"Yaşıyormuş. Abimi, ailesini öldüren şerefsiz hâlâ nefes alıyormuş. Benim ailemi parçalayan o it ölmemiş. İntikamım için abim için geçirdiğim bunca yıl boşunaymış. Yıllardır Leyla, ben başımı rahatça koydum yastığıma abime ettiğim yemini tuttum sanarak. Yanıyor Leyla, içim öyle bir yanıyor ki şu gökyüzü yarılsa düşse üstüme şükrederim."
Yaman'ın içi yanıyordu ama sözleri soğuk bir kış gecesi gibi çöktü üstümüze.
Bu benim için bile bir yıkımken Yaman için nasıl bir kahroluştu ancak görebildiğim kadar biliyordum. Mavilerine kan bulaşmış gözleri kan kırmızına çalmıştı. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyorum.
Diyemedim Yaman geçecek, her şey iyi olacak, diyemedim. Ne her şey güzel olacaktı şu dakikadan sonra ne de geçecekti. Avuçlarıma dolan sıcak damlalar bir yarığın içinden akan kor alevler gibi sızıyordu göğsüme. Kapatmak istedim gözlerimi, kapatmak istedim kulaklarımı hiç söylenmemiş hiç duyulmamış gibi. Çok ağırdı, kanımı damarlarımda donduracak kadar ağırdı bu gerçek.
Dudaklarım kıpırdadı ama sesim çıkmadı. Sanki sessizliği çoktan asmıştık aramıza ve giderek bir çığlık gibi büyüyordu içimizde. Abisinden çok bahsetmese de görüyordum her adı geçtiğinde gözlerindeki özlemi. İnsan özlemez miydi aynı annenin karnını paylaştığı canını? Yıllardır ablamın hasretini çekip en azından hayatta diye umut ettiğim için tutunduğum ufak dal parçası beni ayakta tutmuştu. Oysa Yaman için bu seçenek dahi olmamıştı.
"Nasıl oldu? Emin misin?" Kendimi zorlayarak sorduğum iki soru bile fazla gelmişti o an.
"Selçuk'un görevde olduğu bölgede görülmüş. Kimse emin değil ama ben biliyorum Leyla tarife bire bir uyuyor o şerefsiz. Ben yüzünü ezbere bilecek kadar çok baktım bir fotoğraf parçasına." Kendini sıktığını gergin duruşundan bile anlıyordum.
"Kesin değil o zaman ihtimal olabilir." Ellerim yeniden elleriye buluştuğunda gözlerindeki kararlılık onun çoktan emin olduğunu işaret ediyordu.
"Emin olmam lazım, bilmem lazım." İşte bu sözler Yaman'ın karşımda olma nedeniydi.
"Gidecek misin?" Boğazıma dizilen yumruyla değil konuşmak nefes almak bile zor geliyordu.
Aramıza hem mesafe koymak, düşünmek isteyen bendim hem de bir adım ileri gitse canından can kopacak olandım. Bu öyle bir çelişkiydi ki canımı acıtıyordu. En son gittikleri görevde Vedat'ın hali geldi aklıma. Hastaneye gidene kadar ne yaşadığımı ne düşündüğümü hissettim tekrar. Üstelik aramızdaki bağ o zaman bu kadar derin değildi. Yaman benim içimde kendine öyle bir yer edinmişti ki ben bile birkaç gündür fark ediyordum bunu.
"Gideceğim, mecburum. Bilmem gerek Leyla, böyle yaşayamam. Böyle olmaz." Gözlerinden akan yaşlar durmuş şimdi mavileri daha da parlaklaşmıştı.
Kal diyemedim ama git demeye de dilim varmadı.
"Ne zaman gideceksin?" Ancak sorularım vardı, cevapları onda olan.
"Hazırlıklara başladık, birkaç güne yola çıkacağım. İlk önce keşif sonra operasyon bölgesine geçeceğim." Parmakları, parmaklarıma dolanırken beni kendine doğru çekti ve başım göğsüne yaslandı.
Ne zaman dönersin diyemedim belki de cevabı olmayan tek soru buydu. Görev süresi belirli olsaydı söylerdi zaten ben sormadan. Gidecekti ve tehlikeli bir görev olduğunu söylemeye bile gerek yoktu. Operasyon diyordu ki bu onun çatışmaya gireceğini de gösterirdi. Yaman'ın aklı bu kadar dağınıkken göreve gitmesi normal miydi bu da bir çelişkiydi ama kimse onu bir ihtimal yüzünden burada da tutamazdı. Kararlı bir adamdı Yaman, ne olursa olsun bu tartışılmaz bir gerçekti. Eğer içinde en ufak şüphe oluşursa peşini bırakmazdı.
"Seni bekleyeceğim." Aklının bende kalmasını istemiyordum en azından benden yana içi ferah gitsin istiyordum.
Aramıza girecek kilometreler ona olan hislerimi değiştirmeyecekti. Yaman'ı ilk gördüğüm an içime işleyen o his silinmesi zor bir duyguydu. Onun mavi gözlerine bakıp fırtınasına daldığım an bir kez bile pişman olmamıştım. Son yaşadığımız olay beni derinden sarssa da Yaman'ın şu an desteğe ihtiyacı olduğunu biliyordum. Ailesine, arkadaşlarına, dostlarına değil bana gelmişti, benimle paylaşmıştı hislerini. Bu bile bana şu an yeterli geliyordu.
"Leyla biliyorum yordum seni, karıştı aklın ama benim aklım her zaman senin için netti hâlâ da öyle. Çok seviyorum seni. Belki son kez konuşuyoruz bilemem yarın ne getirir ama bil istiyorum. Çok aşığım sana." İçim gide gide dinledim sözlerini.
"Son kez deme, söyleme. Ben de seni çok seviyorum." Dudaklarım titrerken boynuna sarıldım sıkıca ve kokusunu içime çektim.
Ayrılık kapıda bizi bekliyordu aramıza girecek mesafe, zaman ve çokça his vardı. Şimdi birer adım geri atıp birbirimizden uzaklaştığımızda elimi tuttuğunda beni kendisine çekip binadan içeriye girdi. Yaman'ın evinin kapısının önünde durduğumuzda anahtarıyla kapıyı açıp içeriye girdi. Ev sessizdi, belki de ilk defa kimsenin evde olmaması garip gelmişti.
"Diğerleri hazırlık için askeriyede bu gece orada kalacaklar." Yaman'ın sözleri sessizliğin sebebini açıklamıştı.
Birlikte salona geçtiğimizde üstümdeki ceketi ve çantayı koltuğun kenarına koyup oturmuştum. Ne kadar zamanımız vardı bilmiyordum belki saatler belki birkaç sabahı görecek kadar. Hazırlıklar bittiği anda yola çıkacaklardı. Yanıma oturduğunda başını dizlerime koyduğunda göz göze geldik. Mavileri kırmızıya bulanmıştı hâlâ gözyaşlarının izini taşıyordu. Usulca dokundum saçlarına.
"Askeriyeye gitmem gerek biraz böyle kalabilir miyiz?"
Dakikalar geçerken Yaman'ın kapalı gözlerinin ardındaki mavileri biraz olsun sakinleşmişti. Kalbim için aynı şeyi söyleyemecektim ama öyle hızlı atıyordu ki yerinden çıkmamasına şaşırıyordum. Gideceğim dediği an kalbime saplanan o kör edici his bir türlü geçmiyordu. Daha önce göreve gittiğinde böyle değildi şu an içimden ona gitme demek istiyordum ama bunu yapamazdım. Bu onun hem görevi hem de inandığı her şeydi. Onun inançlarına karşı sadece yanında olabilirdim.
Düşünmemeye çalışıyordum, kötüyü çağırmak istemiyordum. Gidecekti ve gittiği gibi geri gelecekti. Hiçbir şey olmayacaktı ona. Derin nefesler aldığımda boğulma hissinin azalmasını bekliyordum. Kalbimin çırpınışı görmezden gelmek giderek zorlaşıyordu.
"Leyla." Yaman gözlerini açmış başını kaldırmıştı dizlerimden.
Bana sarıldığında biraz önce soğuk olan teni şimdi sıcaktı. Derin nefesler aldığımda kokusuyla sakinleşmeye çalıştım. Panik atak geçiriyordum. Uzun zamandır ataklarım durmuştu, en son babamdan yediğim tokatla atak geçirmiştim. Korku iliklerime kadar işlerken titriyordum. Dudaklarımın arasından sızan nefesi tenime değdiğinde gözlerim kapandı. Yaman beni kendine daha çok çektiğinde dudaklarım aralandı ve o içine sızdı hislerimin.
Korkum ona erişmenin verdiği hissin derinliğiyle geri çekildiğinde ona daha çok sokuldum. Omuzlarına konan ellerim belimde duran ellerinin sıkılaşmasını sandı. Nefesim yoktu, nefesim oldu. Karanlığımı, aydınlığına hapsetti. Bu sefer aldığım hazdan sıklaşan nefeslerim aramıza milimler koyduğumuzda dışarıya taştı. Dudaklarımız ayrıldığında Yaman'ın da nefes sesi gürültüydü. Kanımda büyük bir hızla ilerleyen sıcaklık aklımdaki puslu düşünceleri dağıttı.
"Güzelim, Leylam, can içim." Parmakları saçlarımın arasında dolaşırken bu sefer o destek oldu bana varlığını hissettirerek.
Korkuyordum. Sesli söylemesem bile bunun o da farkındaydı. Bu korku onunla olduğum sürecede geçmeyecekti. Cesur olup ben her şeyin üstesinden geleceğim diyemiyordum. Ben sanırım bu konuda sınıfta kalmıştım. Cesaretim konu Yaman'a gelince sınırsızdı tek farkla bunun yanına sınırsız korku da eklenmişti. Birisini çok sevince sanırım böyle oluyordu. Kaybetme korkusu öyle bir noktadan vuruyordu ki insanın aklını başından alıyordu. Bana şu an olanda buydu Yaman'ı kaybetme korkusu öyle sarmıştı ki içimi nefes dahi alamaz olmuştum.
"İyi misin?" Nefeslerim düzene girdiğinde Yaman'ın sorusuna karşı başımı salladım usulca.
"İyiyim" dedim kısık bir ses tonuyla.
Yaman'ın kalp atışları kulağımda yankılanırken en az benimki kadar güçlü olduğunu fark ettim. Dışarıdan belki hiç belli olmuyordu ama onunda korkularının olduğunu biliyordum. Nasıl olmazdı ki bu durumda? Üstelik gittiği belirsizlikte önünü görmeden kör bir karanlıkta ilerleyecekti.
"Arayacak mısın beni? İletişim halinde olacak mıyız?" Daha önceki gidişi gibi elim, kolum bağlı beklemek istemiyordum. Bu durum çok zordu.
"Göreve çıkana kadar bölgedeki karargahta kalacağız sık sık olmasa da habersiz bırakmayacağım seni."
Yaman'ın kollarından çıktığımda gözlerimiz bu gece çok kez olduğu gibi bir kez daha buluştu. Bu sefer ona baktığımda fırtınalar gezinen mavilerinde bulutlar acı bir griydi. Bu acılık beni nefessiz bırakacak kadar karanlığa yakındı.
Telefonu çaldığında yanımdan kalkıp montunun cebinden aldığı telefona cevap verdi. Yanıma tekrar geldiğinde gitmesi gerektiğini söylemese bile biliyordum. Birlikte evden çıktığımızda koridorda son kez baktım gözlerine.
"Kendine dikkat et, Allah'a emanetsin." Bana doğru eğildiğinde dudakları sakağıma yaslandı. İçimi çektiğimde sessizce biriken gözyaşlarım akmak için onun gitmesini bekledi.
"Sen de. Gittiğin gibi geri dön" dedim.
Kolları benden ayrıldığında üşüdüğümü hissettim. Merdiven basamaklarını indiğinde dahi gözlerimi ondan ayıramadım. Demir korkuluğa tutunduğumda başım döndü. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtığımda zorlukla bir üst kata çıktım. Işıklar kapalıydı, kızlar çoktan uyumuştu. Odama girdiğimde çantamla ceketimi bir köşeye koyup yatağıma uzandım. Boş tavanı izlerken sıcak damlalar usulca gözlerimden aktı.
Uykusuz geçen bir gecenin daha ardından sabah işe gelmiştim ve Yaman'la birlikte diğerlerinin de gittiğini öğrendim. Sadece Vedat geride kalmıştı yaralı olduğu için. Önümüzdeki hafta işe dönecekti hâlâ raporluydu. Sezen beni dünden daha kötü gördüğü için endişeli görünüyordu ama nedenini sormadı. Birlikte sessiz bir şekilde çalışıyorduk, hâlden anlayan bir insana benziyordu. Kendim dahi olayların bu denli yıkıcı olduğunu kabul edemezken başkasına anlatmak, açıklamak daha zor geliyordu.
Zar zor yediğim öğle yemeğinin ardından bugün sık sık yaptığım şeyi tekrar ettim ve telefonuma baktım. Ne bir mesaj ne de arama vardı. İçimi çekip geri cebime koyduğum telefonla yemekhaneden çıktım. Bahçede biraz hava almak için durduğumda dalgınca etrafa baktım.
"Leyla hemşire." Adımın seslenmesiyle geriye dönüp baktım. Bana doğru gelen Selçuk Yüzbaşıyı gördüğümde belki Yaman'dan haberi vardır diye umut ettim.
"Bir şey mi oldu Selçuk Yüzbaşı?" diye sordum karşı karşıya durduğumuzda. Bana boş yere seslendiğini düşünmüyordum.
"Dün konuşamadık mesai saati geçtiği için görevden gelen askerlerin kontrolünü yapar mısınız? Sağlık için dosya göndermemiz gerekiyor." Bu işlerde yeni olduğum için bilmediğim bir konuydu.
"Sezen Hanımla görüşseniz daha iyi olur bu konuyla ilgili. Doktor olarak muayeneyi kendisi yapacaktır." Dosyaları düzenlemeyi öğrensem bile muayenenin neye göre yapıldığını bilmiyordum. Yaman ve ekibi son görevden döndüğünde Vedat vurulduğu için hepsi hastanedeydi o yüzden revirde başka bir kontrol yapılmamıştı.
"Anladım, doktor hanımla görüşeyim ben o zaman. Siz revire mi gidiyordunuz?"
"Evet, revire geçiyordum." Birlikte yürümeye başladığımızda yemek molası da bitmişti.
Sezen benden önce çıkmıştı yemekhaneden revirdeydi büyük ihtimalle. Revire geldiğimizde kapıyı açıp içeriye girdim ama Sezen içeride değildi. Selçuk'ta benimle birlikte içeriye girmişti.
"Birazdan gelir doktor hanım" dedim. Bana bir yere gideceğini söylememişti lavaboya uğramıştı sanırım.
Selçuk sandalyeye sessizce oturduğunda bilgisayarı açıp sabah gelen iki askerin hastaneye sevkini yazdım. Detaylı bir kontrol istemişti askerler için Sezen. Raporu tamamlarken başımı kaldırdığım anda Selçuk'un gözleriyle karşılaştım, kaşlarım hafifçe çatıldı.
"Dünden daha kötü görünüyorsunuz. Bir sağlık sorununuz yoktur umarım." İki gecedir bol ağlamalı uykusuz geçen gecem var demem yeterli olurdu sanırım.
"Sağlık sorunum yok sadece yorgunum, dinlenince daha iyi olacağım" dedim kısa tutarak.
Kapı açıldığında Sezen'in içeriye girmesiyle konuşma da sonlanmış oldu. Selçuk ve Sezen askerlerin kontrolü hakkında konuşurken telefonumun çalmasıyla birden ayağa kalktım. İkisinin de gözleri bana döndüğünde "Telefona bakmam gerek, siz devam edin lütfen" dedim. Revirden aceleyle çıkıp arama kapanmadan açtım. Yaman'ın ismini gördüğüm an kalbimin atışları hızlanmıştı.
"Leylam" dediğinde içim titredi.
"Yaman nasılsın? Neredesin? Yolculuk nasıldı?" Arka arkaya beklemeden sorduğum sorularla gülüşü geldi kulağıma.
"Sakin ol güzelim. İyiyim, şimdi karargâha geçtik birazdan toplantıya gireceğiz daha sınırı geçmedik. Bugün yoğun geçecek merak etme diye aradım." Sakin ses tonu bütün endişemi alırken kendimi kontrol etmeye çalıştım.
"Seni şimdiden özledim." Kırık birazda yorgun çıkan sesim bana bile yabancı geldi o an.
"Ben de özledim." Kısık çıkan sesiyle o da bazı şeyleri bastırıyor gibiydi.
"Aklın bende kalmasın askeriyedeyim işim bitince de eve geçeceğim." Yaşadığı karmaşanın içinde bir de beni kafasına takmasını istemiyordum.
"Leyla, kapatmam gerekiyor toplantı başlayacak." İçini çektiğinde yavaşça yüzü gözümün önüne geldi. Lakabı gibi gözlerinde fırtınalar taşıyan adam, umarım bana geri dönersin.
"Peki, tekrar aramanı bekleyeceğim." Ben istediğimde değil Yaman için koşullar müsait olduğunda görüşecektik şu durumda.
"Seni seviyorum." Ansızın ve hiç beklenmedik anda gelen o iki kelimelik cümle içimi sızlattı.
İki gün önce aramıza koymak istediğim mesafe şimdi uzun yollarla girmişti. Ve ben duymak istediğim sözleri o çok uzaktayken duyuyordum. Damarlarımdaki kan bile ona yakın olmak istiyordu. Eğer burada yanımda olsaydı ben o mesafeyi bile isteye aşacağımı şimdi anlıyordum. Ben Yaman'a yasaklar, kurallar koyamaz önüne çizgi çekemezdim. Bunu denesem bile yine ayaklarım ona gidecek, ellerim ona tutınacak ve gözlerim ona bakacaktı.
"Seni seviyorum." Dudaklarımdan dökülen kelimelerden sonra konuşmamız sonlanmıştı.
Bugün ikinci kez hissettiğim o seziyle geriye döndüğümde Selçuk Yüzbaşıyı revir kapısının önünde bana bakarken gördüm. Bu sefer hiç bir şey sormadan kapıya doğru ilerleyip açtığım gibi içeriye girdim ve kapattım. Biraz sert kapatmış olacağım ki Sezen bana baktığında gülümsemeye çalıştım. İşime geri döndüğümde Yaman'ın sesini duyduğum için daha iyiydim.
Aradan geçen zaman içinde askeriye ev arasında gidip gelmek dışında annemi görmek için abimin bahsettiği nişana gitmiştim. Bir saat kadar durup annemi görüp geri eve dönmüştüm. Hafta sonlarında abimle ya da ablamla buluşup vakit geçirmiştim. Ablamın eşi ve yeğenimle yediğimiz yemeğe abim ve Ece'de katılmıştı. İlk defa büyük bir aile olmuşuz gibi hissetmiştim. Minik Leyla'yla özlem gidermiştik.
Yaman'la en son dört gün önce konuşmuştuk. Vedat işe döndüğü için ona soruyordum durumları ama askeri bilgi olduğu için iyi oldukları dışında başka bir şey öğrenemiyordum. En azından iyi olduğunu bilmek bile yetiyordu.
"Çıkmıyor musun?" Sezen'in sorusuyla elimdeki dosyayı kapattım.
"Çıkıyorum şimdi" dedim dosyayı rafa yerleştirip.
Sezen'le bu arada çok iyi anlaşmıştık. Çok bilgili bir doktordu, yeni olduğumu bildiği için birçok şeyi bana açıklayarak yapıyordu. İş konusunda da birbirimize yardımcı olduğumuz için beni rahatsız eden herhangi bir şey yoktu. Yaman'ın olmaması dışında normal bir hayat sürüyordum.
Bunu deneme gibi düşün demişti Yaman. Birbirimizden ayrı kalmamız gereken zamanlar olacaktı ve o bu zaman içinde hayatıma devam etmememi istiyordu. Aklının bir köşesinde beni tut ama hayatına da devam et Leyla. Bu sözlerinden sonra içimdeki karamsarlık bir nebze azalmış, günlük yaşamıma adapte olmaya çalışmıştım.
Mesai saati bittiğinde arabama binip askeriyeden ayrıldım. Anayola çıkana kadar geçtiğim ıssız yol her zamanki gibi sessizdi. Bugün Ece'yle buluşacağımız için merkeze gidecektim. Ece'yi en son ablamlara dışarı yemeğe çıktığımızda görmüştüm uzun zaman olmuştu. Benim kadar yoğun çalışıyor üstelik gece nöbete kalıyordu. Zamanımızı birbirimize göre ayarlamak zor olsa da sık sık telefonda konuşuyorduk.
Yolun ortasındaki araba dikkatimi çektiğinde yavaşça frene basıp durdum. Ön kaputu açıktı arabanın ama etrafta kimse görünmüyordu. Kaza olsa fark edilirdi sanki öylece terk edilmiş gibiydi. Arabayla geçecek mesafe yoktu. İçim tedirginlikle dolarken hızla telefonumu aldım ve rehbere girdim. Telefon çalarken yandaki aynaya vurulmasıyla sıçradım.
"Leyla" dedi Vedat. Şu an askeriyedeydi ve bana yarım saat uzaklıktaydı.
"Vedat tuzağa düştüm." Bana doğru tutulan silahla yüz yüze geldiğimde sadece bunu söyleyebilmiştim.
4
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |