
İg:t.damla___0
Yapılan hatalar bazı yüreklerde asla silinmeyecek izler bırakır.
"Ölümü hafife mi aldın sen Arslan, ölümü kolay mı sandın sen?" Normalde esip gürleyen Arslan, suspus kesilmişti "Sen katil olmayı kolay mı sandın Arslan?!" Son cümleyle başını yavaşça kaldı "Ölmedi." Behçet dayısı sinirle elini duvara vurdu "Ölecek ama! Sen biliyor musun nasıl acı çekiyordur şimdi, nasıl savaşıyordur ölümle?! Oğlum sen bu çocuğun tırnağı dahi kanamasın diye neler yapıyordun, sen. Lan sen benim gördüğüm en iyi abiydin. Arslan sana defalarca dedim uyma bu baba tarafına!" Arslan son günlerde o kadar güçsüz düşmüştü ki bazen konuşmaya bile hâli olmuyordu, vicdanı yiyip bitiriyordu onu, yakıp kavuruyordu, dayısına cevap vermeyip boşluğa bakmaya devam etti. Acaba hastanede durumlar nasıldı?
"Aklın varsa kızım, kaç git bu aileden." Arslan kaşlarını çattı "Ne diyorsun sen dayı?" Behçet dayı Arslan'ın üstüne yürüdü "Seninde aklın varsa bırak aileni, al karını çık git bu konaktan hatta bırak konağı bu şehirden git. Bunlardan ne kadar uzak olursan o kadar iyi." Arslan ayağa kalktı "Bunlar dediğin benim ailem, canım, kanım." Dayısı şefkatle elini Arslan'ın omzuna koydu "Oğlum sen kendi kardeşini vurdun, bundan daha kötüsü nedir? Bunu sana onlar öğretmedi mi?Silah tutmayı bile onlar sana öğretti! O babam adam olsaydı-" Arslan dayısının üstüne yürüdü "O son cümleni tamamlamadan siktir git!" Dayısı Arslan'a acıyan bakışlar atıp, çıktı "Doğru söyleni dokuz köyden kovarlarmış." Bana döndü "Ne dedin sen?" Omuzlarımı silktim "Hiçbir şey," Bir şey söylemek istedi ama vazgeçti "Sana randevu aldım, psikologdan." Başını salladı "Tamam ama birlikte gideceğiz dimi?" Öyle yapacağız diye konuşmuştuk önceden "Evet evet." Telefonumun titremesiyle, telefonumun ekranını açtım, Ferhat mesaj atmıştı
Ferhat: Yenge Baran'ın durumu iyi, doktor az önce çıktı yanından. Söyle Arslan'a.
Siz: Tamam, ne zaman uyandırırlar?
Ferhat: Bilmiyoruz yenge, siz hastaneye gelin ama
Rahat bir nefes alarak sevinçle Arslan'ın boynuna sarıldım "Baran iyiymiş, doktor az önce çıkmış yanından!" Arslan'ın sevinçten havaya uçmasını beklerken o sadece hafifçe tebessüm etti "İyi katil olmaktan kurtuldum." Kaşlarımı çattım "Evet, Baran kurtuldu, yaşıyor diyorum, kardeşin yaşıyor Arslan. Belki herşey düzelir!" Hâlâ aynı ifadeyleydi "Aynen kesin düzelir." Neydi bu şimdi? Daha az önceye kadar yanıp kül oluyordu vicdan azabından "Havalara uçman gerekiyordu." Gülümsedi "Sen ne sanıyorsun, Baran iyileşecek herşey düzelecek, ee hazır Nedim'le de düşmanlık sona ermişken felan mı?" Her insan hata yapardı, hatalar affedilebilirdi yani öyle olurdu dimi? "İşin sonunda siz ne olursa olsun kardeşsiniz-" yutkundu "O bize ihanet etti ya hani bende onu vurdum, az kalsın kardeş katili oluyordum ya," başımı salladım "Haa işte ondan dolayı hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacak, sen babamın hastanedeki o hâline bakma asla Baran'a bir daha evlat gözüyle bakmaz o!" Oysa Baran o kadar kötü bir insan değildi, ihanet etmişti evet ama neden? Ailesini gerçekten çok seviyordu, Arslan'a karşı hepsinden üstün ayrı bir sevgisi vardı onun ama o kadar çok sevdiği abisine ihanet etmiş, o kadar çok sevdiği abisi de onun canını almak istemişti "Hastaneye gelin dedi Ferhat." Başını iki yana salladı "Hayır, iyiymiş işte bu benim vicdanımı rahatlatmaya yeter, gidip görmeme gerek yok." Bir şey söylememe fırsat vermeden odadan çıktı.
Bir iki saat sonra Ferhat tekrar mesaj attı
Ferhat: Yenge neden gelmediniz? Baran'ı uyandırdılar, yoğun bakımda ama o kadar çok ısrar etmiş ki Arslan'ı görmek için, doktor durumu eskisi kadar ağır değil, atlattı çok şükür, abisiyle beş dakikayı aşmayacak şekilde görüşebilir dedi.
Siz: Tamam, Arslan kabul ederse geliyoruz hemen.
Ferhat: Tamam yenge.
Koşarak odaya çıktım "Baran'ı uyandırmışlar, seni görmek istiyormuş sadece seni." Arslan kaşlarını çattı "Sebep?" Ellerini tutup onu oturduğu yerden kaldırdım "Sebep mi? Kardeşin ölümden döndü, onu sen vurdun ama o yinede seni görmek istiyor, seninle konuşmak istiyor demek ki sana öfkeli değil, bazı şeyleri düzeltmek istiyor." Kaşlarını çattı. Bunun nasıl bir vicdanı vardı? Nasıl bir abiydi? Onu vurmasına rağmen Baran yine de Arslan'ı görmek istiyor, bu Arslan için büyük bir sevinç olmalıydı! "Hiçbir şey düzelmeyecek Ayla ama yine de gidip konuşalım, bakalım ne diye görmek istiyormuş beni?" Ceketini alıp dışarı çıktı, bende peşinden çıkıp onunla birlikte arabaya bindim. Hastaneye geldiğimizde, Koridorda kuzenler ve Nedim'den başka kimseyi görmemiştim "Diğerleri nerede?" Nihat bizi görünce ayağa kalktı "Hepsi Zeynep ablanın yanındalar, Edip ağa zaten sabahtan beri orada, Baran gibi bir şerefsizin iyi olmasını bekleyemem dedi ve Zeynep ablamın yanına geçti." Arslan başını sallayıp, Nedim'e döndü "Sen niye hâlâ buradasın?" Nedim sakin bir ifadeyle konuştu "Ben dostumu beklerim." Arslan ona da başını salladı "Doğru, dostun için sevdiğin kadını vurdun." Nedim derin bir iç çekti "Ben, sen Baran'ı vurdum diye seni vurdum, Zeynep'in senin önüne geçeceğini bilsem o silahı çekmezdim bile." Arslan ters birşeyler felan söyler diye ben araya girdim "Tamam ya yeter, bir daha bu konuyu açmayın lütfen, olan oldu. Hem siz düşmanlığı da bitirdiniz." İkisi de aynı anda beni onayladı, Ferhat boğazını temizleyip konuştu "Hadi ben hemşire mi, hasta bakıcı mı artık kim görevliyse onu çağırayım, sen gir içeri görüş Baran'la." Ferhat gidip görevliyi çağırdı, Arslan hazırlanıp, Baran'ın yanına girdi.
Kalbim o kadar atıyordu ki, acaba ne konuşacaklardı diye merakla bekliyordum. Biz beklerken, Edip ağa yanımıza geldi "Arslan girdi mi o şerefsizin yanına?!" Başımı salladım "Evet baba." Edip ağa sinirle koridorun bir o ucuna bir diğer ucuna gidip duruyordu. Doktorun da dediği gibi beş dakika görüştükten sonra Arslan Baran'ın yanından çıktı "Ne dedi sana o şerefsiz?!" Arslan sakin bir ifadeyle konuştu "Baran konağa dönüyor baba." Edip ağa duyduğu cümle ile Arslan'ın üstüne yürüdü "Ne dedin sen?!" Arslan hiçbir şekilde sakin gözüken ifadesini bozmadı "Konağa geliyor dedim baba, pişman baba çok pişman, milletin gözünde de yeterince alçalmayalım, bırak gelsin." Edip ağa hiçbir şey söylemedi ve tekrar koridordan çıkıp gitti "Bende gidiyorum Ayla, sen ablamı gördükten sonra konağa dön, Nedim sende Samet orada değilse ablamda seninle görüşmek istiyorsa ablamla görüş." Nedim gülümseyerek başını salladı, birbirleriyle çok diyaloğa girmek istemiyorlardı "Nereye gidiyorsun sen?" Kaşlarını çattı "Meyra'nın yanına gidiyorum." Ne!? Kalbim bir anlığına atmayı bıraktı, bir an nefes bile alamadım, Nedim özel bir şey olduğunu anlayıp koridordan çıktı "Ne demek Meyra'nın yanına gidiyorum? Bana demiştin ki-" beni susturdu ve yürümeye başladı "Çocuğum için onunla görüşmem lazım Ayla." Daha fazla birşey söylemeyip odadan çıkıp gitti, herkes bana bakıyordu "Bunu kabul eden sendin Ayla, şimdi bu kıskançlığı bırak lütfen." Nihat haklıydı bunu kabul etmiştim.
Ben o kadının çocuğuna kendi çocuğum gibi bakmayı da kabul etmiştim, ben onun, kocamın metresinin çocuğuna nasıl kendi çocuğum gibi bakacaktım ki?!
Aaa burası benim yuvam olduu resmen,sizleri çooookkkk seviyoorummm.
Aşkla kalın, ileriki bölümlerde görüşmek üzereeee<33
Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın lütfennnn.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 92.71k Okunma |
4.25k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |