17. Bölüm

17. Bölüm

Rabia Gümüş
deeindeniz

Keyifli Okumalar

&

"Ben yanındayım Leyla, izin verirsen de her zaman olacağım. Artık susmam için beni durdurman için bir sebep yok. Seni seviyorum, seni çok seviyorum." Avucu yüzüme yaslandığında beni kendisine doğru çekti.

"Bütün kalbimle seni yanımda, hayatımda istiyorum Yaman. Ben de seni seviyorum." Onun bana attığı adımı geri çevirmediğimde bana doğru eğildi ve sıcak dudakları alnıma değdi. Beni kollarına aldığında sıkıca sarıldı.

İnsanın kalbinin attığını hissetmesi demek böyle bir duyguydu. Beni sevdiğini söylediği andan itibaren ayaklarım yere basmıyordu sanki kuş olmuş göğe uçmuş, balık olmuş deryalara dalmıştım. Yaman, ismi bile içimde yer edinen adam beni hayatına almış, kalbinde yer vermişti.

"Geçti, geride kaldı artık hepsi. Ben yanındayım Leyla, her zaman senin yanında olacağım." Saçlarımın arasında gezen parmakları usulca okşadı seni hiç bırakacağım dercesine.

Kollarından ayrıldığımda yüzüne baktım, yüzündeki o sakin ama rahatlamış ifade bu gece ilk defa gülümsetti beni. Söyleyemediği o kadar söz varken iki cümleyle kurtulmuştu bütün yüklerinden. Onun omuzlarına binen yükün ağırlığının kalkmasına en çokta ben sevinmiştim. Çünkü o yük bana aşk olup gelmişti. Ben onun sevdanın yükünün sahibiydim artık.

Masaya tekrar oturduğumuzda ikimizin arasında dökülen sözlerin etkisiydi sanırım sessizlik. İkimiz de kendi düşüncelerimiz içinde yemeğimizi yemiştik. Bu bir itiraf değildi aslında ikimiz de biliyorduk hislerimizi ama aramızda olan engeli kaldırmamız gerekmişti. Şimdi öyle rahat bir nefes alıyordum ki bütün dertlerim sanki terk etmişti beni.

"Yarın akşam eşya bakmaya çıkalım mı?" Bugün gidemediğimiz için Vedat'ın eşyalarını da alamamıştık.

"Olur, işten sonra alırım seni. Leyla, yarın işe gitmesen olur mu?" Yaman, bir istek olarak belirtse de yarın gitmemi istemediği belliydi.

"Rapor alırım." Bugün olanlardan sonra benim de durup düşünmem, kendime zaman tanımam gerekiyordu.

Masayı topladığında oturduğum yerden kalkmama izin vermemişti. Elinde iki kupayla geldiğinde kahvenin kokusu mutfağa yayıldı. Bana uzattığı kupayı aldığımda mavi gözleri artık daha sakin bakıyordu. Bugün onu ilk defa bu kadar sinirli görmüştüm, mavi gözlerinde ne kadar fırtına kopsa da dışarıdan mizacı soğuk ve sakin duruyordu. Lakabının hakkını vermiş fırtına gibi esmişti.

Yaman'ın telefonu çaldığında salona geçti. İçeriden sesi gelirken annesiyle konuştuğunu anladım. Abisinin hikâyesini anlattığı için az çok ailesi hakkında bilgim vardı ama anne, babasından hiç bahsetmemişti. Bugün benim baba bile demeye utandığım adamla karşılaştıklarını hatırladığımda boğazıma oturan yumru kolay kolay geçmeyecekti.

Yaman'ın mutfağa girmesiyle başımı eğip kahvemden bir yudum daha aldım. Nedense gözlerimden her şeyi anlayacağını düşünüyordum. Bugün eksik bir yanımı görmüştü bundan utanmıyordum ama her şey bambaşka da olabilirdi. Sevdiğim adam, ailemle tanıştırmak isterdim. Sevdiğim adamın beni aile kavramını taşıyan kişilerden korumasını değil. Beni eksik bıraktıkları yerden yaralarımın görünmesini değil, sıcacık ailesinin biricik kızı olarak tanımalıydı.

"Asma yüzünü, yine hangi düşünce içinde kayboldun?" Çeneme değen eli başımı kaldırdığında yüzümdeki o huzursuz ifadenin kırıldığını hissettim.

"Yarın abimle görüşmem gerekiyor, akşam sen işten çıkınca haberleşsek olur mu?" İçimi kemiren bir diğer histe buydu. Abimin yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyordum.

Babamın karşısında her zaman önüme geçen abim, benim yüzümden dün gece çok büyük bir yara almıştı. Her ne kadar sık sık benim için kavga etseler de babam, abime bir kez bile kötü konuşmamış, sevgisini göstermelik yapmamıştı. Abime ilk bisiklet sürmeyi babam öğretmişti bana da abim. Baba sıfatı altında ne yapılması gerekiyorsa ben hepsini abimden görmüştüm. Kalbi çok kırılmıştı eminim.

"Şubeye mi gideceksin?" Çenemden uzaklaşan eli yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına itti. Elleri ne kadar sert, nasırlı olsa da dokunuşları bir o kadar yumuşaktı.

"Yeni döndü görevden bir, iki ay şubede olur. Şubeye giderim yoksa da iş arkadaşlarına sorarım. Ararsam açar biliyorum ama telefonda geçiştirir beni gelme, iyiyim der." Abimi o kadar iyi tanıyordum ki benim üzülmemi bile kaldıramaz suçu yine kendine yüklerdi.

"Bu gece burada kalır mısın?" Ani gelen soruyla birlikte şaşırmıştım, elini yavaşça saçlarımdan çekti ve cevabımı bekledi.

"Civan ve İsmail gelirse garip olmaz mı?" Daha düne kadar nişanlı olan biriydim ve bugün ne kadar Yaman gerçeği biliyor olsa da diğerlerinin haberi yoktu.

"İsmail nöbetçi bugün Civan da hastanede Yunus'un yanında kalacak. Sabah ben işe giderken uyandırırım seni. Tabii rahatsız olursan hiç sormadım da sayabiliriz." Yüzünde gülümseme yer aldığında beni zorlamak istemediğini ama kalmamı istediğini de anlıyordum.

"Olur, kalırım." Bana doğru attığı adımları ona doğru adımlayarak karşılık verdim.

Bu kez kendi kararlarımı verecektim, yanlışta olsa doğru da olsa kararlarımın arkasında duracaktım. Birilerinin benim yerime karar almasına, uygulamasına izin vermeyecek, her şeyi içimden geldiği gibi yapacaktım. Çünkü bu benim hayatımdı, ipleri elime almanın zamanı gelmiş de geçiyordu.

Kahvelerimiz bittiğinde Yaman bana bugün olanlarla ilgili konuşmamız dışında hiçbir şey sormadı. Odasına gittiğinde birkaç dakika sonra elinde sweatshirt ve eşofmanla geldi.

"Olur mu bilmiyorum ama bir bakarsın" derken gözlerini kaçırdı benden. Gözüme o kadar tatlı gelmişti ki kendimi gülmekten alamadım. Hayatımda bu kadar içten güldüğüm anlar o kadar azdı ki Yaman'la giderek artacağını umuyordum.

"Elimi, yüzümü yıkayıp üstümü değiştireyim o zaman." Ayağa kalktığımda yanına ilerledim. Elindeki kıyafetleri aldığımda başımı kaldırıp benden kaçırdığı gözlerine baktım.

"İstersen üst kattan kıyafetlerini alabilirsin ama sanırım bu biraz garip olurdu." En sonunda dayanamayıp yüzüme baktığında hafifçe kaşları çatılmıştı. Sağlamadığını düşünüyor olmalıydı.

"Haklısın, bu garip olurdu. Kıyafetleri alıp aşağıya inmek yani." Birbirimize yakın durduğumuz içindi sanırım havada yoğun bir duygu asılıydı.

"Gideyim ben o zaman" dedim geriye doğru bir adım atarak. Uzanıp iki elini koluma koyup tuttuğunda kaşlarım yukarı doğru kalktı.

"Bekliyorum." Ellerini indirdiğinde arkasını dönüp mutfak tezgahına doğru döndü. Gideyim dediğimde acaba yukarı çıkacağımı mı düşündü ki beklediğini söyledi?

Derin bir nefes alıp hızla atan kalbimi sakinleştirmeye çalışıp mutfaktan çıktım. Önce banyoya uğrayıp elimi, yüzümü yıkadım. Saçlarımı toplayıp düzenli durması için bağladım. Banyodan çıktıktan sonra Yaman'ın odasına girip kapıyı kapattım. Salonda ya da başka bir odada üstümü değiştiremezdim sonuçta.

Yaman'ın neredeyse dizime gelen sweatshirtünü giydiğimde aynadaki halime baktım. Eşofmanı bacaklarıma geçirdiğimde bıraktığım an düştü. İplerini bağlamaya çalıştım ama o kadar büyüktü ki ayaklarıma dolanıyordu. En sonunda pes edip çıkarttım geri. Odanın kapısını açıp Yaman'a seslendim.

"Bir şey mi oldu?" Anında geldiğinde karşı karşıya kaldık. Baştan aşağıya bana baktığında gözlerini gözlerime sabitledi.

"Eşofman düşüyor" dedim utandığım için başımı hafifçe eğip gözlerimizin temasını kestim.

"Rahatsız olduysan yukarı çıkıp kızlardan isteyebilirim." Yaman'ın bir an kızlardan benim için alt eşofman istediğini düşündüm ve hızla başımı iki yana salladım.

"Giydiğim elbiseler de bu uzunlukta oluyor zaten rahatsız edici değil." Diz hizama kadar geliyordu uzunluğu, Yaman'ın boyu çok uzundu zaten bir de omuzları geniş olduğu için daha da uzatmıştı sweeti.

"Uyumak ister misin? Bugün çok fazla şey yaşadın yorgun olmalısın."

Beni düşündüğünü söylemese bile bakışlarından o kadar kolay anlıyordum ki yüzü sürekli ifadesiz olan adamla şu an karşımda duran adamın aynı olması çok garipti dışarıdan bakıldığında. Ama ben içini görüyordum bana izin verdiği için yapıyordum üstelik bunu. Yaman bana her şeyi göze alarak gelmişti bütün olanların farkında olarak adım atmıştı. Şimdi onun bana bu kadar açık olduğunu gördükçe daha da yakın olmak istiyordum ona.

"Bu gece bitsin istiyorum, yarın birlikte yeni bir güne başlayalım." Uzanıp elini tuttuğumda parmakları parmaklarımın arasından geçti.

"Seni üzecek hiçbir şeyi düşünme Leyla, söz veriyorum ben hep yanında olacağım." Usulca başımı sallayıp onayladım sözlerini.

Ben Yaman'ın yatağında yatarken kendisine yastık ve battaniye alıp salona geçti. Yastığına yattığım an kokusu etrafımı çevreledi. Ferah bir kokusu vardı asla rahatsız etmiyordu, aksine içine çeken hoş bir yapısı vardı. Gözlerimi kapattığımda hiçbir şey düşünmedim sadece gözlerime bakıp beni sevdiğini söylemesini düşündüm. Her şeyi geride bırakacağım ve önüme bakacağım. Benim için başka bir yol yok.

Uyku derin boşluk hissini doldururken nefeslerim ağırlaştı. Saçlarım yastığın üstünde dağılırken kıpırdandım ve dün geceden beri birkaç saat uykuyu tatmış ruhuma ve beynime dinlenmesi için zaman verdim. Yarın söylediğim gibi yeni bir gündü ve bundan sonraki bütün günlerimi kendim için yaşayacaktım.

Saçlarımın arasında gezinen elin varlığını hissettiğimde içimi çektim. Yavaşça aralanan kirpiklerimin arasından baktığımda Yaman yatağın yanında diz çökmüş, tek elini çenesine yaslamış duruyordu. Gözlerimiz buluştuğunda ikimiz de bir süre sessiz kaldık. Parmakları saçlarımın arasında gezinirken hissettiğim o güzel duygun içimi ısıttı.

"Günaydın." Sakin, huzur dolu sesi bana ulaştığında gülümsedim.

"Günaydın."

Üstüne kamuflajlarını giymişti, tamamen hazırdı işe gitmek için. Bugün evde kalacaktım, abimle görüşmem gerekiyordu üstelik. Yavaşça yataktan kalktığımda yatağın içinde oturur şekilde durdum.

"Biraz daha uyu yukarı çıktığında hâlâ dinlenmeniz gibisin." Yüzümü incelediğinde dün o kadar çok ağlamıştım ki şiş olan gözlerime baktığına emindim.1

"Seni de yatağından ayırdım zaten ben iyiyim gayet güzel dinlendim." Yatağın kenarına oturduğunda şimdi ikimiz de yan yana duruyorduk, dizleriniz birbirine değiyordu.

"Senin rahatlığın için feda ettiğim hiçbir şeyden gocunmam ben." Sözleri karşısında diyecek kelimeler bulamıyordum, dün aramızda öyle bir bağ oluşmuştu ki Yaman'ı artık hiçbir şey durdurmayacakmış gibi hissediyordum.

İçinde tuttuğu her ne varsa bir barajın kapaklarının açılmasının ardından çağıldadığı gibi dökülüyordu önüme. İçi, dışı bir olan bir adamdı Yaman, neyse oydu. En başından belli etmişti zaten kişiliğini, hislerini, dile dökmek için beklediklerini. Şimdiyse onun taşan suları altında ıslanmak bana sırılsıklam aşık olmak deyimini hatırlatıyordu. Yaman'a aşık olan kalbim şimdi ona daha fazla yakın olmak için çırpınıyordu.

Elimi uzatıp yanağına koyduğumda sabah tıraş olduğu için pürüzsüz olan tenine dokundum. Parmağım usulca yanağında dolaştığında yüzünün keskin, erkekti hatları avucumun içindeydi. Başını elime doğru yasladığında uzanıp saçlarını karıştırmak istedim.

"Geç kalacaksın." Elimi çektiğimde duvardaki saate doğru kaydı gözlerim, mesai saati başlamak üzereydi.

"Bir şeye ihtiyacın olursa ara." Yataktan kalktığında üstüme kısaca göz atıp kapıya yöneldi.

Dün gece onun sweetiyle uyuduğum geldi aklıma. Yataktan kalkıp altıma kot pantolonumu giydim. Henüz ona vermeye hazır değildim sweetini. Elime aldığım gömleğim ve telefonumla odadan çıktım. Yaman kapıda beni bekliyordu.2

Ayakkabılarımın olmadığı aklıma geldiğinde Yaman önüme bir çift terlik bıraktı. Bana oldukça büyük gelse de üst kata çıkacaktım zaten. Kapıyı kapatıp kilitlediğinde onu bekledim. Arkasını döndüğünde beni kolları arasına çekti. Şaşırsam da karşı koymadan aynı sıcaklıkla sıkıca sarıldım. Ellerim omuzlarının iki yanına yerleştiğinde sıcak nefesi boynuma doğru çarptı.

"Leyla, biraz önce bir şey olursa ara dedim ya, olmasa da ara sen."

"Ararım, sen de dikkat et kendine." Kollarımız çözüldüğünde "Ederim" dedi.

Yaman gittiğinde boşluk hissi geri gelmişti sanki. Merdivenlerden çıkarken çoktan sorunlar içinde kalmıştım. Annem nasıldı? Abim yüzüme bakacak mıydı? Kenan'la işte idare edebilecek miydim? Her şeyin üstesinden gelmek istiyordum, bunların içinde boğulmadan çıkmam için güçlü durmam gerekiyordu.

Zili çaldığımda kapıyı Esma açtı ve beni gördüğünde ufak çaplı bir şok geçirdi. Kolumdan tutup içeriye çektiğinde Nesli de benzer bir ifadeyle bana bakmıştı. Kızlar benden sonra işe gittikleri için genelde sabah birbirimizi görmezdik ama bu sabah mutfak masasında üçümüz beraberdik ve ben onlara iki gündür başıma gelen her şeyi baştan anlatmaya başladım.

Yaman

Eğer yetenekli, eli kalem tutan bir adam olsaydım ilk işim Leyla'nın hafızama kazıdığım sabah uyurken ki halini bir kağıda işlemek olurdu.

Öyle kırılgan duruyordu ki ama bir o kadar da güçlü iki kadın arasında sıkışıp kalmış gibiydi. Yılların verdiği bir yorgunluk vardı gözlerinde. Sanki çocuk olamadan genç bir kadın olmayı öğrenmişti ve ruhu ikisi arasında bocalıyordu.

Onu daha çok ve daha yakından tanımak istiyordum. Ne izler, ne okur, ne dinler kahvesine kaç şeker atar, hangi havalarda dışarıya çıkmaktan hoşlanır, nereye gitse mutlu olur hepsini bilmem gerekiyordu. Leyla benim için çok kıymetliydi.

Her adımda ona yaklaştığımı bilmek, onun bana attığı adımları büyük bir keyifle izlemek başka bir histi. Bu mesleği yapmaya başlayalı uzun yıllar olmuştu, çoğu duygunun artık benden koptuğunu mevsimlerin artık hep aynı olduğunu düşünürken baharı getirmişti bana Leyla. Öyle güzeldi ki baharın taze nefesi yenilendiğimi, bu hisse yenildiğimi ama yenilemenin bile bir zafer olduğunu anlıyordum.

Leyla'nın bana attığı her adım benim zaferimdi.

Onu ilk gördüğüm anda yüzündeki ifade gece boyu zorlukla hatırladığım endişeli yüzüydü. Sonrasında her baktığımda o gözlerde yine endişe vardı. Elini tutmak, o endişeyi silip atmak istediğimde kalbimin atışları daha farklıydı. Her zaman kararlarım konusunda net olmuştum, şimdi de aynı kararlılıkla Leyla'nın hayatımda olması için çalışacaktım.

Arabamı park edip indiğimde soğuk havada nefesimden çıkan buhar kışın geldiğini belli ediyordu. Öğlene doğru sıcaklık artsa da Ekim ayının son günlerindeydik artık. Yönetim binasına ilerlediğimde nöbetçi asker hazır ola geçip selam durdu.

"Kenan Üsteğmen geldi mi?"

"Geldi komutanım revirde."

Yanından geçip koridorun sonundaki revire doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda Kenan masasının başında oturuyordu, beni görünce ayağa kalktı. Rahatsız ifadesiyle karşımda durduğunda kapıyı kapattım.

"Buyurun Yüzbaşım bir rahatsızlığınız mı var?"

"Evet, var. Senden çok rahatsız oluyorum Kenan Asaf Boztepe." Odanın içinde ilerleyip masanın kenarına yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirdim.

Yüz ifadesi kasılırken ciddi ifadesi yerine kendi belli edecek derecede bir nefret yerini aldı. İkimiz de birbirimizden haz etmiyorduk ki ben kaçak dövüşmezdim. Buraya gelme sebebim belliydi ve o da bunu biliyordu.

"Bunun için yapabileceğim bir şey yok ne yazık ki." Başını yukarı diktiğinde sözlerimi tam olarak anlayamamıştı.

"Ben yapabilirim ama Kenan. Seni buradan sürerim. Elim, kolum uzundur yapamaz deme merak ediyorsan eğer dene şansını. Leyla'ya karşı bir adım daha atmaya kalk ve sonuçlarını gör. Bu sana ilk ve son uyarım." Gözlerimi gözlerine diktiğimde sert sözlerimle şakamın olmadığını iyice anlaması gerekiyordu.

"Hangi sıfatla konuşuyorsun merak ediyorum. Daha düne kadar benim nişanlım olan kadından bahsediyoruz değil mi?" Beni kızdırmaya çalıştığının farkındaydım hatta ona iyi bir yumruk atsam zevk bile alırdı.

"Hangi sıfatla diye sormuştun değil mi ilk önce buna cevap vereyim, Leyla'nın sevdiği kalbinde olan adam sıfatıyla karşındayım ki bu bence oldukça yeterli bir sebep. Leyla senin hiçbir zaman nişanlın olmadı sadece ona bunu zorunlu olarak dayatmaya mecbur kalarak evet dedi. Herkes bunun farkındaydı zaten Kenan, şimdi kendini böyle yükseklere çıkartıp da bana hariçten gazel okuma. Ayağını denk al ayağını kırdırma."

İşimin bitmesiyle kapıya doğru adımladım. Artık burada bir işim kalmamıştı şimdilik. Sözlerimde oldukça ciddiydim, Kenan sınırdaydı en ufak hatasında ipini çekecektim. Kapıyı arkamdan sertçe kapattığımda mesajın yerine ulaşması ya da ulaşmaması benim için önemli değildi. Bir kez uyarmıştım ve ben ikinci bir uyarıyı yapmazdım.

Leyla'ya şu ana kadar uyguladıkları bütün baskıların kat kat fazlasını göreceklerdi benden. Hepsinin ciğerini deşecek Leyla'ya yaklaşırken iki kez düşünmeleri gerektiğini hatırlatacaktım. Ne kadar ileri gidebileceğimi hiç kimse hatta Leyla bile bilmiyordu henüz.

Çalışma odama çıktığımda direkt saati kontrol ettim, uygun bir zamandı. Burada olan Bekir vardı, arayıp odama gelmesini istedim. Bugün yapılacak acil işleri hızlıca kontrol ettiğimde kapı tıklatıldı. Bekir emrimle birlikte içeriye girdiğinde selam verip hazır ola geçti.

"Birkaç saatlik işim var çıkıyorum, emir komuta sende Bekir. Bir aksilik çıkarsa seni yakarım."

"Emredersiniz komutanım."

Bilgisayarı kapatıp ayağa kalktım, Bekir odadan çıktıktan sonra dosyaları yerleştirip ben de çıktım. Leyla'yla iş çıkışında görüşecektik o yüzden bir an önce halletmem gerekiyordu işimi. Askeriyeden çıkıp daha önce adresini aldığım evin önüne geldim. Arabadan inip zili çaldım. Kapı açıldığında ellili yaşlarda gözleri Leyla'ya benzeyen bir kadın açtı kapıyı, annesiydi sanırım. Gözlerinden beni tanıdığını anladım, daha dün görüşmüştük.

"Kim gelmiş?" O adamın sesini duyduğumda izin alma gereği duymadan içeriye girdim.

"Misafirimiz var." Yumuşak çıkan ses tonuyla içimde rahatsız bir kıpırtı hissettim bu kadına karşı. Leyla'nın naifliği de sanırım annesinden geliyordu.

"Ne işin var lan senin burada? O sütü bozuk mu gönderdi seni!" Hiddetle ayağa kalkan adamla biraz önceki öfkem yerine geri geldi.

"Bize biraz izin verir misiniz?" Yanında duran kadına doğru döndüğümde nedense bu konuşmaya onun şahit olmasını istemiyordum.

Usulca başını sallayıp merdivenlere yöneldiğinde üst kata çıkmasını bekledim. Kapının kapanma sesini duyduğumda üç adımda karşısında dikildiğim adamın yakasından tuttuğum gibi geriye doğru savurdum.

"Bana bak babalık dün sana elimi sürmediysem Leyla'ya şükret. Seninle bir kez konuşacağım iyi dinle!" Üstüne doğru yürüdüğümde yumruklarını sıksa da yerde kalmaya devam etti.

"Bir daha ağzına Leyla'nın adını alırsan, karşısına çıkarsan, üzecek bir şey yaparsan cehennemin yedi kat dibine de girsen bulur çıkartırım seni işte o zaman kork benden. Beni öyle merhametli bir adam sanıyorsan hiç düşünme ve Leyla'ya zarar ver. Ellerimin arasında kaç kişinin canını verdiğini saymadım azıcık duygu kırıntım kaldıysa o da Leyla'ya başka kimseye tahammülüm yok!"

Yere doğru eğildiğimde yakasından tutup ayağa kaldırdım. Yakalarını silkelerken korkudan titreyen bedenini, korku dolu gözlerini görebiliyordum. Leyla da mı senin karşısında bu kadar acizdi?

"Ölü gibi ol, nefesinin sesi dahi rahatsız etmeyecek Leyla'yı. Umarım net bir şekilde anlamışsındır niyetimi babalık."

Yüzü öyle kızgın görünüyordu ki bağırmasını bekledim ama ağzını sıkıca kapalı tuttu. Gözüm her zaman üzerinde olacaktı bu konuda asla sözlerle yetinmeyecektim. Gürültülü girişimin ardından salondan çıkıp evden ayrıldım.

Arabama bindiğimde düşünüyordum. Bu kız ne yapmıştı da daha çocuk yaşında bu muameleyi görmüştü? Leyla'nın üvey çocukları olduğunu bile düşünmeye başlamıştım. Belki de evlatlık alınmıştı. Böyle olsa Leyla daha mı çok sevinirdi öz ailesi olmamasına bilmiyordum. Ama abisi Gökhan ve annesinin ona bir zararı yoktu sadece baba demeye bin şahit istenen o adamdaydı sorun. İnsan kendi kızını neden bu kadar baskılama gereği görürdü ki?

Düşüncelerimi toparlayıp askeriyeye geri döndüm. Öğlenden sonra yapılacak eğitime katılıp işleri yoluna koydum. Vedat'ın durumu iyiye gidiyordu birkaç gün içinde toparlamaya başlayacaktı. Akşam Leyla'yla işimiz bittiğinde hastaneye gitmeyi düşünüyordum. Mesai saati bittiğinde beni bekleyen kadına doğru yola çıktım.

"Çok beklettim mi?" Arabaya bindiğinde yüzünde hafif bir gülümseme vardı.

"Yeni gelmiştim zaten. Yemek yedin mi?" Gözlerine baktığımda sabah bıraktığımdan daha iyi olduğunu fark ettim, yüz ifadesi daha yumuşaktı.

"Kızlara yemek hazırladım bugün erken geldiler beraber yedik. Sen yemediysen eşlik edebilirim ama sana." Biraz mahcup bir tavır aldığında birlikte yemeğe gitmek isteyeceğimi düşünmediğini anladım.

"Yemeğimi yedim ama işimiz bitince bir kahve içeriz sen de istersen." Arabayı çalıştırıp yola çıktığımda "Çok iyi olur" dedi onaylayarak.

Dünden sonra aramızda garip bir hava vardı ama kötü yönde değildi. Daha çok ikimizin de bu duruma alışma süreciydi. Benin için sorun yoktu ama Leyla'ya zaman vermek gerektiğini biliyordum. Yavaş yavaş normal haline dönecek ve kendine yeni kurmaya başladığı hayatına uyum sağlayacaktı.

"Abinle görüştün mü?" Onu tedirgin eden bir diğer konuydu Gökhan.

"Konuştum, sorun olmadığını söyledi. Aslında içten içe sorun olduğunu biliyorum ama benim kadar o da sarsıldı bu yüzden ikimizin de düşünmeye ihtiyacı var sanırım. Bu onu yalnız bırakacağım anlamına gelmiyor tabii yine sık sık arayıp ziyaret edeceğim." Umutla konuştuğunda en azından bu konuda geri çekilmemesi beni memnun etti. Abisine bu kadar düşkünken ayrı kalmaları Leyla'yı daha fazla yıpratırdı sadece.

"İşe geri döneceksin değil mi?" Kenan konusunda her ne kadar kendi yöntemlerimi kullanmak istesem de Leyla'nın düşünceleri de önemliydi.

"Döneceğim ve hiçbir şey olmamış gibi davranmayacağım. Kenan'la olan iş dışındaki ilişkimi tamamen keseceğim. Aramıza bu sınırı çekmek en iyi seçim benim için." Aldığı karara saygı duymakla birlikte katılıyordum da Kenan çoktan haddini aşmıştı.

Geri kalan yolda daha çok Vedat'ın durumu ve acil olan ihtiyaçlar hakkında konuştuk. Leyla ufak bir liste bile yapmıştı. Yaptığı işe her zaman özenle dikkat ediyordu. Kafasının dağılması da benim için önemliydi artık rahatça hareket etmesinin zamanı gelmişti.

İlk önce bir alışveriş merkezine geçip oturma gruplarına baktık. Leyla'yla birlikte hem taşınması kolay hem de ihtiyaçlara göre kullanışlı olan bir oturma grubuna karar verdik. Ödeme işini hallettikten sonra adresi verdim. Beyaz eşya için başka bir mağazaya geçtiğimiz de Leyla görevliyle birlikte eşyaların özelliklerini kontrol ederken ben onu izliyordum. Yüzünde ciddi bir ifadeyle görevlinin anlattıklarını dinliyor bir yandan da kataloğu inceliyordu. Bana dönüp baktığında göz göze geldik.

"Damat beyin de fikrini alalım." Görevlinin bana seslendiğini anlamam iki saniye sürdü. Bizi yeni evlenecek bir çift sanmıştı büyük ihtimalle.

"Aslında" dediğinde Leyla "Leyla neye karar verirse o olsun" dedim gözlerimi ondan çekmeden. Başını usulca eğip kataloğa baktığında yüzü kızarmıştı. Onun bu tatlı hali görmese de beni gülümsetti.

Beyaz eşyayı da bitirdiğimiz de günlük mutfak ihtiyaçları için alışveriş merkezinden çıkıp cadde üstünde bulunan mağazalara bakmaya başladık. Leyla oldukça ilgili görünüyordu her şeyi hem fiyat olarak hem de kalite olarak kontrol ediyor gerekli gördüklerini söylüyordu.

"Buraya da bakalım mı?" Yemek takımları satan mağazayı gösterdiğinde başımı salladım.

İleriye doğru bir adım atmıştı ki durdu. Ne olduğunu anlamak için ona doğru döndüğümde yüzü beyazlamıştı, ifadesi donmuştu. Elimi uzatıp koluna dokunduğumda irkildi. Gözlerinin baktığı yeri takip ettiğimde biraz ileride aynı şekilde duran kadını fark ettim o da Leyla gibi olduğu yerde durmuştu.

"Abla." Leyla'nın fısıltısını sadece ben duymuştum ama her şeyden önce abla dediği kadın kimdi?1

Bir bölümün daha sonuna geldik.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.

 

Instagram: DeeinDeniz

Bölüm : 07.12.2024 13:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...