Ben donup kaldığım içindi sanırım kızlar da iki yanımda durmuş neden hareket etmediğimi merak ettikleri için bana bakıyordu. Görüş açımı onlarla paylaştığımda ikisi de Yaman ve Beril'i görmüştü. Birlikte Yaman'ın arabasına bindiklerinde öne doğru bir adım attım ama daha ileri gidemedim.
İçimde bir şeylerin kırılma sesi kulaklarımda uğuldayınca giden arabanın arkasında bıraktığı yokluk hissiyle doldum. Yaman'ın bana neden yalan söylediğini ya da bunun bir yalan mı olduğunu bilmiyordum ama şu an bu görüntü kalbimi kırmaya yetmişti. Aile yemeği için evine gittiğini söyleyen sevgilim ona aşık olduğu gayet belli olan bir kızla birlikte arabasına binmişti.
Ne düşünmem gerekiyordu bilmiyorum ama şu an içten içe hissettiğim kıskançlık damarımda ilerlemeye başlamıştı. Nesli'nin koluma dokunmasıyla artık görünmeyen arabanın çoktan gittiğini fark ettim. Kızlar bir şey sormadan yakınlardaki bir restorana girdiğinde alışveriş kısmını bitirip yemek kısmına geçmiştik.
"O kızı tanıyor muydun?" Esma'nın sorusuyla başımı masadan yavaşça kaldırıp usulca onayladım.
"Yengesinin kız kardeşiymiş, aile dostlarının kızı aynı zamanda. Birkaç gün önce tanıştık biz de Yaman'ın kapısının önünde." İçimdeki burukluk geçmeyince boğazıma takılan hislerimle uzanıp masadaki bardağa su doldurmak için elime aldım. Titrediğini fark ettiğim elimin üstüne Nesli elini koyup benim için suyu doldurup bardağı uzattı. Birkaç yudum aldığım suyla nefeslendim.
"Belki acil bir durum olmuştur, hani ailesel bir mesela falan." Esma daha olumlu yaklaşırken Nesli de en az benim kadar ketum duruyordu.
"Kızın yüzündeki gülücükler caddenin başından belli oluyordu Esma, iyimser olmak için her şey fazla açıktı." Bu konuda Nesli'ye katılmamak elde değildi.
"Ama Yaman gayet tepkisizdi bir kere kıza karşı. Leyla'ya bakarken halini de görüyoruz sonuçta kör bile anlar sesinin tonundan ilgisini. Ben ortada yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bence Yaman'ı aramalısın Leyla, dürüstçe ona şu an ne yaptığını sor." Bana doğru döndüğünde oldukça ciddi görünüyordu ki Nesli'de aramam konusunda ona katılmıştı.
Kızların desteğiyle çantamdan telefonumu çıkartıp son arananlarda ilk sırada olan Yaman'ın ismine tıkladım. Telefonu kulağıma götürdüğümde iki çalışta açılan telefon uzun uzun çalmasına rağmen açılmadı. Meşgule düşüp kapandığında elimde telefonla öylece bakakaldım.
Telefon avuç içimde çalmaya başladığında yüreğime çöken ağırlık biraz kalktığında hızla cevapla tuşuna basarak kulağıma götürdüm.
"Leyla, güzelim" dedi her zamanki sevecen ses tonu.
"Ne yaptın diye merak ettim. Müsait değil miydin?" Arkadan gelen araç sesleri hâlâ trafikte olduğunu doğrular nitelikteydi.
"Şimdi annemlere geçiyorum yemekten sonra eve geçecektim ama annem çok ısrar etti belki gece kalabilirim." Normal gelen ses tonuna ek söyledikleri içimi daraltıyordu.
Kısılan ses tonum ne kadar düşük olsa da kızlar da duyuyordu ve verilecek cevabı bekliyorlardı. Lütfen Yaman, bana karşı dürüst ol, tek istediğim bu. Biraz duraksamanın ardından gelen yanıtla gözlerimi kapattım.
"Güzel bir akşam geçir ailenle, beni merak etme kızlarla birlikte yemek yiyeceğiz sonra eve geçeceğim." Toparlamaya çalışarak beklemeden konuşmaya devam ettiğimde sorumu göz ardı etmişti.
"Seni seviyorum güzelim, müsait olunca arayacağım seni. İyi vakit geçir sende."
Kapanan telefonun ardından Esma ve Nesli de yüzümün halinden bir şeylerin yolunda olmadığını anlamıştı. Siparişleri vermiştik ama ne gelmişti ne yemiştim hatta eve nasıl gelmiştik hiçbirisini tam olarak hatırlamıyordum. Aklımda sadece Yaman'ın yalnızım diyen sesi yankılanıyordu. Neden bana yalan söylemişti? Neden Beril'le birlikteydi? Bu gece gerçekten de ailesinin evinde miydi? Yaman'a güvenmek her zaman kolay gelmişken şimdi neden zordu?
Aklımın kalbime karıştığı soruların içinden çıkamadığımı anladığımda saat bir hayli geçti. Nesli ve Esma daha fazla yorumda bulunamamış beni düşüncelerim arasında yalnız bırakmışlardı. Sahi bu durumda ne denilirdi ben bile bilmiyordum. Şu an ne düşünmem gerekiyor, hangisi doğru hangisi yanlış anlamıyordum. Kalbim ve aklım arasındaki savaşta bir çıkmazın ortasında kalmıştım ve hangisi galip gelirse gelsin üzülecek olanın yine ben olacağımı hissediyordum.
Yaman'a güvenmeyi seçen bendim ve ilk defa bu kararımdan şüphe duymaya başlamıştım. Bana yalan söylemesi mi yoksa ona aşık olan bir kadınla birlikte olması mı beni daha çok kırmıştı bilmiyordum ama bir şekilde bu karmaşık durumun içinde olduğumuz kesindi. Yemekten sonra eve döndüğümüzde Nesli ve Esma beni düşüncelerimle yalnız bıraktı. Bana destek olduklarını biliyordum ve yanımda olmaları bile yeterdi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Yaman mesaj attığında ekranda iyi geceler yazıyordu. Mesaj bölümüne bile girmeden öylece bıraktım cevap vermediğim için uyuduğumu düşünürdü büyük ihtimalle. Gözlerim ağrısa bile kendimde uyuyacak gücü bulamıyorum. Uyumak bile fazla geliyordu ruhuma. Düşünüyordum ama bir çıkar yolu bulamıyordum. Baş ağrım şiddetini arttığında kalkıp mutfağa ilerledim. Bir bardak suyla içtiğim ağrı kesicinin ardından yatağa döndüm.
Hava aydınlanmış sabah olmuştu ama benim içimdeki karanlık sabaha kadar büyümüştü. Alarm çaldığında kapatıp yataktan kalktım. Banyoya geçip elimi, yüzümü yıkadım. Göz altlarım koyulaşmış, gözbebeklerim küçülmüş, yüzümün rengi solmuştu. Odaya döndüğümde hemşire üniformamı giyip cansızlığımın göze çarpmaması için makyaj yaptım. Saçlarımı tarayıp, topladığımda hazırdım. Evden çıkıp askeriyeye gitmek üzere arabama bindim.
Askeriyeye geldiğimde saat erkendi. Bugün gelecek olan doktorla tanışacaktım. Aklım yerinde değildi farkındaydım ve bu beni daha dikkatli olmaya itiyordu. Revire girdiğimde çantamla ceketimi askıya bırakıp telefonumu yanıma aldım. Bilgisayarı açıp masanın üstündeki hasta dosyalarını yerleştirdim. Kapı tıklatıldığında "Gel" dedim. Açılan kapının ardından içeriye giren Yaman'la elimde dosya öylece kaldım.
Yüzündeki gülümseme bana doğru adım attıkça büyüdü. Sahi saatler öncede böyle gülüyordu ama bana değil başka bir kadınaydı gülüşü. Elimdeki dosyayı dolaba koyup aramızda bir adım mesafe olan adama doğru döndüm. Mavi gözlerine baktığımda bendeki farklılığı algıladığı için gözleri kısılmıştı.
"Günaydın demeye geldim, ağladın mı sen?" Elini bana doğru uzattığında kaçmadım. Parmağı usulca gözümün altındaki noktaya sürtündüğünde makyajın yeteri kadar kapatmadığını anladım.
"Ağlamadım sadece uyuyamadım." Sesim konuşmamın etkisiyle çatlamıştı, kelimeler zorlukla çıktı dudaklarımdan.
"Arasaydın ya beni gelirdim seni almaya." Elini indirdiğinde kaşları çatılmış yüzüme daha dikkatli bakıyordu.
"Ailenin yanındaydın rahatsız etmek istemedim. Uzun zaman sonra buluştunuz nede olsa." Gözlerine ciddi bir ifade takılıp baktığımda Yaman uzanıp ellerimi tuttu.
"Leyla, sorun ne?" O askerdi hem de işinde baya iyiydi ve benim bu halimde bir sorun olduğunu anlıyordu.
"Ben sana çok güveniyormuşum Yaman sadece bunu fark ettim."
Ona o kadar çok güvenmişim ki bunun kendim bile farkına dün gece varmıştım. Kimse incitemez artık beni sanıyordum babamdan sonra kimsede bu kadar yıkılmam diyordum. Aslında bir açıklaması olduğunu düşünmüyor da değildim. Yaman'a sorduğumda bana anlatırdı belki çok haklı bir sebebi vardı gördüklerimin ve bana yalan söylemesinin. Ama yine de kendi içimdeki kırılmışlığa karşı elim, kolum bağlanıyordu.
Birbirimizi çok uzun zamandır tanımamamıza rağmen Yaman benim için çok şey ifade ediyordu. En kötü anlarımda hep yanımda olmuş, yükümü paylaşmıştı. Şimdiyse bu güvenin altında küçük bir dal parçası çatırfamıştı ve ben evim başıma yıkılıyormuş gibi hissetmiştim. Geçmişte yaşadığım sorunlar her ne kadar yeni bir sayfaya başladım desemde temiz sayafalara da izini bırakıyordu.
"Ben de sana çok güveniyorum Leyla, bunda bir sorun yok. Bir ilişki güven üstüne kurulmalıdır." Tane tane konuştuğunda asıl sorunun bu olmadığını o da biliyordu.
Kapı yavaşça açıldığında ellerimiz ayrıldı. İçeriye giren kadınla birlikte ikimizde kapıya döndük. İçeriye birkaç adım atıp girdiğinde üstünde doktor üniforması vardı. Yirmilerinin sonunda, kumral, küt saçlı, kahverengi gözlü, benden birkaç santim kısa güzel bir kadındı.
"Merhaba, ben yeni doktor Sezen Kılıç." Elini uzattığında beklemeden tuttum.
"Hemşire Leyla memnun oldum." Benden sonra Yaman'a döndüğünde kısaca bir baş selamı verdi Yaman.
Ortam bir anda değişince Yaman izin isteyerek ayrıldı revirden. Konuşmamız yarım kalmıştı ama devam edeceğimizi biliyordum. Yaman'ı tanıdığım kadarıyla yarım bıraktığı hiçbir şey yoktu. Üstelik benim de ondan kaçmak, saklanmak gibi bir düşüncem yok. Kısa zamanda tekrar karşı karşıya gelip bu konuşmayı tamamlayacaktık.
"Hoş geldiniz Doktor Hanım." Geçen kalmış bir selamlaşma olduğunu biliyordum ama aklım tamamen başka bir yerdeydi.
"Hoş buldum, Sezen dersen sevinirim Leyla." Yüzündeki tebessümle konuştuğunda usulca başımı salladım.
'Tabii Sezen, etrafı sana tanıtmakla başlayabilirim istersen." Birlikte çalışacağım iş arkadaşıma ilk günden kötü görünmek istemiyordum.
"Çok sevinirim." Çantasını ve montumu benim gibi askıya bıraktığında revirden başladım anlatmaya.
Dosya düzenini, hasta kayıtlarını, takipte olan hastaları, ilaç ve gerekli araçları anlattıktan sonra kısaca sorularını cevapladım. Sezen'in ikinci görev yeriymiş burası, ilk yeri zorunlu doğu göreviymiş. Gayet cana yakın ve samimi bir kadındı ama aynı zamanda sınırları olduğunu da belli ediyordu. Öğlene kadar iki asker gelmişti birisinin iğnesini ben yaptım diğerini de Sezen muayene etmiş ilaç yazmıştı. Öğlen yemeğine birlikte çıkmıştık.
"İstersen dışarıdan söyleyebilirsin istersen yemekhanede yersin. Çok yemek seçen biri değilsin yemekleri seveceğini düşünüyorum.' Yemekhaneye yürürken aslında bugün gitmek istemiyordum ama Sezer'i de ilk günden tek bırakmak hoş olmazdı.
"Çok fazla yemek seçmiyorum aslında bir deneyeyim."
Birlikte yemekhaneye girdiğimizde ilgi çekmemizi istemesem de maalesef bütün ilgi bizim üstümüze kaymıştı. Sezen'in üstünde doktor üniforması olduğu için doktor olduğu anlaşılıyordu, kin soruları da böylece sonlanmıştı. İlk geldiğimde ki gibi bir yoğunluk olacak mıydı öğleden sonra görecektik. Yemeğimizi aldığımızda İsmail'in el kaldırıp masalarına çağırdığını fark ettim. Baktığımda Yaman yoktu.
"Gidelim mi? Tanıdık masadakiler." Sezen'e sorduğumda "Olur, rütbeliler zaten tanışmam da gerekiyor" dediğinde arkadaki masaya ilerledik. Sezen'le birlikte masaya yaklaştığımızda bize yer açmışlardı.
"Afiyet olsun" dedim tepsimi koyup oturduğumda.
"Tanıştırayım bugün göreve başlayan doktorumuz" dedim Sezen yanıma oturduğunda.
"Doktor Sezen Kılıç, memnun oldum." Mesafeli gülümsemesiyle diğerlerine döndü Sezen de. Diğerleriyle yaşıt duruyordu, o yüzden iyi anlaşacaklarını düşünüyordum.
Yunus, Civan, İsmail ve Vedat kendini tanıttığında hem yemek yiyip hem de sohbet ettik. Genelde Sezen, çevre hakkında sorular sormuştu. Issız diyebileceğimiz bir yerde görev yaptığımız için normaldi. Arabası olduğu için fazla sorun yaşamazdı.
"Leyla, bizimkiyle bir sorun mu var?" Civan'ın sorusuyla birlikte başımı yemeğimden kaldırıp ona baktım. Masanın başında oturduğu için çaprazında kalıyordum, bana doğru biraz kısık sesle sorduğunda diğerleri duymamış ya da dikkat etmemişti.
"Bir şey mi dedi?" Elimdeki kaşığı bırakıp Cihan'a odaklandım.
"Sanki bir şey der aranızda sorun olsa. Eğitim sahasındaydık sabah yemeğe bile gelmedi hâlâ orada. Sabah geldiğimizde sorun yoktu bir ara kayboldu geri geldiğinde tek kelime çıkmadı ağzından. Senin de bir farkın yok, yemeğe eziyet ettin onca zaman." İşaret parmağıyla önümdeki tabldotun ucuna dokunduğunda öylece dolu olan yemekler gözüme çarptı.
"Ben bir Yaman'a bakayım." Ayağa kalktığımda Sezen bana dönmüştü. "Tek başına geçer misin revire bir yere uğramam gerek."
"Olur, tabii. Sen işine bak merak etme beni." Sezen'den aldığım cevapla rahat bir şekilde yemekhaneden ayrıldım.
Eğitim alanına geçtiğimde hava soğuktu, rüzgâr esiyordu. Ağaçların arasındaki patikadan eğitim yapılan parkura çıktım. Girişte durduğumda Yaman'ı ilk bakışta fark ettim. Üstünde asker tişörtü, altında pantolonuyla birlikte parkurda ki ipe tırmanıp diğer taraftan atladı. Aralıklarla konmuş demirlere tutunarak bir diğerine atladı en sonda şınav çekerek bitirdi. O kadar hızlıydı ki bunları yaparken takip etmekte zorlanıyordum.
Parkurun girişine adım attığım anda başını kaldırmasıyla göz göze geldik. Yerinde durup ona doğru ilerlememi bekledi. Tişörtünün ön kısmı terlediği için ıslanmıştı. Kenara koyduğu kamuflajı alıp üstüne geçirdiğinde karşısında durmuştum. Sanırım bende onun kadar yarım bırakmayı sevmiyordum bir şeyleri.
"Hava soğuk, içeri geçelim" dediğimde "Olur" dedi. Teriyle birlikte soğukta kalmasını istemiyordum.
Birlikte yönetim binasına girdiğimizde Yaman'ın tek başına kullandığı çalışma odasına girdik. Genelde o revire geldiği için buraya fazla gelmemiştim. İçeride özel denebilecek bir eşyası yoktu zaten resmi evraklar, masa, bilgisayar, klasörlerle dolu dolaplar, siyah fazla büyük olmayan oturma grubu vardı. Karşılıklı oturduğumuzda konuşmaya başladım.
"Dün seni gördüm, kızlarla birlikte dışarıya çıkmıştık." Mavi gözlerine baktığımda bir şaşırma belirtisi aradım ama yoktu.
"Yanıma gelseydin Leyla, neden gelmedin?" Yaman sakince sorduğunda onu görmeme değilde yanına neden gitmediğime odaklanmıştı.
"Yanımda Beril vardı, bir kafeden çıktınız. Gülüyordun Yaman. Bana ailenin evine yemeğe gideceğini söyledin ve ben seni sana aşık olan bir kadınla birlikte gördüm." Ellerimi birbirine bastırırken sakin kalmaya çalışıyordum. Önce bana vereceği cevapları dinleyecektim.
"Beril aradı annem, abimlerin onda olmayan düğün fotoğraflarını istemiş. Eve gideceğim için annem bana vermesini söylemiş. Beril de o kafedeydi yanına uğrayıp fotoğrafları aldım. Bazen bazı şeyleri görmek acı verici olsa da benim o fotoğrafları görmem gibi o anı hatırlamak ve o ana dönmek başka duygulara da sebebiyet veriyor. Gülümsediğim Beril değildi fotoğraflardaki andı aslında Leyla. Çünkü ben abimin nikah şahidiydim." Elleri yumruk olurken derin bir nefes aldı.
"Aradım seni ama yanımda kimse yok dedin." Boğazıma düğümlenen cümleler zar zor çıktı dudaklarımdan.
"Beril'le kafeden birlikte çıktık doğru ama sonrasında o kendi yoluna gitti. Caddeye bırakmıştım arabayı beni aradığında arabaya bindiğimde açtım telefonunu. Yanımda kimse yoktu." İçini çektiğinde bana net bir açıklama yapmıştı ama bu açıklama bizi ortak bir noktada buluşturmadı.
"Yaman aklım çok karışık." Ellerimle yüzümü kapattığımda bir süre ikimizde sessiz kaldık.
"Ne dememi bekliyorsun Leyla? Bir bak bana" dedi ellerimi tutup yüzümden çekerek. "Senin aklından neler geçiyor?"
"Yaman ben bütün gece gözümü kırpmadım, düşündüm. Sana bu kadar çok güvendiğim için mi en küçük şeyde bu kadar dağıldım? Ben bu sorunun cevabını veremedim kendime." Mantıklı bir açıklaması olabilir diye kendi kendimi yedikten sonra bile içindeki o ukte geçmemişti.
"Ya da bana hiç güvenmemişsindir Leyla." Yaman'ın cümlesiye öylece kaldım.
Dudaklarım aralandı ama konuşamadım. Ben ona güveniyordum, güvenmesem şu an karşısına geçip ne olduğunu sormazdım, kestirip atardım direkt. Ama ben onu dinlemek ve kendi içimde de aklamak istiyordum.
"Yaman bunu ciddi ciddi mi söylüyorsun?" Hayal kırıklığıyla baktığımda ona birleşen ellerimizi ayırdım.
"Güven sorunun olmasına şaşırmam, sadece sana o güveni veremediğim için sorunu kendimde ararım. Ben sana o güveni vermeyecek kadar nerede yanlış yaptım Leyla?" Sadece benim kalbim değil Yaman'ın kalbi de kırılmıştı, gözlerindeki mavilikler dalgalandı.1
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |