&
"Leyla buradayım, korkma!" Benim için gelmişti, artık korkmuyordum ne ölümden ne de onu son bir kez görememekten.
Azad elini çektiğinde ona doğru koşup sarılmamak için zor tuttum kendimi. Bir adım öne çıksam hemen arkamızda duran adamların dikkatini çekecektim ve Yaman'ın da dikkatini dağıtacaktım. O yüzden sessiz kalıp olduğum yerde bekledim. Yaman buradaydı ve artık hiçbir şey önemli değildi. Beni burada bırakmayacağını biliyordum.
Gittikçe yaklaşan ayak seslerini duyduğumda nefes bile almaya korkuyordum. Azad'ın kolumu tutup ağacın gölgesine beni daha fazla çekmesiyle olduğum yerde daha fazla sindim. Yaman'ın dikkatini dağıtmak istemiyordum, biz duyduysak aramızdaki mesafe göz önüne alındığında o da biliyordur birilerinin geldiğini. Yaman'ın sessizleşmesi ve adımı söylemeyi bırakması da buna bir işaretti.
Gecenin sessizliğini bölen silah sesleri karanlık ormanda yankılanırken baykuş sesleri kurşunlar gibi geceyi deldi. Havalanan kuşların çığlıkları yükseldiğinde çok yakınımızdan gelen silah sesiyle irkildim. O an sanki kulağımın dibinde patlamıştı silah öyle ürpertici öyle korkunçtu ki sarsıldığımı iliklerime kadar hissettim. Aldığım nefesle içime dolan kan kokusu başımı döndürdü. Azad beni daha sıkı tuttuğunda o da durumumun iyi olmadığını fark etmişti.
"Sikeyim ölmüş." Hırıltılı gelen ses biraz uzağımızdaydı. Peşimizden gelen iki kişiden birisini vurmuştu Yaman.
"Teslim ol!" Yaman'ın sesini tekrar duyduğumda bu sefer çok yakındı sanki elimi uzatsam tutacak gibiydim.
"Seni de yanımda götüreceğim tek gitmeye niyetim yok komutan!" Kin dolu ses ölüme hazırdı ve beni korkutan ölmesi değil bu uğurda karşısında duranı da yanına almak istemeseydi.
Karanlık gecede bir an bulutlar çekildi gökyüzünden sadece bir an parladı ay ve ben Yaman'ın haftalardır görmediğim yüzünü gördüm. Canım parçalandı, yerlere döküldü. Özlem dedikleri o his o kavurucu yangın içime öyle bir işledi ki ilerlediği her milimde damarlarım gerildi, ruhum bedenimden yükseldi, kalbimdeki her atış kulağımda çağıldadı.
Zaman durdu. Uzayan saçları, yüzünde daha önce hiç görmediğim sakalları ve gözlerinde gökyüzünü yere indiren o bakışlarıyla karşımdaydı. Avuç içlerim ona dokunup sarılmak için karıncalanıyor ayaklarım ona koşmak için an kolluyordu. Baharıma, üşüdüğüm bu soğuktan sığınmak istiyordum. Bulutlar tekrar karanlığa gömdüğünde geceyi ateş alan silah bir kez daha geceyi böldü.
Artık beni tutamayan ayaklarım isyan ettiğinde Azad'ın sıkı tutuşuda işe yaramamıştı. Kendimden geçtiğimde gözlerim kapanırken göz kapaklarımın örtüsünde Yaman'ın görünüşü vardı.
Yaman
Burada olduğunu biliyordum, ister his desinler bunun adına ister asker iç güdüsü. Gecenin karanlığında derin bir nefes aldığımda karanlık ormanda Leyla'nın o ince çiçek kokusu sızlattı içimi. Buradaydı ya da buradan geçmişti. Gözlerimi kapatıp kısa bir an etrafı dinlediğimde duyduğum ayak sesleri dikkat kesilmemi sağladı. İki kişiydiler, ikisi de erkekti bastıkları zeminde bıraktıkları ağırlık ve kuvvet çıkan sesle ele vermişti onları. Leyla'nın peşinde oldukları için önce benim onları bulmam daha iyiydi.
Bulutlar geceyi kapattığından ayın ışığı kısıtlıydı. Silahımı omzuma alıp hazır konuma getirdim ve etrafı taradım. Hedefi bulduğumda bunu sessiz bir şekilde halletmek istesem de çoktan burada olduğumuzu bildikleri için zordu. Ateş ettiğimde herhangi bir yaranlanmaya izin vermeden direkt öldürücü bir yeri hedef almıştım. Leyla'yla karşılaşmalarının riskini alamazdım ayrıca bu kör karanlıkta gördükleri her şeyi vuracakları da kesindi. Diğerine geldiğimde teslim olması için çağrı yaptım ama beni haklı çıkardı. Hedef aldığımda ben tetiği çekemeden çoktan ateş edilmişti.
"Komutanım." Vedat'ın sesini duyduğumda hemen arkamdan geldiğini fark ettim.
Benim ya da Vedat'ın ağzından çıkmayan isim bir başkası tarafından söylenmişti. Hızla ilerlediğimde ağaçların arasında yerde gözleri kapalı yatan kadını gördüğümde içimde bir şeyler koptu. Başında duran adamı kenara çektiğimi Leyla'nın başını dizime yasladığımda fark ettim. İpek gibi saçları dağılmış, her zaman canlı olan yüzü beyazlamıştı sanki Leyla değilde onun hayali gibiydi.
"Leylam, ben geldim." Usulca yüzündeki saçları çektiğimde dudakları kıpırdadı.
"Komutanım güvene alınmış bölge, Leyla'yı alıp çıkalım." Vedat'ın omzuma dokunmasıyla başımı salladım.
Kollarımın arasına aldığımda yüzü göğsüme gömüldü. Zaten zayıftı ama şimdi kollarımın arasında kaybolmuştu. Bir ayda tamamen çökmüştü sanki. Hızlı adımlarla yürürken Leyla'yı sarsmamak için sıkıca tutuyordum. Hem onu sıkıca tutmak istiyordum hem de biraz sıksam canı yanar diye deli gibi endişe ediyordum. Ormandan çıktığımızda etraf baskından dolayı kalabalıktı. Polisle işbirliği yaptığımız için çevre karakoldan da gelenler vardı.
"Ambulansa alalım." Bana doğru gelen adamı gördüğümde ilk defa sinirlenmek yerine sakin kaldım.
Ambulanstaki sedyeye Leyla'yı bıraktığımda Kenan hızla damar yolu açıp serum taktı. Tansiyonunu ve kalp atışını ölçtüğünde yola çıkmıştık. Leyla'nın elini bir an olsun bırakmamıştım. Askeriyeye geri döndüğümde Kenan beni orada bekliyordu. Leyla'nın onu aramasıyla, arama çalışmaları için izne ayrılıp gelmişti. Ben her şeyden habersizken Kenan arama çalışmalarına katılmış, herkesle birlikte Leyla'yı aramıştı.
"Aşırı stresten bayılmış gibi duruyor, tansiyonu yüksek biraz. Onun dışında görünürde fiziksel herhangi bir bulgu yok." Kenan'ın sözleri içimi rahatlatmak ister gibiydi ya da kendini rahatlatmak içindi.
Ben bu sözlerle rahatlamadım çünkü biliyordum bazı ruhsal yaralar fiziksel yaralardan daha ağır ve kalıcıydı. Leyla'nın bu süre içerisinde kaç kez ölümle burun buruna geldiğini neler yaşadığını ve o itlerin ona nasıl davrandığını bilmiyordum. O bunları yaşıyorken içinde nasıl bir stres yaşamış, ruhu ne kadar parçalanmıştı bunu uyandığında görecektik. Umarım her şeyi unutur ve hiçbir şey hatırlamaz. En azından unuttuğu anlar ona işkence etmezdi çünkü o hissi en iyi bilenlerden birisi de bendim.
Ambulans sirenleri açık bir şekilde sınıra en yakın hastaneye gidiyordu. Leyla'nın rahat nefes alması için takılan maske güzel yüzünü kapatırken kirpikleri titredi. Uzanıp dokunmak istesem de elini tutmakla kaldım. Haftalardır görmediğim ama her gözümü kapattığımda hayali karşımda olan kadın şimdi yanımdaydı. Onu bulmuştum, o bana gelmek üzereyken aynı yol üstünde karşılaşmıştık. Ben Leyla'ya koşarken o da benim yanıma gelmek için gözünü karartmıştı.
Onu tanıdığım ilk zamanlarda gözlerinde ürkek bir bakış vardı. Yaşadığı hayatın ve büyüdüğü evin onda bıraktığı izlerden birisiydi. Her zaman temkinli davranmaya, kararlarını alırken düşünmeye ve karar verdiyse de düşüncesinin arkasında durmaya çalışırdı. Leyla benim bu hayatta tanıdığım en güçlü kadınlardan biriydi, pes etmemiş kendi hayatı için mücadele etmişti. Üç hafta boyunca direnmişti.
Bu süre aslında çok uzundu işkence altında bile olmasa o an insanı saran ölüm korkusu daha çaresiz yapardı. Esir düşenlerin kendini öldürme nedenlerinden biride bu belirsizlik üstüne konulmuş ölüm korkusuydu. Leyla öyle kolay vazgeçen, kabullenen bir karaktere sahip değildi onun içinde vardı savaşmak. İlk savaşı babasıyla başlamış kız çocuklarının kaderiydi belki de amaçları uğruna hayatları boyunca korkusuzca dik durmak.
Leyla'nın savaşı da henüz o çok küçükken gözleri dünyaya yeni açılmışken başlamıştı. Şimdi o savaşı kazanmış zaferinin tadını çıkarması gerekiyorken yeni savaşlara girmişti. Her zaman onun yanında olup elini tutacak ve o savaşlarından çıkarken onun kazanması için bekleyecektim. Ben Leyla için güveneceği, kalbini koşulsuz emanet edeceği, yanımda gözlerini kapatıp bir uçurumun kenarında dursa bile korkmayacağı o adam olmak istiyordum. Ben Leyla'yı çok seviyordum.
Leyla
Gözlerimi açtığım an hastanenin o bilindik kokusunu duyumsadım. Kurtulmuştum. Cehennem gibi gelen günlerin ardından ilk defa aldığım nefes gözlerimi doldurdu. Başımı hafifçe kaldırdığımda karanlık odada aralık olan kapıdan sızan ışık odayı az da olsa aydınlatıyordu. Kendimi geriye çekip kalkmak istediğimde elimi hareket ettiremedim. O an kollarını yatağa dayayıp başını yaslamış olan adamı fark ettim. Elimi sıkıca tutuyordu.
Kalbimin ritmi yine yolunu şaşırırken gözyaşlarım usulca aktı. İçimi çektiğimde omuzlarım sarsıldı. Serum takılı olan elimi yavaşça uzattığımda uzayan saçları parmaklarımın arasında yerini buldu. Onu ilk defa bu kadar dağılmış görüyordum. Her zaman karşımda kusursuz olmuştu, hem görünüşü hem de hareketleriyle. Yaralı olduğu zaman bile kendini hızlı toplamış kendinden taviz vermemişti. Şimdi yanımda uyuyan adamın yakası daralmış gibi açık, saçları karışık ve göz altları günlerdir uyumamış gibi koyu halkalara sahipti.
"Leyla" dediğinde o sesindeki boğukluk içime sızdı.
"Buradayım" dedim. Biraz önce uyanır korkusuyla usulca dokunduğum saçlarına şimdi varlığımı hissetmesi için daha fazla dokundum.
