"Abla! Abla şimdi değil lütfen abla!" Arslan Baran'ı vurmaya yeltenince, Nedim'de Arslan'a vurmak için silahını ateşledi fakat Zeynep abla panikle Arslan'ın önüne geçince kurşun ona isabet etti.
Hastaneye yetişirken evdekilere haber verdik, onlar bizden önce hastanede olmuştu "Rahat ettiniz mi?!" Hatice anne öfkeyle Arslan'ın göğsüne vurmaya başladı "İçin rahatladı mı yavrum, senin o elin nasıl o tetiği çekebildi, nasıl kardeşini vurmayı göze aldı vicdanın?!" Arslan'ın elleri, yüzü, gömleği, pantolonu hepsi kan içindeydi. Nedim ona saldırmaya çalışan Şanoğlu'ları hiç takmayıp çaresizlikle koridordaki koltuklardan birine çöktü, sevdiği kadını yanlışlıkla vurmuştu! Bundan daha acı ne olabilirdi? Arslan kendi öz kardeşini vurmuştu, bu onun içini o kadar yakıyordu ki. Ablası da, kardeşi de aynı anda ölümle pençeleşiyordu, en sonunda dayanamayıp güçsüzce yere çöktü "Baba biz nasıl bu hâle geldik?" Edip ağa çaresiz bakışlarla, Zeynep abladan iyi bir haber bekliyordu, Baran'ı zaten çoktan gözden çıkarmıştı "Geçmişteki hatalarımız şimdi patlak veriyor Arslan." Arslan yutkunup başını duvara yasladı o sırada hastaneye hiç beklenmeyen biri girdi;Samet, Zeynep ablanın kocası "Karım nasıl?!" Ferhat sesizce yanına yaklaştı "Daha bir şeyler söylemediler,sen otur bir sakinleş." Nedim Samet'e nefretle bakıyordu "Kim vurdu onu?" Ferhat onu susturmaya çalıştı "Hedef o değildi, yanlışlıkla vuruldu. Kendini Arslan'ın önüne attı, sus burası yeri değil sonra konuşuruz." Samet eliyle Nedim'i işaret etti "Bu şerefsiz mi vurdu karımı?" Samet Nedim'in üstüne yürüdü, kavga çıkaracakken, Ferhat onu tuttu "Otur oturduğun yere canımı sıkma, burası yeri değil dedim." Samet sinirle koltuğa oturdu, Nedim kafasını kaldırıp ona bakmamıştı bile, çaresizlik dolu gözleriyle, başını eğmiş oturuyordu "Kızıma birşey olmasın, Memet!" Edip ağa üzüntüyle kardeşine birşeyler söylüyordu "Allah hepinizi ıslah etsin, akıllanmadınız yıllardır, bitiremediniz şu düşmanlığı! Bakın ne oldu, Nedim bak sen uğruna herşeyi göze aldığın, uğruna herşeyini feda edeceğin kadını kendi ellerinle vurdun. Sen Arslan, sen kendi kardeşini gözünü kırpmadan vurdun üstelik tek bir kurşunlada değil 4 kurşunla eğer Baran ölürse kardeş katili olacaksın. Edip sen iki evladını birden kaybetmek üzeresin ikisi de ölümle pençeleşiyor!" Nejla yenge ağlamaktan harap olan Hatice anneyi yerine otutturdu "Ablama bir şey olmasın." Müyesser yenge Arslan'a doğru öfkeyle bağırdı "Baran her ne kadar ihanet etmiş olsada senin kardeşin değil mi? Kardeş katili olacaksın oğlum!" Arslan ayağa kalktı "İhanet edenin cezası neydi Yenge, napmamı bekliyordun?! Bunu bize siz öğretiniz, amcamlar öğretti, dayımlar öğretti, babam öğretti!" Benim aklımda tek bir soru vardı, içeride ölümle savaşan iki kişi, ölürse ne olacaktı? "Ben Arslan yerinde olsam aynısını yapardım." Müyesser yenge Nihat'a döndü, kendisi Nihat'ın üvey annesiydi "Niye sende Arslan gibi ruh hastası mısın?" Herkes Müyesser yengeye bakmaya başladı "Kes sesini ne demek ruh hastası felan?! Sen ne diyorsun ya!" Edip ağa ikisini de susturdu, Arslan o kadar sıkışmışlık hissi içindeydi ki yerinde duramayıp dışarı çıktı "Ayla git şunun peşinden." Hızlıca onun peşinden bende dışarı çıktım "Arslan durur musun lütfen?" Biraz daha ilerleyip kimsenin olmadığı bir yere geçtikten sonra durup bana döndü "Ayla ben," boğazını ve yüzünü tırmalamaya başladı "Ayla ben naptım!?!" Ellerini tutmaya çalıştım "Dur, yapma!" Ellerini tutup, çektim. Arslan'ın ağzında hâlâ aynı cümle vardı "Ayla ben naptım, ben neden yaptım, ben nasıl yaptım? Ben Önceden Baran'a bir şey olmasın diye canımı verirdim, ona olan en ufak kötü canımı yakardı ama ben şimdi naptım gittim kendi elimle sıktım ona, önceden ölmesin diye uğraştığım kardeşimi kendi elimle öldürmeye kalktım." Gözlerinden yaşlar akmaya başladı, onu bu kadar içten ağlarken ilk kez görmüştüm "Baran iyi olacak ben bundan eminim, lütfen sen sakin ol." Başını iki yana salladı "Baran iyi oldu diyelim, ablama ne olacak?" Derin bir nefes aldım "O da iyi olacak, ikisi de çok iyi olacak. Ondan sonra bırakın Baran yoluna gitsin, Nedim'le de oturup adam akıllı konuşun bitirin bu düşmanlığı, dost olmak zorunda değilsiniz ama düşmanda kalmayın. İkimizde bugün birbirinize verebileceğiniz en büyük zararları verdiniz!" Arslan ellerini ellerimden çekip kollarıma sarıldı ben şaşkınlıkla onu izlerken, o yutkunarak konuştu "İyiki Murat'la Efsun kaçtılar da sen karşıma çıktın Ayla," sarılmasına karşılık olarak bende onun kollarına sarıldım "Ben sen olmazsan neyse Ayla içeri girelim, birazdan doktor çıkar belki." Bana sarılmayı bırakıp içeri doğru yürümeye başladı, içeri girdiğinde bir köşeye oturtup doktoru beklemeye başladı, doktor çıkınca da herkes merakla doktora döndü "Zeynep Şanoğlu'nun yakınları sizler misiniz?" Edip ağa başını salladı "Evet biziz, bende babasıyım." Doktor belli belirsiz gülümsedi "Zeynep hanımın durumu iyi, kurşunu çıkardık, beyefendi kızınız çok iyi bir savaşçı, bir ara ameliyatta uyandı ona savaşman gerekiyor dedim biz onu tekrar uyutana kadar ben ölmeyeceğim ki dedi durdu." Edip ağa rahatlayarak kendini duvara yasladı "Öyledir benim kızım, Allah'ım sana şükürler olsun kızımı bana bağışladın." Arslan genişçe gülümseyerek annesine sarılıp, bir koluylada beni sardı, üçümüzde aynı anda mutluluk içersinde birbirimize sarılmıştık. Nedim gülümseyerek kendini duvara yasladı, Samet heyacanla yerinden fırladı, herkes sevinçle gülücükler saçıyor, birbirlerine sarılıyor, Allah'a şükürler ediyorlardı. Doktor yüzündeki belli belirsiz gülümseme silindi "Baran Şanoğlu'nun da yakınları sizlersiniz galiba." Memet amca başını salladı "Evet evet, ikisi kardeş zaten." Bir doktor daha çıktı "Baran beyle ben değil Kemal bey ilgilendi, ama." Edip ağa kaşlarını çattı "Ama ne?" Doktor derin bir nefes aldı "Onun çıkıp size açıklama yapacak fırsatı yok çünkü Baran'ı kaybetmek üzereyiz, Kemal bey, Baran'ı kurtarmak için elinden geleni yapıyor ama maalesef durumu çok kötü." Arslan duvarın dibine yığıldı, herkesin içinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu onun yapabileceği bir hareket değildi, Edip ağa kıpkırmızı kesildi, terlemeye başlayarak elini kalbine koydu, kesik kesik nefes alıyordu "Amca, amca iyi misin?" Edip ağa cevap vermedi, Nihat onu koltuğa otuturup, şu içirdi, terini sildi. Hatice anne öyle feryat ediyordu ki hastane inliyordu, Ferhat duyduklarıyla sendeleyen babasını tuttu, İshak amca inanamayarak sordu "Ölüyor mu yani?" Doktor herkese bir göz gezdirdi "Yaşaması için elimizden geleni yapacağız ama dediğimiz gibi durumu çok kötü ve maalesef onu kaybetmek üzereyiz." İshak amca, Edip Ağa'nın yanına çöküp oturdu, doktor yavaşça içeri geri girdi. Nedim şok içinde elini başına vurdu, Arslan yığıldığı yerden babasına döndü "Baba?" Edip ağa, baygın ve dolu gözleriyle Arslan'a döndü "Tek bir şey söyleyeceğim senin yerinde ben olsam bende aynısını yapardım, zaten sana bunu ben öğrettim. Suçlu sen değilsin ki." Arslan ayağa kalktı "Hayır suçlu benim çünkü sizin yaptıklarınız, öğrettikleriniz yanlış olduğunu bildiğim hâlde, yanlış yetiştirildiğimi bildiğim hâlde kendimi hiç değiştirmeye kalkmadım." Nedim'e doğru yürüdü, onu tutmaya çalışanlara "Bırakın konuşacağım sadece, bırakın." Dedi ve Nedim'in karşına geçti, Nedim başını kaldırıp ona baktı "Bundan sonra hiçbir yerde karşımıza çıkma, ha belli ki Baran sana kendi ailesinden daha çok güvenmiş, seni kendi ailesinden üstün tutmuş, hayatta kalırsa yola seninle devam etsin, sana sadece sana değil tüm Şensoy'lara olan düşmanlığıma son veriyorum," Nedim şaşkınlıkla ona bakıyordu "Sizde son verirseniz bu andan itibaren ne dost ne düşmanız. Kimse kimseyi kışkırtacak hamleler, hareketler yapmayak, kimse kimsenin işini elinden almayacak, kimse kimsenin malını çalmayacak!" Nedim kendini toparlayarak yerinden kalktı "Herkesin içinde bende söz veriyorum Arslan Şanoğlu, Şanoğlu ailesine karşı düşmanlığı olan tüm Şensoy'ların düşmanlığı bu andan itibaren bitmiştir dediğin gibi olacak, kimse kimseyi kışkırtacak hamleler, hareketler yapmayacak, kimse kimsenin işini elinden almayacak, kimse kimsenin malını çalmayacak ancak diyelim ki bunlara uyulmadı o zaman uymayan ağır bir şekilde cezalandırılacak!" Arslan başını salladı "Tamam." Arslan değişmek için ilk adımı atmıştı bile, bırakın sadece kendisine iyilik yapmasını tüm ailesine iyilik yapmıştı resmen, iki ailenin de yıllardır süren düşmanlığını bir kaç sözle bitirmişti. Bundan sonra tek bir dileğim vardı yaratıcıdan bize mutlu bir son yazsın, Arslan'la güzel bir hayatım olsun, başkasıyla değil sadece birbirimizle mutlu olalım. Bu evlilik bir berdelden ibaretti ama günler ve aylar geçtikçe içimde ona karşı büyüyen bir alev oluşmuştu, ben onu sevmek istiyordum hatta belki seviyordum da ama biliyordum o bana iyi de davransa kötü de davransa ben onun için sadece mecburiyettim ancak o bu mecburiyettin içine kendi isteğiyle girmişti. Bazen onu yalnızken görüyorum sadece düşünüyor, zihninin içine girmek istiyorum ne düşündüğünü bilmek istiyorum, belki de sadece beni düşünsün istiyorum, bilmiyorum. Ama galiba ben onu seviyorum, o yanımdan geçince bile yüreğim çıkacakmış gibi hissediyorum, heyacanlanıyorum, o da aynı şeyleri hissetsin istiyorum. Bazen bana öyle bakıyor ki, evet diyorum, bu adam beni seviyor fakat sonra öyle garip olaylar oluyor ki tekrar en başa dönüyoruz, bir girdabın içersinde sıkışıp kalmış gibiyim, o da bir karanlıkta haps olmuş gibi, sanki bir şeylerden kurtulmak, kaçmak istiyor ama heryer o kadar karanlık ki yapamıyor, kaçmıyor çünkü göremiyor, kaybolmaktan, düşüp yaralanmaktan çok korkuyor.
Bu hikaye benim için o kadar kıymetli ki, benim hayallerimle kavuşmama o kadar yardımcı oluyor ki, umarım sizinle birlikte, hep beraber çok güzel yerlere geliriz🤍
Sizleri çooookkkk seviyorum, ileriki bölümlerde görüşmek üzere<33
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
60.62k Okunma |
3.15k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |