevirip duruyordum." Yoldan çıkart sonra gül dimi? Fazla mı eğleniyorsun sen?"

İnkar etme gereği duymadım." Ne yalan söyleyeyim aşırı eğlenceli."

Ormanlık yola girince arabayı kenara çekip durdurdu. Bellimden kavradığı gibi kucağına çekip oturtu." Kucağımda gül bir de bakiyim." Gülümsedim en büyüğünden. İçi gide gide baktı gülüşüme." Ulan Deniz ulan Deniz başa fena belasın." Dudaklarıma yaklaştı." Evlat iki dakika duyma , görme. Annenin , babanın sinirini geçirmesi gerekiyor." Dudaklarımı sarmaladı dudakları. Her zaman olduğu gibi ateş gibi yakıyordu. Nefesim kesilip giderken bir elli karnımda durdu hafif hafif okşadı karnımı. Ben ne kadar karnımı okşuyor isem Murat'a o kadar okşuyor idi. İkimizinde yavrumuzun varlığını hissetmeye, orada olduğunu bilmeye ihtiyacımız vardı.

Ellinin üzerine ellimi sarmaladım. Benim üçüncü anne duygusunu tatmam idi ama Murat'ın ilkti. Baba olmayı bilmiyordu ne yapılır, ne edilir bilmiyordu. İçini kaplayan heyecan duygusunu fark ediyordum. İlk çocuğumuzdu ve ellinden geldiği kadar üzerime titremeye çalışıyordu. Hayatında babalığı Rahmi albay ve Hasan amca da görmüştü lakin ikiside sevgisini çok belli edemiyorlar. Murat böyle olmak istemiyordu. Evladımıza sevgisini belli etmek, yeri geldiğinde oyunlar oynamak, kolları arasına yatırıp uyutmak, derdi olduğunda koşmak , dinlemek istiyordu.

Murat'ın da korkuları vardı. Bana fark ettirmek istemiyordu ama vardı. Sinirliydi çocuğumun kalbini kırarım korkusu. Sert bakışları vardı. Çocuğum bakışlarımdan korkarmı. Babam gibi bir baba olur muyum düşüncesi. Her çocuk içinde azda olsa babasını taşır idi. Murat'a öyle olmaktan korkuyordu.

Biliyordum ki Murat'an çok iyi bir baba olacak. Hani derler ya onun ilk bebeği bendim diye. Murat'ın ilk bebeği bendim. Dokunurken dahi yavaş dokunmaya çalışan elleri. Her sabah usanmadan saçlarımı tarayan , yemeğimi elleriyle hazırlayıp yediren. Ağrılarım olduğunda sabaha kadar uyumadan ağrımı ovuşturan. İşten döndüğü zaman çok uykusu olduğu halde benimle ilgilenip, konuşmak isteyen kocam.

Murat iyi bir baba olacak. Şimdiden saatlerce karnımı okşayıp çocuğumuz ile konuşuyordu. Gelecek planları kuruyor. Telefonunda görmüştüm bir kere anlamadığı halde bebek malzemeleri bakmıştı. Bebeklere nasıl bakılır , ilgilenilir, ne hoşlarına gider , ne gitmez, hangi ağlama ne anlama geliyor ve daha nicesi.... Hepsini araştırıp öğrenmeye çalışıyordu. Bu halline ise büyük bir tebessüm eşliğinde izlemek ve saçlarını okşayarak teşekürler ediyordum. Doğru kararı vermişti kalbim. Doğru adama aşık olmuştum. Doğru adamı kocam yapmıştım. Hayatımın içinde ki en doğrum o idi.

Dudakları arasından nefesler aldım. Her zaman olduğu gibi iki ateşe yakışır delice öpüşmüştük. Ne sinir kalmıştı nede öfke. Başını boynuma saklayıp uysal bir çocuğa döndü. Usul usul saçlarını okşarken mırıldandım." Senden çok iyi baba olacak."

" Emin miyiz?"

" Hiç olmadığım kadar."

Derin derin nefesler çekti içine. Kıyafeti biraz çekip elli içeriye sızdı. Avuç içini karnıma yaslayıp okşamaya devam etti. Çok önceden acıdığı için karnımı okşar iken şimdi bizden olan parçayı, mutluluğu hissetmek ve sevgisini belli etmeye çalışıyordu.

" Muraaat."

" Emret yavrum."

" Seni çok seviyorum bil olur mu?"

" Biliyorum da nereden çıktı bu şimdi?"

Omuzlarımı indirip kaldırdım." Seni sevdiğimi söylemek için sebebe mi ihtiyacım var?"

İçli nefesi boynuma vurdu." Yok bebeğim. Her gün söyle, her dakika , her saniye, her salise. Senin tarafından sevilmek o güzel sesinden seviyorum demen bile kalbimi hoş ediyor." Gülümsedim. Dudaklarımı saçlarına yaslayıp kokusunu içime çekip öptüm. Boynuma daha da sokuldu." Deniz."

" Hı?"

" Boynuna kafamı gömdüğüm an bende çocuk gibi oluyorum." Şah damarıma usul usul öpücükler kondurdu. " Eşek kadar adamım kokuna muhtaçım. Kokuna sığınıp bu yaşımda çocuğa dönüyorum."

" Sığın. Benim yanımda istediğin adam ol. Yargılamam , kızmaz. Sen beni nasıl her halimle kabul ettin ise bende seni ettim. Boşuna demedim kahrında lütfunda başım gözüm üstüne diye." Biraz daha sokuldu boynuma. Seviyordu boynumu. Boynuma kafasını koyduğu anda hem kokumu alıyordu hem gizleniyor idi hemde şah damarımımın atışını hissediyordu. Sansar belası gitti bitti lakin Murat hala içinde korku kırıntıları vardı. İlk vurulduğum anda kalbine ekilen korku kırıntıları hala duruyordu. Kayıp etmek istemiyordu beni kayıp etmek istemiyordum onu. Geç bulmuştuk birbirimizi erken kayıp etmeye de niyetimiz yoktu.

Yeni yeni yaşayacağımız duygular içinde birbimize destek olacaktık. İkimizinde bilmediği duygular var idi. El ele verip aşmanın, üzerinden gelmenin yollarını bulacak idik. Evlilik buydu. Beraber yürümek , zor anında bırakmamak , her ne olursa olsun hangi güçlük çıkarsa çıksın beraber aşmak idi. Aşacaktık. Çoğu anlarda o bana teselli verip korkularımı yenmemi sağlıyordu. Yeri geldiğinde ne kadar teselli düğmem çalışmıyor olsada ben ona destek verip , konuşmaya çalışıyordum.

Kafasını boynumdan çekip karnıma eğilip derin bir öpücük kondurdu. " Akşam iş uzamaz ise daha fazla boynunda vakit geçiririm ve seninle evlat. Baba - evlat daha çok konuşacağımız konular olacak. Hele bir dünyaya gel işte o zaman neler yapacağız seninle neler." Belimden kavrayıp nazikçe yan koltuğa tekrar oturtu. Kemere uzanıp taktı. Elli tekrar karnımda durur iken arabayı çalıştırdı.

Dirseği mi cama yaslayıp avuç içime kafamı yaslayıp kocamı izlemeye koyuldum.

Yandan bakış attı." Hayırdır niye öyle bakıyorsun?"

Tatlı tatlı gülümsedim." Hiiçç ne kadar yakışıklı kocam var diye bakıyorum."

Dudakları kenarında çapkın gülüşü meydana geldi." Harika bir koca seçimi yaptın."

Kafamı iki yana sallayıp güldüm." Fazla mütevazıyız yine."

" Fazlası ile hatunum."

Büyük tebessüm eşliğinde izledim her bir zeresini. Kısa kesim siyah saçlar, koyu kahverengi gözleri, sert çene yapısı, geniş omuzları, heybetli ve kaslı vücudu. Harbi iyi seçimim var. Aferin be bana turnayı gözünden vurmuşum. Hem yakışıklı hem güzel seviyor daha ne olsun. Allah'ın Deniz kullu daha ne istesin.

" Bana şöyle bakmayı bırak." Diyerek isyan bayraklarını açtı.

Nazlı nazlı bakmaya devam ettim." Niyeymiş o?"

" Gel yoldan çık bakışı bu."

" Çık sende."

Yüzüme yaklaştı." Asla. Çocuk doğana kadar irademe sahip olacağım."

Yüzünü kavrayıp dudaklarına uzun ve sert öpücük kondurdum." Sen bilirsin o zamana kadar bu öpücükler ile idare etmek zorunda kalırsın."

Arsızca bedenimi süzerken , dişlerini sıkarak önüne dönmek zorunda kaldı. Aynı şekilde bedenini süzmeye devam ettim. Ah ulan ah şu arabada kim bilir neler yaşardık neler ama gel gör ki olmuyordu. Kendilerine baya bir irade gelmişti. Doktoruma sormuştum ilişkiye girmemizde hiç bir sakınca yoktu lakin benimki asla kabul etmiyordu. Bu konuda asla yavaşı olmadığını bildiği için yavaş gitmek ona göre değildi ila bir eşya kırmak zorunda. Yada inim inim inletmek.

Arabayı kenara çekip durdurdu." Ne oldu?"

" Şurada bebek dükkanı var. Çocuğumuza ilk eşyasını alalım."

Arabadan inince bende inmek zorunda kaldım. Yanına varınca ellimi kavrayıp dükkana ilerledik beraber. İlk defa çocuğumuza eşya alacaktık. Cinsiyetini daha bilmiyor idik ama bu almamıza engel değildi. Dükkandan içeriye girince içim kıpır kıpır bir heyecan kapladı. İlk defa çocuğuma eşya alacaktım.

Dükkanın içinde usul usul adımlarla gezerken kalbime inceden bir sızı yayıldı. Bu hayallerimi Derin ve Dumanda da yaşayabilirdim. Onlarda hak ediyordu bunları ama yoktular bir parça toprak almıştı onları benden. Dudağımı dişleyip ağlama istediğime engel oldum. Ellimi bir biberona attım. Derinin biberonu dahi olmamıştı. Çamurun içinde bulduğum su şişesini temizleyip , kapağına küçük küçük delikler açarak biberon yapmıştım. Diğer köşede duran önlüğe değdi gözlerim. Kendi elbisemden yırtığım kıyafeti Derine önlük yapmış idim.

Mağazanın içinde gezerken beşik gördüm. Mutlu olmam gerekmez mi? Bebeğime eşya bakıyordum lakin Derin ve Dumana yetememe hissi ağır basıyordu. Kenarda beşik vardı. Derini bacaklarıma yatırıp beşik gibi salamıştım. Diğer yanda bebek battaniyesi Derine battaniyeyi kollarım yapmıştım. Her bir adımda içimi kaplayan hüzün dalgası büyüdü. Ellim karnımda durdu. Senlik değil yavrum senlik değil. Sana eşya almak çok istiyorum ama ablan ve abin ilk ya onların yeri bambaşka. Acıları, varlıkları ve mezarları... Çok başka. Ablan ve abine sana yaşatacağım duyguları, alacağım eşyaları alamadığım için içim buruk.

Mağazada yürümeye devam ederken kenarda gördüğüm kıyafetlerle o yöne yöneldim. Sıra sıra dizilmiş meslek kıyafetleri vardı. Hemşire, İtfaiye, mimar , bahçivan ve daha nicesi. En ortada bulunan asker kıyafetini aldım. Asker anne ve babanın çocuğu olacaktı. İlk alacağım kıyafeti de bu olmalıydı. Evin içinde yeşil üniforma içinde gezinen küçük bir Karasu olmalıydı.

Kenarda oyuncaklara bakan Murat'ın yanına neşe içinde gittim." Muraaaat bunu alalımı?"

Kafasını bana çevirip baktı." Asker üniforması."

Sevimli sevimli başımı salladım." Bunu alalım. Kos koca asker anne ve babanın çocuğu olacak. Asker üniforması olmadan olur mu hiç?"

Hafifçe tebessüm edip kollunu belime doladı." Olsun karım sen ne istersen gönlünden ne geçerse o olsun. "Oyuncakların içinde küçük bir tabanca aldı." Madem asker üniforması alıyoruz silahsız olmaz."

Çocuğumuza aldığımız ilk kıyafet ve oyuncak.

Mehmetçik ve Asenaya yakışır.

 

*****

Tam salonda oturan kartal timi ile boş boş göz kırpıştırdık. On dakika önce hura evimin içine dalış yapmışlardı. İşin kötü yanı geleceklerini haber dahi etmemiş olmaları idi.

Derin bir nefes aldım." Arkadaşlar gelmeden neden haber etmediniz?"

Kazım ve Poyraz aynı anda cevap verdiler. " Ayıp komutanım gelmek için izin mi alacağız birde?"

" Hani biz daha yeni evlendik ya."

" Eeee."

" Karı koca olarak biraz yalnız kalsak daha iyi olmaz mıydı?"

" Eeee."

" Ne eeee?"

" Eeee."

Allah'ım sabır. " Yani eeesi bir haber etseydiniz. Belki müsait değildik."

Kazım sağına soluna baktı." Gayete müsaitsiniz komutanım." Te Allah'ım belki değildim belki değildim.

" Ev belki toplu değildir felan hani." Yeni evliyiz sonuçta insan bir haber eder. Tamam ateşli bir şeyler yaşayamıyoruz kocamın gelen yeni iradesi yüzünden. Lakin bu haber etmelerine engel değildi.

Kazım etrafa göz gezdirdi." Ev gayet temiz komutanım."

Buğrada onayladı." Kardeşim senin gözünde her yer tertemiz zaten."

Erende ekleme yaptı." Kendi evini pırıl pırıl gören bir adam bu komutanım. Dert etmeyin yani." Çok sağol Eren ya. Ne kadar düşüncelisin.

Derin bir nefes daha aldım." Olsun Eren bir haber etseydiniz yine de. Yeni evli bir çiftin evine böyle dank diye gelinmez."

" Evleneli üç haftayı geçti." Dedi Harun abi. Eee yani bakışımı attım. " Biz Ayşem ile evliliğimizin daha ikinci gününde hunharca misafir gelmişti. Üç hafta çok uzun süre." Çüş artık ikinci gününden misafir ne demek? Rahmi albay haklıydı galiba misafir gerçekten ağırlayamıyordum.

Ayşe abla da kocasına destek çıktı." Hee bunun akrabaları ne bilir medeniyeti? Evliliğin ikinci gününde doldular evimin içine."

Harun abi yandan sitem dolu bakışını karısına attı." Ayıp ediyorsun bak Ayşem benim akrabalarım gayet medeni."

Yandan yandan ters ters baktı Ayşe abla." Yaaa ne demezsin aynı senin gibi medeniler."

Harun abi önce boş boş göz kırpıştırdı sonra jeton yeni düştü." Sen bana medeniyetsiz mi dedin?"

Gözlerini devirdi Ayşe abla." Laf soktuğumu dahi iki dakika sonra fark ediyorsun." Anlaşılan aralarda büyük bir kavga çıkmıştı. Ayşe abla böyle davrandığına göre çıkmıştı. Ayşe abla kendince kavga ederken garip Harun abim kavga ettiklerinin farkında dahi değildi. İşte ideal karı koca.

" Ayşem ne oluyor?" Yardım bakışları bize döndü." Ne yaptım lan ben?"

" Sordun mu abi?"

" Sordum." Ayşe abla tripli tripli uzaklara bakıyordu. Sıkıntılı nefes verdi Harun abi." Hiç bir şey yok dedi."

Buğra dudaklarını dişleyip kafasını iki yana salladı." Anlamadın mı abi?"

" Neyi lan ?" Diyerek çıkıştı Harun abi en sonunda.

Ciddiyetle açıkladı Buğra." Bir kadın hiç bir şey yok diyorsa kesin vardır. Kaç yılık evlisin abi hala çözemedin mi kadın dili ve edebiyatını?"

Derya bir anda bağırdı." Abi , Ayşe abla bugün şeftali rengi ruj sürmüş. Hep kahverengi rengine yakın ruj sürerdi bugün değişiklik yapmış."

Harun abi saf saf sordu." Normalde kahverengi ruj mu sürüyordu?" Ayşe abla öyle ters bir bakış atmıştı ki. Harun abim akşam büyük bir kavga ve koltuk seni bekliyora benziyordu.

Durumu Sercan özetledi." Akşam bunu öğrenir ve koltukta yatarken baya baya düşünürsün abi."

Sıkıntılı sıkıntılı nefesler verdi Harun abim. Kıyamam ya.

Tam bu sırada salona kocam bey girdi. Salonda gözüne içine bakıp sevimli sevimli gülümseyen yüzlere en tersinden bakışını attı." Deniz bunların burada ne işi var?"

Kazım aldırmadan kocaman gülümsedi." Ayıp ediyorsunuz komutanım ha."

Ters ters baktı Murat." Ben sana bir ayıp yapacağım göreceksin şimdi." Bana döndü." Hatun bunların gece gece evimin içinde neden durduğunu sorabilir miyim?" Kazımı gösterdi ters ters." Bu pisliği hayatının imajını yapan Kazımı ve onun yancısı Poyrazı." Kenarda yemekleri tıkınan Alparslanı gösterdi." Dünyada tek varlığın yemek olduğunu ve günün yirmi dört saatin yirmi dört saati yemek yiyen obur Alparslanı."

Alparslan homurdandı." Komutanım yirmi dört saat yemiyorum."

Kafamı hafif eğip Alparslana baktım." Yaa ne yapıyorsun Alparslan?"

Büyük bir ciddiyetle soruma cevap verdi." Altı saate uyuyorum , yarım saate tuvalet ihtiyacı derken on altı saat yemek felan yiyorum." Ha iyi bari on altı saat çok azmış. Adamın karnında harbi kara delik var. Dünyaya yemek yemek için gelmiş resmen çocuk. Var olma sebebi dünya nimetlerini sömürmek.

En tersinden baktı Murat." Ya bu Buğrayı niye görüyorum? Her dakika saçma sapan şakalara koltuktan düşecek seviyede gülen ağzı gevşeği." Ereni gösterdi." Hele bunu her dakika dert küpü gibi dolaşıp Tülay ile kavgasını anlatıp, kendine yara açan en son kafa ütüleyici Ereni." Diğer hedef Sercana döndü." Hele bunu hiç demiyorum aldığı nefes dahi borç olarak dönen Sercanı neden görüyorum?" Harun abi ve Deryaya ve diğer kızlara yandan baktı." Siz yanlış anlamayın abi ve bacılar da özellikle sen Yasemin abla başımın gözümün üstünde yerin var her daim ama..." Sinirle yükseldi." Bunları tüm gün hafta , ay boyunca görmemiş gibi evimde görüyorum sorabilir miyim?"

Sercan yanda duran baklavayı yüzsüz gibi uzattı." Komutanım yer misiniz? El yapımı. Tadı çok güzel."

Murat'ın yanına yaklaşıp kollunu tuttum." Ben sana şimdi el yapımı bir dalacağım göreceksin Sercan." Kollunu zor tutup durdurdum.

Anlaşılan kocam bey misafir pek sevmiyordu yada her gün kartal timini gördüğü için timi görmek istemiyordu.

Kollunu okşadım." Sakin bitanem. Misafir olarak gelmişler ev ziyareti."

" Mutfak Deniz." İnsan içinde kavga etmek istemiyordu anlaşılan. Önde o giderken arkasından ben girdim mutfağa." Bunların işi ne Deniz? Benim niye haberim yok karıcığım sorabilir miyim?"

" Benimde haberim yoktu ki. Kapıyı bir açtım karşımdalar."

Yüzünü sıvazlayıp büyük sabır çekti." Medeniyetsiz dangalaklar. Eve gelme fikri o Kazım ve Poyrazda çıkmadı ise benim de adım Murat değil."

Yanına sokulup nazlı nazlı baktım." Sakin ol bitanem sonuçta misafir."

" Ne misafiri hatunum? Güzel hatunum. O kadar da dedim ki ilk bir ay evimin yakınından dahi geçmeyin diye."

Kapının arkasından ses geldi." Üç hafta oldu komutanım. Ha bir ay ha üç hafta ne fark ediyor?"

Murat hızla gidip kapıyı açtı. Kimse yoktu. Kafasını öne eğdi Murat , Poyraz ve Kazım altan altan yerde otururken bize bakıyorlardı. Boş boş göz kırpıştırır iken Poyraz, Kazımın kafasına şaplağı geçirdi." Ne konuşuyorsun lan?"

Kafasını ovuşturdu Kazım." Lan dillimi tutamadım." Yani tek sorun bu mu Kazım? Kapının deliğinden içeriyi dikizlemeleri ve dinlemeleri ne oluyordu?

Murat öyle derin nefes aldı ki. Geçmiş olsun ellinden asla alamam. İkisininde yakasından tutup ayaklarını yerden kesti. " Sizin ikinizi birbirine katlasam ne olur?"

Masum masum bakıp cevap verdiler." Ne olur komutanım?"

"Bende size soruyorum lan!" Dedi Murat.

Kazım ve Poyraz birbine bakıp cevap verdiler." Hiç çalışmadığımız yerden geldi soru komutanım. " Koca adamlar masum masum göz kırpıştırıp birde sevimli sevimli bakmaya çalıştılar. "İki dakika yere bırakır iseniz cevap veririz."

Poşet gibi ikisini de salladı Murat." Mutfağı ne diye dinliyorsunuz lan? "

Kazım anında Poyrazı gösterdi." Valla bunun yüzünden komutanım. "

Poyraz öyle bir bakışı vardı ki. Arkadaş darbesi dedikleri bu olsa gerek. Tripli tripli cevap verdi. " Lan şerefsiz yine saatın beni. "

Kazım öpücük attıp birde Poyraza cilvesini yapmayı ihmal etmedi." Seni seviyorum yavru. " Tövbe estağfurullah bunların arasındaki aşkı hiç bir zaman anlamayacağım. Yine yönelimlerini sorguladığım bir anda bulunuyor idim.

"Bende seni... Lan ne dedirtiyon?" Dedi Poyraz.

Kocaman ya sabır çekti kocam. Haklısın beyim fazlası ile haklısın. Adeta kükredi." Oğlum sikerim belanızı ! Ne diye evime geliyorsunuz lan? "

"Ne var ki komutanım? " Ne yok ki Kazım. Ne yok ki.

Dişlerini sıkıp derin bir nefes aldı Kocam." Karımla vakit geçirmek istiyorum. "

"Eee bizlede geçirin." Ciddi misin Poyraz? Ciddiydi valla hata yancısı Kazımda başıyla onaylayıp . Doğru diyor doğru diyip duruyordu.

"Lan sizle vakit geçirmek istesem sizi karım diye alırdım!" İkisini bir kez daha salladı. Sinirleri fazlası ile tepelerinde dolaşıyordu. Bir Halim ve Halit, iki Kazım ve Poyraz fazlası ile çekiyordu bu dörtlüden." Karımla vakit geçirmek istiyorum. Sizle değil bakın. Karım yerine sizi mi koynuma alacağım lan ? Karım dururken bitanecik dünyalar güzeli karım varken sizle ne yapacağım lan? Karımın su gibi sesini dinlemek varken goril sesi ne diye dinleyim lan?"

Kazım alınmış bakışını attı." Ayıp ediyorsunuz ha komutanım. Küçükken bana bülbül sesli derlerdi." Allah'ım takıldığı noktaya bak.

Murat'ın kafası bana döndü." Karıcığım sen iki dakika içeriye geç bakiyim. Biraz sonra olacakları çocuğumun görmesini hiç istemem."

Başımı sallayıp çıkmak zorunda kaldım zira bu sinir ile uğraşmaya asla niyetim yok. Koridorda yürürken arkaya da bağırdım." Canım çayda koyar mısın?"

" Sen iste yavrum. Ben şunları bir çay gibi süzüyüm yapacağım dediğini."

Can havliyle bağıran Kazım ve Poyrazın sesi geldi." Komutanım gitmeyin." Üzgünüm çocuklar lakin kocamın sinirine bulaşmak gibi bir hataya asla düşmem. Allah yar ve yardımcınız olsun.

Salona geçip oturdum. Derya çekinerek sordu." Komutanım iki yancı nerede acaba?"

" Mutfakta Derya."

Erkekler arasında bakışmalar geçti. Sercan kısık sesiyle sordu." Göt yürek sahibi olup ellinden alacak var mı?"

Buğra , Nehire sokuldu." Ben baba olacağım. Çocuğumu iki yancı için bırakamam."

Gözler Erene döndü." Ben o hatayı bir kez yaptım. Bir yumruğu ile tüm gün baygın yattım asla o topa giremem." Yandan Tülaya baktı." Sevgilimin yanında karizmayı çizdiremem."

Harun abiye baktık." Yaşlı başlı adamım lan ben. Hiç beni alet etmeyin."

Garip olarak tüm gözler Sılaya döndü. Hepimize boş gözlerle baktı." Ne? Ne bakıyorsunuz?" Kafasını iki yana salladı hızla." Asla olmaz. Murat abinin o ters bakışlarını görmeye asla niyetim yok."

Deryaya baktılar. " Asla olmaz. Deniz komutanım dahi sakinleştiremiyor ise burada hiç birimiz yapamayız."

Ve bana dönen gözler." Hiç bakmayın o ikisini ellinden asla alamam. Onları ellinden alacak tek kişi Suskun abi. Oda olmadığına göre kaderlerine razı olacaklar." Murat'ı sakinleştirmek zor idi. Öpmem gerekiyordu ve yamacına sokulup cilve , naz yapmam gerek. Bir oda dolusu misafir var iken asla yapamam bunu. Hoş gücüm yetip durduramam. Murat'a gücü sadece Suskun abi yeter.

Hepimiz sessizlik içine gömüldük. Mutfakta kıyamet kopuyordu. Bu sefer çok iyi toslamışlardı. Ne demişler fazla merak götünden patlar diye.

Geçen yarım saat sonra ellinde çaylar ile Kazım ve Poyraz girdi. Ve giri girmez kahkaha tufanı kopması bir oldu. Dün akşamdan yaptığım uzun salçalı makarna Kazım ve Poyrazın başında idi. Yüzleri saçlaya bulanmıştı. Anlaşılan ikisinde kafasını salçaya gömüştü. Gülerek bedenlerine baktım. Üstleri başları yırtılmıştı. Poyraz tek ellinde tepsiyi tutar iken bir yandan da namusu olan göğsünü gizleme derdi içindeydi.

Bakışlarımızı görünce ağlamaklı konuştu Poyraz." Her defasında nasıl namusumdan oluyorum ben?"

Kazım çaydanlığı tutup çayları doldurmaya başladı. " Gardaş merak şuan itibariyle götümüzden patlamış bulunmakta."

Mete yandan burun kıvırarak baktı." Bunlar nasıl delikanlı adam anlamış değilim." Yasemin abla yandan ikaz dolu uyardı oğlunu." Ne anne? Şuna bak saklım salçak kadın olmuşlar."

Dudaklarımı dişledim lakin gülüşümü engelleyemedim.

Poyraz ve Kazım ağlamaklı ağlamaklı baktılar birbirlerine. Merak gerçekten bir yerlerinde patlamış ve üzerine beş yaşında ki çocuktan laf yemişlerdi. " Biz biraz önce beş yaşındaki çocuktan laf mı yedik?" Dedi Kazım.

" Yedik valla gardaş." Dedi Poyraz. Tek tek çayları önümüze koydular. Bir yandan da homurdandı Poyraz." Dedim sana gelmeyelim diye Murat komutanıma. Tuturdun gidek gidek diye." Murat'ın tahmini doğru çıkmıştı herkesi buraya getiren bu ikiliydi.

Ellerini belline attı Kazım." Anam anam lafa bak. Kalk gidek Kazım bir şey olmaz diyen sen değil miydin?"

" Yalan atma lan! Yalnız bırakalım dedim ben." Dedi Poyraz.

" At yalanını inananı sik..." Metenin burada olduğunu fark edince ağzının içinde homurdandı küfürünü Kazım." Seviyim gardaş. Allah senin gibi gardaş yerine bok verse bir işe yarardı."

Poyraz durur mu? Asla." Sıç bokunla arkadaş ol lan o zaman!"

Tüm çayları dağıtma işi bitince yeni gelin hesabı sandalyeye oturudular. Buğra ve Eren koltuktan düşecek seviyede gülerken Harun abi ağzının ucundan tövbe çekiyordu.

İçeriye kocam bey girdi. Yanıma oturup ters ters iki yancıya baktı." Bazen düşünüyorum da karım."

" Ne düşünüyorsun kocam?"

Kazım ve Poyrazı inceledi." Bazı insanlar hayata fazlalık gibi. Boşuna oksijen israfı gibi geliyor dimi?"

" Katılıyorum kocam."

Kazım en kınayıcı bakışını attı." Ayıp ediyorsunuz be komutanım. İyice karı koca olmuşlar yetmemiş birbirlerine destek de çıkıyorlar."

Alparslan yerinden kalkıp Kazımın kafasından makarnadan alıp yedi." Ellinize sağlık komutanım güzel olmuş makarna da güzelim makarnayı niye bunlara harcadınız?"

" İstersen sana da harcaya bilirim Alparslan." Dedi Murat tüm siniri ile .

Alparslan anında koşarak yerine oturup sessizliğe gömüldü.

Ayşe abla ve kızlar sohbet açınca Kazım ve Poyraz konusunu bıraktık. Tüm gece kadınlar ile konuşup dedikodu yaparken yeni gelin ben olduğum halde tüm çayları ve ikramlıkları Kazım ve Poyraz getirmişti.

Gecenin sonuna doğru daha fazla Poyraz ve Kazıma dayanamamış olan kocam kibar bir hareket eşliğinde. Enselerinden kavrayıp evden atmış bulunmuştu. Evdeki tüm yemekleri yemeye çalışan Alparslan olunca aynı kibar hareket eşliğinde evden atılmış bulunmuştu. Sıranın kendisine geldiğini fark eden gecenin onunda bankaya borcumu ödemem gerekir diyerek kaçmıştı Sercan. Diğerleri de kalkınca evde sadece Derya kalmıştı. Derya'nın kalmasını da Murat istemişti. Evi bizim eve çok uzaktı. Evin içinde Sabiha için hazırladığım odayı verdim. Sabiha çoğu zaman yanıma gelip kalıyordu onun için özel oda yapmıştım. Bu akşam gelmemişti. Eh Derya kalırdı.

Mutfağı toplarken bellime kollar dolandı." Bırak ben hallederim."

Kafamı geriye attım." Çok bir şey yok hallederim."

Omzuma küçük bir öpücük kondurdu." Sen yatağa yat beni bekle." Tam konuşuyordum ki konuştu." Hadi yavrum yatağa yat kocanı bekle."

Hayır desemde işe yaramayacağını biliyordum. Başımı sallayarak yatak odama gittim. Gitmeden öncede üzeri açılmış olan Derya'nın üzerini örtüp saçları arasına küçük bir öpücük kondurup odamıza geçtim. Pijama takımımı giyinip yatağa uzanıp kocamı beklemeye koyuldum. Kokusu olmadan uyuyamıyordum artık. İşten geç eve gelir yada görevi çıktığı zaman tişörtünü giyip yatıyordum.

Kokusu güven ve huzur idi.

On beş dakika sonra odaya girdi. Eşofmanını değiştirip yanıma yattı. Bacaklarımdan kavrayıp kendine doğru çekip bedenimi bedenine yasladı. Kafasını boynuma sakladı. Her zaman olduğu gibi parmaklarım saçları arasına daldı. Kokusunda gözlerimi kapatım.

Bu günleri görmek için çok sabır etmiştik. Şimdi hayallerimize kavuşmuştuk. Doğum günümde bizden olmaz derdim Murat'a. Evlenemeyiz biz derken şimdi kolları arasında karısı olarak uyuyor idim. Büyük lokma ye büyük söz konuşma dedikleri bu olsa gerek.

Sıcaklığına sokuldum.

Kokusuna sokuldum.

Göğsüne sokuldum.

Herşeyim olan adama sokuldum.

Önceden sevgilim şimdi kocam ve ilerde çocuğumun babası.

Üç kişilik ailem. Aile iyi yapmıştı beni. İlk aileni seçmezsin lakin ikinci seçim sana aittir. Ben çok güzel bir adam seçtim.

Ailem vardı....

 

********

Gecenin karanlığı gökyüzünü kapladı. Tüm evi ağır bir sessizlik kaplarken Suskun bilgisayarın başında çökertmesi gereken siteyi önce çözüp sonra çökertmeye uğraşıyordu. Parmakları hızlı hızlı kodları girerken bir yandan da gözleri ekrandaki bilgileri takip ediyordu. Ağı çözüp, çöketir ise çok büyük bilgilere ulaşmış olacaktı. Ne kadar mit binasında işini bittirmeye gün içinde çalışmış olsada evinde kendi sistemini kurduğu bilgisayarına ihtiyacı olduğu için eve gelmek zorunda kalmıştı.

Saate göz ucuyla baktığında üçü geçiyordu neredeyse. Sabihanın yanına yatıp kömür karası saçlarını okşamak vardı lakin imkanları malümdü. Tam bu sırada telefonu çaldı. Sabiha arıyordu. Yeşil tuşu kaydırıp kullağına tutu.

" Suskun."

" Efendim Sabiham."

" Ne yapıyorsun?"

" Çalışıyordum."

" Hmm nerede çalışıyorsun ki?"

Kodları girmeye devam ederken bir yandan da cevap verdi Suskun." Evin içinde aşağıdaki gizli odada." Aklına gelen fikir ile bir kaç saniye durdu." Sabiham uykun var mı?"

Cık'ladı." Hayır."

" Yanıma insene. Sessiz ol ama."

" Çalışıyormuşsun ama?"

" Gel sen ikisini aynı anda idare ederim."

Neşeyle şakıdı Sabiha." Tamam geliyorum."

Telefonu kapatıp masaya bıraktı. Bilgisayarın dil kısmını Rusçaya çevirdi. Sabihaya ne kadar güveniyor olsada gizli bilgilerin kimsenin anlamaması gerekiyordu. Bu yola çıkarken bir yemin etmişti. Ailen , arkadaşın , dostun ve çevren dahi olsa devlet bilgileri söylenemez , söyletilemez. Bu zamana kadar yaptığı her görevinde başarılı olmasının sebebi bundan ötürüydü. Tüm bilgileri sessizliği içine gömer kendisinden başka kimsenin bilmesini istemez . Yeri geldiğinde kendisi dahi o bilgiyi unutup hiç kendisine verilmemiş gibi yoluna devam etmek zorundaydı.

Gizli odanın kapısı beş dakika sonra yavaş yavaş açıldı. Dağılmış kömür karası saçları, hafif uykulu duran mavi gözleri, üzerinde uzun salaş tişörtü ve altında ki kısa şortu ile odaya girdi Sabiha. Kapıyı kapatıp kilitlemeyide ihmal etmedi. Neşeyle şakıdı." Mirhebaaa."

Kafasını hafif kaldırıp baktı Suskun. Geriye yaslanıp kollunu açtı." Gel buraya."

Pıtı pıtı adımlarla yürüyüp kendisi için açılan kolları arasına sığındı. Suskunun kucağına ters oturup sırtını göğsüne yasladı. Ekrana baktı ama anlayamadı aşırı karışık duruyordu. Tek anladığı dilin Rusça olduğu ve kendisinin tek bildiği dil Türkçe ile İngilizceydi. Parmağıyla ekranı gösterdi. " Bunlar ne?"

" İş."

" Ne işi?"

" Devlet."

İki kaşı havalandı Sabihanın." Görevine geri mi döndün?" Suskunun kucağına daha da yayılırken ayaklarının ucu zor yere değiyordu. Bir yandan da Suskunun ellini kavrayıp oynamaya başladı.

Kafasını kömür karası saçlara yasladı Suskun diğer yandan da tek elliyle işini yapmaya devam etti." Döndüm ama bunu kimseye söylemek yok anlaştık mı?"

Gözleri kocaman açıldı Sabihanın." Gerçekten mi?" Onaylayan mırıltı çıkardı Suskun. Heyecanla sordu." Üniforma içinde görür müyüm seni?"

" İlerleyen zamanlarda neden olmasın." Gözlerini kapatıp derin bir nefes daha aldı içine. Tüm gün boyunca kokusunu almamıştı. Kokusuda bağımlılık yapıyordu. Bebek kokusu yayılan bir kokuydu. Sabihanın her saçlarını kokladığında bebek kokusu sayesinde kucağına bir kez olsun alamadığı evladının özlemi dinliyordu. Uzun siyah saçlar Meleğin saçlarına benziyordu. Karanlık kuyuda ki eksik parçalar doluyordu.

Suskunun eli ile usul usul oynarken sorularına devam etti." İşin ne kadar sürüyor normalde?"

" Bir ay."

" Bir ay boyunca bu işimi yapacaksın?"

" Hayır."

" Ama bir ay sürüyor dedin?"

" Normalde bir ay sürüyor."

" Hiç anlamadım Suskun."

Kesik kesik nefesler bıraktı." Diğerleri için bir ay benim için bir gün."

İki kaşı hızla havalandı Sabihanın." Nasıl yani normalde bir ayda yapılacak işi bir gün içinde mi yapıyorsun?"

" Evet. Diğerleri gerizekalı ise ben ne yapabilirim?"

Uyarı tonla çıktı sesi Sabihanın." Suskun."

" Tamam küfür yok hem benim en uzun küfürüm siktir git."

Tekrar uyarı tonla çıktı sesi Sabihanın." Suskun!"

Hafifçe tebessüm etti Suskun." Tamam küfür yok." İşinin başına tekrar döndü. Tek elli ile yazmak zor olduğu halde eli ile oynayan küçük parmaklardan ellini çekemedi. Kafası hala kömür karası saçlara yaslı iken gözleri de bir an olsun ekrandan kopmuyordu. " Üç saat felan sürecek işim bu arada."

Başını usulca salladı Sabiha." Timam yanında dururum bende." Etrafına göz gezdirdi. Masada duran boş beyaz kâğıdı ve kalemliği önüne çekti." Sen işini yaparken bende resim çizerim olmaz mı?"

Hafifçe tebessüm etti Suskun." Olur çokta güzel olur."

Kalemlikten kara kalemi aldı Sabiha. Ne çizeceğini düşündü aklına pek fikir gelmiyordu. Uzun zamandır resim çizmemişti. Lise yıllarında babasıyla akşam aktivitesi olarak resim çizerlerdi. Babası hep aynı resmi çizdiğini hatırladı Sabiha. Anne , baba ve kendisi. Babasına neden hep aynı resmi çizdiğini sorduğunda ailem benim için en güzel resim. Yanımda değil kağıt üzerinde de yan yana olmayı seviyorum derdi ilerde sende sevdiğin adam ve ailesini yan yana resime çizersin dediğinide hatırladı. Sevdiği adam Suskundu ailesinden tek tanıdığı ise yangından ölmüş kız kardeşi Melekti. Kalemi hareket ettirdi ama durdu Meleğin yüzünü bilmiyordu Suskunada sürpriz yapmak istiyordu. Aklına gelen fikire sığındı." Suskun telefonuna bakabilir miyim?" Masadan telefonunu uzatı itiraz etmeden Suskun. Telefonu alınca açtı şifresi vardı." Şifren ne acaba?"

" Yüzünü yada parmak izini okut."

Gözleri kocaman açıldı Sabihanın. Denileni yapıp parmak izini okutu. Açılmıştı telefon. Yandan Suskuna baktı pür dikkat ekrana bakıyordu. Telefona gömülüp galeriye girdi Sabiha. Gözleri daha da açıldı şaşkınlıkla on tane fotograftan başka fotoğraf yoktu. Garip olanı on fotoğrafın sekizinde kendi resminin olmasıydı. Uyurken, neşe içinde koşarken, mutfakta dans ederken ve yaralı olduğu zamanlardan dahi fotoğraf vardı. Geriye kalan iki fotograftan bir tanesi Deniz'in ve Murat'ın düğününe aiti son fotoğrafta ise siyah saçlı , yemyeşil gözlü üzerine yeşil eski elbise, ellinde sıkı sıkıya tutuğu oyuncak bebeği olan bir kız çocuğuydu. Melek bu diye düşündü Sabiha. Bir kaç noktaya daha baktı ama aradığı resmi bulamadı. Yaralandığı zamanlarda Suskunun telefondan fotoğrafına baktığı kadının fotoğrafı yok olup gitmişti. Pınarın fotoğrafı yoktu.

Yüzüne kocaman gülümsesi kuruldu. Meleğin fotoğrafını tekrar açıp bacağına koydu. Suskunun bir elli ile oynarken parmakları boşta kalan elli ile çizimi yapmaya başladı. Ayaklarını hafif sallayarak, kısık sesle şarkı mırıldanmaya koyuldu.

İkiside kendi aleminde işlerini yapmaya koyuldu. Suskun işini halletmek için tek elli ile ne kadar hızlı yazabilirse o kadar hızlı yazdı. Kafasını bir an olsun kömür karası saçlardan çekmedi. Parmakları ne kadar kömür karası saçları okşamak istesede tutu kendini. Sabiha, Suskunun kucağında ayaklarını yavaş ritimde sallayıp , şarkısını mırıldanda mırıldana Suskun, Melek ve kendisini aynı kağıdın içine sığdırdı.

Dakikalar birbirini kovaladı. Zaman akıp gitti.

Son bir tuşa basıp işlemini tamamladı Suskun. Çekmeceden gizli telsizini alıp açtı." Yüzbaşı Suskun."

Bir kaç saniye karşı taraftan ses gelmedi." Dinelemedeyim Yüzbaşım."

" İzmeneniye yazyka( dil değişikliği)"

"Bol'shinstvo 'za(kabul edilmiştir) "

"Sistema rukhnula. Fayly dostavleny vam (Sistem çökertildi. Dosyalar elline ulaştırıldı) "

Karşı taraftan şaşkınlık sesi geldi. Bir ayda çökertilecek site Suskun sayesinde bir gün içinde çökertilip istenilen bilgilere ulaşılmıştı. Suskun Akkat her zaman olduğu gibi zekasını kullanmış , sessizliği içinde yaptığı işler ile ses getirmişti. Başarısı sayesinde şimdi ölümün ayak sesleri başlıyordu. "Uspeshnaya rabota, kapitan, vas ne udivit'. Ves' region skaniruyetsya(başarılı iş yüzbaşım şaşırtmıyorsun. tüm bölge tarama altında )"

"Deystviya dolzhny byt' predprinyaty srazu posle vkhoda v zonu.(bölgeye giriş yapıldığı anda harekete geçilmeli )"

"Kakoy u vas prikaz, kapitan? Prezident Massachusetskogo tekhnologicheskogo instituta poruchil vam upravleniye missiyey( Emrin nedir yüzbaşım? mit başkanı görevin yönetimini sana verdi )"

" Vypustite v pole komandu po bor'be s uraganami, kotoruyu ya podgotovil. Pust' oni tebya trakhnut. Pust' oni veshayut svoi chleny za volosy na zadnitsy, chtoby oni sluzhili primerom vsemu miru.(yetiştirdiğim kasırga timini sahaya salın. sikip atsınlar . ibrete alem olsun diye götlerindeki kıllardan asınlar sik yuvalarına )" Ölümün ayak seslerini başlatı Suskun. Yıllar boyunca kendi elleriyle yetiştirdiği kasırga timi bugüne kadar bir tane görevde başarısız olmamıştı. Kasırga gibi eser yer üstünde yer, taş üstünde taş bırakmazdı. Kasırga geldiği anda yaşayan bir adet canlı , nefes alan bir tane dahi şerefsiz bulunmazdı. İsimleri gibi ortalığı birbirine katar kasırgadan geriye bir iz dahi bırakmazlardı. Gelişleri beklenmedik , sessiz , yıkımları büyük geriye kalandan iz bulunamaz. Kasırga timinin üyelerinin yüzlerini, isimlerini, gizli kimliklerini en yukarıdaki isimler dahi bilmezdi. Ve kasırga timinin komutanı Yüzbaşı Suskun Akkat.

"Chto by vy khoteli, chtoby my sdelali s otvetstvennym chelovekom?(baştaki adamı ne yapmamızı istersin?)

" Ostav'te pedika mne. YA budu podprygivat' na nogakh, kak v klassikakh. YA zastavlyu yego podavit'sya svoim chlenom, chtoby on byl primerom dlya vsego mira. Yeye budut trakhat' tak zhestko, chto mat'-ublyudka, ch'yu kisku ya prilozhil k goryachemu utyugu, zabudet imena vsey svoyey sem'i. YA dlya primera razbrosayu vse yego chasti po miru i skormlyu ikh zhivotnym. YA nauchu tebya, chto znachit imet' delo s turkami, zasovyvaya tebe v zad zhelezo. YA razorvu tvoy slabyy razum na kuski svoimi rukami. S udovol'stviyem ob"yasnyu, chto takoye imet' delo s turkami.(ibneyi bana bırakın. onu sike sike seksek gibi ayağımda sektireceğim. aleme ibret olsun diye yarağıyla sike sike boğduracağım. öyle bir sikilecek ki pezevenkin amcığını kızgın demire soktuğumun piçi annesin tüm sülalesinin adını unutucak. tüm parçalarını ibrete alem olsun dünyanın her bir yanına dağıtıp hayvanlara yem edeceğim. Türklerle uğraşmak neymiş götüne demirler soka soka öğreteceğim. kıt aklını ellerimle parçalara ayıracağım. Türklerle uğraşmak neymiş sikile sikile anlatacağım. )"

Sabiha yandan sevimli sevimli Suskunun yüzüne baktı. Biraz önce bir paragraf küfür eden kendisi değilmiş gibi aynı şekilde gülümsedi Suskun.

Karşı taraftan küçük bir kahkaha geldi. " Samoye dlinnoye predlozheniye, kotoroye vy kogda-libo vynosili, eto rugan', kapitan.(En uzun kurduğun cümle oda küfür yüzbaşım. )" Bir kahkaha sesi daha geldi. " Ukh ty, ya sdala turetskiy, umet' rugat'sya po-russki — eto, navernoye, nastoyashchiy talant. YA uveren, chto vy sdelayete eto slovo v slovo i dazhe bol'she, kapitan. My ne zrya vybrali vas na etu dolzhnost'. Ty nesesh' smert' molcha. Vy — iskomaya krovy . Vpechatlyayushchiy muzhchina..(Wow Türkçeyi geçtim Rusça küfür edebilmen gerçek bir yetenek olsa gerek. Her kelimesi kelimesine yapacağına ve daha fazlasına eminim yüzbaşım. Boşuna seni seçmedik bu göreve. Sessizliğin içinde ölüm getiriyorsun. Aranan kan senmişsin. Etkileyici bir adamsın)"

"Ne bud' pustym. Skazhite komande po uraganam ispol'zovat' besshumnyy metod.(boş yapma. kasırga timine Suskun yöntemini uygulamalarını söyle.)

"Ponyatno, kapitan. Yedinstvennyy prikaz — otvali. Kogda vy prisoyedinites'?(anlaşıldı yüzbaşım. tek emir sikip atmak. siz ne zaman katılırsınız? )

"YA zanyat. Uragan znayet, chto delat'.(işim var. kasırga ne yapacağını bilir.)

"Vy komanduyete, ser. Koroche, pora idti nakhuy.(emredersiniz komutanım. kısacası sikip atma zamanı. )" Karşı tarafın sesi eğlenen bir hale geldi." Kstati, vse devchonki sprashivayut o tebe kapitana Mita. S togo dnya, kak ty vernulsya, ty snova stal tsentrom vnimaniya zhenshchin.( Bu arada yüzbaşım mit' e tüm kızlar sizi soruyor. geri döndüğünüz günden beri kadınların tekrar ilgi odağı oldunuz. )

Derin bir nefes verdi Suskun. Kucağında sevgilisi durur iken duyduğu laflara bak. Hoş önceleride sevmezdi böyle konuşmaları." Vy kogda-nibud' chitali rugatel'nuyu knigu?( Sen hiç küfür kitabı okudun mu?)

"net, ser . ( Hayır komutanım )

"Dumayu, ya smogu napisat' dlya vas etu knigu, otkryt' yeye, prochitat' i ob"yasnit'sya. Yesli ne ponimayesh', mogu napisat' nachinaya s tvoyey zadnitsy.(O kitabı senin üzerinde yazarım açıp açıp okursun kendini. Anlatabiliyorum diye düşünüyorum. Anlamıyorsan götünde başlayarak yazabilirim)

"YA ponimayu, komandir. Spokoynoy nochi.( Anladım komutanım. İyi geceler)

Onaylayan mırıltı çıkarıp telsizi kapatı Suskun. Telsizi aynı yerine koyup geriye doğru yaslanıp kucağında resim yapan kızı izlemeyi tercih etti. Bir elli ile hala oynanmaya devam edilirken boşta kalan elli kömür karası saçlara daldı. Parmağına doladı okşadı, kokladı, öptü.

Sabiha resmini bittirmesine çok az kalmıştı. Suskunun işini bitirdiğini görünce konuşmaya başladı." Suskun sen kaç dil biliyorsun?"

" Yedi."

" Neler peki?"

" İngilizce, Arapça, Rusça, Fransızca, Farsça, İtalyanca , Portekizce ve eksira olarak Kürtçede dahil diyebilirim."

Bir kaç saniye şaşkınlıkla elli durdu Sabihanın. Kendisi daha İngilizceyi zor konuşur iken yanında bulunan adam adeta dil yutup bittirmişti." Denizde senin saydığın ilk dört dili biliyor."

Kömür karası saçlarla uğraşmaya devam ederken bir tutamını daha burnuna götürüp kokladı. Fazla hoşuna giden bir kokuydu." Denize öğretende benim."

Resminin son dokunuşlarını yaparken Suskun görmesin diye de üstüne yatıyordu resmen." Murat abi kaç dil biliyor?"

" Dörtane felan biliyor."

" Sen mi öğretin ona da ?" Onaylayan mırıltı çıkardı Suskun." Sen hiç konuşmuyorsun ki onlarla nasıl öğretin?"

Bu noktada bir kaç saniye durdu Suskun." Başlarına silah dayayarak."

Dondu kaldı Sabiha." Ne? Yapmamışsındır böyle bir şey?" Kafasını arkaya çevirip siyah gözlere baktı. " Yaptın mı? Hem silah dayayarak dil mi öğretilir? Blöf yaptığını düşünmüşlerdir."

Bu noktada ellini çenesine atıp sıvazladı Suskun." Blöf yaptığımı düşündüler zaten ilk başta."

" Eeee."

" Çeliğin götüne kurşun sıkınca blöf yapmadığımı gördüler."

Ağzı ile beraber gözleri yuvalarından çıkacak seviyede açıldı Sabihanın. " Adamı yaralı haliyle dil öğretmeye devamı ettin?"

Hafifçe tebessüm etti Suskun. O günü hatırlayınca keyfi daha da yerine geldi. Çeliğin ilk kurşununu sıkanda kendisi olmuştu. Bir hafta boyunca seke seke dolaşmıştı etrafta Çelik. " Aklıyla öğreniyor dili sonuçta götüyle değil ama göt herifin teki olduğu doğrudur."

En kınayıcı bakışını attı Sabiha." İnanılmazsın."

" Katılıyorum."

" Neye katılıyorsun?"

" İnanılmaz olduğuma."

Gülmeden edemedi Sabiha." İltifat anlamında söylememiştim."

Hafif dik konuma gelip Sabihanın yüzüne yaklaşıp en erkeksi tonda çıkardı sesini." İnanılmaz değil miyim?"

Çıkan erkesi tonla kalbi hoş oldu Sabihanın. Sesi kullaklarına aşırı karizmatik geliyordu. Bu kadar güzel, etkileyici bir sese sahip olup neden konuşmadığını anlayamıyordu Sabiha. Karizmasının yanına ses tonu da eklenince felaket bir detay oluyordu. Hafifçe yutkundu Sabiha." Kısa , öz ve etkileyicisin." Suskunun her bir zeresinde gezindi mavi gözleri. Konuşmadan dahi aşırı ilgi çekici bir adamdı. Dönüp tekrar tekrar bakılacak cinstendi kendileri. Suskun kendisine bakınca çocuksu neşesi içinde gülümseyebildi . Suskunun gözleri dudağına kayıp uzun uzun baktı." Neden öyle bakıyorsun?"

" Gülümsediğinde , yüzünde beliren her çizgiye tutuklu kalıyorum." Sabihanın yüzünü kavrayıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu.

Elli ayağı birbirine dolandı Sabihanın. Bir anda yaptığı hareketlerle ne yapacağını bilmiyordu." Gülüşümü seviyor musun?"

" Fazla seviyorum."

" Güzel mi gülüyorum peki?"

"Çirkin yanın var mı diye sorsana."

Kıkıradı Sabiha resmine tekrar döndü. Telefon ile işi kalmayınca kapatıp Suskuna geri verdi. Resmin üzerine daha çok eğilirken kömür karası saçları önüne geliyordu." Suskun saçlarımı örer misin?"

" Bilmiyorum."

" Saçlarım önüme gelmeyecek kadar toparlasan yeter."

Cevap vermedi Suskun. Sabihanın saçlarını elliyle toplayıp bilmediği halde örmeye çalıştı. Geçmişten bir an önüne gelince içi yandı Suskunun. Saçları üst üste atmaya çalışıyor olmuyordu. Bir tel saç omzuna düşünce saçı bırakıp bir teli aldı Suskun. Tek bir telin dahi gitmesin istiyordu. Şeffaf telefon kılıfının arkasına bir teli koydu Suskun. Saçları tekrar topladı. İyi yada kötü de olsa örmeye çalıştı bir yandan da genzine dolan sızıyı göndermek zordu. Hayatında en son Meleğin saçlarını yapmıştı.

Sabiha sonunda resmini bititrince heyecanla Suskuna dönüp gösterdi resmi." Bak nasıl olmuş?" Siyah gözleri resme döndüğünde dondu kaldı Suskun. Resmin ortasında Melek vardı. Meleğin sağında Suskun diğer tarafında Sabiha vardı. Hayatında İlk defa kız kardeşi ve kendisini bir resim içinde gördü Suskun. Resmi Sabihanın ellinden aldı. Meleğin uzun simsiyah saçları üzerinde gezindi parmak uçları . Kardeşinin en son yangından yanmış saçlarını okşamıştı şimdi ise resimden. Genzi daha da yandı. Fark etmişti Sabiha siyah gözler içinde cam parçaları paramparça olmuştu." Ne oldu çok mu kötü olmuş?"

Dudaklarını kömür karası saçlara yasladı Suskun. Minetini öperek belli etti. Sabiha için basit bir resimdi lakin Suskun için değildi. Kız kardeşinin bir tane fotografını dahi zor bulmuştu. Beraber çekindikleri fotoğrafları yokken yıllar sonra kız kardeşi ve kendisi resimde bir arada duruyordu. " Senin ellin değmiş."

" Ne olmuş değdi ise?"

" Ellinin değdiği yer cennet olur." Resmi katlayıp gömleğinin iç cebine koydu." Bu bende kalsın."

Sevimli sevimli gülümsedi Sabiha." Timam. Hoşuna gitti dimi?"

" Her şeyin hoşuma gidiyor." Kollarını Sabihayı dolayıp göğsüne yasladı." Yaptığın hareketlere dikkat et."

Masum masum sordu Sabiha." Neden ki?"

" Yüreğimde büyük etkiler bırakıyorsun."

Kalbi her zaman olduğu gibi hoş oldu Sabihanın. Suskun az konuşuyordu ama buna rağmen kurduğu tek bir cümle dahi kalbinin göğüs kafesini zorlamasına neden oluyordu. Hele birde inanılmaz ses tonu. Dediği gibi kısa , öz ve etkileyiciydi.

" Suskunum."

" Sabiham."

" Yaş yanında rakamdan ibaret kalıyor."

" Sabiha kalbin çok sevilesi."

" Ne kadar sevilesi desem?"

" Evren kadar desem."

" Sonsuz mu?"

" Sen başı sonu olunmayacak kadar sevilirsin." Gözlerini yumup kokuyu çekti içine. Adem elması hareketlendi. " Kokunda kalmak isterdim."

" Neden?"

" Yaşıyor gibiyim..."

Sabihanın belinden kavrayıp yerinden kalktı Suskun. Gizli odadan çıkıp merdivenlerden çıkıp Sabihanın odasına girdi. Kapıyı kilitlemeyi ihmal etmedi. Sabah sabah Rahmi albayın dırdını dinleyecek hali yoktu. Yaşlı huysuzla uğraşmak bazen fazla sıkıcı oluyordu ve kafasının o kadar sese katlanacağını düşünmüyordu. Sessiz insan en sevdiği insandı Sabiha dışında. Yatağa yatınca Sabihayı kendine çekti. Sabiha her zaman olduğu başını boyun girintisine saklayıp bacağını bacağının üzerine attı.

" Suskun masal lütpen."

" Ne istersin prensesim?"

" Sen ne istersen o olsun."

Sabiha bir ellini tekrar kavrarken anlatmaya başladı Suskun. Boşta kalan elli kömür karası saçlarda gezindi. Suskun anlatı , anlattıkça uykunun içine daha çekildi Sabiha. Üç saat önce çok uykusu olduğu halde Suskun ile uyumak için sabır etmişti. Şimdi uyuyabilirdi. Müptelası olduğu ses eşliğinde uykuya daldı.

Sabihanın uyuduğuna emin olunca gözlerini kapatıp uyumak istedi Suskun. Olmadı her zaman olduğu gibi kömür karası saçlar uykudan daha ilgi çekici geliyordu. Kendine söve söve gözlerini açıp kömür karası saçlarla oynadı. Uykusuzluktan bitiyordu ama şu mavi gözler ve kömür karası saçlar büyü etkisi bırakıyordu kendisinde. Bir tutamını burnuna götürüp kokladı, öptü tekrar tekrar ve tekrar edip durdu döngüyü. Ağzının içinden homurdandı." Böyle sikilirsin işte Suskun. Bir saç tutamına uykusuz kalırsın sabaha kadar."

Dediği gibi de oldu. Sabiha, karganın kanatları altında huzur içinde uyurken Suskun saç tutmaları ile vakit geçirdi. Bir tutam saçtı işte ama niye sabaha kadar dokunmadan duramadığını anlayamıyordu. Uyumak istediği anda parmakları, gözleri iradesini sikip atıp dokunuyordu, bakıyordu. Anlayamıyordu. Sabihanın uyuyan yüzüne baktı içi gide gide. Uykunun etkisi ile büzülen dudaklarını , ara ara çocuksu neşesi içinde iki yana kıvrılan dudaklar, arada hafifçe çatılan kaşları. Uykuya dalmış olduğu halde büyük elli ile oynayan parmaklar.

Gecenin karanlığı gün ışığına döndü. Odanın içine güneş ışıkları sardı. Dışarıdan sesler gelmeye başladı ve Suskun bir gece daha kömür karası saçları okşamaktan, oynamaktan , koklamaktan uykusuz kalmıştı.

Mırıldandı Suskun." Sabiham çocuk aklınla eşek kadar adamı yerle yeksan ettin." Ömrü hayatında bir kez olsun yenilmeyen Suskun Akkat yenilmişti. " İlk ve güzel yenilgim oldun."

Suskun Akkat hayatında ilk defa yenildi bir tutam saça , mavi göze....

Suskun Akkat , Sabihaya yenildi...

 

                        🌊

Eveeeet bölümü nasıl buldunuz?

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli 🤍

Kocaman öpüldünüz ❤️

 

Bölüm : 15.12.2024 08:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...