
Mecburiyetle başlayan bir yolculuk, zamanla kalpten kalbe uzanan bir köprüye dönüşebilir; çünkü aşk, bazen en beklenmedik köşelerde saklıdır.
"Ayla merhaba." Çatık kaşlarımla karşımdaki kadına bakıyordum "Ne işin var senin burada Meyra, hani gidiyordun?"
"Gidiyorum işte bu akşam uçağım var,oğlumu görmeye geldim Ayla." Şilan ve Dilan'a Umut'u getirmesi için işaret ettim "Getirsinler görürsün," aramızda Umut getirilene kadar bir sessizlik oluştu, Umut'u getirince onu şevkatle kucağına alıp sevmeye başladı "Sen her zaman gelip görebilirsin, o senin oğlun, benim yanımda diye çekinme." Gülümseyerek başını kaldırdı "Biliyorum, Ayla sana çok teşekkür ederim. Oğlumun benimle olması daha doğru olurdu ama ben henüz o kadar iyi değilim, ona iyi bir anne olamam." Onun gülümsemesine karşılık tebessüm ettim. Benim gülümsemem nezaketten onun ki acıdandı "Zor olamayacak mı onu burada bırakıp gitmek?"
"Zor olacak tabi ama bu onun için çok daha iyi zaten herkes onu senin çocuğun olarak bilecek," Ben ne kadar iyi bir anne olacaktım ki? Doya doya öpüp kokladı yavrusunu "Gidiyorum şimdi Ayla, çok sevindiğine eminim ben olsam bende sevinirdim. Ona çok iyi bak Ayla olur mu? Yalvarırım sana ona çok iyi bak." Umut'u bana uzattı, Umut'u ondan alıp çocuğu kucağımda tuttum "Söz, ona çok iyi bakacağım ama sende bir daha Umut hariç başka hiçbir şey için karşımıza çıkmayacaksın!"
"Söz karşınıza bir daha hiç çıkmayacağım." Sonkez Umut'un alnını öpüp konaktan çıktı, o konaktan çıkınca rahat bir nefes aldım çünkü o bugün sadece bu konaktan değil hayatımızdan da çıkmıştı "Umut'u odaya çıkarıp uyut Şilan, uyku saati geçmesin çocuğun." Arkamı dönüp içeri girecekken yukarıdan bizi izleyen Hatice anneyi gördüm "Ayla yanıma gel!" Başladı benim mesai, yukarı çıkıp karşsına dikildim "Buyur anne." Aşık suratı ve çatık kaşlarıyla konuştu "Akşama güzel bir sofra hazırlayalım. Zeynep'im, kızım gittiğinden beri hiç ailece bir araya gelip yemek yemedik, Nedim'i de çağıralım o da gelsin." İlk kez iyi bir şey düşünmüştü
"Peki anne, ben Arslan'a haber vereyim o da Nedim'i çağırsın." Başını sallayıp koltuğa oturdu "Ne dikiliyorsun başımda, hadi git başla yemeklere!" Kaşlarımı çattım "Ben mi yapacağım, Şilan ve Dilan varken?"
"Hee sen yapacaksın, bu evin gelini değil misin sen, de hadi git, başla!" Bununla tartışmaya girecek hâlim yoktu, salondan çıkıp, mutfağa girdim, malzemeleri çıkarıp ilk perde pilavı yapmaya başladım, perde pilavını pişmeye bıraktıktan sonra haydari yapmaya başladım, haydariyi hazırladıktan sonra Şilan içeri girdi "Hatice anne diyor ki İçli köfte de yapsın."
"Gelip kendi yapsın, Yarabbi sabır! Tamam çık sen." Şilan hızlıca mutfaktan çıktı, Hatice annenin istediğini yaparken belimde iki el hissettim, sıçrayarak arkamı döndüğümde Arslan'la yüz yüze geldim "Şşş sakin benim." Onu görünce tüm yorgunluğumu, sinirimi unutup gülümsedim. Başta birbirimize sadece bir zorunlulukla bağlıydık, ama zamanla kalplerimizin kapıları aralandı. İlk başta hissettiğim şey sadece bir sorumluluktu, ama onu tanıdıkça içimdeki aşkın kıvılcımlarını keşfettim. Hayat, beklenmedik yollarla bizi bir araya getirdi; şimdi anlıyorum ki, gerçek aşk sabırla büyüyen bir çiçek gibi. Her geçen gün, onu daha çok seviyorum.
"Hoşgeldin sevgilim." Gülümsedi "Hoşbuldum da ne bu hazırlık?" Kaşlarımı çattım "Annen yemek verecek ve tüm yük benim üzerimde! Arslan, annenin sürekli beni yormaya çalışması beni deli ediyor. Hatice anne sürekli daha fazlasını istiyor, ama ben de bir yere kadar dayanabilirim." Olayı anlamaya çalışan bakışlarla beni izledi "Ailece bir araya gelmek önemli, ama bu kadar yükü tek başıma çekmekte zorlanıyorum. Şilan ve Dilan burada neden yok? Onlar da bir şeyler yapabilirlerdi, ama ben yine tek başıma kalıyorum." Arslan olayı anlamayarak kaşlarını çattı "Ee noluyo Ayla?!" Sistemle gözlerimi devirdim "Annen ailece yemek yememizi istedi Zeynep abla öldükten sonra bir arada hiç yemek yemedik, ailenin artık toparlanması gerekmiş, Nedim'i de çağıracakmış." Başını salladı "İyi düşünmüşte niye tüm yük senin üzerinde? Bırak hadi sen, ben Şilan ve Dilan'ı çağırayım." Elimdeki köfteyi hemen bıraktım ve ellerimi yıkamaya başladım "Çok iyi olur." Ellerimi kuruladıktan sonra avluya çıktım, Hatice anne birkaç azarlayıcı cümle kurup beni rahat bıraktı, Arslan'la avluda oturup çay içip sohbet ediyorduk "Vay be Ayla," dedi Arslan, gözlerini bana dikip derin bir iç çekişle. "Şöyle dönüp bakıyorum da, neler neler yaşamışız biz." Başını hafifçe eğdi, sanki geçmişin ağırlığı omuzlarına çökmüş gibiydi. Kollarını çapraz yaparak, içinde bulunduğu karmaşayı gizlemeye çalıştı. "Valla çok şey yaşadık Arslan, koca bir yıla neler sığdı öyle! Bazı yaşananları hiç unutmayacağım." derin bir nefes alarak. Gözlerim uzaklara daldı, sanki o anları yeniden yaşıyormuşum gibi. O Elleriyle saçımı geriye doğru okşarken , içimdeki duyguların kabardığını hissettim. "Bazen düşünüyorum da, bu kadar çok şey yaşamak... insanı nasıl değiştiriyor," diye ekledim, sesimdeki hüzünle.
"Ben değiştim mi Ayla, o kadar çok hissediyorum ki değiştiğimi. İyi anlamda değişmiş gibi hissediyorum ama," dediğinde, biraz düşündü ve sonra hafif bir gülümseme ile gözlerini bana çevirdi. "Bazen kendimi daha iyi hissediyorum," dedi, kollarını açarak sanki bu yeni halini kutlamak ister gibi bir hareket yaptı. "Sanki içimde bir şeyler yerli yerine oturmuş gibi," diye ekledi, elleriyle kalbini göstererek, elimi elini koyduğu yere, kalbine koydum,
"Temizlenmiş, arınmış burası." Sahte bir tavırla kaşlarını çattı, "Ne yani, önceden kötü, kirli bir kalbe mi sahiptim?" diye sordu, hafif bir alayla. "Bilmiyorum, belki de sadece geçmişin yüklerinden kurtulmuşsun," dedim, gülümseyerek. "Her değişim bir arınma süreci değil mi? Geçmişin yüklerinden kurtulmuşsan, bu bir zafer değil mi?" diye yanıtladım, gözlerimdeki ışıltıyla. "Her yeni başlangıç, eski benliğimizle bir hesaplaşma değil mi?" O an, yüzündeki alaycı ifade yavaşça kayboldu, yerine bir düşünce derinliği geldi. "Belki de haklısın," dedi, sesi biraz daha yumuşak. "Ama yine de, geçmişin izleri kolay silinmiyor." "İzler kalabilir," dedim, "ama onları taşımak zorunda değiliz. Yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi."
Göz göze geldik, kalplerimizde bir şeyler kıpırdandı. "Peki, nereden başlayacağız?" diye sordu, merakla. "Kendimizi bulmak için önce içimize bakmalıyız," dedim, "ve belki de en derin korkularımızla yüzleşmeliyiz." Yutkundu "Korkular mı, Hayır onlarla yüzleşmek istemiyorum çünkü beni hayata tutan şey korkularım."
"Hayatta tutan şey korkuların mı?" dedim, ona dikkatle bakarak. "Ama korkuların seni esir alıyorsa, gerçekten özgür olabilir misin? Onlarla yüzleşmek, belki de en büyük cesaret. Kendimizi bulmak için önce o karanlık köşelere gitmeliyiz."
Gözleri derin bir düşünceyle doldu. "Ama ya kaybedersem?" diye sordu, sesi titrek. "Kaybetmek, belki de en büyük korkumuz. Ama kaybetmek, aynı zamanda yeni kazanımların kapısını açar," dedim, ona cesaret vermek için.
"Belki de kaybetmekten korkmamalıyız," dedi, biraz daha kararlı bir sesle. "Yeni bir başlangıç için adım atmalıyız."
İçimde bir umut belirdi. "O zaman, birlikte bu yolculuğa çıkalım. Geçmişin yüklerinden kurtulmak için el ele verelim."
Gözlerimizdeki ışıltı, yeni bir sayfanın açılmasının habercisiydi. "Tamam," dedi, gülümseyerek. "Birlikte başlayalım."
"Her şey çok güzel olacak güven bana, ilk olarak konaktan taşınmayla başlayabiliriz."
Arslan'ın yüzündeki kararsızlık yerini öfkeye bıraktı. "Ayla, burası benim evim, burada büyüdüm. Taşınmak istemiyorum," dedi, sesi sertleşerek. "Anılarımı geride bırakmak bana çok zor geliyor. Bu evdeki her şey benim için önemli."
"Anlıyorum ama," dedim, ona yaklaşarak. "Değişim zor ama hayatın bir parçası. Yeni bir ev, yeni bir başlangıç. Her şeyin kaybolduğunu düşünme. Anılar her zaman bizimle kalacak."
Arslan, kaşlarını çatarak, "Ama bu, geçmişimi silmek gibi. Buradan ayrılmak istemiyorum," diye yanıtladı. "Burada kendimi, bazı istenmeyen şeyler yaşansa da iyi hissediyorum. Yeni bir yere gitmek, her şeyin belirsiz olduğu bir yolculuk gibi." Gözlerindeki kararlılık beni düşündürmeye itti. "Belki de birlikte bu kararı vermeliyiz," dedim. "Ama bil ki bu konaktan taşınmayı çok istiyorum."
Arslan, gözlerini benden ayırmadan, "Ama geçmişimi unutamam," dedi, sesi yükselerek. "Burada yaşadıklarım beni ben yaptı. Yeni bir yer, yeni yüzler... Hepsi belirsizlik dolu. Geçmişimi geride bırakmak kolay değil."
Öfkem kabardı. "Ama senin için bu belirsizlikten kaçış mı? Ben bu konaktan çıkmak istiyorum! Her gün bu duvarların arasında boğuluyorum. İstediğim tek şey, yeni bir başlangıç," dedim, sesimi kontrol etmeye çalışarak.
Arslan, kaşlarını çatarak derin bir nefes aldı. "Biliyorum, ama bu yer benim için bir anlam taşıyor. Her köşesinde anılarım var. Senin bu isteğin beni anlamadığın anlamına mı geliyor?" dedi, sesi hüzünle karışık bir öfkeyle yankılandı. Gözlerindeki kararlılık, içimdeki çatışmayı daha da derinleştirdi. "Belki de senin için bu sadece bir yer, ama benim için evim, yuvam," diye ekledi.
Yüzümdeki öfkeyi hissettim, ama içimdeki duygularla savaşmak zorundaydım. "Ev, içinde huzuru bulduğun yerdir. Eğer burada huzur bulamıyorsan, o zaman neden kalıyorsun?" dedim, gözlerimdeki ateşle. Aramızda bir sessizlik oluştu, ama bu sessizlik, her şeyin ne kadar karmaşık olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu.
En azından Meyra'da kurtuldukkk.
Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum, sizleri çooookkkk seviyoorummm, oy vermeyi unutmayınnn💚
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 92.71k Okunma |
4.25k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |