45. Bölüm

43. Bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

Yaşam iki çizgi arasında gidiyordu; ölmek yada devam etmek. Ömrü hayatımda hep ölüme koşan oldum. Mesleğim askerlikti. Ölüme koşan insanlardık biz. Deli gözüyle bakılmamızın en büyük sebebi bu ya kim isteye isteye ölüme koşaraki? Çok azı. Can değerli bir nimeti. Parmağının ucu çizilse feryat figan ağlayan insanlar gördüm ben. Biz askerler ise yaralandığımız halde savaşmaya devam ettik. Bir gün yaramız için yattık ise ikinci gün vatanın bize ihtiyacı var diye koşa koşa gittik.

Asker olmak zordu lakin kadın asker olmak daha zordu. Mesleğimin zorluğundan değil insanların yargılamasından. Yok efendim kadından asker mi olur? Kadın dizini kırsın evinde otursun, dağ tepelerinde ne yapacak? Kadın , erkek kadar dayanıklı , güçlü olamaz. Kadın vicdanlıdır , duygusal yapamaz. Duygularını kontrol edip doğru düşünemez. Boş laftı hepsi. Kadın asırlardır dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü varlıkları. O kadar regl ağrısına dayanan , doğum sancısına en basit ada dahi yapmak can yakıcı iken birde kadına güçsüz derler. Birden fazla işi yapıp hem evine bakan , işte çalışan , çocukları ile ilgilenen , kendine, kocasına zaman ayıran yine kadındı. Duygusal olduğumuz doğrudur lakin yeri geldiğinde bir kadın duygularını kenara bırakıp gücüne kuşanabilir.

Bu dünyada kadınlar güçsüz değil , güçsüz düşürülen. Sırf erkeklerin o aptal güç egoları. Kadına sözüm geçiyor, gücüm yetiyor havaları. Dışarda bir erkek ile teke tek kavga edemeyen erkek evde karısını döverek saçma egosunu tatmin ediyordu. Ha birde kadın karşı çıkarsa öldürür. Böyle bir erkek ne güçlüdür nede cesaretli en önemlisi adam değildir. Hayvanlar dahi eşlerine iyi davranır iken bu yaratıklara hayvan demek dahi hayvana hakaret olur.

Çok karşılaştım böyle erkeklerle her daimde hadlerini bildirmeyi başardım. Kadının yurdu kadındır. Gözümün önünde bir tane kadının dahi dövülmesine , acı çekmesine izin vermem. Kadının hallinden kadın anlar. Her kadın ila ki dövüş bilmek zorunda değil , gece korktuğu için evinde oturmak zorunda değil , cebinde biber spreyi taşımak zorunda değil , kıyafetine dikkat etmek zorunda değil. Kadın , erkekten korunmak için özgürlüğünü kısıtlamak hiç zorunda değil.

Toplumda kadının üzerine yapıştırlan etiketler vardı ve meslekler. Kadından asker olmaz. Olurdu. Olmuştum. Tüm kalıpları yıkmış çoğu anlarda erkekten daha güçlü olmuştum. Korkmamış kurşunlara kafa tutmuştum. Murat'ın ilk başta benden etkilendiği en büyük noktada bu olmuştu ya güçlü olmam. Murat yeri geldiğinde ona bile karşı gelip karşısında dimdik ayaklarım üzerine durabiliyor oluşumdan etkilenmişti.

Ve duygular her kadın az yada çok duygusaldır çünkü içinde ta dünyaya geldiği anda yatan annelik iç güdüsü, merhamet, şefkat , sevgi var. Kız çocukları bu yüzden daha çok sevilir ya. Kız çocuğu yaklaşır , sevgi , ilgi , şefkat gösterir erkek çocuğu da yapar illaki ama kız çocuğu kadar olmaz. Ama şunu da biliyorum ya duyguları geri plana atmayı biliyoruz biz. İçimizde saklı kalan inanılmaz gücün farkındayım.

Askerlik hayatım boyunca güçlü, duygusuz, dayanıklı olmuştum. Ölüme koşa koşa gitmiştim ama bugün farklıydı çünkü asker Deniz değil anne Denizdim. Ölüme koşmak değil yaşamak isteyen Deniz. Duygusal Deniz. Ellerim karnımın üzerinde gezindi ağır ağır hamileliğin sekizinci ayına gelmiştim. Murat her zaman kinden daha fazla üzerime titremeye başlamıştı ve yanımdan bir saniye ayrılmıyordu artık. Yana yakıla doktorlar aramıştı. Bir çok doktora götürüp kontrol ettirmişti. Bir çoğu aynı sonucu diyordu ama içlerinden biri ve profesör doktor Şakir Hayatçı kanama riskini en aza indireceğini, yaşatma olasılığını artıracağını söylemişti. Erken doğum riskine karşı şimdiden hastaneye yatırılmıştı.

Gözlerim odanın içinde gezindi lanet hastaneler. Evladım söz konusu olmasa bir saniye durmamda işte ne yaparsın. Kenarda ellinde tutuğu kitabı okuyan Sabihayı inceledim onunda hamileliği baya ilerlemiş durumdaydı. Ne kadar gelme desemde dinlememiş gelmişti. Hamileliği çok zor geçmiyordu Allah'tan birde Suskun abi üzerine fazlası ile titriyordu. Elli sıcak sudan soğuk suya değmiyor desem yeridir. Suskun abinin bu kadar heyecanlı olduğunu görüşümde ilkti. O sert , bir bakışı ile sıra dağları devirecek, bir yumruğu ile yeri yerinden oynatacak adam , karısını gördüğü anda o kadar naif bir adam oluyordu ki. Tek Sabihaya karşı böyleydi normal hayatında her zaman ki Suskun abiydi. Sabihanın da fazlası ile heyecan yaptığının farkındaydım. Sürekli hamilelik ile ilgili kitaplar okuyordu. Eğer çocuğum yaşar ise çocuklarımız arasında ay farkı olacaktı.

Gözlerimi hafifçe kapatıp kafamı geriye attım. İçimde ki can yine fazla hareketliydi ve giren ağrı aşırı fazla duruma geliyordu. Telefona uzanıp Murat'ı aramak istedim yarım saat önce namaz kılmak için mescide inmişti hala dönmemişti. Durumumu öğrendiği günden beri namaz kılıp çocuğum ve benim yaşamam için dualar ediyordu. Siniri eskiye göre daha da artmıştı. Fazlasıyla stresliydi. Geceleri dahi uyuyamıyordu resmen. İşten sürekli izinler alıyordu alamıyorsa bile Kartal timinden birini zebani gibi başıma dikiyordu bunlar da yetmeyince Trabzondan Duru ve Zümre ablayı yanıma getirmişti. Bir saniye dahi gözünün önünden ayırmıyordu beni. En ufacık ağrıda apar topar hastaneye götürüyordu. Her gün hastaneye gelmiştik resmen. Anlıyordum onu kayıp etmek istemiyordu. Bana bakarken acıyla kısılan göz bebekleri, her dakika yanıma sokulması , evladımıza yaşamalısın diye verdiği öğütler. Murat Karasu hayatında ilk defa bu denli korkuyordu.

Karnıma ve kasıklarıma giren ağrı haddinden fazla hale geliyordu her saniye. Telefona ulaşamadım. Aşağıya doğru zorlayan çok büyük sancı vardı. Geçer dedim dün akşamda böyle oldun geçer ama geçmedi her saniye katlanarak büyüyordu dudaklarım arasından büyük bir acılı inleyiş kaçması ile bacak aramdan sıvının süzülmesi bir oldu. Ne olduğunu anladığım an can havliyle bağırdım. " DOĞURUYORUM! MURAT!"

Kazım ve Poyraz yatıkları yerden sıçrayarak uyandı. " LAN DOĞURUYORUZ!" Sağa sola hızla yürüdü Kazım." LAN SUYUMUZ GELMİŞ! YETİŞİN DOKTORLAR DOĞURUYORUZ!" Birde ellini karnına koyup Poyrazın ellini tutup derin derin nefesler alıp verdi.

Sancı daha da artıkça Derya koşarak doktoru çağırmaya gitti. Sağa sola kıvrandım. Sinirle yükseldim. " Murat'ı bulun bana! Murat!"

Sercan yanıma gelip ellimi tutu." Sakin olun komutanım nefes al ver nefes al ver." Sercan ile aynı anda nefes alıp vermeye başladım. Ağrı çok büyüktü tüm kemiklerim parçalara ayrılıyordu resmen. "LAN DOĞURUYORUZ ciddi ciddi doğruyoruz!"

Diğer tarafa Şahin geçip ellimi tutu. Odanın ortasında ellini ağzına atmış bana bakıyordu gözleri dolu dolu Sabiha. Kazım hala Poyrazın ellini kavramış benimle beraber doğuruyordu olmayan çocuğunu. Alparslan yemeği adeta havaya atıp koşarak odadan çıkmıştı.

Acıyla tekrar bağırdım." Murat! Belanı sikiyim Murat neredesin!" Kaç saatlik namaz kılıyorsun be adam? Yavrum doğa doğa babanın namaz kıldığı ana mı denk geldin? Hızlı hızlı nefesler alıp verirken tüm hücrelerim ağrıyla can çekişiyordu.

Sercan sinirle bağırdı." Lan ne yapacağız? Suyumuz geldi ne yapacağız?" Ellimi daha sıkı tutup benimle nefes alıp vermeye devam etti bir yandan da." Nefes alın komutanım."

Sinirle bağırdım." Götümden bile nefes alamıyorum! Kalkmış nefes al diyorsun! Murat gelsin! Murat!" Kafam geriye daha düştü." Murat her saniye zebani gibi başımda olursun şimdi mi olmayacağın tutu?" Derin derin nefesler aldım." Allah belanı versin senin!"

Sabiha endişe ile sağa sola yürüdü." Murat abi nerede?"

Yandan endişe içinde bakan Duru cevap verdi." Allah ile vakit geçiriyor." Herkes bir an garip garip Duruya baktı. Heyecan ile yükseldi." Ne ? Namaz kılmak Allah ile vakit geçirmek işte."

Kazım ellini karnına bastırıp koltuğa attı kendini." Yüce rabbim ile arasına girmek istemem ama." Avaz avaz bağırdı bir anda." DOĞURUYORUZ!" Poyrazın ellini bir an olsun bırakmıyordu bir de sağa sola kıvranıyordu. Sanarsın bu sancı çekiyor." Poyraz ben hiç iyi değilim! Sercan bir şey yap lan!"

Poyraz sinirle yükseldi." Sana ne oluyor lan?"

Kafasını hafifçe kaldırıp baktı Kazım." Burada her gün doğurmuyoruz kardeşim!" Dertli başına ellin attıp bildiğimiz bayıldı. Allah'ım beni nasıl insanların arasına atıyorsun?

Ağrıdan bedenim öyle bir kasılıyordu ki. Hayatımda böyle bir ağrı çektiğimi hatırlamıyorum. Zümre abla başıma geçmiş sırılsıklam olmuş saçlarımın terlerini alıp birde elliyle yüzümü yeliyordu. " Sakin Deniz sakin."

Ne sakin olması be! Doğuruyorum burada. Hiç iyi değilim hiç! Bacak aramda sıvılar süzülmeye devam ederken acı daha da artıyordu. Tüm hastane acı içinde attığım çığlıklardan inliyordu resmen." Murat gel artık Allah'ın belası adam! Şu doğum bitsin boşayacağım lan seni! Aha buda Deniz sözü ols..." Devamını getiremedim sancım aşırı fazlaydı.

Poyraz baygın Kazım ile uğraşıyordu. Sabiha sağa sola dönüp hızlı hızlı yürüyordu. Sercanın hali daha beterdi ne yapacağını bilmeden benimle beraber nefes alıp veriyordu. En sonunda sinirle tekrar yükseldi." Nerede kaldı lan bu doktor?"

" Sercan bir şey yap ." Dedi Poyraz.

Sercan ters ters baktı Poyraza." Ne yapıyım lan ben mi doğurtuyum çocuğu? Tansiyonum düşüyor yemin ederim." Dertli dertli ellini kafasına attı. " Nasıl doğuracağız lan biz bu çocuğu? Biri bir akıl versin! "

Duru girdi araya." Siz nasıl bordo berelilersiniz? Kriz yönetimi sıfır."

Sercan onada yükseldi." Dağda taşta çocukmu doğuruyoruz biz Duru bacım?" Bana tekrar döndü." Nefes komutanım. Bu dakikada çocuk değil ama bok bırakacağım şimdi şuraya!" Sağa sola dertli dertli sallandı. " YETİŞİN KOMŞULAR DOĞURUYORUZ!"

Sancıdan kasım kasım kasılırken çıkışmadan yapamadım." Doğuruyoruz ne lan ? Burada doğuruyorum beraber mi çocuğu çıkartacağız?" Kafam geriye daha çok düştü. Karnımda boks maçı yapılıyordu resmen. Acıdan kasım kasım kasıldı bedenim nefes almak dahi zordu. Her bok zordu her bok. " Allah'ım yardım!"

Poyraz boş boş baktı." Sizin çocuğunuz bizim çocuğumuz mu var komutanım? Burada beraber doğuruyoruz resmen." Kazımın yanağına sert bir tokat attı. " Kalk lan sende!"

Kazım bir an kafasını kaldırıp bana baktı." Doğurduk mu?" Poyraz bıkkın nefes verirken hayır diyerek başını salladı." Sezeryana alın bizi hemen! Doğurmadan uyanamam. İyi değilim lan !" Ve tekrar bayıldı.

Durunun endişeli sesi geldi kullaklarıma." Deniz abladan neden kan akıyor?" Tüm sesler bir anlığına sustu. Kafamı hafifçe kaldırıp bacak arama baktım. Kanlar süzülüyordu. Acıyla kafam tekrar geriye doğru düştü. Duru endişe ile Sabihaya baktı." Kan akması normal mi?"

Sabiha olduğu yerde kalmıştı. Sessi titredi." Hayır değil hayır!" Zorlu adımlarla yanıma yaklaştı." Abla sakin ol. Burdayım korkma."

Tam bu sırada içeriye doktorlar girdi ama gözlerim kapanıyordu. Doktor koşarak yanıma gelip karnımı kontrol etti." Ameliyathaneye alıyoruz çabuk çabuk!" Hemşireler sedyenin iki tarafından tutup götürürken ağrı ve bacaklarım arasındaki kanın daha çok artığını hissetim.

Seler vardı görüntü yoktu. Bedenim hayatım boyunca böyle bir ağrı çekmemişti. Herşey karmaşaya bürünüyordu. Neredeyim , nereye geldim , bedenime dokunan eller kimin, başımda duran kişi kim , saçlarıma dokunan eller kime ait , ağlama sesleri kimindi bilmiyordum. Karanlık sardı her bir yanımı. Karanlığın içinde kayıp olup giderken tek düşündüğüm oğlumdu. O zor ana gelmiştim ama kapalıydı gözlerim. Açamıyorum ağrı çok fazla. Her bir zerrem kasılıyordu.

