22. Bölüm

22. Bölüm

Damla T.
damla___0

Hızlı ama güzel bir bölüm

Zeynep abla öldüğünden beri bu konağa güneş doğmamıştı, hiç kimse o günden sonra bir daha gülmemişti, gülümsememişti. Samet cezasını bulmuştu, en ağır şekilde cezalandırılmıştı, ölmemişti fakat artık yatağa bağlı yaşıyordu, gözlerinden başka hiçbir yeri hareket etmiyordu. Ne kadar intikam alsalar da içlerinde o kadar büyük bir yangın vardı ki sönmüyordu, günler, haftalar geçmişti ama acısı hâlâ ilk günkü gibiydi taa ki bir gün konağın kapısı açılıp içeri Arslan ve kucağında bir bebek girene kadar, evet Meyra doğum yapmıştı, bir erkek çocukları olmuştu "Oğlum bu torunum mudur?" Bebeğin doğumunun üzerinden bir hafta geçmişti ama hiç biri ne doğuma gitmişti, ne de bebek hakkında tek bir soru sormuştu, bebeği görünce hepsi birden ayağa fırladı, bense bir köşede onları izliyordum "Evet anne." Hatice anne bebeği kucağına aldı "Maşallah, maşallah oğlum ne kadar tatlı bir bebek bu, benim ilk torunum, aynı sana benziyor, adını ne koydunuz? Arslan hafifçe gülümsedi "Umut koyduk anne." Hatice anne haftalar sonra ilk kez gülümsedi "Ablan Umut demişti, siz ondan mı Umut koydunuz?" Arslan başını salladı "Ondan anne, ondan." Herkes haftalar sonra ilk kez mutlu gözüküyordu "Umut Şanoğlu, paşam benim, ilk torunum. Bugün benim hayata karşı olan umudumu tekrar yeşertti." İçimde ister istemez bir boğulma hissi vardı, kıskançlıkta diyebilirdik buna "Ayla gel bak kızım." Nejla yengenin beni çağırmasıyla hafifçe bir iç çektim "Yenge valla gel bak şuna çok tatlı." Başımı iki yana salladım "Yok istemez." Edip ağa kaşlarını çattı "Bu çocuğun artık annesi sensin, sen kabul etmedin mi kızım bakmayı?" Yutkundum istemeyerek onların yanına ilerleyip bebeği kucağıma aldım "Onun şuan annesinin yanında olması gerekiyor daha bir haftalık bir bebek." Arslan kaşlarını çattı "Annemler torununu görsünler diye getirdim Ayla hem burası Umut'un evi-" sözünü kesip konuştum "Bende biliyorum burası onun da evi ona lafım yok fakat daha çok küçük ya annesin yanında olması gerekmiyor mu, hani süt ihtiyacı için felan?"

"Meyra gidiyor."

"Nereye?"

"Yurtdışına gönderiyorum onu, İsveç'e" gitmesi tamamen hayatımızdan defolduğuna mı işaretti, peki ya bu bebek ne olacaktı? Süt ihtiyacını, anne şevkatine olan ihtiyacını nasıl karşılayacaktı? "Bebek daha çok küçük altıncı ayına kadar anne sütüne ihtiyacı var, hem anne şevkatini, anne sevgisini hissetmesi lazım." Hatice anne araya girdi "Daha bebek doğmadan bir süt anne bulduk biz, anne sevgisini anne şevkatini de ona sen vereceksin." Meyra nasıl olmuştu da çocuğunu bırakıp gitmeye karar vermişti? "Meyra asla gitmez."

"Gidecek Ayla, bu onunla ortak kararımız zaten. Kendisi iyi bir anne olacağını düşünmüyormuş, istediği zaman gelip görecek çocuğunu ama!" Bu Meyra için zor olmalıydı, evladını bırakıp gitmek kolay değildi "Görebilir tabi de, burada da kalabilirdi yine çocuğu biz büyütürdük." Burada dediğim bu şehirde yani "Yurtdışına gidip kendine temiz bir hayat kurmak istiyormuş, geçmişini unutmak, beni unutmak istiyormuş." Belki herşey bu şekilde daha iyi olurdu "Hakkında hayırlısı olsun o zaman." Odama çıkmaya yeltenince Arslan beni durdurdu "Sana çok teşekkür ederim Ayla." Ben daha bir şey demeden Hatice anne tiksinen bakışlarla bana döndü "Kadın olsaydı da bir erkek torun verseydi kucağımıza sen bunun neyine teşekkür ediyorsun Arslan!?"

"Anne sus, ne diyorsun sen ya, saçmalamayı bırak! Ne kadar hadsiz bir imâ bu!" Arslan benim elimden tutup odamıza çıkardı, Umut'u da bir koluyla kucağında tutuyordu "Annen nasıl bir kadın anlamış değilim, bir kadın olarak başka bir kadına nasıl böyle ithamlarda bulunabiliyor!?" Umut'u yatağın üzerine koydu "Bende anlamış değilim, sen boşver onu cahil bir kadın o." Eliyle oğlunun başını seviyordu "Nasıl bir duygu?" Omuzlarını silkti "Bilmiyorum çok tuhaf daha bir hafta önce perişan bir hâldeydim ama Umut'u kucağıma alınca sanki herşey geçti gitti." Onun yanına oturdum, elimi kalbinin üzerine koydum "Adını Umut koyman Zeynep ablayı çok mutlu ederdi."

"Biliyorum, ben onu çok özledim Ayla, ben ablamı çok özledim. Yüreğim de bir yerler yanıyor Ayla, hiç sönmeyecemiş gibi yanıyor." Hangimiz özlemiştik ki onu? "Keşke, keşke bir mucize olsa da onu geri getirebilsem."

"Keşke, geçen mezarını ziyarete gittim Nedim'de oradaydı, her gün gidiyormuş mezarlığa, bazı günler orada bile yatıyormuş." Çünkü o mezarda yıllardır aşık olduğu kadın yatıyordu, orada aşkı yatıyordu "1

O gece uzunca uzunca konuşup sohbet ettik, sabah olunca kahvaltı hazırlamak için aşağıya indim, inince bazı sesler dikkatimi çekti

"Yav ben sana dedim, gel dedim evlen benimle! Kaç gel dedim, kaçırırım seni dedim!" Kapının arkasına saklanmış Baran'ı dinliyordum, Baran telefonda bağıra çağıra biriyle tartışıyordu "Ne o şimdi de kapı dinlemeye mi başladın?" Sıçrayarak arkamı döndüm "Anne şey, ben öyle bağırma sesi duyunca merak ettim." Hatice anne kaşlarını çattı "Baran mı bağırıyor, kiminle konuşuyor!?" Tahminime göre Nedim'in kız kardeşi Füsun'la konuşuyordu "Bilmem Nedim'in kardeşiyle galiba." Hatice annenin gözü öfke ve merakla doldu "Kız ne diyorsun sen? Bu yeniden düşmanlık mı başlatacak, manyak? Viiyy dünya başıma yıkıla!" Elimle ağzını tuttum "Anne duyacak şimdi, sesiz olalım." Hatice anne susup benimle birlikte başını kapıya yaslayıp, Baran'ı dinlemeye başladı "Füsun delirtme beni! Bu gece gelip seni kaçırmazsam bende adam değilim! Hazırlan." Hatice anne elini dizine vurdu "Oyy bir bela da benim başıma geliyor, Efsun'la Murat yetmedi şimdi de Füsun'la Baran, olmaz olmaz." Gözüm hafifçe arkama kaydığında bizi şaşkınlıkla izleyen Arslan'ı gördün "Siz napıyorsunuz, kapı mı dinliyorsunuz?" Hatice anne panikle ve yakalanmanın verdiği telaşla Arslan'a döndü fakat ikimizde hâlâ kapıya yaslanmış bir şekilde duruyorduk. Hatice anne masum bir ifadeye büründü "Yok oğlum, yok. Biz şeyden ya, ee neden Ayla?" Ne diyeceğimi bilemeyerek konuştum "Ee şeyden kocacım, şeyden, eee şöyle ki?" Arslan gülümsedi "Ya hadi annemi anladım bu tarz hareketler onun huyu ama sen Ayla, sen nasıl bu tarz hareketlere kalkarsın?!" Ben cevap vermeye hazırlanırken, Baran kapıyı açtı, o kapıyı açınca benle Hatice anne aynı anda içeri doğru yan yana düştük, Baran şaşkınlıkla bize bakarken Arslan kahkahalarla gülmeye başladı "Ahaaa size de bu müstahaktır." Baran kaşlarını kaldırdı "Yenge, anne ne işiniz var kapımın dibinde?" İkimiz de yerden kalkmaya çalışırken, hafifçe doğrulduk ama Hatice anne dengesini kaybedip tekrar düştü, düşerken de beni kolumdan tutup tekrar düşürdü "Ya anne düşüyorsun düşüyorsun da neden beni de tekrar düşürüyorsun?" Hatice anne kaşlarını çattı "Sus kız, kaldırın beni, tutun kaldırın beni!" Arslan ilk annesini sonra da beni kaldırdı "Anne size dedim ki ne işiniz var kapımın dibinde?" Hatice anne yine aynı masum hâline büründü "Oğlum sen benden hesap soruyorsun? Ben seni düşünem kapına gelem, sen bana hesap sor, tamam oğlum tamam." Baran kaşlarını çattı "Ben anladım senin niyetini anne, sesimi duydun kapımı dinleyip ne olduğunu öğrenmeye çalıştın, yenge sana da diyecek bir şey bulamıyorum valla!" Arslan'ın koluna girdim, Arslan hâlâ gülerek bize bakıyordu "Ee özür dilerim Baran, Arslan biz odamıza çıkalım ya artık."

"Durun yenge." Ahaaa şimdi bomba geliyor işte "Hee durun bakalım oğlum, Baran söyle bakalım oğlum sen Füsun'u-" Baran annesinin sözünü keserek konuştu "Kapımı dinlediğine göre duymuşsun anne. Ben Füsun'u bu gece kaçıracağım, karım olarak da bu konağa getireceğim!" Eee hayat bir nevi karmanın üzerine kuruluydu, Murat Efsun'u kaçırdı diye başıma getirmedikleri kalmamıştı, şimdi aynısı onların başına gelecekti "Ne diyorsun oğlum sen, Oyyy yetiş Edip oğlun başımıza neler getirecek, Nejla koş koş ben senin başına gelenlere üzülüyordum bir de!" Arslan annesi susun diye elini kaldırdı "Dur annem dur, ben bir kez daha aynı hatayı yapıp sevenleri ayırmayacağım, ablamla Nedim'e yaptığınızı yapmayacağım!" Hatice anne kaşlarını çattı "Arslan kız kaçıracağım diyor, hem ben o ikisinden başka hangi seveni ayırmışım?!"

"Hangi seveni mi anne?"

"Hee hangi seveni? Ben bugüne kadar kim gelmiş seviyorum demiş de ben onlar kavuşsun diye elimden geleni yapmamışım!? Bu kız şimdi ne kadar düşmanlık bitmiş olsa da eski düşmanımızın kızı, hem düşmanlık niye çıktı biz kızımızı onların oğluna vermedik diye!" Arslan iç çekti "Öyle mi anne?" Hatice annenin gözleri üzerimde geziyordu "Öyle."

"O zaman bana niye izin vermedin," Şaşkınlıkla Arslan'a döndüm "Bana niye izin vermedin ben Meyra ile evlenseydim?!" Sanki biri yüreğime bir hançer saplamış gibi canım acıdı,tenim buz kesti "Ben abim gibi yapmayacağım anne, ben tutacağım sevdiğim kadını getireceğim, karım yapacağım. Ben abim değilim anne ben aşkımın arkasında duracağım," Arslan'ın yüreğinin bir köşesinde hâlâ Meyra kalmış mıydı? Neden atamıyordu onu yüreğinden? Unutamayacak kadar çok mu seviyordu onu? "Ben abim gibi mecbur kaldığım kadını değil anne, ben istediğim, yüreğimin yanında deli gibi çarptığı kadınla evlenip onunla aşk yaşayacağım, onu hayatımın kadını yapacağım." Hatice anne elini kapıya vurdu "Şşş kendinize gelin, sende laflarına dikkat et Baran, abinin karısı buradayken nasıl konuşuyorsun sen!?" Daha fazla onları dinlemeyip koşarak odama çıktım, odaya çıkınca Umut'u gördüm "Şilan, Dilan!" Bağırmamın ardından çok geçmeden Şilan ve Dilan odaya girdi "Buyrun hanımım."

"Alın şu bebeği aşağıya babasının yanına götürün gerekmedikçe de bu bebek bu oda da kalmayacak!" Şilan ve Dilan hemen dediğimi yapıp Umut'u aşağıya indirdiler, az sonra Arslan sinirle odaya girdi "Ne demek bu ya küçücük bebeği odadan kovmalar felan?!"

"kes sesini sen neyin hesabını soruyorsun ya, benim gözümün önünde annene beni neden Meyra ile evlendirmedin diye sitem ettin."

"Ayla bak-"

"Kes sesini Arslan, sen var ya Arslan sen adam olmayacaksın. Ben boşuna sana karşı ümit besliyorum, sen sadece bana karşı çok iyi rol oynuyorsun, yok değişmişsinde yok beni seviyormuşsun da!" Arslan sakinliğini korumaya çalıştı "Ben sadece anneme Baran'a izin versin diye önceden de böyle bir hata yaptığını bilsin diye öyle söyledim. Hani hiç bir çocuğunu sevdiğiyle evlendirmedin felan diye hem yalan mı ben senden önce Meyra ile evlenmek istemedim mi, o benim sevgilim değil miydi!?" Derin bir nefes alarak yatağa oturdum artık diyecek tek bir şey bulamıyordum "Seni seviyorum ama bir o kadar da senden tiksiniyorum." Bunu ona ilk söyleyişim değildi. Elini komodine vurdu "Ayla! Ben seni seviyorum, ben seni gerçekten çok seviyorum ama sen nesin benim gözümde biliyor musun? Mecburiyet," kaşlarımı çattım, tekrar ayağa kalkıp karşısına dikildim "Ben mecbur olmasam seni sever miydim, seni sevmek için ne kadar çaba gösterdim biliyor musun sen!? Kalbimden sevdiğim kadını çıkarıp seni koymak ne kadar zor oldu biliyor musun Ayla!" Söylediği her cümle yüreğime saplanıyordu "Ben gittim Arslan, seni de beni de bu mecburiyetten kurtarmak için ben gittim fakat sen ne yaptın dayını bile kapıma gönderdin ki geri döneyim, her ne kadar babam yüzünden dönsem de, sen geri dönmem için herşeyi yaptın!"2

"Çünkü seviyorum Ayla, seni seviyorum, düzelicem dedim düzeldim, sevmeyi deneyeceğim dedim ve sevdim ama sen, ben sana tam kör kütük aşık olduktan sonra beni bırakıp gittin!" Seslerimiz çok çıkmış olacak ki herkes odamızın kapısının önüne yığıldı "Açın şu kapıyı!" Hatice annenin emriyle kapıyı açtık "Ne oluyor gelin yine yedin oğlumun etini!"

"Kes be sende! Yeter artık ya ota boka niye sana hesap veriyorum ben!?" Arslan kapıyı tekrar Hatice annenin suratına kapattı "Karı kocayız biz anne kavga da ederiz, tartışırız da, karışma ya! Sende saygılı ol Ayla!"

Karmaaaaa Hatice hanım karmaaaaa! Senin oğlanda kız kaçıracak gibiiii!!!

Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum, sizleri çooookkkk seviyoorummm, ileriki bölümlerde görüşmek üzere, oy verip destek olmayı da unutttmaaaayınnnn<33

Bölüm : 24.12.2024 20:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...