44. Bölüm

42. Bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

Hisslerin arasında boğulur kalırmış insanoğlu. Yaşanmış ve yaşanacak gerçekler arasında gidip gelen ruh bilinmezlikler içinde kayıp olabilirmiş. Geçen bir ömrün koca bir hiçlikten ibaret olduğunu görebilirmiş. Bazı anlarda şöyle geçmişe dönüp baktığında ne için yaşadım ben sorusu kafanın bir köşesini kemirir. Dönüp bir kez daha bir kez daha bakarsın. Koca bir boşluk, acılar, izler ve yaraları gördüğünde nasıl dayanmışım sorusu kafanın bir köşesini kemirir. Nasıl dayanmıştım? Şimdi aynı acıları yaşasam dayanacak gücü bulamaz iken nasıl dayanmıştım? Çok mu güçlüydüm? Değildim. Geçmişi hafızamdan silip atamayacak kadar güçlü değildim. Geçmişi kenara bırakıp gidecek kadar güçlü değildim. Maddem bu kadar güçsüzdüm nasıl baş etmiştim? Bilmiyorum. Yaşamıştım belkide sadece. Her gün yeni bir güne kalkarak yaşamıştım.

Bu hayata belkide en zor olanı geçmiş ile yaşamak. Bitmiş gitmiş ne diye takılı kalırsın ki? Kalıyordum. Yaralar fazla büyüktü. Açılan yaralar haddinden büyüktü. Yaranın izleri ise ara ara sızısını belli ediyordu. Geçmiyordu işte. Bırakamıyordum ben geçmişi. Hadi eyvallah kardeşim sana diyemiyordum. Beni ben yapan geçmişten gelen tüm birikimlerim. İyi yada kötü ne yaşamış olursam oluyum şimdi ki Deniz olmamın sebebi geçmişin birikimleri.

Usul usul bir damla daha geçmişin bir parça acı toprağına süzülüp gidiyordu. İnsan ruhunun iyileşmesi kolay değildi. Hadi düzel demekle hop diye düzelmiyordu. Vücudunda bir yara olsa alır merhem sürersin yada ne bileyim doktoruna gidersin ya ruh? Terapiler alıyordum ama tam akıp gidemiyordu. Bir insan karşına geçiyor hadi anlat diyor. Nasıl anlatılır ki? Bir insana kendini açmak kolay mı? Ben hemen tüm hayatını anlatan insanlardan değilim ki. Hayatım boyunca kusulan nefretler susmam gerektiğini öğretti şimdi ise hadi konuş. Kolay mı bir kelime bu kadar?

Konuş.

Nereden başlayım konuşmaya? Hangi yaraya merhem sürecek? Hangi yara daha büyük iz bırakmış onu mu bulacak? Konuş demekle konuşulmuyordu. Saatlerce konuşuyum içimde ki sızı bir an kayıp olup gitse bir anda tekrar baş gösteriyordu.

Yine sızı acıyordu. Ellim karnımın üzerinde dururken sızım sızım bir sızı doluyordu her bir yanıma. Yetememe duygusu baş köşeye kurulmuş el sallıyordu. Önceden sızılar ile baş edebiliyordum nasıl olduğunu bilmeden ama sonra Murat gelince sızının üzerine merhem sürdü ve sızı her daim merhemi istiyordu.

Salonun koltuğunda oturmuş içli içli ağlarken Murat içerde uyuyordu. Uyandırmak istemiyordum. Yeteri kadar çekiyordu beni. Hoş hala anlamıyordum benim gibi bir kadını nasıl büyük sabırla çekiyordu? Hamile olduktan sonra değişen ani duygu durumlarım ile nevri tersine dönüyordu. Adama da yazık. Tamam seviyor beni de seviyor diye de tepesine çıkamam ya.

Acaba ben yapamıyor muyum? Ne anne olmayı nede kadın olmayı beceremiyor muyum? Bu kadar zor mu bunu yapmak? Dünyada milyonlarca anne , eş var onlar nasıl yapıyordu da ben yapamıyordum? Eksiğim neydi? Ellimi karnımda gezinir iken küçük hıçkırık kaçtı. Diyorum tam duygusal panda olup çıkıverdim diye." Anneciğim ben sana güzel anne olamayacak mıyım? Annem bana yetemiyor diye mi düşüneceksin? Karnımda dahi sana iyi bakmıyor muyum?" Küçük bir hıçkırık daha kaçı verdi." Babanı da hep üzüyorum. Ne hakkım var ona bunu yapmaya? Yetmiyor mu benim sevgim? Beceremiyor muyum ben sevmeyi? Neden böyle bir kadın oldum ben?"

" Deniz." Kafamı kapıya çevirdiğimde Murat tam bana bakıyordu. Hızla göz yaşlarımı ellimin tersiyle silmeye çalıştım. Usul adımlarla yanıma gelip oturdu. " Senin o söylediklerin neydi öyle?"

Kafamı öne eğdim." Hiç."

Sessinde hafif bir acının yayıldığını fark ettim." Denizim sen yetmediğini mi düşünüyorsun?" Bellimden kavrayıp nazikçe kucağına çekti bedenimi." Yavrum, bitanem, güzel gözlüm sen burada benim kollarıma sığınmaktansa kendi kendine mi ağlıyorsun?" Her bir damla yaşı usulca sildi." Denizim kurban olduğum kadını beni üzdüğünü mü düşünüyorsun?"

Başımı göğsüne yaslarken küçük bir çocuk gibi sokuldum kolları arasına." Dün akşam görevden yorgun argın geldin kalkıp sana yemek bile hazırlayamadım. Sevgi karşılıklı olur. Senin sevginin yanında ben sevmiyormuşum gibi duruyor. Sen hep düşünceli davranıyorsun ben ise bir anlık sinirle yakıp yıkıyorum." Kollarımı boynuna dolarken hıçkırıklarım artı. " Beni hep çekiyorsun. Buna zorunluluğun yoki. Sende insansın. Ne diye taş kalpli davranıyorum ben?"

" Oy oy oy kurban olurum sana. Sen bana yetemediğini düşündüğün için ağlıyor musun?" Zorlu nefesler arasında onaylayan mırıltı çıkardım. Kollarını bellime dolayıp küçük bir kız çocuğuna anlatır gibi yada bir babanın çocuğunu anlaması gibi sakin ve naif şekilde konuşmaya başladı. " Benim güzel gözlüm anlaşılan ani duygu değişimi yaşamış yine. Çekiyorsam karımı çekiyorum. Ha zor ha kolay. Aldım seni kabul ettim. Başımında yüreğimin üstündede yerin var dedim. Ne olmuş yemek hazırlayamadıysan? İsteyerek yapmadın ya ağrın vardı. O halinde kalkıp yemek hazırlamanı isteseydim götlük olurdu. Tüm gece ağrıyan omuzlarıma masaj yapanda sendin ya."

Dudaklarımı büzüp daha da sokuldum kollarına. Biri şu hamilelik hormonlarını benden alabilir mi? Zira hiç iyi yapmıyor beni. Bir yandan hamilelik ilerledikçe artan ağrılar , içimde ki küçük dev , verilen ilaçlar, ara ara görülen kabuslar tüm duygu durumumu altüst ediyordu. Ne olur Allah'ım şu Deniz kullunun bir tanecik şeyini normal yap.

Sırtımı ağır ağır hareketlerle ovuşturdu Murat." Hadi sakinleşelim. Kapat gözlerini ve yanında benim olduğumu bilerek güzel hayaler içine dal." Dediğini yapıp gözlerimi kapattım. Ağır ağır sırtımı okşamaya devam ederken naif tonuyla daha da uysalaşmam için ellinden geleni yaptı. " Şimdi ben ne dersem içinden tekrar et. Ben çok iyi anne olacağım."

Ben çok iyi anne olacağım.

" Ben çok iyi bir eşim."

Ben çok iyi bir eşim.

"Ben sevmeyi biliyorum."

Ben sevmeyi biliyorum.

" Ben iyi bir kadınım."

Ben iyi bir kadınım.

Nefesini boynumda hissettim. Nasıl yapıyordu bilmiyorum ama her şekilde sakinleştiriyordu. Kolları arasına alıyor sonra bir bakıyorum uysal bir kadın olup çıkıyordum. Kollarımı, kokusumu , sözlerimi, dokunuşları mı yada hepsi bir arada olunca sakinleşiyordum. İyide geliyordu. Çok küçük yaşta tanışmış olsaydık bu kadar yaralarım olmayacaktı belkide. Zaman geçtikçe yara geçer derler ya bazı yaralar geçmiyordu tam tersi yıllanmış şarap hesabı daha da büyüyordu. Birde benim gibi geçmişi ile çok yaşayan bir insan olunca yara hep kanıyordu. Şimdi yaralar kapanıyordu. Bir yaraya nasıl ilk başta merhem sürdüğünde sızlar ise benim yaralarımda sızlıyordu. Bu kadar ani duygu değişimi yaşamamın sebebi buydu. Yaralar kapanıyordu ve ben her kapanan yarada geçmişten bir parça daha bırakıyor ve bir parça daha. Her bırakılan parçadada göz yaşları ile akıp gidiyordu.

Bunuda anılıyordu Murat. Hep anladığı gibi anlıyordu. Kızmıyor , yargılamıyor büyük sabır eşliğinde iyileşmemi izliyordu. Biliyordu ki benim gibi bir kadının iyileşmesi zordu. Yıllarca kimsenin yapamadığını yapmıştı yaraya yüzünü dönen değil yaraya dokunan olmuştu. İşinin zor olduğunun farkında olan buna rağmen sona kadar gitmeye çalışıyordu. Cefanı çektim sefasını süreceğim günlerde gelecek diye diye bekliyordu. Tamamen iyileşmiş olduğumda nasıl bir Deniz olacağımı bende merak ediyordum. Hep yaralı , acılı Denizi gördüm iyileşmiş Deniz nasıl bir duygu göreceğim.

Gözlerim hala kapalı dururken ellerim saçları arasında gezindi. Küçük yuvamız içinde o , ben ve çocuğumuz biz yuvayı bir çatının altına sığdırmıştık. Tüm dünyayı bir kapının arkasında bıraka bilmiştik. Şimdi o kapının arkasından ne bana kusulan nefretler girebiliyordu nede Murat'a yüklenen vicdan yükleri. İkimiz kalıyorduk. Aylar öncesinden kurduğumuz hayalleri bir bir gerçek yapmıştık. Murat Karasu söz vermişti ve her zaman olduğu gibi sözlerinin arkasında dağ gibi durup gerçek kılmıştı.

İçime yayılan kestane kokusu, kollarından aldığım sıcaklık her bir zerremi yumuşatı daha dakikalar önce içimde ciritler atan evladım dahi durmuş karnıma doğru baskısını vermişti. Benim gibi babasının sıcaklığını hissetmek istiyordu. Daha dünyaya bile gelmeden babanın sıcaklığını fark etmişti. Babası bana iyi geldiği kadar oğlumuzda fazlası ile iyi geliyordu.

Dudaklarını şah damarıma yaslarken mırıldandı." Hep iyi ol tamamı? Sevgin de yetiyor ilginde." Kafamı usulca çekip alnımı alnına yasladım." Ve bir daha bensiz ağlama. Bu siktiğimin kolları ağladığın zaman sana sarılamayacaksa ne diye var oluyor?"

Burnumu hafifçe çektim." Ne bileyim çok güzel uyuyordun uyandırmaya kıyamadım." Ellim karnımın üzerinde dairesel hareketlerle gezindi." Bu eşek sıpasıda iyice babacı çıktı. Yanımda ne zaman sen olsan duruluyor. Erkek çocuğu anneci olur derler birde." Yüzünde tatlı gülümsemesi belli oldu. Bana da öpmek düşer dudağımı dudağına yaslayıp, nefesini nefesime çekerken öptüm. Eşek sıpasıda anında heyecan ile karnıma daha da baskısını verdi. İçerisi dar geliyordu her halde beyefendiye. Kafamı azıcık karnıma doğru eğdim." Dur len ne bu heyecan?"

Ellimin üzerine ellini koydu." Kesin huyu sana benzeyecek bunun gör bak."

Ellerimi iki yana açtım gülerek." Bela mıknatısı Deniz vol 2."

Yüzü hafif buruştu." Aman karım aman bir de çocuğumu nezarethane köşelerinden toplayamam." Bunu düşünmüş olacaki yüzü daha da garip bir hale geldiğinde sert bir tekme ini verdi. Ne diyor anne bu der gibiydi.

Gülüşüm daha da büyürken Murat'ın ellini kavrayıp tam vurduğu noktaya koydum. Murat tam konunaşaken durdurdum." Dur sakın konuşma ve hisset." Umutla konuştum." Annem hadi bir kez daha." Bir kaç saniye tepki gelmedi sonra tam Murat'ın ellini koyduğum noktaya tekme geldi.

Küçük bir gülüş döküldü dudaklarından." Hatun şuna bak şimdiden güçlü olacağı belli." Bellimden kavrayıp koltuğa bedenimi bırakıp iki dizinin üzerine çöktü. Tişörtümü yukarıya kaldırıp küçük küçük öpücükler kondurduktan sonra kafasını yasladı. Aynı anda o bölgeye ağırlığını verdi eşek sıpası . İnsan az anneci olur. Murat'ın saçlarını okşarken bu halline tebessüm ederek bakıyordum. Şimdiden o kadar belliydi ki iyi bir baba olacağı. Aferin lan bana ömrü hayatımda ikinci defa bir haltı iyi becermişim ve üçüncü olarak ondan çocuk yapmak. Murat'ın kafası hala yaslı iken bir anda tam Murat'ın kafasının koyduğu noktaya ağır ağır tekmeler indi." Lan şunu görüyonmu ayağı ile resmen kafa attı babasına. Hiç yakışmayan hareketler oğlum." Ve bir tekme daha geldi. Ben küçük kahkahamı salarken Murat kafasını çekti." Şunu görüyonmu içerde ayağı ile resmen babasını dövüyor. Az yavaş vur oğlum be annenin canını yakma."

" Abartma Murat , bebek bu tekme atacak tabi." Bellimi geriye doğru yaslarken tam tavanda avizenin üzerinde ki çoraplar ile kaldım. Avizenin üzerinde çorabın işi ne lan?" Murat avizenin üzerinde neden çorap var?"

Avizeye kısa bir bakış attı. Ellini çenesine atıp en masum bakışını attı." Allah Allah o oraya nasıl gelmiş?"

" Allah Allah nasıl geldi acaba? Dün akşam sen fırlatmış olmayasın."

Hala masum bakıyordu." Şöyle ki karım." Ne bakışımı attım." Dün akşam yorgun gelince çorapları rast gele savurmuştum avizeye gelince de almaya üşendim."

Kaşlarım çatıldı." Allah seni ne yapmasın Murat. Normal kocalar koltuk tepelerine atar sen kalkmış avizeye atmışsın. Al hemen onu oradan." Avizemde bir çorabın olmasına hiç mi hiç gerek yoktu. Sağ olsun ricamı kırmayıp çorabı yerinden alıp başka bir noktaya savurdu." Murat!"

" Tamam tamam aldım." Attığı yerden usulca aldı." Hatun bu arada benim yedek üniformam nerede?"

" Dolabın içinde ilk gözde."

" Baktım oraya yoktu."

Koltuktan destek alarak kalktım ayağa." Bulursam görüşürüz Murat." Panda adımlarla bir o yan bir diğer yana devrile devrile yürümeye başladım." Bu arada evde hiç ekmek kalmamış."

" Tamam alıp geliyorum hemen başka isteğin var mı huzurum?"

Aklımı yokladım." Muraaaat canım erik çekti benim." Dudağımı dişledim." Ayy Muraaat çilekte çekti."

Dibime gelip alnıma öpücük bıraktı." Emir alınmıştır."

Kocaman gülümseyip çenesine küçük bir öpücük kondurdum. Bir o yana bir diğer yana devrilerek yürümemede devam ettim. Odamızın içine girince dolabın kapağını açıp ilk göze baktım tam tahmin ettiğim gibi önümde duruyordu üniforması. Ne kadar inanılmaz bir adamla birlikte olmuş olursam kocacı özeliklerini belli ediyordu. Önünde duranı göremiyordu. Üniformayı alıp yatağın üzerinde kendi üniformamın yanına koydum. Masa başı işlerden normal görevlere çıkamaz olmuştum. Dağ taş yıkmak benim işim dosya dağı devirmek değil." Oğlum lütfen bir an önce gelir misin? Annenin ibnelerin soyunu kurutması gerekiyor." Durdum bir an." Vazgeçtim ayı ayına, günü güne hatta saati saatine dur. Ne zaman gelmen gerek ise o zaman gel."

Yandan aynaya takıldı simam. Kahverengi saçlarım bellime kadar uzamıştı hayatımda en uzun kullandığım saçtı ve Murat'ın en sevdiği. Her akşam önüne oturtup tarıyordu. Acılarını saçlarından çıkartan Denizden saçları sevilsin diye uzatan Denize.

Yanaklarım tontiş tontiş olmuştu. Göbeğim bir hayli kendini belli ediyordu artık. Nerdeyse beş buçuk ayımıza gelmiştik. Kollarım bacaklarım şişmişti. Göğüslerim daha büyük gözüküyordu. Yüzüme hafif bir ışıltı gelmişti. Ela gözlerim içinde parıltılar seçiliyordu ve en önemlisi üzerimde bulunan beyaz pijama takımım da hiç mi hiç kan yoktu. Lanet kırılıp gitmişti.

Ulan sevgi sen nelere kadirsin.

Odamdan çıkıp Sabihanın odasına yöneldim. Rahmi albayın yanından almıştım. Evde aşırı gergin hava vardı. Rahmi albay neredeyse Suskun abiye boykot uyguluyordu. Bu Rahmi albayıda anlamıyorum bazen iki insan birbirini sevmiş evlenmiş azıcık yardımcı olacağı yerde hep bir zorluk. Adamda insaf diye hiç bir şey yok. Bildiğim kadarıyla Rahmi albayın gençliğinde sevdiği bir kadın varmış. Aileler vermeyince aşkları yarım kalmış ve kızı başkasına vermişler. Rahmi albay o kadından kız çocuğu olmasını çok istemiş. Aslına bakılırsa Rahmi albayın kız çocuklarına karşı ayrı bir zaafı vardı. Kız çocuğum olsun canımı yesin hesabından. O kadından kız çocuğu olmamıştı lakin bizi kızı gibi belemişti. Bir yerde insan kızamıyor ki. Ömrü hayatında hiç çocuğu olmamış bizim gibi kimsesizleri çocuğu bellemiş. Rahmi albayın yarası da buydu.

Kapıyı usulca açtığımda gördüğüm kişi ile kalakaldım. Suskun abi, Sabihanın yanında yatıyor ve Sabihanın saçlarını okşuyordu. " Abi senin burada ne işin var?" Gözleri bana dönerken Sabihayı gösterdi." Sen nasıl girdin eve?" Cebinden kart çıkartıp gösterdi. Kartla açmıştı kapıyı. " Peki ne zamandan beri evdesin?" Elli ile iki yaptı. İkiden beri evimde miydi? Ruhumuz dahi duymadan kapıyı açıp Sabihanın yanına girmişti. Gözlerinin içi kan çanağına dönmüş haldeydi. Uyumamıştı. Garipti ama içime sıcaklık yayıldı. Doğru kişiye kız kardeşimi emanet ettiğimi bir kez daha anladım. Adam sevdiği kız için kimseyi siklemiyordu. Yanına gelmek istiyorsa geliyor, öpmek istiyorsa öpüyor ve hatta evime ruhum duymadan giriyordu. Kapımız ne kadar sağlam olursa olsun Suskun abiydi bu her yere sızmanın yollunu bulurdu bu bizim evimiz dahi olsa da.

Elli ile gitmem için işarete bulundu. Adamda ki rahatlığa yada umursamazlığa bak benim evimde bana git diyor. Yerimde kalmaya devam ederken ters ters bakınca geriledim." Tamam çıkıyorum." Kapıya ulaşıp çıktım ama tam kapatmadan içeriye göz gezdirdim. Suskun abi o kadar yoğun bakıyordu ki Sabihaya. Yüreğinden kopan bir parçaya bakar gibi. Büyük elleri yavaş yavaş saçlar ile oynuyordu. Korkuyordu sanki tek bir teline dahi zarar vermekten. Eskiden gücünün kontrolü asla olmayan bir adamdı. Tek yumruğu ile adam öldürmüş olduğunu bilirim. Mite çalıştığı zamanlarda işkence ve konuşturması gereken bir adam varsa Suskun abi yapardı. Bizi bir yerde en çok eğiten kişi Suskun abiydi. Benden altı , yedi yaş büyüktü lakin hep çok olgun , zeki ve güçlü bir adam olmuştu. Ömrü hayatımda bir kez olsun yenilmiş olduğunu görmemiştim ama şimdi yenilmişti. Sabihaya yenilmişti gözlerinden anlamıştım. Hangi erkek bir tutam saça tüm gece uykusuz kalır ki? Kabul edelim ki çok azı.

İnsan ikisine bakınca anlıyordu ki anlamak ve anlaşılmak için yaşın önemi yoktu. Kişiyi olduğu gibi sevmekte mümkündü. Sabiha, Suskun abinin az konuşmasını kabul etmişti. Suskun abi, Sabihanın çocuk olmasını. Oldukları gibi sevmişlerdi birbirlerini. Ne değiştimişler nede değiş demiştiler. Çok naif seviyorlardı birbirlerini. İnsan ikisine bakarken bir masalın içinde ki hissiyatı veriyordu.

Suskun abi çok büyük, kalıplı, heybetli, uzun boylu bir adamdı. Siyah renge benziyordu Suskun abi ağırlığı olan , gücü simgeleyen ve olgun. Sabiha ise tam tersi kısa boylu, minoş , ince belli bir kızdı. Pembe gibiydi cıvıl cıvıl, neşe dolu, çocuksu. Birbirinden o kadar farklı ama yan yana gelince harika bir uyum yakalayan.

Kapının açılan sesiyle Murat'a sessiz olması için işarete bulundum. Üç ekmek ve bir kasa erik , bir kasa çilek almıştı. Kocam bey işte be. Evimin direği . Aldıklarını mutfağa koyup yanıma geldiğinde aralıktan odaya baktı. " Eskiden en ufacık nefes sesini dahi fark ederdi." Dedi kısık sesiyle. Haklıydı fark ederdi ama şimdi gözü Sabihadan başkasını görmüyordu.

Hafifçe tebessüm ettim." Uyumuş haliyle dahi adamın devreleri ile oynamayı başarmış hemşirem."

Murat'ın kollu belime dolandı." Güzel oldular ha sanki?"

" Güzel oldular aşkım."

Aynı anda gözlerimiz birbirini buldu aynı anda döküldü kelimeler." Bizim gibi."

Biz ateş ve deniz.

Onlar karga ve kelebek.

Güzel olduk...

 

*******

Ölümün sessizliğini bilir misiniz? Tam şuanda biliyorum. Bir odanın içinde kocam, Şahin , Çelik , Latif abi , Suskun abi, Sabiha ve en baş köşeye kurulmuş bir adet Allah sizi ne diye başıma vermiş yada vermemiş olsaydı bakışlarını atan Rahmi albay.

Sabihayı istemeye gelmiştik. Kaç zamandır Rahmi albayın siniri geçmediği için isteme işini ve düğün işini ertelemek zorunda kalmışlardı. Sabiha , Rahmi albayın gönlünü alarak iş yapmak istiyordu. Şu odaya herkesi toplamak için dahi ne çileler çekilmişti. En küçük ihtimale hain diye Suskun abiyi şikayet eden Rahmi albay buda yetmeyince pimini çektiği bombayı Suskun abiye atması. Anlayacağınız Rahmi albay, Suskun abinin canını okumaya ant içimişti. Peki Suskun abi takıyormu? Sikinin ucu kadar takmıyordu. Dünyanın en umursamaz insanı olabilir Suskun abi. Ve bu halleri Rahmi albayı çileden çıkartıyordu.

Yandan yandan Suskun abiye ölüm bakışını attı." Bu elalemin oğlunun evimin içinde işi ne?" Adam kızlarından birini hangi adam alırsa elalem yapıyordu.

Rahmi albay ne kadar sinirli ise Suskun abi bir o kadar umursamazdı." Kızını almaya geldi ellalem."

Rahmi albay adeta ateş püskürdü." Şerefsize bak birde rahat rahat aldım diyor!" Parmağını Suskuna doğru salladı." Bende sana verecek kız mız yok!"

Suskun abi sülalesi hala rahatı." Verir misin diye sorduğumu hatırlamıyorum."

Sabiha yandan Suskun abiyi dürtü. " Yapamasana ya vereceği varsa da vermeyecek."

" Aldım seni zaten." Ellini havaya kaldırıp ellinde duran yüzüğü gösterdi." Buda kanıtı."

Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. Şu gerginliği en son kendi istememde yaşamıştım. Her an kurşunlar bir yerden uçuşacak gibi geliyordu. Geliyor gibi miydi? Öyleydi zaten. Rahmi albay benim istememden daha gergindi kendini kontrol edeceğini asla düşünmüyordum.

Ortamı sakinleştirmek adına gülümseyip konuşmaya çalıştım." Sabiha hadi sen kahveleri yapta gel canım." Bunu bekliyormuş gibi hızla yerinden kalktı. " Benden yardım edeyim." Ortamdan kaçmanın en iyi yolu buydu. Murat'ın uzattığı ellinden destek alarak ayağa kalktım. Paytak adımlarla odadan çıkıp mutfağa attım kendimi.

Sabiha mutfakta bir o yana bir diğer yana yürüyordu." Deniz , Rahmi albay çok sinirli duruyor bir şey yaparmı Suskuna?"

Benim istememde bana dediklerini aynen iletim." Defin işlemlerini başlatsak mı acaba?"

Kahve yapmaya koyulmuşken hızlı hızlı nefesler alıp verdi." Sağol ne kadar güzel akıl veriyorsun." Ellerini havaya açıp bir anda dua etmeye başladı. Bu halline gülmeden edemedim. Hem Rahmi albayın gönlünü almak istiyordu hemde Suskunun ölmesinden korkuyordu." Ya Deniz kötü mü yaptım acaba? Bu sinir ile vurur mu adamı? Ya vermez ise?"

Dirseğimi tezgaha yaslayıp en şefkat dolu bakışımı attım." Biraz daha Suskun abi böyle umursamaz davranmaya devam ederse vermeyeceği kesin." Baya kesin duruyordu. İnsan bir korkar ama yok adamda korkunun zeresi yoktu. Geçen gün kafasına bir şarjörü boşaltı resmen Rahmi albay bana mısın demedi. Birde üzerine Sabihayı bizim evden alıp Rahmi albaya mesaj atmış kızın yanımda merak etme diye. Şaka gibi adamdı yada Rahmi albayı sinir etmek hoşuna gidiyordu başka açıklama bulamıyorum.

Sabiha kahveyi fincana döküp koşa koşa dolaptan bal alıp içine koydu. Garip garip baktım." Bal ne alaka kızım?"

"Ne ?"

Adet töre bilemez mi buz kız?" Kızım bal değil tuz , biber , deterjan hatta fare zehri koyacaksın." Kollundan tutup kenara çektim." Adet ve geleneklere söver gibi bal ne ?" Bir kaşık tuzu alıp kahvenin içine attım.

Endişeyle kollumu tutu." Ya Deniz atma o kadar. Yazık adama." Ay ay birde kıyamazmış. Kusura bakma Suskun abi ama ben adet ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı Karadeniz geliniyim. Törelerimiz bunu gerektirir ağa kadın havalarındayım şuan. İçerde ise kan davalı iki adet aşiret duruyordu. Kahve ile işim bitince tepsiye koyup elleri arasına verdim." Deniz ne kadar canisin ya bir kaşık tuz atılır mı hiç?"

Ellerimi bellime koydum." Ben Murat'a acımamışım Suskun abiye mi acıyacağım? Hem Murat'ın kini bin beter yapmıştım dua etsin Suskun abi bana." Başka bir cezve alıp diğer kalanların kahvesini de ben yaptım. Tüm kahveleri fincalara koyup tepsiye yerleştirdim. Acaba diyorum Murat'a maziyi hatırlatmak için tuz bende mi atsam? Önceden arabada inim inim inletiği için bol atmıştım şimdide gelen lanet iradesi yüzündenmi intikam alsam. Adama bir irade geldi. Ne zaman yaklaşsam yok bacım günah cehennemde yanarız havaları. Alacağın olsun Murat şu çocuk bir doğsun o zaman yanmak neymiş göstereceğim ben ona.

En önden Sabiha girdi arkasından ben. Ortam hala sessizdi. Ölüm sessizliği fırtına önce sessizliği mi desem bilemedim. Kan dökülmeden işten kurtulalım diyeceğim de pek mümkün durmuyordu. Tüm kahveleri verince kocamın yanına oturup ellerimi kolluna sardım. Allah'ım korku filmin içinde gibiyim.

Gözler birbiri arasında giderken Suskun abi rahat rahat kahveye uzanıp tek dikişte içti. Nasıl la? Yüzü dahi buruşmamıştı. Mimik dahi yoktu yüzünde. Bir kaşık attığım tuz nereye gitti? Bu sırada kahvesini kafasına diken Çeliğin aynı şekilde püskürtmesi bir oldu. " Lan bu nasıl kahve?" Suskun abinin dudağının kenarında küçük bir tebessüm vardı. " Tuzlu kahveyi bana vermişsiniz."

Suskun abi yandan en keyifli haliyle cevap verdi." Yoo ben değiştirdim." Gözleri bana döndü." Kahveyi direkt tuz kabına boşaltıp getirseydin."

Boş boş göz kırpıştırdım." Benim yaptığımı nereden anladın?"

" Sabiha böyle bir şey yapmaz."

Çelik homurdandı ." Abi senin benim canıma kastın mı var?"

Rahat rahat cevap verdi Suskun abi." Evet."

Yüzünü buruşturdu Çelik." Ulan abi Allah'tan bir dilimi tutamadım başıma gelmeyen kalmıyor." Kafasına bir bardak su dikti yetmedi önümüzdeki sularıda alıp dikti kafasına. Ağlamaklı ağlamaklı poposunun tek tarafına oturmuştu. Malum bölgesi hala iyi değildi." Şuna bak sağ yanaktanda olduk." Bir anda yükseldi." Bu halimle birde çocuk gibi tüm gün tek ayak üstünde tutu." Maalesef ki olmuştu maddem çocuk gibi ağzını tutamıyorsun o zaman çocuk gibi ayak üzerinde duracaksın demiş bulunmuş ve hatta yapmıştı. Ve buda yeterli gelmeyince atış talimleri yapmak için Çelik kollarını ve bacaklarını iki yana kocaman açtırarak arkasında kalan şişeleri vurmuştu. Anlayacağınız tahtalı köyü görüp gelmişti kendisi.

Ortama tekrar sessizlik çöktü. Allah'ım hiç iyi değilim Suskun abi dışında hepimiz stresten ortadan ikiye ayrılma derecesine gelmişken ve terden tişörtüm sırılsıklam olmuş halde iken Suskun abinin sülalesi keyif çatmıştı. Adamda ki rahatlığa bak. Geriye yaslanıp Rahmi albaya baktı." Lafı uzatmayacağım kızını Allah'ın emri peygamberin kabri ile istiyorum."

Rahmi albay öyle bir dişlerini sıktı ki." Ben sana vereceğim ama şöyle beyaz kefen ve tahtalı köy." Bellinden silahını çıkartı hepimiz ayağa kalkarken endişe ile Suskun abi daha da yayılıp oturdu yetmedi kollarını iki yanını koltuğa yaydı." Şerefsize bak birde yayılıyor."

" Baba dur hiç oluyor mu böyle?"

En tersinden baktı." Ha sizin yaptığınız çok yakışıyor?" Ellini kalbine attı." Hepiniz yüzünden diğer tarafa erkenden gideceğim. Ne yaptım anlamıyorum ki!"

Cevap Suskun abiden geldi." Geçen gün söylemiştim. Kadın ahtı almak iyi değildir."

Suskun abiye döndüm." Abi kurbanın oluyum sus." Ne yaptım adlı bakışını attı. Ne yapmıyorsun ki , ne yapmıyorsun ki.

Murat araya girmeye çalıştı." Baba onlar bir hata yapmış."

Ve Suskun abi." Yoo isteyerek oldu." Murat ile aynı anda Suskun abiye ters ters baktık. " Ve hayatımda yaptığım en doğru karar."

Ellimi yüzüme geçirdim." Abi acaba senin mi ağzını bantlasak?" Şuan çok mantıklıydı çünkü kenarda başında bekleyen azrail kardeşi görüyordum resmen.

Rahmi albay kükredi." Şerefsiz asıl koynumda ki yılan senmişsin. Besle kargayı alsın kızımı. " Suskun abiye bir el ateş ettiğinde tam Suskun abinin sol göğsüne girdi kurşun. Suskun abi hala rahat rahat bakıyordu.

Sabiha atladı ağlayarak." Rahmi albay yapmayın lütfen."

Ve durur mu ? Asla. Ardı ardına ateş etmeye meyil ettiği anda Suskun abi yerinden kalktı ve kendini korumak için muhteşem fikrini öne sürdü. Tek yanağı üzerine oturan Çeliği yakasından tutup önüne çekerek. Silahtan çıkan kurşun tam Çeliğin sağlam yanağına geldi." Yandım Allah! Gitti götüm!" İki ellini iki yanağına atıp koltuğa düştü. " Yandım! Allah senin belanı ver..." Suskun abinin attığı ters bakışları görünce." Helali hoş olsun abim."

Sabiha küçücük bedeniyle sanki koruyabilecek gibi Suskun abinin önüne geçti. Ne kadar da büyük bir önlem. Ağlayarak ellerini havaya kaldırdı." Lütfen yapmayın artık. Evet bir şey oldu ama bu iki tarafın isteği doğrultusunda oldu."

Rahmi albay etkilendi mi? Etse şaşarım." Kanına girmiştir şerefsiz. Sen bu itti bilmiyorsun bir bakışı ile yeri yerinden oynatır. Bu şerefsiz varya bu şerefsiz hayatında istediği herşeyi yapmış ve başarmış göt herifin teki!"

Şahin hafif kafayı çıkartı." Övdü mü? Sövdümü anlayamadım."

Ellimi omzuna koydum." Boş ver sen anlamasanda olur. Beynini yorma alışık değil düşünmeye."

Kocaman göz devirdi." Bende hiç olmazsa beyin var sende oda yok."

Aradan Çeliğin evi barkı yanmış sesi geldi daha doğru iki yanağı." Lan burada cayır cayır yanıyorum siz ne diyorsunuz!"

Murat , Rahmi albaya bir adım attı bir yandan da Çeliğe cevap verdi." Bir dur lan sende! Ne abartın."

Sinirle yükseldi Çelik." Tabi kardeşim ne abartım dimi? Altı üstü iki yanaktan olduk. Lan göt herif siz yapıyorsunuz ben niye acısını çekiyorum?"

Şahin kafayı tekrar uzattı." Geçen gün sana beddua etmiştim de o tutmuş sanırım."

Acılı halline rağmen boş boş göz kırpıştırdı Çelik." Ne yani iki yanaktan bedua yüzünden mi oldum?" Başıyla onayladı Şahin." Bu nasıl bedua kızım?"

" Normalde götüne kazık girsin diye etmiştim." Diyerek rahat rahat açıkladı Şahin.

Suskun abi , Sabihanın ellini kavrayıp arkasına çekti bedenini. Sabiha arkasında puf olmuştu. " Rahmi albay lafı çok uzatıyorsun ya ver kızı yada vur bitsin."

Ellimi kalbime attım. Adam harbi yürek yemiş." Abi kurban oluyum sen yemek yerine yürek yemediğine emin misin?"

Rahmi albay iki adım attıp Suskunun önünde durdu." Sen ne şerefsiz bir adam olup çıktın lan! Utanmıyor musun lan birde benim haberim olmadan yapıyorsun! Birde kızı evden alıp götürüp yapıyorsun! "

Derin bir nefes verdi Suskun abi." Gözünün önünde mi yapsaydım?"

Rahmi albay yüzüne yumruğunu indirdi." Senin ecdadını sikerim!"

Sabihanın bedeni gözükmesede sesi geldi." Yapmayın Rahmi albay canı yanar."

Rahmi albayın yüzü garip bir hale geldi." Allah'ım benim kızlarımı niye böyle veriyorsun? İnsan az baba sen ne derse o olsun der yada babacı olur birde şunlara bak! Koca delileri sizi." Bir yumruk daha attı Suskun abiye ve Suskun abinin sülalesi fazla rahatı." Bu şerefsizse hiç bir bok olmaz. Göt herifte nasıl can verdiyse yüce rabbim bir bok olmuyor." Bu konuda haklıydı. Yüce rabbim nasıl bir güç verdi ise adama hiç bir halt olmuyordu.

Suskun abi ne yumruktan etkilendi nede tam göğsüne girmiş olduğu kurşundan." Rahmi albay cevabını ver. Bak Rahmi albay inkar edecek halim yok yaptım. Kızın istedi ben istedim oldu. Hamile olduğunu öğrendiğim anda da gidip karım yaptım. Şerefsiz olup ortada bıraksa mıydım? Tuttum ellini sahip çıkıyorum. Gönül eğlendirmedim karım yaptım. Ya ver yada karımı alıp gideceğim."

Silahını indirdi Rahmi albay kafasını öne eğip büyük nefes bıraktı. Benim kadar oda biliyordu ki Suskun abiyi kurşuna dizsin , sövsün saysın Suskun abi asla umursamaz ve etkilenmez. " Tek bir şartla veririm kızımı. Yaptın yaptın yapamadın kızımın yanına yaklaşmayı geç aynı şehirde dahi bulunmayacaksın."

" Yaparım." Dedi Suskun abi şartın ne olduğunu öğrenmeden.

Alayla güldü Rahmi albay." Bir hafta içinde düğünü yapacaksın. Evini düzeceksin ve çeyizi kızın , mehir hakkı olarak yaşayacağınız ev haricinde ev alacaksın kızıma. Otuz altın bilezik , on çeyrek, on yarım , on tam altın alacaksın. Düğün salonu şaşalı olacak ve yemekli. Özel şarkı ekibi olacak. Kızın alacağı gelinlik , kuaför ve diğer masrafları senden olacak. Beş kuruş para harcamayacak Sabiha. " Kafasını dik konuma getirdi Rahmi albay gülerek baktı. Bu kadar isteği bir hafta içinde yapması imkansız. Bitti sanarken fermenını dizmeye devam etti. " Bu işleri yaparken bir kişi dahi yardım etmeyecek sana. Edeni duyarsam unut kızı. Haaa bu arada üç bin davetiye bastır tüm tanıdıkları çağıracağım."

Ne? Ne ? Ne?

" Baba bizim üç bin tanıdığımız yok ki."

" Askeriyede bulunan her askere dağıtacağız kızım. Hata başka şehirde ki askeriyede ki askerler." Kocaman güldü." Bunların hepsi bir hafta içinde olacak. Bir tanesi eksik olsun unut kızı."

Suskun abide dik dik baktı." Yaparsam?"

" Göt edersin beni." Dedi Rahmi albay kocaman kahkaha da attı." Bok yaparsın hepsini bir haftada."

" Hodri meydan." Dedi Suskun abi.

" Hodri meydan." Dedi Rahmi albay.

Bir hafta içinde düğünü nasıl yapacaktı? Bir değil bin tane istek. Aşırı maliyetliydi. Suskun abinin bunların hepsini cebinden karşılayacak gücü var mıydı ki?

Kim göt olacaktı?

 

1 Hafta sonra...

Deniz , Rahmi albaya eğildi." Baba."

Ellini kalbine attı Rahmi albay." Sus Deniz , şerefsiz iyi göt etti beni." Kocaman açtığı gözleri düğün salonun içinde geziniyordu. Bir hafta içinde Rahmi albayın tüm isteklerini yerine getirmişti Suskun. İmkansızı her daim olduğu gibi kitabına koymamış yapılanamaz denileni yapıp en şanlısından düğünü yapıyordu. Rahmi albaya da fena halde göt olmak kalmıştı. Masada duran kolonyayı alıp bileklerine sürdü." Hayatımda ki en büyük göt oluşu bu şerefsiz sayesinde tatım."

Düğün salonun içi tıka basa dolar iken Çelik bir o yana bir diğer yana sıçraya sıçraya geziyordu. Suskun sayesinde direkt götünden olmuştu kendileri. Suskunun gözüne batmak ile ne kadar büyük hata yaptığını şuanda anlamış durumda idi. Neredeyse mite tanıdığı herkes düğün salonu içindeydi ve götünden oluşunu resmen yedi cihan görüyordu. Suskun özelikle hem Çelikten azıcık daha intikam almak için hemde kime ait olduğunu yedi cihana göstermek için çağırmıştı.

Düğün salonu dolmaya devam ederken gelin ve damat odasında bulunuyordu Sabiha ve Suskun. Kendi etrafında neşe içinde bir tur attı Sabiha. Sade ve hoş bir gelinlik giyinmişti. Karnı belli olmaya başlıyordu artık. Tüm bedeninde gezinen siyah gözleri hissediyordu. Arkasını döndüğünde tam da tahmin ettiği siyah gözler en yoğun haliyle bedeninde geziniyordu. Pıtı pıtı adımlarla Suskunun yanına gelince gelinliğinin yırtmacını iki yana açarak Suskunun kucağına kuruldu. " Güzel olmuşum dimi?"

" Peri kızı senin yanında halt etmiş."

" O kadar mı güzel olmuşum?"

" Düğünü yapmasak mı acaba?"

Şaşkın şaşkın sordu Sabiha." Neden ki?"

Sabihanın belliden tutup kendine doğru çekti Suskun. " Gelinlik içinde peri kızı ilk görüşleri olacak." Sabihanın yüzünde usul usul gezindi parmakları. Siyah gözler , mavi gözlere daldı." Gözlerine her daldığımda masal okuyorum." Sabihanın yanakları al al yanmaya başladığında dudaklarını yanaklara yaslayıp minik minik öpücükler eşliğinde öpe öpe dudaklarına geldi. Büyük iştahla dudakları talan ederken yırtmaçtan açılan bacakları kavradı. Kendine doğru Sabihayı bastırdığında dudakları arasına inleme sesleri karıştı.

" Suskun."

" Suskun ölsün sana."

Neşeyle güldü Sabiha.Bedenini Suskuna daha da bastırdı aşağıda bir çok insan onları bekler iken onlar sevişme derdi içindeydi." İnsanlar bizi bekliyorlar."

" Siktir et beklesinler."

Kınayıcı bakışını atmaya çalıştı Sabiha." Düğün bizim düğünümüz farkında mısın?"

En umursamaz bakışını attı Suskun." Gitsinler o zaman."

" Suskun!"

" Düğün bizim değil mi?"

" Evet."

" En mutlu günümüz değil mi?"

" Evet."

" Benim en mutlu olduğum yer burası." Sabihanın dudaklarına hırsla tekrar yapıştı. " Maddem mutluluğumuz için buradalar seni ve beni burada bırakarak çok mutlu olacağım."

Gülmeden edemedi Sabiha , Suskunun dudaklarına dudaklarını kendisi yasladı. Kucakta sağa sola doğru kıvrandıkça öpüşmeleri daha hızlı bir hale gelmeye başlamıştı. Kucağında bulunan bedende ağır ağır gezindi elleri Suskunun. Ön hazırlıktı düğün bittikten sonra film çekecekti hele şu canına okuyan gelinliği saniyesinde üzerinden çekip atacaktı.

Kapı çaldı." Sabiha." Dedi Alev.

Dudaklardan koptu Sabiha kalkmak için hamle yapıyordu ki Suskun tuttu." Devam et öpmeye"

" Ama ayıp olur."

" Sabiha benim ayıbımı bölürlerse ben bir ayıp yaparım onlara siktin sene unutamazlar." Sabihanın çenesinden kavrayıp tekrar dudaklarına yasladığında kapı bir kaç defa daha çalmıştı.

İçerden gelen öpüşme seslerini duyunca yanlış zamanda geldiğini fark etmişti Alev. Kapıdan uzaklaşıp koridorlardan geçen garsonu tutu." Yarım saat boyunca gelin ve damadın odasına kimseyi sokma." Adam başını salladı. " Bana dua et abim." Salana salana düğün salonuna tekrar geçti.

Yirmi dakika boyunca aralıksız öpüşen ve küçük bir kaçamak yapıp seviştikten sonra durmuşlardı sonunda Suskun ve Sabiha. Daha doğrusu Sabiha yüzünden durmak zorunda kalmıştı Suskun. Oysa daha beş altı tur daha atabilirdi. Suskuna göre bugün en mutlu günleriydi ama aşağıda onları bekleyen insanlar yüzünden en mutlu anına hançer vuruyorladı.

Sabiha topuklu ayakkabıları ayağına geçirdi. Garip garip baktı Suskun" Niye o kadar uzun giyiniyorsun o topukları?"

Dağılmış sağını solunu toparlamaya çalıştı Sabiha. Öpüşmekten ruju gitmişti resmen. Üzerine başına çeki düzen vermeye çalışır iken cevap verdi." Yanında kısa kalmamak için şuna baksana böyle bile kısa kalıyorum." Melül melül göz kırpıştırdı." Nasıl dans edeceğiz biz böyle?"

En makul cevabı verdi Suskun." Kucağıma alarak."

" Ayyy saçmalama lütpen o kadar insan içinde kucağına almak olmaz."

" Hay ben onlara." Sabiha koşar adımlarla yanından geçerken bellinden kavrayıp kucağına çekti." Sabiha düğünü siktir et kaçırıyım ben seni."

" Suskun!"

" Bari kucağıma alıyım."

" Suskun!"

" Onlar aşağıda eğlensin biz burada duralım."

" Suskun!"

" Tamam tamam ila görüneceğiz."

Sabiha tam Suskuna cilve yapmaya hazırlanıyordu ki kapı bir anda açılınca elli ayağı birbirine dolandı." Ayy basıldık!" Hızla Suskunun kucağından kalktı.

Rahmi albay ters ters baktı.

Suskun geriye yaslanıp rahat rahat cevap verdi." Biz basılmadık destursuz girenler var."

Rahmi albay hala ters ters bakıyordu." Ne halt yiyorsunuz siz?"

Sabiha endişe içinde cevap vermeye çalıştı." Valla bir şey yapmıyorduk baba. Düğün için son hazırlıkları yapıyorduk."

En büyük nefesi içine çekti Rahmi zira asla iyi değildi." Öyle mi kızım?" Suskunu gösterdi." Nasıl bir hazırlık ise göt herifin dudaklarında kırmızı ruj var." Ellerini havaya kaldırdı." Yüce rabbim görüyorsun cehhemde cayır cayır yanacak Allah'ın cezası kullun Suskun götü. En kısa sürede yanına al yada." Durdu." Ben gönderiyim senin yanına pis münafığı!"

Büyük bir of çekerek yerinden kalktı Suskun. Makyaj masası üzerinden mendil alıp sildi dudağına yayılan ruju. Yanda duran kırmızı ruju görünce Rahmi albaya attı." Sana yakışır Rahmi albay."

Atılan ruju havada tutup kükredi." Lan göt herif birde dalga geçiyor!" Ellini dertli başına attıp sağa sola doğru sallandı." Bunlar yüzünden diğer tarafı boylayacağım." Ruju Suskunun kafasına attı ama isabet etmemişti." Piçin oğlu!"

En kınayıcı bakışını attı Suskun." Torunun yanında sövme Rahmi albay. Erkek ise sorun yokta kız çocuğu ise duymasın bu laflarını." Sabihanın karnına ellini koyup hafifçe okşadı. Kocaman tebessüm edip Suskunun ellinin üzerine ellini koydu Sabiha. Hafif içi gide gide baktı Suskun. Rahmi albayı umursamadan Sabihanın saçlarına dudaklarını yaslayıp kocaman nefes eşliğinde." Sabiham."

İçi gide gide kafasını geriye atıp dolunay ışığında süzüldü kelebek." Suskunum."

"Eşi benzeri olmayan bir kadınsın."

Gülüşü daha da büyüdü Sabihanın." Eşsiz ve benzersiz kılıyorsun."

Ve anın içine dalan Rahmi albay." Aferin kızım dünyada eşi ve benzeri olmayan göt herifi kendine koca ettin." Aşağıda onları çağıran anonsun sesi gelince istemeye istemeye yaklaştı Rahmi albay. Ellinde tutuğu kırmızı kuşağı dualar eşliğinde üç defa bağlayıp bozduktan sonra bağlayıp sıkı bir düğüm attı." Allah seni mutlu etsin Sabiha kızım." Suskuna ters ters bakmaya çalıştı." Seninde Allah belanı versin."

Sabihanın ellini sıkı sıkıya kavradı Suskun. Çok güzel cevap verirdide gerek duymadı. Odadan beraber çıkıp bir bir önlerinde onlar için açılan kapılardan bir bir geçtiler. Düğün salonun büyük kapısına geldiklerinde büyük kapı açıldığında sıra sıra dizilmiş kara , hava , deniz subayları ellerinde ki kılıçları havaya kaldırıp üçgen şekline getirmişlerdi. Subayların tam arkasında duran yüzleri maskeler içinde duran kasırga timi asker selamına geçmişlerdi. Sabihanın içi içine sığmaz iken daha sıkı kavradı Suskunun ellini. Aynı anda adım attıkları anda tüm salon ayağa kalkmış büyük alkış tufanı kopuyordu. Kılıçların altından geçer iken başlarından üzerine çiçekler atılıyordu.

Salonun tam ortasında durduklarında tüm ışıklar sönüp üzerlerine beyaz ışık düşmüştü. Sabiha, Suskunun omzuna ellerini koyduğunda aynı anda bellinde iki büyük el durdu. Şarkı sözleri sardı salonun içini.

Ele avuca sığmazdı deli gönlüm

Bir zamanlar neredeydi, şimdi ner'de?

İster güneş ol yak beni, yağmurum ol ağlat beni

Aklım başka, duygularım başka yerde

İster güneş ol yak beni, yağmurum ol ağlat ben

Aklım başka, duygularım başka yerde

Bir deli rüzgâr savurdu beni böyle

Bu mutlu tutsak benim altın kafeste

İster güneş ol yak beni, yağmurum ol ağlat beni

Zincirleri yüreğimin artık sende

İster güneş ol yak beni, yağmurum ol ağlat beni

Zincirleri yüreğimin artık sende

Şarkı sözleri devam ederken topuklu ayakkabı olduğu halde zorlanıyordu Sabiha. Suskunda eğilmiş olmaktan sıkılmıştı Sabihanın bellinden kavradığı gibi yukarıya kaldırdı bedenini. Siyah gözler , mavi gözlerin içinde kayıp olup gitti. Sabiha ellerini Suskunun boynun arkasında birleştirip alnını alnına yasladı.

Tüm gözler üzerlerine durur iken kelebek ve karganın aşkını izlediler.

Karga ve kelebek sonsuza kadar birbirlerinde kaldılar.

Masalda ayrılan kelebek ve karga gerçek hayata sonsuza kadar beraber oldular.

Şarkı bittip ikinci dans şarkısı başlar iken Murat ve Denizde yanlarında yerlerini aldılar. Paytak adımlarla dans etmeye çalışır iken Deniz tam Murat ile arasına giren kocaman bir göbek vardı. Gözleri birbiri içine dalarken kan dökülmeden bu noktaya gelmiş olmakta mutlulardı.

Suskunun gözleri bir an olsun gökyüzünden ayrılmadı. Tüm gözler ikisi üzerinde duruyordu. Mite bulunan tüm kadınlar kıskanç gözlerle bakıyorlardı. Suskun Akkatı her kadın istemiş ama tek bir kadın alabilmişti. Beş yıl önce kalbinin kapısına zincirler bağlayan Suskun o zinciri tek bir kadına açmış tek bir kadını o kapıdan içeriye girmesine izin vermişti. Aşk denilen zımbırtının can yaktığını , nefesini kesip attığını düşünür iken bugün iki çift mavi göz ve yirmi yedi yaşında çocuk dediği kadın değiştirmişti. Aşk yaşamda vermişti nefeste.

Ne ara aşık olmuştu anlayamadı Suskun ama Sabihanın neyine aşık olduğunu anlamıştı. Çocuk yanına, yaraları üzerine kondurduğu öpücüklere , ruhu içinde saklı kalan duygulara ulaşmasına , sessizliğini sorgusuz sualsiz kabul etmesine aşık olmuştu. Fark buydu diğer kadınlardan Sabiha , Suskunun ruhuna ulaşmıştı. Elde etmek için maskeler takmamış kendisini olduğu gibi göstermişti. Sabiha eksik her bir noktasına sevgi tohumları ile doldurmuştu. Karganın içinde biriken ihaneti gökyüzünü sunarak bırakmasını sağlamıştı. Sabiha bunların bir tanesini bile bilememiş ama Suskun her gün minetar kalmıştı Sabihaya.

Sabiha dolunay ışığı içinde süzülür iken içinin bir tarafı buruktu. Annesi ve babasınında bu günlerini görmesini çok isterdi lakin kaderin çizdiği yolda anne ve babası yoktu. Hayat babası yerine bir ömür boyunca yanında olması için Suskunu göndermişti. İlk yaralandığı zamanlarda Sabiha bunun büyük bir talihsizlik olduğunu ve mesleğinden uzak düşmesine neden olmasını kara zamanlar olarak düşünür iken hayat hiç beklemediği anda Suskunu önüne getirmişti. Talihsizlik en büyük hediye olarak geri dönmüştü Sabihaya. Minnettardı Sabiha , Suskun gibi bir adamı hayatına girdiği için. Yıllardır okşanmayan kömür karası saçları şimdi sabahlara kadar okşanıyordu.

Hayatın en büyük talihsizliği onları yuva kurup , aile olma noktasına getirmişti. Suskun, Sabihayı hastaneden ilk alıp sakladığı zaman baya söver iken şimdi şükürler ediyordu. Sabiha ise Suskunun yanında bir ay boyunca kaldığında hiç konuşmamış olan Suskunun sınav olarak kendisine verildiğini düşünür iken şimdi sınav en büyük hayatı olmuştu.

Adeta büyülenmiş edasında baktı Suskun." Sabiham."

" Suskunum."

" Benim diyerek benimsediğim tek insansın."

Kalbi hoş oldu Sabihanın. Dışardan bakıldığında robot gibi duran adam yanında çok farklı bir detay olup çıkıyordu. Uzun uzun sevgi cümleleri değil tek bir kelime içine sıkıştırılmış olan sevgide insanı mutlu etmeye yetiyordu. Suskun kısa , öz konuşuyordu ama her bir kelimede Sabihanın kalbini tekrar tekrar fetihler ediyordu.

Suskunun yüzünü kavrayıp yaklaştı Sabiha." Dünya'nın en yakışıklı adamısın."

Hafifçe tebessüm edip inkar etme gereği duymadı Suskun." Katılıyorum."

Kıkırdadı Sabiha." Azıcık mütevazı olmaya ne dersin?"

" Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağım." Sabihanın yüzüne minik minik öpücükler kondurdu. " Bir yalanı düzelteli mi?"

" Neymiş o?"

" Dünya'nın yedi harikası diyorlar ya?" Minik minik öpücükler kondurmayada devam etti bir yandan da ." Senin yanında halt etmiş o harikalar."

Her öpüşünde Sabihanın çocuksu neşesi daha da arttı." Suskun yaaaa."

" Suskun senin uğruna yoluna feda olsun."

Dans şarkısı bitter iken derinlerden Ankara oyun havası nağmeleri sardı her bir yanı. O kadar düğünü olur iken Ankara oyun havası oynamaz ise içinde kalırdı Sabihanın. Pistin tozunu almak gerekiyordu. Mavi gözlerini en kocamanından açtı." Suskun Ankara oyun havası oynayalım lütpen."

" Sabiha ben pek oynayamam."

Daha da açıldı mavi gözler." Lütpen."

" Sabiha her defasında şunu yapmaktan vazgeç." Hala aynı bakıyordu mavi gözler." Asla olmaz." Kafasını başka noktaya çevirmeye çalıştı olmadı." Sabiha yapma şunu ." Sıkıntılı nefes verdi." Yemezler işe yaramaz bu sefer o mavi gözlerini açmak."

 

Beş dakika sonra....

 

Kollarını iki yana açmış önünde cilveli cilveli oynayan kıza en bıkkın bakışını attı Suskun. Her defasında şu duruma geldiği içinde kendine iyi bir sövmeyide ihmal etmedi. Resmen çocuk aklıyla iradesini sikip atıyordu. Ellinden geldiği kadar oyun havasını oynar iken Sabiha tam da Ankara kızı olmanın hakkını fazlasıyla veriyordu. Kıvrak kıvrak bellini kıvırtarak oynar iken bakan erkek varmı diye de ölüm bakışını kuşanmıştı Suskun. Bir tane bile bakan erkek gözü olursa düğünü kan gölüne döndürmekte hiç de geri kalmayacaktı.

Erik dalı gevrektir

Erik dalı gevrektir

Amanın basmaya gelmez

Haydi basmaya gelmez

Sabiha, Suskunun etrafında cileveler ata ata dönmeye başlayınca ellerini cebine atıp hafif bir tebessüm eşliğinde izlemek daha cazip gelmişti. Sabiha saçını bir sağa bir sola savura savura önünde eğildiğinde anlamıştı Suskun. Cebinden bir tomar para çıkartıp elli ile parayı kafasından aşağıya doğru saçtığında pistin ortasına çocuklar koşup düşen paraları toplama derdi içine düşmüştü.

Elin gızı naziktir

El gızı naziktir

Amanın küsmeye gelmez

Haydi küsmeye gelmez

Ayağında ki ayakkabıları kenara savurdu Sabiha. Ne kadar minoş , tatlı olsada o Angara kızıydı. Erik dalını ayakkabıları içinde rahat rahat oynayamazdı. Suskunun attığı az kıvırt bakışlarını umursamıyordu , umursayamıyordu.

Eller oynasın eller

Diller oynasın diller

Eller ne derse desinler

O dillerini yesinler

Ellerini kıvrak hareketlerle çevire çevire Suskunun önünde tekrar eğildiğinde sen varya sen bakışı buram buram okunuyordu Suskunun yüzünde. Cilveyle saçlarını savurarak kalktığında Sabiha, Suskunun çeketini tutup çıkartıp kenara savurdu. Elleri Suskunun vücudu üzerinde gezinir iken yavaş yavaş hareketlerle döner iken kıskanç bakan kadınlarada ben kaptım bakışını attıyordu.

Amanın oynasın eller

Diller gaynasın diller

Eller ne derse desinler

O dillerini yesinler

 

Erik dalı gevrektir

Erik dalı gevrektir

Amanın eğmeye gelmez

Haydi eğmeye gelmez

Elin gızı naziktir

 

Bizim oğlan naziktir

Amanın küsmeye gelmez

Haydi küsme, şimdi

Eller oynasın eller

Diller gaynasın diller

 

Eller ne derse desinler

O dillerini yesinler

Amanın oynasın eller

Diller gaynasın eller

Eller ne derse desinler

O dillerini yesinler

Suskun en sonunda bir şekilde kaçmanın yolunu buldu. Oyun oynamak asla ona göre değildi Deniz ve Murat'ın düğününde sadece horon oynamıştı onun dışında oynamak ona göre değildi. MİT'in en yukarıdan gelmiş kişilerini görünce yanlarına gidip ilgilendi.

Sabiha ise bir dakika olsun pistin üzerinden inmiyordu. Alev ellinde ki içki şişesini içe içe ortada yerini almıştı. Derya her zaman olduğu gibi çoşmuştu. Kazım, Poyrazın tepesine çıkmış kravatını başına bağlamış oyun havalarına kaptırmıştı kendini. Alparslan tüm yemekleri sömürme derdi içindeydi. Rahmi albay kenarda Allah'ım bana bunları neden verdi adlı yakınması eşliğinde kolonya sürüyordu bileklerine zira asla iyi değildi. Kızı gitmişti kızı. Çelik en köşelere saklanmış malum iki yanağına dertlenip içiyordu.

Deniz ortada ne kadar Sabihaya uyum sağlamaya çalışsada karnına giren ağrılar oynamasını engelliyordu. Murat'ın dibine sokulup başını en güvenli omuzlara koyup düğünü izlemeyi ve gelen misafirler ile tek tek ilgilenmeyi tercih etmişti.

Davular ardı ardına çalar iken gece sonuna kadar halaylar çekilmişti. Takılar takılmıştı bütün bekar kızların umudu çiçek atma töreni gerçekleşmiş ve Kazım kapmıştı çiçeği diz çökerek Poyraza vermeyi de ihmal etmemişti. Sıla bu duruma baya bozulmuş olsada Poyraz çiçeği Sılaya vererek gönlünü almıştı ve ardından bunu öğrenen Kazımın tribini yiyip bir kaç saatliğine ilişkilerine ara vermeye karar vermişlerdi.

Suskun Akkat sözünü tuttmuş en güzel şekilde gece gündüz uyumayıp bir hafta içinde düğünü ve diğer tüm istekleri yerine getirmişti. Sabihaya bir ev ile araba alıp üzerine yapmıştı. Deniz ve Murat'ın tam karşısında kalan boş daireyi satın almıştı. Sabihanın hem Denize yakın olmasını istemiş hemde görevi yada işi uzun süreceği zamanlarda Sabihaya göz kulak olacak kişilerin olmasını istemişti.

Peri kızına layık peri gibi düğün yapmıştı Suskun. Sabihanın bir isteğini dahi kırmamış ne istiyorsa en kalitelisini ve pahalısını almıştı. Beklemeyi sevmediği halde saatlerce kuaförün önünde Sabihayı beklemişti. Gelinlik içinde ilk gördüğünde kalbinde oluşan hafif sallantıyı hayatında ilk defa yaşamıştı Suskun. Gerçek bir peri kızı olmuştu gözünde Suskunun.

Gecenin sonunda artık dayanamadı Suskun, Sabihayı kucağına aldığı gibi düğün salonundan kaçırmış bulunmuştu gelini. Araba içinde giderlerken yapılması gereken son bir iş vardı. En sona saklamıştı bunu Suskun. Arabayı durduğunda etrafına bakındı Sabiha mezarlığın önünde durmuşlardı." Suskun buraya neden geldik? Eve gitmeyecek miyiz?"

Sabihanın kömür karası saçlarını geriye doğru nazikçe iteledi." Peri kızı gibi olmuş iken annen ve babanda görmeli bu halini." Arabanın kapısını açıp Sabihanın tarafına dolanıp kapısını açtı. Ellini uzattı" Gel bakalım prensesim."

Dudaklarını büzdü Sabiha. Uzatılan ellin içine ellini koyup arabadan indi. Yavaş adımlarla mezarların içinden geçerlerken Suskunun ellini sıkı sıkıya kavradı. Babasına sevdiği adamı gösterecekti içi içine sığmıyordu hem çok duygulu idi hemde heyecanlı. İki büyük mezarın önüne gelince bir kaç dakika konuşamadı Sabiha." Anne ve baba bakın size kimi getirdim." İki mezarın tam ortasında durdu Sabiha. Gelinliğini tutup neşe içinde babasına gösterdi." Nasıl olmuşum baba? Karanlık ama sen görürsün." Gözünden bir damla yaş süzülüp gitti." Anne hep seni gelinlikler içinde görmek isterdim derdin ya , evlendim ben bugün anne." Ellini karnına koyup okşadı." Torununuzda oldu biliyor musunuz? Galiba kız olacak öyle hissediyorum."

Bir kaç adım geride durup saygıyla ellerini önünde birleştirdi Suskun." Merak etmeyin emanetinize gözüm gibi bakacağım." Bir adım attıp Sabihanın yanında durdu." Melek ve peri gibi kız çocuğu yetiştirmişsiniz Taner..." Bir kaç saniye durdu Suskun." Ne demeliyim Sabiha?"

" Baba."

Kimsenin önünde kafasını eğmeyen Suskun kafasını hafifçe öne eğdi. Sabihanın, anne ve babasına saygısını bu şekilde gösterebildi. " Taner baba , siz kızınıza nasıl davranıp , büyütmüş iseniz emin olun bende o şekilde davranacağım." Sabiha neşe içinde Suskunun ayakkabılarının ucuna basıp kollarını boynuna dolamaya çalıştığında durdurdu." Dur kız anne ve babanın önünde oluyor mu hiç?"

Kocaman kahkaha attı Sabiha." Aaaa ne oldu Suskun? Dünya'nın en umursamaz adamı bir anda anne ve babamın önünde ciddi kesildin. O kadar insanın içinde çekip dudağı...."

Sabihanın ağzını can havliyle kapatı Suskun." Canım sevgilim o kadarda anlatmaya gerek yok." Normalde asla umurunda olmazdı ama söz konusu sevdiği kızın , anne ve babasıydı. Hayırsız damat konumuna düşmek asla istemezdi. Yandan bakış attı mezarlara." Konu ailen senin için değerli olan insanlar benim içinde değerlidir."

Küçük bir gülüş daha saçarken mezarların kenarına oturup toprağı okşadı Sabiha. Anne ve babası öldüğünde kaç gün mezarların başında beklediğini bilirdi. Korkardı gerçek dünyadan. Yanında hep anne ve babası vardı ama bir anda gidince boşluğa düşmüş , ne yapacağını , ne edeceğini bilmeyerek anne ve babasının toprağına sığınmıştı. " Suskun teşekkürler içimde bırakmadın hiç bir isteği. Nasıl yaptın bir hafta içinde bu kadar hazırlığı? Nasıl buldun parayı?"

Mezar taşının en uç köşesine saygıyla oturdu Suskun." Yıllardır kazandığım parayı kenara atmıştım."

" Neden? Cimri bir adamda değilsin."

" Parayı harcamaya değecek kişi yoktu ki. Kendimde öyle çok para harcayan bir adam olmadım hiç bir zaman." Karanlığın içinde dahi belli olan mavi gözlerin içine daldı." Şimdi sen varsın."

"Ne olmuş varsam?"

"Sana değer herşey. " Çekine çekine ellini kaldırıp kömür karası saçlara daldı parmakları." Tüm paramı , mal varlığımı , hayatımı , kalbimi sana harcamaya değer Sabiham." Sabihanın ellini tuttup avuç içine minik öpücük kondurdu. " Tüm dünya sana değer kadın."

Suskunun ellini kavrayıp oynamaya koyuldu. Anne ve babasına düğününü , çocuğunu , Suskun ile nasıl tanıştığını ve hayatında olan tüm gelişmeleri bıdı bıdı anlatı Sabiha. Suskun kömür karası saçlarla oynadı bir tutamını burnuna götürüp kokladı, öptü tekrar tekrar ve tekrar....

Suskun bir tutam saç tüm hayatının en güzel meşguliyeti oldu. Parmakları arasına sigara değil bir tutam saç yakıştı.

Sabiha anlatmaya devam ettikçe gözünden akan yaşlara engel olamıyordu. Dudaklarını büzüp kafasını öne eğdi. " Suskun biliyor musun? Aslında insanlar içinde ağlamayı sevmiyorum. Tüm gözler bana bakıyor ya garip hissediyorum kendimi."

Kollunu açtı Suskun." Gel göğsüme sığ yarim. O zaman tüm dünyadan saklarım seni." Açılan kolların arasına sığındı Sabiha. Bedenine sarılan kollar görünmesini engelledi. Korktuğunda , ağladığında , kötü hissettiğinde bir göğse sığarak tüm dünyadan saklandı Sabiha. Göğsüne sokulmuş kızı herkesten korudu Suskun. Ne görünmesini sağladı nede yalnız kalıp kimsesiz olduğunu hissettirdi. Usul usul saçları okşadı Suskun." Şşşş ağlama bir damla göz yaşına kıyamam." Dudaklarını saçlarına yaslayıp kokusunu içine çekti." Tüm dünyayı yerle yeksan ederimde bir damla göz yaşınla yerle yeksan olurum."

" Çok mu seviyorsun beni bu kadar?"

" Bazı kadınlar dünyaya sevilmek için gelir sen o kadınsın."

" Ama sadece senin tarafından."

Hafifçe tebessüm etti Suskun." Seni öyle bir severim ki başka sevgiye muhtaç bırakmam." Daha sıkı sarıldı bir yandan da yandan mezarlara bakıyordu. Kusura bakmayın bakışı vardı yüzünde. Ne kadar kimseyi siklemeyip sevdiği kadına nasıl davranmak istiyorsa öyle davranıyor olsada ailesi yanında yapamıyordu bunu.

" Suskun, anne ve babamın mezarlarına çicek ekilmiş kim ekmiş olabilir?"

" Ben ektim."

" Sen mi?"

" Ben."

Kafasını hafifçe kalırdı." Sen benden önce buraya mı geldin?"

Gelmişti. Sabiha ile düğün yapmadan önce kızlarının güvenli eller arasında olduğunu göstermek istemişti. Mezarların çiçeklerini kuruduğunu görünce anlamasa dahi bir iki çiçek alıp yapabildiği kadar ekmişti. " Merak ettim anne ve babanı. Senin gibi peri kızı dünyaya getiren insanlara saygı duymak gerekir. Saygı duyulası insanlar."

" Suskun yanağını uzatır mısın lütpen?"

" Olmaz."

" Niye yaaa?"

" Anne ve babanın yanında yapma bana şöyle şeyler."

Küçük bir kahkaha daha attı Sabiha. " Tamam arabaya gidelim öpmek istiyorum seni." Tek bir hamlede Suskunun kucağında buldu kendini. Başını boyun girintisine sakladıktan sonra ardı ardına nefesler çekti içine. Ağır , etkileyici kokusu vardı. Garipti ama Sabiha ağır kokularda sevmezdi ama sevmişti işte Suksunun kokusunu. Kokusu dahi ağırlığını belli ediyordu.

Arabaya geldiklerinde kucağından indirmeden sürücü koltuğuna kuruldu. Yanağına yaslanan dudaklar ile bir kaç saniye gözlerini kapatı Suskun. Bir öpücük ile bu kadar mayıştığınada inanamıyordu Suskun. Resmen tüm devreleri ile oynamıştı. Sabiha ardı ardına neşe içinde minik minik öpücükler kondurur iken arabayı çalıştırdı. Bir kollunu Sabihaya dolar iken elleri her zaman olduğu gibi kömür karası saçlara dalmıştı.

Sabiha başını omzuna yaslar iken gözlerini huzur içinde kapatı ama aklına gelen şey ile gözleri anında açıldı." Suskun."

" Buyur güzelim."

" Benim canım pilav çekti."

" Pilav?"

Ellini karnına koyup sevimli sevimli göz kırpıştırdı." Ben değilde bizimki istiyor olabilir."

Gözleri bir an Sabihanın karnına kaydı Suskunun." Benim karım aşermiş mi?" Onaylayan mırıltı çıkardı Sabiha. Direksiyonu kırıp yol değiştirdi Suskun. " İstesin be önüne dünyayı sermeyen şerefsiz."

" Suskun sence cinsiyeti ne olacak?"

" Kız çok isterim."

" Ayyy evet şöyle tatlı tatlı bir kız çocuğumuz olsa çok güzel olur."

" Senden çıkan çocuğun tatlı olamama şansı yok zaten." Elli Sabihanın karnını buldu nazik şekilde okşamaya çalıştı." Kız olursa artık çizgi film eksik olmaz evin içinde."

" Ayy ileride bizde kızımız olursa onun düğününü görür müyüz?"

Bir kaşı havalandı Suskunun." Af buyur ? Düğün derken? Benim kızımı sevecek kadar yürek sahibi biri olacak yetmeyecek kızımı benden isteyecek ha oda yetmeyecek düğün yapacak. Fazla hayal perest bir dingil her halde."

" Niye ki?"

" Benim kızımı kimse sevemez. Seveni de bir severim aklı hayali şaşar dingilin." Sanki o anı yaşamış gibi sinir tepesinden süzüldü." Sabiha o ilerdeki dangalagı evire çevire öyle bir severim ki adını unutur. Bak bak ite bak kızımı isteyecek benden. Götüne kurşunla adını yazarım. Birde düğün yapacakmış? Mezarın içinde kendi kendine yapar düğününü şerefini sikitiğim."

En kınayıcı bakışını attıp uyarı tonda çıktı sesi." Suskun!"

" Sabiha benim şimdiden kan beynime sıçrıyor bak." Hafifçe karnına doğru eğildi." Eğer kız isen benim akılı kızım erkeğin yüzüne bakmaz dimi babam? Sakın öyle bir hata yapıyım deme."

İstemsizce güldü Sabiha." Suskun ya inanamıyorum şimdiden çocuğumuza öğretiğin şeye bak."

" Öğretirim. Benim kızım kimseyi sevmez babasından ayrılmaz. Öyle bir hata yapmaz ama o diğer adı belli olmayan varlığını dünyadan söküp atacağım şerefsizin öz evladı kızıma aşık olup sevmek gibi bir hata yaparsa bende ona öyle bir hata yaparım ki ibrete alem olur." Şefkatle okşamaya devam etti." Sakın kızım ha! Babanın ellini kana bulamak istemezsin eminim ki. Yapmaz benim kızım öyle hatalar."

Gülüşü daha büyüdü Sabihanın." Kızının birini sevmesi hata mı?"

" Yanlış güzelim , kızım kimseyi sevmez. Diğer cibiletyiz hata yapar ise hayatının son hatası olur." Derin derin nefesler alıp sakin tutmaya çalıştı kendini." Sabiha bana bu konular ile gelme bir daha hatta mümkün ise kız çocuğumuz olursa da erkeğin e bile geçirme. Kızımın aklı ile oynama."

" Ne yapacasın turşusunu mu kuracaksın?"

" Evet."

Kınayarak baktı Sabiha." Ne kadar kıskançsın yaaaa."

İnkar etme gereği asla duymadı." Kıskanırım Sabiha. Bana ait olanı başkası ile paylaşacak halim yok. Ne tarla , yemek, oyuncak mı da kızımı ellin dingiliği ile paylaşıyım? Seni saymıyorum bile senin saçının tellini dahi kimseyle paylaşmam."

Suskunun göğsüne tekrar sokuldu Sabiha." İlerde ki kızım şanslı mı ? Şansız mı olacak pek anlayamadım."

" Şanslı. Kızımı öyle bir seveceğim ki başka bir sevgiye ihtiyacı kalmayacak."

" Bundan adım kadar eminim. Kaç insanın senin gibi babası var ki? Senin kızın olarak dünyaya gelmek ile on adım önde başlayacak." Elli karnında gezinir iken içini saran sımsıcak his ortaya çıktı. Hamile olduğunu öğrendiğinden beri vardı bu his ve güzel geliyordu Sabihaya. İçinde bir noktada başlayan yeni hissin anne iç güdüsü olduğunu düşünüyordu.

Suskun sessizliği içinde ilerde kızı olursa onun tabiri ile adı belli olmayan dingiliğin üzerinde yapacağı katliamları düşünüyordu. Rahmi albaya kızar iken şimdi Rahmi albaydan daha better olduğunu da fark etmişti. Rahmi albayın yaptıklarının yanında kendi düşünceleri üçüncü dünya savaşı kalıyordu.

Zaman akıp giderken arabayı durdurdu Suskun. Sabihanın bellinden kavrayıp arabadan indirdi. Önlerinde sıra sıra dizilmiş taburlar ve küçük masallar vardı. Seyyar arabasının arkasında yaşlı tontiş tontiş yanaklı , yaşlılıktan saçları dökülmüş adam gelen müşterilere pilav verme telaşına düşmüştü.

Sabihanın ellini kavrayıp arabaya yaklaştılar. Gelen müşteriye pilav veren satıcı gördüğü sima ile neşeyle karşıladı." Oooo Suskun sen mi geldin yav?"

Hafifçe tebessüm etti Suskun." Merhaba Mehmet abi nasılsın?"

" İyiyim yav nasıl olalım aynı düzen işte." Suskunun yanında bulunan gelinlik içinde duran kıza değdi gözleri." Len Suskun gelin mi kaçırdın?"

" Yok abi düğünümüz vardı bugün."

Sabiha, Suskunun ellinden sıyrılıp seyyar arabanın önüne gelip pilava baktı." Merhaba Mehmet amca, Sabiha ben Suskunun hanımıyım."

Ellini uzattı. Kocaman gülümseyerek uzatılan elli tutup sıktı Mehmet." Merhaba hanım kızım. Len Suskun sen evlenir miydin? Başına taş mı düştü?"

Ters ters baktı Suskun." Niye abi ben evlenemez miyim?"

Yeri göğü yıkan kahkahasını saldı Mehmet." Len senin yanında bir kadın görmek bile imkansız şimdi kalkmış evlendim diyorsun." İki çifti uzun uzun süzdü." Aferin len Suskun o kadar seneden sonra turnayı gözünden vurmuşsun. Maşallah süpenallah çok güzelmiş gelin kızımız."

Cevap vermedi Suskun. Sabiha pilava bakar iken dilini dudağında gezdirdi." Suskunu çok iyi tanıyorsunuz galiba."

Tabak alıp pilav doldurur iken cevap verdi Mehmet." Tanımaz olur muyum? Her akşam pilav yemeye gelirdi buraya. "

Yandan baktı Sabiha , Suskuna." Çocuğumun neden canının pilav çektiği belli oluyor. Babası gibi pilavı çok seviyor anlaşılan."

Gözleri fal taşı gibi açıldı Mehmet'in." Len çocukta mı var?"

" Evet." Dedi Sabiha.

" Takım bile kurdum abi." Dedi Suskun.

Mehmet'in gözleri daha da açıldı." Len oğlum yavaş gel bir gece içinde bu kadar şaşkınlığı kalbim dayanmaz." Pilavı Sabihaya uzattıp yeni bir tabak alıp doldurmaya başladı. " Kaç çocuk var?"

" Şaka yapıyor o daha bir tane çocuğumuz olacak inşallah." Diyerek durumu açıkladı Sabiha.

" Tamam ilerde olacak bir takım çocuk." Dedi Suskun.

Gözleri kocaman açıldı Sabihanın." Bir takım çocuk derken?"

Ellerini cebine atıp Sabihanın yüzüne eğildi." Senin gibi kızı bulmuş iken dünyaya güzel güzel çocuklar getirmez isem yüzüme tükürürler." Sabihanın gözleri daha da açıldı." On beş tane falan yaparsak yeter diye düşünüyorum."

" Ne yapacağız o kadar çocuğu?"

" Ülkenin gelişimi ve nufüsünü düşünmeliyiz diye düşünüyorum."

Kaşlarını çattı Sabiha." Ülkenin gelişimini sadece benim çocuklarım ile olacağını düşünmüyorum."

" Sabiha şöyle benim gibi on beş tane Suskun olsa ülke şaha kalkar." Mehmet sessiz şekilde ikisinin konuşmasını dinler iken tabağa tepeleme pilavını doldurup uzattı. Tabağı aldı Suskun." Borcum ne abi?"

" Ne borcu yav düğün hediyem olsun." Kenarda duran kutuyu gösterdi." Şuradan ayranda alın kendinize."

Eyvallah diyerek başını salladı Suskun. Kenarda duran kutudan iki büyük ayran alıp boş masaya geçtiler. Masada duran ketçabı alıp pilavın üzerine kalp şekli çizdi Sabiha aynı şekilde Suskunun tabağınada yaptı. Neşeyle Suskuna bakar iken Sabihanın özenle yaptığı kalbe kaşığını daldırıp kocama lokma alıp yemeye koyuldu." Ne yaptın Suskun ya."

Boş boş baktı Suskun." Ne yapmışım?"

" Bütün romantikliği bozdun." Bozulmuş kalbe dudaklarını büzerek baktı." Tüm kalbi bozdun."

Önce Sabihaya sonra kalpten esamesi kalmayan tabağa baktı." Ne yapacaktık ya? Bütün gece kalp bana ben kalbe mi bakacaktım?" Kocaman bir kaşık daha alıp ağzına tepti. Sabihanın melül melül baktığını görünce kalbin tam ortasından kocaman kaşık daldırıp aldı. Sabihaya uzatmadan öncede dumanı tepesinde tüten pilavı üflemeyi ihmal etmedi. " Benim gibi göt kafalı herife böyle romantik şeylerle gelme Sabiha."

Uzatılan kaşığı yedi Sabiha." Belli hiç anlamıyorsun romantizmden. Cani gibi özene bezene yaptığım kalbe kıydın." Suskunum uzattığı diğer kaşıktaki pilavı da büyük iştahla yedi ve diğerinide." Ayy ne güzelmiş."

" Sabiha, çocuğum o kadar canı pilav çekmiş iken romantizm yapacağız diye çocuğumu bekletemeye hiç gerek yok." Bir kaşık daha alıp üfleyerek uzattı.

Verilen yeni kaşığıda büyük iştahla yedi. " Buraya hep gelir miydin?"

"Hep."

" Bu kadar çok mu seviyorsun pilavı?"

" Valla her akşam pilav yeme şansım olsa yerim."

Dudaklarını dişleyip altan altan baktı Sabiha." Ben pilav yapmayı beceremiyorum."

" Bak bu olmadı be Sabiham." Sabihanın yüzünün düştüğünü görünce yanağından kocaman makas aldı." Dert etme güzelim, Mehmet abi ne güne duruyor. " Tüm tabağı Sabihaya yedirdikten sonra kendi tabağını bir dakika içinde bal dök yaptı." İster misin bir tabak daha?"

" Yok yetti bana." Suskun bir tabak daha alıp bir dakika içinde onuda bitirdi. Ardı ardına on dakika içinde on tabak bittirdiğini görünce gözleri kocaman açıldı Sabihanın." Çocuğumuz değilde sen aşermiş gibisin."

" Seviyorum."

" Bir ordu adamın yiyeceği pilavı on dakika içinde yedin. Mehmet amca düğün hediyesi olarak verdiğine pişman olmuştur."

En umursamaz haliyle cevap verdi Suskun." Vermeseymiş."

Kafasını iki yana salladı Sabiha." Gerçekten inanılmaz bir adamsın." Suskun tam ağzını açacaken Sabiha konuşmaya devam etti." Katılıyorsun anladım."

Kocaman gülümsedi." Hadi kalkalım artık hava soğuk oldu üşüme." Sabiha yerinden kalkar iken cebinden para çıkartıp tabağın altına sıkıştırdı. Yerinden kalkıp Sabihayı kucağına alıp arabaya yöneldi.

" Ayy dur sen hep kucağına mı alacaksın beni böyle?"

Bir kaşı havalandı Suskunun." Ne o? Önceden kucağıma gelmek için kırk takla atardın şimdi sen söylemeden alıyorum."

" Ama ben insanlar için de yapmıyordum."

" Kucağıma oturmaya alıştırmadan önce düşünmeliydin bunu." Arabanın sürücü kapısını açıp Sabihayı indirmeden bindi. Bacaklarını iki yana açıp en rahat konumda oturmasını sağladı." Ben bir şeye alışır isem onu bırakmam Sabiha."

" Alıştın mı bana?"

" Fazlasıyla."

Kıkırdadı Sabiha. Başını Suskunun omzuna koyup gözlerini yumdu. Düğünde çok yorulmuştu. Saçları arasına giren parmaklar ile uykunun içine daha çok çekildi. Sabiha, Suskunun kucağında uyur iken hem arabayı sürdü hemde kömür karası saçlarla oynadı Suskun.

Bir saatlik yolculuk sonunda yeni evlerinin önüne gelince yavaşça Sabihayı tutup indirdi. Apartmanın kapısını açıp üç kat yukarıya çıktıktan sonra yeni evlerinin kapısını açıp içeriye girdi Suskun. Ayakkabılarını kenara savurup koridorun sonundaki yatak odasına geçip yatağa yatırdı Sabihayı. Uyandırmamaya dikkat ederek gelinliği çıkartıp kenara koydu. Yatağı açıp Sabihayı yatırır iken odanın tam köşesinde duran Sıtkıyı görünce bir gözü seğirdi.

Hızlı adımlarla Sıtkıyı tuttu." Bir iskelet ile aldatıldığıma inanamıyorum." Sıtkı her zaman ki hali içinde gülüyordu." Piçe bak hep gülüyor." Sıtkıyı odanın dışına adeta savurdu. Kıyafetlerini hızla üzerinden çıkartıp yatakta Sabihanın yanını aldı. Nazikçe bellinden kavrayıp kendine doğru çekti. Sabiha başını boyun girintisine saklayıp bacağını bacağının üzerine attı. Gözlerini kapatıp uyumak istedi Suskun. Olmuyordu." Belanı sikiyim Suskun." Parmakları kömür karası saçlara daldı." Saç lan işte ne diye uykusuz kalıyorsun ki?" Bir tutamını parmağına dolayıp burnuna götürüp kokladı, öptü tekrar tekrar ve tekrar... " Senin belanı büyük siktiler Suskun." Boşta kalan elli Sabihanın karnına yasladı. Arabada Sabiha ile yaptığı konuşma aklına gelince mırıldandı." Eğer kız isen sakın erkek arkadaş yapma kızım. Mümkün ise erkek cinsinin ne olduğunu da bilme. Ellin dingiline kızımı verecek göz var mı lan benden?" Uykunun içinde homurdandı Sabiha." Uykuda bile uyarıyor." Homurdandı Sabiha." Tamam tamam demedim ama hele o dingil bir sevsin kızımı o zaman sövmek yerine direkt icraata geçeceğim."

Sabiha biraz daha sokuldu. Kömür karası saçlarla uğraşmaya devam etti. Her gece olduğu gibi uykusuz kaldı Suskun bir tutam saça. Bir hafta boyunca düğün hazırlıkları için doğru düzgün uyuyamamış iken bu gece kendi isteğiyle uykusuz kalıyordu. Ömrünün sonuna kadar da çok uykusuz kalacaktı.

İstediği her şeyi elde eden Suskun Akkat bir tutam saça ömrü boyunca muhtaç kalmıştı.

Her erkeği yerle yeksan eden bir kadın olmuştur. Suskun Akkat yerle yeksan olmuştu.

*******

Ellim karnımda ekrandan evladıma bakıyordum. İçimi saran huzursuzluk duygusu ağır basıyordu. Kontrole gelmiştim yine ama bu sefer Murat yoktu. Göreve gitmişti yine. Her hafta kocam görevden göreve koşarken ben ise dağ kadar dosyalarla uğraşmak zorunda kalıyordum.

Doktor aleti kenara bırakıp sıkıntılı nefes verdi. İçimi saran huzursuzluk daha da büyüdü. Korka korka sordum." Ne oldu doktor hanım?"

Kafasını öne eğdi söylemek ve söylememek arasında gidip geliyordu." Deniz hanım bakın bu çocuğu çok istediğinizi biliyorum ama..."

Ellimi kalbime attım." Ne ama?"

Gözleri bana döndüğünde umutsuz bakıyordu." Erken doğum riskiniz çok fazla. Birde rahim bölgesinde ki hasar da beni çok endişelendiriyor. Karnınızın içinde tam kapanmayan yara üzerine çocuğun çok hareketli olması yaraya çok fazla şekilde baskı yapıyor . Allah korusun mazalah kanama riski oluşturabilir ve..."

Gözlerimi kapatıp zorlu nefesler aldım." Ve?"

" Doğum esnasında yada gündelik hayatınızda yara biraz daha zorlar ise kanama riski ile karşı karşıyayız. Rahimde oluşan hasar , yara , erken doğum riski hepsi bir arada olunca çocuğunuzu kayıp edebilirsiniz belki sizi bile doğum esnasında kayıp edebiliriz."

Gözlerimi açamadım. Yanağıma doğru bir damla süzüldü. Ellimi kalbime daha da bastırdım. Geçmişin zincirleri kopup gitmiş olduğu halde bıraktığı hasarlar kanamaya devam ediyordu. Bu hayata en çok anne olup çocuklarıma sahip çıkmak isterken hayat hep önüme onları kayıp etmekle karşı karşıya getiriyordu. Bir defa daha çocuğumu kayıp edersem yaşasam dahi asla toparlanamazdım. Bir kez daha aynı acıyı ne yüreğim kaldırır nede bedenim.

Üçüncü şans ve son şans.

Doktorun sesi boğuk boğuk geldi kullaklarıma." Deniz hanım kanama riski %90 çok riskli birde üzerine erken doğum riskiniz. Sizi kayıp etme riskimiz %70 neredeyse. Çocuğunuz yaşasa dahi sizi kayıp etme olasılığımız çok fazla."

Dudaklarımı zor araladım. Sormak istemesemde cevabını almak istemesemde sordum. " Ne yapacağız o zaman?"

Doktorun derin bir nefes aldığını duydum. Söylemek onun içinde zordu çocuğumu ne kadar doğurmak istediğimi benim kadar oda biliyordu. Hastane sevmesem bile koşa koşa oğlumun kontrolerine geldiğimi. Her gün istisnasız arayıp hamilelik hakkında bilgi alıp en ufacık ters durumda aradığımı. Evladımı kucağıma almak istediğimi çok iyi biliyordu. Hatta Derin ve Dumanıda biliyordu. Anlatmak zorunda kalmıştım. " Deniz hanım çocuğu aldırmak. Riskler çok fazla çocuğu yaşatsak sizi kayıp edebiliriz. Sizi yaşatsak çocuğu." Acıyla yutkundu." Bir diğer ihtimal ise ikinizi aynı anda kayıp etmek. Böyle bir durumda ameliyat ile alabiliriz çocuğu. Canınız yanmadan halletmiş olur..."

Ellimi kaldırıp susturdum. Nefes almak çok zordu. Yerimden zor kalkıp kollarımı karnıma sardım sanki biri çekip karnımdan alacak sanıyordum. Kollarımı sardığım noktaya ağırlığını verdi oğlum. Yapma anne der gibi. Bırakma der gibi. Sıkı sıkıya sarmalar iken omuzlarım sarsıldı. Dişlerimi dudağıma geçirip ağlamamı durdurmaya çalıştım ama çok zordu. Yine evladım söz konusu idi ve ben yine güçsüzdüm.

Ağrılar umrumda değildi. Her gece ağrılardan döne döne uyusam da bir anda giren ağrı ile iki büklüm olsamda hatta berbat dahi olsa ilaçlar içsemde değerdi evladım için. Ama neden ben hep evlatlarım ile sınanıyorum? Neden geçmiş bir köşeden bıraktığı izleri kanatmaya devam ediyor. Ben geçmişi bırakmış olsam bile geçmiş beni bırakmıyordu.

Omzuma ellini koydu doktor hanım." Bakın biraz düşünün. Hemen karar vermenize gerek yok iki üç gün kendinize müsade edin. Kocanız ile bir istişare yapın sonra cevabınıza göre yola devam ederiz."

Düşünme gereği duymadım." Her ne olursa olsun o doğum olacak doktor hanım. Beni değil çocuğumu yaşatmak için elinizden geleni yapacaksınız. Ha ikimizinde ölmesi ise evladım ölürse ben zaten ölmüş olacağım hiç olmazsa beraber gerekirse ölürüz ama o doğum ne olursa olsun olacak."

Doktor anlayışlı olmaya çalıştı." Bakın Deniz hanım ikinizi yaşatma ihtimali çok düşük. Doğum esnasında ağrılarınız çok fazla olacak normal doğum sancısı dahi zorken sizin ki çok daha zor olacak bunun yanı sıra kanamayı söylemiyorum bile." Masadan bir peçete uzattı titreyen ellerimle zor aldım peçeteyi." İyi düşünün Deniz hanım , Murat beyinde düşüncelerini alıp o şekilde karar verin. Kararınızı bekliyor olacağım."

Başımı salladım başka yapılacak haltım vardı sanki. Yerimden zorla kalkıp eşyalarımı aldım. Kısa bir baş selamı verip odadan çıktım. Ayaklarım gitmiyordu sanki oğlum bile halimi anlamış olacaki durulmuştu. Her adımda yüreğim daha da yandı. Her adım beynimde yankılar bıraktı. Tüm sesler birbirine karışıyordu sanki. Gözümün önünde ki her detay bulanıklığa bürünüyordu.

Ne ara hastaneden çıkıp arabama bindim bilmiyordum. Arabayı sürer iken nefesim kesiliyordu camı zorlukla açıp nefes almaya çalıştım. Nereye gititğimi asla bilmiyordum. Ne tarafa ellimi atacağım bilmiyorum. Yüreğimde yanan ateşe ne iyi gelecek bilmiyorum. Hiç bir bok bilmiyorum.

Gözlerimden akan yaşları silmeye çalıştıkça yenisi ekleniyordu. Yüreğime batan sözler cam kırığına eş değer geliyordu. Ateş inceden inceye sarıyor bedenimi. Saç diplerimden parmak uçlarıma kadar acıya bulanıyordum. Ellerim titriyordu arabayı sürmek çok zordu. Arkamdan gelen korna sesleri. Beynimin içinde yayılan yankılar.

Arabayı durdurduğumda Derin ve Dumanın mezarına gelmiştim. Kapımı zorlukla açıp indim. Adım atmak dahi zordu. İki mezarın yanına gelince ortaya çöktüm. Dudaklarımı birbirine bastırdım." Ben geldim."

Sessizlik.

Canımı yakıyor bu sessizlik. Neden neşeli kahkahalarını duyamıyorum? Neden ben hep evlatlarım ile sınanıyorum? Anne olmaya hakkım yok mu benim? İyi bir anne olamıyor muyum? Olamıyorum demeki. Evlatlarıma dahi sahip çıkamıyordum. Karnımda dahi evladım ölüm tehlikesi içerisinde. Daha karnımda bile koruyamayan kadından anne mi olur?

Benim kaderim bumu acaba? Anne olmamak. Ellerim karnımda gezindi." Bakın size kardeşinizi getirdim. Kardeşinizin erken doğum riski varmış hata ölme." Alayla güldüm." Kadın karşıma geçmiş çocuğunu alalım diyor ne kadar kolay dimi bunu demek?" Burnumdan soludum." Alalım. Bir kelime bu kadar kolay. Ben daha sizin acınızı atlatamadım şimdi gelmiş bir acı daha bırakacağız sana kararın ne diyor." Göz yaşlarım ardı ardına aktı. Omuzlarım sarsıldı. " Ben anne olmak istiyorum. Ölmekte istemiyorum sadece anne olmak istiyorum. Çok mu ? Anne."

Sırtımı mezar taşına verirken göz yaşlarım şiddetlendi. Ellerimi havaya zorlukla kaldırdım." Allah'ım alma onu benden alma artık rabbim. Hiç bir zaman sana isyan etmedim ama yeter dünyada o kadar kadın anne oluyor bana niye çok görüyorsun? Bende anne oluyum. Deniz kuluna bir anne olmayı çok görme artık ne olur. Yapma bana bunu. Ben o kadar kötü bir insan mıyım da hep evlatlarım ile sınıyorsun? Ne olur başka konudan sına ama evlat acısından sınama. Dayanamaz Deniz kullun dayanamaz. Yapma Allah'ım..." Ellerim iki yana düştü. Ağlamaktan gözümün önünü göremiyordum artık. Göz yaşlarım sel olup aktı.

Kollarımı karnıma sarıp feryat etmeden duramadım." Sende gitme annem gitme... Son şansımsın. Sen ölürsen bende öleceğim. Gitme annem sende abin ve ablan gibi gitme... Baban yaşamam için o kadar mücadele ettikten sonra yerle yeksan etme beni. Baban gibi güçlü olup yaşamak ve yaşatmak için mücadele et lütfen yalvarıyorum lütfen. Anne olmak çok istiyorum ben..."

Anne olmak istiyorum...

Kollarım karnıma sarılı şekilde kaldım. İki kuşun süzülerek tam karşımda mezara kondular. Üzgün bakıyolardı. Annelerini hep güçsüz görüyorlardı ne yapabilirim ki? Konu onlar olunca güçszü oluyorum aynı şekilde onlar içinde güçlü oluyorum. Bu zamana kadar hayatta kaldıysam onlar içindi. En büyük gücüm ve güçsüzlüğüm aynı kişilerdi.

Bu hayatın bana verdiği en güzel detayı çocuklarımdı. En büyük acıda yine onlardı. Bir şey hem güzel olup hem de acı verir mi? Veriyormuş. Hayat iki duyguyu aynı anda veriyormuş insanoğluna.

Kuşlara zor bakarken ellimin tersiyle göz yaşlarımı silmeye çalıştım." Çocuklarım biliyorum sizinde anneye ihtiyacınız var ama biraz daha yaşıyım olmaz mı? Siz Allah'a yakınsınız almasın kardeşinizi benden. Söyleyin almasın. Meleksiniz size kıyamaz. Kardeşiniz yaşasın şu dünyada anne olma duygusunu doya doya yaşıyım ne olur."

Ardı ardına ötüp durdular.

Bedenimi zorlukla topraklara çevirdim. Bir parça toprak ama değerli altında bana ait iki can yatıyordu. Bir anne , evlatlarını toprağa emanet etmişti. Toprak en altına saklayıp üzerini okşamayı bıraktı.

Titreyen dudaklarımı zorla hareket ettirerek aklıma gelen şarkıyı mırıldandım.

Hazin esen seher yeli

Al yanına götür beni

Kurban olam karlı dağlar

Verin benim sevdiğimi

 

Sen küçüksün ölemezsin

Kefen bile giyemezsin

Kara toprak aldı seni

İstesen de dönemezsin

 

Yüce dağlar dizi dizi

Viran ettin hanemizi

Kime diyek derdimizi

Verin bana yiğidimi

 

Sen küçüksün ölemezsin

Kefen bile giyemezsin

Kara toprak aldı seni

İstesen de dönemezsin

Her bir sözü yüreğimden kopup feryatlar uyandırdı. İki evladım toprağın altında diğeri karnımda. Doktor toprağa karışma ihtimali var diyordu. Derin ve Dumanı hiç olmazsa kucağıma almıştım ama şimdi kucağına bile almadan rahminden çekip alacağız. Toprağa karışıp gidecek, toprak seveceksin diyorlardı. Kolay değildi bu kadar kolay olamaz bir kelime.

Kelimeler bu kadar can yakıcı olmamalı. Benim canım Derini diri diri gömerlerken bir bu kadar yanmıştı şimdi tekrar yanıyordu. Ellimi karnıma sararken ağırlığını hissetim çok hareket etmiyordu artık. Yakmak istemiyordu canımı. Ağrı yapmak istemiyordu. Yaşamak istiyordu. Annende çok istiyor yavrum. Ne ölmek istiyorum nede seni kayıp etmek. Annen seni çok istiyor.

Telefonumu çıkartım Murat göreve gideli neredeyse üç gün olmuştu. Ya Murat? Nasıl diyecektim ona? Ne tepki verecekti? Benim kadar oda baba olmak istiyordu. İçi içine sığmıyordu işten koşa koşa gelip evladımız ile konuşuyordu. Canım bir şey çektimi yana yakıla arıyordu . Murat baba olmak çok istiyordu. Gelecek planları kuruyor şimdiden oğlumuz ile yapacaklarını anlatıyordu.

Hayallerimiz vardı ikimizinde. Çok büyük hayaller. Hayaler gerçek olmayı hak eder. Olmayacaksa hayal olmasının ne anlamı var ki? Hiç. Hayal kurup gerçek olduğunu görmedikten sonra ne diye hayal kurar ki insan? Gerçek olmalı hayaler artık olmalıydı.

Son şans son...

 

********

Evin içinde bir sağa yürüdüm bir sola. Gözlerim sürekli saate beynim ardı ardına düşünceleri sıralıyordu zihnimde. Hangisini ellime atsam boşluk çıkmaz. Ne yapmalı? Ne tarafa gitmeli? Nasıl söylemeli? Çok zordu. Murat'a geçmişimi anlatığım zaman dahi bu kadar zorlanmamıştı. Çünkü orada konu bendim sadece ama şimdi ortaktı ve onun canını da yakacak bir konuydu.

Sağa sola bir kez daha yürürken kapı çaldı. Yavaş adımlarla gitmek istedim hata hiç açmamak. İşten ve görevden döndükten sonra koşa koşa kapıyı açıp kolları arasına atlarken ilk defa açmamak istedim. İstemeye istemeye kapının yanına gelmiştim. Kenarda duran aynadan yansımama bakıp saçıma başıma , yüzüme düzen getirmeye çalıştım. Derin bir nefes alıp açmak durumunda kaldım. Açarken dahi yavaş oluyordum. Ne kadar geç o kadar iyiydi.

Açılmıştı kapı ama askeri üniforması içinde saçı başı dağılmış , uykusuzluktan gözlerinin içi kan çanağına dönmüş haldeydi. Asker eşi olmanın en zor yanı buydu ya. Ne zorluklar çektiğini biliyordum. Her göreve gidişinde ellim yüreğimde beklemek zordu. Beklemek daha zor olurmuş. Gitmek değil beklemek. Döner mi dönmez mi diye yüreğin sıkışa sıkışa. Kalbine giren en ufacık sızıda acaba canına zarar mı geldi diye korkmak. Her görev dönüşünde bedeninde gördüğüm çizikler, yaralar. Bende de vardı aynı çizikler, yaralar ama insanın sevdiğinde görmesi daha da canını yakıyordu onun canı bir yandı ise benim canım on yanıyordu.

İlk işim sağına soluna bakmak oldu. Çok şükürki yarası yoktu. Her gün saatlerce dua ediyordum canına zarar gelmesin diye. Ölümün pençesinde hep ben olmuştum şimdi ise masa başı işler yaptığım için ölümle yüz göz olmuyordum ama Murat oluyordu. Her askeriyeden gelen telefonda yüreğim sıkışıyordu. Murat'ın göreve gittiği bölgeyle ilgili bir haber çıktığında ellim kalbimde izliyordum. Asker olmak zor değilmiş beklemek zormuş. Asker ailesi olmak zormuş. Her sabah ölecek mi ? Ölmeyecek mi ? Diye diye işe göndermek zormuş. Güle eğlene hazırlayamıyordun çünkü normal bir işe değil ölüme , vatanı korumaya yoluyordun. Zordu işte beklemek. Muratsız olacağını düşünmek zordu.

Kaç al bayrak içinde şehit verdim. Bir al bayraklar içinde Murat'ı vermek zor gelir. Yanan yüreğim ateşi kaldıramaz. Bir parça toprağı okşamaya ellim gitmez. Düşünmek dahi yüreğimi yakıp yıkarken gerçek olması depremler bırakır. Çok bağlandım ben Murat'a. Kokusu olmadan uyuyamayacak kadar. Sesini özlemekten geberecek kadar. Nefesini hissetmeyecek kadar. Saçlarını okşamadan yapamayacak kadar. Çok bağlandım.

Göreve gittiği zamanlar tişörtünü giyinip yatıyordum. O fark etmeden ses kaydına aldığım sesini dinleyerek. Yastığa düşen bir telini kıyıp atamayarak. Meğer ben git gide Murat'a karşı aşkım daha da büyümüş eskiden görevlere gittiği zaman bu kadar olmazdım ama şimdi içimden taşıp gidiyordu aşkıda , sevdasıda. Her bir zerrem muhtaçtı Murat'a. Muhtacım ben Murat'a.

Aşk denilen ilet bir o kadar güzel iken bir o kadarda korkutucuydu. İnsan nefes almak için başka insana muhtaç olur mu? Muhtaçtım işte. Murat'ın nefesi benim nefesimdi. Canı var olduğu sürece var oluyordum. Asırlardır anlatılır ya ruh ikizin diye. Bir ruh yarımdır diğer parçasını bulana kadar. Ben Murat'a tamam olmuştum. Ruhu gider ise ruhum giderdi. Kalbin sevmesi önemliydi lakin ruh? İşte önemli olan ruhuna iyi gelen insanı bulabilmek, sevebilmek.

Her bir zeresine özlemle bakarken kollarımı iki yana açtım. Kokusuna, kollarına, güvenine, huzurunu özlemiştim. Şu lanet ev o olmayınca buz kesiyordu. Tüm kombileri açıyım en yüksek dereceye getiriyim Murat yok ise buzdu evin içi. Sıcak yapan , sıcak olmasını sağlayan oydu. Her insanın evi vardır da her insanın yuvası olmaz.

Kahveleri içinde taşan özlemi gördüm. Kollarını bellime dolayıp kaldırdı yerden. İçeriye girdiği anda kapıyı ayağıyla kapatıp kafasını boynuma sakladı." Çok pis özledim." Usul usul, ağır ağır kokumu içine çekti , öpücükler kondurdu. " Oh geberdim lan özleminden. Günlerce özleminden resmine bakmaktan geberdim. Kokunu almadan geçen her bir saniyem hiç olup gitti."

Kollarım sıkı sıkıya boynuna dolanırken aynı şekilde kokusunu içime çektim. " Çok çok çok özledim. Çok bile az kalır özlemimin yanında." Parmaklarım saçları arasına daldı. Okşadım. Hasret kalmıştı parmaklarım saçlarına. Nazlı nazlı çıktı sesim." Muraaaat."

" Emret huzurum."

Kafamı boynumdan çektiğimde aynı şekilde kafasını çekti. Yüzünü kavradım." Çok nefesiz kaldım." Hafifçe tebessüm etti. Dudaklarım dudaklarını sarmaladı. Nefes aldım. Kalbim nefesiz kalmışta yeni nefes alıyormuşcasına hızlandı. Damarlarımda gezinen oksijeni hissetim adeta. Ruhu ruhuma ulaşıp sıkı sıkya tutundu. Benimle beraber koltuğa yürüyüp oturduğunda dahi kopmadık birbirimizden. Kana kana, doya doya, seve seve vakit geçirdik dudaklarımız. Hasret kalmışlardı.

Üzerimde ki tişörtün uçlarını tutuğunda kısa bir an ayrıldık birbirimizden. Hızla tişörtü üzerimden çıkartıp kenara savurdu. Danteli sütyenim ile kalınca gülüşü daha da büyüdü. Dantel aşkının hala sonu gelmemişti." En sevdiğim." Yüzümü kavradı." Çok pis özledim Deniz çok pis." Dudaklarımı ateş gibi sarmaladı. Elleri karnımda ağır ağır hareketle gezindi. Evladımızıda çok özlemişti. Evladım da babasını içimde atığı ciritler , tam babasının ellini koyduğu noktaya ağırlığını verdi.

Dakikalar dakikalarca hasret giderdik. Ne geri durdum ne geri durdu. Özlem deva boyutaydı. Kısa da olsa görevi birbirimize bu kadar alıştıktan sonra bir güncük ayrılık dahi asırlara denk geliyordu ikimiz içinde. Ve içimde ki can babasına çok düşkündü. Ellinden gelse baba baba diye bağıracak içimde. Erkek çocuğu nasıl olurda babasına bu kadar düşkün olur? Oluyormuş demeki. Sırf bu yüzden bile yaşamalısın oğlum. Dünyada seni bekleyen baban var. Seninle kurduğu hayaller var. Yaşa yavrum yaşa.

Dudaklarımız nefesimiz yetmeyince koptu. Yüzümün her zeresine usul usul öpücükler kondurdu. Her öpüşünde içine derin derin nefesler çekti. Kokumu içine hapis etmek isteyecek kadar derin nefesler. Öptü öptü ve büyük aşkla öptü.

Sıra bana geldi her zeresinde gezindi dudaklarım. Her zeresinde uzun uzun kaldı. Teninin tadını bilse. Tenin tadı mı olur demeyin oluyor. İnsanın sevdiği olunca teninin dahi tadı oluyor. Yada bana öyle geliyor bilemiyorum artık ama dudaklarım baya seviyordu öpmeyi. Tenine yoksa bu kadar arszı olmasının başka açıklaması olamaz.

Alnımı alnına yaslayıp kahverengi olan ama içinde denizler ve okyanuslar barındıran gözlerine daldım. Elli hala karnımdaydı." Evlat baba seni de çok pis özledi. Ne yaptın yokluğumda? Annenin canını çok yakmadın inşallah. Çok yakma be oğlum annenin canını. Annenin canı yanınca benim canım bin kat daha beter yanıyor. Beyefendi ol anneni üzme , ağrı yapma. Annen benim için çok kıymetli. " Hafif bir tekme geldi." Ha böyle. Yavaş ve yakmayacak şekilde." Yüzünde ki baba şefkati gülümsemesi peyda oluverirken göz bebekleri bana döndüğü anda yoğun hale geldi." Ne oldu anlat bakalım."

İki kaşım şaşkınlıkla havalandı." Bir şey olduğunu nereden anladın?"

En içlisinden nefes verdi." Ben senin her zerreni ezbere bilirim Deniz. Alıp verdiğin nefesten dahi sorun olup olmadığını anlarım." İki elliyle yüzümü kavradı." Anlat bakalım anlaşılan sorun çok büyük." Beni bu kadar iyi tanıyor olması inanılmazdı. Anlamasın diye en iyi rolüme girmiştim." Role girmeyi bırak bana anlat. Role girdiğini de anlıyorum." Çüş artık role girdiğimi dahi anlıyordu. " Denizim hadi huzurum. Sakin ve usul usul anlat sornumuz ne? Kontrolde sıkıntı mı çıktı?"

Zorlu nefesler almaya çalıştım. Yalan söylemek istesemde anlıyordu. Yalan söyleyemem ama acı çeken yüzünü de görmek istemiyordum. Kafamı öne eğdim gözleri içine bakarak anlatacak cesaretim yoktu. Sessim kısık çıktı." Doktor dedi ki erken doğum riski varmış. Bu durum zora sokacakmış birde içerde tam kapanmayan yaraya çok fazla hareket ettiği için baskı uyguluyormuş...." Genzime dolan sızı , boğazıma batan cam parçaları konuşmamı zorlaştırıyordu. Devam etmek çok zordu. Denedim yinede." Kanama riski oluşturabilirmiş ve rahmimde olan hasar riske neden oluyormuş. Doğum esnasında kanamam olma ihtimali %90..."

Kocaman yutkundu. Çenemi tutup gözlerine kenetledi gözlerimi." Ne demek bu?"

Kafamı öne eğmek istedim izin vermedi. " Kanamayı durdurmaz iseler üç ihtimal varmış."

Göz bebekleri titredi. Konuşmaya çalıştı ama zorlanıyordu." Neymiş o ihtimaller?"

" Kanama riski çok fazla olduğu için çocuğu ameliyat ile alalım diyorlar." Göz yaşlarıma engel olamadım. Murat'ın yüzü darmaduman oldu. Adem elması hareketlendi. " Doğum olursa da çocuğu kayıp edebilirmişiz bu birinci ihtimal. İkinci ihtimal %70 ölme riskim varmış."

" Ne?... Yoo." Kafasını iki yana salladı hızla." Yoo... Olmaz olmamalı." Göz bebekleri daha da dalgalandı." Üçüncü ihtimal ne?"

" İkimizin de ölmesi."

Sinirle ayağa kalktı." Ne saçmalıyor lan bunlar? Ne saçmalıyor lan bunlar?"

Kafamı öne eğip ellerimle oynadım." Seçim yapın diyor kadın." Göz yaşlarımı zapt etmek çok zordu." Ya doğum yada çocuğun alınması."

Yüzünde öyle bir acı belirdi ki ilkti. Sanki kalbini alıp parçalara ayırmışlar. Sağa sola hızla yürüyüp gelmeye başladı." Bu ne sikten boktan bir seçim lan?! " Ellerini saçlarına attıp kaldı." Birinde canından senden parçadan vazgeç diyorlar diğerinde üç tane sikten ihtimal önüne koyuyorlar." Benim oturmadığım koltuğun kenarına sert bir tekme vurdu. " Ne demek lan bu!"

Gözlerimi kapatım." Murat..."

Sesi titredi." Doğuma girdin diyelim çocuğumuzu kayıp etsek seni kayıp edeceğim. Seni kayıp etsem ben kayıp olacağım. İkinizi kayıp etsem Murat'an geriye ne kalıyor? Murat, Deniz varsa Murat. " Koltuğa bir kaç tekme daha savurduğunu duydum. Kontrol edemiyordu kendini. " Her ihtimal sonunda seni kayıp ediyorum." Sessi öyle çaresiz çıktı ki. Buda ilkti." Ben sensiz yapamam... Yapamam... Üç gün senden ayrı kalınca kafayı yiyorum lan ben. Senin olmadığın bir saniye lan bir saniye geberiyorum özlemimden. Sensiz ne sikim lan ben? Kalkmış kalbinden vazgeç diyorlar. Kalkmış nefesinden vazgeç diyorlar. Siktiğimin bir ihtimali yaşarsan yada ikinizde yaşarsa. Bir parça umut veriyorlar elline!" Gözlerimi açtığımda bir damla yaşının süzüldüğünü gördüm. Sinirden kıpkırmızı kesilmişti tüm damarları patlama noktasına gelmişti." Sikerim ben sensiz yapamam Deniz. Yapmam kızım.... İsteme benden bunu."

Dudaklarımı birbirine bastırdım." Murat..."

Önüme gelip çöktü. Ellerimi tutup acıyla kavrulan gözleri gözlerimi buldu." Yapma Deniz. Sen olmadan hiç olurum... Bilmiyorum ben sensiz olmayı bilmiyorum. " Bir kaç göz yaşı daha süzüldü yanaklarından aşağıya doğru. " Deniz... Kurban olduğum küçücük umut parçasına tutunamam ben. Kafayı yerim Deniz. Bir umut parçası için seni heba edemem. Kabul edersen bu bana yaptığın en büyük ihanet olur..."

Yüreğimi yaktı bu hali. Öyle bir acı çekiyordu ki. Evladımızdan olmak istemiyordu ama beni de kayıp etmek istemiyordu. İki zor seçimin arasında kalmıştı. Bir tarafta evladımızı aldırsak can parçamızdan olacaktık. Diğer tarafta ihtimaller ve ihtimaller. İki ihtimaldede ölme riskim çok yüksekti. " Murat özür dilerim kabul ettim."

" Neyi kabul ettin?"

Gözlerimi gözlerinden kaçırdım." Doğum yapmayı kabul ettim. Çocuğumu aldıramam isteme benden bunu. Bir kez daha yüreğim kaldırmaz. Toparlanamam Murat..." Ağlayarak kafamı iki yana salladım." Yapamam... Kendi ellerimle çocuğumu aldıramam. Biliyorum ikimizinde sağ salim çıkması küçücük bir ihtimal ama tutunmak istiyorum."

Yüzünde ki acı daha da büyüdü." Bana sormadan mı yaptın bunu? Sen kendi canından mesul değilsin sadece. Senin canın benim canım lan. Sen içinde iki can değil üç can taşıyorsun." Ellerime ağlayarak öpücükler kondurdu." Yapma kurban olduğum... Sen olmaz isen yapamam lan ben. Hadi çocuğumuz oldu sen olmaz isen ne anlamı var? Beni adam eden sensin , erkek eden sensin, koca eden , baba eden sensin. Sen olmaz isen hiç bir boku beceremem." Kafasını ellerime yasladı. " Hiç olurum... Koca bir hiç... Deniz varsa Murat var. Deniz yoksa Murat yok." Çaresizlik tonunu duydum." Yapma..."

Dudaklarımı ağlayarak saçlarına yasladım." Sen yapma Murat. İkimizde biliyoruz çocuğumu aldırır isem toparlanamayacağımı biliyorsun. Yapma bana bunu..."

Çaresizlik daha da büyüdü sesinde." Yalvarırım Deniz isteme benden bunu." İkinci defa yalvardı bana. İlkinde de çaresizdi ama ikincisinde paramparça, darmaduman, yüreğinin feryadını duyuyordum resmen. " Beni seninle sınama. Senden vageçmek düşüncesi dahi yüreğime ağır geliyor. Sen gece uyurken bile kaç defa uyanıp nefes alıyor musun , yaşıyormusun diye nefesini kontrol eden adamım lan ben. Küçücük umut kırıntısına , ihtimalle tehlikeye atamam seni." Kafasını dizlerime yasladı. Bir ellimi ellinden kurtarıp titreyen ellerim saçları arasına daldı. " Lan tamam çocuğumuda kayıp etmek istemiyorum ama seni hiç istemiyorum. Yanımda ol lan sen. Sikiyim bencilim lan ben sana. Seni kendime saklamak isteyecek kadar bencilim."

Göz yaşlarım saçları arasına süzüldü. İkimizde darmaduman haldeydik ve belki en çaresiz anımızdı. Bir seçim var ortada ve ben seçimimi yaptım. Tutunmak istedim bir parça umuda. Murat'ın kabul etmeyeceğini biliyordum ama diğer türlü hayatım boyunca toparlanamayacaktım. " Murat yapamam özür dilerim yapamam..."

Omuzları sarsıldı ardından gelen hıçkırık sesi beni kayıp etmek düşüncesi bile canını yakıp , ağlatıyordu. " Deniz... Güzel gözlüm niye beni canınla sınıyorsun? Bu nasıl sınav Deniz? Ben hayatım boyunca çok zor seçimler arasında kaldım. Kaç vahşet , acı gördüm. Yaralandığım zaman ölüm ile kaç kez burun buruna geldim Denizde benim canım hiç bu kadar yanmadı. Canım gidiyor Deniz..." Ellime vuran nefesi çiğerimi yaktı. Nefesi dahi yanıyordu. " Düşüncesi dahi canımı yakıyor. Sensizliği düşünmek canımı yakıyor. Ömrü hayatımda benim canım ilk kez bu kadar yanıyor. Denizim yapma yıkılırım. Anasını satıyım sen yanımda ol ömrü bilah dokunmam , sevişmem yeter ki yanımda ol. Varlığını severim , yokluğunu sevemem. Dayanmaz ki yüreğim."

Saçlarında gezinen ellerim tir tir titredi. Yüreğim öyle bir yanıyordu ki. Murat'ın acısı yüreğimi dağlayıp geçti. Çaresizlik yüreğimi dağlayıp geçti. Murat ağladı ikinci defa dizlerimde hıçkıra hıçkıra ağladı. O sert , heybetli, bir bakışı ile korkutan adam çocuk gibi ağladı. " Murat lütfen Murat. Aldıramam. Sende beni anla. Üçüncü ve son şansım. Ben bu dünyada en çok anne olmak istiyorum."

Omuzları daha da sarsıldı. Canı öyle bir yanıyordu ki. Acısını anlatmaya kelime bulamıyordum. Yüreğinde kopan fıtınalar yüreğimi yaktı. Aramıza kurulan sessizlikte ikimizinde göz yaşları yüreğimizin sesi oldu. Sevda zor bir kelimeydi. Sınavıda zordu. Kaçıncı defa sınava çekilişimizdi ama bu ikimiz içinde çok ağırdı. Murat'ı ağlatacak kadar ağır bir sınavdı. Ağlamazdı Murat. Tek çok sevdiği insanları kayıp ettiğinde ağlardı. Evladımız olacağını öğrendiğinde mutluluktan göz yaşları süzülmüştü şimdi öyle bir ağlıyordu ki. Yavuz abi öldüğünde dahi bu kadar paramparça dağılmış görmemiştim onu. Murat'ın bu denli acı çektiğini görüşüm ilk oluyordu. Bir değil iki can söz konusuydu. Yüreği bir acıya değil iki acıya aynı anda yanıyordu.

Saçlarını büyük şefkatle okşarken konuşmaya çalıştım." Murat yapma... Ağlama Murat kıyamam ağlama."

Kafasını iki yana salladı." Sen bana kıyıyorsun ama kendi canınla beni sınayarak kıyıyorsun." Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı." Bak şu halime seni kayıp etmek düşüncesi dahi beni bu hale getiriyor ya birde gidersen nasıl bir Murat olur düşünemiyorum. Sercan hani kalbimde İncinin mezarı var diyor ya? Ben seni mezara bile koyamam üşürsün çünkü soğuk sevmezsin sen."

Ellerimle yüzünü kavrayıp akan yaşları durdumaya çalıştım." Ağlama ne olur ağlama."

" Ağlarım ben sana ağlarım. Kendi acıma ağlamam sana ağlarım. Konu sensen ağlarım. İsteyen güçsüzlük desin isteyen çocuk konu sensin." Elli yüreğine gitti." Konu buramda olman. Senin için ağladığımı yedi cihan görsün gocunmam. Sevdama ağlarım ben..."

Alnımı alnına yasladım." Murat... Ölürüm ben sana."

Çaresiz baktı." Ölme Deniz yaşa. Sen yaşa yeterki gerekirse yedi cihanın önünde diz çökerim , yalvarırım ama yaşa... Karadeniz denizsiz , Murat da Denizsiz olmaz."

Ellini tuttup karnıma yasladım." Murat burda bizden parça var. Kıyamayız bak biliyorum ihtimaller düşük ama önceden de öyle değil miydi?"

" Değildi. O zaman seni ben koruyordum. Ellimden bir bok geliyordu şimdi gelmiyor." Kafasını karnıma yasladı." İkinizide yaşatmanın bir yolu olmalı. O siktiğimin yolu olmalı. İkinizden de vageçmeyecek yaşatacak bir yolu olmalı." İkinci defa ellerinin titrediğini gördüm. Bir gece içinde Murat tekrarları yaşıyordu. " Bir yol... Bir yol... Ellimden bir bok gelmeli. Yaşatmanın bir yolu olmalı."

Derin bir nefes aldım." Sen hep ne dersin? Karadeniz'in umudu bitince inadı başlar. Yaşamak için inat edeceğim. Çocuğumu yaşatmak için ne kadar dayanırsam dayanacağım. Ne seni acılar içinde bırakırım nede evladımı kayıp ederim. Bugüne kadar hep sen benim için savaştın bugünden sonra da ben senin için bizim için savaşacağım. Söz veriyorum sana yaşamak için ellimden geleni yapacağım. Senden tek isteğim yanımda dur destek ver. Emin ol evladımda senin kadar güçlü olup yaşamak için ellinden geleni yapacak. Hisslerime güveniyorum yaşayacağız biz. Sende bana güven lütfen."

Burnunu çekti. Bir anda hızla kalktı yerinden. Ellinin tersiyle göz yaşlarını silip telefonunu çıkardı." Maddem kabul ettin bu sınavdan ya üç kişi çıkacağız yada üçümüzde yok olacağız. Sen yoksan bende yokum. " Ne demekti bu? Telefonundan bir kaç tuşa bastı." Küçük bir umuda tutunmayacağım. Seni yaşatmak için o kadar mücadele ettikten sonra bırakmam." Telefonu kulağına götürüp bir kaç saniye bekledi." Amca , benim gemiyi ve yayladaki evi satılığa çıkart. İlk kim isterse ne kadar para verirse versin sat gemiyi." Bir kaç saniye susup karşı tarafı dinledi. Durumumu ve konuyu anlatı." Denizi başka doktora götüreceğim gerekirse dünyadaki tüm kadın doğum doktorlarına göstereceğim. Dünya'nın bir diğer ucunda dahi olsun Denizi yaşatacağım. Gemiyi , evi sat." Bir kaç dakika daha durup karşı tarafı dinledi." Senden para isteyen yok amca. Gerekirse tüm mal varlığımı satarım yeterki Deniz ve çocuğum yaşasın. Sende dört bir yana haber sal iyi bir doktor bulursan haber et bana." Bir kaç dakika daha durdu. Büyük nefes verdi." He yedim amca kafayı! Sat dedim amca senden para isteyen yok. Haydi haber edersin bana." Telefonu kapatığında gözlerini yumdu.

Ellimi karnıma koyup zorlukla ayağa kalkıp önünde durdum." Murat." Ellerimle yüzümü kavradım." Yapma böyle."

Gözlerini açtığında koca yıkımı gördüm." Yapma deme bana Deniz. Bana sormadan iş yaptın bu işin sonucunda ya hayat oluruz yada kara toprak. Seçimiş sikerim seçimini. Ne senden vazgeçerim nede oğlumdan. İkinizide yaşatacağım. Sana değer lan tüm mal varlığım , hayatım sana değer." Kollarını bellime dolayıp alnıma yasladı dudaklarını." Sensiz Murat olmaz. Ne senin üzülmeni , yok olmanı izleyeceğim nede evladımı kara toprağın almasını. Yaşatacağım ikinizide. Söz verdim. Tutacağım."

Başımı göğsüne yaslayarak güç almaya çalıştım. Belki de son sınava ve düzlüğe geldik. Haklıydı ya üçümüz var olacaktık yada üçümüz yok olacaktık. Denizsiz Murat, Muratsız Deniz düşünülemezdi artık. Çok büyük kumar oynuyorduk. Ölüm ve yaşam arasındaki en büyük kumarı oynamıştım ben. Evladımı aldıramam kimse benden bunu isteyemez. Murat'a biliyor. Toparlanamayacağımı , ölü bir ruhtan farkımın olmayacağını biliyordu. Çocuğum yaşar ben ölür isem sorun değil. Hayatımda bir kez olsun çocuğum yaşamalı. Eğer çocuğum ölür ise bende ölürdüm. Ruhum ölürdü. Aynı anda ölür isekte ne kadar düşünmek istemesem dahi Murat'a arkamdan gelirdi. Bunu da engeleyeceğim. Yaşayacak Murat her ne olursa olsun yaşayacak ve son ihtimal bebeğim ve benimde yaşamam işte ondan sonra gerçekten hayat olacağız.

Hayatımın en büyük kumarını oynadım.

Yaşamak mı?

Ölmek mi?

Yaşayıp görecektik..

 

                       🌊

Eeeeeeet bölümü nasıl buldunuz düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli 🤍

Kocaman öpüldünüz ❤️

Sizi çok seviyorum ballarım 🫀🌸

Bölüm : 21.12.2024 12:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...