41. Bölüm

Suskun ve Sabiha özel bölüm 1

Daisy_x06
daisy_x06

Merhabalar çok uzun süredir Suskun ve Sabihaya istenilen özel bölüm geldi.

İki part şeklinde atacağım ikinci bölüm, birinci bölümün devamı şeklinde olacak 🤍

 

🐦‍⬛🦋

Saçlar ile usul usul oynadı Suskun. Masanın kenarına dirseklerini dayamış , sandalyeye oturduğu halde boyu yetmediği için ayakları üzerinde durup tuvalet temizliği yaparak kardeşi Melek için aldığı boya kalemleri ile boyama yapıyordu Melek. Zorla boyama yapar iken abisini yanına çekmiş bir elli abisinin parmakları ile oynar iken diğer elli ile de boyama yapmaya çalışıyor idi.

Suskun izlemekle yetindi kardeşini. Boşta kalan elli ile de siyah saçlarla oynuyordu. Çok uykusu vardı. Hem okula gidiyor. Okuldan çıktıktan sonra kardeşine bakmak için önce bir lokantada tuvalet temizliği yapıyor daha sonra ise binadaki çöpleri topluyordu. Eve anca on bir gibi gelebiliyor idi. Beş altı saatlik uyku sonucunda sabah kardeşinin kahvaltısını hazırlayıp yediriyor , saçlarını her gün tarayıp topluyor, üzerini başını giydirip okula gideceği zaman Melek doğduğu anda annesi Meleği emzirmediği için evlerinin karşısındaki gece konuda oturan komşuları hamile olan Tülinden rica edip kardeşinin süt annesi olmasını istemişti. Tülin bir yıl boyunca Meleği emzirmirmişti. O günden sonra da Meleği kendi kızından ayırt etmemişti. Ayrıca Tülinin kaynanası Yeter ebede , Suskun okula ve işe gittiği zaman Meleğe bakmak istemişti. Suskun eve gelene kadar Tülinde kalıyordu. Akşam neredeyse yatmadan yatmaya giriyorlar gibiydiler ve tatil günlerinde.

Melek dört yaşında idi. Dört yıl böyle geçmişti iki kardeş içinde. Anneleri Şermin evde vardı lakin bir o kadar da yoktu. Eve her gün gelen yeni bir erkek, içtiği maddeler yüzünden geçirdiği sinir krizleri, gördüğü halisyonlar ve buhranlar sonucunda evi birbirine katardı. İki tane çocuğu olduğundan dahi haberi yok gibiydi yada görmezlikten gelirdi. Suskunu gördüğü zaman büyük nefretler kusardı. Suskun hiç istemediği bir adam tarafından olmuştu. Suskunu doğuracağı gecede bir çocuğa bakamam. Bir çocuğa bakacak halim yok ve madde bağımlısı bir kadını istemiyorum diyerek terk edip gitmişti Suskunun babası. Suskuna her baktığında o adamı görüyor idi. Sesi dahi o adama benziyordu. Tahammül edemiyordu Şermin. Suskun bir konuşuyor ise Şerminin kafasında ses on yankı yapıyordu. Sevmiyordu Şermin oğlunun sesini.

Terk edildiği günden beri kaç adamla birlikte olmuştu. Sayamamıştı. Melekte o adamlardan birinden olmuştu. Ve kaçınılmaz son adam tarafından tekrar terk edilmişti Şermin. Geçirdiği krizler yüzünden Meleğin babası daha fazla tahammül edememiş kızını Suskuna emanet ederek gitmişti. Bir daha ne aradı nede gelmişti. Küçük kız kardeşi Suskuna kalmıştı. Altı yaşında elleri arasına bırakılan kız kardeşi ile tüm hayatını kız kardeşine adamıştı Suskun. Anne bakmıyordu. Tek derdi madde almaktı. Kardeşine bakmak hem anne hem baba ve abi olmak Suskuna kalmıştı.

Bakmıştı Suskun. Kardeşini yaşatmak annenin krizlerinden korumak, büyütmek ve yaşatmak için ellinden geleni yapmıştı Suskun. Kız kardeşi olmadan önce komşular ne verir ise onu yerdi Suskun. Evde ne buzdolabı , çamaşır makinesi, elektrik ve doğalgaz yoktu. Almıyordu Şermin. Kendinden başka kimseyi görmüyordu. Oğlunun sesini duymasın yeterli idi. Susmuştu Suskun hep susmuştu. Konuşur ise anne başına mum atabilir, kül tablası, vazo ve nicesi... Elline her ne gelirse onu atardı. Onlar yok ise döverdi. Maddenin etkisi içinde olduğu için gücünün kontrolü yoktu.

Durdurmak istemezdi Suskun. Durdurur yada anneye karşı gelir ise canını yakabilirdi. Vicdanlı ve merhametli çocuktu Suskun. Anne uyuya kaldığı zaman evde olan bir tane battaniyeyi annenin üzerine örter idi. Anne aç kalır diye yiyeceği yemeği ayırır, kriz geçirdiği zaman kendisine zarar vermesin diye delici kesici her türlü aleti kaldırırdı. Sessizliği içinde büyük bir merhamet yatıyordu. Anneydi lakin benimseyemiyor idi Suskun. Annem yada anne diyemiyordu. Tek kardeşini benimsemiş idi Suskun. Kardeş seviyordu Suskunu. Sesini seviyordu. Anne gibi değildi kardeşi. Anne sevmiyordu. Senin gibi oğlum yok. Sesine tahammül edemiyorum sus!

Sus! Sus! Sus!

Doğduğu andan itibaren kullağında yankılanan tek ses bu olmuştu; sus! Susmuştu Suskun. Kendisini doğuran Yeter ebe koymuştu adını.

" Böyle bir kadının yanında yavrucağın susmaktan başka çaresi yok. Suskun olsun adı."

Böyle konulmuştu adı Suskunun. Susmuştu. Sessizliği içine gömülmüştü. Anne olmadığı anlarda dahi konuşur ise bir yerden çıkıp sus Suskun diyecek sanırdı Suskun. Hele anne madde içmiş ise üzerinde sigara izmariti söndürebilirdi belki daha fazlası. Dört beş defa annesine diklenmeye çalıştığında anne bıçakla üzerine yürümüş, bıçak atmıştı. Son anda kafasını eğerek kurtulmuştu Suskun bıçaktan.

Altı yaşına kadar bu durum böyle devam etmişti lakin kız kardeşi gelince değişmişti. Yine konuşmuyor idi ama kız kardeşine konuşuyordu. Kız kardeşini yaşatmak için gerekirse bok dahi temizliyor idi. Yaşı küçük olduğu için her iş yeri almıyordu. Verilen işlere razı oluyordu Suskun. Ta küçük yaşında güçlü olmak zorunda kalmıştı. Yaşıtları top oynar iken kendisi hadamelik yapmak zorunda kalıyordu. Değer derdi Suskun kardeşime değer. Ben çocuk olmayım ama kardeşim olsun. Gülsün, neşe saçsın, zorluk çekmesin isterdi Suskun. Kardeşinin en çok çocuk yanını severdi.

Kardeşini büyütmüş dört yaşına gelmişti Melek. Dudaklarını büzüp büyük bir ciddiyetle abisinin matematik defterini boyuyor idi. Tatlı tatlı çiçekler çizmeye çalışıyordu. Okuldaki erkekler bu ne oğlum kız gibi çiçek çizmişsin diyeceklerdi. Biliyor. Umursamıyordu. Kardeşinin gözleri içindeki parıltıya değerdi.

Melek sonunda boyama işini bittirince neşeyle şakıdı." Nasıl olmuş abiş ?"

Resimleri inceledi Suskun. Defterin bir kısmı çiçek böcek yapılmıştı diğer tarafında çöp adamdan iki kadın , bir erkek çizilmiş olduğu belli oluyordu. Çöp adamları gösterdi Suskun. Sesini kısık çıkardı anne duymamalı idi sesini." Bunlar kim abim?"

Küçük işaret parmağı erkek olan üzerinde durdu." Bu cen." Diğer kadını gösterdi." Bu da men."

Son kalan çöp kadına baktı Suskun." Bu da annen oluyor?"

Kafasını iki yana salladı Melek." Hayır abiş bu cenin ilerde ki carın. Anne yok." Suskunun boynuna kollarını doladı." Anne sensin, baba sensin , abiş sensin oda senin carın."

Küçük bir kahkaha attı Suskun." Carı değil Melek karın olacak."

Dudaklarını büzüp abisinin dediğini yapmaya çalıştı Melek." Carı, canı , cadı." Büyük bir of çekti." Diyemiyorum cenin gibi."

Meleğin iki yanağına küçük küçük öpücükler kondurdu Suskun." Olsun oda olsun carı ne olacak?"

Neşeyle şakıdı Melek." Evit evit carı olsun yada cadı mı?"

" Kız cadı çirkin olana denir."

Neşeyle bir kez daha şakıdı Melek." Timam ama carı olsun. İlerde carı deyim."

" De balım." Meleğin bacaklarına kollarını dolayıp sandalyeden alıp köşede duran battaniyenin üzerine yatırdı Suskun." Geliyorum ben Tülin abladan süt alıp geleceğim."

" Abiş cızlı gel."

" Tamam abim uyu sen."

Kafasını iki yana salladı Melek." Olmac cen olmadan uyuyamam."

Kardeşinin peltek konuşmasına küçük bir gülüşle baktı Suskun. Melek bazı harfleri söyleyemiyor idi ve yutuyordu. " Tamam men cızlı gelirim." Kardeşinin peltek konuşması ile dalga geçmek ve sinirlendirmek hoşuna gidiyordu.

Kaşlarını sevimli sevimli çatı Melek." Calga geçme menimle."

Gülerek başını salladı Suskun." Tamam tamam men giyim." Yerinden kalkıp kapıya yöneldiğinde Meleğin tatlı sitemini duydu.

" Abişşş yaaaa."

Kapıdan çıktığı anda salonun ortasında ardı ardına sigaralar içip , madde çeken annesini gördü Suskun. Gülen yüzü soldu. Hızlı adımlarla kapıya ulaşıp dışarıya attı kendini. Hızlı adımlarla karanlığın içinde karşı sokağa geçip Tülinin kapısının önünde durdu. Usul usul yumruklarla kapıya vurdu. İki dakika geçmeden kapıyı Yeter ebe açmıştı. Ellinde tutuğu süt dolu kaseyi uzattı." Yarın getir Melek kızımı Suskun. En sevdiği çizgi film haidi var."

Başını sallayıp süt kasesini aldı Suskun. Minnetini belli etmek için de hafif bir tebessüm göndermekten başka bir şey yapamamıştı. Arkasını dönüp ilerliyordu ki aklına gelen detayı sormadan yapamadı." Yeter ebe saç nasıl örülür?"

Kapıyı tam kapatacak olan Yeter ebe şaşkınlıkla baktı. Suskun çok konuşmazdı." Saç örmeyi ne yapacaksın sen? Erkek adam saçla başla uğraşmaz."

Kafasını öne eğdi Suskun." Melek saçlarını örmemi istiyorda beceremiyorum. Sen biliyor musun?"

Buruk baktı Yeter ebe. Suskun yaşı küçük idi on yaşında lakin bedeni büyük, aklı büyük ve bu yaşında evlerini geçindirmeye çalışıyordu. Çoğu anlarda Suskunun bu hallerine hayran kalmadan yapamazdı Yeter ebe. On yaşında, yirmi yaşında erkeğin olgunluğunu gösterir , yirmi yaşında ki erkek kadar güçlü olabiliyordu ve zekası hafife alınamayacak kadar yüksekti. Okulda sadece dersleri dahi dinleyerek çoğu sınavından yüz almayı başarırdı. " Yarın saat kaç olursa olsun yanıma gel öğretirim ben sana. Melek kızın saçlarını örersin bundan sonra."

Başını tekrar sallayıp hızlı adımlarla evlerine tekrar yöneldi Suskun. Bahçenin kenarında onu bekleyen küçük kargayı görünce adımları o yöne yöneldi. Küçük yaşında yaralı iken bulmuştu bu kargayı. O günden sonra kargaya bakmıştı Suskun. Önce yarasını iyi yapmış sonra kendi yemeğinden verip kendine arkadaş etmişti Suskun. Kenarda duran kaseyi alıp sütün yarısını kaseye döktü. Melekte severdi kargayı simsiyah tüyleri ve gözleri olduğu halde Melek pembiş olsun adı dediği için karganın adı pembiş olarak kalmıştı.

Karganın siyah gözleri minnetle bakıyordu. Süte eğilip içmeye başlayınca usul usul adımlarla eve girdi Suskun. Adımlarını dahi yavaş atmaya çalışıyordu. Bu öğretilmişti. Sessiz ol Suskun. Varlığın bilinmesin , duyulmasın. Koca bedenini gizle, sesini gizle, varlığını gizle. Kimse görmesin, bilmesin, duymasın. Sessiz ol.

Odaya girdiği anda Meleğin ardı ardına öksürüp ellini göğsüne koyup nefes almaya çalıştığını gördü. Anlamıştı Suskun. Sütü kenara koyup koşarak masanın üzerinde bulunan astım ilacını alıp kız kardeşine verdi. Ağzına ardı ardına sıkıp ilacını sıktı Melek. Bu sırada pencereyi açtı Suskun. Kardeşinin astımı vardı. Meleğin yanına tekrar oturduğunda saçlarını geriye doğru itteleyip , büyük bir endişeyle baktı." Ne oldu abim?"

Derin derin nefesler aldı Melek." Çey abiş men çok sucadım. Mutfaga gidince anne çey içiyor ya o cüzden oldu."

Anlamıştı Suskun yine anne sigara içmişti. Kızının astımını olduğunu bile bile odanın ortasında sigara içiyordu. Meleği yatağına yatırdı. Saçlarını usul usul okşar iken küçük parmaklar elleri ile oynadı. Kardeşi uyuyana kadar masalar anlatı Suskun. Sessiz , kısık ama kardeşi duyacak kadar sessiyle anlatı masalını.

Meleğin uyuduğundan emin olunca astım ilacınında bitmiş olduğunu gördü. İlaç alınmalıydı. Anne bu kadar sigara içerken bir kez daha astımı tutabilirdi. Yerinden kalkıp masanın arkasına sakladığı parasını aldı Suskun. Ayakkabı alacaktı kendisine bu parayla ama ya kardeşi? Kardeşi daha önemliydi yırtık pırtık ayakkabılar ile okula gidebilirdi. Camıda kapatı. Üşümesin istiyordu. Bünyesi zayıftı hemencecik hasta olabiliyordu.

Odadan çıkmadan önce iki kulaklığı kardeşinin kullağına takıp eski müzik çalardan şarkı açtı. Anne kriz geçirir ise sesini duymamalıydı. Korkardı Melek. Annesinden korkardı.Yaklaşamaz , sarılmaz, konuşmaz. Abisi yanında yok ise gözleri içine dahi bakamazdı.

Kapıya ulaşıp çıktı Suskun. Gitmeden önce kapıyıda kilitledi. Anne kriz geçirir ise odaya girebilir kardeşine zarar verebilirdi. Kardeşini korumak istiyordu sadece. Her zaman yaptığı gibi.

Salona geldiği zaman dış kapıya ulaşıp çıkabilirdi lakin ilk defa içinde kabaran öfkeye engel olamadı. Biraz daha geç gelmiş olsaydı Melek daha büyük zarar görebilirdi. Kendisine istenilen denilsin lakin kardeşinin saçının teline dokunulmasın isterdi Suskun.

Yumruklarını sıkıp annenin karşısında durdu." İçme artık şunu zarar veriyorsun ona."

Kafasını zorla kaldırdı Şermin. Sesinden nefret ettiği adam duruyordu karşısında. Sesi beyninin içinde yankı yapıyordu adeta. " Defol git şuradan!"

Gidemedi Suskun." O senin kızın azıcık anne olup çocuğunu sevmeye çalışsan olmaz mı?" Bir adım attıp annenin önünde durup kalbine koydu parmağını." Şurada azıcık da olsun anne iç güdüsü yok mu sende? Bir zıkkım yüzünden kardeşimin hayatını mahvediyorsun aynı şekilde kendi hayatını."

Ellerini saçına attıp sinirle bağırdı Şermin." Sus ! Sesine tahammül edemiyorum sus!"

Adımları geriledi Suskunun." Yazık acıyorum sana . Çok yazık. Zavalının tekisin." Kapıyı açıp çıktı. Geceydi nöbetçi eczane bulmak zor olacaktı. Kardeşi için gerekirse sokak sokak gezecek ama o ilacı bulacaktı. Sokaklara attı kendini.

Evin içinde kalan Şerminin beyninin içinde sesi yankı yapıyordu.

Yazık acıyorum sana .

Delirmiş gibiydi. Maddenin etkisi ile hala Suskunun karşısında olduğunu düşünüyordu." Sus! Sus! Sus!"

Çok yazık.

Sağa sola sallandı Şermin." Sus ! Sesine tahammül edemiyorum sus!"

Zavalının tekisin.

Yerinden kalktı Şermin. Elline ne geçtiğine bakmadan boşlukta Suskunun hayalini gördüğü noktaya atmaya başladı. Suskunun silüetinin yeri sürekli değişiyordu. Bir anda camın kenarında duruyordu. Elline geçen mumu perdeye attı ve koltuğa. Yangınlar sarmaya başladı koltuğu ve perdeyi. Delirmişti Şermin. Madde beynini, bedenini tüketiyordu. Etrafını yangınlar sarmaya başlayınca kafasını iki yana sallayıp gerçek mi hayal mi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Zordu. Odayı tamamen yangınlar sarmaya başlayınca ve sis , duman kokusu etrafını sarınca azıcıkta olsun yangının gerçek olduğunu ve bedenine doğru ulaşan yangınları görünce sarsak adımlarla kapıya ulaşıp kendini dışarıya attı.

Evin her bir noktasını yangınlar sarıyordu. Sokağın tam ortasına oturup yangını izlemeye koyuldu. Başı dönüyordu. Yangınlar büyüyordu evin her bir yanını sarıyordu. Dumanlar çatıdan dışarıya doğru taşmış haldeydi. Eski ahşaptan yapılmış gece konduydu ev. Yangınlar çok hızlı büyüyor tahtaları sarıyordu.

Komşular bir bir koşarak geldiler. Yangın tüm evi sarmıştı. İçeriye girmek imkansız. Evin ön kapısı çökmüştü. Sağdan soldan kova kova suları dökmeye çalıştılar bir yandan da en yakında bulunan itfaiye binasını aramışlardı.

Komşular Şermine soru soruyor ama gülüyordu Şermin. Gerçeklik algısını kayıp etmişti.

Yangınlar büyümüş büyümüş ve büyümüştü. Evin her bir noktası büyük gürültü içinde çöktü. İtfaiye, polis, ambulans geldiği zaman müdahale ne kadar ederse etsinler ev çökmüştü.

Yangını söndürüp evin içinde yanmış küçük bir kız çocuğu bedeni çıkartıldı.

Bu sırada sokağın başında Suskun belirdi. Uzun bir arayış sonucunda bulmuştu ilacı. Dudağının kenarında tebessüm vardı . Eve yaklaştıkça toplanan insanları, yükselen dumanları gördü Suskun. İçini kaplayan korku duygusu ile koştu Suskun. Evin önüne geldiği zaman sedyenin üzerinde siyah torbanın içine konulmuş yanmış bedeni görünce elli ayağı boşaldı.

Şermine , itfaiyeciler soru sorarken Suskunun geldiğini görünce öfkeyle bağırıp, korkuyla adımları geriledi." Onun yüzünden oldu. O konuştuğu için öldü kardeşi. Kardeşinin katili o!"

Zorlu adımlar attı Suskun. Kardeşinin başına gelince iki dizinin üzerine devrildi adeta, yanmış bedenini tutup göğüs kafesine yasladı. Titredi elleri hiç olmadığı kadar titredi. Konuşmadı Suskun. İlk defa kardeşine konuşamadı Suskun. Dudakları arasından büyük bir feryat yükseldi. Yer gök feryadı ile inledi. Hıçkıra hıçkıra ağladı Suskun Akkat. İlk defa ağladı. Hıçkıra hıçkıra, feryatlar ede ede ağladı.

Kardeşinin siyah saçları yanmış , küçük parmakları yanmış , gülen yüzü yanmıştı. Kullağında iki tane kullaklık eşliğinde yanmıştı.

İtfaiyicinin sesi boğuk boğuk geldi kullaklarına." Kapı killitlenmiş. Killitlenmemiş olsaydı kurtarma şansımız daha çok olurdu."

Kardeşini anneden korumak isterken kardeşinin ölmesine sebep olmuştu Suskun.

Şermin hala aynı lafları tekrar edip duruyordu. Kardeşini göğsüne daha çok yaslayıp yanmış yüzünü okşadı Suskun. Tüm mahalle Suskunun feryatları ile inledi. Şehir bir çocuğun hıçkırıkları ile sallandı , göz yaşları ile ıslandı. Suskun , annenin önünde ilk defa sesini en yüksek burada çıkardı. Şermin oğlunun sesini ilk yüksek duyuşu oldu.

Tüm gece bir çocuğun feryatları ile yankılandı şehir , hıçkırıkları ile sallandı, ağlayışları ile ıslandı.

Suskun en sevdiği saçlara dokunurken yüreği cız etti. Her bir okşayışında bir tutam saç kopup düştü. Oysa Suskun kardeşinin saçlarını tararken bir teli dahi zarar görmesin diye çok çabalardı. Tek bir telin dahi koptuğunu gördüğünde ici cız ederdi. Şimdi tutam tutam saçlar kopuyordu. Yüreği yandı Suskunun yüreği. Tir titredi elleri. Her bir saç tutamı parmakları arasında akıp giderken kalbi bir tutam saçta asıldı.

Kardeşini bağrına daha da yasladı. Yeri göğü yıkan feryatlarından komşular kenarda hıçkıra hıçkıra ağladılar. Tüm mahalle on yaşında ki çocuğun acısına ağladı. Suskunun gözü ne diğerlerini gördü nede kendisini tek bildiği en sevdiği gülen yüzü dahi yanmış kardeşiydi.

Suskunun kolları arasından alamadılar Meleği. Kardeşine sarılarak sabaha kadar ağladı Suskun. Tüm mahalle Suskunun feryatları ile uyandı, ağlayışları ile ıslandı. Omuzları sarsıldı Suskunun. Her daim dimdik dururdu. Duramadı Suskun. Ağladı yeri göğü inleterek ağladı. Konuşamadı. Sessini kardeşinin önünde ilk defa isteyerek kesti Suskun. Oysa severdi Suskun, kardeşiyle konuşmayı severdi. Konuşamadı. Ağlamaktan , feryatlar etmekten, hıçkıra hıçkıra ağlamaktan başka hiçbir şey yapamadı.

Suskun Akkat en kıymetlisini , tek varlığını, hayatında benimsediği tek kişiyi yangında kayıp etti.

Suskun kimsesizliğe o gece bulandı .

Suskun ilk ve son kez ağladı.

Suskun o geceden sonra sesini yükseltmedi.

Sessizliği en büyük sessi oldu.

 

********

İnsanlar küçük küçük yaşamış yada büyük büyük. Ben ne büyük yaşamış nede küçük. Ne geçmişe dönüp bakmıştım nede geleceğe, şimdi ki ana odaklanmıştım. İçimde olan her duyguyu çekinmeden dışarıya vurmuştum. Babam bunu öğretmişti keşke diyeceğine yap kızım derdi. İçinde kalmasın keşkeler biriktirme kendine . Yapmıştım. İçimde kalacağına keşke diyeceğime yapmayı tercih etmiştim. İnsanlar bu hallime arsızlık der ben ise yaşamak.

Geçmişe dönüp bakmaya çalıştığımda fazla keşkem var. Babamın dizine daha çok yatsaydım , saçlarım ile daha çok oynamasını isteseydim. Belki sabaha kadar yada bütün gün ama büyük elleri saçlarım arasında olsaydı. Babam ile daha çok oyunlar oynasaydım , parka gitseydim , çizgi film izleseydim. Babamda benim gibiydi çocuk ruhlu. Diğer çocukların babası maç , film ve dizi izlerken babamın en sevdiği benimle çizgi film izlemekti. Saatlerce çizgi filmin analizini dahi yapardık. Bazı anlarda çizgi filmde ki karakterlerin kıyafetlerini evde yapıp onlar gibi oyunlar oynardık. Severdim. En büyük attığım neşeli kahkahalar o anlara aiti.

Babam bana ağlamayı değil gülmeyi öğreti. En üzgün olduğum anda dahi neşe saçmayı. Üzgünsem bunu saklamam gerektiğini. Hep derdi ki; mutlu olana, mutluluk getireni herkes değer verir, önemser. Önemli olan üzgün olduğun anda değer verip, ilgilenen kişi. Babamın sözünü dinlemiştim. Ne neşemi sakladım nede üzüntümü her duygumu masum çocuk gibi dışarıya vurdum. Babam haklıydı neşeli olanı, mutlu olanı herkes sever önemli olan üzgün olanı sevebilmek.

İçimde yaşamamak dışarıya vurmak. İnsanlar çok yargılardı bu hallimi. Az dilline hakim ol Sabiha. Olamazdım. Babam bana bunu öğretmedi çünkü. Su gibi berrak olmayı öğreti. Maskelerin altına gizlenmiş olanı sevmek kolay. Seni sen olduğun için seven insanlar al hayatına. Yüzüne taktığın maskene değil sen olduğun için sevil. Yine haklıydı babam. İnsanların istediği gibi değil kendi istediğim gibi olmalıydım. Hayatımı insanların istek ve arzularına göre değil kendi istek ve arzularıma göre yön vermeli idim. Onlar değil ben istediğim için olmalıydı.

İnsanların benden yakındığı diğer bir nokta ise fazla çocuksu olmam. Büyük davran Sabiha. Az yaşına göre hareket et. Allah rızası için neden büyümek zorundayız ki? Her insan çocuklar kadar masum olsa dünya daha güzel olmaz mı? Çocuklar masumdur, yalan söylemez , kötü söz bilmez, arkadaş olunur, paylaşmayı bilir, yargılamaz , kızmaz , kötülemez. Büyük olmak ise tam tersi. Dünyada bu kadar vahşetin, acının, caniliğin yapılma sebebi büyükler değil mi? Büyük olunca acıdan başka ne geliyor ki? Yaşın biraz büyüyünce , bedenin büyüyünce ne geliyor ki? Bana göre hiç. Hepimiz çocuk ruhumuzda kalsak ne savaş olur, ne ölümler, ne kadın cinayetleri nede vahşet. Çocuğun olduğu evde neşe olur derler. Her ev çocuk olsa tüm dünya neşeye boğulur.

Babam benim çocuk ruhumu kayıp etmemi istemedi. Ben çocuk ruhlu anne ve babanın kızıydım. Birbirini seven anne ve babam vardı. Mutlu bir ailede büyümüştüm. Babamın , anneme sesini sadece attığı gür kahkahalarda ve yaptığı şakalar da yükseltiğini görmüştüm. Annemin, babama kızdığını sadece yalancıktan şakalar yaptığında görmüştüm. Annem evin içinde neşe saçar babam dinlerdi. Annem çok konuşurdu insanlar annemin çok konuşmasından yakınırdı lakin babam , annemin sessini duymak için can atardı. O kadar yıl evliliklerinde bir kez olsun ayrı kaldıklarını görmemiştim. İşe gittiği zamanlarda dahi babam, annemi her saat başı arardı. İnsanlara göre bu kılıbıklık babam göre ise sevmek , değer vermek ve önemsemek. Benim dünyaya geliş amacım karımı mutlu etmek ve sevmek. Başka işim yok. Derdi her zaman.

Dünyadan da beraber göçüp gitmişlerdi. Ölmüş bedenleri arabadan çıkartıldığı anda dahi el ele çıkmışlardı. Ben bu hayata babam gibi seven başka adam olmaz sanırdım lakin yanılmıştım. Balkonda oturmuş aşağı bahçede Denizi kucağına oturtmuş saatlerce Deniz'in anlattığı konuları dinleyen Murat abi vardı. Deniz ve Murata baktığım her an anne ve babamın büyük aşkını görüyordum. Babam kadar Murat abide seviyordu. Gözlerinden taşan sevgiyi buradan okumak dahi mümkündü.

Anne ve babama benziyorlardı ama farklar vardı. Anne ve babam , Deniz ve Murat kadar çekmemişti. İkisininde hayatında büyük zorluklar ve sınavlardan geçmişlerdi. Deniz , Murat abiden ayrıldığı zamanlarda dahi Murat abinin tişörtünü koklayarak saatlerce hıçkıra hıçkıra ağladığını duymuştum. Bir kez Deniz'in yanına girmiştim o anda da ağlamayı bırakmıştı. Karşımda hep güçlü durmuş, ağlayışlarını kendine saklamıştı. O günden sonra odasına girmedim. Ağlamalı içinde ki zehri dökmeliydi. Her gece bir tişörte sıkı sıkıya sarılıp ağlamıştı. Murat abinin kokusunu sevdiğini biliyordum.

Ayrı kalmak zorunda kaldıkları zaman dahi sabah kahvaltı yapmayıp kahvaltı boyunca Murat abinin fotograflarına bakıp iç geçirirdi. Deniz , Murat abiyi çok sevmişti belli edememişti. Ama seviyordu büyük aşkla seviyordu. Murat abi göreve gidip döndüğü zaman Deryayı arayıp yarası var mı? Canı yandı mı? Bir sorun çıktı mı ? Diye gizliden gizliye hep sordurmuştu.

Deniz sevgisini belli edememiş lakin sevmişti.

Deniz'in bana en büyük katkısı buydu belki de ön yargılı olmamak. İlk tanıştığımız yer hastane olmuştu. Yaralar içinde getirilmişti. İçim acımıştı o haline ilk zamanlar başında kimse durmayınca kimsesiz olduğunu anlamıştım. Nöbete kalmayı sevmediğim hâlde Deniz için kaç gece nöbete kaldım sayamadım. Başında durduğum anlarda hayatını az buçuk anlamıştım. Ellini karnına bastırıp sürekli Duman ve Derin diyerek ağlamıştı. İlk başlarda kardeşleri dedim ama sonra çocuklarım deyince çocukları olduğunu anlamıştım.

Git gide hastanede başında kala kala Deniz fark etmese dahi büyük bir bağ kurmuştum . İlk yaralanıp hastanede kaldığı zamanlarda daha erken hastaneden çıkartma şansımız vardı ama baş hekime rica edip iyi olduğuna emin olana kadar göndermemesini istemiştim. Seviyordum çünkü Denizi ve önemsiyordum. Başında durduğum zamanlarda sinirli, sert ve ağresif davranıyor olsada çocuk hallerimden yakınmayan bir diğer isimde oydu. Hastanede çizgi film açtığımda sesini dahi çıkartmadan benimle izlemişti.

İkinci yaralanığı anda aramızda ki bağ daha da büyümüştü. Ameliyat olduğu sırada ben de vardım. Mesleğim başında olduğumda duyguları azda olsun geri plana atabiliyordum ama o gün atamamıştım. Kalbi durdu dedikleri anda ameliyathanenin en köşesine geçip hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Hemşireler pes ederken doktorun azmi sayesinde Deniz hayata dönmüştü. Bugün Deniz hayata ise doktora borçluyduk.

Son olarak aynı eve çıktığımız anda tam bir bağ kurmayı başarmış idik. Ne o benden yakındı nede ben ondan. Garip olsakta, farklı olsakta anlaşmış idik. Sonra ben yaralanmış ve ameliyatım bittikten sonra beni yaşatmak, canıma zarar gelmemesi için ellinden geleni yapmıştı. Bilincim kapalı olduğu halde başımda durup benim için ağladığını duymuştum. Hayatını anlatığında yargılamamıştım çünkü insanların hayatına değil kalbine bakmayı öğreti babam. Deniz'in kalbi iyiydi.

Yaşadıkları o kadar zorlu günleri atlatıp evlenmişlerdi. Hamile olduğunu dahi Denizle beraber öğrenmiştim. Kollarını boynuma dolayıp ağlamıştı. Anne olmak zor geliyordu ve korkuyordu. İki evlatan sonra büyük yaralardan sonra çocuğuna yetemeyeceğini düşünüyordu. Biliyordum ki Denizden çok iyi anne olacak. Hayatımda gördüğüm en güçlü kadındı kendisi. Hayran kaldığım tek kadın. Bazen çocuk ruhumdan sıyrılıp onun kadar güçlü olmak isterdim lakin Deniz beni böyle seviyordu. O varken güçlü olmaya gerek yoki. Korur kolar. Kendisi yoksa Suskun kollar. Hayata tek başıma kalır isem kendimi kollarım.

Ve şimdi Denizin , Murat abinin kolları arasında çocuk olduğunu görüyordum . Her kadın sevdiği adamın yanında çocuk olur. Hamileliğin üçüncü ayına gelmişti artık ve duygu durumları fazlası ile bozuktu. Ani duygu durumları yaşıyordu. Sinirlendiği zaman sakinleştirmek zordu ama ne zaman Murat abi geliyor kollarına sığınıp sakinleşiyordu. Murat abi geçen gün göreve gidip döndüğünde özlediği için saatlerce sarılıp ağlamıştı. Bir Murat abi , Denizi anlıyor ve çekiyordu. Kabul etmeliyim ki Deniz'in hamileliği çok zor, ağrılı, iştahlı, bol duygu değişimli geçiyordu. Bir tek Murat abi zapt edebiliyordu.

Murat abi , Denizi kucağına alıp evin içine geçtiler. Deniz fazla kilo aldığı halde kucağında taşıyordu hala. Deniz'in içinde küçük bir dev yatıyor olabilirdi. Fazla iştahlı, hareketli bir çocuk olacağı şimdiden belliydi. Bunun yanı sıra Deniz'in yüzüne de aydınlanma ve ışıltı gelmişti.

Balkon soğuk olmaya başlayınca odama geçip önce sütyenden kurtarıp kenara attım. Yaşasın sütyensiz hayat. Yatağa yatıp odanın ışıklarını açtım karanlıktan korkuyordum. Uykunun içine çekilir iken nazikçe bellimden kavrayıp sağ tarafa çekildim. Burnuma dolan koku ile hafifçe tebessüm ettim." Geldin mi?"

" Geldim."

Yönümü yüzüne doğru çevirdim." İşin uzun sürdü."

" İş bebeğim elden bir durum gelmiyor."

Gözlerim hala kapalı iken başımı boyun girintisine saklayıp , bacağımı bacağının üzerine atıp büyük ellini kavrayıp oynamaya başladım. İçimde tutamadım sorularımı." Özledin mi beni?"

Büyük elli saçlarım arasına dalarken, kafasını saçlarıma yaslayıp derin derin nefesler çekti içine." Geberdim desem."

" O kadar çok özledin yani?"

" O kadar çok."

Biraz daha sokuldum. İki hafta önce önemli devlet işlerinin olduğunu söyleyip gitmişti. Daha bugün dönmüştü ama Rahmi albay yüzünden görüşememiştik. Çok özlemiştim. Uyumayıda beraber uyanmayıda." Çok özledim bende seni."

" Ne kadar?"

" Dünyalar kadar desem." Dedim.

" Evren kadar desem." Dedi.

Uykunun içine daha çok çekildim. Parmakları saçlarım arasında gezindi durdu. Parmağına doladı, kokladı, öptü ve tekrar tekrar edip durdu. Ne zaman uyusak bunu yapıyordu. Sabaha kadar saçlarım ile oynadığını biliyordum. Gözlerimi ne zaman açsam kan çanağı içinde oluyordu göz bebekleri buna rağmen oynamaya devam ediyordu. Aynı babam gibi seviyordu. Keşkem yanında dağılıp gidiyordu. Babamın okşayamadığı saçlarım ile Suskun oynuyordu. Özlediğim bir hissti. Ne kadar saçlarım ile oynamaktan uykusuz kalsada saçlarımı okşamaya devam etmesini istiyordum.

Yanında ne kimsesizlik vardı nede yalnızlık. Suskunu ilk gördüğüm günden beri içimi kaplayan tarifsiz güven duygusu sağlıyordu. Yaralandığım zaman gözlerimi açtığımda iki çift duygusuz bakan simsiyah gözler vardı karşımda. Siyah karanlık olur derler ama hayır Suskunun siyahlığı karanlık, kötülük değil korumak vardı. Kocaman dev gibi cüsesini gördüğümde dillim tutulmuştu. Çok büyüktü çok. Yanında bebek kadar kalıyordum. Kolları arasında küçük bir bebekten farkım kalmıyor, kolları tüm bedenimi kaplıyordu. Kucağına oturduğumda dev cüssesi resmen gizliyordu bedenimi. Boyu da aşırı uzundu. Omuzlarına çıktığım anda ağrı dağın tepesinde olmak gibiydi.

Tanıştığımız günden beri yanında çocuk oluyordum. Yanında ilk defa çizgi film açıp izlediğimde göz ucuyla benimle izlemiş olduğunu fark etmiştim. Çocuk ruhlu bir adam değildi buna rağmen çocuk ruhuma saygı duyuyordu. Çocuk gibisin Sabiha der ama kızarak değil, sinirli değil mutlu gibi , hoşuna gider gibi.

Ellinin üzerinde ki damarlarda gezindi parmak uçlarım. Uykuya dalmak için babam öğretmişti. Bir eşya yada nesne ile oynayınca daha hızlı uykuya dalıyordum. Yıllar geçe geçe alışkanlık haline dönmüştü. Önceden Sıtkının elleri ile oynayarak uyuya kalırdım şimdi Suskun vardı. Suskunun elleri daha güzeldi büyük, damarlı, kalın parmakları vardı.

Nefesi saçlarım arasında gezinir iken mırıldandı. " Sabiham ışığı kapatsam olur mu? Korkar mısın?"

" Sen varsın ya ."

" Eee ne olmuş varsam?"

" Sen varsan korku olmaz ki."

Derin bir nefes alındı saçlarım arasından. Bir dakika sonra kapanan ışık. Daha sokuldum dev cüsesine. Yanımda yatığı halde varlığı belli olmuyor gibiydi yada belli etmek istemiyordu.

Neşe içinde mırıldandım." Sen odaya nasıl girdin?"

" Balkona tırmandım."

" Rahmi albay kızmaz mı yanımda yatığını görünce?"

En umursamaz haliyle cevap verdi." Kızar."

" Neden yatıyorsun o zaman?"

" Özledim."

" Poponu kurşuna dizer."

Hafifçe tebessüm ettiğini duydum." Göt demenin kibar hali galiba."

Yalancıktan sesimi sinirli çıkarmaya çalıştım." Ayıp ayıp konuşma Suskun."

Küçük kahkahasını duydum. " Tamam ayıp ayıp konuşmam. Evet popomu kurşuna dizer."

Kıkırdadım." Eee o zaman cesaretlisin."

Daha da sokuldu saçlarıma." Kollarımdan kimse alamaz seni."

Tekrar kıkırdadım." Masal anlatır mısın?"

" Lütpen de."

En çocuk halimle şakıdım. " Lüüütpeenn."

Saçlarım ile usul usul oynar iken anlatmaya başladı. Sesi kısık ve sessiz çıkıyordu aslına bakılırsa sesi hep öyle çıkıyordu. Cesaretsiz olduğundan değildi hata hayatımda gördüğüm en cesur, umursamaz ve güçlü adamdı lakin sessini bastırıyordu. O masal anlatıkça uykunun içine çekildim. Bir süre sonra tamamen uyuduğumu fark ettim ama sabaha kadar saçlarım ile oynayan elleri hissetmiştim.

Karga , kelebeğin kanatlarını çok sevmişti.

Suskun ise saçlarımı.

Karga , kelebeğin maviliğini sevdi.

Suskun ise mavi gözlerimi.

Suskun beni sevmişti.

 

*******

Gözlerimi usul usul açtığımda kafamı boyun girintisinden çıkardım. Elleri hala saçlarımda , gözleri kan çanağına dönmüştü . Uykusuz kalmıştı yine.

Üzerine çıkıp sevimli sevimli açtım mavi gözlerimi." Cünaaaaydınn."

Gülümsedi." Sana da cünaydın."

Yüzüne yaklaşıp neşeyle her yerine öpücükler kondurdum. Siyah gözleri içinde dolunay ışığını gördüm. Parlak, güzel ve ışıl ışıl parlıyordu dolunay ışığı. Gözlerine yaklaşıp dolunay ışığını öptüm. Her öpüşümde kıkırtılar kaçtı dudaklarımdan. Ardı ardına ve tekrar tekrar tekrar. En son durağım dudakları oldu kısa bir öpücük kondurup çekilmeyi planlıyordum bellimi tutup uzun uzun kaldı dudaklarımda.

Tişörtüme uzanıp tek bir hamlede çıkartıp kenara attı. Dudaklarıma tekrar geldi. Kalçalarımı kavrayıp kendine bastırdığında inledim. İçimi hoş yapan, kıvrandırıcı hissetiriyordu. Dudakları hızlandıkça daha da bastırdı. Üzerinde sağa sola kıvranmak zorunda kaldım. Ellimi kollumu nereye koyacağımı bilemediğim bir andı.

Her öpüşmemizde nefesimi kesiyordu. Bellimden kavrayıp yer değiştirdi. Tişörtüne uzanıp yukarıya çektim. İtiraz etmeden muhteşem kaslarını önüme serdi. Zaman kayıp etmeden tekrar dudaklarımı buldu. Ellerim bedeninde gezindi en önemlisi kaslarında. Vücudunu keşif yapmaya çalışıyordum ama çok büyüktü çooook.

Dudakları hızlandıkça sızlıyordu dudaklarım. Elleri ağır ağır gezindi bedenimde. Memelerimi kavrayıp sıktığında daha fazla inlemek zorunda kaldım. Arsız bir istekle kemerine uzanıyordum ki kapının arkasında Rahmi albayın sessini duydum." Sabiha kızım kahvaltı hazır. Gel hadi yavrum."

Can havliyle Suskunun dudaklarından koptum." Geliyorum Rahmi baba." Dudaklarıma tekrar yaklaştı." Ayyy dur duyacaklar ve aşağı inmeliyim."

" Benim daha kahvaltım bitmedi."

Rahmi albay tekrar bağırınca ellim ayağım birbirine dolanarak yataktan kalktım. Sağa sola dönüp ne yapacağıma bakarken Suskun yataktan kalkmış yatağın en ucuna oturmuştu." Ayyy seni görmemeli balkondan in sen."

Bir kaşı usulca havalandı." Kovuyor musun?"

" Seni görmemeli."

Kapıya doğru yöneldim. Gülen sesi geldi." Pişşş."

" Efendim."

Elli ile üzerimi gösterdi." Çıplaksın."

" Ayy doğru." Koşar adımlarla yatağa geldiğimde bellimden kavrayıp kucağına çekip oturtu. Heyecandan ve yakalanma korkusunda kalbim göğüs kafesimi zorluyordu." Ayy dursana duyacaklar."

" Siktir et."

İkaz dolu uyardım." Suskun."

Güldü." Tamam acı biber sürersin."

Yüzüme yaklaşıp her bir zereme usul usul öpücükler kondurdu." Yaaa beni bekliyorlar."

Aldırmadı." Beklesinler."

Kalbim daha hızlı attı. Rahmi albaya yakalanmamız lazımdı ama hiç umursamıyordu hala beni öpmek derdi içindeydi. Ellim ayağım birbirine dolanıyordu. " Yaaaa beni bekliyorlar diyorum." Hala öpmeye devam edince can havliyle bağırdım." Ay adam dur bu kadar umursamazlıkta fazla."

Öpmeye devam etti. Kollarını belime dolayıp kendine çekip sıkı sıkıya sarıldı." Özledim diyorum."

Kıkırdamadan edemedim." Timam da tüm gece yanımdaydın."

" Yetmiyor."

" Ne yetmiyor?"

" Sen."

Kalbim öyle hızlı vurdu ki göğüs kafesime yanaklarım al al kızarmıştı. Kollarını çektiğinde içli bir nefes eşliğinde al al yanaklarıma uzun uzun gezdirdi dudaklarını. Kıkırdadım. Neşe içinde baktım. Parmaklarım bedeninde gezinir iken yara izine geldi. Gözlerimin dolmasını engeleyemedim. Yara izine ulaşıp küçük küçük öpücükler kondurdum. Yarası çok büyüktü. Canı çok yanmıştır. Ne kadar yanmamış desede yanmıştır. Hemşireydim ve biliyordum hangi yaranın can yaktığını biliyordum. Ardı ardına öpücükler kondururken bir damla yaşın düşmesine engel olamadım.

" Sabiham."

Dudaklarımı büzdüm." Efendim."

" Öptün."

Melül melül göz kırpıştırdım." Geçti mi?"

Akan bir damla yaşı düşmeden parmak uçlarıyla sildi." Sen öpersin de geçmez mi?"

" Geçer dimi?"

" Geçer."

Siyah gözleri içine daldım. Dolunay ışığını gördüm gözlerinde. Ne zaman bana baksa dolunay ışığı vardı. Her zaman duygusuz, ifadesiz, cam kaplı siyahları bana bakarken paramparça oluyor, dolunay ışığı parlıyor ve sımsıcak bakıyordu. Mavi gözlerim içinde gezindi uzun uzun siyahlıkları aynı şekilde gözlerinde gezindim.

Çocuksu çocuksu neşemi saçtım." Yaaa gözlerin çok güzel."

" Sana bakıyor."

" Bana baktığı için mi güzel?"

" Sana baktığı için."

" Sabiha hadi kızım!" Aşağıdan bağıran Rahmi albay ile ellim ayağım birbirine dolandı. Hızla kucağından kalkıp tişörtümü giyinip dolaptan bulduğum ilk eşofmanı geçirdim.

Yatağa oturmuş hala bana bakıyordu. " Hadi gitsene."

" Harbi kovuyorsun?"

Yanına ulaşıp kendi ellerimle çıkardığım tişörtü istemeye istemeye kafasından geçirdim. Büyük bir of çekmenin eşliğinde giyindi tişörtünü. Kollundan tutup zorla kaldırdım şükürler olsun ki itiraz etmemişti. Balkona doğru yürütüm. " Hadi git kimse görmeden."

Ağzının içinden homurdandı." Lan kendi evimizde kovuluyoruz. " Bellimden kavrayıp saçlarım arasından kocaman nefes çekip öpücük kondurdu. " Bunu saymam. Kahvaltını yap bir şekilde evden kaç. Sokağın başında seni bekliyorum."

" Ama ya Rahmi albay evde olmadığımı görürse?"

" Yanımda olduğunu söylersin."

" Kızar ama."

" Kızsın."

Derin bir of çektim." Azıcık daha mantıklı fikirler söyler misin lütpen?"

Hafifçe tebessüm edip balkonun demirlerine gitti. " Fazla bekletme." Ayağını aşağıya sallandırıp bir saniye içinde puf oldu. Gerçekten askerdi.

Koşar adımlarla odadan çıkıp aşağıya indim. Deniz ve Alev her zaman ki halleri içinde kavga ediyordu. Latif abi kendi kendine konuşuyordu. Rahmi albay ve Murat abi televizyondan maçı takip edip yorumluyordu.

Boş bulduğum yere oturdum. Deniz benim için doldurduğu çilekli sütü önüme bıraktı. Ellimi karnına koyup okşadım. Dün akşam buraya gelmişlerdi ve Rahmi albay gitmelerine izin vermediği için kalmışlardı. Kahvaltımı yaparken Murat abinin Deniz'in tabağından küçük küçük lokmalar yiyip önüne koyduğunu gördüm. Deniz'in bu konuda güven problemleri olduğunu biliyordum. Hala bunu çok aşamamıştı.

Masanın altında Murat abinin Deniz'in bacağına avuç içini yasladığını gördüm. Karısına aşırı düşkündü. Dokunmadan yapamıyordu. Her bulduğu fırsata Deniz'in boynuna kafasını gömdüğünüdü fark etmiştim.

Neşe içinde Murat abi ile tatlı tatlı kavga etmeye başladı. Deniz'i göz ucuyla süzdüm. Çok güzeleşmişti. O kadar neşeli oluyordu ki Murat abinin yanında. Çatık kaşlarını , sinirli hallerini görmek neredeyse imkansız idi ve Denizle tanıştığım günden beri ilk defa bu kadar büyük kahkahalar attığını görüyordum. İyileşiyordu Deniz.

Bir anda gözleri bana döndü." Kahvaltını yap balım aç kalıyorsun sonra."

Omuzlarımı indirip kaldırdım." Canım istemiyor."

" Olmaz öyle." Çatala domates batırıp ağzıma uzattı. Hayır diyerek başımı sallamış olsamda attığı ters bakışlardan dolayı yemek zorunda kaldım. İçinde gerçekten bir anne yatıyordu. Kahvaltı boyunca kendi elleriyle yemeğimi yedirdi ara ara anne gibi saçlarımı okşadı. Sohbetler etti benimle. Suskun ne kadar babamı aratmıyor ise Denizde bir o kadar annemi aratmıyordu.

Kahvaltı bitince koşarak yerimden kalktım. Suskun bekliyordu beni. Odama girince tanınmamak ve fark edilmemek için başıma pembe şapkamı ve siyah gözlüğümü taktım. Odadan usul usul adımlarla çıkıp kimseye görünmemeye çalışarak dış kapıya ulaşıp çıktım. Nefes dahi almıyordum. Bahçeye çıkınca koşar adımlarla sokağa attım kendimi. Ellim ayağım sürekli birbirine dolanıyordu. Ara ara da arkamı kontrol etmeyi unutmadım.

Sokağın başında direğe bedenini yaslamış sigara içiyordu. Geldiğimi görünce sigarayı söndürüp kenara attı. Yanına varınca gülerek baktı bu halime." Bu halin ne sorabilir miyim?"

İşaret parmağımı dudağıma götürdüm." Şşş tanınmamak ve fark edilmemek için."

Küçük bir kahkaha attı. Elli ile arkamı gösterdi. " Sabiha, Rahmi albay."

Endişe ile etrafımda döndüm." Ayy hani? Gördün mü yakalandık." Sağıma soluma döndüm ama kimse yoktu. Kahkahası daha da büyüdü." Ya bak niye dalga geçiyorsun benimle? "

"Hoşuma gidiyor. "

" Benimle uğraşmak hoşuna mı gidiyor? "

"Gidiyor. " Gözlerimden gözlüğü çekip aldı. Eğilerek mavi gözlerime baktı. Aynı şekilde şapkamı da çıkardı." Gel bakalım benim küçük ajanım."

Kaşlarımı çattım.

Gülümsedi." Allah'ım siniri bile tatlı." Yanaklarımı kavrayıp kocaman öpücükler kondurdu." Oh kurban olurum."

Kollarımı önümde bağladım." Yaaa uğraşıp durma menimle."

Gülmeye devam etti. Belimden kavradığı gibi omzuna oturtup yürümeye başladı. " Ayy indir biri görecek."

" Görsün."

" Canına mı susuyorsun?"

Cevap vermedi bunun yerine ellini uzattı. Parmaklarını kavrayıp oynamaya başladım. Parmakları ile oynarken yürümeyede devam etti." Konuşur musun artık?"

Boş boş göz kırpıştırdım." Ne konuşuyum?"

" Ne biliyim yokluğumda ne yaptın anlat işte."

" Birşey olmadı ki ders çalıştım sadece."

" Tamam dersleri anlat."

" Sıkıcı konular."

" Fark etmez sesini duyuyum yeter. Anlat hadi."

Kıkırdadım. Parmakları ile oynayarak ve ağrı dağının tepesinde her bir yanı görür iken bıdı bıdı konuşmaya başladım. Sessiz kalıp her zaman olduğu gibi dinlemeyi tercih etti. Ben konuştum o dinledi.

Ormanın içine dalıp yürümeye devam ettik. Bir an olsun omzundan indirmedi. Canıma minnet açıkçası hem yürümüyorum hem zirvedeyim , parmakları ile oynuyorum daha ne olsun ki.

Kulübenin yanına gelince omzundan indirdi. Yaza doğru yaklaşırken renk renk çiçekler açmıştı her bir yanda. Neşe içinde koşup bir çiçeği kopartıp saçıma taktım." Biliyor musun küçükken babam ile çiçekleri toplar bana taç yapardık."

Çiçeklere baktı." Taç mı?"

" İvet." Ağaçların arasından simsiyah karga süzülüp önüme gelince önüne çöküp simsiyah tüylerini okşadım. İki dakika sonra ise ellinde yem ve su ile geldi Suskun. Kabına suyu ve yemini koydu." Adı var mı karganın ?"

Gözleri içinde hüzün dalgasını gördüm. Zorla yutkunup cevap verdi." Pembiş."

Şaşkınlıkla baktım. Bir kargaya pembiş adını vermek biraz garipti daha doğrusu Suskun gibi bir adamın böyle bir isim vermesi garipti. " Sen koymadın adını dimi?"

Cık' ladı." Kardeşim koydu."

Gülümsedim." Çok güzel isim koymuş." Sevimli sevimli gözleri içine baktım." Çok sevdim ismini."

Başını zorla sallayıp yerinden kalkıp agacın önüne oturup sırtını agaca verip beni izledi. Yem kabından yem alıp avuç içimi kargaya uzattım. Parmak uçlarıma konup avucumun içinde ki yemi yemeye koyuldu. Gülümseyerek baktım. Bir yandan da tüylerini okşadım. Beş dakika boyunca ellimde ki yemi yedikten sonra karga ile oynamaya başladım. Ben neşe içinde koşarken oda etrafımda benimle beraber uçuyordu. Küçük küçük kahkahalar atıp kendi etrafımda dönünce bana uyum sağladı.

İçimde ki çocuğu saklamadım. Neşe içinde o yandan bu yana zıplaya zıplaya koşar iken kargada peşimden geliyordu. Onunla oyun oynamak istediğimi anlamıştı. Kargalar gerçekten zeki hayvanlardı.

Yarım saat boyunca oynayınca Suskunun yanına geldim. Ellinde ne varsa hemen gizledi." O neydi?"

" Boş ver."

Sakladığı yerden aldım. Çiçekler özensiz şekilde birbirine bağlamaya çalışılmıştı yer yer çiçekler kopup düşüyordu." Taç mı yapıyordun?"

" Yapmaya çalıştım da olmadı."

Taçı kafama taktım yinede." Benim için miydi?"

" Senin içindi."

Kıkırdadım." Yanağını uzatır mısın lütpen?" İtiraz etmeden yanağını uzattı kollarımı boynuna dolayıp ardı ardına neşeler saça saça öpücükler kondurdum yanağına." Çok tişekürleeeer."

Kollunu belime sarıp benimle beraber yerinden kalkıp kulübeye yöneldi. Kulübenin içine girince odasına girdik. Kucağından indirmeden yatağa oturdu. " Sabah kahvaltım yarım kaldı."

Çocukluğu kenara koydum." Doyuruyum o zaman."

Siyah gözleri içinde ki vahşiliği görmüştüm. " Doyur o zaman." Dudaklarıma yapıştı. Nefesim kesildi. Sabah istemeye istemeye giydirdiğim tişörtü tek hamlede çıkartıp attım kenara. Aynı şekilde tişörtümü çıkartıp attı kenara. Sırtıma uzanıp tek bir hamlede sütyenimi açıp yana savurdu. Büyük bir iştahla dadandı dudaklarıma. Ellerim bedeninde gezindi. Kucağından kalkıp eşofmanı aşağıya indirip kurtuldum. Kalçamdan kavrayıp kucağına oturtmak istediğinde durdurdum. İtiraz etmedi. Kemerine uzandım. Ellim ayağım aşırı titriyordu. " Büyük ayıp istiyorsun."

" Yanmak istiyorumdur belkide."

Sessi öyle erkeksi çıktı ki." Sabiha nefesini keseceğim, yanmak ne bugün öğreteceğim sana." Kemerini açıp pantolonunu ve baksırını indirdi. Kalçamdan kavrayıp kucağına oturtu tekrardan.

Cüretkar çıktı sesim." Yak o zaman."

Dudaklarıma yaklaştı." Yakalım küçük hanım." Dudaklarıma kapandı.

Nefsim kesildi, kıvradım ve ben sonsuza kadar onun oldum. Hayatımda ilk defa bir erkeğe tüm hatlarımı gizlemeden gösterdim. Sevişirken de her zaman olduğu gibi çocukmuşum gibi narin davrandı. Canımı yakmamak için ellinden gelenin fazlasını yaptı. Bilmediğim hisselerin içinde kıvranır iken sabırla öğrenmemi sağlayıp, rahatlatı. Keşke demektense yapmayı tercih ettim. İlk defa yaşadığım bir durum olduğu için ilk anlarda büyük stres yaparken rahatlamam için ellinden geleni fazlası ile yaptı. O dev cüsesine rağmen ne kadar narin davranma şansı varsa o kadar narin davrandı. İlkti ve güzeldi.

Garipti ama güzel.

Kelebek, karga tam vücut oldu.

Suskun ve Sabiha birleşti.

( Burada birlikte olduklarını bilin normalde uzun uzun anlatırım beni biliyorsunuz ama kittapad bu kısımları istemiyor ve kitabın kaldırılmasına neden oluyor. Önce bölümlerde Murat ve Deniz'in malum sahnelerini kaldırdım)

********

BİR AY SONRA....

 

Hapisenin koridorlarında ağır adımlarla geçti Suskun. Gelmek istediği noktaya gelince içinden kendine sövmeyide ihmal etmedi. Gardiyan görüş odasının kapısını kendisi için açıp geri çekildi. Odanın içine girdiğinde sarı saçları dağılmış , kumsal rengi gözlerinin altında halka halka morluklar meydana gelmiş, zayıflamaktan yüzü çökmüş Pınar ile karşı karşıya geldi.

Pınar gülümseyerek Suskuna sarılmak için kollarını açarken boş sandalyeyi çekip oturdu Suskun. Yüzü düştü Pınarın. Her daim kolları arasına koştuğu adam şimdi sarılma gereği dahi duymuyordu. Kollarını yana indirip tam karşısındaki sandalyeye oturdu. Suskunun yüzüne baktı lakin Suskun ona bakmıyordu bile. Parmakları masanın üzerinde ritim tutuyordu. Eski Suskun yoktu karşısında. Siyah gözleri içinde cam vardı kalın cam ve gerisinde büyük bir karanlık. Ellerini önde birleştirip her zaman yaptığı masum ayaklarına yatı Pınar." Geldiğin için teşekkür ederim."

Sessi buz gibi çıktı Suskunun." Ne diye çağırdın beni? Tüm hapishaneyi ayağa kaldırmışsın beni getirmek için."

Buruk baktı Pınar. Suskunun ritim tutan elline uzanmak istediğinde ellini geri çekti Suskun. Karşısında eski adam yoktu. Her daim aşkla bakan , ilgi dolu davranan adam gitmiş bambaşka biri gelmişti sanki." Suskun burada kafayı yemek üzereyim. İlaçlar veriyorlar. Kafayı yiyeceğim artık bana yardım edecek tek kişisin."

" Ne istiyorsun?"

" Bana madde bulup getirir misin? Kafayı yemek üzereyim Suskun." Sarı saçlarını elleriyle dağıtı." Dört duvar arasında nefes alamıyorum. Beş yıldır yanıma dahi gelmedin."

Önüne bakmaya devam etti Suskun. Kum rengi gözlere bakamazdı. Pınarın gözleri içinde çöler vardı. Karga çölde yaşayamazdı. " Halla mı madde? Senin o siktiğimin zıkkımı yüzünden çocuğumuz düştü bizim. Beş yıldır gram akılanıp , vicdanın sızlamadı?"

" Suskun bak her şeyi düzeltebiliriz." Yerinden kalkıp Suskunun yanına yaklaştı. Kucağına oturmak için hamlede bulunduğu anda yerinden kalktı Suskun. Masum haline tekrar büründü Pınar. Burada Suskundan başka çaresi yoktu. Bildiği bir şey varsa masum bakan gözlerine ve hareketlerine inanırdı Suskun. Pınar hala Suskunun onu sevdiğini düşünüyordu." Suskun düzeltirim her şeyi. Buradan çıktıktan sonra evleniriz. Evet ben bir hata yaptım. Bırak hatamı düzeltiyim. Çocuk istiyorsan çocukta yaparız. Akılandım Suskun. "

Öfkeyle baktı kum rengi gözlere Suskun." Ne boku düzelteceksin lan? Senin yüzünden yıllarca vicdan azabı ile yandım. Sen kendi çocuğunun mezarına dahi sahip çıkmayan bir kadınsın. Piç atar gibi çocuğumuzu kardeşimin yanına gömüp birde not bırakıp gitmiş kadınsın. Düzeldim diyorsun hala o siktiğimin zıkkımını istiyorsun benden."

" Küfür etmeden konuşur musun benimle?"

" Sikerim küfür etmemesini de seni de!"

Timsah göz yaşlarını bıraktı Pınar." Yapma Suskun. Biz birbirimizi çok seviyorduk."

Dişlerini sıktı Suskun." Senin sevgin koca bir yalandan başka bir halt değildi. Ben ise seni gram sevmemişim." İğrenerek bedenini gösterdi." Şimdi yaptığın gibi masum ayaklarına yatmanı , iki tatlı sözlerine , ilgini , sevgini seviyorum sandım. Ben seni sevmedim Pınar. Senin ilgini sevdim."

Timsah göz yaşları daha da artı Pınarın." Yapma Suskun. Sen ağlamama dayanamazdın."

" Ne halin varsa gör."

Göz yaşları daha da arttı Pınarın." Suskun biz mutluyduk yine öyle olabiliriz. Çocuğumuz tekrar olabilir. O eski günlere tekrar dönebiliriz."

" Bana yalandan seviyorum ayakları çekme!"

Kapıya doğru yürüdüğünde Suskun, Pınar masum hallerini bırakıp asıl kişiliğini ortaya çıkardı." Sen busun işte!" Adımları durdu Suskunun. İçinde kabaran öfkeyi kustu Pınar. " Hani evlenmek istiyordun benimle?"

" Senin gibi bir kadınla asla evlenmek istemedim."

" Ne o annene benzediğim için mi? O annen gibi madde kullandığım için dimi?" Öfkeyle Suskunun önünde durdu Pınar." Annen çok haklı Suskun biliyor musun? Senin gibi bir adam niye sevilsin ki? İnsan senin yanında iki dakika dahi duramaz."

" Niye?"

Alayla güldü Pınar." Biliyor musun Suskun? Seni sevmemenin en büyük sebebi neydi?" Suskunun attığı ölüm bakışını görünce bir adım geriledi Pınar." Bu bakışın. İnsanlar senden korkuyor Suskun. Senin yanında hangi kadın durursa dursun korkar. Romantik olmak ne bilmezsin. Koca bir ömür insan senin yanında durmaktan sıkıntıdan patlar. Ne konuşursun nede konuşanı seversin. Ha duvara bakmışsın ha sana aranızda hiç fark yok. " Bir adım daha geriledi Pınar." Değer vermeyi dahi bilmiyorsun. Senin tek değer verdiğin hani beni şu mezarına götürüp üzülerek anlattığın kız kardeşin." Dudaklarını büzüp yazık bakışını attı Pınar. " Senin yüzünden ölen kız kardeşin. Annen gerçekten haklı senin ne sesinin faydası var nede sessizliğinin."

Baktı Suskun. Hatasına baktı. Sessizliği içinden çıkartıp daha da sessizliğine gömülmesine sebep olan kadına baktı. Kardeşine benzediği sandığı lakin içinden anne çıkan kadına baktı. Nefret ettiği sigaraya başlamasına neden olan , hayatını yok eden kadına baktı. Anne elleri arasından kız kardeşini almıştı, Pınar çocuğunu. Suskun bu hayata iki kişiyi benim diyerek benimsemişti Melek ve bebeği ikisinide birbirine tıpa tıp benzeyen iki kadın yüzünden kayıp etmişti.

Pınar öfkesini kusmaya devam etti." O kadar seviyorum seni dedin bana ama kendi ellerinle arkana dönüp bakmadan dahi atıp gittin buraya. Beş yıl koca beş yıl boyunca ne aradın ne geldin. Bugün bile zorla getirtim seni. Söylesene senin gibi adam ne diye sevilsin?" Suskun yanından geçip gittiğinde masada duran su şişesini aldı Pınar." Tepki versene bana!" Suskun kafasını çevirip bakmakla yetindi. Tek bir kelimesini dahi bu kadına harcamaya niyeti yoktu. Değmezdi." Konuş benimle! O lanet sessizliğin içine gömülme! " Bakmaya devam etti Suskun. Sinirlerini zapt edemedi Pınar su şişesini Suskuna attı. Kafasını yana çevirerek gelen şişeden kurtuldu Suskun." Orospu çocuğu şuraya düşme sebebim sensin! Hayatımı sikip attın! Senin gibi sik heriften fayda geleceğini düşünmem benim aptallığım! Gömül o sessizliğine. İnsan senin sesini geç varlığından dahi rahatsız olur."

Adamları hareketlendi Suskunun. Arkasında bağıran çağıran kadını önemsemedi. Odadan çıkmak için hamle yaptığında gardiyanlar tarafından tutuldu Pınar .

" Yine aynısını yapıyorsun! Arkana dahi bakmadan bırakıp gidiyorsun." Kollarını tutan ellerden kurtulmaya çalıştı Pınar." Suskun! Bırakma beni burada. Dört duvar arasında kafayı yiyorum! Senden başka kimsem yok benim! Gitme Suskun!"

Adımları durdu Suskunun.

Bir umut dedi Pınar. Hala beni seviyor, kıyamıyor diye düşünüyordu. Timsah göz yaşları gitmiş yerine gerçek göz yaşları gelmişti." Bırakma beni... Ne olur Suskun. Dört duvar arasında beş yıldır ne gelenim oldu ne gidenim. Sende gitme..." Yere çöktü Pınar. " Lütfen Suskun. Kıyma bana yemin olsun düzeleceğim ama gitme..." Kafasını iki yana sallayıp zorlu nefesler arasında konuşmaya çalıştı. " Eskisi gibi olalım lütfen. Düzeltiriz. El ele verip eskisinden daha iyi oluruz. Buradan çıktığım anda evleniriz , çocuk yaparız. Annene değil kız kardeşine benzerim." Suskunun siyah gözleri, kum rengi gözlerine döndü. " Gitme... Yalvarıyorum gitme. "

Derin bir nefes aldı Suskun." Sikimin ucu kadar takmıyorum seni."

" Neden? Niye böyle olduk Suskun? Eskiden saçımın teline dahi kıyamazdın şimdi canımı alıp paramparça ediyorsun." Aklına gelen düşünce ile göz bebekleri açıldı." Başka biri mi var?"

" Var."

" Aşık mısın ona?"

" Aşığım."

Dudakları titredi Pınarın. " Bir kez olsun sana aşığım demedin bana. Şimdi o kadına aşığım diyorsun. Neyine aşık oldun?"

" Sebep aramadım. O olduğu için sevilir." Ellerini cebine atıp üsten bakış attı Pınara." İlla bir sebep arıyor isen de çocuk olmasına."

" Sen olgun kadınlardan hoşlanırsın."

" Yanılmışım."

Adımları tekrar hareketlendi Suskunun. Arkasında yere çökmüş , hıçkıra hıçkıra ağlayan bir kadın bıraktı Suskun. Beş yıl öncede bu halde bırakmıştı. Feryatları sardı koridorları Pınarın. Gözüne aşkla bakan , kendi canından çok sevdiğinin canını düşünen, saçının teline zarar görmesinden korkan o adam gitmişti. Arkasına dönüp bakmadan dört duvar arasına bırakıp gitmişti. Pınar biliyordu Suskun güçlü bir adamdı istese buradan kaçırır , kurtarır, izinin dahi bulunmamasını sağlardı lakin yapmamıştı. Feryatlar eşliğinde beş yıl önce olduğu gibi bırakıp gitmişti.

Karga çölde yaşamayı değil gökyüzünde yaşamayı tercih etmişti.

 

*******

Ders kitabının kapağını kapatı Sabiha. Midesinden ağzına doğru gelen bulantı ile koşarak banyoya geçti. Kulezetin kenarına çöküp içinde ne varsa dışarıya çıkardı. Son bir haftadır midesi altı üstüydü. Kokulara tahammül edemiyordu artık. Yumurta kokusu aldığı anda kusma isteğine engel olamıyordu. İştahı aşırı derecede açılmış, kolları ve bacakları şişmeye başlamıştı.

Yerinden zorla kalkıp lavabonun kenarına tutundu. Suyu açıp avucuna doldurduğu suyu yüzüne çarptı. Uykusuzluktan gözlerinin altları şimiş , morarmıştı. Bir kaç avuç su daha çarptıktan sonra ıslanmış saçlarını geriye doğru yatırdı. Telefonunu cebinden çıkartıp tarihe baktı. Normalde üç gün önce regl olması gerekiyordu ama olmamıştı. Acaba dedi Sabiha ama emin olamıyordu.

Duvara tutunarak banyodan çıktığında Çelik ile karşılaştı." Çelik abi , Suskun nerede biliyor musun? Kaç saattir gelmedide."

Uzun sürede görevde olan Çelik gözlerini ovuşturup Suskun uyarmasına rağmen yorgunluğun etkisinde kelimeler dökülüp gitti." Pınarın yanına gitti."

Kalbine ağır bir darbe indi Sabihanın. Yapmamıştır diye düşünüyordu ama sormadan duramadı." Hapishaneye mi gitti?"

Başını sallayarak onayladı Çelik." Evet kadın gelmesini çok isteyince gitti abim."

Göz bebekleri titredi Sabihanın. Sabah yanında uyurken apar topar gelen telefon ile yatakta Sabihayı bırakıp gitmişti Suskun. Sebebini şimdi anılıyordu Sabiha. Suskun o kadına gitmişti, kendisini yatakta bırakıp bir telefonla o kadının yanına gitmişti.

Çelik gözlerini ovuştururmaya devam ederken yaptığı hata kafasına dank etti. Hızla ellerini çekip Sabihaya baktı. Duvara zorla tutunmuş , göz bebekleri dolu dolu bakıyordu Sabiha. " Eşek kafamı sikiyim. Sabiha bak ..."

Ellini kaldırarak susturdu Sabiha." Açıklama yapma abi anlamam gerekeni anladım."

Tam bu sırada merdivenin başında Suskun belirdi. Sabihayı o halde görünce hızlı adımlarla yanına geldi. Sabihaya eğilip, yüzünü kavramak istediğinde yanağına inen tokat ile kalakaldı. Afalamış halde kaldı Suskun." Sabiha ne oluyor?"

Kafasını öne eğip yaptığı büyük eşekliği söylemek zorunda kaldı Çelik." Abi ben yanlışlıkla Pınarın yanına gittiğini söyledim."

Göz yaşlarını engeleyemedi Sabiha. Suskunun yanından geçip odasına yürüdü arkasından Suskun geldi.

" Sabiha beni dinle bir..."

Kafasını iki yana salladı Sabiha. İçinde ki hayal kırıklığı çok büyüktü, kalbi can çekişiyordu , içine öfke tohumları yayıldı." Beni yatakta bırakıp o kadının yanına mı gittin? Bir telefon ile kalkıp o kadının yanına mı gittin?"

" Sabiha bir dinle..."

" Neyini dinleyim ha?" Göz yaşları süzülürken her zaman olduğu gibi içinde ki tutamayıp döktü Sabiha. " Sen o kadını unutamadın mı Suskun? Bir telefonu ile beni bırakıp o kadının yanına gidecek kadar unutamadın mı?" Dudakları arasından küçük bir hıçkırık kaçtı. Yüksek çıkan sesine engel olamıyordu." Ne oldu hasret giderdin mi? Ne geçti o aklından? Orada onunla olurum dışarda da Sabiha ile takılırım? Ne olsa Sabiha çocuk ya inanır her dediğime!" Ellini göğsüne koyup ardı ardına vurdu." Ben... Ben çocuk ruhuna sahip olabilirim ama yeri geldiğinde aklımı kullanmayı da bilirim Suskun!"

Bir adım attıp yaklaşmaya çalıştı Suskun." Sabiha düşündüğün gibi değil valla değil." Bir adım daha attı." Beni dinle."

" Neyini dinleyim ya? Birde tembih ediyorsun söyleme diye. Sen benimle oynadın mı? Nasıl olsa bu çocuk , çocukla oynadığım gibi oynarımı dedin?" Bir adım geriledi Sabiha. Duygularını kontrol altına almak zordu." Oyun muydu tüm sevgin? Ben senin oyuncağın değilim! Seviyorum oyununu oynayacağın çocuk hiç değilim!" Kalbi pişmanlıkla yanıp tutuştu Sabihanın. İlk defa bir keşke bırakmış olmayı diledi." Biz seninle seviştik ya! Bu sevgi göstermeler , konuşmalar her şey bedenimi elde etmek için miydi?"

" Yavaş gel Sabiha!"

Yatakta bulunan yastıkları alıp Suskunun kafasına doğru attı." Defol git istemiyorum seni! Eski sevgilisini daha unutamamış bir adamla işim yok benim!" Elline ne geçerse Suskuna doğru attı Sabiha." Ben senin iki kadın arasında yapacağın seçim değilim! Gönlün isteyince ona gideyim yada diğerine diyeceğin bir kadın hiç değilim! "

" Sabiha beni dinle sonra istersen evi başıma geçir ama dinle."

" İstemiyorum! Yalancı herif! Seviyormuş! Yok kalbime giren ilk kadınsın! Bir telefonda yatakta beni bırakıp koşarak kadının yanına gittin!" Kenarda duran kitapları fırlatı Sabiha." Sen hala o kadını seviyorsun!"

Gözlerini kapatıp kocaman nefes aldı Suskun." Sabiha bir dinle dinle!"

Kenarda duran vazoyu alıp Suskunun kafasına doğru attı." Dinle öyle mi? Yalancı herif seni!" En kalın kitabı alıp bunu attı bu sefer. Gelen kitaptan son anda kaçabildi Suskun. Sabihanın bu yönünü, sinirini görüşü ilkti Suskunun." Yok Sabiha kelebek sen mişsin de! O yalancı kelebekte! Kıt kafalı! Beni elde ettin bitti hevesin dimi? Bir telefonda beni bırakıp o kadının yanına gidiyorsun!" Cam bardağa uzanıp attı. Suskunun kafasının yanından geçen bardak duvarda parçalara ayrıldı." Salak ! Aptal!"

Gelen darbelerden kaça kaça odanın kapısından çıkmıştı Suskun. Öfkeyle kapıya gelip kapatıp kilitledi Sabiha.

Bahçeden sesleri duyan Rahmi albay, Latif ve Alev koşarak geldiler." Lan ne oluyor? Sabiha niye bağırıyordu?" Dedi merakla Rahmi albay.

Çelik açıkladı. " Benin yüzümden oldu. Dillime hakim olamadığım için."

" Lan ne oldu doğru dürüst anlatsana?" Dedi Rahmi albay.

Suskunun attığı ters bakışlardan bir adım geriledi Çelik." Hapishaneden gardiyan arkadaşım beni aradı. Pınar ortalığı birbirine katmış bıçak alıp kendimi öldürürüm Suskun buraya gelecek demiş. Yetmemiş gardiyan kadının birini rehin almış. Suskun abiye haber etmek zorunda kaldım. Pınarı durdurmak ve rehin aldığı gardiyan kadına zarar vermemesi için gitmek zorunda kaldı Suskun abi."

Gözlerini kapatıp şakaklarını ovuşturdu Rahmi." Sabiha bunu mu öğrendi?" Başını sallayarak onayladı Çelik." İyi bok yedin!"

Gülerek etrafına baktı Alev." Vay be kızın içinden ne çıkmış öyle. Şimdi etkiledi beni."

Bunu birde Suskuna sormak lazımdı. Sabihanın bu kadar sinirleneceğini , evi başına geçireceğini tahmin etmemişti. Çocuk kadının içinden adeta küçük bir canavar çıkı vermişti. Refleksleri hızlı olmasaydı atılan eşyalardan biri kafasında patlama ihtimali çok yüksekti.

Kapının yanına varıp iki üç defa tıklatı Suskun." Sabiha aç hadi. Bir konuşalım."

Açılmadı.

" Sabiham hadi bir dinle beni."

Açılmadı.

" Sabiha lütfen açar mısın?"

Açılmadı.

Büyük bir nefes bıraktı Suskun. Kendisine bakan gözlere döndü." Gidin ben hallederim." Öfke saçan gözleri Çelikte durdu." Seninle hesabım sonra."

Başlarını sallayıp gitmek zorunda kaldılar. Aralarında ki kavgaya karışmak istemiyorlardı daha doğrusu Sabihanın birde onların başına evi geçirmesini istemedikleri için gitmek durumunda kaldılar. Aldatıldığını düşünen bir kadının öfkesi ile baş etmenin zor olduğunu biliyorlardı.

Kapıya iki üç defa daha vurdu Suskun." Sabiha beni dinle bir." Kapıya sırtını yasladı." Sen açana kadar buradan gitmeyeceğim." Kapının önüne çöküp sırtını kapıya verdi. " Sabiha aç hadi."

Açılmadı.

Bekledi Suskun sabırla açacağı anı bekledi. Beklemeyi sevmezdi bekledi. Kapıya sırtını verip içerden gelen hıçkırık seslerini dinlemek zorunda kaldı. Yumruklarını sıktı. Ağlamasını değil neşeli kahkahalarını dinlemeyi tercih ederdi. Gözünden akan bir damla yaşa tahammülümü yokken hıçkıra hıçkıra ağlamalarını dinliyordu. Gözlerini yumup kafasını kapıya yasladı. İçinden kendine ne kadar sövme şansı varsa o kadar sövdü Suskun.

Kapının diğer tarafında yatağa cenin pozisyonunda yatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Sabiha. Kalbi hiç olmadığı kadar acıyordu. Yediremiyordu kendine ikinci kadın olmasını. Daha sabah yanında yatar iken bir telefon ile kadının yanına gitmesini yediremiyordu. Bu zamana kadar gösterilen her sevginin , ilginin yalan olduğunu düşünüyordu Sabiha. Yapılan herşeyin sadece birlikte olup sevişmek için olduğunu düşünüyordu. Suskun oynamıştı onunla. Her zaman çocuk gibisin dediği kadınla çocukla oynanıldığı gibi oynanıldığını düşündü Sabiha.

Elli kalbinin üzerinde kaldı. Acıyor, paramparça, yaralı kalmıştı. Suskunu babası gibi olduğunu düşünmüştü. En önemlisi çok sevmişti Sabiha, Suskunu. Yarasına ağlayacak kadar, yanında neşe saçıp çocuk olacak kadar , gözleri içine bakmak için can atacak kadar, iki dakika görmek için evden kaçıp görmek isteyecek kadar ve daha nicesi... Her ihtimal sonucunda Sabiha, Suskunu sevmişti.

Şimdi kanatları kırılmış hissediyordu.

Sevdiği adam tarafından aldatılmış olması kalbini kan revan içinde bırakmıştı. Kanatları kökünden sökülüp yere atılmıştı. İlk defa bir erkek tarafından aldatılmamıştı Sabiha ama ilk defa kalbi bu kadar acımıştı. Kapının önüne gitmek istedi. Bulamadı o gücü kendinde. Suskunun kapının arkasında oturduğunu biliyordu lakin gidemedi. Kan revan içinde kalmış kalbi kabul etmiyordu. Hassastı Sabihanın kalbi. Çocuk kalbi kadar hassas.

Midesi biraz daha bulanınca tekrar bir acaba dedi Sabiha. Korka korka yerinde kalkıp çekmecede bulunan hamilelik testini aldı. İki gün önce almıştı regl olamayınca ama kontrol etmemişti.

Odanın küçük banyosuna girip testi yaptı Sabiha. Yüreği ağzında, elli kalbinde testin sonucunu bekledi Sabiha. Suskun ile bir ay önce beraber olmuşlardı o günden sonra da tekrar beraber olmaları için fırsat olmamıştı. İlkte olmaz diye düşünüyordu Sabiha. İlkte hamile kalmamışımdır diye düşünmüştü. Korunmak için de hiç bir önlem almamıştı özelikle bunu kendisi istemişti. Suskunla arasına engel girmesin istemişti.

Testin sonucuna baktı.

Çift çizgi .

Bir test daha yaptı Sabiha.

Çift çizgi.

Bir test daha yaptı.

Çift çizgi.

Elli ayağı boşaldı. Olduğu yere çöküp teste bakmaya devam etti. Göz yaşları daha da şiddetini arttırdı.

Çift çizgi.

Hamileydi.

Hamile kalmıştı Sabiha.

Pişman oldu Sabiha önlem almadığı için pişman oldu. Hayatında bir keşke bıraktı. Keşke yapmasaydım. Keşke beraber olmasaydım. Keşke doğum kontrol hapı içseydim. Keşke Suskunun içime boşalmasını istemeseydim. Bir gün içinde büyük keşkeler bıraktı Sabiha çok büyük keşkeler.

Kollarını karnına sarıp yere yattı. Göz yaşları her dakika şiddetini artırır iken omuzları sarsıldı.

Karga ve kelebeğin çocuğu olmuştu....

 

🐦‍⬛🦋

Eveeeet nasıl buldunuz?

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütfen destekleriniz benim için çok önemli 🤍

İkinci bölümüde okuyabilirsiniz ❤️

Bölüm : 16.12.2024 07:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...