13. Bölüm
Ömer Faruk Yardımcı / Kaizen :  Zamanın Varisi / Bölüm 4 : Huzur Noktası (Part 3)

Bölüm 4 : Huzur Noktası (Part 3)

Ömer Faruk Yardımcı
davyjones

Günün ilerleyen saatlerinde; Alex, Sofia'yla buluşacakları yere gelmişti. Etrafına bakındı, ancak Sofia ortalarda yoktu. Onun yerine, önünde tuhaf ve yoğun bir enerji yayan bir arter hattının varlığını hissetti. Kaizen'in yolculuk sistemini hala tam olarak çözemediği için temkinli bir şekilde hatta yaklaştı. Bir anda, arterin içinden çıkan bir el onu hızla içine çekti ve yolculuğu aniden başladı.

Alex, Sofia'nın yer altından açtığı gizli bir arter yoluyla kütüphaneye yaklaştığında, gözlerine inanamadı. Karşısında Babil'in Asma Bahçeleri vardı. Dünyanın Yedi Harikası'ndan birine bakıyor olmanın getirdiği şaşkınlığı üzerinden atamadan, bir süre boyunca bu büyüleyici manzaraya hayranlıkla baktı.

La biblioteca de Babel ismini Babil kütüphanesinden alan bu yer. Tüm kitapların toplanmasıyla Kaizen'in bilgi deposu haline gelmişti. Belki de evrenin tüm sırları şuan bu kütüphanedeydi.

Kütüphaneye açılan bu alan, devasa taş yapılarla çevriliydi; her biri eski bir medeniyetin izlerini taşıyan sütunlar ve karmaşık kabartmalarla bezeli duvarlar, sanki yüzyılların sessizliğini barındırıyordu. Kütüphane, doğanın içine özenle yerleştirilmiş gibi, Babil'in efsanevi Asma Bahçeleri'yle uyum içinde tepeye doğru yükseliyordu.

Yapının dışı, antik ve aynı zamanda mistik bir atmosfer yayıyordu. Taş bloklar arasındaki ince sarmaşıklar, kendilerini yavaşça yukarı doğru sarmış ve yapının doğal bir parçası haline gelmişti. Hava, ağır bir sessizlikle doluydu; sadece uzaklardan gelen hafif bir rüzgarın fısıltıları duyuluyordu.

En dikkat çekici olan ise, mimarinin merkezindeki devasa kapıydı. Bu kapı, asırlardır yerinde duruyor gibiydi. Üzerinde kadim dillerle yazılmış yazılar ve semboller oyulmuştu. Kapının ortasında ise yaşlı bir adamın yüzüne benzeyen, taş bir kafa yer alıyordu. Yüzü, bilgelikle doluydu; derin kırışıklıkları, göz kenarlarında birikmiş yorgunluğu anlatıyordu. Alex yaklaştıkça bu kafa, canlıymış gibi gözlerini ona çevirdi ve dudakları yavaşça kıpırdamaya başladı.

"Ah, bir yabancı daha. Söyle şifreyi geç kapıyı." dedi yaşlı kafanın taş dudakları arasından gelen soğuk, yankılı bir ses. Başta hareketsiz gibi duran bu varlığın birden canlanması, Alex'in içini tuhaf bir ürpertiyle doldurdu. Kapıdaki kafa, sanki yüzyıllardır kimsenin şifresini duymamış gibi bir sabırsızlık sergiliyordu. Alex, yapması gerekenin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu; Kai'nin en ufak bir hatayı affetmeyeceğini düşünerek daha da dikkatli olmalıydı.

Bir an duraksadı, kapının başına doğru eğildi. Taştan yapılmış yaşlı yüzün derin kırışıklıklarına yavaşça dokundu. Zihnini topladı ve enerjisini odakladı. Daha önce Basiliske'e enerji aktarırken nasıl dikkatli olduğunu hatırladı; ancak bu sefer daha hassas olmak zorundaydı. İçinde, geçmişin izlerine ulaşabileceği bir güç vardı ve o gücü bu kapının taş yüzüne akıtmaya başladı. Yavaşça, titizlikle, yalnızca şifrenin söylendiği zamana geri gitmeyi hedefledi.

Zamanın akışına tutunarak, enerjisini kapının içine gönderdi. Taş yüz, bir an için hareket etmeyi bıraktı. Alex, gözlerini kapıya odakladı; bir şeylerin değiştiğini, taş yüzün altında bir hareketlilik başladığını hissediyordu. "Eve hoş geldin Jessy Brown"

Kapı açılmıştı fakat Alex daha çok duyduğu sözlere dikkat kesilmişti. Jessy Brown... Bu Jessy'nin soy ismi değildi. Neden bu şekilde söylemişti? "Hey kapı neden Brown dedin?"

Kapı, karşısında Jessy yerine Alex varmış gibi cevap verdi. "Sessiz ol yabancı burada söz hakkın yok. Söyle şifreyi geç kapıyı."

Alex kaşlarını çattı ama daha fazla sorgulamadan, düşüncelerini bir kenara bırakarak içeriye doğru yürüdü. Kafasını şimdilik bu sorunla meşgul etmenin zamanı değildi. Öncelikli görevi belliydi: Jessy'i bulmak ve Sofia'nın bahsettiği kitabı almak.

Kütüphaneye adım attığında, devasa zemin katlar boyunca uzanan kitaplıkların ihtişamı gözlerini büyüledi. Kitaplıklar tavanlara kadar uzanıyor, her bir raf içinde bir çok gizemli sırrı taşıyormuş gibi görünüyordu. Alex, bu büyüleyici manzaranın cazibesine kapılmamak için kendini zor tutarak koridorlarda ilerlemeye devam etti.

Sonunda orta katlara vardığında, aradığı kitabı buldu. Kitabın üzerinde altın yaldızlarla işlenmiş "Kai" isminin parıltısı, kitabı bulmasını fazlasıyla kolaylaştırmıştı. Alex kitabı raflardan dikkatlice çektiği anda, kütüphanenin koridorunda birden kızıl bir ışık patladı. Anlık kör edici parlaklık geçtiğinde, Alex'in gözleri yavaş yavaş normale döndü ve karşısında duran kişiyi fark etti.

Bu yabancı, baştan aşağı bandajlarla sarılıydı; adeta her yeri gizlenmişti. Gözlerindeki kızıl parıltı, tüm koridoru tek başına aydınlatıyordu. Kısa bir sessizlik anı yaşandı, ortamın ağırlığı neredeyse elle tutulur hale geldi. Ancak yabancı, sessizliği bozarak elini katanasına doğru götürdü. Alex'in gözleri büyüdü; bir dövüşün kaçınılmaz olduğunu anlamıştı.

Alex hızlıca arkasını dönüp koşmaya başladı fakat arkasından gelen tuhaf varlık bandajlarına ayrılıp havada süzüldükten sonra tekrar birleşmesiyle saldırması durumu zorlaştırıyordu. Hızının yetersiz olacağını anlayınca kütüphanenin köşelerini kullanmaya karar verdi. Dönemeçler takibi atlatmasını sağlamasa da kaçışını kolaylaştırıyordu.

Samuray tekrar saldırıya geçip kılıcını Alex'in üzerine doğru savururken, Alex hızlıca yerden bir kitap kaptı. Kılıç tam üstüne inecekken, kitabı var gücüyle savurarak kılıcı bloke etmeyi başardı. Saldırının şiddetiyle elindeki kitap ikiye bölünmüş, ama Alex'e birkaç saniyelik bir avantaj sağlamıştı. Derin bir nefes aldı, ardından hemen başka bir kitaplık rafına uzandı.

Samuray tekrar havada birleşip kılıcını Alex'e sallamak yerine raflardan birine vurunca kitaplıklar domino taşı gibi düşmeye başlamıştı. Alex bu sefer eğer düşen rafların arasında kalırsa savaşma fırsatı bile olamayacağını gayet iyi biliyordu. Raf devrilme sırası bulunduğu yere geldiğinde zıplayarak kendini aradan çıkarmayı başardı. Ayağa kalkıp derin bir nefes alacaktı ki dizlerine atılan bir kesik tekrar yere çökmesine neden oldu.

Samuray tam önündeydi. Tekrardan bandajların birleşmesiyle formuna dönmüş ve ruhsuz bir şekilde son darbeyi indirmek için kılıcını havaya kaldırmıştı. Alex her şeyin bitmesini beklerken yeşil bir ışık süzmesi samurayın kaçmasına neden oldu. Yine de dizlerinden aldığı yara atar damara denk gelmişti eğer bir şey yapmazsa ya kan kaybından ölecek yada sakat kalacaktı.

Alex, yerde çırpınırken aklına bir fikir gelmişti ve belki de bu fikir onu tüketip alternatif bir yoldan öldürecekti ama bunu denemeye değerdi. Ellerini dizlerine koydu ve içindeki zamanın enerjisini bacaklarında yoğunlaştırmaya başladı. Sadece beş dakika öncesi yeterliydi...

Gözlerini açınca bacağını tekrar oynatabiliyordu. "Yaşayarak öğrenmek varken akademiyi kim ne yapsın." Daha bir kaç saniye önce ölümün eşiğinde olduğunu unutmuş gibi sırıtan Alex, Yeşil ışığa doğru yönelmeye başladı kurtarıcısının kim olduğunu merak ediyordu.

Bölüm : 23.10.2024 09:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Ömer Faruk Yardımcı / Kaizen :  Zamanın Varisi / Bölüm 4 : Huzur Noktası (Part 3)
Ömer Faruk Yardımcı
Kaizen : Zamanın Varisi

4.08k Okunma

1.64k Oy

0 Takip
49
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...