15. Bölüm

15. Bölüm

Rabia Gümüş
deeindeniz

Keyifli okumalar...

&

"İyi misin?" Kenan'ın sorusuyla ona doğru döndüğümde içimdeki sıkıntı giderek arttı.

"Değilim. Daha yolumuz var mı?" Helikopterden ineli yirmi dakika olmuştu, gözüm sürekli saatteydi dakikaları sayıyordum artık.

"Gelmek üzereyiz."

Kenan daha önce de böyle görevlere gittiği için soğuk kanlılıkla durumu idare ediyordu. Ellerim buz tutmuştu, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Helikopterden iner inmez bizi almaya gelen iki asker vardı ama onları tanımıyordum. Bizimkilerden birisi olsaydı şimdiye çoktan durumu öğrenmiş olurduk.

Araç durduğunda çantamı alıp aşağıya indim. Hastanenin bahçesine hızlı adımlarla girdiğimde Kenan'ı takip ediyordum. Kalabalık değildi, küçük bir ilçe hastanesine benziyordu. Sınırda tam teşekküllü bir hastanede bulmakta mümkün değildi zaten.

Hastaneye girdiğimizde danışmada oturan mavi formalı görevliye doğru ilerledik direkt. Kenan cebinden çıkarttığı kimlik kartını gösterdi.

"Askeri doktor Kenan Asaf Boztepe. Bir hastamız var, gece getirildi." Kısa açıklamasından sonra görevli kadın yerinden kalkıp kimlik kartını geri verdi.

"Beni takip edin doktor bey."

Görevlinin peşinden üst kata çıktığımızda koridor da direkt İsmail ve Civan'ı gördüm. Beni gördüklerinde onlar da şaşırmış görünüyordu. Yoğun bakım üniversitesinin önünde durduğumuzda içeriden çıkan doktoru fark edince durduk. Kenan kendini tanıtıp yaralı askeri götürmek için geldiğimizi söyledim. Gözlerim etrafta dolaşırken Yaman'ı göremediğim her an içimde ki sıkıntı giderek büyüyordu.

"Çok kan kaybetti elimizden geldiği kadar müdahale ettik ama yeterli olanağımız yok bir an önce sevk edilmesi gerekiyor acilen. Kalbi durdu iki kez, üçüncüsünü kaldirabilir mi emin değiliz. İşlemleri halledelim, dosyayı size teslim edeyim." Ellili yaşlarının başında olan erkek doktor bize yardımcı olmak için elinden geleni yapıyordu.

"Leyla hemşire siz burada kalın, dosyayı alıp geliyorum." Kenan gözlerime bakarak konuştuğunda başımı sallayıp onayladım. Bilerek beni geride bıraktığını biliyordum.

Kenan ve doktor yanımızdan ayrıldığında hızla Civan ve İsmail'in yanına ilerleyip karşılarında durdum.

"Kim?" Nefesim kesilirken dolan gözlerime inat dik durdum. "Vurulan kim?"

Ciğerlerime çektiğim hava bile içimi yakarken artık dayanma gücümün sonuna gelmiştim. Ellerim buz kesmiş titrerken söylenecek tek bir ismin beni ne hâle getireceğini bilmeden öylece kaldım.

"Leyla."

Duyduğum sesle arkamı döndüğümde koridorun başında bana doğru ilerleyen adamı gördüğüm anda gözyaşlarım yanaklarımı ıslattı. Yaman, üstünde kamuflajı dimdik duruşuyla bana doğru yürürken ona doğru adımladım. Titreyen bacaklarım bana her an ihanet edecek gibiydi sarsak adımlar atıyordum. Karşı karşıya kaldığımız an benim ıslak gözlerim onun mavi fırtınaların kolpuğu gözleriyle buluştu.

"Gel benimle."

Uzanıp tuttuğu elimle beni arkasına alıp ilerledi. Koridordan çıktığımızda sağdaki odanın kapısını açtı. Burası hasta odasıydı ama içeride asker çantaları vardı. Burayı onlara vermiş olmalılardı. Kapıyı kapattığında elimi bırakmadan odanın ortasında duran sandelyeye oturmamı sağladı. Önümde diz çöktüğünde kalbim ritmini şaşırdı, ellerimi avuçlarının arasına aldığında bir gözyaşı daha düştü kirpiklerimin ucundan.

"Korktun değil mi?" Yüzünde anlayış, yumuşak bir ifade vardı. Başımı usulca salladım çok korkmuştum.

"Özür dilerim sana geçecek diyemem, bir daha olmayacak diye sözler veremem. Bu ilkti ama son olmayacak Leyla, benim hayatım böyle. Bugün belki orada yatan ben değilim ama yarın olabilirim." Sesindeki sıcaklık olsa da sözleri içimi buz kestiriyordu.

"Deme öyle. Nolur söyleme." Kısık sesim ona ulaştığında elini kaldırıp yüzüme yapışan saçlarımı kenara çekti.

"Gerçekler bunlar Leyla. En başından bilmen gerekiyor bunları belki ileride pişman-" dediğinde cümlesini tamamlamasına izin vermeden elimi, ellerinin arasından çekip dudaklarının üstüne kapattım.

"Devam etme, Yaman ben daha nasıl anlatayım kendimi sana? Görmüyor musun ne haldeyim, nasılım? Yapma nolur, hayalini dahi düşündürtme bana." Elimi tekrar tutup avucumun içini öptüğünde gözlerimi kapattım.

Durmak bilmeyen gözyaşlarım arasından bir damla daha süzüldü. Parmak ucuyla sildiği damlayla gözlerimi açtım. Bakışları öyle güzeldi ki içimi çekerken onu görene kadar kendimi nasıl sıktığımı şimdi anlıyordum. Bütün vücudum öyle bir gerginlikle dolmuştu ki şimdi her an yere yığılacak gibiydim.

"Tamam, derin bir nefes al. Rengin solmuş oysa ben senin pembe bir gül gibi açan yanaklarına aşinayım." Elinin tersiyle yanağıma dokunduğunda kesik bir nefes aldım.

Kapı tıklatıldığında Yaman yavaşça ayağa kalktı. Ne zaman kilitlediğini bilmediğim kapının üstündeki anahtarı çevirip açtı. Tam arkasında kaldığım için kendi görünecek kadar açtı kapıyı. Gelenin önünü kapattığı için de kimin olduğunu göremiyordum.

"Komutanım çıkıyoruz." Bekir'in sesini tanıdığımda yaralı olan askerin o olmadığını anladım. İsmail, Civan ve Bekir değildi. Geriye Vedat ve Yunus kalmıştı.

"Beş dakika sonra odaya gelin." Yaman kapıyı tekrar kapattığında ben de sandelyeden kalktım, gitme zamanı gelmişti.

"Vedat mı, Yunus mu?" Ekipte geriye kalan iki ismi söylediğimde ne demek istediğimi anlamıştı.

"Vedat." Yüzünde düz bir ifade olsa da gözlerindeki kopan fırtına aslında her şeyi söylüyordu.

Neredeyse sesini hiç duymadığım içten içe bir sebebi olduğunu düşündüğüm asker geldi gözümün önüne. Görevle ilgili hiçbir bilgi veremezdi sadece nasıl yaralandığını öğrenmiştim Vedat'ın. Herkesi kurtarmak için kendini feda etmişti. Pusuya düştüklerini anladığı an silahına davranıp vurulmayı göze alarak geride kalanları korumuştu.

Zamanımız dolduğunda gitmek için Yaman'ın açtığı kapıdan çıktığımda koridorun başında timin diğer üyelerini gördüm, içlerinde tanımadığım birisi daha vardı. Yanımızdan geçip odaya girdiklerinde biraz önce beklediğimiz odanın önüne geri döndük. Yaman duvara sırtını vererek durduğunda bekleme alanındaki banka oturdum.

Sessiz geçen dakikaların ardından koridorda yankılanan ayak sesleriyle başımı çevirip gelenlere baktım. Kenan önde diğer askerler hazırlanmış şekilde arkada bize doğru yürüyordu. Kenan karşımda durduğunda ayağa kalktım.

"Prosedürler halledildi, ambulans helikoptere geçiyoruz." Dosyayı uzatmasıyla elinden aldım.

Sonrası çok hızlı gelişti benim için. Doktorların ve personelin yardımıyla Vedat'ı ambulansla helikopter alanına daha sonrada helikoptere taşıdık. Kenan bütün değerlerini kontrol ederken bende nabzını kontrol ediyordum. Teni solgun olan adamın yüzünde hiçbir canlılık yoktu.

"Tim, kalkış için hazırlan!" Yaman'ın emriyle yerlerine hızla geçen askerler yerleşip kemelerini taktı.

"Sende yerine geç Leyla." Kenan'ın sözleriyle Yaman'ın yanındaki boş yere oturup emniyet kemerini taktım.

Kenan gideceğimiz hastaneyle iletişime geçtiğinde her şeyin hazır olduğunu söylediler. Vedat hızla ameliyata hazılanacaktı, iç kanama riski yüksekti, beyin sarsıntısı geçirmiş de olabilirdi. Bütün bunların cevabı detaylı tetkikler yapıldıktan sonra belli olabilirdi ancak. Çok kan kaybettiği için vücudu buz gibiydi, dudaklarının rengi mora yakın, kol damarları daha maviydi. Bir ölüden farksız olan bedeninin yaşadığını bize kanıtlayan hâlâ atan nabzıydı.

Yol boyu kimseden ses çıkmazken saat öğleden sonra ikiydi. Helikopter hastanenin çatısına inmişti, bekleyen ekip hızlı bir şekilde Vedat'ı teslim alıp dosyasını işleme koymuştu. Kenan gerekli bilgileri verirken öylece kenarda durup birkaç saat içinde değişen her şeyi düşünüyordum.

"Vedat'ın ailesi daha gelmedi mi?" Şimdiye burada olmaları gerektiğini düşündüğüm aile hâlâ yoktu.

"Şehit düşmediği sürece ailesine haber verilmemesi konusunda Vedat'ın bize verdirdiği bir söz var. Ailesine haber vermeyeceğiz." Civan'ın da burada olduğunu fark ettiğimde ona doğru döndüm.

"Bilmeleri gerekmez mi?" İnsanın evladıydı sonuçta ne olacağını kimse bilemezdi. Gelip yanında durmak isteyebilirlerdi.

"Vedat onlarla bağlarını uzun zaman önce kopardı bunu anlatması bize düşmez Leyla. Uyandığında sorarsan belki anlatır." Cevap Yaman'dan geldiğinde bilmediğim şeyler olduğunu anlayıp sessiz kaldım.

Kenan işlerini bitirip geldiğinde yirmi dört saatten fazladır ikimiz de ayaktaydık. Başım dönmeye, gözümün önünü kararmaya başlamıştı. Kan şekerimin düştüğüne emindim. Sabaha karşı yediğim bir paket bisküvi ve bir bardak çayla duruyordum.

"Buradaki işimiz bitti, gerisini Vedat'tan sorumlu doktorlara sorarak öğrenebilirsiniz. Tetkikleri yapıldıktan sonra ameliyata girecek. Eğer değerlerinde bir sorun olmazsa iyi geçeceğini düşünüyorum şu an kan takvisyesine başlandı." Durumu kısaca açıkladığında Kenan, en azından iyiye gittiğini düşünerek derin bir nefes verdim.

"Sağ ol doktor." İlk defa başını kaldırıp Kenan'a baktığında Yaman, Kenan sadece başını bir kez sallamıştı.

"Hadi Leyla, seni de evine bırakayım. Dün gecede uyumadın hastalanacaksın böyle giderse." Gözlerime baktığında Kenan, gitmem gerektiğini biliyordum.

Hem psikolojik hem de fiziksel olarak sınırdaydım. Hiç anlamadan geçen zamanın bütün yükü omuzlarıma binmişti. Gözlerim uykusuzluktan acımaya başlamış, başıma ağrı girmişti. Bütün bunlara rağmen Yaman'ın yanında kalmak istiyordum.

"Doktor haklı Leyla, git dinlen. Arar, durumu haber veririm ben sana." Yaman'ın sözlerinden sonra derin bir nefes alıp ayağa kalktım.

"Saat kaç olursa olsun fark etmez, aramanı bekleyeceğim." Son kez Yaman'a baktığımda "Kendine dikkat et" dedi.

"Sen de."

Kenan'la birlikte hastaneden ayrıldığımız da bir taksiye bindik. İkimizin arabası da askeriyede kalmıştı. Başımı cama doğru yasladığımda aklıma Yaman'la olan konuşmamız geldi. Ne o benden uzak durabiliyordu ne de ben ondan. Öyle bir şeyin içine düşünmüştüm ki sadece günlerin bir an önce geçmesini istiyordum. Her şeyin yoluna girmesi için zaman gerekiyordu.

Eve geldiğimizde taksi durmuştu, Kenan yan tarafta başını geriye yaslamış uyuya kalmıştı. Benden daha fazla yorulmuştu bütün gün hasta bakmış daha sonrasında da işle ilgili prosedürleri halletmişti. Çantamdan para çıkartıp taksinin ücretini ödedim. Elimi Kenan'ın koluna koyduğumda gözlerini açtı.

"Birkaç saat bende dinlen öyle git" dedim. Gözlerinin içi kanlanmıştı, yüzü yorgunluğunu belli ediyordu.

"Olur, hem konuşmamız gerekiyor."

Taksiden inip eve geçtiğimizde kapıyı anahtarla açtım. Beklenildiği gibi evde kimse yoktu. İçeriye girdiğimizde salona geçtik, Kenan ilk defa geldiği için etrafa bakıyordu. Eşyalarımı getirdiğim gün beni bırakmıştı ama içeriye girmeden kapıdan gitmişti.

Salondaki koltuğa oturduğunda odama geçip dolabımı açtım, abimin gelirken getirildiğim tişörtlerinden birisini çıkartıp tekrar salona döndüm. Üstünde hâlâ komuflajı vardı, tişörtü uzattığımda elimden aldı.

"Abimin, yabancılık çekmezsin" dedim tebessüm ederek. Birbirlerinin eşyalarını üniversite zamanı çok kullanırlardı.

"Bana verdiğini duysa 'çöpe at geri getirmesin' der şimdi." Alayla söylese de aralarındaki kırgınlığın tam olarak düzelmemesine içerlemiş gibiydi.

"Kızlar gelmez daha üstünü burada değiştirebilirsin." Lafı değiştirdiğimi anladı mı bilmiyorum ama itiraz etmedi.

Odama geçtiğimde bende üstümü değiştirdim. Yatak çarşaflarını hızlı bir şekilde değiştirip, odadan çıktım. Kenan koltukta gözleri kapalı geriye yaslanmıştı. Ona çok büyük bir teşekkür borcum vardı, bugün beni götürmese ne yapardım bilmiyordum. Düşüncesi bile nefesimi kesiyordu.

"Kenan, benim odama geç." Kolundan tuttuğumda gözlerini açıp ayağa kalktı. Üstünü değiştirmiş, kamuflajın üstünü de katlayıp koltuğa bırakmıştı.

"Seni de rahatsız ettim" dediğinde itiraz ettim.

"Çok kötü görünüyordun, biraz dinlen yemek yerken konuşuruz. Salonda olacağım." Elime yastığımı ve battaniyemi aldım.

"Teşekkür ederim Leyla." Samimi teşekkürüne karşı gülümseyip kapıyı kapattım.

Kenan'ın evi çok uzakta kalıyordu, her sabah uzun bir yol geliyordu. Üstelik onun da haklı olduğu bir konu vardı ki konuşmamız gerekiyordu. Kaç gündür bende Kenan'la konuşmayı düşünüyordum ama aklım Yaman'da olduğu için bir türlü düşüncelerimi toplayamamıştım.

Salondaki büyük koltuğa yastığımı koyup uzandım. Üstüme battaniyeyi aldığımda gözlerim kapanmıştı bile. O kadar uykusuzdum ki gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Çok geçmeden uyumanın rahatlığıyla bedenimdeki kaslar gevşedi.

Uyandığımda hava kararmak üzereydi. Üstümdeki pikeyi kenara çekip koltukta oturdum. Dağılmış saçlarımı yeniden topladım. Mutfaktan gelen sesle birlikte yavaşça kalkıp salondan çıktım. Mutfağa girdiğimde Esma beni görünce gülümsedi. Çok güzel yemek kokuları geliyordu midem açlıktan kasıldı.

"Günaydın diyeceğim ama akşam oldu. Koltukta güzel uyuyordun kaldırmayım dedim." Saate baktığımda sekize geldiğini gördüm, bu kadar saat aralıksız uyumuştum.

"Kenan benim odamda uyuyordu, o yüzden salonda yattım. Kusura bakmayın siz gelmeden gider diyordum ama gece boyu görevdeydik ben bile sızıp kalmışım." Mahcup olmuştum Esma'ya sonuçta bu evi beraber kullanıyorduk.

"Ne kusuru canım nişanlın değil mi? Zaten gece gelmedin uzun bir gün olmuş sizin için. Hadi kaldır nişanlını da yemeğe oturalım." Öyle sıcak bir samimiyetle söylemişti ki onlarla yaşadığıma her seferinde daha mutlu oluyordum. Nesli de Esma da çok iyi ev arkadaşlarıydı.

"Teşekkür ederim, yarın ki yemeklerden de benden." Sözlerime karşılık Esma "Ziyafet var desene" dedi. Ne yemek yapsam büyük bir beğeniyle yemişti her zaman.

Mutfaktan ayrılıp odama ilerledim. Kapıyı hafifçe tıklatıp bekledim. Ses gelmeyince yavaşça açtım, odanın içinde loş bir karanlık vardı. Kapının hemen yanında bulunan yatağıma doğru ilerledim. Kenan kolunun birisini başının altına koymuş yüzünde sabit bir ifadeyle uyuyordu.

"Kenan" diye seslendim çok yüksek olmayacak bir tonda.

Gözlerini kırpıştırıp yavaşça açtığında gülümsedim. Kendine gelerek yatak başlığına sırtını vererek oturdu. Yanında duran telefonunundan saate baktığında benim kadar şaşırmıştı.

"Saat epey geç olmuş bir, iki saat dinlenirim diyordum." Benden daha çok yorgun olduğu belliydi, bıraksam daha uyurdu ama geceyi burada geçirmesi uygun değildi.

"Bende biraz önce uyandım, bir şeyler yiyelim ev arkadaşım yemek hazırlamış. Senin burada olduğunu biliyor o yüzden sorun etme" dedim. Nişanlım olarak bilindiği için kızlar onu görmese bile ismen tanıyordu.

"Zahmet olmasın giderim ben." Ayağa kalktığında yanındaki ışığa basıp odayı aydınlattı. Gözlerini kısarken ışığa alışması birkaç saniye sürdü.

"Böyle gidersen ayıp olur hem tanışmış da olursunuz."

"Tamam o zaman bir lavaboyu gösterir misin Leyla elimi yüzümü yıkıyayım." Kenan'ın isteği üzerine ona banyoyu gösterip mutfağa geçtim.

Esma'nın masayı hazırlamasına yardım ettiğimde dün yaşananları anlatmıştım bir yandan da. Kenan'a dönüş yolunda haber gelmişti askeriyedeki hasta olan askerler eski sağlıklarına kavuşmuştu hastaneye gidenler de yarın sabah gelecekti.

Yaman hâlâ aramamıştı bir yandan da onu merak ediyordum. Zil çaldığında Nesli'nin geliş saati olduğu için kapıya yöneldim. Yine anahtarını unutmuş olmalıydı. Sabah çok acele çıkınca almayı unutuyordu. Kapıyı açtığımda karşımda duran kişi Nesli değildi.

"Müsait misin?" Yaman bir tepki vermediğim için bana bakmaya devam ediyordu.

"Leyla, kamuflajımın üstünü nereye koymuştun?" Kenan'ın sesi salondan geldiğinde karşımda duran adamın kaşları çatılmıştı.

"Müsait değilsin." Gözleri beni delip geçerken geriye doğru bir adım attı.

"Yaman kapıda neden bekliyorsun girsene içeriye." Esma kapıyı arkamdan sonuna kadar açtığında ona minnettardım.

"Misafiriniz varmış gelmeyim Esma."

"Yabancı değil Leyla'nın nişanlısı hadi gel, sana soracaklarım vardı benim de zaten." Nişanlı kelimesi geçtiğinde Yaman tekrar bana baktı. Kenara çekilip geçmesi için alan tanıdım ona.

Esma'yla ikisinin tanıştıklarını biliyordum kızlar da Yaman gibi uzun zamandır burada oturuyordu. Taşındıkları zaman iki kızı gören herkes tedilat fiyatını çok yüksek tuttuğu için zorlanmışlardı, Yaman da onlara tadilat için uygun fiyatla çalışan bir usta bulmuştu. Esma da arada Civan ve İsmail taşındıktan sonra yemek götürmüş onlara.

Yaman içeriye girdiğinde kapıyı kapattım. Kenan'la salonda karşı karşıya geldiklerinde ikisinin de kaşları çatıktı. Ortamın gerginliğini anında anlayan Esma bana göz kırptı. Dudaklarımı oynatarak sonra dedim.

"Ben Esma, Leyla'nın ev arkadaşıyım." İki adamdan da ses gelmeyince Esma öne çıkarak Kenan'a elini uzattı.

"Memnun oldum Esma. Kenan Asaf, Leyla'nın nişanlısıyım." Gayet rahat bir ifadeyle Esma'nın elini sıktığında nefesimi tuttum.

"Şimdilik." Yaman'ın tek kelimelik cümlesini bende dahil herkes duymuştu.

"Yemeğe geçecektik sen de bize katıl Yaman. Bugün çok yemek yapmışım nasibiniz varmış demek ki." Esma benim kolumdan tutup mutfağa doğru ilerlediğinde diğer ikisi de peşimizden gelmek zorunda kalmıştı.

Masanın bir köşesine Kenan diğer köşesine Yaman oturmuştu. Esma ve bende karşılıklı oturmuştuk. Mercimek çorbasını tabaklara koyduktan sonra Esma ekmek sepetini koyup tekrar yerine geçti.

"Bir arkadaşınız yaralanmış çok geçmiş olsun Yaman." Esma'nın konuşmasıyla benim de sormak istediğim konu açılmıştı.

"Sağ ol Esma. Hayati tehlikeyi atlattı. Ameliyatı başarılı geçti herhangi bir iç hasar yok şükür. Yarın sabah normal odaya alacaklar." Sözleriyle rahatlarken Vedat'ın bu sabahki hâli geldi gözümün önüne. Çok büyük bir şey atlatmıştı inşallah bir an önce toparlanırdı.

"İyi olmasına sevindim. Tedavi sürecini sorunsuz atlatması için destek almalı." İyi bir bakıma ihtiyacı vardı hastaneden çıktıktan sonra.

"Bizim alt kattaki kiracılar çıkıyormuş orayı tuttuk. Ev sahibiyle görüşmek için gelmiştim zaten bende. Evi yerleştirene kadar bizde kalacak kendini toparlayınca biraz kendi evine geçer." Ailesiyle arasında ne olduğunu bilmiyordum ama Yaman bunu yaptığına göre kesinlikle biliyordu ki asla Vedat bu halde olsa bile aile evine gitmezdi.

"Ben yardımcı olurum akşamları kontrole de gelirim Vedat'ı. Durumunun takip edilmesi gerekiyor kolay bir şey atlatmadı." İlk defa Yaman'ın gözlerine bakıp konuştuğumda o da bana bakıyordu.

"İyi olur. Bir de müsait olduğunda eşya için yardım edebilir misin diye soracaktım Leyla. Yatak, koltuk, mutfak eşyası falan gerekiyor. Vedat askeriyede kaldığı için çoğu şeyi eksik." Teklifiyle gülümserken yardımcı olmamı benden istediği için mutluydum.

"Olurum tabii hafta sonu çıkıp bakabiliriz."

"Hafta sonu aile yemeği var Leyla." Kenan'ın araya giren cümlesiyle ona döndüm.

"Sorun olmaz Kenan pazar günü Yaman'a yardımcı olurum yemek cumartesi günü zaten." Çok önceden karar verilmiş bir yemekti, Kenan'ın ailesinin evine gidecektik. Üç hafta kalmıştı bu işin bitmesine ama abim dışında kimse bilmiyordu.

"Çorbadan sonra tavuklu patates var. Hadi biraz hızlı yiyin." Aramızdaki bu garipliği Esma fark ettiği için bana yardımcı olmaya çalışıyordu.

Yemek bittiğinde Yaman gitmemişti, Kenan da öyle. İkisi de birbirine dik dik bakıyorlardı. Kenan'ın telefonu çaldığında salona doğru geçti.

"Esma bize iki dakika verir misin?" Kahve suyu koyan Esma, Yaman'ın sorusuyla bana döndü. Onayladığımda sessizce mutfaktan çıktı.

"Onun sana bu kadar yakın olması, benim sana elimi uzatırken bile bin kere düşünürken senin yanında rahatça kalması..." Derin bir nefes alıp gözlerini benden çekti. "Çok zor Leyla." Elini saçlarının arasından geçirdi, bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu görebiliyordum.

Bu sefer ben uzattım elimi ona, masanın üstünde duran elini tuttum. Ona bunu yaşatmaya hakkım yoktu, biliyordum zoruna da gidiyordu. Yaman ismi gibi yaman bir adamdı. Yanlışı, eğrisi ona gelmiyordu düzünü, doğrusunu bilirken. Onu tanımaya başladığım andan itibaren gerek sözleriyle gerek de davranışlarıyla bana bunu gösteriyordu.

"Sana umut vermek haksızlık biliyorum belki senin gözlerine bakmak bile şu an çok yanlış. Sana belki ters bu durum oysa Yaman, ben yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Ne gözlerine bakarken ne de elini tutarken. Benim kimseye verilmiş bir sözüm yok." Gözlerimi ondan bir saniye ayırmadım, görsün istedim içimdeki düşünceyi anlasın ki onun beni beklediği gibi ben de onu bekliyorum.

Mutfak kapısı açıldığında Kenan içeriye girdi. Yaman ve benim ellerimize olan bakışları yavaşça bana doğru döndüğünde elimi Yaman'ın elinden çekmedim. Benim kimseden gizleyecek bir şeyim yoktu.

"Hastaneye dönmem gerek." Yaman'ın konuşmasıyla başımı sallayıp ayağa kalktım.

Yaman gittiğinde Kenan'la konuşmam gerektiğini biliyordum. Nesli işten geldiğinde kısaca onunla da Kenan'ı tanıştırmıştım. Kenan çıkmak için hazırlandığında onunla birlikte bende evden çıktım. Aşağıya indiğimizde binanın bahçesinden çıkıp karşı kaldırımdaki otobüs durağına ilerledik. Yan yana oturduğumuzda Kenan cebinden sigarasını çıkarttı ve çakmağıyla yaktı.

"Yaman'ı seviyorum."

Dolandırmadım lafı, zaten ortada olan bir durumu saklamak saçmaydı. Üstelik Kenan'dan bu durumu saklamak için de bir sebebim yoktu.

Sigarasından başka bir nefes daha aldığında aramızda ki sessizlik arttı. Ne demesini bekliyordum bilmiyorum ama susması işte bu durum beklediğim bir şey değildi.

"Bir şey söylemeyecek misin?" Ona doğru döndüğümde başını yukarıya kaldırmış sokak lambasının etrafında dönen minik kahverengi kelebekleri izliyordu.

"Sen bana söyleyecek bir şey mi bıraktın Leyla?" Başını bana çevirdiğinde göz göze geldik.

"Bil diye değil anla diye söyledim bu nişan daha fazla devam edemez Kenan. Üç hafta kaldı abimin verdiği tarihe sonrasında yüzüğü çıkartmanı istiyorum bana söz verdiğin gibi." En başından bu anlaşmayı benim istediğim zaman bitirmek için yapmıştık.

"Bana hiç zaman vermedin." Gözlerime bakarak kurduğu cümle ona bakmakla kalmama yetti. "Beni tanı istedim, yanımda yakınımda ol. Baban zorlasa bile bu yüzüğü taktıktan sonra hislerin değişir belki bir şans verirsin diye düşündüm. Şimdi değildi Leyla zamanla, belki bir ay belki aylar sonra benim baktığım gibi bana bakarsın sandım. Sen bana hiç şans vermedin." Kırgındı sözleri içinde kızgınlıktan eser yoktu, gözlerime baktı kaldı.

Abimin sürekli ima ettiği durum buydu. İhtimal vermek istemediğim ama o gün Yaman'ın gözü önünde elimi tutmasıyla içime şüphe tohumunu eken hissin gerçekliği şu an onun tarafından doğrulanıyordu. Keşke böyle olmasaydı.

"Aynı hisleri paylaşmıyoruz, hiç paylaşmadık ki. Ben seni önce abimin arkadaşı olarak sonra da iş arkadaşım olarak kabul ettim. Bir yüzük bunu değiştiremez. Kenan Asaf Boztepe benim için hep merhametli, gururlu, işinde çok iyi bir doktor ve dost ama hepsi bu kadar." Ne dersem diyeyim kırılacaktı ki bunu önleyecek teselli verecek cümlelerim yoktu benim. Kalbi kırılacaktı belki ama olmayacak bir şey için kendini daha fazla yıpratmayacaktı.

"Belki tanıyınca sevmeyeceksin onu kaç kere sohbet ettiniz ki? Karşılıklı oturup kaç derdini anlattın ona? Biliyor mu en sevdiğin şarkıyı, yemeği ya da müziği? Leyla o seni hiç gördü mü en çaresiz anında? Yardım etmek için serdi mi bütün her şeyini senin yoluna?' Soruları sanki uzun zamandır düşünüyor da aklını meşgul ediyormuş gibi arka arkaya geldi.

"Bir insanın her şeyini ezberlemek onu sevdiğin anlamına gelmez. Bugün sevdiklerinden yarın nefret de edebilirsin." Benim kadar bunu o da biliyordu ama bazı şeyler mantığın önüne geçiyordu.

"Seni seviyorum Leyla ve sen bana yarın senden nefret edebileceğimi söylüyorsun. Bu gökyüzündeki bütün yıldızların yeryüzüne inmesi gibi bir şey." Yapma der gibi baktı yüzüme, imkansız der gibi.

"Bizim eve ilk geldiğinde yemeğe kalmıştın o akşam kabak yemeği vardı. Sevmediğin halde hiçte söylemedin sevmediğini yedin. Abim, bir gün sen tekrar yemeğe kaldığında anneme söyledi. 'Asaf kabak sevmiyor anne geçen geldiğinde bir şey diyemedi yedi koyma tabağına.' Annem sana o gün kabak koymadı ama sen tabağını uzatıp kabak yemeğinden istedin. Ağzına sürmediğin, nefret ettiğin bir yemeği sevmiştin. Sen beni tanıyorsun ya Kenan ben de seni tanıyorum. Yıllarca girdin evimize hani sen babama dedin ya 'bir kez olsun başını kaldırıp bakmadı bana Leyla' diye ben sana başımı kaldırıp bakmadım ama sen hep oradaydın."

Yıllarca evinize giren birisini az çok tanımaz mıydınız? Ben de tanıyordum Kenan'ı görüyordum ama hiç onunla bir gün bu durumda olacağımı tahmin etmemiştim. Başka dertlerim vardı benim. Babamın baskısından kurtulmak, üniversiteyi bitirip mezun olmak. Mesleğimi yapıp hayatımı yaşamak istiyordum. Aşk, sevgi gibi şeyler benim için daha geri plandaydı.

Hayatımda elbette birisini istiyordum. Bana destek olacak, yanımda olup sevgisini hissettirecek, seveceğim sevileceğim bir ilişkim olsun istiyordum ancak bunu hiçbir zaman aramamıştım. Kenan ya da bir başkası bana hiç bunu düşündürtmemişti. Oysa Yaman'ı daha ilk gördüğüm anda içimde beliren o duyguyu hâlâ onu her gördüğümde hissediyordum. Ben Yaman'ı seviyordum.

"O biliyor mu?"

"Daha ona söylemedim, hissediyor ama söze dökülmüş bir şey yok henüz. Sen varken ve bu yüzük parmağımdayken bana bir adım atmıyor. Ben de ona atamıyorum. Senden bunu istemek belki yüzsüzlük ama ben ona gitmek istiyorum beni özgür bırakacak kişi sensin Kenan. Bana verdiğin sözü unutma." Ayağa kalktığımda konuşmamızın bittiğini ikimiz de biliyorduk.

Kenan gittiğinde eve geri döndüm. Kapıdan girdiğim anda elime bir kahve kupası tutuşturan Esma beni mutfağa çekti. Nesli de aynı merakla beni bekliyordu. Şu an birisine danışmaya o kadar ihtiyacım vardı ki oturup onlara her şeyi anlatmaya başladım. Ece her zaman benim yanımda olduğu için tarafsız bakamıyordu beni düşündüğü için. Kararı bana bırakıp yorumsuz kalıyordu. Kendi ilerlediğim yolda nedense hep yerimde sayıyormuş gibi hissediyorum.

"Yaman'ın hayatında birisi olduğunu düşündüğün için ondan uzak dururken bir anda Kenan'la nişanlı buldun kendini sonrasında Yaman'ın nişanlı olmadığını öğrendin ama her şey için geçti artık." Esma durumu özetlediğinde ikisinin de aklı karşımış görünüyordu.

"Babamın gölgesi hayatım boyunca üstümde oldu, abim ne kadar araya girse de ben hep o baskıyı üstümde hissettim. Hayır dediğim an kıyamet koptu evde annem de rahatsızlanınca başka çarem kalmadı." Biten kahve kupasını masanın üstüne bırakıp konuşmanın başından beri sessiz olan Nesli'ye döndüm.

"Böyle bir karar vermen en doğru olanıydı Leyla, kendini üzme. Üstelik sana bunu teklif eden de Kenan yani kendi çıkarını düşünmüş sana yakın olabilmek için. Hayatına devam etmen gerekiyor kendi seçtiğin kişiyle. Yaman'ı az çok tanıyoruz ve bu gece senin gözünün içine bakarken bence düşünceleri de çok netti." Nesli yorumunu yaparken Esma da ona katılmıştı.

"Ben Yaman'ı haklı buluyorum ne kadar bu nişan sahte olsa da Kenan'la sürekli bir aradasınız. Üstelik Yaman bir asker Kenan'ın tavırlarından sana olan ilgisini sezmiş de olabilir." Bana başka bir bakış açısı katan kızlara teşekkür ettim.

O gece yatağa yattığımda uyuyamadım, belki uykumu aldığım için belki de aklımı esir eden düşünceler yüzünden. Bir tarafta Kenan'ın itirafı diğer yandan Yaman'ın içime işleyen sözleri arada sıkışıp kalmış hissediyordum. Gideceğim yolum belliydi ama önce beni tutan ipleri kesmem gerekiyordu.

...

Hafta sonu hızla yaklaşırken Vedat'ı bir kez ziyarete gitmiştim, durumu iyiye gidiyordu. Yaman'ı ziyaretim esnasında görmüştüm birbirimize selam vermiştik sadece. Yaman'a ne kadar yakın olmaya çalışırsam o kadar sorunla karşı karşıya kalıyorduk ve ben artık ondan uzak durmak istemiyordum.

Kenan'la aramıza çektiğimiz sınır da artık oldukça belirgindi. İş dışında bir sohbetimiz yoktu, yemeklerimizi ayrı yiyor gerekmedikçe konuşmuyorduk. Sanırım böylesi daha iyiydi en başından bilsem asla izin vermezdim bu kadar yakın olmamıza. Ben dostluk kurduğumuzu düşünürken bilmeden ona umut vermişim meğer. Ya da o her şeyi çok yanlış anlamıştı. Sonuç olarak aramızda artık bir sınır vardı.

Ece'nin iş yoğunluğu arttığı için görüşememiş ama telefonda konuşmuştuk. Abimle pazar günü ilk defa dışarı çıkacaklardı. Şu an her şey güzel gidiyordu onlar için. Sorunlarımla onu boğmak istemediğim için sessiz kalmış hevesli konuşmasını dinlemiştim. Hangi elbiseyi seçmesi gerektiğine bir türlü karar veremediğinden yakınıp duruyordu. Tatlı telaşlardı bunlar.

Abimle yemekten sonra karşılıklı konuşmamıştık ama arada mesajla konuşuyorduk. Yemeğe katılacağını kesinlikle söylediğinde bir nebze olsun içim rahatlamıştı. Biraz sonra beni almaya gelecekti, birlikte gidecektik Kenan'ın ailesinin evine.

Üstümde dizlerime gelen siyah, uzun kollu sade bir elbise vardı. Hava soğuduğu için ceketimi giydiğimde topladığım saçlarım ve hafif tuttuğum makyajımla iyi duruyordum. Esma arkadaşlarıyla buluşacaktı Nesli'nin de şirket yemeği vardı. İkisi de benim gibi geç dönecekti eve. Ayakkabılarımı giydiğimde abim aramıştı, meşgule atıp asansöre bindim.

Aşağıya indiğimde arabanın içinde beni bekliyordu. Kapıyı açıp bindiğimde arabayı çalıştırdı.

"Nasılsın Leylam?" Abimin sorusuyla gülümsedim özlemiştim onu.

"İyiyim abi, sen nasılsın?" Kenan'la olan konuşmamızdan onun da haberi yoktu ki olsun da istemiyordum. Onların arasındaki dostluk farklı bizim aramızda geçenler farklıydı.

"Güzel gidiyor şimdilik. Ece'yle konuştunuz mu?" Yandan bana bir bakış attığında ses tonu ciddileşmişti.

"Yarını bekliyor sabırsızlıkla hangi elbiseyi giysem diye telaş içinde. Güzel güzel konuşun bak abi, giderken kıza da çiçek yaptır elin boş gitme. Ece en çok gülleri sever" diyerekte dip not iliştirdim.

"İlişki uzmanı olmuşuz bakıyorum." Abim bana takıldığında güldüm.

"Sadece Ece'yi tanıyorum ve benden faydalanmanı sağlıyorum abicim."

Kenan'ların evine yaklaştıkça gerginliğim artmaya başlamıştı. Evin önünde durduğumuzda babamın arabasını görmüştüm, bizden önce gelmişlerdi. Abim gerginliğimi hissettiğinde elini omzuma koyup beni kendine çekti. Zili çaldığımızda Kenan'ın annesi kapıyı açmış bizi içeriye davet etmişti. Abim elindeki tatlı paketini verdiğinde birlikte salona geçmiştik. Kenan'ın kız kardeşi yurt dışından dönmüştü ama henüz karşı karşıya gelmemiştik. Bu gece önceden verilen bir sözü olduğu için yemeğe katılmayacağını biliyordum.

Hoş geldin faslından sonra Akif amca "Herkes geldiğine göre yemeğe geçelim" dedi.

Kenan karşımda abim yanımda oturuyordu. Babam ve Akif amca karşılıklı oturmuştu. Yemek servisine yardım ettiğimde herkes yemeğe başlamıştı. Akif amca babamla, Kenan'ın annesi Hilal teyze annemle sohbet ederken üçümüz sessizdik. Ana yemeklere geçildiğinde ismimi duymamla başımı tabağımdan kaldırdım.

"Düğün için bir tarih belirlediniz mi?" Akif amcanın sorusuyla Kenan'a döndüm.

"Henüz erken baba." Kısa yanıtıyla babamın kaşları çatıldı.

"Oğlum ancak hazırlanırız daha ev eşyası, düğün derken vakit bir bakmışsın çok çabuk geçmiş. Hilal teyzenin sözleri Kenan kadar banaydı da.

"Hayırlı iş uzatmaya gelmez." Babamın keskin cümlesiyle masada daha çok ses yükseldi.

"Bir an önce hazırlıklara başlamak gerek."

"Daha ev bakacaklar, eşyalar, gelinlik, damatlık çok iş var."

"Nişana kimseyi çağırmadık davet edilecek bir sürü kişi var."

"Nikah için de gün almak gerek bir an önce."

Bütün cümleler iç içe geçerken nefes alamadığımı hissettim. Kenan'a baktığımda önüne dönmüş, hiçbir şey söylememişti. Bu yüzüğün parmağımdan çıkmasına asla izin vermeyeceklerdi. Ne kadar parmağımda kalırsa o kadar diretecek beni mecbur bırakacaklardı. Farkına vardığım düşünceler beynime akın ederken ayağa kalktım. Masadaki herkesin gözleri bana doğru döndüğünde kararımı vermiştim.

"Bu evlilik olmayacak, ben Kenan'ı sevmiyorum!" Masaya sözlerim bomba gibi düştüğünde artık geri dönüşü yoktu.

Uzun bir bölümün sonuna geldik

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen.

instagram : DeeinDeniz

Bölüm : 01.12.2024 20:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...