46. Bölüm

Suskun ve Sabiha özel bölüm

Daisy_x06
daisy_x06

Merhabalar Suskun ve Sabiha ile geldim size.

İyi okumalar dilerim 🤍

​​​​

🦋🐦‍⬛

Hayatın her daim yaşamaya değer olduğunu düşünmüşümdür. Hayatımda meslek seçer iken de bunun üzerine seçmiştim. Hemşire olup insanları yaşatmak yardım elli uzatmak. Minnettar gözlerle bakan gözleri her gördüğümde ne kadar doğru mesleği seçtiğimin farkına varıyordum. Mesleğim gereği yaşatmıştım ama insanın kendisinin de yaşatması önemliydi. Benim yaşama hevesimi büyüten kişi tek bir adam olmuştu. Doğru karar verdiğimin farkına varıyordum. Evlilik gözümde korkutu iken tek bir gün içinde hiç düşünmeden evlenmiştim çünkü o düşünmeye gerek duyulmayacak kadar güven veren bir adamdı.

Kucağında büzülmüş çizgi film izler iken bir kez daha doğru karar verdiğimin farkına varıyordum. Elleri saçlarım arasında usul usul geziniyordu. Daha bir saat önce işten gelmişti ve geli gelmez gözlerimi kocaman açıp çizgi film izlemeyi teklif ettiğimde hiç itiraz etmeden kucağına alıp izlemeye koyuldu. Bir ellim ellini tutup oynar iken damarları üzerinde parmak uçlarım gezindi. Aşırı damarlıydı aşırı. Bir insanın her detayının bu kadar etkileyici olması inanılmazdı.

Çizgi film izler iken eğlenceli yerinde kocaman kahkaha attım. Hamileliğimin neredeyse sonuna yaklaşmış iken hala içimde saklı kalan çocuğu gönderemiyorum. Anne olacaktım ama ben çocuğum ile hep çocuk ruhumla anlaşacaktım. Babamın bana öğretiklerini bende kızıma öğreteceğim. Ağlamayı değil her daim neşe saçmayı. Her ne olursa olsun kendisi olması gerektiğini. Suskunda beni ben olduğum için sevmişti ya. İnsanın kendisine en büyük saygısı kendini olduğu gibi kabul etmesiydi.

Çizgi film bitince bilgisayarı kenara koyup omuzlarından tutunup bacaklarımı iki yana açıp tamamen oturdum kucağına." Nasılsın?"

Bir kaşı havalandı." Sonunda aklına gelebildik hanımefendi."

Neşeyle gülümsedim." Ay ay cen bana alındın mı?"

Kaşlarını çatmaya çalıştı ama yapamamıştı." Eve giri girmez çizgi film izletin. İnsan bir kocası ile ilgilenir önce. " Kollarımı boynuna dolayıp minik minik neşeler saça saça öpücükler kondurdum." Öpücükler ile gönlümü alacağını mı sanıyorsun?"

" Evet."

" Biraz daha öp bakiyim alabiliyor musun?" Yanağını uzattığında ardı ardına öpücükler kondurmaya devam ettim. Hızımı alamayıp tişörtünü başından çıkartıp kenara attıp önce göğsünde bulunan yaraya ardı ardına öpücükler kondura kondura yüzüne çıkıp öpmeye devam ettim.

Neşe içinde şakıdım." Alabiliyor muşum?"

" Sen öpeceksin ben sana küs kalacağım imkansız ." Saçlarımı geriye doğru itteledi kafasını boynuma gömüp usul usul öpücükler kondura kondura yüzüme çıkıp her bir noktamda gezindi sıcak nefesi. Neşe içinde gülünce gülüşüme hafif içi gide gide baktı." Sabiham."

" Efendim."

" Gülüşünün içine cennet saklamışlar."

" Suskun ya ben seni çok seviyorum."

" Kızım var ya seni sevmek bir iş olsa her gün yaparım."

Yüzümü yüzüne yaklaştırdım." Hmm demek o kadar seviliyoruz."

" Gülüm kayıp ettiğim en güzel savaşsın. "

Neşe içinde gülüşüm daha da büyür iken başımı omzuna yasladım. Neredeyse aylardır evliylik. Kararımdan bir an olsun pişman etmiyordu beni. İçimde kalan tüm keşkeleri yapmamı sağlıyordu. Her sabah kucağına tünediğimde elleriyle yemeğimi yediriyordu. Ondan beklenmeyecek şekilde bazen benimle oyunlar da oynuyordu. İşe yada göreve gitmez ise beraber yapboz , film , kart oyunları, boyama ve daha nicesi aktiviteyi usanmadan sıkılmadan benimle yapıyordu. Geceleri saçlarım ile oynuyordu bir gece uyuyor ise diğer gece ististansız sabaha kadar saçlarım ile vakit geçiriyordu.

Kollunu popomun altına geçirip yerimden kaldırdı. Hamile olduğumu öğrendiği günden beri neredeyse ayaklarım asla yer görmüyordu. Evde bir tane iş dahi yapmama izin vermiyordu. Gelecek olan presnsesimiz için beraber alışveriş yapıp pembe odasının hazır hale getirmiştik. Suskunun belkide hayatında umursamaz davranmadığı tek detay kızımız olabilirdi. En özelini , güzelini yapmak için ellinden gelenin fazlasını yapıyordu. Kafasını karnıma yaslayıp saatlerce kızımızı okşuyordu. Her zaman olduğu gibi çok konuşmuyordu ama sevgisini davranışları ile fazlasıyla belli ediyordu.

Odamıza girince makyaj masasının önüne oturtu. Arkama geçip büyük ciddiyetle saçlarımı sırtıma doğru çekti. Masadan tarağı alıp kırılacak eşya tutar gibi en narin şekilde taramaya başladı saçlarımı. Aynadan haline bakar iken kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. Öyle ciddi yapıyordu ki işini her akşam olduğu gibi. Asla saçlarımı kendim taramama izin vermiyor neymiş ben saçlarımı hep yolarak tarıyormuşumda tel tel saçlarımın kopmasına neden oluyormuşum bu yüzden saçlarımı kendimin taramasını yasaklamıştı. Her bir tutamı taramadan önce burnuna götürüp kokladı, öptü tarağı nazikçe saçlarım arasından geçirip tek bir tellin dahi hebaya gitmesine izin vermemeye çalışıyordu. Onun bu halini gören bomba imha ediyor sanırdı ama hayır o tek bir tellimin dahi kopmasını istemiyordu.

Masada duran tarağı alıp kocaman gülümseyerek aynadan Suskuna en cilveli bakışımı atarak şarkıcı edasında döküldü kelimeler.

Görünce aşık oldum

O güzel gözlerine

Başkasını istemem

Benim gözüm sende

Özellikle siyah gözleri içine bakmaya çalışıyordum. Bir kaç saniye durup attığım cilveli bakışlara kalbimi yerle yeksan eden gülüşü eşliğinde seyir etti.

Yalvarırım ne olur

Başka birini sevme

Ben sensiz yaşayamam

Benim gözüm sende

İki üç adımda önümde bittiğinde yere diz çöküp mavi gözlerimin içine daldı. Yüzünü kavrayıp yüzüme bir santim kalacak şekilde yaklaştırdım. Gözlerimi gözlerinin içinden çekemedim çünkü kelebeğin yaşamı siyah gözlerin içinde parıldayan dolunay ışığında saklıydı.

Saçlarımı sağa sola doğru savurur iken kafasını hafif sağ omzuna doğru yatırıp dolunay ışığı daha da büyüdü.

Ömür boyu beklerim

Belki seversin diye

Başkasını istemem

Benim gözüm sende

Benim gözüm sende

Şarkım bittiğinde dudağıma küçük bir öpücük kondurup çekildi. " Sabiham."

" Suskunum."

" Yüreğime büyük etki bırakıyorsun." Ellerimi kavrayıp avuç içime derin derin öpücük kondurdu. Küçük çaplı konserimden sonra tekrar arkama geçip saçlarımı büyük bir ciddiyetle taramaya devam etti. Bir tel saçım omzuma düştüğünde kaşları çatıldı. İçinden kendine sövdüğüne emindim. Artık yüz ifadesinden anlıyordum neler hissettiğini. Tek telli omzumdan alıp telefon kılıfının arkasına koydu. Düşen her bir tel saçımı dahi kendine saklıyordu. İçimde ki çocuk neşeler saça saça kalbimin bahçesinde koşar iken gülümseyerek baktım bu hallerine. Koca adam tek bir tel saçım için elleri neredeyse kasım kasım kasılıyordu.

" Suskun."

" Efendim."

" Saçlarım çok uzadı kesemi acaba?"

" Beni kesmen daha mantıklı fikir."

Dudaklarımı büzüp melül melül göz kırpıştırdım aynadan." Ama çok uzadılar."

Derin bir nefes aldı." Sabiham."

" Efendim."

" Saçının her bir teli nefesim." Dudaklarını saçlarıma yaslayıp uzun uzadıya durdu." Tek bir tellin hiç olup gitmesine yüreğim dayanmaz. Unut bu konuyu." Saçlarımı elleriyle kavrayıp videolardan izleyerek öğrendiği seyrek olarak örmeye koyuldu. Sabahına saçlarım yine açılmış olacaktı çünkü gece uyurken saçlarımı açıyordu. Rahat rahat parmakları oynayamıyordu saçlarım ile. Örme işini bittirince belimden kavrayıp yerimden kaldırıp yatağımıza yürüyüp kucağına yan şekilde oturtu. Civcivli pijama takımımın üst tarafını çıkartıp kenara savurdu. Elli karnımda şefkatle gezindi." Kızım bugünün dersin konusu sana yaklaşan bir erkek olursa önce babanı arıyorsun sonra beraber iti kurşuna diziyoruz anlaştık mı?"

" Suskun kızıma şöyle şeyleri öğretme yaaaaa."

" Tamam bana haber etsin ben dizerim kurşuna."

" Suskun!"

" Tamam kızımın haberi olmadan dizerim."

" Suskun!"

" Hiç Suskun deme konu kızım gülüm." Karnıma küçük küçük öpücükler kondurdu." Kızıma şimdiden bunları öğretiyim ki bilsin." Kafasını kaldırıp uzun uzun baktı yüzüme." Sen her gün nasıl bu kadar güzel oluyorsun?"

" Seviliyorum."

" Nasıl bir sevgiymiş o?"

" Suskun Akkat sevgisi."

Siyah gözleri gözlerimin içine dalar iken dudakları dudaklarımı buldu. Ne kadar zamandır evli olmuş olursak olalım bir anda yaptığı en ufacık harekete ellim kollum birbirine giriyordu. Büyük iştahla dudaklarımı talan ederken ellerimi omzuna koymakta bulmuştum en son çareyi. Öpüşmemiz her saniye daha hızlı bir hale gelir iken karnıma giren aniden sancı ile yüzüm buruşur iken altımdan akıp giden sıvıyı salmam bir olmuştu.

Suskun dudaklarını çeker iken garip yüzüme baktı. Resmen adamın üzerine çişimi yapmış olabilirdim." Sabiha çişini yaptın dimi?"

Karnıma giren sancı daha da artar iken üzerine yapmış olduğum halde bu utancıma çok sonra al al yanacaktım." Ayyy Suskun geliyor!"

Kaşları çatılır iken o zeki adamdan hiç beklenmeyen bir cevap geldi." Kim geliyor?"

Ellimi karnıma attıp bağırdım." Ay kim olacak Suskun kızımız geliyor!" Sancı daha da artar iken bedenim kasılıyordu." Suskun geliyor bildiğimiz geliyor!"

Kucağından beni indirip yatağın üzerine bıraktı." Lan ne yapacağım ben nasıl doğuracağız biz bu çocuğu?"1

Sinirle yükseldim." Sen değil ben doğuracağım!" Kafamı geriye atar iken sancı daha da artıyordu. " Suskun doğum çantasını al hemen!"

Sağa sola doğru heyecan ile yürüdüğünü gördüm. O umursamaz adamın içinden bir anda bambaşka bir kişi çıkmıştı. Kenarda duran çantayı omzuna atar iken hızla yanıma gelip hızla civcivli takımımı giydirip tek bir hamlede kucağına aldı bedenimi." Şimdi ne yapacağız?"

" Suskun şaka mı yapıyorsun?"

" Ne şakası Sabiha? Her gün çocukmu doğuruyoruz burada."

Sancı daha da artar iken kucağında kıvrandım." Hastaneye gideceğiz be adam!" Aydınlanma gelmiş gibi hızla odadan çıkardı. Evin kapısını açıp büyük büyük adımlara merdivenleri inmeye başladı." Suskun!"

" Sabiha ne yapman gerekiyor?"

" Nefes alıp vermem gerekiyor."

Hiç beklenmedik şekilde yükseli verdi." Nefes al ver o zaman!" Arabanın yanına gelince ön koltuğu açıp bedenimi bıraktığında büyük bir çığlık kaçtı dudaklarımdan." Tamam sakin sakiniz." Saçlarımı geriye doğru itteledi." Lan sakin değilim ben!" Kapımı kapatıp hızla sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırıp gazı kökledi. Ellini uzattığında hızla tutum." Tamam bebeğim nefes al ver." Dediğini yapıp nefes almaya çalıştım. " Bak benim gibi." Sesli sesli nefesler alıp verdiğinde aynısını yapmaya çalıştım.

Hiç iyi değildim şuan. Bu nasıl bir sancıydı böyle? Dudaklarım arasından kocaman çığlıklar kaçıyordu. Her bir saniye aşağı tarafı zorlayan çok büyük baskı vardı. " Daha günü vardı niye geldi bu çocuk?"

" Ben ne biliyim niye geldi?"

Elline tırnaklarımı geçirip sakinleşmeye çalışıyordum lakin olmuyordu. Bedenim böyle bir sancı asla yaşamamıştı. En son çare Suskunun ellini tutup ağzıma götürüp dişlerimi geçirdim. Saç diplerimden süzülen terler alnıma geliyordu. Ara ara dişlerimi çekip derin derin nefesler alıp tekrar ısırıyordum ellini. " Ayyy Suskun canım çok yanıyor."

Kısa bir an bana baktı." Kurban olurum sana ama dayan biraz gülüm." Ardı ardına kornoya bastı." Açın lan şu siktiğimin yolunu!" Camdan kafasını çıkartıp öyle küfürler etti ki bir kaç saniye gözlerim kocaman açılı halde kalır iken giren sancılar şaşkınlığımı hemen atmama neden oldu. " Sabiham dayan gülüm az kaldı dayan."

Kafamı geriye doğru atar iken giren sancının etkisi ile çığlık atmaktan başka çare bulamıyordum." Suskun! Çok ağrım var."

Derin bir nefes aldı." Senin çekeceğin ağrıyı ben çeksem lan keşke." Kırmızı ışık yanınca öyle küfürler savurdu ki küçük dillimi yutmuş olabilirim. Kendisi küfürde mastır yapmış olabilirdi. Sinirden resmen kapkara gecenin karanlığı aydınlanabilirdi. " Sizin yapacağınız kırmızı ışığı. Yana yana bu anı mı buldunuz lan...." Ve muhteşem küfürleri. Gözlerim kocaman açılmış halde ona bakar iken bir an durup ne yaptığını anlamış olacaki hafifçe yutkundu." Bir anda çıktı."

" Küfürden paragraf yaptın biraz önce."

" Bizde insansız Sabiha." Yeşil ışık yanınca kökledi gazı." Sinirlenince kaçtı ağzımdan."

Sancı artar iken can havliyle cevap verdim." Sen düşmanlarına sinirlenincede mi küfür ediyorsun bir paragraf hatta bir kitap."

" Yok."

" Ya ne yapıyorsun?"

" Öldürüyorum."

Cevap vermek isterdim ama ilk defa konuşamıyordum. Aşırı derecede sancım çok fazlaydı. Kafamı geriye atıp sancı ile baş etmeye çalıştım. Ne ara hastanenin önüne gelip sedyeye yatırıldığım hakkında fikrim yoktu. Tek düşünüğüm karnıma giren sancı ve aşağıyı zorlayan büyük baskı. Babası kılıklı ne olacak biraz daha bekleyemedi içerde. Babalı kızlı asla bekleyemiyorlardı.

Herşey o kadar hızlı gelişiyordu ki bir anda kendimi ameliyathane içinde bulmuştum. Başımın ucunda Suskun vardı. Ellini sıkı sıkıya kavrar iken diğer elli ile saçlarımı geriye doğru tarıyordu bir yandan da.

" Sabiha hanım ıkının şimdi en güçlü şekilde." Dedi doktor.

Dişlerimi olabildiğince kuvveti ile sıkıp ıkındım. Canımdan can gidiyordu. Ne tatlı olacak nede çocuksu neşe saçacak halim vardı. Ağrıdan , sancıdan göz yaşlarım bir bir süzülüyordu. Tüm bedenim kasım kasım kasılır iken bir yandan ıkınmaya çalışıyordum bir yandan öyle güçlü Suskunun ellini sıkıyordum ki. Bu kadar gücümün karşısında oda şaşkın olabilirdi.

Kafasını kafama yasladı." Buradayım, yanındayım iyi olacaksın." Terli saçlarıma küçük küçük öpücükler kondurdu." Hadi gülüm azıcık daha dayan." Acı içinde ve ağrıdan kasılan bedenimi görünce aynı şekilde yüzü kasıldı." Sabiham dayan gülüm yanındaydım."

Bedenim sağa sola kıvranır iken daha güçlü ıkındım. Her geçen saniye sancı daha büyük hale gelir iken rahim bölgeminde genişlediğini ve baskının daha da artmış olduğunu hissediyordum. Hamileliğin zor olduğunu düşünür iken doğurmanın daha zor olduğunu fark ediyordum. Hayatımda en ufacık tenim çizilse avaz avaz ağlar iken şimdi yaşadığım ağrının ve acının bin kat daha fazlaydı. Bedenim bir yandan uyuşuyor diğer yandan tüm kemiklerimin kırıldığını hissediyordum. Doğum yapmak kemiklerinin kırılması kadar ağrılı olur dedikleri zaman inanmazdım şuan itibariyle canı gönülden inanıyorum.

Suskunun ellini daha sıkı kavrayıp daha büyük ıkınmaya çaba gösterdim. Dişlerimi tüm gücümle sıkmaktan çene hatlarım dahi kasılıyordu artık. Alnımdan oluk oluk boşalan terleri sabırla siliyordu Suskun. Kulağıma yaklaşıp mırıldandı." Karga ilk kelebeğin kanatlarını gördüğünde hayranca saatlerce izlemiş. İlk yaralanıp seni aldığım gün saatlerce oturup izlemiştim. Karga , kelebeğin mavi kanatlarına aşık olmuştu ben ise mavi gözlerini ilk gördüğümde kalbimin ortasına öyle bir etki bıraktın ki. Günlerce geçmedi o etkin." Saçlarıma küçük küçük öpücükler kondurmaya devam etti. İlk defa anlatıyordu bana bunları. Sakinleşmem için ve dikkatimin dağılması için yaptığını biliyordum ve işe de yarıyordu.

