
2.BÖLÜM; "ÖL YA DA YAŞA"
Birkaç defa gözümü kapadım ve tekrar açtım. “Tüm bu olanlar gerçek olmamalı.” Dedim. 1 hafta önce kazada ölen yakınların, beni aldattığını öğrendiğim eski sevgilim ve iş problemleri. Bir de omzumun delice ağrıması da eklenmişti bugünden itibaren.
“Keşke…” dedim, “keşke bu dünyadan gitsem ve başka bir evrende mutlu olsam…” keşke bu duam kabul olsaydı…
Ellerim istemsizce kafama gittiğinde yağlanmış saçlarımın farkına vardım. “Kaç gündür işe böyle gittiğime inanamıyorum…” diye söylenirken ayağa kalktım ve banyoya girdim. Aynanın karşısında saçımdaki tokayo çıkardım ve diş fırçamın olduğu rafa koydum. Deren bir nefes alarak üzerimdeki sweet’i çıkaracakken birden etraf simsiyah oldu.
“Hadi ama…” dedim kendimce. “Tam yıkanacakken niye gidiyorsun elektrik?” Sweet’i üzerime geri geçirdim ve banyodan dışarı çıktım.
İç sesim çıkmaz olaydım dedi çünkü burası hiçbir şekilde benim evime benzemiyordu. Saniyeler içerisinde evimi değiştirip dekore etmeleri imkansızdı. “Burası neresi?” Diye mırıldanırken etrafa dikkatlice baktım.
“Şansım niye bu kadar berbat acaba?” Şansızlığıma gülerken evi kontrol etmeye devam ettim. Salonda gördüğüm siyah ve yüzü gözükmeyen kişiye karşın “kimsin?” Diye seslendim. “Beni duyuyor musun acaba?” Ses gelmiyordu. Korkum ikiye veya üç’e katlanırken ona doğru yaklaştım, bedeni iriydi bu demekki erkekti, bana ses vermeyen kişi erkekti.
"Kimsin?" Diye ikinci kez sordum, soruma ne kadar cevap beklesemde inatla cevap vermiyordu. Ona doğru yaklaştığımda elindeki kılıcı gördüm. Bu da neydi böyle? "Asıl sen kimsin dünyalı?" Dünyalı mı? Dünyalıydım ama yani benim için yine de Garip bir terimdi...
"Ben mi? Yoksa sen misin dünyalı?" Diye soruyu ona doğru gönderdim. "Dünyalı olmadığım kesin," elini bana doğru uzattığında çenesine doğru ışık vurdu, "ben Kapan." bana uzattığı eline elimi uzattım. "Diğer elindeki kılıç tehlike uyandırsada, ben Kamelya. Tanıştığıma memnun olduğumu ileride görecektiriz elbet." elimi geri çektim, duran tekli koltuğa oturdum.
"Bana dünyalı dediğine göre başka bir yerde olmalıyım? Fakat burası aynı zamanda benim evim," kafam karışık şekilde ona baktım. "Burası başka bir evren, Kamelya. Aynı senin gibi günde binlerce dünyalı buraya gelebiliyor, fakat buna henüz alışkın değiliz." ayakta durduğunu yeni farketti ve kendisi de koltuğa oturdu.
"burası senin dünyandan farklı bir evren ve buraya Ladinya derler. Senin dünyanın adını bilmiyorum lakin bir an önce Ladinya'dan gitmeni öneririm." Kaşlarımı çattım, "Peki, nasıl gideceğim?" duraksadı. Sanırım nasıl gideceğimi o da bilmiyordu. "Bilmiyorum, burada fazla kalırsan göze batarsın. Normalde Ladinya'da senin gibileri öldürmezler fakat daha beter şeyleri yapabiliyorlar. Kişiliğine bağlı." Ladinya iyilik dolu bir yer olmalıydı. "Ve sandığın gibi iyilik dolu bir yer değil burası. Herkesin belirli bir gücü var, bu gücü senin üzerinde kullanırlarsa Araf'a gidebilir veya sonsuzluğa takılabilirsin."
"neden?" Kafasını iki yana salladı ve dudağını kemirdi. "Bir dünyalıya güç uygulandığı için böyle oluyor. Ladinya tehlike dolu bir yer."
"peki ya sen? Sen de bahsettiğin kişiler kadar kötü müsün?" uzun bir süre bana baktı fakat gözlerini geri çekti. "Neden öyle bakıyorsun? Alt tarafı bir soru sordum?" Gözlerini benden ayırmadı, "ben sandıklarından daha kötüyüm kamelya."
bu dünya'ya gelmek baştan kötü bir şanssızlıktı...
iyi olmayan her kimse o karşıma çıkıyordu...
hayat benimle dalga geçiyordu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |