11. Bölüm

11. Bölüm

Rabia Gümüş
deeindeniz

Keyifli okumalar...

&

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" Sorusuyla birlikte kaşlarım hafifçe çatıldı, benden ne isteyebilirdi ki?

"Tabii, yapabileceğim bir şeyse yardımcı olmaya çalışırım" dedim merakla ne isteyeceğini bekleyerek.

"Çıkart o yüzüğü" dedi gayet ciddi bir ifadeyle gözlerimden milim ayrılmayan gözleri beni delip geçerken. "O yüzük parmağında olduğu sürece ben içimden gelenleri söyleyemiyorum çünkü sana."

Olduğum yerde durdum. Ne diyeceğimi bilemezken söylediklerini algılamaya çalışıyordum. Yüzük parmağımı sıkmaya başlamıştı bir anda. Dudaklarım aralandı ama konuşamadım bir türlü cümleleri toplayıpta cevap veremiyordum.

"Ben" dedim durdum. Sahi ben ne diyecektim de dilim lâl olup susmuştu?

"Biliyorum birden oldu ama ben ne zaman yüzüne baksam söylemek istediklerimle söylediklerim farklı oluyor. Leyla, birkaç saat önce geldim kapına nasılsın bile diyemedim ben sana." Öyle çok gücüne gitmiş gibi söyledi ki ayıp bir şeydi sanki bana gelmesi, merak etmesi.

Onun gözünde ben başkasına söz vermiş nişanlı bir kadındım. Yaman'ın gözlerini gördüğümde kapılıp giderken nişanlı olduğunu düşünüp geri adım atan da ben değil miydim? Aynı durumda ben de kalmış ve ona gidecek bir yol bile bulamadan vazgeçmiştim. Oysa Yaman ne kadar gururuna yediremese de gelmişti.

"Yaman, parmağımdaki yüzüğün sahibi ben değilim. Bana emanet edildi sahibi geri istediğinde yüzüğü çıkartacağım" dedim kelimeleri zar zor bir araya getirerek. Kenan gerçekten isteyerek, severek takmamıştı bu yüzüğü parmağıma o yüzden bu yüzük benim değildi. Gerçek sahibine gidene kadar kısa süreliğine misafir, bana emanetti sadece.

"Bekle demek mi bu?" Gözleri ani bir parlamayla dalgalanırken mavileri bende kaldı.

Başımı usulca salladım, beklemesini isteyerek. Şu an bu yüzüğü çıkartıp ona doğru adım atamazdım. Yaman'ı az çok tanımaya başlamıştım eğer beni bekleyeceğini söylediyse beklerdi. İlk görüşte benim ondan etkilendiğim gibi o da benden etkilenmişti. Hissediyordum, benim içimdeki duygular onda da vardı.

"Bekleyeceğim Leyla, beni susturan seni durduran ne varsa bitmesini bekleyeceğim." Gözleri, gözlerimde bir adım geriye attı.

Yaman arabasına binip giderken onu izledim sadece. Bunu hiç beklemiyordum, derin bir nefes aldığımda elimi kalbimin üstüne koydum. Az önce ondan üstü kapalı bir itiraf mı almıştım bana mı öyle gelmişti?

Durduk yere kim nişanlı olduğunu bildiği birisine yüzüğünü çıkart derdi ki? Bugün olanları düşününce aslında hiçte beklenmedik gibi değildi ama yine de bilmiyordum. Yaman'ın da bana karşı hisleri vardı, ne boyuttaydı henüz öğrenememiştim ancak gözlerindeki o bakış çok dürüsttü. Açıkça, yalın bir halde gelmişti bana.

Eve girdiğimde ortalık sessizdi kızlar daha gelmemişti. Odama girip kıyafetlerimi çıkartıp rahat bir eşofman, tişört giydim. Aklım Yaman'la doluyken elimi, yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim. Akşam yemeği için makarna yaptım kendime. Bir şeylerle meşgul olmak belki tamamen beynimi kaplayan düşünceleri azaltırdı.

Telefonumun sesiyle elimdeki makarna dolu tabağı masaya bırakıp tezgahın üstündeki telefonumu aldım. Abimin aramasını beklemeden açtım.

"Leyla'm nasılsın?" Yüzümde oluşan tebessümle sandalyeyi çekip oturdum.

"İyiyim abi, sen nasılsın?" Nişanın olduğu günden sonra abimle oturup hiç konuşamamıştık.

"Ben de iyiyim eve geçiyorum. Yemek yedin mi?" Hâlâ çocukmuşum gibi hâlimi merak etmesi sevindiriyordu beni.

"Makarna yaptım şimdi onu yiyeceğim. Bu arada abi Kenan'la hafta sonu yemeğe çıkalım diyoruz dördümüz." Kenan söylese kabul etmeme ihtimali vardı ama beni kolay kolay geri çevirmezdi.

"Dördümüz?" diye sorduğunda "Sen, ben, Kenan ve Ece" diyerek cevapladım. Gerçi Ece'ye henüz sormamıştım ama beraber oluruz diye konuşmuştuk.

"Sevgilisi falan yanlış anlar hanımefendinin gerek yok, siz gidin." Soğuk çıkan ses tonuyla gülümsemem sırıtmaya dönüştü.1

"Kimin sevgilisi abi? Ece'nin görüştüğü birisi yok ki" dedim. Sonuçta Ece o yalanı benim yüzümden söylemişti, iyilik yapıyordum artı sevap puanı.

"Nasıl sevgilisi yok? Seninle tanıştırmış ya" derken durdu ve o an beyninde şimşek çaktığına emin oldum. "Yalan söyledi demi siz bu taşınma işini ayarlarken." Aynen öyle abicim, aynen öyle.

"Orasını artık siz yemekte konuşursunuz. Geliyorsun değil mi abi?" Benim aşk hayatım tamamen raydan çıkmıştı ama nedense abimin ki yeni rayına girecek gibi duruyordu. Biraz dokunuştan bence bir şey olmazdı.

"Geliyorum, o cimcimeye söyle sakın kaçmayı düşünmesin." Abimin de keyfi yerinde gelens es tonuyla "Söylerim abi, görüşürüz" dedim.1

Telefonu kapattığımda kapı anahtarla açıldı. Birkaç dakika sonra mutfağın kapısında Esma'yı gördüm. Beni görünce o da tebessüm etti.

"Makarnana ortakçı çıksam?" dediğinde "Gel hadi fazla yapmıştım zaten" dedim oturduğum sandalyeden kalkıp.

Esma ellerini yıkayıp gelene kadar ona da makarna tabağı hazırladım. Marketten aldığı ayranı açıp bardaklara doldurduğum da birlikte masaya oturduk.

"Normalde akşam yemeğini geç yiyorum ama bugün o kadar yoğundu ki açlıktan ölmüşüm." Hızlı hızlı yerken gercekten de acıkmış görünüyordu.

"Askeriyenin yemekleri güzel ama bir zaman sonra bayıyor. Arada evde arada orada idare edeceğim artık." Yemek seçince aslında dışarıda yemek o kadar da güzel değildi. Bazen kek, kraker falan atıştırmalık alıp çayla yiyordum.

"Eline sağlık çok güzeldi makarna" dedi Esma yemeğimiz bittiğinde.

"Afiyet olsun." Yeni ev arkadaşlarıma kısa sürede alışmıştım.

Esma ile birkaç gündür tanışıyorduk ama çok samimi kızdı. Neslihan'la belirsiz iş saatleri nedeniyle çok karşı karşıya gelmemiştik. Benden önce çıkıyor benden sonra geliyordu. Bir kez oturup kahve içmiştik sadece. Esma sekiz gibi geliyor demişti ama şirketi yeni bir ihaleye hazırlandığı için on biri buluyordu gelmesi. Saat on bir en geç on ikide uyumuya alışık olduğum için denk gelemiyorduk.

Esma bulaşıkları hallederken ben de kahve yaptım. Oldukça yorgun görünüyordu. Kahve içtikten sonra odasına geçtiğinde duş alıp yatacağını söyledi. Balkonda biraz oturduktan sonra ben de içeriye geçtim. Ece'ye mesaj atıp yemek işini söyledim, tahmin ettiğim gibi olumlu dönüş yaptı.

Yarın akşam bana gelecekti Ece, odanın kaba eşyasını yerleştirmiştim ama ince detayını birlikte yapacaktık. Yaman'la olan konuşmamızı da yüz yüzeyken anlatmak istediğim için konusunu açmadım. Ece de benim gibi mi düşünüyordu açıkçası merak ediyordum.

Salonda biraz daha oturup ben de odama geçtim. Yatağa yattığımda aklımda hâlâ Yaman'ın sözleri vardı. Bir an için parmağımdaki yüzüğü çıkartmak geçmişti içimden ama yapamazdım. Her şey şu an yeni yeni düzene girmeye başlamışken bir anda çıkmaza sokmak herkes için kötü olurdu. Kenan'ı da zor duruma düşürürdüm ki bana yardım etmek için verdiği uğraş boşa giderdi. En başta ona haksızlık olurdu bu.

Yaman bekleyeceğini söylemişti, ona ne kadar güvenmek istesem de aklımda hâlâ çelişkiler vardı. O gün kapıda ona sarılan kız kimdi? Kız kardeşi olduğundan hiç bahsetmemişti, bu kadar coşkuyla ona sarılan kızı merak ediyordum. O yüzüğü parmağında gördüğüm an kendime izin vermediğim his şimdi yeniden gün yüzüne çıkıyordu. Ben daha yeni tanımaya başladığım, etkilendiğimi kabul ettiğim adamı sanırım kıskanıyordum.

Düşününce kendimi onun yerine koyduğumda o nişanlı bile değilken şu an benim öyle olmam ne kadar zordur onun için tahmin etmekle kalmayıp anlıyordum. Bana adım atarken, o sözleri söylerken bile ne kadar zorlanmıştır kim bilir. Sadece şundan emindim onda ki cesaret ben de yoktu.

Ona karşı içimde oluşan hisler daha önce hissetmediğim kadar kuvvetliydi. Ne başka bir duyguyla ne de başka birisine olan hislerimle kıyaslayabiliyordum.

Babam yüzünden ne birisini tanımaya ne de yakınlık kurmaya hiçbir zaman imkanım olmamıştı. Ece dışında arkadaş bile edinememiştim ki bu arkadaşlıkta Ece'nin gayretiyle ilerlemişti hep. Evden çıkamadığımda o gelmiş birlikte odamda oturmuştuk. Babamdan yalvar yakar izin alan hep Ece olmuştu dışarı çıkarken. Abim olmadığında Ece koşmuştu bana. Onun hakkı bu arkadaşlıkta çok fazlaydı.

Abim ve Ece birlikte olsa en çok ben mutlu olurdum. Son bir senedir abimin Ece'ye olan bakışlarını yakalıyordum. Kardeş samimiyetinde değildi bu bakışlar, daha çok gizli bir keyif ya da hayranlık vardı. Abimi en iyi ben tanıyordum, Ece'yle olan atışması bile aradaki samimiyeti ilerletmek ona yaklaşmasını sağlamak içindi.

Ece de ona karşı boş değildi ki bu atışmayı devam ettiriyordu. Ece'nin şu ana kadar sevmeyip hayatında tuttuğu kimse yoktu. Ya birisini sever hayatına alır ya da sevmez kapı dışarı ederdi. Abimi hem sevmeyip hem de hayatında tuttuğunu düşünürsek mutlaka altında bir şey vardı.

Onların ilişkileri ne yöne giderdi bilmiyordum ama benim ki şu an tam bir bilinmezdi. Ece ve abim arasında duygu olarak bir şeyler belli olsa ikisinin de önünde hiçbir engel yoktu. Bana gelince önümdeki engeller boyumu bir hayli aşıyordu. Bir yandan Yaman'a doğru adım atmak isterken yüzük çıktığı anda elimi kolumu bağlayan babamın tepkisi diğer yanda böyle devam edemeyecek olduğumun bilinci vardı.

Gözlerimi kapatıp uykuya dalmaya çalıştım. Yaşadığım stres bedenimi esir alırken ilerleyen saatler de uykuya dalmam da bir hayli zor olmuştu. Uyuduğumda yüreğime çöken ağırlık azalmak yerine artmıştı.

Sabah uyandığımda hazırlanıp işe gitmek için evden çıkmıştım. Arabam tamirde olduğu için telefondan otobüs saatlerini kontrol ettim. Durağa doğru yürürken siteden çıkmadan bana seslenen Neslihan'la durdum.

"Arabayla gidiyorum gel seni de bırakayım" dedi. Çoktan evden çıktığını sanmıştım ama yeni çıkıyordu benim gibi.

"Şehrin ters tarafında kalıyor yolunu uzatma boşuna otobüsle giderim." Neslihan'ın çalıştığı şirket merkezi bir konumdaydı bu yüzden askeriyeye tam zıt yöndeydiler.

"Bugün öğlene kadar çalışmıyorum şirket yönetim kurulunun aile toplantısı günü." Neslihan'ın arabaya yönelmesiyle ben de ilerledim.

"Çok çalışıyorsun, çoğu zaman karşılaşmıyoruz bile" dedim arabaya bindiğimizde.

"Alıştım artık yükselmek için ya yalakalık yapacaksın özel sektörde ya da dişini tırnağına takıp geceni gündüz edeceksin." Omuz silkip arabayı çalıştırdığında yola çıktık.

Üstünde siyah kalem etek, ceket takımı vardı. Yüzünde mükemmel bir ciddiyet sağlayan makyajı ve bordo ruju iş kadını havası veriyordu. Saçlarını tepeden sıkı bir şekilde toplamış, perçemlerini alnına düşürmüştü. Çok güzel bir kadındı Neslihan, bakanın bir daha bakacağı türden derler ya işte öyleydi.

"Buradan mı dönüyorduk?" Yolu tarif ederken bir yandan da sohbet etmeye başlamıştık.

Neslihan dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuydu. Abisi ve ablası evliydi Almanya'da yaşıyordu. Küçük erkek kardeşi, annesi ve babası da Antalya'da yaşıyordu. Babası emekli olunca Almanya'dan Türkiye'ye taşınmış gurbetçi bir ailenin kızıydı. İngilizce ve Almancayı çok iyi bildiği için işletme okumuş sonrasında iyi bir şirkette staj yapmıştı.

"Sen hangi alandasın peki?" Merakla sorduğumda askeriyeye gelmek üzereydik. Çalıştığı şirket hem tekstil hem de gıda sanayisinde ismini duyurmuştu.

"Ben direkt holdinge bağlıyım, CEO'nun asistan yardımcısıyım. Yani benden önce bir asistanı daha var ben de onu asiste ediyorum. Beni onun yerine yetiştiriyor gibi bir şey ama Allah korusun öyle bir şey olursa istifa ederim" dedi kaşlarını çatarak.

"Neden ki?"

"Adam züppenin teki CEO olmuş ama adam olamamış. Sürekli kadınlar peşinde, davetler, lüks yaşam, gece hayatı her şey var bunda. Bir de çapkın adım atsa uçan sineğe anladığın üzere. Şirket politikası gereği çalışan kimseyle adı duyulmadı şu ana kadar ama gizliden gizliye anlatılanlar efsane oldu. Adamın sevgilisi mi ne haltsa şirketin yolunu aşındırdı. Önüne gelene de bağırmayı sever, azarlamaya bayılır. Kendini bilmez züppe kıl herifin teki." Gözleri sinirle parlarken öyle hararetli konuşuyordu ki bitirince derin bir nefes aldı.1

"Anladım" dedim sessizce.

"Arada seni bırakayım böyle konuşmak iyi geldi. Şirkette birisine tek kelime etsen bire bin katıp anlatıyorlar." Askeriyenin önünde durduğumuzda sözleriyle gülümsedim.

"Olur tabii Neslihan, teşekkür ederim getirdiğin için." Çantamı alıp, kapıyı açtım.

"Rica ederim, görüşürüz. Bu arada bana Nesli de." Başımı sallayıp onayladım ve arabadan indim.2

Askeriyeye girdiğimde etrafa bakarak revire doğru ilerledim. Yaman'ı ya da diğerlerini görmemiştim. Revire girdiğimde Kenan benden önce gelmişti, masasının başında bulduğumda ona doğru ilerledim.

"Günaydın" dediğimde başını kaldırıp bana doğru baktı.

"Günaydın, nasılsın?" Gözlerimin şiş olması gözünden kaçmamıştı anlaşılan.

"Uyuyamadım, yeni eve alışmak zor ama iyiyim." Çantamı askıya asıp üstümdeki ceketi çıkarttım. Karşısındaki sandalyeye oturduğumda bende dosyalara bakmaya başladım.

"Alışırsın ben de ilk kendi evime çıktığımda zorluk çekmiştim. Üniversite okurken bir yandan da çamaşır, bulaşık dert olmuştu başıma." Gülerek anlattığında Kenan'ı elinde toz beziyle cam silerken düşünmek beni de gülümsetti.

"Abimlerle her mangala gittiğiniz de mangalın başında sen oluyordun ama demek ki yemekten yana bir şeyler kapmışsın." Abim önceden Kenan'ı çok överdi, şimdiyse sürekli gömüyordu.

"Gökhan az yemedi yemeğimi anlatmıştır sana." Beni haklı çıkarırcasına konuştuğunda başımı sallayıp güldüm.1

"Sen yemekleri yaparsın, Birol abi ortalığı toplar abim de semaver yakar. Hiç dahil olmadım ama biliyorum." Onların erkek erkeğe ortamı ayrı bir keyifli geliyordu bana.

"Seni de götürürüz bir gün. Şu işler bir yoluna girsin de bakalım. Evde bir sorun yok değil mi?" Ev derken babamı kastettiğini anlamıştım, ciddiyete bürünen haliyle baktığında endişe etmemesi için beklemeden cevapladım sorusunu.

"Annemle konuştum telefonda, hafta sonu gideceğim yanına. Babamdan ses yok yüzük takıldığından beri sessiz. Abime yemek olayını söyledim konuşurken olur dedi. Sen abimle konuştun mu hiç sonrasında?" Aralarının iyi olmadığını bildiğim için sorma ihtiyacı hissetmiştim.

"Konuştuk, iyi gibiyiz. Hadi boş dururken bir kahve içelim kahvaltı bile yapamadım daha." Kenan ayağa kalktığında ben de onunla birlikte kalktım. Kahvaltı kısmını ben de es geçmiştim bugün.

Kantine girdiğimizde bir masada Yaman, Civan, İsmail, Yunus dahil iki kişi daha oturmuş çay içiyorlardı. Yaman beni gördüğü an göz göze geldik. Daha dün akşam konuştuğumuz şeyleri düşünürken bugün onu görmek zordu. Elimin üstünde duran elle birlikte gözlerim hızla Kenan'a kaydı.

"Daldın gittin, kahveni nasıl istersin?" Normal bir ifadeyle bakarken sorusuyla birlikte kulaklarım uğuldadı, sanki bir bariyerin arkasından konuşuyordu.

Devrilen sandalyenin sesi içeride yankılandı. Ben Kenan'a cevap veremeden çarpan kapıyla içim titredi. Kenan'ın kaşları çatıldı, kapıya doğru döndüğünde hâlâ elinde duran elimi avucundan çektim.

"Ben biraz hava alsam iyi olacak" dedim. Cümle dudaklarımın arasından çıktı mı emin bile değildim ama geriye doğru adımladım.

Biraz önce çarpan kapıyı açtığımda adımlarımın beni götürdüğü yeri biliyordum. Bahçeye çıktığımda ziyaretçi parkını aşıp patika yola girdim. Ağaçların arasında ki bankı gördüğümde durdum.

Yaman'ı ilk defa sigara içerken görüyordum. Yeni yaktığı sigarası parmak uçlarında turuncu alevle dumanını salarken dizinin üstüne dirseğini dayamış duruyordu. Ona doğru attığım bir adımda beni duydu ama başını çevirip bakmadı.

"Yaman, bak gördüğün gibi değil." Burada ne yapıyordum aramızda daha hiçbir şey olmayan adama ne anlatmaya çalışıyordum bilmiyordum ama dinlesin istiyordum. Ben yalancı durumuna düşmek, onun gözünde daha birbirimizi yeni tanımaya başlamışken yanlış bir izlenim bırakmak istemiyordum.

"Biliyorum bekleyeceğim dedim, biliyorum Leyla daha dün söyledim." Ses tonu her ne kadar net çıksa da duruşunda bir boyun eğme vardı.

"Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama bana izin ver anlatayım." Bir adım daha atıp önünde durdum. Gözümün içine baksın diye beklediğim an ayağa kalktı. Çevirdiği başı gözlerime denk düştü, mavilerinde fırtına vardı.

"Yanılmışım ben Leyla. Gözümün önünde o adam elini tuttuğunda dayanırım sanmıştım. Beni durdurur sanmıştım parmağındaki yüzük, durduramıyormuş onu anladım."4

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen.

Bölüm : 26.11.2024 01:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...