16. Bölüm

16. Bölüm

Rabia Gümüş
deeindeniz

&

Yaman

Leyla'yı aradığım üçüncü kerede telefondaki sekreter numaraya ulaşılamadığını söyleyince derin bir nefes alıp çağrıyı kapattım. Bugün birlikte Vedat'ın evi için eşya bakacaktık söz vermişti bana. Leyla verdiği sözleri tutacak bir kadındı, mutlaka bir sorun vardı.

Dün akşam Kenan'ın ailesine yemeğe gideceklerini biliyordum. Beni endişelendiren diğer bir konu da buydu. Yemeğe gittikten sonra tamamen iletişimimiz kesilmişti. En azından kaçta görüşeceğimize dair bir mesaj bekliyordum. Saat on ikiyi geçtiğinde odamın kapısını açıp salona geçtim.

"Komutanım daha çıkmadınız mı?" İsmail elindeki telefonuyla oynarken başını kaldırıp bana bakmıştı.

"Leyla'ya ulaşamıyorum." Yanından geçerken ortadaki sehpaya uzattığı ayaklarına tekme atıp düşürdüm.

"Yukarıya çıkın, Esma pazarları evde oluyor genelde. Leyla ev arkadaşları sonuçta biliyorlardır." Telefonunu kapatıp koltuğa koydu.

Buraya taşındıktan sonra İsmail ve Civan arada üst kattaki kızlarla konuşuyordu. Taşındıkları zaman ihtiyaçları olduğunda bende yardım etmiştim. Çok yoğun çalışıyorlardı, iyi kızlardı taşınalı uzun zaman olmuştu ama hiç şikayet yoktu haklarında. Onlardan önce taşınan öğrenciler gece gündüz parti yaptığı için binanın sınırlarını zorlamış en sonunda ev sahibi çıkartmak zorunda kalmıştı. Zamanımın çoğunu görevde geçirdiğim için pek dikkat etmemiştim o zamanlar.

"Bir sorayım bakalım." Leyla'ya ulaşacak başka bir numara ya da adres yoktu elimde kızlara sormak en iyisiydi.

"Sorun komutanım sorun tabii." İsmail arkamdan seslenirken umursamadım.

Evden çıkıp merdivenlere yöneldim. Zili çaldığımda kapının arkasından adım sesleri geldi ve çok geçmeden kapı açıldı. Esma karşısında beni görünce pek şaşırmadı.

"Merhaba Yaman, Leyla'ya mı baktın?" Geliş sebebimi direkt anladığında lafı uzatmadım bende.

"Merhaba Esma. Evet, Leyla'ya ulaşamıyorum bugün bir yere gidecektik beraber."

"Leyla dün eve gelmedi, aile yemeği olduğu için orada kaldı diye düşünmüştüm aslında. Şimdi sen böyle diyince bende merak ettim." Esma da telefonunu çıkartıp Leyla'yı aradı, ulaşılmıyordu yine.

"Ailesinin evini biliyor musun ya da ona ulaşacağımız birisini?" Leyla'ya ulaşmak değildi sorun iyi olup olmadığını bilmem gerekiyordu.

"Abisi geldi birkaç kez ama numarasını falan bırakmadı hiç. Aile evinin de buraya uzak olduğunu biliyorum sadece." Başımı salladım anladım dercesine, kızlar bir şey bilmiyordu anlaşılan.

"Tamamdır Esma, eğer Leyla eve gelirse bana haber vermesini söyle lütfen."

"Olur, sen de haber alırsan söyle merak ettim bende. Umarım bir sorun yoktur." İyi anlaştıklarını az çok biliyordum gördüğüm kadarıyla Esma da endişe etmişti.

"Umarım."

Esma'yla konuşmam bittiğinde aşağıya indim. Eve girdiğimde telefonumu, cüzdanımı ve silahımı aldım. Ceketimi giydikten sonra evden ayrıldım. Aşağı indiğimde cebimden çıkarttığım paketten bir sigara yakıp telefonumu açıp rehbere girdim. Arama tuşuna bastığımda telefon beklemeden açıldı.

"Emredin komutanım."

"Halil bugün sen nöbetçisin değil mi?" Arabama doğru yürürken Leyla'nın arabasının hâlâ burada olduğunu gördüm.

"Evet komutanım."

"Kenan Asaf Boztepe, doktor üsteğmen. Bana adresini bul hemen." Leyla'ya ulaşmak için her yolu deneyecektim.

"Emredersiniz komutanım."

Telefonu kapattıktan sonra gelen mesajda Kenan'ın telefon numarası ve adresi vardı. Leyla dün gece onunla birlikteydi. Leyla'dan haber almadan hatta onu görmeden bu kalbimdeki sancı geçmeyecekti. Onun bana gelmesine engel olan kim varsa bedelini ödemeye de hazır olmalıydı.

Arabaya bindiğimde konumu girip yola çıktım. Aklıma babasını gördüğüm ilk an geldiğinde Leyla'nın en başta bu nişanı kabul etmesinin nedeni açıkça belliydi. Leyla o adamdan korkuyordu. Nasıl yapmıştı, daha doğrusu ne yapmıştı da kendi kızını karşısında bu kadar çaresiz bırakmıştı bilmiyordum ama gerekirse o da hesabını verirdi.

Leyla'nın gözünde görmüştüm ben o hissiz çaresizliği. Babasının karşısında yaprak gibi titreyip, karşı koymayı bile düşünmeden kabullenişini. Kızların yanına yeni taşınmıştı daha ondan öncesinde aile evinde kalıyor olmalıydı. O adamın iş dolayısıyla bile olsa bir gece Leyla'ya ulaşamayınca endişe edeceği yerde kızına el kaldırması işte bende yerini belli ettiği zamandı. Nasıl bir baba kızına yok yere böyle bir şey yapmaya kalkışıp kendini haklı gidebilirdi ki?

Yaprak gibi titreyen, gözleri dolan ama bir damla yaş akıtmayan Leyla geldiğinde gözlerimin önüne elimin altındaki direksiyonu daha fazla sıktım. Babasının davranışından dolayı utanması, kendini küçük görmesi ise bambaşkaydı. Temiz bir kalbi olduğu kadar güçlüydü Leyla. Kendi ayakları üstünde dimdik duran her şeye inat kendi yolunu çizmeye çalışan bir kadındı. Beni kendine hayran bırakıyordu.

Konuma geldiğimde iki katlı geniş bahçeli bir evin önünde durmuştum. Arabayı sokağa park edip indim. Sağlam adımlarla kapıya geldiğimde zili çaldım. Kapının açılması biraz sürdü. Etrafa baktığımda oldukça sessiz, sakin ama lüks bir muhit olduğu belli oluyordu. Kenan'ın ailesinin durumu iyiydi, belki de Leyla'nın babasına karşı bunu kullanıyordu.

"Buyurun kime bakmıştınız?" Ellili yaşlarda bir kadın açtığında kapıyı gözlerimi ona çevirdim.

"Kenan Asaf Boztepe burada mı?" Belki duruşum belki de ses tonumdan dolayı geriye doğru bir adım attı kadın.

"Ben Filiz Boztepe, Asaf'ın annesiyim. Bir sorun mu var?" Tedirginliği gözlerinde net bir şekilde görebiliyordum.

"Yüzbaşı Yaman Agah, oğlunuzun çalıştığı askeriyede görevliyim. Kenan'a ulaşamadım evdeyse kendisini çağırabilir misiniz?" Kadının kalbine indirmemek için durumu daha anlaşılabilir bir hale getirmeye çalıştım.2

"Asaf, nişanlısının evinde şu an. Durum acilse adresini verebilirim." Rütbemi ve asker olduğunu öğrenen Filiz Hanım daha ılımlı yaklaşmıştı.

"Çok iyi olur, bir an önce ona ulaşmam gerek." Kenan denen it Leyla'nın yanındaydı kesin.

Filiz Hanım adresi verdiğinde teşekkür edip arabama geri döndüm. Neler oluyordu bilmiyorum ama hiçte hayra alemet değildi bu olanlar. Arabayı çalıştırıp çokta uzak olmayan semte doğru yola çıktım. Yarım saat sonra iki, üç katlı evlerin olduğu bir mahalleye girdim. Burası Kenan'ın aile evi kadar lüks değildi ama bir sıcaklığa sahip gibi duruyordu. Sokakta top oynayan, ip atlayan, minderini sermiş sohbet eden insanlar vardı.

Araba dikkatlerini çektiğinde bir ara sokağa bırakıp indim. Filiz Hanımın verdiği adresin burası olduğunu biliyordum kapıda Kenan'ın arabası vardı. Zili çaldığımda derin bir nefes aldım. Hiçbir şey yoksa ve ben şimdi Leyla'nın kapısına böyle dayanıyorsam bu büyük bir sorun olabilirdi. Ama içimdeki o ses bana burada olmam gerektiğini söylüyordu.

Kapı açıldığında karşımda Leyla'nın babası vardı. Gözlerini kısıp bana baktığında belki de o günü hatırlamıştı. Üç ay önce gün doğarken karşı karşıya gelmiştik. Ben Leyla'nın önünde duruyordum oysa tam eli havada karşımda.

"Kime baktınız?" Sesi sert gözleri beni inceler gibiydi.

"Kenan Asaf burada mı?" Önce Leyla'yı sormamam, her ihtimali değerlendirmem gerekiyordu.

"Asaf!" Adam içeriye doğru bağırdığında kapı içeriye biraz daha açıldı.

Biraz sonra Leyla'nın babası içeriye girerken Kenan kapıda belirdi. Beni gördüğünde yüzündeki ifadeden tamamen anlaşılıyordu şaşkınlığı. Buraya kadar geleceğimi o da beklemiyordu. Ne kadar ileriye gideceğimi hiçbiri hatta Leyla bile bilmiyordu.

"Ne arıyorsun burada?" Arkasından kapıyı çekerek aralık bıraktığında karşımda durdu.

"Bir kez soracağım Kenan, ona göre cevap ver. Leyla nerede?" Gözlerine baktığımda öfkemi görmüş olması gerekiyordu.

"Sana ne Leyla'dan? Buraya gelmeye hakkın yok Yüzbaşı. Geldiğin gibi git." Geri adım atmaya niyeti yoktu.

"Sen benim kim olduğumu iyi bilirsin ama ben sana yine de söyleyim. Ben, Leyla'nın kalbindeki adamım. Şimdi tekrar etmeden sorumun cevabını ver." Sarsıldığını biliyordum, tahmin ediyordu kör değilse de biliyordu. Ama illa söylemem gerekirse hiç çekinmeden söylerdim ona.

"Leyla söylemek istese sana nerede olduğunu söylerdi zaten. Şimdi buradan derhal git Yüzbaşı yoksa sonu kötü olacak." Beni tehdit etmeye kalktığına göre durum beklediğimden daha ciddiydi.

Kenan'ı yakasından tuttuğum gibi kenara itekledim. Dua etsin yumruğum yüzüyle bulaşmadığı için. Aralık olan kapıyı tamamen açıp evin içine girdim. Salona geldiğimde Leyla'nın babasını koltuklardan birisine oturmuş halde buldum. Beni görünce ayağa kalktı.

"Leyla nerede?" Bağırmamla birlikte arkadaki kapı açıldı ve Leyla'nın gözlerine çok benzeyen yaşlı bir kadın dışarıya çıktı, annesi olmalıydı.

"Sen kimsin de kızımı soruyorsun?" Bana doğru yürüyen babası kaşlarını çatmıştı.

"Yaman!" Üst kattan gelen Leyla'nın sesiyle merdivenlere doğru beklemeden çıktım. Kapıya vurulma sesi geldiğinde önünde durdum.

"Leyla, güzelim burada mısın?" Önünde durduğum kapının arkasından "Buradayım Yaman, kapı kilitli" demesiyle derin bir nefes aldım.

"Leyla, geri çekil kapıdan." Sinirim üst safhalara çıkarken Leyla'nın geri çekilmesini bekleyip tekmemi kapının kilit kısmına geçirdim. Kilit parçalanırken kapıyı itip açtım.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Kenan'ın sesi tam arkamdan geldiğinde odaya girdim.

Leyla'nın gözleri kanlanmıştı, yüzü bembeyaz gözaltıları koyu halkalarla çevreliydi. Bütün gece ağlamış, uyumamış olmalıydı. Üstünde uzun kollu siyah bir elbise vardı. O güzelim saçları dağılmış hâlâ ıslak olan yanaklarına yapışmıştı.

"Leyla elimi tut, hadi tut elimi gidelim." Ona elimi uzattım her şeye rağmen bu onun seçimiydi.

"Gitme Leyla, babanla konuşup ikna edeceğim söz veriyorum. Şimdi gidersen biliyorsun geri dönüşü olmaz." Kenan'ın sesi aramıza girdiğinde boğazına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Yaman ben çok yoruldum." Bağırmaktan tahriş olmuş sesi bana ulaştığında ruhum daraldı.

"Yaslan bana Leyla, ben tutarım seni." Gözlerine baktım, sürekli benden kaçırdığı ama asla bakmaktan kendini alamadığı gözlerine.

Elini uzatıp avucumun içine bıraktığında sıkıca sarıldım ona. Bitmişti, bundan sonra kimsenin gücü yetmezdi bana. Leyla'nın önünde duran ne varsa tam karşısında beni bulacaktı. Leyla'yı kucağıma aldığımda başını göğsüme doğru yasladı. Odadan çıkmak için arkamı döndüğümde Kenan'la yüz yüze geldik.

Leyla parmağındaki yüzüğü çıkartıp yere attığında Kenan'ın tam önünde durdu yüzük.

"Bitti, benim artık kimsenin emanetine sahip çıkacak gücüm yok."

Kenan'ın yanından geçip merdivenleri indim. Leyla'nın babasını durduran kişi Leyla'nın annesiydi. Kolundan tutmuş önünde duruyor geçmesine izin vermiyordu. Kızına yardım etmek istediği belliydi.

"Seni mahvederim çabuk kızımı bırak! Yıkarım başına dünyayı! Leyla bu kapıdan çıkarsan bir daha giremezsin!" Bağıran adama karşı adımlarım hiç duraksamadan kapıya doğru ilerledi.

Leyla ağlamaya devam ettiğinde göğsü sarsıldı. Elleriyle yüzünü kapatmış kucağımda hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Arabaya geldiğimizde ön koltuğa oturmasına yardım edip, emniyet kemerini bağladım. Üstüne doğru eğilip yüzünden saçlarını çektim. Yavaşça yanağına dokunup gözyaşlarını sildim.

"Bugün istediğin kadar ağla Leyla, yarın gözünden bir damla yaşın düşmesine izin vermeyeceğim." Başını kaldırıp ıslak gözleriyle bana baktığında boynunu büktü, dudaklarında beliren tebessüm acı doluydu.

"Yapma. Böyle bükme boynunu, böyle gülümseme. Sen böyle bükünce boynunu, böyle hüzünle gülümseyince benim yüreğimde ki kuşların kanatları kırılıyor." Yanağında duran elimin üstüne elini koyup başını eğdiğinde yüzü avucuma yaslandı.

"Bitti, sen geldin ya her şey geride kaldı." Sessiz fısıltısının ardından gözlerinde beliren o ışık daha iyi olacağını kanıtlar nitelikteydi.

Geriye çekilip arabanın kapısını kapattım. Sürücü koltuğuna geçtiğimde Leyla başını geriye doğru yaslamış derin nefesler alıyordu. Ne kadar bitkin olduğu yüzünden okunuyordu. Eve dönerken sık sık gözlerim ona kaydı, gözlerini kapatmış yüzündeki ifade durgun bir hal almıştı.

Onu nasıl bulmayı bekliyordum bilmiyorum ama bir odaya kilitlenmiş halde bulmayı da beklemiyordum. Öz babası tarafından ona öyle büyük bir darbe vurulmuştu ki asla unutmayacağını ömrü boyunca da bu yarayla yaşayacağına emindim.

Yanında olmak için elimden gelenden daha fazlasını verecek ona da bunu hissettirecektim. Elini uzattığı anda yanında beni bulacaktı. Bugün ben kendime bir söz verdim, bir yemin ettim. Leyla, istediği sürece her şeyle arasında duvar olacaktım.

Evin önüne geldiğimizde uyuduğunu biliyordum. Arabayı durdurup kontağı kapattım. Arkadaki cekete uzanıp yavaşça üstüne örttüm. Sırtımı kapıya doğru verip onu izlemeye başladım. Kaşları çatıldığında yüzü kasıldı. Uykusunda bile acı çekiyordu, bir kez daha ona uzanıp elini tuttuğumda içini çekerek derin bir nefes aldı. Buz gibi soğuk olan elleri içimi yaktı.

Leyla, öyle işledin ki şu kısacık zamanda içime öyle dağıldın ki benliğime artık senden uzak duracak gücü kendimde bulamıyorum.

Leyla

Ağrıyan gözlerimi yavaşça araladığımda karanlık karşıladı beni. Yavaşça elimi öne doğru uzattığımda hâlâ arabada olduğumuzu anladım. Gözlerim sokak lambasının ışığına alıştığında arabanın içindeki küçük tepe lambası aydınlandı. Soluma doğru döndüğümde Yaman'ın beni izlediğini fark ettim.

"Acıkmış olmalısın."

İyi misin diye sormadı zaten iyi olmadığımı da biliyordu. Başımı salladım usulca, dün akşamdan beri hiçbir şey yememiştim ama midem bulanıyordu. Derin bir nefes aldığımda kokusuyla sakinleştim biraz daha. Üstüme örttüğü ceketinin kokusu elbiseme sinmişti.

"Önce yemeğimizi yiyelim sonra sen istediğin zaman konuşuruz." Konuşmamız gerektiğini ben de biliyordum bu yüzden itiraz etmedim.

Arabanın kapısını açtığımda hava soğumuştu, üstümdeki ince elbiseyle titredim. Yaman yanıma geldiğinde elimdeki ceketini omuzlarıma yerleştirip elini belime koydu ve beni kucağına aldı. Ayağımda ayakkabı bile yoktu.

Başım geniş göğsüne yaslandığında binaya doğru adımladı. Asansöre bindiğimizde hâlâ ona doğru yaslı duruyordum. Üçüncü kata geldiğimizde kapıyı cebinden çıkarttığı anahtarla açtı.

"İsmail ve Civan bugün yok o yüzden tedirgin olma." Etrafa baktığımı görmüş olmalıydı.

Açıkçası bu halimi kimsenin görmesini istemiyordum. Yaman'ın bile görmesini istemezdim ama olan olmuştu bir kere. Yavaşça ayaklarımın üstüne bıraktığında olduğum yerde durdum nereye gideceğimi bilemez bir şekilde. Elimden tutup yavaşça mutfağa doğru çektiğinde yanında yürüdüm. Bir sandalye çektiğinde oturdum, içerisi sıcaktı.

Ellerini yıkayıp buzdolabını açtı. İçinden malzeme çıkartırken elimi çeneme dayayıp onu izledim. Su ısıtıcısına su ekleyip kaynaması için düğmesine bastı. Salata malzemesini tezgahın üstüne bırakıp, geniş bir kap çıkarttı. Salata malzemesini yıkarken kaynayan suyu tencereye alıp altını yaktı. Makarnayı koyup salatayı yapmaya başladı.

Bıçağı öyle hızlı hareket ettiriyordu ki sadece sesini duyuyordum. Salatayı bitirdiğinde makarnayı süzüp sosunu yaptı. Masayı hazırlamak için tabak, çatal, kaşık çıkartıp bana doğru döndü. Göz göze geldiğimizde gülümsedi.

Masayı hazırlamış ikimiz için de ayran doldurduğu bardakları koymuştu. Makarnanın üstünde dumanı tütüyordu, salatayı ortamıza yerleştirdi. Karşımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

"Sıcak dikkat et." Bardağı önüme bıraktığında başını kaldırıp bana baktı.

"Dün gece nişanı bozmak istedim." Her ne kadar yemekten sonra konuşalım dese de ben şimdi ona her şeyi anlatmak istiyordum.

Geriye doğru çekilip sandalyesine yaslandı beni durdurmadı. Belki o da fark etti şimdi anlatmasam daha sonra hiç cesaret edemeyeceğimi.

"Yüzüğü çıkartmak istedim ama yapamadım Yaman, izin vermediler. Babam delirdi, Kenan'ın aile evinde herkesin içindeydik. Kolumdan tuttuğu gibi kaldırdı beni. Ona bu nişanın gerçek olmadığını söylemeye çalıştım, abim araya girmek istedi. Ama o adamın baba bile diyemiyorum artık gözü öyle bir döndü ki abime vurdu. Benim yüzüme inmeyen tokat abimin yüzüne tüm şiddetiyle indi." Gözlerimi sımsıkı kapattığımda dahi o anı net bir şekilde görüyordum.

Abimin yüzünün kıpkırmızı olmasını, annemin çığlığını, Kenan'ın beni geriye çekmesini... Zorlukla yutkunurken gözlerimi açtım, kulağımda çınlıyordu o tokat sesi.

"Abim çok sinirlendi, neredeyse o adama el kaldıracak kadar. Annem girdi araya, abim bana baktı ama gidemedim onunla. Gitsem biliyordum beni alır çıkardı oradan. Yıllardır benim yüzümden çekmediği kalmadı, yapamadım gidemedim abimle. Abim gidince babam beni eve sürükledi telefonumu kırdı. Madem Kenan'la evlenmiyormuşum o zaman evden dışarıya adım atma hakkım yokmuş." Gözümden bir damla kurtulurken masanın üstündeki peçeteyi alıp sildim.

"Kenan denecek it hiçbir şey yapmadı mı?" Sesi o kadar katıydı ki Yaman'ın siniri gözünden belli oluyordu.

"Kenan'ın babası aile meselesi olduğu için karışmaması gerektiğini söyledi. Madem ben bu nişanı istemiyormuşum o zaman sonucuna da katlanmam gerekiyormuş. Yine de Kenan sabah geldi, yukarıdan baktığımda gördüm onu. Babamla ne konuştu bilmiyorum duymadım." Kenan'a olan kırgınlığım, kızgınlığım bir hayli fazlaydı. Ben ona, verdiği söze güvenmiştim.

"Sesini duyduğumda ilk defa içimde umudu hissettim, ismimi söyledin. Yaman, ben çok yalnız kaldım ama ilk defa çaresizlik nedir anladım." O odadan çıkamama korkusu o kadar büyüktü ki beni tüketmişti.

Sandalyesini geriye doğru çekip ayağa kalktığında masanın etrafından geçip yanımda durdu. Elimi tuttuğunda bende ayağa kalktım. Ellerim avucunun içinde kaybolurken başımı kaldırıp engin bir deniz olan mavilerine baktım.

"Ben yanındayım Leyla, izin verirsen de her zaman olacağım. Artık susmam için beni durdurman için bir sebep yok. Seni seviyorum, seni çok seviyorum." Avucu yüzüme yaslandığında beni kendisine doğru çekti.

"Bütün kalbimle seni yanımda, hayatımda istiyorum Yaman. Ben de seni seviyorum." Onun bana attığı adımı geri çevirmediğimde bana doğru eğildi ve sıcak dudakları alnıma değdi. Beni kollarına aldığında sıkıca sarıldı.2

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen.

 

instagram : DeeinDeniz

Bölüm : 03.12.2024 23:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...