
Keyifli okumalar...
"Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama bana izin ver anlatayım." Bir adım daha atıp önünde durdum. Gözümün içine baksın diye beklediğim an ayağa kalktı. Çevirdiği başı gözlerime denk düştü, mavilerinde fırtına vardı.
"Yanılmışım ben Leyla. Gözümün önünde o adam elini tuttuğunda dayanırım sanmıştım. Beni durdurur sanmıştım parmağındaki yüzük, durduramıyormuş onu anladım."
Mavi gözleri fırtınalar çıkardığı yüreğimden habersiz kırgın baktı bana. Sanki içten içe onun da yüreğinde bir fırtına vardı, olmasa bu kadar başı dik durup da eğer miydi boynunu? Kapılmış gidiyorken ne yüreğime dur diyecek gücüm vardı ne de Yaman'ın elinden tutacak cesaretim.
"Yüzüğü çıkartamazsın şu an anladım Leyla, ama ne olur sana bu kadar yakın olmasına izin verme. Ben daha iki kelimeyi gözlerinin içine bakarak söylerken bile kırk kez düşünüyorsam seni bekleyen birisi olduğunu düşünüp sen de kırk kez düşün onun yanında durduğunda." İçten içe bana ettiği sitem gözlerindeki kırgınlıkla ağırlaşmıştı.
"Kenan benim arkadaşım, bu parmağıma yüzüğü takmadan önce de öyleydi. Biz onunla yıllardır tanışıyoruz abimin en yakın arkadaşı, evimize yıllarca girip çıktı. Bir kez bile ne o bana baktı ne de ben ona. Bu zorunluluk ikimiz için de geçerli, benim kadar bu işin bitmesini o da istiyor." Durumu elimden geldiği kadar açıkladım, bilsin istedim benim kadar Kenan'ın da bana karşı bir hissi olmadığını.
"Umarım öyledir Leyla." Bir adım geriye attığında aramızdaki mesafeyi korumaya devam etti.
Bana inanıyor muydu bilmiyorum ama inanmasını istiyordum. Hayatımın şu an öyle bir dönemine girmiştim ki yüreğimdeki ağrılar bir önce dinsin istiyorum. Karşımda duran gözleri aşılmaz denizler kadar mavi koyuluktaki adam, yüreğimin üstünde kanatlarını çarpan kuşların sesini taşıyordu kulaklarıma. Hızlanan kalp atışlarım bana her baktığında yerinden çıkacak gibiydi.
Telefonum çalmaya başladığında cebimden çıkartıp baktım. Kenan'ın aradığını görünce başımı kaldırıp baktığımda Yaman'ın da aramızda bir adımlık mesafe olsa bile arayanı gördüğünü anladım. Arkasını dönüp beklemeden ilerlemeye başladığında aramayı kapatıp onun ters yönünde ilerledim bende. Patikadan çıkıp askeriyenin arka bahçesine geçtiğimde binanın bahçeye direkt açılan kapısından revire girdim.
Kenan henüz gelmemişti, üstümdeki ceketi çıkartıp etrafa baktım. Öyle boş öyle gereksiz geldi ki her şey o an gözüme kelimelere bile dökemedim ne hissettiğimi, yaşadığımı. Kalbim karmaşanın içinde kendi yolunu bulmaya çalışırken mantığım önce hayatımı yoluna koymamı söylüyordu. ikisi arasında sıkışıp kalmıştım.
Kenan içeriye girdiğinde bana ne olduğunu sormadı, bunun için ona içtenlikle teşekkür etmem gerekiyordu sanırım. Bütün gün dalgın olsamda yüzüme anlayışla bakıp yanlışlarımı düzeltmişti. Yarın hep birlikte yemek yiyecektik. Kenan ve abim arasındaki gerilim biterse hiç değilse bir yönden rahat bir nefes alırdım.
Revirden akşama kadar çıkmamıştım, yemeği de dışarıdan sipariş etmiştim. Yaman'la karşı karşıya gelmek istemiyordum, son konuşmamızdan sonra sadece ben değil o da derin bir düşünceye dalmıştı bundan emindim. Aklında olanlar yüreğine sığmayınca bana gelmişti, şimdi ne yapıyordu merak etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden.
Arabam servisten pazartesi çıkacaktı, bugün eve dönerken taksi çağırmayı düşünüyordum. Mesai bitiminde eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Kenan benden önce çıkmıştı, bugün kız kardeşi yurt dışından geliyordu. Kapı çaldığında "girin" dedim.
"Merhaba Leyla, müsait miydin?" İsmail'i görünce tebessüm ettim.
"Evet müsaidim, gelsene" dedim kapının önünde durmaya devam ettiğinde.
"Yok ben seni almaya geldim. Araban bozulmuş galiba eve geçiyoruz nasıl olsa sen de bizimle gel." Arabamın olmadığını Yaman söylemiş olmalıydı.
"Olur, gelirim." Çantamı aldığımda birlikte dışarıya çıktık.
Arka taraftaki otoparka girdiğimizde lacivert renginde güzel bir arabayı işaret etti. Arabadan ses gelince başımı eğip baktığımda üç çift göz karşıladı beni. Civan'ı tanıyordum, Yunus'la da tanışmasak da ismen biliyordum ama üçüncü kimdi henüz bilmiyordum.
"Öne geç" dediğinde İsmail kapıyı açıp bindim.
"Merhaba" dedim arkaya doğru dönüp.
Üç adet dev gibi adamın sıkış sıkış oturduklarını fark ettiğimde gülmemek için hafifçe öksürdüm. Civan neredeyse Yunus'un üstüne yatmıştı ve Yunus onu öldürecek gibi bakıyordu. Diğer üçüncü ise yüzünde gevşek bir gülümseme eşliğinde geriye doğru yayılmıştı.
"Merhaba Leyla, nasılsın?" Sadece Civan'dan karşılık gelince ona döndüm.
"İyiyim, teşekkür ederim. Ben otobüsle gitsem daha iyi olur sanırım. Durakta beni bırakırsınız." Araba çalıştığında yavaşça önüme döndüm.
"Sonra Fırtına ebemizi bellesin" diye mırıldandı İsmail.
"Anlamadım" dedim duyduğum halde. Tahmin ettiğim gibi Yaman beni bırakmalarını istemiş olmalıydı.
"Olur mu öyle şey Leyla? Aynı yere gidiyoruz altı üstü yarım saatlik yol yani." Civan öne çıkıp konuştuğunda ortada oturan Yunus'un neredeyse üstüne çıkmıştı.
"Civan" dediğinde sesini duyduğum Yunus'a daha dikkatli baktım. Ses tonu o kadar baskındı ki çığ olup üstüne düştü sanki Civan'ın.
"Söyle bebeğim" dedi Civan onun bakışlarını hiç takmadan.
"Sikerim." Yunus hiç teklemeden devam ettiğinde arabada bir sessizlik oluştu.
Yüzüm yanmaya başlarken hemen önüme döndüm. Civan da yavaşça geriye doğru kayıp yerine sindi.
"Zaten alttan alta dürtüyordun gözümden kaçtı sanma. Haşin şey seni beni istediğini bu kadar belli etme bebeğim anlayacaklar." Civan'ın sözlerinden sonra dayanamayıp gülmeye başladığımda diğerleri de bana katıldı.
Civan bana daha sakin gibi gelmişti hep ama şimdi kendi arkadaşları arasında en az İsmail kadar eğlenceli olduğunu fark ediyordum.
"Bu arada tanışmadık ben Bekir." Arkaya doğru hafifçe dönüp İsmail'in arkasında oturan Bekir'in uzattığı elini tutup sıktım.
"Leyla" dedim.
"İsmini bilmeyen mi var Leyla, yedi yirmi dört duyuyoruz. Bizim komutanı ipten almışsın" dedi Bekir elimi hafifçe sıkıp bıraktığında.
Tek kaşım yukarı doğru kalkarken ünümün nerelere kadar yayıldığını merak etmeye başladım. Hiç tanımadığım insanlar bile adımı biliyordu ki bu oldukça garipti. Ben görmezden gelinmeye alışmıştım, bu tepkiler bana fazla geliyordu.
"Bu da bizim Deli Bekir işte Leyla. Kafa gidip geliyor arada." Civan eliyle deli işareti yaptığında Bekir ensesine bir tane geçirdi.
"Bugün cuma çeneni kapa Cücü." Civan'ın yüzü ciddileşirken onun da lakabının olduğunu öğrenmiştim.
Ben bu hallerine gülerek onları izlerken aralarındaki dostluğun ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum bir yandan da. Abimin de arkadaşları vardı onların aralarındaki dostluğu da çok defa görmüştüm ama şu an daha samimi geliyordu bana bu ekip. İçlerinde tek sessiz olan Yunus camdan dışarıya bakıyordu diğerlerini hiç umursamadan.
"Senin lakabın ne?" diye sordum İsmail'e.
"İso, ben hazır geldim ellerine zaten herkes acemilikten beri böyle sesleniyordu bana." Halinden pek şikâyetçi olduğu söylenemezdi.
"Arkadaşların sana ne diyor peki?" Bekir'in sorusuyla çok düşünmeden cevap verdim, tek yakın arkadaşım Leyla'ydı sonuçta.
"Ece bana Leyloş der, abim genelde Leylam diyor." Zaten ikisi dışında pek fazla kişiyle iletişimim yoktu birkaç öncesine kadar.
"Abin mi var?" Civan'ın sorusuna başımı sallayıp onayladım.
"Komiser olarak görev yapıyor merkez şubede." Cevabımdan sonra Bekir ıslık çaldı, birkaç dakika sessizlik oluştu.
"Fırtına'ya da aşağısı düşmezdi zaten" diye mırıldandı İsmail.
Yanaklarım yanmaya başlayınca elimle yüzümü yelledim. Herkes biliyordu sanırım Yaman'la aramızda bir şey olduğunu ama kimse dile dökemiyordu. Bir yandan da hepsi Kenan'la tanışmıştı, nişanlı olduğumuzu biliyordu. Yaman onlara bu konuyla ilgili bir şey söylemişti kesin çünkü hiç Kenan ismi geçmemiş, parmağımdaki yüzük sorulmamıştı. İşler gittikçe garip bir hâl alıyordu.
Araba evin sokağına girdiğinde derin bir nefes aldım. Teşekkür edip indiğimde onlar da benimle birlikte indi. Aynı apartmana gideceğimizi bir an unutmuştum. Onlar üçüncü katta ayrılırken ben bir üst kata çıkıp anahtarımla kapıyı açmıştım. İçeriye girdiğimde yine sessizlik karşıladı beni. Odama girip eşyalarımı bıraktım ve mutfakta kendime yiyecek bir şeyler hazırlamaya başladım.
...
Sabah uyandığımda saat öğlene geliyordu. Kalkıp güzel bir duş alıp kendime kahvaltı hazırladım. Nesli cumartesi çalışıyordu, Esma da ben duşa girerken çıkmıştı evden. Kahvaltımı yaptıktan sonra ortalığı topladım. Biriken kirlileri çamaşır makinesine attım. Odamı da biraz topladıktan sonra Ece'ye gideceğimiz restoranın adını ve saatini yazdım. Kenan'la dün konuşup karar vermiştik, abimin de haberi vardı.
Yarım bıraktığım kitabımı okudum biraz, kızlara akşam yemeleri için yemek yaptım kendimi oyaladım. Kenan çıktığını söyleyince üstümü giyip, hafif bir makyaj yaptım. Havalar bir sıcak bir soğuk olduğu için riske atmayıp siyah kumaş pantolon üstüne beyaz, kolları şeffaf gömlek giyip ceket aldım. Saçlarımı tepeden dağınık topuz yaptığımda hazırdım. Çantamı alıp ayakkabılarımı giydiğimde Kenan'ın aşağıda olduğunu yazan mesajını gördüm.
Kapıyı kilitleyip merdivenlerden indim. Binanın önünde duran arabasına bindiğimde selamlaştık. Ece'ye restoran daha yakın olduğu için kendi geçecekti, abim de karakoldan çıkıp gelecekti.
"Abimle ters düşmeyin lütfen, siz kaç yıllık arkadaşınız" dedim Kenan'ı tekrar uyararak.
"Merak etme Leyla, ben de durumun böyle olmasını istemiyorum. Ne kadar ters yapsa da durumu o da biliyor. Bana tavrı başka onun." Kenan, abimden daha sakin bir yapıya sahipti bu yüzden ona güvenmeyi seçtim.
Restorana geldiğimizde içeriye birlikte girdik. Henüz Ece ya da abim gelmediği için dört kişilik bir masaya oturduk. Üstümdeki ceketi çıkartıp sandalyenin arkasına astım. Kenan'ın kız kardeşi Yağmur bu hafta döndüğü için evde bir telaş vardı. Yurt dışında okuduğu için senede bir kez geliyordu. Uzun zaman önce iki defa görmüştüm o yüzden pek hatırlamıyordum ama tatlı bir kızdı.
Garson yanımıza geldiğinde abimlerin gelmesini beklediğimiz için sipariş vermedik. Geldiğimiz restorana abim arada getirirdi beni, gayet şık ama sade bir yerdi. Duvarları krem rengiydi, ahşap avizelerin uç kısmında mumlar vardı yukarıya doğru bakan. Masalar eskitme ahşaptandı, klasik duruşunu ayak kısmında bulunan gold renkli süslemeler aydınlatıyordu. Sandalyelerin oturma ve sırt kısmında bulunan bordo renkli minderle oldukça rahattı. Bir kısmı boydan boya cam olan duvarın baktığı yapay şelale oldukça hoş görünüyordu.
Kenan'la işten konuşurken başımı kaldırıp baktığımda abimi ve Ece'yi gördüm. Ece'nin yüzü kıpkırmızıydı, göz göze geldiğimizde başını başka yöne çevirdi. Tek kaşım yukarı kalkarken abimin yüzünde keyifli bir gülümseme vardı. Kenan'la onu bir araya getirirken zor olur diye düşünüyordum ama gayet mutlu mesut görünüyordu.
"Hoş geldiniz." Kenan masaya geldiklerinde ayağa kalkarken Ece yanıma geçmişti.
"Domatesten hallicesin bebeğim" dedim sarıldığımızda "sonra" diye fısıldadı kısık bir sesle. Tahmin ettiğim gibi bir şey olmuştu.
Masaya yerleştiğimizde siparişleri vermiştik. Ece başını yana doğru eğip dışarıya bakarken bu sessiz halleri oldukça dikkatimi çekiyordu. Merakım giderek artarken bu akşam ya Ece'yi bize çağıracaktım ya da ben ona kalmaya gidecektim belli olmuştu. Yarın ikimiz için de tatil olduğu için kimin kimde kaldığı pek önemli değildi.
"Annem nasıl?" Abime yöneldiğimde onun da gözlerinin Ece'de olduğunu fark ettim, sorumla birlikte bana dönmüştü.
"Çok iyi, rahatça kalkıyor artık. Pazartesi doktor kontrolüne götüreceğim." Annemi özlemiştim yarın muhakkak eve uğrayacaktım.
"Sen nasılsın peki abi?" İma dolu ses tonunu hemen yakalayıp göz teması kurdu.
"Çok iyiyim Leylam, hava bugün bir başka güzel." Her zamanki havaydı ama abime bir başka geliyordu demek ki.
"Ece, bir şey mi oldu? Çok sessizsin." Kenan, Ece'yi az çok tanımıştı ve bu hali ona garip geliyordu ki bu oldukça normaldi. Ece'nin şimdiye şakır şakır konuşması abime takılması gerekiyordu.
"Yorucu bir gündü, iyiyim bir sorun yok." Masaya daha çok döndüğünde ortaya hitaben konuşmuştu.
"Belli çok yorucu bir gün olmuş." Boynunu çevirmesiyle küçük bir kızarıklık ortaya çıkmıştı ki hemen saçlarını öne alarak boynunu gizledi.
Yemekler geldiğinde kimseden ses çıkmıyordu. Ben bu yemeği buzlar erisin diye ayarlanmıştım ama yaprak kımıldamıyordu ortamda. Abimle Ece de tam zamanını bulmuştu yani eteklerindeki taşları dökecek.
"İşler nasıl gidiyor Gökhan?" Kenan abime doğru bir atak yaptığında geriye yaslanıp ikisini izledim.
"İyi gidiyor, arsız namussuz kim varsa topluyoruz işte de arada kaçan oluyor." Abim yine o keskin tavrına geçerken oflamamak için kendimi zor tuttum.
"Sence de biraz fazla değil mi Gökhan bu imaların? Durumu biliyorsun, ne şartlarda olduğunu da biliyorsun üstüme gelmesen mi artık? Leyla da üzülüyor bak sen böyle devam ettikçe." Kenan sakin kalır diye mi düşünmüştüm ben? Tamamen yanılmıştım.
"Kız kardeşimi bana karşı kullanma Kenan, ben biliyorum senin iyi niyetini konuşturma beni. Kardeşimi herkesten çok ben düşünürüm, iyiliğini isterim." Bir anda gerilen ortamla müdahale etmek istedim ama abimin bakışıyla açtığım ağzımı geri kapattım.
Ne haliniz varsa görün.
"Bana güvenmiyor musun?" Kenan öyle içten sormuştu ki bu soruyu kırıldığını ilk kez bu kadar derinden hissettim.
"Leyla söz konusu olduğunda kimseye güvenmiyorum. O benim gözbebeğim, canımın içi, her şey bir yana dostluğumuz dahil Leyla bir yana." Öyle sert bir çizgi çekmişti ki abim gerekirse aralarındaki dostluğu da silip atacağını ima etmişti.
"Peki, bana güvenmen için ne yapmam gerek? Senet, sözleşme mi imzalayalım getir ben hepsine tamamım kardeşim" dedi kendinden emin bir şekilde.
"Bir ay veriyorum sana tam bir ay sonra bugün o yüzüğü kendi isteğinle çıkartıp babama bu işin olmayacağını söyleyeceksin. Bir sorun çıkarsa araya girmeyeceksin bu yaşıma kadar kız kardeşimi ben korudum bundan sonra da ben korurum." Parmağını masaya bastırıp çektiği çizginin üstüne kimse tek laf edemedi.
Abim oldukça net bir adamdı, söz konusu bensem üstelik her şeyi de göze alırdı. O yüzden bu kadar gizli saklı yapmıştım bu evden ayrılma işini. Babamla karşı karşıya gelme durumundan her şeyi siler atardı. Ben onun küçük kızıydım, babam yerine bana şefkatini, sevgisini, ilgisini veren de abimdi. Ateşim çıktığında sabaha kadar başımda bekleyen, yemek yemediğimde yediren, bir şey istediğimde yapana kadar uğraşandı abim. Gözünden sakınıyordu beni.
"Kabul. Bugün 19 Eylül, 19 Ekim da bu yüzüğü çıkartıp tamamen bu defteri kapatacağım Leyla da kabul ederse." Kenan'ın sözlerinden sonra ikisinin gözleri de bana döndü.
Canıma minnet.
"Kabul ediyorum" dedim ikiletmeden.
Abim geldiğinden beri ilk defa Kenan'a karşı olan tavrını kırdı ve daha normal bir sohbetin içine girdiler. Ben rahat bir nefes alırken Ece de yavaş yavaş bize katıldı. Yemekten sonra kahve aldığımızda ortadaki gerginlik dağılmıştı.
Lavobaya gitmek için etrafa bakarken içeriye giren adamla olduğum yerde durdum. Yanında gördüğüm kız hiç yabancı değildi bana. O gün ikisini sarılırken görmüştüm. Hemen arkalarında orta yaşlı bir çift daha vardı. Yaman beni fark ettiğinde masaya şöyle bir bakıp bende sabit kaldı. Çaprazımızda kalan masaya oturduklarında ellilerinin sonunda olduğunu tahmin ettiğim adamın gözlerini fark ettim. Yaman'la oldukça benzer gözleri vardı. Annesi ve babası olduğunu tahmin ediyordum ama bana hiç kız kardeşi olduğunu söylememişti, kız kimdi bilmiyordum.
"Tanıyor musun?" Abimin oldukça dikkatini çekmiş olmalıydı bakışlarım.
"Eve gelmediğim gün baktığım yaralı asker, ayrıca alt kat komşumuz" dedim Yaman'dan için.
Yaman'ın gözleri de bize kaydığında abimle göz göze geldiler. Yaman masadakilere bir şeyler söyleyip kalktı. Buraya gelen adımlarını gördüğümde kalbim yerinden çıkacak kadar hızlandı. Ne yapıyordu bu adam?
"İyi akşamlar" diyerek masanın başında durdu. Boyu o kadar uzundu ki geriye yaslanarak baktım ona.
"İyi akşamlar tanışmadık henüz ben Leyla'nın abisi Gökhan" dedi abim elini uzatarak. İşte beni bu gece en çok şaşırtan olay buydu.
"Memnun oldum ben de Yüzbaşı Yaman Öztürk. Kız kardeşinizin kurtardığı askerim, görünce sizi bir selam vermek istedim." Yaman'ın gözleri bana dönerken abim tebessüm etti.
"Otur diyeceğim ama senin de masan kalabalık." Abicim bu sen misin? Yaman'ı masaya davet etmesinin şokunu atlatamadan yan masadan sandalye alıp abimin yanına sandalyesini koyup oturan Yaman'la gözlerim büyüdü.
"Aslında bir kaç dakikam var. Komisersiniz değil mi?" diyen Yaman sakince arkasına yaşlandı.
Yaman ya istihbarat alanında falan çalışıyordu ya da dün arabada konuşulan her şey kelime kelime ona anlatılmıştı.
"Evet, komiserim. Kenan'la da tanışıyorsunuz herhalde kız kardeşimin nişanlısı." Abim Kenan'a bakarken Yaman'la ikisini göz hapsinde tutuyordu.
Kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi irkildim. Abim kesin bir şey anladı yoksa hayatta tanımadığı birisini ne benimle ne de Ece'yle aynı masaya oturtmazdı.
"Tanışıyoruz, birkaç kez karşılaştık aynı yerde çalışıyoruz sonuçta" dedi Kenan soğuk bir tavırla.
"Leyla'nın nişanlısı dediniz değil mi?" Yaman gözlerimin içine bakarken yapacağı şeyi anlamıştım ama artık çok geçti.
"Evet, yakında bir ay olacak nişanlanalı değil mi?" Abim bir bana bir Kenan'a baktığında başımı usulca salladım.
Yaman, ne yapmaya çalışıyorsun?
"Bu arada siz ne zaman ayrılmayı düşünüyorsunuz? Hazır konu açılmışken sormak istedim." Yaman, gözlerini Kenan'a sabitlemiş oldukça ciddi bir ifadeyle sormuştu sorusunu.
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen.
Diğer kitaplarım için hesabı takibe alabilirsiniz.
Instagram: DeeinDeniz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |