26. Bölüm

25.Bölüm

Damla T.
damla___0

"Hani gidip isteyecektiniz, bir haftadır sesiniz soluğunuz çıkmıyor!" Edip ağa bıkmış bir şekilde oğluna bakıyordu "İsteme felan olmayacak, o kız bizim aileye gelin olarak gelmeyecek." Baran öfkeyle babasına doğru bir adım attı "Ne demek istemeyeceksiniz!? Baba-"

"Kes! Ben ne diyorsan o, hem sen senin yaptıkları unuttuğumuzu felan mı sanıyorsun, daha düne kadar ihanet ettin diye başını yerden kaldıramıyordun sen!?" Arslan derin bir iç çekerek bana döndü "Bu muhabbet çekilmez, gel biz kahvaltıya gidelim." Gülümseyerek başımı salladım "Olur." Memet amca Arslan'a hak verdi "Gidin oğlum siz, bu konuyu hâl etmek büyüklerin işi zaten." Arslan amcasıyla konuşurken ben hızlıca odaya çıkıp, kendimi de Umut'u da hazırladım "Baba bizi nereye götürecekmiş, baba... Aaa ateşin mi var senin?" Umut'un ateşinin olmasından şüphelendim çünkü bir an teni bana çok sıcak gelmişti ama ateş ölçer ateşinin normal olduğunu göstermişti "Bir şeyin yokmuş annecim hadi inelim baba daha fazla beklemesin dimi?" Umut'a çok fazla alışmıştım artık kendi çocuğum gibi görüyordum. Umut'la birlikte aşağıya indim, aşağıdaki tartışma daha fazla hararetlenmişti "Hadi Ayla çıkalım, işin ucu bize de gelmeden." Arslan Umut'u sevdikten sonra konaktan çıktık "Nereye gidelim?"

"Gürültü bir yer olmasın ya, Umut huysuzlanır, sakin sesiz bir yere gidelim." Arslan başını salladı "Tamam. Demek artık gideceğimiz yerden tut herşeyde oğluma ayak uydurmak zorundayız." Gülümsedim "Öyle mecburuz buna, baksana ne kadar keyfi yerinde." Umut kucağıma yayılmış bir şekilde yolu izliyordu, Arslan ikimize de bakıp genişçe gülümsedi "Ee biz yavaş yavaş finale mi geliyoruz yani?" Gülümseyerek başımı salladım "Galiba öyle oluyor." Elimi tutup üzerine bir öpücük bıraktı "Uzun uzun yazsalar bu hikayeyi olmaz mı çünkü ben seninle mutlu, huzurlu sahneleri daha fazla yaşamak istiyorum." Omuzlarımı silktim "Bilmem, dur bakalım bizi daha neler bekliyor?" Kaşlarını çattı "Başka bir şey yaşamak istemiyorum, ben bu huzurlu anda takılıp kalsam da olur." Umut o an huzursuzca kıpırdanmaya başladı "Niye böyle yapıyor ya karnı da tok, ateşi de yok?"

"Bebek bu ya, olur böyle şeyler-" Araba aniden kaymaya başladı "Arslan noluyo?" Arslan kontrolü eline almaya çalışarak konuştu "Sakin, sakin ol." Karşıdan üstümüze doğru gelen tırı görünce korkuyla çığlık atmaya başladım, Arslan tırdan kurtulmak için arabayı diğer şeride geçmeye çalıştı, araba ilk bariyerlere çarptı, kendimi hemen Umut'un üstüne kapatıp onu korumaya aldım, gözlerim sıkıca birbirine bastırıyordum. Araba aşağıya doğru yuvarlanmaya başlayınca, çığlıklarım daha da büyüdü Arslan'ın suratında endişe vardı ama kendi için değil de ben ve Umut içindi o endişe. Gözlerimi yeniden açtığımda araba yerde durmuştu, Umut bağıra bağıra ağlıyordu, onu kontrol ettiğimde bir şeyi yoktu, gayet iyiydi, çok iyi korumuştum onu ama benim canım çok yanıyordu, sıkışmıştım "Aşkım iyi misin?" Başımı çevirip Arslan'a döndüğümde, gözlerimden yaşlar döküldü "Arslan!" Başından akan kanlar tüm arabayı sarmıştı, Arslan'ın başından akan kanlar, içimdeki korkuyu daha da artırıyordu. "Arslan, nolur aç gözünü, nolur sevgilim!" Sesim titriyordu. Aşağıya doğru koşan insanları görüyordum ama hiç biri umrumda değildi "Arslan bir şey söyle! Aç gözü! Nolur Arslan, yalvarırım!" Kıpırdamıyordu, cevap vermiyordu, nefes alamıyordu, böyle bitmemeliydi, bizim hikayemiz böyle bitmemeliydi, Çığlıklar içersindeki yalvarışlarım tüm heryeri sarmıştı. Adamın biri içeriye doğru elini uzattı "Bebeği ver kızım, poliste ambulansta hepsi geliyor." Titreyerek Umut'u adama uzattım, kadının biri bağırdı "Bu Arslan Şanoğlu'nun arabası! İçeridekiler Arslan Şanoğlu ile Ayla Şanoğlu! Edip ağa haber verin!" Adam Umut'u alıp, montunu ona sardı. Bense hâlâ ağlaya ağlaya Arslan'a bakıyordum "Abi nolur kurtarın bizi!" Adam beni sakinleştirmeye çalıştı "Sakin ol kızım, Allah'ın izniyle yaşıyordur o. Sakin ol, kurtaracağız sizi!" Herkes hep birlikte bizi çıkarmaya çalışıyordu ancak sıkıştığımızı anlayınca kurtarma ekibini beklemeye başladılar "Nolur bırakma beni, Arslan benimle kal lütfen!" Hâlâ aynıydı elimi zor bela ona uzattım, sanki soğuyor gibiydi teni. Sımsıcak teni buz kesmişti bu içimden bir şeyler koparıp götürdü, içime bir yangın düştü, o ölmüş müydü? "Ölme, nolur gitme sevgilim beni burada bırakıp gitme, beni de götür kendinle." Cevap gelmedi, kirpikleri bile kıpırdamıyordu, yaşadığına olan inancım sönmüştü sanki, kurtarma ekipleri gelince ilk Arslan'ı, sonra da beni sıkıştığım yerden çıkardı "Ölmüş mü?" Dedim çaresizce, ölümü Arslan'a yakıştırmayarak "Yaşıyor ufakta olsa nabız var, sen bunu düşünme şimdi." Kadının elini tuttum "Nolur yaşat onu." Kadın başını salladı "Hastaneye gidene kadar elimden geleni yapacağım." Ambulansa bindirilirken son gördüğüm son dakika yetişen panikle koşan Şanoğlu ailesinin üyeleriydi sonrasında ambulansın kapıları kapandı. Gözümü tekrar açtığımda hastanedeydim başımda bin tane doktor vardı "Ameliyatın çok iyi geçti Ayla." Gözlerimi zar zor açık tutuyordum "Ameliyat mı oldum ben?" Doktor başını salladı "Ufak bir operasyon diyelim." Arslan'ın son hali gözümün önündeydi "Arslan nasıl?" Doktorun yüzündeki gülümseme silindi, bir süre sustu sonra anı toparlamaya çalışarak konuştu "İyi ama o da yeni çıktı ameliyattan daha uyuyor." Yaşıyordu yani yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu "Yaşıyor, Allah'ım sana şükürler olsun!"

"Yaşıyor. Ee Ayla hanım erkek kardeşiniz sizi görmek için çok ısrar etti, o gelecek şimdi. Biz çıkıyoruz." Mert'i en son, yurtdışından geldiğim gün görmüştüm, ne yalan söyleyeyim çok da özlemiştim "Peki." Onlar çıktıktan çok kısa bir süre sonra içeri Mert girdi, gözleri dolu doluydu "Abla iyi misin?" Kaşlarımı çattım "Ne senin bu hâlin yoksa Arslan'a-"

"Yok abla öyle bir şey olsa doktorlar söylemez mi sana? Ben sadece çok korktum da senin için ondan." Ona inanmaya zorladım kendimi "Mert ben Arslan'ı görmek istiyorum." Başını iki yana salladı "Uyuyor, hem sen daha yeni çıktın ameliyattan, nasıl yürüyeceksin?" Kendimi toplamaya çalıştım "Yürürüm, uyusada uzaktan bakayım ona yaşadığını gözlerimle göreyim." Mert başını iki yana salladı "Şimdi değil, dinlen biraz çıkaracağım seni." Mecburen kabul etmek zorunda kaldım, Mert biraz daha yanımda kalıp odadan çıktı, biraz sonra hemşire ve hasta bakıcıyla tekrar geldi, beni yatağımdan kaldırdılar ve koridora çıkardılar "Hasta bakıcı gelsin mi sizinle?" Mert hayır anlamında başını salladı ve beni yürütmeye başladı "Mert burası aşağıya iniyor ablacım, hasta odaları ve yoğun bakım bu tarafta." Mert Yutkundu "Aşağıda da odalar var abla." Kaşlarımı çattım "Ya yok ablacım," Mert cevap vermeyip beni aşağıya indirdi "Mert burası morga gidiyor işte görmüyor musun, ama dedim oda yok diye!" Mert ne diyeceğini bilemedi "Abla orada odalar var!" Merdivenden inerken aşiretten bazı kişileri gördüm, hepsinin başı eğikti "Mert yok!" Mert kolunu biraz daha bana sardı "Orada o da olmasa da seni bekleyen biri var abla."

"Kim, noluyor ya?!" Mert ne diyeceğini bilemeyerek yutkundu, o an başımdan aşağıya kaynar sular döküldü sanki "Mert yoksa?" Mert dolu gözleriyle başını salladı "Evet abla." Aşağıdaki koridordan ağlama, bağırma çağırma ve feryat sesleri duymaya başladım "Oğlum, yavrum!" Diye bağıra bağıra ağlıyordu biri bu Hatice anneydi. Merdivenin sonuna indiğimde köşede hıçkıra hıçkıra ağlayan Nihat'ı gördüm "Nihat öldü mü, Nihat Arslan öldü mü?!" Nihat ağlayarak başını salladı, biraz daha ilerleyince Ferhat ve Fırat'ı gördüm "Ölmemiştir oğlum Arslan, yapmamıştır lan bırakmamıştır bizi!" Koridor ağlayan insanlarla doluydu, gözüme Behçet dayı çarptı elleriyle saçlarını yoluyordu "Dayı doğru değil dimi?" Diye sordum çaresizlikle, ağlayarak başını iki yana salladı "Gitti Ayla, Arslan öldü kızım!" Ağlayarak yere çöktüm daha fazla taşıyamadı ayaklarım beni, Mert zar zor yerden kaldırdı beni, biraz daha ilerledim koridorda adım adım... Attığım her adım canımdan can alıyordu, Baran deliye dönmüş gibi kafasını duvardan duvara vurup "Abim!" Diye bağırıyordu, insanlar onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama çabaları boşaydı, Nejla yenge ellerini yere vurarak feryat ediyordu "Bugün bizim kıyametimizdir, bugün bizim yıkılışımızdır! Bugün benim canım toprağa giriyor!" Ağlayarak, çığlık çığlığa Morgun kapısına dayandım, içeriye girdiğimde, içeride Edip ağa, Memet amca ve Hatice anne vardı "Arslan!" Bembeyaz olmuştu, dudakları morarmış, bedenini renkler terk etmişti, gözleri sonsuzluğa kapanmıştı. Elini tuttum buz gibiydi, o tutamadı ellerimi, konuştum cevap vermedi, ağladım cevap vermedi, yalvardım cevap vermedi. Sarıldım, o kadar sıkı sarıldım ki ona son kez olduğunun farkına vararak "Gitme nolur gitme!" Gözlerimden yaşlar onun yüzünü ıslatıyordu, yanağına öpücük bıraktım bu son öpücüğümdü, bugün Arslan'ı son görüşümdü, Edip ağa daha fazla dayanamayıp çıktı morgdan "Oğlum bak son anına kadar Ayla diyordun, bak geldi Ayla, hadi oğlum sende kalk, nolur yavrum, nolur oğlum!" Hatice annenin yalvarışları boşaydı, sarıldım, öptüm kokladım onu, en son morgdan çıkarken son bir bakış attım "Seni çok seviyorum, dilerim tanrıdan biz çok yakında kavuşturur sevgilim, seni çok seviyorum, Arslan seni çok seviyorum. Seni seviyorum." Ağlaya ağlaya çıktım morgdan.

1 saat sonra

"Ne demek almıyorlar içeri, normalde ölü yıkanırken kefenlenirken aileden biri içeri gidebilir!" Memet amca, Baran'ı zaptedmeye çalışıyordu "Tamam oğlum, demek ki artık almıyorlar. Ayıptır böyle bir günde kavga çıkarılmaz!" Baran itirazlarına devam etti fakat en son Edip ağa kızınca susmak zorunda kaldı "Baba." Edip ağa bana döndü "Ayla kızım?" Hüngür hüngür ağlayarak ona sarıldım "Baba Arslan bizi bırakıp gitti, baba Arslan gitti." Edip ağa benim gözyaşlarıma dayanamadı, insan içinde ağlamak istemiyordu güçlü durmaya çalışıyordu ama dayanamadı "Ağla kızım, ağla. Çünkü bugünden daha kötü bir gün yoktur bizim için! Benim oğlum gençti, delikanlıydı, mertti, yiğitti." İkimizde yere çöküp hüngür hüngür ağlamaya devam ettik. Taa ki yıkama ve kefenleme işlemleri hâl edilene kadar sonra cenaze namazı kılındı ve Arslan'ı gömmek üzere mezarlığa geldik "Bizim hikayemiz buraya kadarmış sevgilim." Arslan'ı tabuttan çıkarıp, kazılan mezarın içine koydular, üstüne tahta koyduktan sonra üstünü toprakla kapatmaya başladılar atılan her bir toprakta gözyaşları daha çok akıyordu "Rüyalarda buluşalım olur mu? Benim yüreğim çok acıyor Arslan sen istemezdin ki benim bu kadar üzülmemi, şimdi neden benim üzüleceğimi bildiğin hâlde beni bırakıp gittin? Hem Umut n'olacak, babasız mı büyüyecek? Senin gibi harika bir babadan mahrum kalarak mı büyüyecek? Bir kere soğuktur orası üşürsün sen."

Gözyaşlarımla süzülen bu son bakış,

Bir daha göremeyeceğim, bile bile yüreğim yakıyor,

Sözlerim yetersiz, hislerim derin,

Sonsuza dek seni seveceğim, bu gönül hep senin.

Her hatıra bir yara, her gülüş bir özlem,

Ama bil ki, sevdam hep yaşayacak içimde,

Bir gün belki, yollarımız tekrar kesişir,

O zamana dek, sevgilim, hoşça kal, sonsuza dek.

Bu bir son değil, asıl hikayemiz şimdi başlıyor. Öyle günler bekliyor ki bizi, çok ağlayıp, çok kızacağız, şaşıracağız. Nihat ve Ayla sahnelerine, Baran'ın öfkesine, Edip ağanın çaresizliğine, Hatice annenin yıkılışına, Ayla'nın tükenmişliğine, feryatlarına hazır olun.

Bir bakmışsınız hiçte sandığınız şeyler olmamış. Bir yerlerden birileri fırlamış.

Yeni yılda sizlere sağlık, huzur, mutluluk dilerim. Yeni yılda da hep birlikte olalım🤍

Bölüm : 31.12.2024 20:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...