 

***********

Murat bir sağa yürüdü bir sola kalbini saran korku duygusu. Her dakika kollunda ki saaten zamana bakıyordu. Geçmiyordu dakikalar ama bir ömre bedel geliyordu. Yüreği sıkışıyordu. Çaresizlik her bir zeresinde gezinen çaresizlik. İçeriye girip neden karısına bakamıyordu? Doktorların elleri arasındaydı karısını yaşatmak birkaç insanın ellindeydi.

Sağa yürüdü sola yürüdü. Hayal mi ? Gerçek mi? Ayırt edemediği anın içinde bulunuyordu. Sesler var mıydı? Yok muydu? Bilmiyordu. Yüreği korkuyla her bir saniye göğüs kafesini hayli hayli zorluyordu. Yürüdü yürüdü yürüdü... Geçmedi dakikalar. Aynı saniyenin içinde takılmış hissediyordu. Ne Deniz'in sesi geliyordu nede başka bir şey. Yüreğinde hissetiği korku duygusu ilk defa bu kadar fazla iken tek bir kişi dahi çıkıp açıklama yapmıyordu.

İçini saran huzursuzluk duygusu en baş köşeye kurulmuştu. Saate baktı aynı dakika. Neden geçmiyordu? Etrafında kimse yoktu sanki tek kendisi ve sağda solda gezinen doktor , hemşireler. En zor bekleyişin içindeydi şehit başında nöbet tutmak zor gelirdi şimdi ise ondan daha zor bekleyiş içinde bulunuyordu. Kulakları içinde uğultular vardı. Eller bedenine dokunuyorda Murat diyordu ama kimdi anlayamıyordu Murat.

Yüreği sıkışıyordu her bir saniye. Ellerine baktı bir sikim yapamıyordu. Çaresizdi. Sevmezdi Murat çaresiz olmayı ama çaresizdi. İhtimaller beyninin içinde dönüp duruyordu. Yumruklarını olabildiği kuvveti ile sıktı. Oturdu, kalktı, yürüdü.... On defa , yirmi defa , kırk defa , yüz defa tekrar etti etti... Geçmiyordu huzursuzluk, korku , endişe , kaygı ve acı.

Ameliyathanenin kapısı ağır ağır açıldığında koşar adımlarla yüreği ağzında bekledi Murat. Hemşire çıktı küvezin içinde siyah saçlı , ela gözlü, yuvarlak yüzlü , buğday tenli bir erkek çocuğunu gördü. Kalbi bir anlığına hoş olsada ameliyathaneden başka kimse çıkmıyordu. Küvvezin yanına gelip ela gözlere baktı. Annesine benziyor dedi Murat." Oğlum." Ela gözler ardı ardına açılıp kapandı. Kapıya tekrar baktı çıkan yoktu. Yüreği sıkıştı Murat'ın kelimeler zor döküldü." Deniz nerede?"

Hemşire başını öne eğdi." Başınız sağ olsun."

Bir adım sendeledi Murat. Kafasını iki yana hızlı hızlı salladı." Hayır... Hayır... Hayır..." Yüreği yangınlara boğuldu. Hızlı adımlarla ameliyathaneye girerken kollarını tuttan ellerden sıyrıldı. Adımları sarsak sarsaktı. Ameliyathaneye girdiğinde yatan Denizi gördü. Saçı başı dağılmış , gözleri kapalı, beti benzi solmuş , üzeri kanlarla kaplıydı. Hemşire yüzünü kapatır iken titreyen ellini zor kaldırıp acıyla bağırdı." Ört..me örtme örtme!" Göz yaşları seler gibi boşalıyordu. Hızlı adımlarla Deniz'in yanına vardı. Bedenini zor tutup kucağına aldı. Yürümek istedi olmadı olduğu yere çöktü kucağında ki Denizle. Soğuktu ameliyathane çok soğuktu." Soğuk üşür Allah'ını seven üzerine bir şey getirsin üşür. Soğuk." Kocaman hıçkırık kaçtı dudaklarından." Soğuk sevmez ki Deniz. Üşür soğuk sevmez."

Omuzları olabiliği kuvvetiyle sarsıldı Murat'ın. Yüreğinde kopan acı feryatlarına vurdu. Deniz'in başını göğsüne yaslayıp acı içinde kıvranan ruhu can çekişlerini feryada vurdu." Deniz! Yaktın yüreğimi Deniz! Yandım Allah! Yandım!" Göz yaşlarını ne zapt edebildi nede hıçkırıklarını. Tüm hastane feryatları ile inledi. " Yandım Deniz! Yüreğim yandı!"

Murat'ın kolları arasından Denizi almaya çalıştılar kimsenin gücü yetmedi. Ameliyathanenin ortasına çökmüş sıkı sıkıya Denizi göğsüne yaslamış ferytalar ede ede hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yüreğinden kopan fırtınalar herkesi darmaduman etti.

Ses telleri acıdan kopma noktasına geldi." Kül oldum... Kül oldum... " Titreyen elleri Deniz'in saçları arasında zor gezindi." Yüreğimi yaktın yüreğimi! Hiç oldum! Deniz gitti Murat yok oldu! " Canı yandı Murat'ın her bir hücresi onunla feryat etti , ağladı, can çekişti. Kalbinin tam ortasında başlayan yangın , acı saç diplerinden parmak uçlarına kadar ulaştı. Murat Karasu hayatında ilk defa feryatlar etti. Yüreğinde kopan acı , feryat tüm hastaneyi sardı." Deniz! Karım... Gitme... Yalvarırım Deniz yalvarırım kölen köpeğin oluyum gitme... Yaktın yüreğimi sevdam yandım Allah! Diri diri yandım! "

Dağ gibi Murat Karasu acıdan kum tanesine döndü. Omuzları her bir hıçkırıkta kalkıp indi. Dudaklarını Deniz'in yüzüne yaslayıp ağır ağır en sevdiği kokuyu koklaya koklaya öptü. Dudakları dahi acıyor , yanıyordu. " Huzur Deniz'in gözleriydi... Deniz gitti huzur gitti... Yaşam gitti... Murat gitti! " Kucağında ki Deniz ile ileri geri doğru sallandı Murat." Deniz! Yaktın ciğerimi! Kül ettin... Denizsiz , Murat ne ola? Gitme... Aç gözlerini. Yapamam yapamam yapamam nefes alamam sensiz..." Ağlayışları daha da artıkça Denizi göğsüne daha da bastırıp kafasını saçlarına yasladı. " Yüreğimi aldılar. Sevdam gitti... Murat hiç oldu... Deniz!"

İleri geri doğru daha hızlı gidip geldi. Delirmişti Murat acıdan delirmişti. Çaresizlik sesine öyle bir yansıdı ki." Gitme... Yapamam sensiz yapamam. Canım gitti canım gitti. Yandım Allah'ım! Karadeniz'in denizi gitti Murat'ın Denizi gitti... Kül oldum... Hiç oldum! Yok oldum! Ben yaşatamadım! Deniz öldü ben öldüm! " Göz yaşları oluk oluk boşalırken acı ferytaları duvarlara çarpıp tüm hastaneye yayıldı." Yaktın yüreğimi Deniz! Yandım ben yandım!"

Bedenini sarstı eller." Murat aç gözlerini. Oğlum aç gözlerini."

Sıçrayarak olduğu yerden uyandı Murat. Sağına soluna baktı." Deniz nerede?" Yerinden kalkmaya çalıştığında el tutu." Deniz nerede? Denizim nerede?"

Hasanın göz bebekleri kısıldı." Koçum bu hallin ne senin? Ne gördün rüyanda da ağlıyordun Deniz diye diye?"

Gözlerini ovuşturup sağına soluna baktı Murat. Mescide bulunuyordu. Sesi zor çıktı." Rüya mıydı? Denizim nerede?" 2

Hasan yanına oturup ellini Murat'ın dizine koydu." Rüya görüyordun Deniz diye diye ağlıyordun . Yukarda odasında yatıyor Deniz. " Darmaduman hale gelmiş yiğenine göz ucuyla baktı." Koçum bir sakin ol artık. Rüyalarına bile girmiş. Bu kadar mı sevdalandın lan?"

Burnunu çekip zorla başını salladı. " İki dakika gözlerimi kapatmıştım uyuya kalmışım demeki." Ağzının içinden şükür çekip kafasını duvara yasladı. Rüya o kadar gerçekti ki rüya olduğunu dahi anlamamıştı Murat. Yüreği cayır cayır yanmıştı. Ellinin tersiyle gözlerini sildi." Amca ben acaba Denizi sevdiğimi çok mu belli ettim?"

Hasan'ın kaşları hafifçe havalandı." O nereden çıktı ula?"

" Hani amca yüce rabbim çok sevme onsuzda yaşatırım der ya. Ben Denizi sevdiğimi çok belli ettiğim için mi hep canı ile karşı karşıya kalıyorum? Daha az seviyormuş gibi gösterseydim belki bu kadar Deniz'in canı ile karşı karşıya kalmazdım."

Buruk baktı Hasan derin bir nefes zor aldı." Ah koçum benim ah! Senin ki nasıl bir sevda."

Bileğinde Deniz'in tokasıyla oynadı parmak uçları yavaş yavaş." Ben Denizsiz olmayı bilmiyorum amca. O gülüşümü öpmeyi seviyor diye hep gülüyorum. İsmimi sevmem ben amca , babam koydu diye sevmem ama Deniz öyle güzel, nazlı nazlı söylüyor ki ismimi bile sevdim ben amca." Elli yüreğine gitti." Aha buram amca Deniz diye diye yanıyor. Sevdada kavuşsanda , kavuşamasanda yanar derler yanıyorum amca cayır cayır. Şu kaç aydır uykular zehir oluyor be amca bir an uykuya dalsam Denize bir şey olacak sanıyorum."

Murat'ın ensesini kavradı Hasan." Senin sevdanı Karadeniz bile bilir yiğenim. Kıza kör kütük aşıksın ömrü hayatımda bir kez olsun seni ağlarken görmedim. Rüyanda öyle bir bağırıp ağlıyordun ki yakmış Deniz seni."

Umutla baktı Murat." Deniz gitmez dimi amca? Deniz olmazsa ben olmam amca. Yapamam amca bilmiyorum Deniz olmadan Murat olmuyor." Ellerini çaresizlikle açtı." İki defa çaresiz kaldım amca birincisi Sansarın video attığında Deniz'in videodaki ferytalarını duyduğumda. Hala gitmez o feryatları kullağımdan. O can çekişleri. Bayıldığında revire taşırken tüm gücüm çekilip gitti amca. Şimdi o hallimden daha beterim amca. Çok bağlandım Denize. En ufacık yapacağım işte , hayalde bile Deniz var. Deniz olmadan adım atamaz hale geldim amca ben. Evde o kokusu, kahkahası hatta nefes alıp verişi bile yaşadığımı hissettiriyor. Deniz olmadan Murat ne ki? Hiç amca ve boşluk."

Hasan cevap vereceken mescidin kapısı açıldı. Nefes nefese kalmış Alparslan bir iki saniye ellerini dizine koyup nefes almaya çalıştı." Komutanım, mescidi bulana kadar canım çıktı. Deniz komutanım doğumu başladı."

Oturduğu yerden fişek gibi kalktı Murat. Koşar adımlarla Alparslanı adeta kenara savurup çıktı mesciden. Yüreğini korku sardı. Çaresizlik duygusu en baş köşeye kurulmuştu. Biraz önce rüya görüyordu ama şimdi gerçekti. Rüya diyip avutamıyordu kendini. Hastane koridorlarından koşar adımlarla geçerken sedye üzerinde götürülen Denizi görünce hızla başına geldi." Denizim." Gözleri kapalıydı , gözleri bir anlığına yatağın sonuna kaydığında akan kanları gördü. Yüreği yerinden çıkartılıp alındı sandı Murat." Neden kan akıyor? Doktor neyi var? Gözleri niye kapalı?" Elleri titredi bir kez olsun silah tutarken titremeyen elleri Deniz'in saçlarını okşarken titredi." Deniz yalvarırım gitme. Kül etme beni. Dayan bugün benim için savaş gitme bitanem. Gitme memleket kokulum."

Ameliyathanenin önüne gelince Murat'ı durdurup içeriye geçtiler hızla. Ellerini saçlarına atıp sağa sola hızlı adımlarla yürüdü. İçini saran korku duygusundan kurtulamıyordu Murat. Genzine dolan sızı her saniye daha da belli ediyordu kendini.

Sercan yanına yaklaşıp kollunu tutu." Sakin olun komutanım yiğenim ve Deniz komutanım sağ salim çıkacak inşallah."

Duygularını kontrol edemiyordu Murat. Sinirle , acıyla yükseldi." Ne sakin olması lan? Canım içerde. Ellimden bir sik gelmeden bekliyorum burada!"

Diğerleri sandalyelere oturup sessizliğe büründüler. Sabiha köşede ellini ağzına atmış içli içli ağlıyordu. Kan gelmişti Denizden ve Allah kahretsin ki bunun anlamını çok iyi biliyordu. İçeriye girip yardım etmek istese yüreğinin kaldırmayacağını biliyordu. Deniz yaralanıp ameliyathaneye alındığında dahi dayanamamış iken şimdi hiç yapacağını düşünmüyordu.

Sağa sola hızlı adımlarla yürümeye devam etti Murat. Kullaklarının içi uğulduyordu. Beyni uyumuştu adeta. Gördüğü rüyanın etkisi altından çıkamıyordu. Rüyada bile çok kötü olmuş iken gerçekte dayanacağını düşünmüyordu Murat. Her geçen saniyede korku tüm bedenini daha da sarıyordu. İçerde Deniz canıyla çebeleşir iken dışarda Murat çebeleşiyordu. Bir değil iki can söz konusuydu.

Yürüdü Murat yürüdü. Yüreği sıkışıyordu. Tüm duyguları karmaşa içine girmişti. En ufacık seste ameliyathanenin kapısı açıldığını sanıp umutla bakıyordu ama ne açılan kapı vardı nede dışarıya çıkan bir kişi. Ses yoktu. Deniz'in sesini duymuyordu. Yanına girmek istiyordu Murat giremiyordu. Hayatında ikinci defa ellinin kollunun bağlandığını hisseti. İlkinde Deniz'in vurulup hastaneye getirdiğinde ikicisi de şimdi oluyordu.

Bellinden silahını aldı Murat. Şarjör tamamen doluydu. Ya Deniz buradan sağ salim çıkacaktı o zaman hayat olacaklardı yada Deniz çıkmayacak tüm şarjörü kafasına sıkıp Deniz ile gidecekti Murat. Bir canın yaşaması iki canın kaderini bellirliyordu. Denizsiz yapamayacağını biliyordu Murat. Deniz olmadan yaşamak ölü ruhuyla yaşamaktan farkı yoktu. Denizsiz , Murat'ın anlamı yoktu.

Silahı tekrar belline taktı. Her geçen dakika saatini kontrol ediyordu zaman geçmiyordu. Deniz'in yanında uçup giden zaman şimdi geçmiyordu. Korku her geçen saniye daha da büyüdü. Yüreğine yayılan sızı , acı tüm bedenini ele geçiriyordu . Dişlerini dudağına geçirip akmak için zorlayan göz yaşlarını tutmaya çalışıyordu olmadı bir damla süzülüp gitti yanağından aşağıya doğru.

Sercan , Deryayı dürtü. Kafasını kaldırıp Sercana baktığında Derya , Sercan elli ile Murat'ı gösterince kafası Murat'a döndü. Kan çanağına dönmüş gözleri, yüzünden dahi büyük korku yaşadığı belli olan ifadesi, sinirden şişmiş damarları , acı içinde kıpkırmızı kesilmiş yüzü ve yanağından aşağıya doğru süzülen bir damla yaş. Kaç yıldır Murat ile yan yana duran Derya bu hallini , ağlayışını ilk defa görüşüydü. Buruk ve şaşkınlık arasında bir ifadeyle bakabildi.

Kartal timinin ve diğerlerinin de gözleri Murat üzerindeydi hepsi şaşkındı. Murat'ı her daim güçlü, umursamaz görmüşlerdi lakin bu hallini hepsinin ilk görüşü oluyordu. Gülmemesine alışkındılar lakin ağlamasına alışkın değildi hiç biri. Bunca yıl bir damla göz yaşını dahi görmemişlerdi ama şimdi Deniz için ağlıyordu Murat.

Sandalyeye bedenini bıraktı Murat. Bir ayağı stesle sürekli salanıp duruyordu. Gözlerini saatinden koparamıyordu. Ortaklığı birbirine katmak istiyor yapamıyor. İçeriye dalıp Denize bakmak istiyor yapamıyordu. Denizi kucağına alıp götürmek istiyor yapamıyordu. Hayatında İlk defa elli kolu bu kadar bağlı , yüreği bu kadar sıkışık , duyguları karmaşa içinde , bedenini kontrol edemeyişi içindeydi.

" Komutanım siz ağlıyor musunuz?" Dedi çekinerek Poyraz.

Duru yerinden kalkıp Murat'ın yanına oturdu." Abi , Deniz ablaya ağlıyor musun?" Kollarını Murat'ın boynuna dolayıp kendine çekti Duru." Abi yapma böyle sen güçlü kalmalısın."

Başını kardeşinin omzuna gömdü Murat." Niye kimse bir sik demiyor? " Saatine tekrar baktı." Niye geçmiyor zaman?" Sesi çaresiz çıktı." Denizi istiyorum ben. Karımı istiyorum."

Hasan büyük bir nefes bıraktı." Koçum az sakin ol. Kötü bir haber daha gelmedi ya korkma bu kadar."

" Denizden kan akıyordu. Ellim kollum bağlı bir sik yapamıyorum. Hayatı bir kaç kişinin elleri arasında." Bir çocuğun isteğiyle çıktı kelimeler Murat'an." Denizi istiyorum ben. Şu yüreğime su serpecek bir açıklama yapsınlar."

Sessizlik kurldu tekrardan. Saatlere bakıldı geçmiyordu zaman.

Bir saat sonra...

 

Sağa sola doğru yürüdü Murat. İçeriden kimse çıkmamıştı. Korku artık her bir hücresinde geziniyordu. Neden çıkmıyordu Deniz? Niye açıklama yapmıyolardı?

Gözler birbiri üzerinde gezinir iken umut diyorlardı umut.

İki saat sonra...

Çıkan hala yok. Açıklama yapan yok. Deliriyordu Murat artık. Düşünmekten binlerce ihtimali ardı ardına sıralamaktan deliriyordu. Öfkesini duvarlara vurarak çıkarmaya çalıştı olmuyordu. Sakinleşmek istiyor, umuda tutunmak istiyor. Olmuyordu.

Umutlar git gide yıkılmaya başlıyordu.

Üç saat sonra...

Çıkan yok. Kafayı tamamen yemişti Murat. Kimsenin sakinleştirmeye gücü yoktu. İçerden bilgi alamıyorlardı. Sağa sola yürümeye gücünü bulamıyordu Murat duvarın kenarına çökmüş bir elli silahında diğer elli sıkı sıkıya yumruk olmuştu. Kapı açıldığında ya yaşayacak yada ölecekti Murat. Başka ihtimal yoktu.

Duru korkuyla sordu." Bu kadar uzun sürmesi normal mi?"

Gözler Sabihaya döndü. Elleri önünde, ağlamaktan gözleri şişmişti , kömür karası saçları dağılmıştı. Sessi kısık çıktı." Değil en geç bir saat içinde doğması gerekiyordu çocuğun."

Kafalarını öne eğdiler umutlar tamamen tükenmişti. Tek düşündükleri Murat'ı nasıl tutacaklarıydı. Duvara yumruklarını dahi geçirir iken hiç birinin gücü yetememişti. Şimdiden bile Murat'ın ruhu acıdan can çekişir iken kötü haber geldiğinde ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

Kafasını duvara yaslayıp ardı ardına vurdu Murat. Yüreği yanıyordu. Hayatında en zor bekleyiş bu ana aiti. Çocuğu ölse Denizi kayıp edecekti. Lanet olsun ki bunu biliyordu Murat. Denizi asla toparlayamayacaktı. Ruhuna bırakacağı yaranın , acının üzerine ne kadar merhem sürülmüş olursa olsun iyileşmeyecekti. Yaşayan Deniz gidecek yerine ölü Deniz gelecekti. Yaşarken Deniz'in ölümüne şahit olacaktı Murat. Diğer yönden Deniz'in ölmesi ve çocuğunun yaşaması. O zaman ne yapacağını bilmiyordu Murat. Çocuğunu bırakıp gidecek miydi? Ya Deniz olmadan ha yaşayan ha ölü ne fark kalacaktı ki? Deniz öldüğü anda Murat'ın ruhuda ölecekti o zaman ne kadar istesede evladına iyi bir baba olamayacaktı. En son ihtimal ise ikisinin aynı anda ölmesi. O dakikadan sonra kurşunları kafasına boşaltacaktı Murat. Yaşamak için sebebi kalmıyordu. Deniz yoksa yaşayamazdı.

Ameliyathanenin kapısı ağır ağır açıldığında nefesler tutuldu herkes ayağa kalktı. Aralıkta hemşire belli oldu. Yüreği sıkışa sıkışa baktı Murat. Kapı tamamen açıldığında tam rüyasında olduğu gibi küvez içinde erkek çocuğu vardı.

Zorlu adımlarla küvezin yanında durdu Murat. Yumuş yumuş ellerini sıkı sıkıya yumruk yapmış , ayaklarını havaya doğru kaldırmış , gözlerini yarı açıp bakmaya çalışan erkek çocuğu. Ela gözleri, simsiyah saçları, hafif belirgin olan sert çene hatları , yuvarlak yüzü , buğday ten rengi. Ellini kalbine atarken kelimeler zor döküldü dudaklarından Murat'ın." Oğlum , Yavuzum." Ardı ardına göz kırpıştırdı Yavuz. Korka korka ameliyathaneye baktı Murat." Deniz nerede?" Cevap beklemeye yüreği dayanmadı koşar adımlarla ameliyathaneden içeriye girdiğinde tam rüyasında gördüğü gibi yatıyordu Deniz. Elli ayağı boşaldı Murat'ın. Gücü çekilip gitmişti. Sessi titriyordu." Deniz..."

Deniz'in başında duran Şakir doktor eldivenlerini çıkartırken Murat'ı görmesi ile iki kaşı sinirle çatıldı. " Sizin burada ne işiniz var Murat bey?"

Dinlemedi Murat dinleyecek hali yoktu. Kollunu tutup çıkartmak için uğraşan hemşirelerin ellerinden kurtuldu. Kullağına gelen sesler boğuk boğuktu. Deniz'in baş ucunda durduğunda elleri öyle bir titriyordu ki. Akan yaşa engel olamadı." Gitmedin dimi? Murat'ını Denizsiz bırakmadın dimi?" Titreyen elleri zorla Deniz'in saçları arasına daldı." Gitmedin dimi güzel gözlüm? Gitmemiş ol." Elleri zorla Deniz'in yüzüne geldiğinde bedeni soğuktu. Küçük bir hıçkırık kaçtı dudaklarından." Üşürsün sen soğuk sevmezsin üşümüşsündür." Deniz'in bellinden kavrayıp zorla kolları arasına aldı. " Karım çok mu canın yandı? Canımın sabihi gitmemiş ol." Vücudu titredi Murat'ın. Solgun , soğuk , ter içinde kalmış bedeni tutarken ilk defa zorlandı Murat. Deniz sanki şimdi beş yüz kilo olmuşta taşıyamıyordu. Korka korka dudakları titreye titreye boynuna şah damarına yasladı." Allah'ım yakma beni ne olur Allah'ım. Denizsiz bırakma kara sevda yapma sevdamı." Bekledi Murat nefes dahi almadan bekledi. Dudakları üzerine vuran ritim ile acıdan kahkaha attı verdi." Oyyy Deniz'im gitmemiş gitmemiş."

Şakir doktor, Murat'ın yanına gelip ellini omzuna koydu." Zordu lakin hem karınız hemde oğlunuz çok güçlü çıktı Murat bey. Oğlunuz resmen bize yardımcı oldu desem yeridir."

Gözlerini kapatıp Deniz'in kokusunu derince içine çekti Murat." İyi dimi doktor? İkiside iyi?"

" İyiler Murat bey ama oğlunuz bir süre gözlem altında kalacak. Çok erken doğdu. Deniz hanımda uzun bir dinlenmesi gerekir. Karınız gerçekten çok güçlü çıktı Murat bey. Deniz hanım yerinde başka bir kadın olmuş olsaydı belki de dayanması çok zor olurdu lakin yaşamak ve yaşatmak için tüm gücü ile dayandı resmen."

Dayanmıştı Deniz. Hep Murat yaşatmak için mücadele vermişti bugün Deniz vermişti o mücadeleyi. Ne oğlunu kayıp etmek istedi nede Murat'ı tek bırakmak. İkisi içinde canını dişine takıp yaşamıştı Deniz. En büyük gücünü burada göstermişti Deniz. Doğum esnasında ne kadar bilinci kapalı olursa olsun rüyalarında ellinden tutup destek olan Murat sayesinde yaşamak için her türlü dayanmıştı.

Kanama her saniye artarken annesine acı vermemek için rahim bölgesinin hasarlı kısmına baskı uygulamayarak yaşamak, dünyaya gelmek için mücadele vermişti evlatları. Yaşamak istemişti Yavuz ne annesini kayıp etmek istedi nede ölüp gitmek. Annesi kadar mücadele verdi.

Murat yaşadı, Deniz yaşatı bugün.

Yavuz yaşamın ta kendisi oldu.

Hemşire, Murat'ın kolları arasından Denizi alıp sedyeye yatırdılar. Başından bir an olsun ayrılmadı Murat. Ameliyathanenin kapısından çıktığında herkesin yüreğine rahatlama gelmişti. Eller havaya açılıp dualar edilir iken yavaş adımlarla Denizi kalacağı odaya getirmişlerdi. Nazikçe sedyeden yatağa alındığında Deniz'in saçları arasında eller gezindi. Her zaman olduğu gibi başında hep Murat bitti.

Deniz oynadığı kumarı kazanmıştı.

Bugün Deniz ve Murat; anne ve baba olmuştu.

Bugün yaşam onlar için atmıştı.

İki kişilik aileleri üç kişi olmuştu.

Mehmetçik ve Asenanın aslanlar gibi şehit Yavuz Demiral'ın adını yaşatacakları oğulları Yavuz Karasu olmuştu. 1

Bir Yavuz öldü bir Yavuz doğdu.

Yavuz Demiral'ın adı sonsuza kadar yaşadı. Unutulmadı şehit Yavuz Demiral yeni bir kişide , bedende sonsuza kadar hafızalarda yerini aldı.

Asker şehit olduğunda değil unutulduğunda ölürdü . 2

Nice şehitlerimiz için vatan sağ olsun, ruhları şad olsun...

 

******

Yüreğimin tam ortasına ekilmişti umut tohumları. Karadeniz'in umudu bitince inadı başlar derler. Hem umuda hemde inada başvurmuştum ben bugün. Yaşamak istemiştim ilk defa yaşatmak , var olmak , var etmek. Ellerim arasında bulunan sıcak his , saçlarım arasında gezinen büyük, nasırlı ama bana hep pamuk gibi gelen eller , alnıma konulan köz gibi dudaklarla öpücükler. Yanımda yine her zaman olduğu gibi o vardı. Tanıştığımız günden beri yanımdaydı.

Gözlerimi açmak istedim. Ne zamandar beri karanlığın içinde olduğumu bilmiyordum. Ağrıdan uyuşan bedenim , sızım sızım acıyan kadınlığım , karın bölgemde hissettiğim dikiş izleri , gözlerime oturan taşın ağırlığı. Uyanmak zordu. Zorladım kendimi ağırlık yapan taşı hafifçe kaldırdığımda gözüme giren ışık ile gözlerim kısıldı. Ardı ardına göz kırpıştırıp ışığa alışmaya çalıştım. Kafamı yana zorla çevirdiğimde iki çift endişe ile yüzüme bakan kahverengi gözlerle karşı karşıya kaldım. Dudaklarımı dillimle zor ıslatıp konuşmaya çalıştım." Mur...at Murat."

Gözlerinin içi kan çanağına dönmüştü. Dolu dolu gözlerle bakarken yüzüme yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma yasladı. Nefes aldım. Hareket ettiremedim dudaklarımı ama nefes aldım. Dudaklarını hafifçe çektiğinde en içli nefesi ve kısık sesi vurdu." Denizim , huzurum."

Ellimi zorla kaldırıp avuç içimi yanağına yasladım." Bu halin ne ? Uyumadın mı hiç?"

" Sen bu halde iken ne uykusu?"

Alnımı alnına yasladım. Dinlendim bir süre." Çok mu korktun?"

" Geberdim be Deniz korkudan. İçerde sen dışarda ben öldüm öldüm dirildim." Yüzümü kavrayıp alnıma daha da yaslandı." Korkudan öldürdün beni be yavrum."

Dudaklarım hafifçe kıvrılır iken korku tohumları ekildi kalbime. Yerimden kalkmaya çalıştığımda ellini belime koyup destek verdi doğrulmama. Korkarak baktım etrafıma odanın içinde bulunuyordum. Kocaman yutkunup sessimin titremesine engel olamadım." Murat , oğlum nerede? Yavuzum nerede?" Ellim kalbime giderken korkudan tir tir titredim. Oysa çok korkmazdım ben ama korkuyordum. Ben yaşadım ise oğlum nerede? Doğum esnasında bilincim açık değildi. Oğlum doğdu mu , öldü mü bilmiyordum. Yakasını tutup sarsar iken küçük bir feryat kaçtı dudaklarımdan." Oğlum nerede Murat? Yoksa..."

Kafasını hızla iki yana salladı." İyi iyi aslan parçamız çok iyi. Küveze aldılar kontrol amaçlı."

Gözümden bir damla yaş süzüldü. Yaşıyordu evladım. Kazanmıştım oynadığım kumarı kazanmıştım. Yaşatmıştım evladımı. Anne olmuştum ben yıllar sonra tekrar anne olmuştum. Zor olmuştu ama olmuştu işte tekrardan anne olabilmiştim." Beni yanına götür."

" Tam iyi değilsin yavrum."

En melül bakışımı attım." Lütfen Murat kendi gözlerimle görüyüm lütfen." Serumu tutup kollumdan çıkartım. Gitmeliydim. Kendi gözlerimle evladımı görmeliydim. Şimdi ne iyi olmak umrumda nede ağrıyan bedenim oğlumu görmek zorundayım." Götür beni Murat. Ne olur götür."

Derin bir nefes verdi. Hayır dese de gideceğimi biliyordu. Ellini nazikçe bacaklarım altından geçirip diğer elli ile belime destek verip kucağına aldı bedenimi. Yavaş adımlarla yürüdü. Sarsmak istemiyordu bedenimi . Kapıyı açtığında hayatımızda olan birçok tanıdık kişinin sandalyeler üzerinde uyuduğunu gördüm. Geceydi büyük ihtimalle odanın perdeleri kapalı olduğu için gece mi , gündüz mü olduğunu ayırt edememiştim.

Koridorlardan ağır adımlarla geçerken çok az kişiyi görmüştük. Bir koridor daha geçip bebek bakım odasına girdiğimizde heyecandan göğüs kafesimi zorlayan kalbimin seslerini duyuyordum. Her bir adımda , her bir büyük cama yaklaşmamızda daha hızlı daha hızlı vurdu kalbim göğüs kafesime. Camın önüne geldiğimizde ilk başta gözlerimi kapatma ihtiyacı hissetim. Ellim kalbimin üzerinde durur iken ellerim titriyordu.

Nefesi kullağıma yaklaşıp fısıldadı." Orada beşinci küvez. Senin ve benim parçam , oğlumuz, Yavuzumuz orada."

Gözlerimi ağır ağır açtığımda beşinci küvezi buldu anında gözlerim. Bulu bulmazda bir damla yaş daha süzülüp gitti. Anneler evlatlarını hisseder derler ya hemen hissetmiş gözlerimi açtığım anda sol tarafa kafamı çevirip beşinci küvez üzerinde durmuştu. Evlatlarda , annelerini hissedermiş. Küvezin başında hemşireye bakan gözleri bir anda kafasını benden yana çevirdi. Ellerimi cama yasladım. Yumuş yumuş elleri , ela gözleri, simsiyah saçları, hafif belirgin olan sert çene hatları, yuvarlak yüzü, buğday ten rengi. Bir o kadar ben bir o kadar babası olan oğlum. Yumuş yumuş ellerini bana doğru çevirdi. Gel anne diyordu sanki.

Küçük bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan." Muraaaat iyi dimi?"

Benim kadar duyguluydu Murat'a sesini geç evladımızın yanına geldiğimizde bedeninden geçen titremeyi hissetmiştim." İyi yavrum çok iyi. Dört kilo doğmuş erken doğan bir çocuğa göre çok iyi olduğunu söylüyor doktor." Dudakları saçlarıma yaslandı." Aferin be hatunum ikinizde çok iyi iş çıkardınız. Kendin gibi savaşçı, güçlü çıktı oğlumuzda."

İki ellimi cama dayayıp alnımıda cama yasladım. Şimdi kucağıma alıp kokusunu içime çekmek ne kadar çok isterdim. Yumuş yumuş ellerini öpmek , hafif belirgin olan siyah saçlarını okşamak , göğsüme yatırmak ne çok isterdim. Yapamıyordum. Evladımı ilk gördüğüm yer camın arkasından oluyordu. Olsun burada ya yaşıyor ya olsun be. Anne oldum ben ya anne.

Ela gözleri içine daldım. Yumruk yaptığı ellini ağzına götürür iken ela gözleri neşeyle kısıldı. Bacaklarını sürekli havaya kaldırmaya çalışıyordu yada sağa sola doğru tekmeler atıyordu. Eşek sıpası karnımda yaptıkları yetmemişti. Kafası bir an olsun çevirmedi ikimizden de. Havada öpücük attığımda bacaklarını daha güçlü savurdu sağa sola. Gülmek ve ağlamak arasında çıktı sesim." Annem." Murat'ın yakasını tuttum." Görüyor musun? Saçları, çene yapısı aynı sen. Muraaaat çok güzel evladımız."

Başını zorlukla salladı." Annesi sensin tabi güzel olacak." Dolu dolu gözleri oğlumuz üzerinde gezindi." Evlat , oğlum." İçli içli çıktı sesi. İlk defa baba oluyordu ve yaşadığı duyguları dökemiyordu. Anlıyordum." Hoş geldin be evlat yuvama , kalbime, yüreğime , evime hoş geldin. Canım feda olsun üçünüze. Babasının aslan parçası. Yaşama sebebim."

Ela gözlerini ardı ardına kırpıştırdı. Neşe içinde bir tekme daha savurdu anlıyordu sanki ne demek istediğimizi. Mırıldandım." Yaşadığın için teşekkürler." Gözlerini ardı ardına tekrar kırpıştırdı. Ellerini bana doğru açıp bedenini bana çevirmeye çalıştı. Kucağına al anne der gibi. Alamazdım. Göz yaşlarım daha da artı. " Annem seni çok seviyorum." Neşeli bir gülüş daha atı verdi. Babasına benziyordu gülüşü. Dudakları da babasına benziyordu. Bu hayata en çok Murat'ın gülüşü sevmiştim şimdi oğlumda babası gibi gülüyordu. " Murat yanına giremez miyiz?"

" Maalesef yavrum. Oğlumuzun iyi olduğuna emin olunca verecekler." Alnıma küçük küçük öpücükler kondurdu." Hadi dinlenmelisin biraz." Gitmek istemiyordum tüm gün yanında kalmak gözleri içine bakmak istiyorum. Varlığını görmeye, bilmeye ihtiyacım vardı. Hallimi anlamıştı." Söz veriyorum yine getireceğim ama oğlumuza iyi bakmak için güçlenip , iyi olman gerekiyor." Haklıydı. Ağrılarım fazlaydı. Son kez uzun uzun evladıma baktım. " Burada sonsuza kadar yanımızda."

" Olacak dimi?"

" Olacak ya sen , evladımızı beni yaşatın. Bundan sonrada hep yamacında dibinde olacağız."

Bir kez daha evladıma uzun uzun bakar iken yürüdü. İstemesemde dinlenmek zorundaydım. Başımı Murat'ın göğsüne yaslarken odaya gidene kadar kafası saçlarım arasında kaldı. Derin derin nefesler alıp veriyordu. Odadan içeriye girdiğimizde nazikçe yatağa yatırdı. Önüme gelen saçlarımı elleriyle geriye doğru itteledi kafasını boynuma gömüp derin bir nefes aldı içine. Usul usul gezindi nefesi şah damarımın üzerinde." Yaşıyorsun."

" Yaşatıyorsun." Yatakta yana kaydım." Yanıma yat." Bu anı bekliyordu sanki hızla kafasını boynumdan çekip yamacıma sokulu verdi. Kollunu benim için açtığında göğsüne sokuldum. Kollu bedenimi sarar iken içimde yaşadığım bir o kadar buruk bir o kadarda heyecan duygusu arasında gidip geliyordu kalbim. Sessizlik içine gömüldük ikimizde. İçimizde yaşadığımız duyguları anlamaya çalışıyor , göğsünde dinleniyordum. Gözlerimin önünden oğlumun görüntüsü gitmiyordu. Yumuş yumuş sıktığı elleri , ela gözleri, simsiyah saçları, hafif belirgin olan sert çene hatları, yuvarlak yüzü, buğday ten rengi bir o kadar ben bir o kadar babası olan evladım. Camın arkasından evladımı görmek ince bir sızı bırakıyordu kalbime. Annesini gördüğü ilk an cam arkasından oluyordu. Oysa doğum yapı yapmaz göğsüme yatırıp kokusunu içime çekmek ne kadar çok isterdim. Olmuyordu.

Gözlerimi kapatıp uyumak istedim . Olmuyordu. Oğlumu izlemek istiyorum cam arkasından dahi olsun izlemek istiyorum. Uyurken nasıl görünüyor merak ediyorum. O güzel güzel kırpıştırdığı ela gözlerine daha çok bakmak istiyorum. Babasına benzeyen gülüşünü saatlerce izlemek istiyorum. Olmuyordu.

Zaman akıp giderken uyku gözüme girmiyordu hala. Murat'a uyumuyordu aldığı nefes seslerinden bunu anlamak zor değildi. Evli olmanın diğer avantajı nefes sesinden dahi uyuyup , uyumadığını anlayabilmek. Konuşmak istedim yapamıyordum. Yüreğimin ortasında ki sızı olduğu gibi yerli yerinde duruyordu. İyi evladım tamam küvezde ama iyi. İnan buna . Sızlama artık canımı yakma artık.

Kapı açılınca ikimizde aynı anda doğrulduk. Hemşirenin ellinde bataniyeye sarmış oğlum avaz avaz ağlıyordu. Usul usul adımlarla bize yaklaştı hemşire." Sizi görüp gittiğiniz anda avaz avaz ağlamaya başladı. Sakinleştiremedik bir türlü. Resmen ayakları ve yumrukları ile küvezi kıracaktı. "

Oğlumu bana uzattığında nasıl tutacağımı bilemedim ilk başta. Kollarım arasına aldığımda ela gözlerini ardı ardına kırpıştırdı. Gözlerimin içine bakarken yumruk yaptığı ellini ağzına götürüp yavaş yavaş ağlayışları iç çekmelere döndü. Ağlamaktan ve sinirden kıpkırmızı kesilmişti yüzü adeta. Siniri resmen babasına benziyordu. Dudaklarım titredi." Annem , Yavuzum." Nazikçe bir ellimi belline destek verip başını omzuma yatırdım. Ellerim öyle titriyordu ki düşüreceğim sanıyordum. Kafasını boynuma gömdü , yumuk yumuk elli saçımın tutamını tutu.

Hemşire şaşkınlıkla baktı." Şuna bakın boynunuza kafasını gömünce nasıl sakinleşti." Babası gibiydi aynı. Murat'a ne zaman sinirli yada üzgün olsa boynuma sokulurdu.

Murat'ın elli kalktı kırılacak sanar gibi işaret parmağının tersiyle usul usul okşadı oğlumuzun saçlarını." Sende baban gibi boynunda sakinleştin dimi oğlum? " Kafasını uzatıp Yavuzun siyah saçları arasına küçük bir öpücük kondurur iken derin bir nefes çekti içine." Kokusu aynı sen birtanem."

Boynuma homurdanarak daha da sokuldu Yavuz. Saçımı bir an olsun bırakmıyordu elli. Murat arkamdaki yastığı dik konuma getirdiğinde yavaşça yaslandım. Sırtını ağır ağır ovuşturur iken kokusunu içime çektim. Gözlerimi kapatım göz yaşların süzülmesine engel olamıyordum. Yüreğimin tam ortasında atan sımsıcak his tarifsiz bir duygu bırakıyordu. Şimdi kollarım arasında idi oğlum. Kokusunu hissediyorum , göğsüme yatıyor, kafasını boynuma gömüyordu. Saçları arasına ellim daldı yeni doğan bir bebeğe göre saçları hayli çıkmıştı. Yavaş yavaş babası ile birlikte saçlarını okşarken nefes sesleri yavaş yavaş düzene girmeye başladı. Uykuya dalıyordu.

Dişlerimi dudağıma geçirdim." Muraaaat gerçek mi?" Kollarım arasında evladım. Ne ağrı kalmıştı ne acı babası gibi iyi gelmişti yüreğime. Yıllar sonra anne iç güdüsü geri gelmişti." Oğlum gerçeksin dimi?"

Murat yan dönüp oğlumuza bakmaya çalışır iken cevap verdi." Gerçek ya huzurum." Yavuzun saçları arasına bir öpücük daha kondurdu." İyi ki geldin evlat iyi ki."

Birbimize bakarken büyük bir tebessüm ve minet vardı. Alnını alnıma yaslar iken aynı anda bir damla yaş süzüldü ikimizden de. Başarmıştık biz anne ve babada olmuştuk. Bu sınavıda el ele verip aşmıştık.

Hemşire yaklaştı." Uyudu ise alıyım."

Murat'a baktım. Vermek istemiyorum. Umutla baktım hemşireye." Biraz daha birazcık." Oğlumu kucağıma almak , yanımda tutmak için dahi izin istiyordum. Hemşire hayır anlamında kafasını salladı. İstemeye istemeye uzatmak zorunda kaldım. Hemşirenin kucağına vermeden önce saçları arasına ufak bir öpücük daha kondurmayı ihmal etmedim. Saçımı tutan ellini nazikçe açtı Murat ama bırakmıyordu saçımı. Zorla olsada açmıştı Murat. İstemeye istemeye hemşirenin götürmesini izler iken Yavuz uyanmış gözlerini kırpıştırıp tekrar avaz avaz ağlamaya başladı. Hemşirenin adımları durdu Yavuzun gözleri bana döndü. Ellerini bana doğru çevirdi ağlayışları daha da büyüyüyordu. Anneydim ben içimi yakıyordu ağlayışları kollarımı havaya açtım. " Lütfen verin."

Hemşire kucağında sakinleştirmeye çalıştı ama yüzüne gelen küçük yumruk ile afaladı." Böyle bir bebek hayatımda görmedim . Daha kaç günlük şu gücüne bak." Yavuz ağlamaya hata kucağında sağa sola doğru dönmeye uğraşınca kucağıma tekrar verdi. " Anlaşılan anneci olacak."

Murat hafifçe tebessüm etti." Haklı aslan parçam."

Kucağıma tekrar aldığımda başını boynuma sakladı. Ağlayışları bir kaç saniye sonra durur iken daha sıkı tutu saçımı. Beni bunların elline bırakma der gibiydi. Kafamı boynuna götürüp kokusunu derince içime çektim. Evlat kokusu farklı derler ya farklıydı. İnsan ne koklamaya doyuyor nede kokusunu bırakmaya. Kaç dakika olmuştu kucağıma alalı ama ben şimdiden oğlumun kokusuna bağlandım. Murat kollunu başımın arkasından geçirip göğüs kafesine çekti bedenimi. Büyük ellini oğlumun sırtına koyduğum ellimin üzerini sardı. Hayranlıkla bakıyordu oğlumuza bir mucizeye bakar gibi bakıyordu.

Hemşirenin sesi geldi dönüp bakmadım." Bu gece sizin yanınızda kalsın ara ara kontrol etmeye gelirim." Başımı salamakla yetindim zira boynuma kafasını gömüş kalbimin mucizesi oğlumu izlemekle meşguldüm. Kapının açılıp kapandığını duydum.

Ağlamaları iç çekişlere döner iken boynuma kafasını daha çok gömeye çalışıyordu. Dudaklarımda kocaman tebessüm kurulur iken bir damla yaş daha süzülüp gitti. Düşmeden her zaman olduğu gibi kocam bey tarafından tutuldu göz yaşım. Yere damlamasına izin vermiyordu. Her ağladığımda buradayım , yanında bir damla göz yaşının dahi düşmesine , akıp gitmesine kıyamam diyordu davranışları.

Şimdi tamamlanmıştım. Sekiz ay boyunca karnımda taşıdığım , saatlerce konuştuğum , karnımı okşadığım , hayaller kurduğum oğlum kollarım arasında bulunuyordu. Gözlerinin içine bakarak konuşabilecek , sırtını saçlarını okşayabilecektim , hayalleri gerçek kılabilecektim.

Yıllar sonra tekrar anne olmuştum ama o kadar fark vardı ki. Derin ve Dumanda yüreğimin ortasında hep korku taneleri olurdu. Soğuk oda içinde yetemediğim için daha farklı bir hayat veremediğim için evlatlarıma vicdan azabı çekerdim hoş hala çekiyorum. Şimdi yanımda olup kardeşlerini görebilirlerdi. Acaba nasıl abi ve abla olurlardı? Soru olarak kalacaktı. Cevabını alamayacak , hayallerim içinde hayal edecektim.

Kafamı tam karşıya çevirdiğimde ela gözleri, kahverengi saçlar, yüzlerinde kocaman gülümseme ile el ele tutuşmuş bana bakıyorlardı.

" Annem." Dedi Duman

" Annem ." Dedi Derin

Özür dilerim...

Özür dilerim...

Özür dilerim...

Her zaman olduğu gibi anlamışlardı. Gülümsemeleri daha da büyürken yanıma yaklaştılar. Yatağın ucuna geldiler dizimin bir tarafına Duman yatı diğer tarafına Derin. Ellimi kaldırıp saçlarını okşamak istedim parmaklarımın iki tanesini Duman tutu diğer iki tanesini Derin. Ellime yasladılar kafalarını. Üç evladımda yanımdaydı şimdi.

" Deniz."

" Efendim bitanem."

" Boşluğa niye bakıyorsun?"

Kafamı usulca boynumda uyuya kalmış Yavuz'u rahatsız etmemeye çalışarak yana çevirdim." Üç evladımda yanımda Murat."

Murat'ın gözleri boşluğu döndü." Burdalar mı evlatlar?" Onaylayan mırıltı çıkardım." Deniz onlar seni affeti vicdan azabı çekme artık. Sende çocuktun. Çocuk tarafına vicdan yükü yükleme artık bitanem. Biliyorum Denizim çok vicdan azabı çektin ama bırak artık. Geçmişin tüm zincirlerini kır gitsin."

" Sen nereden biliyorsun vicdan azabı çektiğimi?"

Gözleri her bir zerremde yoğun gezindi. Saçlarımın arasına daldı elleri her zaman olduğu gibi büyük şefkatle okşadı saçlarımı." Her gece uyurken isimlerini sayıklıyorsun Deniz. Gece rüyalarında ağlıyorsun be yavrum. Ne zaman mezarlarının başına gitsek göz yaşlarına hakim olamıyorsun." Alnıma dudaklarını yaslayarak beni anladığını gösterdi." Senin en büyük gücünde , güçsüzlüğünde çocuklarımız Denizim. Vicdan yükünü onlara belli etmek istiyorsun , bir parça toprak seni güçsüz bırakıyor ama onlar seni affeti bana kalırsa onlar sana hiç kızmadı çünkü çocuk olduğunu onlarda biliyordu. Çocuk hallinle bile harika bir anne olmuşsun sen. Bak kaç yıl geçmiş hala unutmamışsın. Acılarını , varlıklarınıda hep kalbinde tutmuşsun kaç anne senin gibi yapabiliyor?"

Hala çok duygusal bir pandaydım." Affetiler dimi?"

Başını usulca salladı." Affetiler ya . Affetmemiş olsalar sana sığınmazlar. Hem çocuklar, annelerine kıyamazlar."

Kıyamazlardı. En kimsesiz kaldığım anlarda dahi iki evladım hep rüyalarımda yanımda olmuşlardı. Annelerini anlamışlardı onlar. Ben değil onlar beni anlamıştı. Ben bu yaşıma kadar onlar ile büyümüştüm. Şimdi ise ömrümün sonuna kadar yine onlar ile büyüyecektim.

Murat kafasını boynumun diğer yanına koydu. Hep boynumun bir tarafına nefes vurur iken şimdi boynumun iki tarafına da nefes vuruyordu. Aynı anda nefes alıp aynı anda nefes veriyorlardı. Bacaklarıma baktığımda Derin ve Dumanın da uyumuş olduğunu gördüm. Ailem şimdi tamam olmuştu.

Yavuzun kullağına yaklaşıp mırıldandım." Seni seviyorum annem. Kalbimin mucizesi."

Uykunun içinde homurdandı. Bende anne...

 

*********

Ellini kalbinin üzerine koyup derin derin nefesler almaya çalışıyordu Sabiha. İçinde ki bir noktanın heyecan ile kavrulup gittiğini hissediyordu. Kontrole gelmişlerdi Suskun ile birlikte ve her zaman yaşadığı heyecan duygusu en köşeye kurulup kalmıştı yine. Deniz'in doğumundan sonra korkuyordu Sabiha. Ya Deniz gibi olursa? Ya sorun çıkarsa yada daha kötü bir durum ile karşı karşıya kalırsa ve daha nice ihtimal...

Ellini büyük el kavradı. Kafasını kaldırıp yanında oturan adama çevirdi. Siyah gözler ilgiyle bakıyordu yüzüne." Buradayım sorun çıkmayacak."

" Ya çıkarsa? Deniz'den kan geldi. Kaç saat kaldı içerde. Evet biliyorum Deniz'in karnında yara vardı ama ya bende de başka sorun çıkarsa?" Ellini dertli kafasına attı." Ben ya anne olmayı beceremez isem? Çocuk ruhuna sahibim. Çocuk gibi kadından anne mi olur?"

Derin bir nefes aldı Suskun." Asıl senden çok iyi anne olur. Kaç kadın gördüm ben olgun davranacağım diye çocuğunu anlamayan ama sen kendini şanslı görmelisin çünkü çocuk ruhunla çocuğumuzu çok iyi anlayabilirsin." Bir kaç saniye durup önüne baktı Suskun. Sabihadan çok iyi anne olacağını biliyordu çünkü Sabiha çok iyi annenin elleri arasında büyümüştü ya kendisi? Sürekli sus diyen, ilgi göstermeyen, madde bağımlısı annenin yanında bulunmuştu senelerce. Baba ya? Babasını bilmezdi bile. Öğrenmek istese öğrenirdi lakin istememişti Suskun. Doğduğu gece oğlunu merak edip kalmayan bir babayı bulsa ne olacaktı ki? Hiç. Bilmezdi baba olmayı Suskun. Ne anne bilirdi ne baba tek bildiği Melekti onu da kayıp etmişti.

Suskunun değişen yüz hatlarını fark etmişti Sabiha. Suskunun ellini daha sıkı kavrayıp yüzüne yaklaştı." Bazı insanlar anne ve baba olmayı tek başına öğrenmek zorunda kalır. Biliyorum seninde korkuların var ama bende senin yanındayım Suskun."

" Nereden anladın?"

" Seni ezberlemek hoşuma gidiyor."

" Ezberledin mi peki?"

Hiç düşünmeden cevap verdi Sabiha." Ezberledim." Suskunun yüzüne biraz daha yaklaşıp siyah gözleri arkasında kalan kuyuyu okumaya çaba gösterdi." Sen hayatımda okuduğum en derin kitapsın. Bazı kitapları tekrar tekrar okuman gerekir çünkü her okumanda yeni bir düşünce ve duygu ile karşı karşıya kalırsın. Sen benim ömrüm boyunca hiç sıkılmadan usanmadan okuyacağım tek kitabımsın."

Kafasını hafifçe geriye doğru attı Suskun." Beni anlayan tek kadınsın."

" Anlayan olmadı mı ?"

" Olmadı."

" Neden?"

" Kitaplar berrak ve açık olması lazım anlaşılması için ama benim kitabımın içi siyah geride kalanları okumak için önce sesime ulaşman gerekiyor bunun yoluda yine sessizliğime katlanabilmekten geçiyor. Anlayacağın Sabiha beni okumak için insanın çok adım atması gerekiyor."

" Adım adım giderim o zaman."

" Zor olmaz mı?"

" Senin için ise hayır."

Baktı Suskun cevabı yoktu. Kuyunun içinde kalan geçmişin kırıntıları sessini engelliyordu her zaman olduğu gibi. Suskunun en büyük yalnızlığıda bundan olmuştu ya. Kuyu derin ve sevdiği insanları o kuyunun içine hapis edip kendine saklamak isterdi Suskun. Her insan girmek istemezdi o karanlık kuyunun içine. Kız kardeşi Melek o kuyuya girebilmişti ölen bebeğini ise o kuyuya kendi elleriyle atmıştı bir tek Sabiha o kuyuya girmek için mücadele etmişti. Karanlıktan korktuğu halde kuyunun dibine yerleşmiş orada kalmıştı. Neşeli bir kadın, acılar içinde ki adamı anlamaya çalışmıştı. Anlamak için ortak acıda birleşmeye gerek yoktu. Anlamak için bakmak , hissetmek, empati kurmak ve değer vermek yeterli idi.

Sessizlik uzadı aralarında ve uzadı.

Yandan yandan Suskuna baktı Sabiha. Karanlığının içinde kaldığını fark ediyordu." Karanlık bazen insanı saklamaya bilir." Ne demek bu bakışını atmakla yetindi Suskun. " Bazen iki çift kollda insanı saklayabilir." Kollarını iki yana açtı." Senin kadar saklayamam belki ama iyi gelir..." Kollar arasına girdi Suskun anında.

" Sen varsan hep iyiyim Sabiha."

Kolları ile kocaman cüsseyi sarmaya çaba gösterdi Sabiha ama kanatları küçüktü saklayamıyordu kocaman kargayı ama yetiyordu Suskuna. Başını Sabihanın omzuna koyup gözlerini kapatıp bir kaç dakikalığına olsun acısını, derdini bebek kokusu içinde silip atıyordu. Fark ediyordu da Suskun, her sevgi anne ve baba sevgisi olmak zorunda değildi. Bir çift bakan mavi gözde tüm sevgilerin yerini tutabiliyordu.

" Sabiham."

" Efendim."

" Senin sevgin var iken başka sevgiye gerek kalmıyor."

" Ne demek bu?"

" İnsanlar anneden anne sevgisi, babadan baba sevgisi yada ne bileyim işte kardeş, abi , sevgili hepsinin sevgisi farklıdır ya?" Onaylayan mırıltı çıkardı Sabiha." Senin sevgin o sevgilerinin hepsinin yerini tutuyor. Sende tüm sevgileri alıyorum. Başka insanlara , anneye, babaya , kardeşe gerek kalmıyor çünkü sen onların sevgilerini de karşılıyorsun bana."

" Galiba ilk defa sana kelimem yok Suskun."

Kafasını usulca çektiğinde Suskun biraz önce ki halinden eser kalmamıştı. Mavi gözlerin içine dalıp gitti. " Sabiham kelimelerim bile senin yanında anlam kazanıyor." Sabihanın yüzünü kavrayıp yanaklarına kısa lakin derin öpücük kondurdu. " Sabiha sen yüreğimin içinde saklı kalan kimseye sunmadığım tek kelimemsin."

" Sadece sana özel olan mı?"

" Sen bana özelsin."

Kocaman gülümsedi Sabiha. Suskunun yanında ise gülümsemek kaldırdı geriye. Suskun acı değil derin tebessüm bırakıyordu ve Sabiha hayatında ilk defa bir erkeğin yanında hep gülümsüyordu. Yüzünün düşme sebebi değil gülümseme sebebi oluyordu.

Suskunun sevgisi gülümsetirdi.

Suskunun sevgisi çocuklaştırır.

Suskunun sevgisi mutlu eder.

Ve Suskun hayatında tek bir kadına sevgi sunuyordu; Sabihaya.

El ele sıkı sıkıya birbirlerine tutunur iken sonunda sıra onlara gelmişti. Yavaşça yerinden kalkıp odaya yöneldiler. İçeriye girdikleri anda Sabihanın heyecanı daha da artmıştı. Suskun ise donuk ifadesine dönmüştü çoktan.

Doktor yerinden kalkıp hafifçe tebessüm etti." Merhaba Sabiha hanım." Elli ile sedyeyi gösterdi." Uzanın lütfen şöyle." Yavaş adımlarla sedyeye yaklaşıp oturup uzandı Sabiha. Ellini karnının üzerinde gezinirken ellinin üzerine büyük el konuldu. Eldivenlerini takıp yaklaştı doktor." Nasılsınız öncelikle?"

" İyi gibiyim aslında." Kısa bir an gözleri Suskuna değdi." Kocam üstüme çok düşüyor. Hamilelik sürecimi rahat atlatmam için ellinden ne geliyorsa yapıyor."

Sabihanın karnını açıp jel sürüp aleti alıp Sabihanın karnının üzerinde gezdirdi." Hamilelik sürecinde kadınların yanında eşlerin destek olması çok önemli. Hem anne için hemde çocuk için. Bebek , anne ile her türlü bağ kurabiliyor lakin baba ile bağ kurmak için babanın ilgili olması gerçekten çok önemli." Ekrana bakarken bir kaç saniye durup dikkatle inceledi." Hiç bir sorun gözükmüyor Sabiha hanım. Çok nazlı ve uysal bebeğimiz maşallah."

Kafasını yana çevirip ekrana baktı Sabiha. Sevdiği adamdan ve kendinden olan parçaya bakar iken göz bebekleri titredi. Hayatında hep her duygusu tas tamam olmuştu ama eksik duygusu varmış. Bugün ögrenmişti Sabiha. Yüreğinin tam ortasında varlığı yeni belli olan his annelikti. İnsanın içine bıraktığı küçük korku tohumlarının sebebi kendinden olan parçayı hayata tutmak istemekti. Hemşire olduğunda tek amacı insanları yaşatmaktı ama şimdi o duygunun daha baskın olduğunu görüyordu. Hemşire olarak değil anne olarak yaşatacaktı.

Ellini ekrana koyup okşadı. Yüreğinde akıp gitti kelimeleri." Anneciğim merhaba. Ne kadar güzel görünüyorsun öyle anneciğim."

Suskun kocaman yutkundu. Kalbinin tam ortasında yeni bir oda keşif etmişti bugün; babalık. İçerisi bomboştu lakin bugün boşluğun içi doluyordu. İlk bebeği ile topraktan tanışan Suskun ikinci bebeği ile ekrandan tanışıyordu. Sessizce mırıldandı." Babam."

Doktor ekrana bir süre daha bakmaya devam etti." Sabiha hanım ellinizi çeker misiniz?"

Hızla ellini çeker iken korkuyla sordu Sabiha." Ne oldu? Sorun mu var? Bir şey mi oldu?"

" Hayır hayır sakin olun." Ekrana pür dikkat bakıp gözlerini kıstı." Hadi biraz daha dön bakalım." Ekranda hareketlilik oldu. Suskun ve Sabiha korku, merak arasında bakar iken doktor kocaman gülümsedi." Evet şimdi oldu." Ekrana bakıp emin olduktan sonra ikiliye döndü." Cinsiyetini gösterdi öğrenmek ister...."

"EVET." Sesi çok yüksek çıkınca dudaklarını dişleyip kafasını öne eğdi suçlu çocuklar gibi Sabiha." Yani evet."

Ellerini önünde kenetleyip kocaman nefes aldı doktor. " Tebrik ederim Sabiha hanım ve Suskun bey nur topu gibi kız çocuğunuz olacak." Sabiha adeta donup kalır iken bir damla yaşı süzülüp gitti. Suskun arkasında duran sandalyeye çöker iken hayatındaki en büyük gülümsemesi yüzüne kondurdu. Doktor merakla sorusunu sordu." İsim düşündünüz mü?"

Doktorun sorusu ile Suskun boş boş bakarken Sabiha avuç içlerinden destek alıp hafifçe doğruldu. Suskunun gözleri içine bakıp karanlığın arkasında saklı kalan siyah saçlı, yemyeşil gözlü, üzerine yeşil eski elbisesi , ellinde tutuğu bebeği ile duran kız çocuğunu gördü Sabiha. Hamile olduğunu öğrendiğinden beri kız olursa aklında olan tek isim vardı. " Melek."2

Suskunun iki kaşı havalandı." Melek mi?"

Kafasını salladı Sabiha." Evet Melek. Bir Meleğin gitti ama diğer Meleğin geliyor." Ekranı elleriyle gösterdi." Meleğimiz olacak Suskun. Benim diyerek benimsediğin bir kişi daha olacak."

Genzi yandı Suskunun." Sabiham."

" Efendim."

" Sen..." Yerinden zorla kalkıp Sabihanın yanına geldi. " Teşekkürler."

Avuç içini Suskunun yanağına yaslayıp usul usul okşadı Sabiha." Etme." Suskunun yüzüne yaklaşıp fısıldadı." Harika bir baba olacaksın."

" Olacak dimi?"

" Olacaksın."

Minetini belli etmeye kelimesi yoktu Suskunun. Dudaklarını Sabihanın saçlarına yaslayarak belli edebildi. Yanağını Sabihanın yanağına sürtüp kulağına yaklaşıp mırıldandı." Dünya'nın gelmiş geçmiş en güzel annesi olacaksın ve her daim yanında olacağım. Seni masalın içinde yaşatacağım Sabiham."

" Senin kalbin masal gibi zaten."

" Sabiham sonsuza kadar masalın içinde kalacaksın."

Kafasını çektiğinde Suskun aynı anda ekrana baktılar. İzlediler ikiside ilk defa konuşmak değil uzun uzun sessizlik içinde izlemek istediler masalarının Meleğini.

Karga ve kelebeğin kız çocuğu oluyordu.

Sessizce mırıldandı Suskun." Bir kelebek daha geliyor."

Karga ve kelebeğin masalının içine bir kelebek daha eklendi.

Suskun ve Sabihanın, Meleği oluyordu....

 

********

Aylar sonra....

 

Ellerimi küçük parmakları ile kavradı. Gülümseyerek baktım ela gözlerine. Ellimi tutup ağzının içine götürüp emeye başladı. Emzik asla emiyordu ama parmağımı emiyordu. Emziği ne zaman ağzına vermek istesem sanki limon vermişiz gibi yüzünü buruşturup adeta kafamıza attıyordu emziği. Ela gözlerini ardı ardına kırpıştırır iken minik minik gülüşler saçıyordu." Gülüşünü çok sevdim oğlum." Daha da büyük gülüş attı , ayaklarını havaya kaldırıp adeta havayı tekmeledi neşe içinde. Eşek sıpasına ne zaman bunu desem neşesi büyüyordu.

İşaret parmağımı ağzının içinde emerken dudaklarını büzdü. Kalbimin mucizesini seyir ettim. Beş ay geçmişti resmen. İnsanın içi gidiyordu her bir zeresine. Doyamamak varya ben bu duyguyu ikinci defa bir erkekte yaşıyordum. Karnımda olduğu kadar dışarda da hareketliydi beyefendi. Boks yapmayı çok seviyordu kesinlikle babası ile salonun ortasında birbirimiz ile boks yaparken koltukta adeta çoşuyordu. İştahı da fazla açıktı sütümün yetmediğini düşünüyordum çoğu anlarda. Öyle iştahlı emiyordu ki memelerimi yakında sömürme ihtimali çok yüksekti. Sinirlendiği zaman yüzü kıpkırmızı kesiliyordu , kaşlarını en derinden çatıp sanki konuşabilme şansı varmış gibi ağzını açıp kapatıp duruyordu. Babasının kucağında aksiyon filmlerini izlemeyi de çok seviyordu. Babasının gece masal olarak Türk destanlarını anlatığında gözlerini kocaman açıp uslu uslu babasını dinliyordu. Babasının sesinede ayrı zafı vardı. Babası ne zaman işten dönüp gelse kucağına çıkmak için ortalığı yıkıyordu adeta. Murat eve giri girmez kucağına vermek zorunda kalıyordum. Murat anlattıkça uysal halline bürünüyor babasının üniforması üzerinde geziniyordu küçük parmakları.

Bir tutam saçımı tutup çekiştirdi. " Açıktın mı annem?" Bedenini nazikçe tuttum. En ufacık canına zarar vereceğim diye aklım çıkıyordu. Kollarım arasına rahatça yerleştikten sonra kapşönün önünü açtım. Altıma sütyenden başka bir şey giyinmemiştim. Her dakika acıkan bir evladım olunca giyinmeye fırsatım olmuyordu. Alparslanı çok kınamıştım galiba. Danteli sütyenimi görünce gözleri kocaman açılırken neşeli gülüşü daha da büyüdü." Babalı , oğulu dantel aşkınız var." Küçük parmakları dantelin üzerinde gezindi. Küçük bir gülüş döküldü dudaklarımdan." Ne var bu danteldede görünce mutlu oluyorsunuz anlamıyorum ki." Danteli siyah sütyenimi kaldırdığımda ağzı direkt meme ilerledi. Büyük iştahla mememi kavrayıp resmen kana kana içiyordu sütümü. Usul usul siyah saçlarını okşar iken şarkı sözleri mırıldandım.

Umudumsun

Simsiyahken her yanım

Huzurumsun

 

Uçurumsun

Atlasam'a bağlanırna

Adım unutulsun

 

Evim ol

Kurtar beni

Sonum ol

 

Dilerim ki

Dilerim ki asla caymazsın benim olmak

Dursun zaman

Kalsın yerim, derinlerinde saklanan

 

Sönemezsin

İçimi yakan delip geçen

Ateş sensin

 

Onlar ne bilsin?

Sana çıksa keşke her yolum

Hayalimsin

 

Evim ol

Kurtar beni

Sonum ol

Murat ile bizim şarkımız olsun dediğim şarkımızı şimdi oğluma söylüyordum. Garip hissediyordu insan o zamanlar bu günlerin hayalini dahi kuramaz iken şimdi oğluma , babası ve benim şarkımı söylüyordum. İştahla sütü içerken ilgiyle dinlemişti her bir sözünü. Ne kadar sinirli bir bebek olsada çoğu anda aşırı uysal davranıyordu. Ağlama krizleri geçirir iken başını boynuma saklayıp sakinleşiyordu anında. Babası ve benim kucağım dışında kimsenin kucağında uyumuyordu ve asla sakinleşmiyordu. Ne zaman kucağıma alsam kafasını boynuma saklayıp kalıyordu öyle. Boynumdan çektiğim anlarda ağlamaya tekrar başlıyordu.

Kapı açıldığında gözlerim kapıya döndü. Kapıyı kapatıp uzun uzun bu hallimize baktı Murat. Dudağının köşesine kocaman gülümsemesi peyda olurken huzurlu ifadesi belli oluyordu. İki üç adımda yanımda bittiğinde oğlumuzun saçları arasına derin bir nefes eşliğinde minik öpücüğünü kondurdu." Evlat , anneyi yine sömürüyorsun ha?" Kafasını boynuma saklayıp derin bir nefes eşliğinde kocaman öpücük kondurdu." Benim tarafımı ele geçirdi ha." Sessizce mırıldandı." Yakında seni baya sömürecek bak bana kalmayacak."

En kınayıcı bakışımı attım." Murat."

Ne var bakışını attı." Ne? Bizimde ihtiyacımız var sonuçta." Yavuz ağzını çektiğinde babasını görünce ellerini hemen havaya kaldırdı. Gerçekten babacıydı. Kırılacak eşya tutar gibi nazikçe kavrayıp kucağına çekti Murat." Sen dinlen huzurum ben uyuturum." Yavuz başını babasının omzuna koyarken sağa sola doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı Murat. Yavuzun sırtını hafif hafif hareketlerle ovuşturarak gazını çıkartmaya uğraşıyordu diğer yandan da .

Yatağın başlığına sırtımı verir iken bu hallerine tebessüm ederek baktım. Öyle bir bütün içinde bulunuyorlardı ki. Yıllardır sanki baba gibiydi Murat. Düşüncemi yanıltmamıştı Murat Karasudan çok iyi baba olmuştu. Her gece usanmadan sıkılmadan uykulu haliyle Yavuz ağladığında yatağından benden önce kalkıp koşarak bakıyordu. Yemeğini yedirip , üzerini değiştiriyor , oyunlar oynatıyordu. Bir sözünün daha arkasında durmuştu Murat Karasu. Yanımda en büyük destekçim olmuştu.

Sağa sola doğru yürümeleri devam ederken Yavuz yumuş yumuş ellerini yumruk yapmış babasının güçlü omuzlarına tutunuyordu. " Oğlum , baba bugün yine bir ton itle uğraştı. Bunların topunu ne yapmak lazım biliyor musun?" Yavuzdan cevap olarak gaz geldi. Hafifçe tebessüm etti Murat." Aynen öyle oğlum hepsini bok etmek lazım." Murat konuşmaya devam ettikçe Yavuz daha çok yaslandı babasının omzuna. Gerçekten babasının sesine zaafı vardı. Gözleri usul usul kapanmak üzere iken bana bakıyordu ela gözleri.

" Seni seviyorum annem."

Uykulu haline rağmen anlamış gibi neşeyle güldü.

" Annen bana bu kadar seni seviyorum demedi oğlum." Yavuzun yüzüne bakmaya çalıştı." Dağdan gelip bagdakini kovman hiç hoş olmuyor. Önce annenin boynunu tam şah damarının olduğu kısmı kaptın sonra danteli sütyenini benden çok görüyorsun şimdide seni seviyorum." Sitem dolu değildi sesi tam tersi mutlu , hayat dolu geliyordu. Cevap olarak ise küçük bir pırt sesi çıktı Yavuzdan." Hadi aslan parçası hemencecik uyuda biraz da anne ile ben vakit geçiriyim be oğlum. Bir kıyak geç artık babana."

Tebessümüm daha da büyüdü. Muratla ne zaman yakınlaşacak olsak sanki anlıyordu hemen bir yaygara, ağlayış koparıyordu. Hele Murat dizime yatığında babasının saçlarına asılıp zorla kaldırıyordu. Hem anneci hemde babacı idi kendileri. Biraz da yani birazın daha fazlası hatta çok fazla şimdiden çok kıskanç olacağı belliydi.

Onları izlemek masal izlemek kadar güzel ve uyumlu idi.

İlk aylarda çocuğuma yetemeyeceğimi düşünüyordum. Geceleri uyumadığında yapamıyorum acaba diyordum hele Murat evde yoksa her şey daha zor oluyordu. Evet ben anne olmuştum ama Dumanı doğurduğum gece kayıp etmiş Derini ise daha anne olmak ne , nasıl bakılır , ilgilenilir öğrenemeden içimde ki dürtülere güvenerek bakmıştım ama şimdi aylarca evladımla birlikteyim ve kabul etmeliyim ki anne olmak çok zordu. Oğlum biraz fazla ağlasa içim acıyordu. Yetemiyor gibiydim. Öyle hissediyordum.

Hayatım boyunca hep sert , hırçın, öfkeli bir kadın olmuştum şimdi ise benden sevgi bekleyen oğlum vardı. Ne kadar seni seviyorum annem desemde yetmiyor gibi geliyordu. Sevgimi gösteremiyordum sanki. Altına yaptığında geç fark ettiğim için oturup ağlamıştım. Çocuğumun çişini bile fark edemeyen anne mi olur? Dün kucağımda iken uyuya kalmıştım. Yavuz ağlamasa asla uyunamazdım. Nasıl anneydim ben? Çocuğum kucağımda durur iken uyurum? Ya düşseydi kucağımdan? Ya çok ağlamaktan çatlasaydı? Nefesi kesilseydi? Böyle annelik olmaz.

Murat uyuduğuna emin olunca Yavuz'u yatağına yatırdı. Her uyuduğunda olduğu gibi bir süre uyuyan yüzünü seyir etti. Yatağın yanında duran koltuğu çekip oturup uyuyan yüzüne büyük şefkatle baktı. Murat kadar sert , öfkeli, hırçın adamı dahi yumuşacık yapmıştı Yavuz. Her Yavuz dediğinde yüreğinde ince bir sızı yayıldığını biliyordum. Yerimden kalkıp yanına yaklaştım. Kollunu benim için açtığında kucağına yan şekilde oturup oğlumuzu beraber izledik . Dudaklarını ara ara büzüyor bazı anlarda kaşları hafifçe çatılıyordu. Yüzünün her zeresine içim gide gide baktım. Yüzü sanki biraz Yavuz abiye benziyordu. Murat'a bunu fark etmiş olacaki Yavuz abinin künyesini oğlumuzun başına asmıştık.

Fısıldadım." Murat."

Derin bir nefes aldı." Yavuz abiye benziyor azıcık." Kafasını ait olduğu yere tam şah damarıma yasladı." Özledim Yavuz abimi Denizim. Her kartal timi binasına girdiğimde Yavuz abiyi arıyor gözlerim. Göreve gidiyoruz hep sırt sırta verip savaştığım adam yok. Sırtım boşlukta kalıyor. Çok uzun zaman geçti ama Yavuz abinin ne boşluğu doluyor nede acısı geçiyor." Elli usulca Yavuzun saçları arasında gezindi. " İnşallah büyüdüğünde Yavuz abimin adını hakkı ile taşır."

Buruk bakabildim. Biliyordum. Yavuz abinin yerini dolduramıyordu Murat. En yakını , sırdaşı , dostu , abisi, silah arkadaşı tek bir sıfata sığmıyordu ki Yavuz abi. Bir Yavuz abi gitti yanında bir çok sıfata gidi verdi. Ellerim saçları arasında şefkatle gezindi." Aynı Yavuz abi gibi yetiştireceğiz onu bitanem." Dudaklarımı saçlarına yaslayıp kokusunu içime çektim." Yanındayım. Acın acım."

Boynumda gezindi nefesi ve dudakları." İyi baba oldu mu?"

" Yanıltmadın beni."

Keskin nefesi boynuma vurdu." Sende yanıltmadın harika anne olacağını biliyordum."

" Sanmıyorum."

Kafasını çekip hafifçe kaşları çatıldı." O nereden çıktı?"

Omuzlarımı indirip kaldırdım." Ne bileyim sevgimi gösteremiyorum gibi oğluma. Sanki yetmiyor oğluma sevgim."

" Deniz yine çok saçmalıyorsun ha."

" Hiç öyle deme oğluma seni seviyorum diyorum bakıyor öyle."

Derin bir nefes verdi." Deniz daha beş aylık tabi ki bakacak başka ne tepki verecek." Saçlarımı geriye doğru itteledi." Farkında değil misin? Senin boynuna sokuluyor hep. Yerimi aldı orası da ayrı. Oğlum ile karımın boynunu paylaşmak pek hoşuma gitmiyor haberin olsun."

Güldüm." Murat."

" Ne? Kafamı boynuna saklayacağım bir bakıyorum benden önce kapmış birde bana gülüyor. Sanki defol git mekanın sahibi benim artık der gibi. Hele geceleri tam sana dokunacağımanda bir yaygara tüm vuslatımın , hayallerimin içine ediyor." Bir kaç saniye durup öfkeyle hafif yükseldi." Dedim ben sana Rahmi albay ile çocuğu çok yalnız bırakmayak diye. Kendisi bitti şimdi oğlum sayesinde aramıza giriyor. "

Gülüşüm daha da büyürken yakasından tutup dudaklarımı dudaklarına yasladım. Bellimden tutup kendine doğru bastırdığında kucağında bir saniye kalkıp bacaklarımı iki yana açıp rahatça kuruldum kucağına. " Hadi Murat Karasu hazır oğlumuz uykuya dalmış iken icraatlarını göster."

Nefes nefese bana bakar iken yüzüme yaklaştı." Şov yapacağım şov." Dudaklarım dudaklarını hızla buldu. Zaman kayıp edemezdik her an uyanabilirdi oğlumuz. Benimde canıma tak ediyordu. Kabul etmeliyim ki bedenimi mosmor yapmasını dahi delice özledim. Yavuz doğduktan bir hafta sonra ilk fırsatta oğlumu Yasemin ablanın kucağına bırakıp kocamla evi barkı yıkacak bir sevişmeye imza atmıştım. Buda candı sonuçta bir yerden sonra tak ediyordu. O günden sonra asla o evi barkı yıkmalı sevişmemizi yapamamıştık oğlum sağ olsun. Küçük bir Rahmi albay olabilirdi kendisi.

Dudaklarımız hızlı hızlı birbirini talan ederken ateşi en hızlısından harmanladık. Yerinden hızla kalktı ortalık fena karışacaktı ve oğlumuzun bu sesleri duymasını asla istemezdim. Hızlı adımlarla odadan çıktığında duvara bedenimi yasladı. Yangın aşırı hızlı büyüyordu. Kucağından indiğim anda sabrı kalmamış olacaktı ki kapşönümü hızla çıkartıp savurdu koridora. Tişörtüne uzanıp tek hamlede çıkartıp attım kenara. Belimden kavrayıp tekrar dudaklarımı bulduğunda bedenini bedenime en sertinden yasladı.

Duvardan bedenimi ayırıp salona hızlı adımlarla yürümeye çalışıyordu lakin birbirini talan eden ve özlemden , hasreten kıvılcımlar yakan köz gibi dudaklarlarımız her saniye durduruyordu. İki üç adım daha attıktan sonra hırsla dudaklarımı çekiştirdi. Bedenimi yere bırakıp dudaklarıma kapanırken eşofmanımı hızla aşağıya indirip tek hamlede iç çamaşırımı yırtıp kenara atmıştı.

Yüzümü kavrayıp dudaklarıma daha çok yaslandı. En hoyratından ve sertinden. Çok pis özledim şu öpüşmeyi. Cayır cayır yanan bedenimi , altında kıvranmayı , ateş olup yanmayıda yakmayıda çok pis özledim.

Hızla eşofmanını tutup aşağıya çektim aynı şekilde baksırınıda. Bellimden tutup tekrar havaya kaldırdırdığında bacaklarımı belline dolayıp varlığına kadınlığımı yasladım. Kalçalarımı kavrayıp hızlı hızlı kendine sürter iken dudaklarımız bir an olsun ayrılmıyordu. Başlarım nefes almasına da nefese de. Nefesimi kesip attı , sızım sızım sızlayan dudaklarım arasından en büyüğünden inlemlerim kaçtı.

Sonunda salona geldiğimizde koltuğa oturduğunda kalçalarımı varlığına kıvrak hareketlerle sürtüm. Ellerim afetü devran kasları üzerinde gezinir iken onun elleri ise bedenimin her bir noktasında kıvılcım etkileri bıraka bıraka geziniyordu. Kafasını boynuma sakladı." Asıl mekanın sahibini tanıtma zamanı." Dudakları o kadar hırsla boynumu emiyordu ki. Dişlerimi dudağıma geçirip inlemelerimi bastırmaya çalıştım.İçerde oğlumun, babasının annesini nasıl kıvrandırdığını , cayır cayır yaktığını duymaması gerekiyordu.

En hızlısından tenlerimiz parçanın bütünü gibi bir araya gedliğinde hızlandıkça hızlandık. Bellimden tutup daha da hızlanmamı sağlıyordu. Koltuk yine dayanamamıştı. Çatırdayarak kırlınca kalkıp yere oturduk.

​​​​​İndim kalktım indim kalktım ve aynı anda ikimizden de sıvı yayılması bir oldu. Alnı alnımı bulur iken bir süre soluklandı." Uyanmadı daha zaman var." Bellimi tutup ileri geri hareket ettirdi." Bir tur daha atalım."

Tam dudaklarına ilerliyordum ki kapı çaldı. Kimdi bu saate? Kapı ardı ardına çalar iken sesi geldi Sercanın." Komutanım."

Murat'ın gözleri seğirdi." Lan bu saate ne işi var bunun burada?" Kucağından kalkmak için hamle yapıyordum ki tuttu." Boş ver çalar çalar gider."

" Saçmalama Murat kapıyı biraz daha böyle çalar ise Yavuz uyanacak." İstemeye istemeye kucağından kalktım. Ulan Sercan bu saate harbi ne işin var senin burada?

Yüzüne kadar kızarmış olan kocam da kalktı." Ulan akşama kadar tüm koltukları kırma hayalim vardı." Ellini yüzüne attıp burnundan soldudu." Lan Sercan senin belanı sikip atmaz isem bana da Murat demesinler!"

Koşar adımlarla delice sevişir iken çıkarığımız kıyafetleri yerden alıp hızla üzerime geçirip Murat'ın kıyafetlerini de alıp hızla salona gelip yüzüne attım." Giyin üzerini hemen." Kapı bu sırada daha büyük gürültü içinde çaldı. Başlarım ama şimdi böyle işe ha! Evlendik hala rahat yok hala rahat yok.

Söve söve kıyafetlerini giyinip kapıyı açmaya yöneldi. Kapıyı açtığında Sercan , Kazım , Poyraz ve Alparslan kocaman sırıtarak bakıyorlardı." Komutanım niye açmıyorsunuz kapıyı ?" Dedi Kazım.

Sercan kafayı uzatıp içeriye baktı." Kavgamı ettiniz siz?"

Poyrazda içeriye göz gezdirdi." Etmişler baksana gardaş koltuk dahi kırılmış."

Murat adeta kısık sesiyle kükredi." Gelmeseydiniz daha kim bilir ne koltuklar kıracaktık lan!"

Boş boş göz kırpıştırdılar.

Kapıya yaklaştım." Hoş geldiniz."

Murat ters ters bakar iken Kazım tam ağzını açacaken girdi araya." Tamam şimdi de siktir olup gidin." Kapıyı yüzlerine kapatı. " Lan ben seni mi aldım yoksa bunları mı? Şu evde senden çok bu dangalakları görüyorum."

Kapı bir tur daha çaldı. Anlaşılan kurtuluş yolu yoktu. Derince nefes verip kocamı kenara itip kapıyı açtım ve hala sırıtıyorlardı. " Komutanım ayıp ha! Gelen misafir hiç geri çevrilir mi?" Dedi Poyraz.

Öfkeyle çıkıştım." Sizin o kapıya vuran ellinizi malum yerinize monta ederim! Yavuz uyuyor ne diye vuruyorsunuz?"

Alparslan masum masum göz kırpıştırdı." Komutanım buradan geçer iken sizi görelim dedik."

Murat kapıyı tekrar tuttu." Tamam gördünüz şimdi siktir olup gidin." Kapıyı tekrar yüzlerine kapatı. Belimden kavrayıp dudaklarıma hırsla kapandı. Tişörtünü tekrar çıkartıp kenara savurur iken belimden tutup kucağına aldığında tekrar kırılmayan koltuğa geçtik." Bugün tüm koltukları kırmam gerekiyor. Boşuna mı aldım ben bu koltukları?"

" Kırmak için mi aldın koltukları?"

Kapşönümü hızla tekrar çıkartıp savurur iken soruma cevap verdi." Tabi ki onun için aldım." Dudaklarıma yaklaştı." Şu dakikadan sonra kimse engel olamaz bana." Tam dudaklarıma yapışıyor iken Yavuz ağlamaya başladı. Murat'ın yüzü darmaduman oldu. " Oğlum sen düşman hattı mısın? Ne diye babanın vuslatını bölüp duruyorsun? Ha oğlum ha!" Birbirimize umutsuzca baktık." Düşmanlar dahi bana bu kadar garezi yok. Onlar bile bombayı malum atıyorda bu oğlum tam babasının malum işinde bombasını götümde patlatıyor."

Kucağından hızla kalkıp tekrar kapşönümü alıp giyindim." Yine başaramadık usta."

Gözlerini yumup derin bir nefes aldı." Ben bugün bir koltuk daha kırmaz isem içimde kalır." Yerinden hızla kalkıp kapıyı açtığında kartal timi hala yerli yerinde duruyordu. Sercanın ensesinden kavrayıp içeriye çekti Murat." Bugün hem oğlum hem sizin canıma gareziniz var." Ellimi kavradı." Size ceza lan sizin yüzünüzden uyandı çocuğum gidip ne yapıp edip bakın." Beni kapının dışına yönelti.

" Ay Murat dursana oğlum ağlıyor. Hem nasıl baksın bunlar çocuğa? Biri silah tutar gibi tutuyor çocuğu diğeri ellinde bomba var gibi diğeri olmadık yemekleri yediriyor. Çocuğuma kıyamam."

Yandan yandan ters ters baktı." Biraz da şu kocana kıyamasan karım ne güzel olacak." Bir anda yükseldi." Bana yazık değil mi lan?"

Yavuz hala ağlamaya devam ederken koşa koşa odaya girdim. Ağlamaktan kıpkırmızı kesilmişti resmen. Nazikçe tutup kucağıma aldım." Geldim annem geldim." Kafasını boynuma sakladı anında. Yakamın bir ucunu tutar iken ağlaması hemen durmuştu." Oğlum senin işinde hep şov ha. Babana garezin mi var? Azıcık yardımcı olsan ne olur ki? Küçük bir Rahmi albay daha yetiştiremem." Cevap olarak ise yakamı daha sıkı tuttu. Asla bırakmam der gibi. Tam bu sırada içerden sesler geldi Murat büyük ihtimalle vuslatımızı bölen arkadaşlar ile küçük çaplı bir boks yapıyordu.

Sağa sola doğru yürürür iken saçlarını okşadım. Babası gibi saçlarını okşadığım zaman daha da uysalaşıyordu. Kapı bir anda gürültü içinde açıldı. Kazım koşar adımlarla Yavuz'u kucağımdan çekip alırken aynı sinirle kocamda odaya girmişti. Yavuz'u silah tutar gibi Murat'a doğrultu Kazım." Valla vururum komutanım."

Adımları durdu Murat'ın yüzü kıpkırmızı kesilmişti." Lan silah tutar gibi tutma şu çocuğu!" Ellini yüzüne attıp sıvazladı en büyüğünden bir sabır çekti." Kazım çocuğuma en ufacık bir şey olursa belanı varya öyle bir severim ki böyle sevilme göremezsin." Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı." Kazım bırak hadi oğlumu."

Geride kalanlarda girmişti odaya. Poyraz anında yancısının arkasına geçti.

Korku ile bir adım geriledi Kazım." Bırakıyımda belamı beleyin dimi ? Asla olmaz." Yavuzun kolları altından tutup normal hale getirdi. " Siniriniz geçene kadar yiğenime el koyuyorum." Yavuz'u kendine doğru çevirdi." Aslan parçası azıcık yardım edi ver şu amcana." Cevap olarak Yavuzun yumruğu yüzünde bitti." Ayıp ha yiğen! Babalı oğulu aynısınız yemin ederim." Yavuzun yüzü kıpkırmızı kesilir iken kaşlarını en derinden çatılmıştı." Şuna bak siniri bile babasıyla aynı."

Poyraz hafifçe güldü." Anasına da benziyor gibi ha gardaş?" Ve kaçınılmaz son Yavuzun yumruğu Poyrazın gözünde bitti." Anam anam gözüm çıktı lan!" Can havliyle ellini gözüne attı." Sen daha aylıksın nasıl bu kadar güçlü olursun?"

Gözlerimi yumup Murat kadar sakin olmaya çalıştım. Allah'ım nedir benim bu iki yancıdan çektiğim anlamıyorum ki! Al birini vu ötekine.

Murat gözlerini kapatıp derin derin nefesleri içine çekti zira oğlumun yanında sinir patlaması yaşamak istemiyordu." Tamam lan şerefsizliğin kitabını yazmış iki beyinsiz dokunmayacağım size." İşaret parmağını ikisine çevirdi." Size ceza lan Deniz dinlenir iken bakacaksınız çocuğa."

Kazım ve Poyraz birbine bakıp boş boş göz kırpıştırdı ve isyanı Kazım dile getirdi." Biz ne anlarız çocuk bakmaktan komutanım?"

" Beni hiç alakadar etmiyor. Her şekilde bakacaksınız." Dedi Murat.

Poyraz , Yavuz'a tatlı tatlı göz kırpıştırdı." Ne kadar zor olabilir ki? Altı üstü sinir küpü Murat Karasu ve ikinci sinir küpü ve üzerine bela mıknatısı Deniz Karasuyun oğlu çok zor olmaz diye düşünüyorum. İnşallah anne ve babası gibi değil diyeceğim de onlardan daha beter gibi gardaş."

Sercan gülerek Yavuzun yanına geldi." Abartmayın lan beş aylık çocuğun ne zorluğu olacak bakarız." Yavuzun kolları altından tutup kucağına alıp havaya kaldırdı." Bize zorluk çıkartm..." Yavuzdan büyük bir pırt sesi geldi. Cevap çok net ve kısaydı." Vazgeçtim anamızı beleyecek. Altına yapmış galiba." Kazımın elline tekrar verdi." Sen anlarsın pis işlerden hayatının imajı sonuçta. Sende bu iş ."

Kazım umutsuzluk içinde bakar iken kenarda duran çantayı gösterdiğimde dudak büzerek çantayı Poyraz aldı. Sanarsın şafak operasyonuna gider gibi bir ciddiyet hallinde daha on dakika içinde ateşli sevişmeler yaşanan salona yöneldiler. Peşlerinden de biz geldik. Çocuğumu dört tane iş bilmez adama emanet etmek akıllıca hiç gelmiyordu. Hele Kazım pisliği hayatının merkezine koymuş iken aman ne olacak diyerek çocuğun altını değiştirmeye bilirdi.

Kazım , Yavuz'u koltuğa yaptırıp altını açtı. Kafasını kaşıyıp dudak büzerek büyük ciddiyetle bakıyordu." Altı üstü bir altını değiştireceğiz çok zor değildir her halde." Çantadan Poyrazın uzattığı bezi aldı. Yavuzun boklu bezini alıp kenara attı. Temiz bezi Yavuzun altına koyup üzerine eğildiğinde hiç beklenmedik bir şey oldu tam Yavuzun çükünden fışkıran sarı sıvı Kazımın yüzünde bitti. Ortaya kocaman kahkahalar salınır iken Kazım şok içinde kalakalmıştı. Tam yüzünden aşağıya doğru sarı sarı damlalar süzülüyordu." LAN!" Karnımı tuta tuta güler iken Kazımın durumu içler acısıydı yüzüne işenmişti bildiğimiz yüzüne işenmişti. " Babalı oğulu ağzımızın ortasına sıçrıyorsunuz."

Poyraz yerlere kapanmıştı gülmekten." Gardaş bu sefer gerçek manada ağzına sıçıldı." Ellini ardı ardına yere vurdu." Yeğen bildiğimiz yüzüne işedi lan."

Alparslan karnını tutuyordu gülmekten." Anam o neydi? Evrenin götüne girişi bu olsa gerek."

Murat ise gururla bakıyordu Yavuz'a." Aferin lan evlat benim yapamadığımı yaptı. Aslan parçam işte."

" Aynı siz komutanım aynı." Dedi Sercan.

Gülüşüm daha da büyür iken Kazımın öyle bir bakışı vardı ki. Buna da kocaman kahkaha attım. Bildiğimiz yüzüne işenmişti aynı babası gibi sinirlendiği zaman ağzına ediyordu ama bu sefer ciddili ciddili ağzına sıçmıştı.

Dudaklarını büzüp ellini yüzüne attıp sildi Kazım." Bu pislik bile benim için fazla lan!" Yavuz'a dik dik baktı." Yiğen , babalı oğulu sizin bana gareziniz ne ?" Yavuz ellini ağzına atıp güldü." Küfür eder gibi gülüyor bir de lan!"

Kazımın kollunu tutup kenara çektim. Pişik kremini uzattım." Sür istersen Kazım yüzün pişik olmasın sonra."

En ters ve ağlamaklı bakışları eşliğinde olmayan saçını savurdu." Terk ediyorum burayı."

" Nereye lan ?" Dedi Poyraz.

" Banyoya lan nereye olacak? On adımlık terk ediyorum burayı. Yüzüme işenildi lan ciddi ciddi yüzüme etti yiğen!" Diyerek salonu terk etti Kazım.

Kahkaham daha da büyüdü. Oğlum diye demiyorum ama tam babası be. Ellini ağzına atmış yerlere kadar kapanak gülen amcalarına uyum sağlamaya çalışıyordu. Eşek sıpası ya yaptığı ne kadar hoşuna gitmiş olacaki neşeler saça saça gülüyordu. Kazımın kenara attığı boklu bezi alıp bir güzel paketledim. Bacaklarını kavrayıp havaya kaldırıp bir güzel altını temizledikten sonra bezini bağladım. Ellerini kavrayıp yüzüne eğilip fısıldadım." Aferin len sana." Ayaklarını salaya salaya neşeme ortak oldu." Bakıyorum da amcanın ağzına işemek hoşuna gitmiş."

Murat nazikçe kavrayıp havaya kaldırdı." Aferin lan aslan parçası şimdi hatanı telafi ettin." Ağzını karnına götürüp kocaman öpücük kondurduğunda neşe içinde parladı ela gözleri. Ellini kollunu neşe içinde salar iken kollarını babasının boynuna dolamaya çalışıyordu.

Poyraz sonunda azıcık ciddi haline gelince Yavuz'u kendisi aldı." Yüce rabbim seni iyiki göndermiş lan aslan parçası. Aynı performansın devamını bekliyorum."

Bu sırada içeriye Kazım girdi ters ters Yavuz'a bakıyordu." Ulan ayıp yaptığın ha! Küstüm lan sana ."

Alparslan gülmekten kapandığı yerden kalktı." Beş aylık çocuğada trip atmazsın lan" Katılıyorum.

Kazım kollarını önünde bağladı." Ha beş aylık çocuk, amcasının ağzına işeyince hiç bir sorun yok." Yavuz'u tutup kaşlarını çatmaya çalıştı ama Yavuz ondan daha çok çatmıştı kaşlarını. " Şuna bak lan birde şimdiden ölüm bakışını atmayı öğrenmiş."

Poyraz yandan çekinerek Murat'a baktı." Allah yar ve yardımız olsun bir Karasu dünyaya bedel iken ikinci bir Karasu dünyayı kökten yok eder."

Onları kendi hallerinde bırakıp mutfağa geçtim. Yemek yemem lazımdı asla doğmayan bir oğlum olduğu için sütümün artması için yemek yemem lazımdı. Bu gidişle kiloları asla veremeyeceğe benziyordum. Dolaptan yemeği çıkartır iken içerden Yavuzun ağladığını duydum. Beş erkeğin arasına çocuk atmak ile çok akılı bir karar vermemiş olabilirim. Kim bilir beş aylık çocuğa görevlerde neler neler yaptıklarını anlatıyorlardır. Beş aylık çocuğun psikolojisini bozacaklar.

Tabağa yemek koydum Yavuzun bir anda ağlaması kesildi. Ne kadar mutfakta yemeğimi yemek istesemde beş erkeğin arasına çocuğumu bırakmak asla akıl işi değildi. Tabağım ve kaşığımı alıp salona geçtiğimde Kazım kocaman kahkaha attıyordu." Bak bak yiğen , amcan ne güzel kıvırtıyor."

" Lan beş aylık çocuğa niye namusumu gösteriyorsun?" Dedi Poyraz.

Kazım , Yavuz'u kucağına oturtmuş telefonda mezdeke hava şarkısı sesi gelen bir şey izletiyordu. Allah'ım tahmin ettiğim video olmasın lütfen." Senin namusunu görmeyen mi kaldı lan? Ortalık malı olup çıktın." Dedi Kazım. Keşke askerlik anılarını anlatsalardı resmen beş aylık çocuğa Poyrazın ve Alparslanın dansöz kıyafeti içinde ki videosunu izletiyordu işin ilginç kısmı Yavuz pür dikkat videoyu izliyor olmasıydı.

Tabak ve kaşığı Murat'ın elline iteleyip koşar adımlarla Yavuz'u aldım." Ne yapıyorsun siz be? Beş aylık çocuğa izletiğinize şeye bak. Bu aylıkta oğlumda travma bırakacaksınız." Yavuz hala ekrana bakmaya çalışıyordu." Oğlum sen yapma bari."

Tam bu sırada kapı çaldı. Koşar kapıyı açtı Sercan. Derya , Sabiha ve Suskun abi gelmişlerdi. Derya adeta Sercanı kenara savurup Yavuz'a ilerledi." Halacığım sana ne dedikolar anlatacağım inanamazsın." Allah'ım şaka mı? Şu timde bir tane adam akılı insan olmaz mı? Geçen ay Derya oturup ciddili ciddili aşk hayatını Yavuz'a anlatmıştı oda yetmemiş Yavuz'a babasını şikayet edip silah ile vurması gerektiğini söylemişti.

Sabiha paytak adımlarla salona girdi. Hamileliğin sonuna yaklaşmıştı artık ve aldığım bilgiler eşliğinde cinsiyeti kızdı. Suskun abi ile evliliği tahmin ettiğimden daha güzel gidiyordu ve Sabihadan aldığım bilgiler eşliğinde Suskun abi ile oturup çizgi film dahi izliyorlarmış. Sabiha ile evliliğinde resmen bambaşka tarafları olan Suskun abiyi görmüştüm. Tam karşı dairemizde oldukları için sık sık görüşme şansımız oluyordu ve Sabihanın hamileliğinde yanında olup ellimden geldiği kadar destek olmaya çalışıyordum.

Yavuz , Sabihanın geldiğini görünce adeta çoşuyordu. Sabiha koltuğa oturunca kucağımdan adeta Sabihaya doğru atlamaya çalıştı. Can havliyle Sabihanın yanına bıraktım. Sabihanın yanına poposu üzerinde oturmaya çalışır iken kafasını Sabihanın karnına yaslayıp ağzını Sabihanın karnına yasladı. Sanki öpmeye çalışıyor gibiydi. İçerde olan canın olduğundan haberi var gibiydi. Ellerini Sabihanın karnına yaslayıp okşamaya çalıştığı anda Suskun abi yandan öyle bir bakışı vardı ki. Tövbe estağfurullah o nasıl bakış? Resmen ölüm bakışını artıyordu oğluma.

Yavuz neşe içinde güler iken ağzını Sabihanın karnından çekmedi ve Suskun abi , Yavuzu kavradığı gibi Murat'a doğru havada atması bir oldu. Aman Allah'ım adlı çıkışımı yapar iken kocam beyin hızlı refleksi sayesinde Yavuz'u havada kaptı. Suskun abiye dönüp çıkıştım." Abi ne yapıyorsun ya?" 1

Öyle bir bakışı vardı ki korkudan yutkundum. Ellini Yavuz'a doğru kaldırdı." Şu evladınız , kızımdan uzak dursun." Sabihanın karnına ellini koydu." Sabihayı ne zaman görse karnına kafasını koymalar yok öpmeye çalışmalar ayağını denk alsın."

Sabiha kaşlarını çattı." Ayy ne yapıyorsun Suskun ya bebek daha o."

Suskun abi asla takmadı." Şimdi böyle ise büyüyünce ne olur."

Murat'ın yanına varıp Yavuzun sağına soluna bakıp mırıldandım." Oğlum yapma seni doğurmak ne kadar zordu. Daha doğmamış çocuğa halenmeler ne oluyor Allah adına?"

Murat'a anında bana uydu." Oğlum ölmek için daha çok genç aylıksın. Yapma oğlum dünyada en son aşık olman gereken insan Suskun abinin kızı valla seni de beni de üst üste gezdirir."

Yavuz hala Sabihanın karnına bakıyordu. Kafasını tutup kendime çevirdim." Yapma oğlum ellinden valla alamayız." Kaşlarını çattı en derinden. Murat'ın kolları arasından aldım. Yavuz bir an Suskun abiye bakınca anında kafasını boynuma gömüp sakladı yüzünü. Beş aylık çocuğu dahi korkutuyordu bakışları adamın. Koltuğa oturur iken kafasını asla boynumdan çekmeyip saçımın bir tutamını sıkı sıkıya tuttu.

Ortaya sohbetler açılır iken herkes neşe içinde sohbetlere dahil oluyordu. Yavuz kollarım arasından alınıp kucak kucak geziyordu. Derya bir saat boyunca oğluma dedikodu anlatınca en son oğlum dayanamayıp yeri göğü yıkmıştı. Sercanın kucağına geldiğinde amcasının verdiği aşk tavsiyelerini boş bakışlar eşliğinde izlemişti. Alparslanın kucağına geldiğinde yemek yeme sanatın tüm icraatını öğrenmişti. Kazıma geldiğinde Kazımın olmayan saçını başını bir güzel yolmuştu. Poyraza geldiğinde ise tişörtünü açmaya çalışmıştı beş aylık oğlum tarafından da namusuna kara lekeler sürülmüştü. Suskun abi ise asla Sabihaya yaklaşmasına izin vermiyordu. Yavuz ne kadar Sabihaya gitmek istese Suskun abi bir o kadar ters bakıyordu.

Kenarda en büyük tebessüm eşliğinde izledim bu hallerini. Kocamın kollu bellime dolandı. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı." Başardık yine."

Gözleri içine baktım." Başardık."

Murat ve Deniz başarmıştı.

Evimizin neşesi olmuştu Yavuz.

Pencerenin önünde beyaz kuşu görünce gülüşüm buruk hale geldi ve onun yanına konan üç kuş daha oldu.

Mekanınız cennet olsun şehit Yavuz Demiral ve İbrahim Tepeğöz.

Kardeşlerine bakan Derin ve Duman.

Aile tamamdı.

Murat ve ben beş kişilik ailemizi kurmuştuk.

Her zorluk sevda sayesinde aşılırmış.

İki kalp ömür boyu yan yana atmaya devam etti....

 

                      🌊

Eveeeet bölümü nasıl buldunuz düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim 🤍

Normalde mutsuz sonla bitirecektim ama Murat'ın sevdasına kıyamadım ya. Deniz'in o kadar acıdan sonra mutsuz son yakışmazdı. İyi yapmışım ha?2

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli

Kocaman öpüyorum hepinizi.

Yazarınızın kalbi size hep iptal 🫀

 

 

Bölüm : 23.12.2024 14:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...