Melül melül baktım yüzüne." Suskun!"

Gözlerini gözlerime kenetledi." Bende kal sakın kopma gözlerimden." Ellimi tutup küçük küçük öpücükler kondurdu." Kıyamam sana ben. Emin ol senin canın kadar canım yanıyor." Sancıdan küçük bir çığlık daha atar iken tüm yüz hatları kasıldı. Ellinden gelse benim ağrımı kendisine alacaktı. Saçlarımda gezinen ellerinin kasıldığını fark ediyordum.

Gelen sancı ile daha büyük ıkındım. Nefesim kesiliyordu adeta. " Suskun bir daha çocuk istersen seni çekip vururum!"

Gözlerimin içine hala bakmaya devam ederken siyah gözleri içinde ilk defa çaresizliği görmüştüm. Konuşmaya devam etti. " Sabiham , karga kelebeğin ölüp gitmesine izin vermedi ya sonra ise yüz elli yıl aşık kaldı kelebeğe. Şu yaşıma kadar gelmiş geçmiş en büyük şükürüm sensin. Hayatımda ben ilk defa korktum biliyor musun Sabiha? Seni o yaralı hallinle görünce korktum. Yaralarından geceler boyu odanın içinde uyumadığını biliyordum ya sabaha kadar kapının önünde bende uyamadım Sabiha."

Gözlerim şaşkınlıkla hafif açıldı. O zamanlar kendi odasında uyuduğunu sanır iken kapımın önünde mi beklemişti? Hiç kimseden, durumdan korkmaz sandığım adam öleceğim diye korkmuştu.

Ben Suskun Akkata ilkleri yaşatmıştım.

" Sabiham hayatımda ben ilk defa bir kadının saç telline kadar ezbere bilmek istedim." Alnımdan süzülen bir damla teri daha avuç içiyle sildi." Sen benim ezbere bilmek isteyeceğim tek ve ilk kadınsın."

Hafifçe tebessüm edemeden duramadım ama kısa sürmüştü daha büyük ıkınır iken her şey bir an içinde oldu. Nefesim kesilip giderken çene hatlarım açıldı. Suskunun ellini tutan ellim açıldı.

Hemşire kocaman gülümsedi." Tebrikler Akkat ailesi nur topu gibi kız çocuğunuz oldu. Doğum saatti 12:30." Kafamı zorlukla kaldırıp bakmaya çalıştım. Hemşire bebeğimi ters çevirip poposuna hafifçe iki üç şamar attığında ağlama sesleri doldurdu kullaklarımı. Kolları arasına aldığında bana doğru yaklaştı.

Dirseklerimden güç alarak kalkmaya çalıştım. Suskun bellime hafifçe destek verdiğinde kalkabilmiştim. Ellerim titreyerek havaya kaldırdım. " Kızım , Meleğim." Hemşire kollarım arasına verdiğinde ardı ardına göz yaşlarım süzüldü. Yumuş yumuş elleri , masmavi gözleri, beyaz teni , siyah saçları, elması hafif andıran yüz hatları. Anne olmuştum ben. Dudaklarımı titreyerek saçları arasına yasladığımda hayatımda ki en güzel çiçek kokusunu kızımda aldım. Hisslerime tanımlar bulamadım. O kadar çektiğim ağrıya , sancıya değecek kadar güzel bir kız çocuğu idi.

Suskuna baktığımda bir damla yaşın yanağından süzüldüğünü gördüm. Kız kardeşi Melek öldüğü gün aglamış olan Suskun bugün yeni dünyaya gelen Melek kızımız için bir damla yaşı süzülmüştü. Biri acı için iken ikincisi mutluluk içindi. Kızımıza kalkan ellinin hafifçe titrediğini fark ettim. Konuşmak istiyorda kelimeleri çıkartamıyor gibiydi halli. Gözleri içinde ki dolunay ışığı o kadar büyümüştü ki karanlık belli olmuyordu neredeyse. Büyük ellini kızımıza uzattığında Melek küçük elleri ile babasının tek parmağını kavradı." Kızım , Meleğim."

Gözlerimiz birbirimizi bulduğunda alnıma öpücük kondurup kafasını kafama yasladığında kızımıza baktık. Mavi gözlerini kocaman açmış ikimizi inceliyordu pür dikkat. Kelimeler şuan itibariyle yoktu. İlk defa bıdı bıdı konuşmak değil uzun uzun seyir etmek istedim Suskun ve benden olan parçayı , yuvamızın neşesini , kalbimizin en büyük parçasını.

" Sabiham."

" Suskunum."

" İyikimsin kadın ve iyikimiz."

" İyikimsin adam ve iyikimiz."

Suskunun parmağını o kadar sıkı tutuyordu aynı benim gibi. Gözleri babasının gözleri üzerinde uzun uzun dolaşıyordu. Karanlığın içine bir kelebek daha süzülüyordu. Dolunay ışığı, kelebeklerin daha rahat süzülmesi için ışığını büyütmüştü. Anne olmuştum, baba olmuştu. İki kimsesiz aile olup birbirine sahip çıkıp aile olmuş yetmemiş o ailenin içine bir can daha eklemişti. Suskunun ölen kız kardeşinin adını yeni bir bedende tekrar var etmiştik tek bir fark ile yeşil gözler değil mavi gözlerle.

Çocuk kadın , anne olmuştu.

Kelebek ve karga; anne ve baba olmuştu.

Masalda ayrılan kelebek ve karga gerçek hayata üç kişilik aile olmuştu.

Karga yüz elli yıl , iki kelebeği aynı anda sevecekti biri karısı diğeri kızı.

Kelebek ömrünün sonuna kadar karganın sevgisinin yanına küçük bir kelebek daha sevmişti.

 

********

 

Sabiha, Meleği sağ omzuna yatırıp bir sağa yürüdü bir sola. Kızının sırtını yavaş yavaş hareketlerle ovuşturur iken bir yandan da niniler mırıldanıyordu ama hiç bir şekilde uyumuyordu Melek. Dün akşamdan beri uykusuzluktan bitiyordu. Melek asla uyumuyordu. Hem ağlıyor hemde niniler söyleyerek kızının artık uyuması için yalvarma derecesine gelmişti artık Sabiha.

Tam bu sırada en büyük kurtarıcı Suskun kapıdan içeriye girdi. Dudaklarını büzüp en melül bakışını attı." Suskun uyumuyor." Gözleri kapanmak üzere iken kendini zorlayarak açık tutmaya çalıştı. " Saatlerdir her türlü yöntemi denedim uyumuyor."

Gözleri fal taşı içinde açık olan kızı ve uyku , ağlamaklı arasında giden Sabihaya hafifçe tebessüm ederek baktı Suskun. İki adımda Sabihanın yanında bittip kolları arasından nazikçe kızını alıp başını omzuna yasladı." Çizgi film izletin mi?" Başını salladı Sabiha. " Peki şarkı söyledin mi?" Buna da başını salladı Sabiha. " Hmm birde ben deneyim bakalım." Meleğin sırtını yavaş yavaş hareketlerle ovuşturur iken koltuğa oturdu. " Gel yanıma."

Pıtı pıtı adımlarla Suskunun yanında bitti Sabiha. " Niye uyumuyor bu çocuk? Yemeğini yedirdim, altını değiştirdim , gazını çıkarttım uyuması için hiç bir engel yok." Başını Suskunun omzuna yaslar iken gözleri kapandı. Biraz daha uyumaz ise nöbetçi olup uykusuz kaldığı günlere şükür edecek hale gelecekti. Bu şekilde rahat yatamayınca koltuğa yayılıp cenin pozisyonunda başını Suskunun dizine yasladı. Daha fazla kendini tutamayıp uykunun içine çekildi.

Başını omzuna yaslamış kızının omzuna küçük bir öpücük kondurdu Suskun." Kızım niye anneyi yoruyorsun bu kadar?" Meleği tutup yüzüne baktı. Mavi gözlerini kocaman açıp babasına bakıyordu. Ellerini neşeyle kaldırıp Suskunun yüzüne koyup kavramaya çalıştı. " Uyu artık küçük mafya. Dün gecede evi birbirine kattın zaten hele o dün Yavuz'u görünce ne öyle tatlı tatlı gülüyorsun sen ellin oğluna?" Neşeyle güldü Melek." Ha böyle sadece babana gül ellin oğluna değil." Kızını tekrar omzuna yatırıp sırtını ovuşturmaya devam ederken bir yandan dizinde uymuş olan Sabihayı seyir etti.

Koltukta hafifçe daha çok yayılıp Meleği tam göğsü üzerine bıraktı. Bir elli kızının saçlarını okşar iken diğer elli Sabihanın bellini geçmiş kömür karası saçlarıyla oynadı. Suskunun artık okşayacağı bir değil iki kömür karası saçı vardı. Gözleri içine bakan bir değil iki mavi göz vardı. Her akşam artık kızı içinde çizgi film izlemeye başlamıştı.

Melek yavaş yavaş Suskunun göğsünde uykunun içine çekilmeye başlamıştı. Çoğu kız çocuğu gibi fazlasıyla babacıydı. Suskunu her gördüğünde mavi gözleri kocaman açılıp neşeli gülüşler saçıyordu etrafına. Kimsenin kucağında durmayıp huysuzlanır iken Suskunun kucağına alması için yeri göğü inleterek ağlıyordu. Saçlarına biri dokunduğu anda huysuzlanır iken Suskun okşadığı zaman sakinleşiyordu. Çizgi film izler iken Suskunun parmağını kavrıyordu.

Suskun aynı anda iki çocuk ve bebek kıza yetmeye çalışıyordu. Melek uyuduğu anlarda Sabihayı kucağına alıp ilgileniyor, seviyor, saçlarını okşayıp öpücükler konduruyordu. Ne karısını ilgisiz bırakıyordu nede kızını. Herşeye aynı anda yetiyordu. Sabihanın lohusalık döneminde işe ellini sürmesine asla izin vermemişti. Geceleri Melek uyandığında Sabihadan önce koşup bakıyordu. Sabiha yorgun olduğu anlarda Melek ile oyunlar oynayıp ve konuşuyordu. Suskun hayatında en uzun Sabihadan sonra kızı ile de konuşuyordu. Melek ne zaman babasının sesini duysa neşeli gülüşler saçıyordu etrafına. Melek seviyordu babasının sesini. Babası ne zaman konuşmaya başlasa dikkatini hemen babasına veriyordu.

Mutlulardı. Düzenlerini oturtmuş birbirlerini oldukları gibi kabul etmişlerdi. Sabiha saatlerce konuştuğunda büyük bir ilgiyle dinliyordu Suskun. En boş konuyu dahi dinliyordu. Geçen gün Sabihanın makyaj malzemelerini anlatmasını dahi dinlemişti Suskun. Konu ilgi çekici değildi ilgi çekici olan kullağına hoş gelen büyülü sesti. Sabiha ise her sabah Suskun evde olduğu zamanlarda Suskun barfiks çekerken kucağına tüneyip kaslarını okşuyor, şınav çektiği zaman Melek ile Suskunun sırtına biniyorlardı. Hoşuna gidiyordu Sabihanın hem Suskun sporunu yapmış oluyordu hemde Suskun ile vakit geçirmiş oluyordu.

Kendi dünyaları içinde yaşayıp gidiyorlardı neşelerine neşe katan kızları ile mutlulukları daha da büyümüştü.

Suskunun hayatında da , kalbindede Sabiha ve Melekten başka kadın yoktu. Suskun dünyasını iki kız ile sınırlandırmıştı.

En değerlisi kızının saçlarını okşar iken kalbinin sabihi Sabihayı içi gide gide izlerken zaman akıp gitmişti Melek göğsünde uyuya kalmıştı. Sabihanın başını nazikçe koltuğa bırakıp yerinden kalkıp Meleğin odasına geçti. Duvarlarda mavi kelebek figürleri ve resimleri ile dolu iken ağırlıklı olarak pembe renkli döşenmişti oda. Yavaş hareketlerle Meleği yatağına yatırdı. Suskunun parmağını küçücük eller kapmıştı. Geri çekilemedi Suskun.

Suskunun yanından kalktığını fark eden Sabiha uykusundan uyanmıştı. Meleğin odasına girdiğinde büyülenmiş gibi kızına bakan Suskunu buldu. Pıtı pıtı adımlarla Suskunun yanına gelip arkadan kollarını belline doladı." Beni yanıltmadın çok iyi baba oldun."

Karnına dolanmış elli tutup parmaklarını geçirdi." Asıl sen beni yanıltmadın dünyanın en güzel peri kızını doğurdun."

Kollarını çözüp Suskunun önünde durdu. Kollarını havaya kaldırdı." Şimdi diğer bebeğin ile ilgilen."

Gülüşü derinleşti Suskunun. Parmağını tutan elden nazikçe parmağını çekip diğer ilgilenmesi gereken bebeğinin kolları altından tutup havaya kaldırdı. Bellinde dolandı ayaklar hemencecik." Benim bebeğimin ilgiye mi ihtiyacı var?"

" Senin tarafından sevilmeye her saniye ihtiyacım var." Usul usul adımlarla odadan çıkarlarken Suskunun gülüşü daha da derinleşmişti." Neden sadece benim yanımda gülüyorsun?"

" Gülüşümü görmeye layık tek kadınsın."1

Salona geldiklerinde koltuğa oturdular. Sabihanın kömür karası saçlarını geriye doğru itteledi. Sıcak nefesini Sabihanın yüzünün her noktasında ağır ağır gezdirdi. Her öpüşünde burnuna dolan kokuyu daha fazla içine çekti. Elleri ağır ağır kucağında oturan bedende gezindi. Üzerinde bulunan tişörtü tek hamlede çıkartıp kenara attığında canına okuyan memeler olduğu gibi karşısında bulunuyordu.

Sabihanın elleri ağır ağır Suskunun vücudu üzerinde gezinir iken tişörtünü çıkartıp kenara savurdu. Muazzam kaslarını görünce hafifçe yutkundu. Suskunun yüzüne yaklaştı." Uzun zamandır ayıp yapmıyoruz yapalı mı?"

" Yorgunsun, kıyamam."

" Ama diğer türlüde seninle ilgilenemiyorum."

" Öpüyorsun ya."

" Eee ne olmuş öpüyorsam?"

" Senin bir öpücüğün bin sevgi."

Kıkırdadı Sabiha , Suskunun dudaklarına ardı ardına öpücükler kondurdu. Kendisini Suskuna bastırıp kucağında sağa sola doğru kıvrandıkça kıvrandı. Evlendikten sonra artık çok fazla utanmıyordu. Suskun utanmaya yer bırakmıyordu. Beraber uyur iken asla üzerinde kıyafet olmasına izin vermiyordu. Suskunun, Sabihaya karşı fazla libidosu vardı. Aralarında ki ten çekimi ikisi içinde aşırı fazlaydı. Sabihanın da işine geliyordu. Arsızlığını kullanıyor Suskunda asla hayır demiyordu. Aralarında olan ilişkiyi ortada götürmeyi başarıyorlardı. Ne çok olgun ne çok çocuk ikisi arasında akıp gidiyordu yaşamları.

Birbirlerininin gözleri içine dalar iken öyle kaldılar. Siyah , maviliğin içinde ki en küçük haresine dahi büyük ilgiyle izledi. Maviler , siyahlığın içinde ki dolunay ışığını. Nefesleri birbirinin dudaklarına vururken Sabihanın gözleri tekrardan kapandı. Başını Suskunun omzuna koyar iken uykunun içine çekildi. Ne kadar arsız olmak istesede şuanda anneydi ve üç aylık kızı vardı. Geceleri kaldığı uykusuzluklar , sütünü yetirmeye çalışmak için yediği yemekler, babası yok iken sürekli huysuzlanan kızı ve bir yandan da Suskun ne kadar dokunma eve ben toplarım desede dayanamayıp sağı solu topluyordu.

Kolları arasında uyuyan Sabihayı usulca yerinden kaldırıp yatak odasına geçip yatırdı. Tam Sabihanın yanına kıvrılacak iken içerde Meleğin ağlamasını duydu. Hızlı adımlarla çocuk odasına geçtiğinde ellerini sıkı sıkıya yumruk yapmış mavi gözlerini kocaman açıp avazı çıktığı kadar ağlıyordu Melek. Nazikçe bellinden tutup kucağına aldı Suskun." Şşş tamam kızım. Bak anne çok yorgun uyusun biraz." Odanın içinde sağa sola doğru yürür iken saçlarını okşadı usul usul." Gök gözlü kızım benim. Cennet kokulum." Kafasını usulca çekti Melek , babasını pür dikkat dinliyordu. Dudaklarını iki yana kıvrıldı Suskunun her gece kızına uyutmak için söylediği şarkıyı tok ve kısık sesiyle gök gözlere bakar iken mırıldandı.

Deniz üstü köpürür hey canım rinna nay rinna rinna nay

Kayığa da binsem götürür hey canım hey

Yıllar önce kız kardeşi Meleğe söylediği şarkıyı şimdi kızına söylüyordu Suskun. İki Melekte pür dikkat dinliyordu.

Benim de şu cihana gelişim hey canım rinna nay rinna rinna nay

Bir güzelden ötürü hey canım hey

Melek her sözde mavi gözleri kocaman açılıyordu. Babasının sesini duydukça neşe içinde ellerini sallayıp gülüyordu.

Deniz üstü yelkenden hey canım rinna nay rinna rinna nay

Ecel geldi erkenden hey canım hey

Sağa sola yavaş yavaş adımlarla yürümeye devam ettikçe Suskun, kızının gök gözleri içindeki neşeyi gördükçe keyfi yerine geliyordu. En sevdiği türküsünü kızıda çok sevmişti. Konuşma şansı olsa babası ile birlikte bağıra bağıra şarkıyı söyleyecek gibi çoşuyordu.

Denizin ortasında hey canım rinna nay rinna rinna nay

Mum yanar sofrasında hey canım hey

 

Benim de şu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay

Memleket sevdasından hey canım hey

Benim de bu cihandan gidişim hey canım rinna nay rinna rinna nay

 

Memleket sevdasından

Memleket sevdasından

Memleket sevdasından

Memleket sevdasından

Hey canım hey

Hey hey

 

*********

Üniformasının sağına solunu düzelti Suskun. Belline silahını takar iken koltuğun üzerine yarım poposu üzerinde oturmuş kızı, babasına ellerini çırparak bakıyordu. Başına bordo beresini taktı Suskun. Kızının yanına çöküp ellini alnına götürüp asker selamını verir iken gür sesiyle bağırdı." Yüzbaşı Suskun Akkat, Adıyaman emret komutanım." Melek neşe içinde ellerini daha hızlı çarptı. Kollarını babasına doğru açtığında nazikçe kucağına aldı Suskun. Babasının üniforması üzerinde ki al bayrakta gezindi küçük parmakları , dudaklarını al bayrağa yaslayıp öpmeye çalıştı. " Şimdiden belli Asena olacağın."1

Koltuğa oturur iken televizyonda açık olan Maşa ve Koca ayıyı kızı ile izlemeye koyuldu. Zamanında Sabiha ile izlediği çizgi filmi şimdi kızı ile birlikte izliyordu. Meleğin yandan yüzüne bakar iken Sabihanın yaptığı yüz ifadelerini yapıyordu. Kızının yüz ifadesini tahmin etmeye çalıştı.

Şimdi gülecek.

Melek güldü.

Şimdi gözleri kocaman açılacak.

Meleğin gözleri kocaman açıldı.

Şimdi kaşları havalanacak.

Meleğin kaşları havalandı.

Şimdi kaşları çatılacak.

Meleğin kaşları çatıldı.

Kızının bal yanaklarına kocaman öpücükler kondurdu." Oh cennet kokulu kızım benim. Allah'ım annesi kılıklı tatlı tatlı ne güzel çatıyor kaşlarını." Parmağının bir tanesini kavradı küçük eller. Çizgi filmi izler iken neşe içince babasının parmağını ağzına götürüp emeye çalışıyordu.

Mutfaktan Sabiha bağırdı." Ayy hadi Suskun geç kalacaksın bak."

Suskun ve Melek birbirine baktı." Emir büyük yerden kızım sonra izleriz çizgi filmi." Meleğin gözleri kocaman açıldı." Bak bak hemen de anne gibi açıyor gözlerini kocaman." Daha da açıldı mavi gözler." Sen yapma bari kızım." Sabiha tekrar bağırınca yerinden kalktı Suskun." Kızım, anneyi fazla bekletmek olmaz." Mutfağa usul usul adımlarla geçtiklerinde tam masanın en baş köşesinde bebek masasına kurulmuş Yavuz'u görünce tüm morali bozulur iken Suskunun, Melek neşe içinde ellerini birbirine vurup adeta Yavuzun yanına gitmek için Suskunun kucağında depiniyordu." Sabiham bu ellin oğlunun evimin içinde işi ne?"

" Ayy Suskun o nasıl laf ya? Deniz'in işi varmış iki dakika bana bıraktı." Suskunun yanına varıp Meleği kucağından alıp diğer boşta kalan bebek masasına da Meleği yerleştirdi.

" Deniz niye bekar kızın evine oğlunu gönderiyor?"2

En kınayan bakışını attı Sabiha." Suskun onlar daha bebek bekek."

Sandalyeyi çekip oturur iken ters bakışlarıda Yavuzda idi ama Yavuz ona bakmıyordu bile ela gözlerini neşe içinde açmış Meleğe bakıyordu. Melek, Yavuzun ellini kavrayıp neşe içinde güldüğünde Suskunun sinirde tepesine geliyordu." Kız bırak ellin oğlunun ellini. " Melek hala Yavuzun ellini tutmaya devam edince can havliyle kızını bebek masasından kucağına aldı. Yavuz kaşlarını en derinden çatıp Suskuna bakıyordu." Bak bak birde utanmadan kaşlarını çatıyor."

Sabiha bıkkınlık içinde sandaleye oturdu." Suskun onlar kardeş sayılır ya."

" Kardeş olabilirler zaten başka bir halt değil." Meleğin hala Yavuz'a baktığını görünce kulağına eğildi." Bakma kız ellin oğluna. Babanın yanında utanmadan birde gülüyorsun."

Sabiha çatala bastırdığı domatesi Suskunun ağzına tepti." Suskun bunu diyeceğim aklıma gelmezdi de lütfen susup yemeğini tıkınır mısın?"

Lokmasını yutar iken yandan Yavuz'a baktı Suskun." O değilde Sabiha ilerde babası gibi yakışıklı olacağa benziyor."

" Bence de olacak." Sabiha yandan Suskuna göz gezdirdiğinde büyük bir şefkatle Yavuz'a baktığını fark etmişti." Kabul et seninde için kaynıyor Yavuz'a."

" Sevilmeyecek bir çocuk değil. İlerde annesi ve babası gibi olursa çok iyi yerlere gelir."

" Hadi inşallah."

Derin bir nefes verir iken Sabihanın sandalyede oturduğunı fark etti." Sen niye benim kucağıma gelmiyorsun?"

" Çocukların yanında saçmalama istersen." Gözlerini hafifçe devirip yemeğini yemeye koyuldu Suskun. Sabiha kömür karası saçlarını geriye doğru iteleyip kızına döndü. Masada duran hazırladığı püreden bir kaşık alıp kızına doğru her sabah yaptığı gibi oyunlar oynatarak yemek yedirmeye çalıştı." Melek bak uçak geliyor." Kaşığı havada uçurur gibi yapar iken uçak sesi de çıkarmaya çalıştı." Hop geliyor uçak." Neşe içinde annesinin yaptığı oyuna uyum sağlayıp kocaman açtı ağzını Melek. Kaşığı kızının ağzına doğru götürür iken oyununa Suskunu da dahil etti." Kule iniş için izin istiyoruz."

Derin gülüş eşliğinde Sabiha ve kızını izledi Suskun." İzin verilmiştir Sabiha kaptan."

Ellini alnına götürüp Suskundan öğrendiği kadarıyla asker selamı vermeye çalıştı Sabiha." Anlaşılmıştır kule ." Kaşığı kocaman açılan kızının ağzına verdi." İniş başarılı kule." Neşe içinde gülümser iken Meleğin karnına kocaman öpücük kondurdu." Hava uçmak için uygun kule. Karnı çok aç Melek uçuş için tekrar izin istiyoruz."

" İzin verilmiştir Sabiha kaptan. Meleğin karnı doyana kadar püre bombalarını ağzına bırakabilirsiniz." Sabiha bir kaşık daha alırken Meleği uçak gibi tutup havaya kaldırıp Sabihanın uzattığı kaşığa doğru uçurdu Suskun. Melek neşe içinde gülerken Sabiha da onun kadar neşe içinde gülümseyerek kaşığı tekrar kızına doğru götürdü. Ağzını kocaman açıp gelen püre kaşık bombasını iştahla yedi Melek. " Bomba mideye bırakılmıştır. " Kızını tekrar kucağına aldığında ardı ardına uçan püre kaşıkları bir bir Meleğin ağzına girdi.

Sabiha, Meleğin karnını doyurmak için uğraşırken Suskunda, Sabihanın karnını doyurdu bir yandan da. Yavuz'un ara ara ağzının kenarına bulaşan yemekleri elliyle nazikçe silip yemeğini yemesinden yardımcı oldu. Karısını ve kızını derin tebessüm eşliğinde izledi Suskun. Hayatında en mutlu olduğu zamanlar bu günlerdi belkide. Hayatında gülümsemediği kadar gülümsüyordu. Aile insanın ruhuna iyi geldiği gibi Suskunada iyi gelmişti. Sabiha ve Suskun birbirine çok iyi gelmişti.

Sabiha masada bıdı bıdı konuştu her zaman olduğu gibi dinledi Suskun. Sıkılmadan, usanmadan büyülü sesi dinledi. Her gün olduğu gibi güzel ve huzur içinde yaptı kahvaltısını Suskun.

İşe gitmek için kalktığında kızını uzun uzun koklayıp, öpüp Sabihanın kolları arasına bıraktı. Yavuzun yanına yaklaşıp simsiyah saçlarını okşayıp başına küçük bir öpücük kondurmayı ihmal etmedi. Yavuz'un gözleri üzrinde gezinir iken. Üsten baktı Suskun." İlerde akılı , yiğit bir çocuk olacağın şimdiden belli. " Yavuz neşeli bir gülüş saçınca başını şefkatle bir kez daha okşayıp evin kapısına yöneldi Suskun . Kapıdan çıkmadan önce her sabah yaptığı gibi Sabihanın alnına kocaman öpücükler kondurup kömür karası saçları okşayıp uyarılarını yapmayı ihmal etmedi. " Sabiham eve dokunma yorma kendini. Canın bir şey isterse mesaj at. Bir durum olursa ara hemen. "

Dudaklarını büzüp altan altan baktı." Suskun bebek bisküvisi alır mısın?"

" Sana mı ? Kızıma mı?"

" Bana."

Sabihanın bellinden kavrayıp kendine doğru çekti." Alıyım gülüm sen iste yeterki ." Dudaklarını saçlarına yaslayıp kokusunu içine çekti." Akşama kadar kokusunsuz ne yapacağız bilmiyorum ki."

Kafasını geriye atıp siyah gözlere baktı." Ses kaydı atmamı ister misin?" Başını salladı Suskun." Dikkatli ol tamamı? Akşama kadar hep seni bekliyorum."

" Hep mi bekliyorsun?"

" Hep."

Kucağında bulunan Meleğin gözlerini elliyle kapatıp Sabihanın dudaklarına dudaklarını yasladı. Kana kana öptü. Dudaklarını çektiğinde alnını alnına yasladı." Seviyorum seni."

" Hep mi?"

" Hep."

" Evren kadar mı?"

" Sonsuzluk kadar."

Neşe içinde şakıdı Sabiha." Yaa Suskun ben senin kelebeğin olmayı çok sevdim."

" Bende senin kargan olmayı fazla sevdim." Sabihanın her zeresine büyülenmiş gibi baktı Suskun. Her gün büyü büyüyordu. Her gün içinde kabaran sevgi artıyordu. Dolunay ışığı daha fazla saçılıyordu. Gündelik hayatında yine konuşmayan Suskun evde sesini seven iki kıza sesini sunuyordu. İçli nefes kaçtı dudaklarından." Sabiham."

" Suskunum."

" Bir insan, bir insana tek başına kocaman bir aile olabiliyormuş."

" Ailenim senin." dedi Sabiha

" Yuvam." dedi Suskun

" Hayatım." dedi Sabiha

" Ömrüm." dedi Suskun.

" Ve ?"

Gülüşü derinleşti Suskunun." Herşeyimsin."

Sabiha neşe içinde gülümserken Melek ise aralarındaki büyük aşkı her bir saniyesini izliyordu. Melek güçlü, heybetli yüzbaşı Suskun Akkatın . Çocuksu, neşeli, hemşire Sabihanın kızı olmuştu. Melek birbirini deliler gibi seven adam ve kadının kızı olmuştu. Melek aşkı, sevgiyi, şefkati ilk babasından öğreniyordu. Melek bir kadına gösterilmesi gereken sevginin nasıl olması gerektiğini babasından göre göre öğreniyordu.

Aile olmuştu onlar ve hayallerinin ötesinde güzel olmuşlardı.

Evlikten korkan Sabiha şimdi evlendiği için mutluydu. Her akşam saçlarını okşayan bir adamın olması. Kucağına çekip çizgi film izletmesi. Evin işlerine yardım ediyor olması , kızına harika babalık yapan adam sayesinde evliliğe olan tüm korkuları dağılıp gitmişti. Evlendiği için büyük davranmak zorunda değildi her zaman ki çocuk tarafını koruyordu. Kızı ile anne ve kız olduğu kadar çocuk gibide oynuyordu Sabiha.

Karga ve kelebek tahmin edilenden çok daha güzel olmuşlardı...

Masalda ayrılan kelebek ve karga gerçek hayata üç kişilik aile olmuştu..

Sabiha ve Suskun kendi masalarını yazdılar...

 

🦋🐦‍⬛

 

Eveeeeeet nasıl buldunuz?

Suskun ve Sabihayı nasıl buluyorsunuz? 1

Suskunun yazarı olarak söylemiyorum ama bu adama bende fena yükseliyor olabilirim. 1

Bol bol yorum atıp oy vermeyi unutmayın lütpen. 1

Kocaman öpüldünüz bal yanaklardan ve yazarınızın size kalbi en sevdiğiniz çizgi film kadar var 🦋🫀

 

​​​​​

 

Bölüm : 26.12.2024 07:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...