"Ayla." Elimdeki sürahiyle koşarak kahvaltı masasına geçtim, sürahiyi masanın köşesine bırakıp anneme döndüm "Buyur anne." Annem çayını yudumladıktan sonra başını bana çevirdi "Baban nerede biliyorsun? Edip ağa çağırdı onu." Edip ağa babamı neden çağırmıştı ki? Muhtemelen son olaylardan dolayıydı "Eee." Annem bana cevap vermeyip Mert'e döndü, Mert moreli bozuk bir şekilde önündeki zeytinle oynuyordu "Oynama da ye şunu!" Mert zeytinle oynamayı bıraktı fakat yemedi "Ayla geç otur sende," annemin dediğini yapıp, oturdum "Edip ağa demiş ki biz bu işi uzattıkça gelinle oğlumun kavgaları da artacak, en iyisi biz bir haftaya düğünümüzü yapalım." Gözlerim hızla büyüdü "Ne demek bir haftaya düğünü yapalım!? Olmaz çok erken!" Annem sinirle elini bana doğru kaldırdı "Alçat o sesini, sana soran oldu mu? Baban uygundur demiş, doğru da demiş." Mert anneme öfke dolu bakışlar attı "Neresi uygun anne!? Lan hiç mi merhametiniz, hiç mi vicdanınız yok?! bu kızın evlenince başına gelecekleri çok iyi biliyorsunuz!" Mert öfkeyle bağırırken, annem hiç istifini bozmadı "Gidip arayıp bulsanıza Latif amcamı, oğlunu! Lan sizin kızınız, benim ablamın canı yanacağına Latif amcamın canı yansın. Şu suçsuz günahsız kızın günahını nasıl ödeyeceksiniz? Allah bunun hesabını sormaz mı sanıyorsunuz?!" Annem masadan kalktı "Korkaksınız anne siz! Bir masuma bedel ödetecek kadar korkak-" Annem Mert'in suratına öyle bir tokat indirdi ki, Mert şok içinde anneme bakakaldı, kanayan dudağını tutup ayağa kalktı "Siz çok pişman olacaksınız anne de o zaman iş işten geçmiş olacak." Mert hızlıca odasına doğru yürürken, arkasından izledim sadece "Bir hafta sonra rahata eriyorsun anne, bırak bari çocuğa karışma." Annem öfkeyle benim üstüme yürürken evde çalışan yardımcı yanımıza geldi "Hanımım Arslan Bey gelmiş, Ayla Hanımla görüşmek istiyor." Başımı iki yana salladım "Görüşmek istemiyorum onunla." Annem kaşlarını çattı "Saçmalama Ayla,buyur et kızım sen beklemesin kapıda." Yardımcı kadın hızlıca Arslan'ı içeri buyur etmek için yanımızdan ayrıldı, çok geçmeden Arslan içeri girdi "Oğlum hoşgeldin." Tüm ciddiyetiyle başını salladı "Hoşbuldum, bunu Ayla'nın odasına çıkarın lütfen." Annemin eline verdiği acayip büyük çantaya baktım, bu gelinlik taşıma çantasıydı yani sanırım o büyük çantanın adı buydu "Ne bu şimdi?" Annem gelinliği alıp odama çıktı "Bir hafta sonra düğün var ya hani, hani artık ciddi ciddi karı koca oluyoruz ya!" Gözlerimi devirdim "Sevgilin kıskanmasın ya düğün felan biraz ağrına gidebilir, sade bir nikahta yeterliydi benim için." Arslan kaşlarını çattı "Sus bir daha da ulu orta sevgilin felan deyip durma, senin için olabilir ama bizim ailemiz için yeterli değil sade bir nikah." Bana içinde nefret barındıran bakışlarla bakmaya devam etti, bir süre sesiz kaldık "Arslan düğünden sonra ne olacak?" Arslan anlamsız bakışlar attı "Nasıl, ne olacak, yani şimdi anlatayım mı sana ne olacağını?" Başımı salladım "Evet anlat." Beni baştan aşağıya süzdü "Ee peki anlatayım. Düğün bitecek, herkes evine dağılacak, bizde öyle, sonra düğün sonrası malum yorgunuz, ee acıkmış da oluruz, yemeğimizi yiyecez sonra herkes odalarına dağılacak sonra benle sen-" elimle ağzını kapattım "Sus sus onu sormuyorum, düğün sonrası işte mesela sabah uyandığımda, napıcam? Akşamı napıcam? Peki ya,ondan sonraki sabah, ondan sonraki akşam?" Arslan tek kaşını kaldırdı ve ağzını kapattığım elimi çekti "Ha sen şimdi ailenin içinde ne yapmam gerekiyor, nasıl davranmalıyım, bundan sonraki hayatım nasıl olacak felan diyorsun? Boşver sürpriz olsun, sadece efendi ol, ailemin içinde saygılı davran, bana karışma bunları bilmen şimdilik yeterli gibi, bir hafta sonra geri kalanını kendin öğrenmiş olursun zaten." Bu Arslan tam bir umutsuz vakaydı "Anladım Arslan. Ee bitti mi, başka bir işin var mı senin burada? Gelinliği de verdin, başka birşeyde yok gibi." kaşlarını çattı "Eee?" Kapıyı işaret ettim "Git o zaman." Başını salladı "Tabi giderim ama unutma Ayla bir hafta, son bir hafta! Ondan sonra sürekli benimle, benim evimdesin." Karşı çıkmak istedim ama söyledikleri doğruydu "O zaman bırakta şu bir hafta rahat edeyim." Alaylı bir tavırla gülümsedi "Elbette karıcım rahat et, dinlen, gez." Onun bu alaylı tavrı benim sinirlerimi oynatıyordu "Karın değilim!" Yüzündeki alaylı tavrı hiç bozmadı "Ama olacaksın." Sinirle ona doğru bir adım attım, o sırada annem tekrar yanımıza geldi "Arslan oğlum sen kal artık gitme, annenlerde çay içmeye gelecek, birazdan İhsan amcanda gelecek babanla birlikteler hâlâ birlikte gelirler artık." Arslan alaylı tavrıyla bana göz kırptı "Eh kalayım o zaman öğlene de çok kalmadı, arayın da biraz daha erken gelsinler." Annem başını salladı "Tamam oğlum, ee sen geç otur." Annemle Arslan konuşurken Mert aşağıya indi, Arslan'ı görünce her ne kadar öfkelense de bunu belli etmedi "Arslan hoşgeldin." Arslan Mert'e döndü "Hoşbuldum." Mert'e gülümsedim "Baran'lar gelecekmiş birazdan çaya. Baran'la tanıştın mı? Çok iyi çocuk." Mert hafifçe gülümsedi "Tanıştık ya harbinden iyi çocuk," Mert kulağıma doğru eğildi "Abisi gibi değil."2
Bir kaç saat sonra Arslan'ın annesi, Zeynep abla ve Baran geldi, babam ve babası da onlardan 10 dakika sonra geldi. Gelenleri karşıladık Edip ağa hava sıcak olduğundan evde değil de bahçede oturmak istedi onun için herkes bahçeye geçti, gençler olarak onlardan ayrı bir grup şeklinde bahçenin ayrı bir köşesine geçtik, Edip ağa ayağa kalkıp bize seslendi "Yav gençler siz ne biçim gençsiniz ya azıcık şarkı söyleyin eğlenin, kalkın gezin tozun." Babam da ona katıldı "Vallahi de doğru söylüyorsunuz ağam, gençler bir şarkı söyleyin de bizde dinleyelim." Mert'le Baran hemen fırladı "Olur olur! Ben gidip gitarımı getireyim." Baran suratını ekşitti "Ne gitarı yaa, alkışla ritim tut yeter," Herkes Baran'a döndü "Nemrudun kızı yandırdı bizi!" Mert'e ona eşlik etmeye başladı "Çarptı sillesini felek misali!" Büyüklerde alkışla ritim tuttuyordu "Sil yazımızı kurtar bizi!" Arslan'ın telefonu ısrarla çalmaya başladı ama o hemen kapattı "Çarptı sillesini felek misali!" Baran sustu ve Mert sustu, büyükler söylemeye başladı "Mevlam gör bizii!" Sonra hep birlikte söylemeye başladık
Bıraktı gitti bu ne devrandır,
Şarkı bitince Zeynep abla neşeyle yeni bir şarkı istedi "Hani vardı ya Diyarbakır yoluna mıydı neydi? Onu söyleyelim." Arslan'ı ilk kez mutlu görmüştüm, ben onu izlerken bana döndü "Ne oldu?" Sorusuyla irkildim "Hiç." Hafifçe bana doğru eğildi "Garipsin." Gözlerimi devirdim "Sende hastasın." Biz konuşurken Zeynep ablayla, Baran'da şarkıya karar veriyorlardı "Tamam tamam bulduk, ablamın istediği." Bu sefer şarkıyı Zeynep abla başlattı "Diyarbakır yoluna le, Diyarbakır yoluna." Baran'la Mert büyükleri de aralarına alıp halay çekmeye başladı, hem halay çekip hemde şarkı söylüyorlardı "Toydum düştüm toruna le toydum düştüm toruna!" Zeynep abla da halaya katıldı, Baran eliyle bizi işaret etti "Girelim mi bizde?" Arslan başını salladı "Girelim." Bizde halaya katıldık, ortam ilk kez bu kadar güzeldi, gerilim yoktu ve herkes mutluydu3
"Bu sevdalar boşuna le bu sevdalar boşuna
Delalım delalım delalım delalım delalamın
Bu sevdalar boşuna le bu sevdalar boşuna
Delalım delalım delalım delalım delalamın..."
Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum 💐
Oylamayı unutmayınn, yorumlarınızı da çookkk merak ediyorum, yorumlarda buluşalımm.1
İleriki bölümlerde görüşmek üzere <3
Aşkla kalın, sizi çok seviyorum ✨
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
65k Okunma |
3.33k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |