
Otelin balkonunda oturup çayımı içerken aklıma dört ay öncesi geldi
4 ay önce
Herkes bağıra bağıra şarkı söyleyip dans ediyordu, Samet'le Zeynep abla bile mutluydu, dans ediyorlardı, dans ettikleri şarkı değişti, dünyanın en iyi şarkılarından biri, yani benim en sevdiğim şarkılardan biri çalmaya başladı "Çok iyi lan bu şarkı!" Arslan ayağa kalkıp elimi tuttu "Dans edeceğiz." Yüzümde bir gülümseme oluştu "Bu şarkıyla mı? Oturup dinleyelim işte, zevkini çıkaralım." Başını iki yana salladı "Dans ederken de dinleriz hadi." Elini tutup ayağa kalktım, şarkının sözlerini herkes bağıra bağıra söylüyordu, Hatice anne, Nejla yenge, Memet amca, Edip ağa'da dahil, Arslan ellerini belime sardı, gözlerini gözlerime kenetledi, o an utançla yanaklarım kızardı, kalbim o kadar çok hızlı çarpıyordu ki "Kaybolup gitmek istiyorum gözlerinde," Onun dediğiyle gözlerim parladı, kalbimin çarpma sesi eminim ki dışarıdan dahi duyuluyordu "Biliyorum çok hatalarım var Ayla, sana söz veriyorum hepsini düzelteceğim, sadece bana biraz zaman ver." Verdiği kaçıncı sözdü bu? "Herşeyi zamana bırakalım diyorsun yani?" Usulca başını salladı "Evet." Gülümsedim "Daha ne kadar zamanımız kaldı bilmiyorum ama bunu da zamana bırakalım Arslan, bunu da bırakalım." Memnuniyetle gülümsedi, alnını alnıma dayadı "Bir bakmışsın buralardan bile gitmişiz." İnşallah, rabbim o günleri de nasip etsin "O kadar imkansız duruyor ki bu dediğin." Hafifçe güldü "Bana da öyle geliyor ama bir bakmışsın olmuş." Genişçe gülümsedim "Ee daha kendin inanmıyorsun söylediğin şeylere ben nasıl inanacağım-" beni susturdu "Neden daha önceden girmedin ki hayatıma? Şuan herşey çok farklı olabilirdi?" Kaşlarımı çattım "Hiçbir şey için geç değildir belki, neyi düzeltmek istiyorsan düzeltebilirsin." Başını salladı "Söz ettiğim şey bir şeyleri düzeltmek değil, Meyra değil de sen girseydin hayatıma, ondan değilde senden bir çocuğum olsaydı, ne olurdu acaba?" Cevap vermeyip dans etmeye devam ettim, şarkı bitince ikimizde yerimize oturduk, bu gece herşey o kadar güzeldi ki, herkes mutluydu, herkes neşeliydi "En kötü günümüz böyle olsun be!" Fırat'ın dileğine güldü Ferhat "Yok lan bizim ailede kötü gün olmayınca vakit geçmez, böyle o hararet, o koşuşturma, o dertlerin arasında boğulma felan keyif veriyor be birader." Edip ağa kahkaha attı "Vallahi doğru dedin yeğenim." Arslan kaşlarını çatıp kulağıma eğildi "Görüyorsun bizimkiler de kötü günlere çok düşkün, adamlar hobi haline getirmişler." Bende onun kulağına yaklaştım "Sende çok farklı değilsin." Gülümsedi "Eee Napalım yavrum aynı kanı taşıyoruz." Gülümseyip önüme döndüm "Ee baba sıradaki düşman seçeceğin aile kim?" Edip ağa keyifle bir kahkaha daha attı "Vallahi daha seçmemişim." Adama bak ya resmen düşman edinmektem zevk alıyordu, onun bu kadar keyifli olmasına gülümsedim "Ooo baba, senin şimdiye kadar seçmen gerekiyordu." Edip ağa başını iki yana salladı "Vallahi vaktim olmamıştır." Biraz sohbet edip güldükten sonra Arslan bana döndü "Bunaldım ben ya yürüyüşe mi çıksak biraz?" Başımı salladım "Olur." Herkese yürüyüşe çıkacağımızı söyleyip dışarı çıktık.
Yürürken elimi tutup öyle yürüdü "Hava iyi ha bugün, dün çok soğuktu." Muhabbet açmaya çalışıyordu, konuşmak istiyordu, onun bu hâli beni gülümsetmişti "Evet dün ben avluya bile çıkmadım soğuktan," Güldü, neye güldüğünü anlamamıştım "Ne, neden gülüyorsun?" Gülmeye devam etti "Annem de dün arkadaşlarını çağırdığını sabahtan akşama kadar avluda oturduğunuzu felan söyledi." Ama yuh yani artık "İnandın mı sende?" Kaşlarını çattı "Hayır, inansam sorardım zaten." Başımı salladım "Dün bana da senin işe diye evden çıkıp kesin Meyra'nın yanına gittiğini felan söyledi, kadın zevk alıyor ya ara bozmaya çalışmaktan." Arslan bu konuyu kapatmak istedi, annesine laf söylemem hoşuna gitmiyordu "Sana bir şey sormak istiyorum, bana dürüst ol." Durup ona döndüm "Tabi sor." Tuttuğu elimi daha sıkı tuttu "Sen beni seviyor musun Ayla?" Seviyordum, herşeye rağmen onu seviyordum "Evet seni seviyorum," Yüzünde bir gülümseme oluştu "Sende bana dürüst ol Arslan, peki sen, yani sen beni seviyor musun?" Cevap vermedi, ellimi tutup yürümeye devam etti "Susmanı hayır, elimi tutmanı da mecburiyet olarak algılıyorum." Kaşlarını çattı "Yanlış algılıyorsun," kaşlarımı çattım "Yani?" Eliyle hafifçe çenemi kaldırdı, dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı "Seviyorum." Hafif bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekildi, yüzümde öyle bir gülümseme oluşmuştu ki yol boyunca suratımdan hiç silinmemişti.
Bugün
O gün o kadar mutluydum ki, artık hiç üzülmeyeceğimi sanmıştım, buna inanmıştım. Arslan'ı özlemiştim ama affetmeyecektim, yapamazdım, yapmamalıydım.
Zeynep ablayla sıkça konuşmaya devam ediyorduk, söylediğine göre Arslan çok pişman ve perişanmış. En son konuşmamızda Arslan için çok endişelendiğini, kendine zarar verecek diye korktuğunu söyledi, bu söyledikleri beni de çok endişelendirmiş ve korkutmuştu ama biraz daha sürünsün istiyordum, sadece tek bir şey beni çok ürkütüyordu ya ailemin üzerine yürüseler o zaman ne olacaktı?
İdare edin bu bölümlee, çok yoğun bir günün ardından yazdım bu bölümüüü
Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum, sizleri çooookkkk seviyoorummm, ileriki bölümlerde görüşmek üzere, oy verip destek olmayı da unutttmaaaayınnnn<333
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 92.72k Okunma |
4.26k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |