
Arslan'la o son olaydan sonra hiç konuşmamıştık, sürekli Nihat'ın da başı eğikti onunda, ikisi de birbirinin suratına bakmaya utanıyordu "Benimle konuşmuyorsun, benim suçum ne?" Cevap vermedi, susup önündeki boşluğa bakmaya devam etti "Neden istedin benimle evlenmeyi, üstelik kuzeninin beni sevdiğini bildiğin hâlde? Benim bir seçim hakkım yoktu, seninde yoktu sanıyordum ama varmış." Beni sevseydi, Meyra neden hayatındaydı hâlâ? Beni sevmiyordu, hırs mı yapmıştı acaba ama neyin hırsını yapacaktı ki? "Sus Ayla." Susamazdım, konağa geleli Bir buçuk ayı geçiyordu ama bu bir buçuk ayda yaşamadığım kalmamıştı, Hatice anne ve Nejla yenge beni canımdan bezdirmişti adeta onlar benim efendim bende onların kölesiymişim gibi bana davranıyorlardı, belki beni seven biriyle evlenseydim beni onlara karşı savunur, onları benden uzak tutardı "Beni seven biriyle evlenseydim daha ilk aylardan bu kadar çekmezdim, mutlu olurdum belki." Kaşlarını çattı "Ne diyosun Ayla sen?" Yutkundum "Yalan mı, annenlerin bana yaptıkları normal şeyler mi sence, ya bir üstüme saldırıp dövmedikleri kalmıştı onu da yaptılar daha ne kaldı acaba yapmadıkları?!" Başını kaldırıp bana döndü "Sen şimdi Nihat'la evlenseydim daha iyi olurdu mu diyorsun? Sen benim karımsın Ayla, ne saçma konuşuyorsun," eliyle çenesini ovuşturdu "Sen kocanın karşısına geçmiş kuzeninle evlenseydim daha iyi olurdu diyorsun!" Elimle kolumdaki morarmış yerlere baktım sonra tekrar Arslan'a döndüm "Ben mutlu olmak istiyorum, kocam bir başkasını değil beni sevsin istiyorum. Ben her gün bu konakta eziyet çekmek istemiyorum, ben seninle güzel günler geçirmek istiyorum!" Ayağa kalkıp bana yaklaştı "Bekle o zaman Ayla, sabret, seni sevmemi bekle!" Sinirle tırnaklarımı avuç içime bastırdım "Beklerim beklemesine de, yorulurum Arslan çok yorulurum. Yorulursam da geri dönerim." Kolumu tuttu "Ne demek yorulursam geri dönerim? Nereye dönersin, babanın evine mi, o korkak babanın evine mi? Lan o korkudan seni geri getirir bırakır buraya!" Kaşlarımı çattım "Babam hakkında doğru konuş." Alaylı tavrıyla gülümsedi "Ayla sen kimsin, baban kim? Baban kim oluyorda onun hakkında doğru konuşayım. Lan adam olsaydı da kızını berdele kurban etmeseydi, cehennemi yaşıyorsun lan burda!" İster istemez ses tonumu yükselttim "Hadi babam ölümden korktu da berdele verdi beni. Sende adam olsaydın da kuzeninin sevdiği kızla evlenmeseydin, sende adam olsaydın da karına cehennemi yaşatmalarına izin vermeseydin!" Tek kaşını kaldırdı "Senin Nihat'ta gözün mü vardı da iki de birde bunu dile getiriyorsun?" Şaşkınlıkla gözlerim büyüdü "Ne diyorsun sen ya? Ne saçmalıyorsun?" Cevap vermeye tenezzül etmedi, terasa çıkıp sigarasını yaktı "Dayanamıyorum Arslan sen beni anlamıyor musun!?" Yine cevap vermedi, kazağımın yaka kısmını kıvırdım, boynumda ki morluklarla kolumdaki morlukları işaret ettim "Bunları görmüyor musun!? Hiç mi için sızlamıyor ya! Kaç kişi üstüme saldırıp dövdü beni Arslan, niye öğrenince tek kelime dahi etmedin, niye benim arkamda durmadın?!" Sigarasını yere fırlatıp bana doğru bir adım attı "Git Ayla o zaman! Git! Murat'la Efsun'un bedelini sen ödeme, bırak ailen ödesin. Hazırlan git hadi!" Gidersem bedel ödetmek için bu sefer babamlara saldıracak, bedelini canla ödeteceklerdi. Gözlerimden yaşlar süzüldü "Gidemem." Gözlerinde o kadar karmaşık duygular vardı ama öfke o karmaşıklığın arasında bile kendini belli ediyordu "Git." Başımı iki yana salladım "Yapamam." Başını salladı "O zaman gir odana sesini çıkarma. Beni de boğma!" Ağlayarak odaya koştum.
Hem üzgün, hem sinirliydim yaşadığım her güne lanet ediyordum. Anlık gelen bir öfkeyle makyaj masasının üzerindeki far paletimi alıp aynaya sertçe fırlattım, aynanın kırılmasıyla hiç beklemediğim kadar yüksek bir ses çıktı, kırılan cam parçaları etrafa saçıldı, elime gelen bir kaç cam parçası elimi kesmişti. Arslan panikle içeri koştu "Naptın sen?!" Bu sefer ben cevap vermedim ona, içimdeki acı elimin acısından daha fazlaydı "Manyak mısın kızım sen?!" Çekmecede duran peçetelerden çıkarıp elimi bastırdı, acıyla kendimi geri çektim "Şşş dur, yaramaz bir çocuk gibisin be, sinirlenince cam kırmak ne ya." Kaşlarımı çattım "Akıl bırakmadığınızdandır." Güldü "Öyle miymiş? Peki," Elimi diğer çekmeceden çıkardığı pansuman malzemeleriyle sardı "Cam kalmamış içinde, kesip geçmiş. Elini çok hareket ettirme ama." Başımı salladım "Tamam." Gülümsedi "Gel aşağıya inelim bakalım senle dertleri neymiş?" Gözlerimi devirdim "Murat'a ve Efsun'a olan öfkelerini bana kusuyorlar işte." Bıkkınlıkla nefes alıp verdi "Bak Ayla sinirliyim ben ters bir yapım var, az öncede sana git felan demem bundandı. Sen benim karımsın kimse sana bu şekildeki hareketlerde bulunamaz." Kesik olmayan elimi tutup beni aşağıya indirdi. Aşağıya inince direk gözüme annem ve babam çarpmıştı,herkes avluda oturmuş çay içiyordu, herkesin keyfi yerindeydi "Anne baba, hoşgeldiniz de niye bana haber vermediniz?" Babam kaşlarını çattı "Valla Edip ağayla çarşıda karşılaştık, ısrar edince de kıramadık, şimdi geldik kızım zaten, tam size heber veriyorduk, siz indiniz aşağıya." Gülümsedim dudağımın altından çok kısık bir sesle Arslan'a susması için rica ettim "Arslan hiçbir şey söyleme, rica ediyorum lütfen." Arslan usulca başını salladı, kazağımın yakası boynumdaki morlukları kapatmıştı, kolumdaki morluklarda kazak uzun kollu olduğu için gözükmüyordu "Yav dünür biz gelip gidiyoruz senin kardeşine ayıp olmasın." Edip ağa umursamaz tavırla başını iki yana salladı "Yok evde bile değil onlar, hem napayım yani ben görevimi yapıp oğlumu berdelle evlendirdim, Ee dünürüm gelip gitmesine de karışmasınlar." Hatice anne tiksinen bakışlarla annem ve babama bakıyordu, babam gülümsedi "Peki ağam sen nasıl uygun görmüşsen, ağam senin küçük oğlan Baran geldi geçen bizim eve, Mertle takılıdılar biraz, sohbet muhabbet ettiler maşallah çok iyi dost oldular." Edip ağa kaşlarını çattı "Öyle öyle. Yav bizim oğlan çok görüşür mü sizin oğlanla, iş hayatlarını felan anlatırlar mı birbirlerine, birbirlerinin iş yerlerine giderler mi?" Babam başını salladı "Tabi ağam tabi, diyorum ya çok iyi anlaştılar." Edip ağanın gerildiği çok belli oluyordu, Arslan söze girdi "Ee İhsan Bey çağırsanıza Mert'i de o da gelsin, canım sıkıldı benimde karımı, ablamı kayınbiraderimi alayım turlayalım biraz, yürüyüş felan yaparız." Babam başını sallayıp, Mert'i aradı, Mert'te yarım saate geleceğini söyledi. Babamların Baran'ın yaptıklarından, Edip ağanın onu reddettiğinden haberi yoktu.
Sesizce tekrar Arslan'a döndüm "Arslan Mert'i karıştırmayın." Arslan hafifçe kulağıma eğildi "İnşallah Mert'de Baran'ın işlerine, Nedim'e bulaşmamıştır." Derin bir nefes aldım "Sizin düşman olduğunuzu nereden bilsin, bulaşmışsada bilmeden yapmıştır." Dilerim ki Baran'a uyup Nedim'le iş yapmaya karar vermemiştir "Bizim bu şehirde Nedim'le düşman olduğumuzu bilmeyen yoktur." Yutkundum "Yapmamıştır." Sahtelikle gülümsedi "Umarım." Mert dediği gibi yarım saat sonra geldi "Merhabalar." Herkes samimi bir şekilde onu karşıladı "Mert oğlum hoşgeldin, Arslan ağan diyor ki ben karımı, ablamı, kayınbiraderimi alayım şöyle bir turlayayım canım sıkılıyor." Mert başını salladı "Elbette ağam başım gözüm üstüne, giderim bende onlarla." Oturup biraz daha sohbet ettikten sonra Zeynep abla, ben, Arslan, Mert yürüyüşe çıktık konaktan uzaklaşınca Arslan konuyu açtı "Mert Baran'la iyi bir dost olmuşsunuz, Ee o zaman son olayları duymuşsundur." Mert başını salladı "Duydum." Arslan bana baktı daha sonra tekrar Mert'e döndü "Sen Nedim'le yaptığı işler hakkında ne gibi bilgilere sahipsin,neler biliyorsun?" Mert omuzlarını silkti "Birşey bildiğim yok." Arslan kaşlarını çattı "Yalan söylüyorsun, baban kendi ağzıyla söyledi birbiriniz işleri hakkında konuşup, birbirinizin iş yerlerine gidiyormuşsunuz." Şuan tek bir dileğim vardı o da Mert'in Nedim'e bulaşmamış olmasıydı "Ee?" Arslan yumruğunu sıktı "Mert Baran'ın Nedim'le yaptığı işler hakkında ne biliyorsan söyle!" Mert başını iki yana salladı "Bilmiyorum, iş yerlerine gidip geliyoruz ama bana o tür detayları söylemez, Nedim geleceği zaman beni gönderir, Nedim'in yanına gideceği zamanda onunla gelmeme izin vermez ama Nedim'le ne iş yapıyorlarsa aradaki köprü Nedim'in kız kardeşi yani Baran'ın sevgilisi." Zeynep abla araya girdi "Peki ya sen, sen hiç görüştün mü nedimle hiç bir araya geldin mi onunla?" Mert evet anlamında başını salladı "Evet ama bu görüşmeler sadece tesadüf denk gelişlerdi, özel olarak asla onunla bir görüşme ayarlamadım, denk geldiğimizde de asla iş hakkında konuşmaz sadece günlük şeylerden bahs eder hâl hatır sorardı." Arslan yumruk yaptığı elini yavaş yavaş serbest bıraktı. Beni gerginlik içerisinde görünce de daha fazla sorgulamaktan vazgeçti "Neyse siktir edin, hadi gelin bir tatlı yiyelim." Gülümsedim "Olur." Zeynep abla önden yürümeye başladı "Künefe yiyelim." Mert kaşlarını çattı "Baklavaaa yiyek ya!" Mert'le Zeynep abla yarışa girmiş gibi hızlı yürürken Arslan benim gibi yavaş adımlarla yanımdan yürüyordu, elimi tutup hızlı yürümeye başladı, elimi tutması beni şaşırtmıştı "Ne yiyelim?" Zeynep abla ve Mert'te bize döndü "Sütlaç." Mert elini dizine vurdu "Şaka mı yapıyon baklava, künefe, kadayıf varken sütlaç mı yiyeceksin?!" Arslan'la birlikte güldük "Ben sütlaç seviyorum sanane!" Mert bir aydınlanma yaşadı "Cidden lan banane ben mi yiyecem sanki." Tatlıcıya gidene kadar Mert'le Zeynep abla sürekli sohbet edip, şakalaşıyorlardı ama benim aklım ve gözüm sadece Arslan'la ellerimizdeydi, eliyle o kadar sarmıştı ki benim elimi, elim onun elinin yanında küçücük kalmıştı.
Bölüm sonunu tatlıya bağladık amaaa
Okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum 💐
Oylayıp destek olmayı unutmayın, ileriki bölümlerde görüşmek üzere<33
Aşkla kalın ✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 92.74k Okunma |
4.27k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |