
Merhabalar uzun zaman sonra Geçmişin Zincirine şöyle kısa bir özel bölüm atayım dedim .
Bölüm biraz kısa ama idare edin lütfen.
İlerleyen zamanlarda bir bölüm daha gelir 🤍
🌊
Sevgi basit bir kelimeydi. İçine girdiğin anda ise içinden binbir türlü duygu geçerdi. Sevgi için neler yapardı ki insan? Sevdiğin için canını dahi ortaya koymak sevgi miydi? Evet sevgiydi. Ya canın bir başka insanın canına bağlıysa? Sevgi değil buna başka kelime bulunmalıydı. Sevgi dahi bu durumu açıklamaya yetmezdi.
Gecenin bir vakti mutfaktaydım. Günlerden iki Şubat Murat'ın doğum günü. Murat'ın doğduğu gün benim doğum günümdü. Daha bir saat önce görevden dönmüştüm ve sessiz sedasız mutfağa giriş yapmıştım. Günlerdir uykusuzlutan gözlerim kapanma noktasına dahi gelse de her doğum gününde olduğu gibi bu doğum gününde de ilk ben kutlamalıydım. Benim gibi asla doğum gününü kutlamazdı ama onun doğduğu gün benim miladımdı. Sevdiğim adam doğmuştu. Sevdam , kocam, canımın sahibin doğum günüydü.
Pastanın son dokunuşlarını yaptıktan sonra bir iki adım gerileyip şah eserime baktım. İyi iş çıkarmıştım vesselam. İnşallah kocam beyde beğenirdi. Saatimi kontrol ettiğimde saat yediye geliyordu. Yarım saat içinde uyanacağını biliyordum. Uyuma dakikasından , uyanma dakikasına kadar ezbere bilirdim. İnsanın sevdiği olunca kaç dakikada kaç nefes aldığını dahi saymak istiyordun. Kirpik sayısını ezbere bilirim derler ya. Ben Murat'ın kirpik sayısını dahi usanmadan saymıştım. İçimde taşan sevgi bunu dahi yaptırıyordu.
Dile kolay sekiz yıldır yan yanayız. Zaman sözde kolaydı ama geçirilen o zamanlar işte o zamanın içinde bulunan insan değerli kılıyordu anı. Koca ömrümün içinden en güzel anılarım , yaşamım sekiz yıldı. Yanımda kocam ve oğlum olunca hayat her türlü zorluğa rağmen güzel geliyordu.
Mutfaktan hızla çıkıp misafir odasına giriş yaptım. Yavuz bir haftadır Rahmi dedesinin yanında kalıyordu. Dedeli - torunlu önemli işleri varmış daha doğrusu tartışmaları gereken konular. Konunun ne olduğunu söylemiyorlarlardı ama gayete iyi biliyordum. Suskun abiyi ne yapacaklarını yana yakıla düşünüyorlardı. Dedeli , torunlu canları burunlarındaydı. Rahmi albayı bile kara kara düşündürecek cinsten konulardı. Eeee sen bize o kadar çektirsen ilerde aynısı da başına gelirdi Rahmi babam.
Misafir odasına önceden koyduğum takımı aldım. Kocama şahane doğum günü yanına ateşli anlar da yaşatmak lazımdı. Dantelli sütyen, altına kısa mini şort ve üzerine saten geceliğimi geçirdim. Aynadan koyu , bellimi geçen saçlarımı dağıtıp dalgalandırdım. Dudaklarıma ateşli kırmızı rujumu sürdüm. Aklını almam gereken konular vardı.
Aynada bir tur kendi etrafımda döndüm. Tüh maşallah taş gibi olmuştuk. Saatimi tekrar kontrol ettiğimde Murat'ın uyanmış olduğuna emindim. Yatakta oturur pozisyona gelip boş boş tavanla bakıştığına yemin edebilirim. Usul adımlarla odadan çıkıp Mutfağa yöneldim. Pastamı tezgahtan alıp saçıma gözüme bir kez daha çeki düzen verdim. Derin bir nefes eşliğinde pastamla birlikte mutfaktan çıktım. Yatak odamıza doğru her adımımda kalbim deli gibi atıyordu. Doğum günü olan bendim sanki.
Kapının önüne gelince kapıyı yavaşça açtığımda tamda tahmin ettiğim gibi yatakta oturur pozisyonda boş boş etrafına bakıp ayılmaya çalışıyordu. Yandan yüzüne baktığımda gözlerini kapatıp derin bir nefes içine çekip, kollarını iki yana açtı." O pastayı hemen bırakıp kollarım arasına gel."
Kocaman gülümsedim." Olmaz önce pastanı üflemeli ve ellerimle yedirmeliyim."
" Boş ver pastayı seni yerim ben." Kafasını bana çevirdiğinde bir kaç saniye kaldı. Bedenimi baştan aşağıya kadar arsız gözlerle süzdü." Şu dakikadan sonra siksen pasta yiyemem." Yerinden usulca kalkıp tam olarak yemek niyetine bana bakıyordu. " Senin gibi nimete yüzümü dönersem Allah beni çarpar yavrum."
Bana doğru uzandığında bir adım geriledim." Olmaz canım." Pastayı yüzüne doğru kaldırdım." Bugün senin doğum günün. Canımın canı doğdu bugün." Bir pastaya bir bana değdi gözleri daha doğrusu sınır tanımayan dantel aşkı. Sütyenden taşan memelerime." Hadi bir dilek dile."
İçli içli nefes aldı." Benim dileğim sekiz sene önce gerçek oldu. Dileğe mileğe ihtiyacım yok. Sana ihtiyacım var." Bir adım atıp tam önümde durduğunda derin bir nefes alıp üfledi mumları." Her sene olduğu gibi unutulmamışız."
Pastayı kenara koyup kollarımı neşeyle boynuna doladım." Seni unutmak delilik olur canım." Gözleri öyle güzel baktı ki eriyip bitim." Kalp iptal."
Ellerini belime dolayıp sertçe kendine yasladı. " Kalp iptal edecek kelime kurmadım ki."
" Gözlerin yeter kalbimi iptal etmeye." Avuç içimi yanağına yaslayıp dudaklarına yaklaştım." Dünyada ki tüm güzel kelimeleri sana kurmak isterdim tam şuanda ama hiçbir kelime sana olan sevgimi karşılamıyor. Murat Karasu seni sevmek, aşık olmak, karın olmak paha biçilmez değer. İyi ki doğdun, iyi ki benim oldun. Sen benim en iyikimsin."
Kelimeler içinden taşıp gitti." Yavrum yavrum yavrum var olma sebebimsin. Asıl sen iyiki varsın ki ben iyi ki var olmaya devam ediyorum." Daha fazla sabrı kalmamış olaca ki dudakları dudaklarımı en sertinden sarmaladı. Nefes aldım. Ateşi tüm hücrelerimde kıvılcımlar bıraktı. En sertinden ve hoyratından davranan dudaklarına bir o kadar uyum sağladım. Elleri kalçalarımı avuçlayıp kendine doğru daha çok bastırdığında inlemelerim dudakları arasına karıştı.
Ateş hızla büyüyüp ikimizi sardı. Yatağa oturup kucağına çektiğinde itiraz etmeden kucağına çıktım. Kalçalarımı avuçlayıp kendine hızlı hızlı sürtüğünde daha büyük inledim. Geceliğimi tek bir hamlede üzerimden çıkarıp kenara savurdu. Nefes nefese bir kaç saniye birbimize baktık.
Dudaklarını sütyenden taşan memelerime yaslayıp ağır ağır öptü. Sesi en kısık ve aklımı başımdan alacak şekilde çıktı." Doğum günüm hediyem bu olmalı kesinlikle. " Kahverengi gözleri olan ama içinde okyanuslar ve denizler barındıran gözleri gözlerimin içine daldı. Çok yoğun aşırı yoğun hemde." Doğum günümü haftaya hata ne haftası aylara yayalım. Doyabileceğimi sanmıyorum." Elleri ağır ağır bedenimde gezintiye çıktı." Sikiyim hala nasıl bu kadar baş döndürücü ve zevke getirirsin anlamıyorum. Senin gibi bir kadını karım yaparak kendime çok iyilik yapmışım."
Cüretkarca gülümsedim. Asıl kendisi için geçerliydi kelimeler. Nasıl bir adam olduğunun farkında dahil değildi. Herşeyiyle muhteşemdi. Kucağında sağa sola kıvranarak içimde kabaran isteğe engel olamıyordum." Dünyaya bir çocuk daha getirmeliyiz."
" Hop yavaş gel. Bir dokuz ay daha sana dokunmadan duramam. İradem sikildi o dokuz ayda zaten." Yüzümde gezintiye çıktı dudakları." Bana bu kadar kötülüğü yapamazsın. Kocanı düşün lütfen karım."
Küçük çaplı kahkaha attım. Rahmimde oluşan yara için beni doktor doktor gezdirmişti ve sonunda çok iyi bir doktor bularak aylarca süren tedavi sonucunda rahmimde ki yara kapanmıştı. Artık ne çocuk yapmamda sakınca vardı nede hamile kalırsam Yavuzda çektiğim sıkıntıları çekecektim. Sevişirken en büyük korkusu yanlışlıkla bir daha hamile bırakmasıydı. Artık böyle bir korkusu yoktu ama yine de Yavuzda dokuz ayda ki iradesi pek yoktu.
Dudaklarıma tekrar geliyordu ki durdurdum. " Önce doğum günü hediyen canım."
Çapkınca baktı." Hediyem kucağımda bulunuyor zaten." Kalçalarımı avuçlayan parmakları daha sıkı hale geldi." Bana bir hediye vermek istiyorsan tüm gün yatakta nefesimi keserek verebilirsin."
İki yana salladım kafamı." O zaten olacak. Senden önce ben bunu planladım." Etkilenmiş şekilde süzdü yüzümü. Nasılda hoşuna gitmişti. Kocamla evi barkımızı yıkmam gereken konular vardı. Ve o konular bugün en ateşli şekilde yaşanacak ama ondan önce hediyesi. Kucağından kalkıp dolabıma ilerledim. İçli içli bedenime baktığını biliyordum. Dolabımın en arkasında saklı kalan hediye paketi içinde ki tabloyu alıp yaklaştım tekrardan." Aslında çok daha pahalı hediyeler vardı aklımda ama seni en mutlu edecek hediyenin bu olacağını düşündüm." Heyecandan titreyen parmaklarımla tabloyu elleri arasına verdim.
Bir kaşı merakla havalandı." Hediye almana gerek yoktu yavrum. Senin bir güzel gülüşün hediye bana zaten." Usul usul hediye paketini açıp tabloyu çıkardı. Resme baktığında donup kaldı. Adem elması kavislendi." Deniz..." Tabloda gezinen gözleri dalgalandı. Elli ağır ağır tablonun üzerinde gezindi." Yavrum sen naptın be? Huzurum bu ne güzel hediye."
Yanı ucuna oturduğumda çenemi omzuna yaslayıp tabloya baktım. Uzun zamandır Murat Yavuz abi , oğlumuz ve senle ben aynı kare içinde nasıl olurduk ? diye sormuştu. Yavuz Demiral şehit düştüğü için bir daha yan yana gelemeyecektik ama resimlerde bir araya getirmiştim. Bulduğum iyi bir resama Yavuz abinin ve bizim resmimizi atıp çizdirmiştim. Murat'ı en çok mutlu edecek hediyenin bu olacağını biliyordum ve yanılmamıştım.
Tabloya bakarken ardı ardına yutkundu. Gözlerini resimden alamıyordu. En ortada Yavuz abi ve kucağında duran oğlumuz Yavuz. Yavuz abinin sağında ben , solunda Murat vardı. Biz resimlerde yan yana geldik Yavuz abiyle tekrardan.
Kollunu omzuma doladı. Sessi kısık ve hasret dolu geldi." Hayalimden bile güzel olmuşlar. Denizim ne diyeceğimi bilemedim be yavrum. Tüm kelimeleri kıfayetsiz bıraktın."
" Mutlu ol yeter bana."
Gözleri beni bulduğunda yansımamla karşı karşıya kaldım." Sen varken mutsuz olmak imkansız. " Dudaklarını alnıma yaslayıp kokumu içine çeke çeke öpücükler kondurdu." Senin olduğun yer cehennemin içi dahi olsun mutlu olurum ben yavrum. Sen öyle bir kadınsın ki mutsuzluk dahi seninle güzel oluyor."
Yüzünü kavrayıp gülümsedim." O güzelliği verende sensin adam. Tüm dünyaya muhteşem adam olduğunu haykırmak isterim. İyi ki doğdun Murat Karasu." Kollarımı boynuna dolayıp neşeyle bedenini yatağa devirdim. Gülerek bağırdım." Çok seviyorum seni. Hep seveceğim! Ha kocam seni veren rabbime kurban olurum. " Ardı ardına bir o yanağına bir diğer yanağına kocaman öpücükler kondurdum. " Ayy iyi ki doğmuşsun ya! Canım canın , kalbim kalbine emanet."
Kocaman gülümsedi hem de kocaman." Güldüm öpmek zorundasın."
Kınayan bakış attım." Ha utanmadan zaaflarımla oynar." Gülümsemeye devam etti. Zalimin oğlu ya gülüşü pek güzeldi. Dudaklarımı dudaklarına yaslayıp öptüm. Doya doya, seve seve, kana kana. Murat güldü tüm dünya benim oldu." Gülüşünü öpmeyi çok sevdim."
Kafasını boynuma sakladı ardı ardına nefesler çekti içine." Memleket kokulum." Boynumdan yüzüme ulaştı." Senin her zerren çok sevilesi Deniz her zerren. Hataların kusurların dahi çok sevilesi." Kollarını belime dolayıp göğsüne çekti." Şu dünyam üzerinde sevilecek tek kadınsın. Sen dünyama girdin kadın nüfusu bir artmadı dünyama tek bir kadın nüfusu girdi. "
" Muraaaaaat."
" Emret huzurum."
" Çok aşığım adam çok!"
" Çok aşığım kadın çok!"
Kolları arasına sığındım. Murat varsa her daim mutluluk vardı. Ve bugün benim mutluluğum doğdu. Murat Karasu doğdu bugün be!
Deniz yaşadı, Murat yaşatı.
Sevdamız ikimizin gücü , umudu oldu.
******
Hastanenin önünde bir sağa yürüdü Suskun bir sola. Beklemeyi hala sevmiyordu ama tek bir kadını bekliyordu benim diyerek benimsediği karısı Sabihayı. Nöbet bitim saatiydi ve saat çok geçti. Bu saate yorgun, argın tek başına eve gitmesini istemiyordu. Nöbet çıkışlarında çok yorgun olduğunu biliyordu ve kaç saatir kömür karası saçlarla vakit geçirememişti. Canı baya burnundaydı. Parmaklıklarını boşlukta hissediyordu. Önceden parmakları arasında sigara bulunurdu ama Sabiha ve Melek sigara içmesini istemediği için bırakmıştı. Karısı ve kızı istiyorsa dağları dahi delerdi. Yeterki mavi gözler neşe içinde baksın yüzüne.
Sağa sola yürümeye devam ederken hastane kapısında mavi gözleri uykular içinde Sabiha belirdi. Karşısında Suskunu görünce şaşırmadı. Geleceğini biliyordu, hep gelmişti. Kollarını iki yana açtı neşeyle." Suskunum."
Hızlı adımlarla Sabihanın yanında bitti Suskun. Kendisine açılan kolların arasına anında girip kucağına aldı küçük bedeni." Sabiham." Kafasını kömür karası saçlara yaslayıp ağır ağır kokusunu içine çekti." Çok özledim, her saat , dakika, saniye, salise."
Yorgun olsa dahi neşeyle kıkırdadı Sabiha." O kadar özlendik yani?"
" Özlememiş olsaydım garip olurdu."
" Yaaa Suskun."
" Kurban olsun sana Suskun."
" Çok seviyorum kargam."
" Seni seviyorum kelebeğim."
" Hep mi?"
" Hep."
Kollarını Suskunun boynuna dolayıp dolunay ışığında gezintiye çıktı." Bende seni masallar kadar çok özledim Suskunum." Kolları arasında ki kadın eşliğinde yürümeye başladı Suskun . Tüm gözler bir anda üzerlerine dönünce elli ayağına girdi Sabihanın." Ay indir lütpen herkes bize bakıyor."
" Baksın."
" Ama..."
" Karımı istediğim zaman kucağıma alırım. İstersem öperimde herkes işine gücüne baksın." Ters bakışları etrafında gezindi." Biraz daha bakarlarsa kucağa almaktan daha şaşıracakları manzaraya maruz bırakabilirim."
İtiraz etmek istese dahi boşuna olduğunu biliyordu Sabiha. Eğer biraz daha zorlarsa dudaklarına yapışma ihtimali dahi vardı. Zamanında yapmışlığı vardı. İstediği an istediğini yapardı Suskun. Kimseye de hesap vermezdi. Konu Sabiha ise kural , yer , zaman sikinin ucu kadar takmazdı. Ne sevgisini insanlar laf edecek diye saklar nede başkaları bakacak diye Sabihaya dokunmaktan vazgeçer. Benim diyerek benimsediği kadını kimse yüzünden yanından ayıramazdı.
Suskun yürümeye devam edince bıdı bıdı konuşup durdu Sabiha." Keşke arabada bekleseydin beni."
" Arabayı hastane önünde tutmaya izin yokmuş. O zaman bende karımı arabaya kadar taşırım."
Kıkırdadı Sabiha." Çok güçlü, yenilmez ve korususuz kocama var."
" Yanlış."
Merakla sordu Sabiha." Neden?"
" Bir , gücüm güzeliğine yenildi. İki , sana yenildim. Üç , saçının tek teli kopacak diye deli gibi korkuyorum."
" O kadar çok mu korkuyorsun?"
İçli nefes verdi Suskun bu sırada arabaya gelmişlerdi. Ön kapıyı açıp Sabihayı her zaman olduğu gibi kucağından indirmeden bindi. Elleri kömür karası saçlara daldı. Burnuna götürüp kokladı, öptü , oynadı ve tekrar tekrar tekrar..." Bir tel saçın gitse ömrümden seneler gider." Gözlerini kapatıp bebek kokusunu içine daha çok çekti." Kokunun içinde yaşar insan. Senin yanında hayat var kelebeğim. Hayatsız adama hayat verdin."
İçi gitti Sabihanın tam olarak içi gitti. Herkes Suskun az konuşuyor , çekilmez, romantik değil diyordu ama Sabihanın yanında bulunan Suskunu kimse bilmiyordu ki. Suskun, Sabihanın yanında bambaşka bir adamdı. Tek bir kadın görüyordu o adamı çünkü Suskun, kalbini tek bir kadına açıyordu. Ellini kalbine koyup bir kaç saniye nefes almaya çalıştı Sabiha." Ayyy Suskun kalbim yerinden çıkacak. Az konuşuyorsun ama kalbime büyük etkiler bırakıyorsun."
Dudaklarını dişlerini geçirdi Suskun. Gökyüzü içinde süzülen karganın dolunay ışığı kocamandı. Sabihanın her zerresinde gezindi." Senin bıraktığın büyü yanında benim ki hiç kalır." Sabihanın yüzünü kavrayıp kendine daha çok çekti." Bana bak kadın şöyle tatlı tatlı bakıp, konuşup üzerine birde arsız hallerinle canıma okumayı bırakmalısın. Tüm gün seni düşünmekten deliye dönüyorum artık."
Dudaklarını usul usul Suskunun yüzünde gezdirdi Sabiha. İçinde taşan sevgiyi dışına en çocuk haliyle vurdu." O iş çoktan geçti Suskunum. Ben seni bir kez aldım bir daha da bırakmam."
" Ben hep seninim kadın."
" Hepte ol."
" Emrine amadeyim."
Gülümsedi Sabiha kollarını Suskuna dolarken başını omzuna yasladı. Yorgunluğunu bir tek karganın kanatları altında atabilirdi." Çok yoruldum bugün biliyor musun?"
Arabayı çalıştıran Suskunun bir elli kömür karası saçlara daldı." Eve geçelim önce masaj yaparım sonra da bir güzel yemek yiyip banyonu yaptırdıktan sonra yatırırım seni."
Gözlerini kapatıp daha çok yaslandı Suskuna." Melek ne yaptı?"
" Denizin yanına bıraktım. Teyzesine aşık olabilir mi bu kız?"
" Olabilir değil öyle zaten. Melek , Denizi çok seviyor."
Meleğin, Denize olan düşkünlüğünü bilmeyen yoktu. Suskun bu durumu seviyor olsa dahi Yavuzla hasımlığı devam ediyordu. Yavuz ve Meleği ne zaman yan yana görse başına ağrılar giriyordu. Kız babası olmanın bu kadar zor olacağını düşünmemişti. Şimdiden bile ellinden gelse kızının turşusunu kurup kendisine saklamak isterdi. Kalbinin bir diğer yarısını onun tabiriyle ellin oğluyla paylaşmaya pek niyeti yoktu.
Yol devam ederken Meleği , Yavuzdan nasıl uzak tutacağını düşünüyordu. İşin kötü yanı Yavuz'u , Melekten uzak tutsa Melek , Yavuzdan uzak tutamıyordu. Kızı , Sabihanın kopyasıydı. Arsız halleriyle sürekli Yavuz'un dibinde bitiyordu. El oğlu değil kızı fazlasıyla kendisini zorluyordu. Mavi mavi açılan bir çift gözlede kıyamıyordu. Bir çift mavi göz tüm iradesini kırıp geçirmişti.
Dertli dertli arabayı sürmeye devam ederken kömür karası saçlarla uğraşmaya devam etti. Parmakları şimdi rahata ulaşmıştı. Bir tutamı parmağına dolayıp burnuna götürüp kokladı. Ne kadar yıllar geçmiş olsada büyüden kurtulamıyordu. Kurtulmaya da niyeti yoktu. Ellinden gelse Sabihayı kendine bağlayıp her yere götürmek isterdi. Kömür karası saçlarla uğraşmadığı zaman beynine ağrılar giriyordu.
Uykunun içine çekilmekte olan Sabiha mırıldanarak konuşmaya çalıştı. " Suskunum hani bizim bir tane kızımız var ya."
" Katılıyorum bir tane daha çocuk yapmalıyız."
İstemsizce gülümsedi Sabiha." Aklın fikrin çocuk yapmakta."
" Başka neyde olacak? Ülke nüfusunu düşünüyorum. Dünyaya çok fazla Suskun bırakmak lazım."
" Nüfusu değilde sanki kendini düşünüyorsun gibi."
Cık'ladı." Devletimin bekasını düşünüyorum."
Gülüşü daha da büyüdü Sabihanın. Kendini düşündüğüne o kadar emindi ki. Ellinde gelse küçük çaplı futbol takımı kurabilirdi. Sabiha durdurmasa gelecek on yıl içinde her yıla bir çocuk eklemek vardı gel gör ki Sabiha başka çocuk istemiyordu. Bu hayata iki emir dinlerdi bir komutan iki karısının sözü onun dışında söz dinleyen değil dinleten taraftı Suskun.
Konuya tekrardan döndü Sabiha." Bir tane kızımız için iyi bir gelecek sağlamak anne ve babası olarak bize düşer."
" O zaman ilk icraat olarak Yavuz'u ortadan kaldıralım."
Gözlerini devirdi Sabiha." Yavuz'u bir sal artık. Rahmi albayı mumla aratıyorsun. Ne yapıyor çocuk sana? Ne güzel senin yokluğunda kızımıza sahip çıkıp , koruyup koluyor."
" Kendinden korusa yeter." Bir anda sinirle yükseldi." Hem elin oğlu ne diye benim kızımı koruyup koluyor? Burada dağ gibi babası varken ona ne düşer?"
Kollarını çekip elini Suskunun ağzına koyup kapatı." Sus Suskun! Yavuz'un konusu açılınca içinden bambaşka bir adam çıkıyor. Hem kızımızda Yavuz'u seviyor."
Tepesinden sinir süzüldü Suskunun." Karım , ölü bir insan sevilemez."
En sonunda çıkıştı Sabiha." Ay Suskun!"
" Ne Suskun? Gülüm bana şu konularla gelme diyorum. Benim kızım tek beni sevecek." Sabihanın dudağına küçük küçük öpücükler bıraktı." Hem bilmez misin? Melekler yemek yemez , uyumaz ve en önemlisi kimseyi sevmezler."
"Suskun o Melekler başka Melekler biliyorsun dimi?"
Biliyordu ama yediremiyordu. Zekasını asla bu konuda yorma gereği duymuyordu. Kızını kendi elleriyle kimselere veremezdi. Ha kendine sıkmış ha kızını kendi elleriyle başkasına vermiş pek bir fark göremiyordu.
Evin önüne gelince arabayı durdurdu. Sabihanın yüzünü kavrayıp dudaklarına küçük bir öpücükler kondurmaya devam etti." Kurban olduğum şu güzelim sesinle bana bu konularda gelme." Her öpüşünde Sabiha daha da mayıştı. Suskunun kendisini isteyen dudaklarına en kıvrağından uyum sağladı. Kalçalarını kıvrak hareketlerle Suskunun varlığa yaslayıp sürtündü." Yapma gülüm."
" Neden?"
" Yorgunsun kıyamam." Kapıyı açıp Sabihayı kucağından indirmeden indi. Suskun varsa Sabihanın ayakları asla yer görmüyordu. Küçük bir bebek gibi hep Suskunun kucağında kalıyordu.
Başını Suskunun omzuna yasladı Sabiha." Birinin kıyamadığı olmak çok güzel."
" Bir adamın herşeyi olmak nasıl peki?"
" Paha biçilemez."
" Senin gibi."
Gözlerini kapatan Sabiha mırıldanarak konuşmaya devam etti." Lafı dönüp dolaştırıp hep bana nasıl getiriyorsun?"
" Çünkü tek konum sensin." Evlerini kapısına gelince kapıyı açıp içeriye girdiler. Yatak odasına yöneldi Suskun anında." Kalbim de , beynimde de senden başka konu dönemiyor." Bir kaç saniye durup merakla sordu." Sen bana büyü yapmadığına emin misin?"
Mavi gözlerini kocaman açıp yaklaştı Sabiha." Yapmadım ama bana aşık olmasaydın yapardım."
" Bak bak." Yatak odasına girince Sabihayla yatağa oturdu. Kömür karası saçları parmak uçlarıyla geriye doğru itteledi. " Gerek kalmadı."
" Neden?"
Karga , gökyüzü içinde gezintiye çıktı. Özgürlüğü yine mavi gözlerin içinde buldu. " Sana aşık olmamak için salak olmak lazım." Sabihanın üst tişörtünü yukarıya doğru çekti." Kaldır bakalım kollarını." Denileni yapıp kollarını kaldırdı Sabiha. Tişörtü çıkartıp kenara savurdu, sütyeni tek hamlede açıp onu da kenara savurdu. Alt pantolonunu çıkarmak için Sabihayı yatağa yatırdı. Pantolonunu ve iç çamaşırları da çıkartıp kenara savurdu. Dolaba ulaşıp ihtiyacı olan pijama takımı alınca aynı şekilde onları da bir güzel giydirdi. Bunları yaparken Sabiha çoktan uykuya dalmıştı. Nazikçe kavrayıp yatağın içine yatırdı Suskun.
Yanınada Suskun yattı. Kömür karası saçlarla uzun uzun vakit geçirdi. Burnunu kömür karası saçlara dayayıp kokusunu içine çekti." Sen gel tüm dünyaya kafa tut ama burada bir tutam saça köle ol."
Suskun Akkat sekiz yılda olduğu gibi hala bir tutam kömür karası saçlara mahkum kaldı.
Güzellik, gücü yine yendi..
Karga , kelebeğe hep yenik kaldı...
*****
Binanın köşesinde sabırsızlıkla Meleği bekliyordu Yavuz. Suskuna yakalanmamak için gizli saklı neresi varsa orada buluşmaya çalışıyorlardı. Sağa sola yürümeye devam ederken köşeden kömür karası saçlarını savurarak Meleğin geldiğini gördü. Omuzlarını dik konuma getirirken, ela gözleri parıl parıl parladı.
Melek , Yavuz'u görünce kolların neşeyle iki yana açtı." Cavuz!" Sırtında bulunan ağır çantaya rağmen Yavuz'a doğru koştur koştur gitti. Yan yana gelince Yavuz'un kolları arasına atladı." Cünaaaydın Cavuz."
Gülümsedi Yavuz en büyüğünden. Kafasını Meleğin boynuna gömüp derin derin nefesleri içine hapis etti." Sana da günaydın mis kokulum." Sıkı sıkıya sarılı kaldılar. Bir yandan da etrafı kontrol ediyordu Yavuz. Suskuna yakalanırsa geçen sefer olduğu gibi ayakkabı, vazo , taş ve daha nicesi kafasında bitebilirdi. Kos koca yüzbaşı Suskun Akkatın kızını sevmek kolay değildi. Sekiz yaşında derdi başında aşkındı.
Kollarını çeken Melek mavi gözlerini kocaman açtı." Ayy Cavuz çok yakışıklı olmuşsun."
Çapkınca göz kırptı Yavuz." Senin güzelliğin yanında bizim adımız okunmaz mis kokulum." Meleğin okul çantasını alıp Meleğin elini sıkı sıkıya hapis etti elinin içine." Ellimi bırakma okulda ki hayvanlar hep seni düşürüyorlar. Elimi bırakma ki düşme."
Elini tutan ele tutundu Melek. Başını Yavuz'un koluna yaslayıp okulun yolunu tuttular. " Çantam ağır Cavuz. Ver ben taşırım."
Yandan yandan ters bakış attı Yavuz." Saçmalama bu ağır çantayı taşımana asla izin vermem. Sen elimi bırakma yeter bana."
Dudaklarını büzdü." Ama Cavuz her gün sen taşıyorsun zaten. Okul çıkışında da taşıyorsun. İki çantayı taşımak yük oluyor sana."
" Melek."
" Efendim."
" Sen bana yük değilsin."
Ne diyeceğini bilemedi Melek. Al al kızaran yanaklarıyla kafasını öne eğip utançla gülümsedi. Aşırı hoşuna gidiyordu Yavuz'un sözleri. Ne kadar ben taşırım çantamı dese dahi her sabah Yavuz'un çantasını taşıması, ellini tutması , okulda yemeğini yedirmesi , bulaşan biri olduğunda koruyup kolamasını ve beraber vakit geçirmeyi çok seviyordu.
Yandan baktığında Yavuz , Meleğin yanaklarını kızarmış olduğunu fark etti. Kendini tutamayıp al al yanmış yanağa kocaman öpücük kondurdu." Gülüşünü çok seviyorum be kızım." Bir anda adımları durdu. Kenarda duran papatyaları görünce yere eğilip bir tanesini kopartıp Meleğin saçına taktı." Melek hani papatya ile bir oyun oynanıyor ya?"
" Biliyorum seviyor , sevmiyor."
" Ha işte." Hafifçe eğilip mavi gözlerin içine ela gözleri daldı." Dünyada ki tüm papatyalarla bu oyunu oynasam ben hep seni seveceğim."
Kıkırdadı Melek." Seviyor, sevmiyor ama Cavuz , Meleği hep sevecek."
" Sevecek ya."
" Cavuz bende hep seni seveceğim."
Gülümsedi Yavuz." Söz mü?"
" Söz."
Meleğin ellini tekrar kavradı. Her gün olduğu gibi Meleğin çantasını kendisi taşıdı. Bir günden bir güne Meleğin kendi çantasını taşımasına izin vermedi. Meleğin ellini kendisinden başka kimsenin tutamasına izin vermedi. Yavuz , tüm seviyor, sevmiyor papatya oyunun sonunda Meleği seviyor olarak kaldı.
Okula girdi ikiside. Yavuz ve Melek aynı sınıfta okuyordu daha doğrusu Yavuz önceden başka bir sınıfta bulunuyordu. Yaramazlıklar yaparak zorla sınıfını değiştirip Meleğin sınıfına geçti. Başını belaya sokması ilk defa işe yaramıştı biraz da Denizin katkısı vardı. Suskun yüzünden vakit geçiremeyen çocukların haline üzülüp Yavuz'u özelikle Meleğin sınıfına aldırmırştı Suskun dışında herkesi bu durumdan haberi vardı.
Sınıfa girip en arka sıraya geçtiler ikiside beraber. Sınıftada yan yana oturuyorlardı. Okulda da beraber vakit geçiriyorlardı. Herkes ilk başta onları kardeş sanmıştı ama durumun öyle olmadığı çok cabuk ortaya çıkmıştı. Bir derste öğretmen, Meleğe kızınca ortalığı ayağa kaldırmıştı Yavuz. Melek üzülüp ağladığı için okul müdürüne dahi kafa tutmuştu. Meleğin gözünden akan bir damla yaşa tahammülü yoktu.
Beraber defter ve kitaplarını çıkardılar. Melek , kitabını kontrol ettiğinde ödevini unuttuğunu fark etti." Ayy Cavuz ödevimi yapmayı unutmuşum."
Umursamazca bir bakış eşliğinde kendi kitabıyla Meleğin kitabını değiştirdi." Şimdi yaptın çirkin."
" Ama öğretmen kızacak sana."
" Sakin ol çiçeğim. Azar yiyeceksem senin için yiyeceğim dert değil benim için." Tam bu sırada içeriye öğretmen girdi. Bütün çocuklar ayağa kalkıp hazır hale geldi. Asker edası içinde duran tek kişi Yavuzdu. Şimdiden asker duruşuna çalışmaya çalışıyordu. İyi bir asker olmak için bu yaşında öğrenmeye başlaması lazımdı.
" Oturun." Dedi öğretmen. Hepsi yerine oturduğunda öğretmen hemen ödevlerini kontrol etmeye başladı. Ödevlerini yapmayanlara bir güzel azar çeke çeke Yavuz ve Meleğin yanına geldi. Meleğe aferin derken Yavuzun ödevini yapamadığını görünce bağırdı." Ödevini neden yapmıyorsun Yavuz? Bu ne sorumsuzluk! Ödevini yapmadığın için sözlün düşük gelecek."
" Tamam." Dedi Yavuz.
Öğretmenin kaşları daha da çatıldı." Sana ne dedim duydun mu?" Başını bıkkınlıkla salladı Yavuz. Diğer sınıfnda olduğu gibi bu sınıfında da başı fazlasıyla belaya giriyordu. Geçen hafta Meleğe sınavda kopya verirken yakalanmışlardı ve Yavuz , Meleğin suçunun olmadığını kendisinin kopya çektiğini söylemişti. O günden beri öğretmen bana taktığı dediği çocuk konumuna gelmişti. Parmağını Yavuz'a doğru salladı öğretmen." Bana bak Yavuz bu şekilde devam edersen müdüre iletmek zorunda kalacağım seni."
Derin bir nefes verdi Yavuz. " Öğretmenim yanlış anlamayın da beni böyle korkutmanız çok garip. Dedem emekli albay, annem ve babam asker hata amcam , halam ve teyzem Alev dahi asker. Ben böyle insanların arasında korkusuzca yaşayıp , hayata kalıyorum sizin bu küçük tehdidiniz inanın bana sinek ısırığı geliyor."
Öğretmen şaşkınlıkla kaldı." Senin annen ve baban asker miydi?"
Kafası dik konuma geldi Yavuz'un anında. Gururla göğsünü kabartı." Yüzbaşı Murat Karasu ve Yüzbaşı Deniz Karasuyun oğluyum."
Yandan Melekte ayağa kalktı." Benimde teyzem ve amcam oluyorlar. Ayrıyeten babam Yüzbaşı Suskun Akkatın kızıyım öğretmenim."
Öğretmenin şaşkın hali daha da büyüdü. İki çocuğu baştan aşağıya kadar süzdüğünde asker aileinin içinde büyüdükleri belli oluyordu. Bakışları dahi sert ve korkusuzdu. Kollarını önünde bağlayıp sordu öğretmen." Peki asker çocuğu olmak zor değil mi ? Özelikle sen Yavuz, annen zaman ayırabiliyor mu?"
" Annem benim bu dünyada gördüğüm en güçlü kadın öğretmenim. İnsanların babası süper kahramanı olur derler ya? Benim tek babam değil annemde öyle. Gayate bana , babama , evimize de zaman ayırabiliyor. Annem ve babam birbirlerine o kadar güzel destek oluyor ki. İkiside bana çok güzel yetiyorlar. İlerde annem ve babamın yolundan ilerleyeceğim." Gözleri yanında ki Meleğe değdi." Sonra ise sevdiğim kızla evleneceğim."
Hafifçe tebessüm etti öğretmen. O evlenmek istediği kızın Melek olduğunu çok iyi biliyordu. Derslerde Yavuz asla dersi dinlemeyip hep Meleği izliyordu. Kafasını avuç içine yaslayıp her gün sıkılmadan Meleğe bakıyordu. " O kız seni istemesi de önemli."
Meleğin kaşları sevimli sevimli çatıldı." Sen kimle evleniyormuşsun bakiyim Cavuz? Ne evlenmesi ya? Çocuksun sen çocuk!"
Öğretmenin tebessümü daha da büyüdü." Anlaşıldı kızımızda istiyor." İki çocuğun omzumdan tutup şefkatle baktı." İlerde hala yan yana duramaya devam ederseniz gelin beni bulun tamam mı? "
Meleğin elini sıkı sıkıya tutu Yavuz." Meleği asla bırakmam öğretmenim. Ben nerede Melek de orada."
" Hayır ben neredeysem sen orada olacaksın." Dedi Melek.
Bıkın bir bakış attı Yavuz." Tamam çirkin sen ne dersen o olsun."
Kaşlarını daha da çattı Melek. " Ben çirkin değilim! Bana çirkin diyip durma bak yoksa çok fena olacak."
" Eee ne olurmuş?"
" Çok kötü küfür ederim."
" Et bakalım."
Bir süre düşünüp bağırdı Melek" Aptal." Ellerini anında ağzına attı." Senin yüzünden günaha girdim Cavuz!"
Tüm sınıf kahkaha attı en büyük gülüş Yavuz'a aiti. Meleğin ellerini tutup ağzından çekti." Çok ağır küfürdü Melek. Sabiha teyze öğrense ağzına acı biber sürer bak."
Meleğin yüzü düştü." Hep senin yüzünden ayıp ayıp konuştum."
Tüm sınıf tekrardan kahkaha atarken öğretmen iki çocuğu tatlı tebessüm eşliğinde izlemekle yetindi. Aralarındaki kavga dahi tatlı geliyordu. Yavuz'un gülüşü büyüdü. En büyük gülüşünü bile Meleğe sundu. Anne ve babası gibi hep ciddi duruyordu ama babasından öğrendiği bir konu varsa oda insan sevdiği insanın yanında gülümsüyordu. " Kızma Melek , Sabiha teyzeme ayıp ayıp konuşmalarını söylemem."
Meleğin düşen yüzü tekrardan eski haline geldi. Söylemeyeceğini biliyordu zaten. Melek ne kadar hata yaparsa yapsın Yavuz asla söylemez tam tersi bütün suçu kendi üzerine yıkardı hata dayak yiyeceğini bilse dahi. Yavuz'un kulağına yaklaşıp mırıldandı." İyi ki varsın Cavuz."
Geçen gün babası Muratan duyduğunu anında söyledi Yavuz." Sen olduğun için iyi ki varım Melek."
Aralarındaki sohbete öğretmen dahil oldu." Sizin kardeşiniz falan var mı?"
Melek yok derken Yavuzun gülüşü tekteye uğradı. Kocaman yutkunup cevap bekleyerek bakan öğretmenine bir kaç saniye göz kırpıştırdı. " Var öğretmenim. Bir tane ablam ve bir tane de abim var." Kafasını öne eğdi. Abla ve abisini çok seviyordu ama topraktan tanıştığı abla ve abisi hakkında bildiği hiç bir bilgi yoktu. Annesi sadece kendisine benzediğini söylemişti." Cennete bulunuyorlarmış abim ve ablam. Annem dedi ki ahirete hepimizi bir arada olacakmışız."
Öğretmenin gülüşü yavaş yavaş buruk bir hale büründü. Yavuz'un saçlarını şefkatle okşadı." Başınız sağolsun Yavuz."
Cevap veremedi Yavuz yerine oturmayı tercih etti. Kolluna küçük parmaklar dolandı. Kafasını yana çevirip baktığında iki çift mavi gözler kocaman açılmış en sevimli haliyle duruyordu." Üzülme Cavuz ben senin yanındayım."
" Sen varsan üzülmem Melek."
Öğretmen tekrardan masasına geçtiğinde derse başladı. Her gün olduğu gibi derisini anlatı öğretmen ve her ders olduğu gibi Yavuz , Meleği izledi. Derslerde Meleğe yardım etti. Tenefüslerde yemeğini Melekle paylaşıp, oyunlar oynadılar. Günün sonunda okul bitince Meleğin ellini sıkı sıkıya kavrayıp , çantasını taşıdı.
Ne Melek , Yavuzdan ayrıldı nede Yavuz , Melekten.
İki çocuk hep yan yana durdular...
🌊
Ayy iyi ki doğdun Muratım sen benim yazdığım en mükemmel erkek karaktersin.
Bu arada aşklarım Geçmişin Zincirinde Deniz ve Murat'ın düğününden hatırlarsınız ki Armin İzlem Karamanla tanışmıştık ve onun kitabının geleceğini söylemiştim. Kitap şuan da yayında okuyup destek olursanız çok mutlu edersiniz beni kocaman öpüldünüz 🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 227.87k Okunma |
14.74k Oy |
0 Takip |
52 Bölümlü Kitap |