Başını kaldırdığında kısık bakan gözleri, gözlerimle buluştu. Elim yanağına kaydığında sakallarına takıldı parmaklarım. Böyle bir Yaman görmek daha fazla yeni hatıra ve daha farklı bir tarafını görmek demekti. Uzun uzun baktım o çok sevdiğim fırtınaların coştuğu denizlerine. Yanağını elime sürtüp dudaklarını avuç içime bastırıp öptüğünde gözlerini kapattı.
Sıcak nefesi avuç içimde dağıldığında canımın sızısıyla titredi elim. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda bu sefer yataktan doğruldum ve ona ulaştığımda dudaklarımız birbirine değdi. Dudaklarımın soğuk olduğunu Yaman'ın sıcak dudakları beni kavradığında anladım. Usul usul öptü beni acele etmeden, varlığımın her zerresini tatmak istercesine yoğun bir hisle. Ellerimiz ayrılmış Yaman belimden beni tutarken tek elimi onun omuzuna sarmıştım. Dudaklarımız ayrıldığında başımı boynuna gömdüm nefesimi toplamak için.
Kapı tıklatıldığında Yaman'dan uzaklaşmak istedim ki belimde duran elleri buna engel oldu. Başımı omuzundan kaldırdığımda abimi gördüm. Yaman beni bıraktığında yerini abim aldı ve ona sarıldığım anda gözyaşlarım geri geldi. Ben ağlarken abim sırtımı sıvazlayıp ağlamama izin verdi.
"Geçti güzelim" dediğinde sesindeki ağırlıktan onunda bu süreçte çok zorlandığını anladım.
"Çok korktum abi, çok korktum." Babamdan ne zaman kaçsam saklandığım bu kollara yine güvenle sığındım.
"Hiçbir kötülük seni burada bulamaz Leyla'm. Ben yanındayım." Abim bana eskisi gibi seslendiğinde başımı salladım usulca. Burada hiçbir kötülük beni bulamazdı.
Birbirimizden ayrıldığımızda Yaman'ın bana uzattığı peçeteyi alıp gözyaşlarımı sildim. Gözlerim acıyordu, içimi çektiğimde şimdi odanın açılan ışığı altında bana bakan iki adama daha dikkatli baktım. İkisi de perişan görünüyordu. Yaman kadar dağılmış olan abimin gözlerinin içi kırmızıydı. Ağlamış mıydı bilmiyordum ama yüzündeki ifade kalbimin kırılmasına neden oluyordu.
Abim beni arayan timin şehir tarafında olmuştu. Güvenlik kameralarına kadar her şeyi takip etmiş hatta sınırdan geçeceğimizi de ilk o fark etmişti. Onun sürdüğü izler Selçuk'un başında olduğu arama ekibine iletilmiş operasyon kararı alınmıştı. Yaman'ın haftalardır nerede olduğumdan haberi olmamıştı, operasyonu yönettiği için ona bu bilgiyi vermemişti Selçuk. Yaman öğrendiği an her şeyi hızlandırıp yetişmişti göreve. Şimdi yanımda olan birisi kanım diğeri canım olan iki adam gözümün içine bakıyordu.
"Abi, annem biliyor mu?" Annemin kalbi vardı dayanamazdı ki.
"Yok, söylemedim. Kısa süreliğine köy okullarına aşı için görevli olarak gittiğini telefonunun çekmediğini söyledim. Her konuştuğumuzda seni soruyor kendini toparlayınca ara artık şüphe etmeye başladı." Abimin sözleriyle derin bir nefes verdim bilmemesi daha iyiydi.
"Ablamın haberi var mı?" Duyduysa çok üzülmüştür.
"Var, biraz önce konuştuk döndüğümüzde yanına gelecek. Uyuduğunu söyleyince uyandırma dedi." Ne kadar endişelendiğini tahmin ediyordum bir an önce ben de onları görmek istiyordum. "Seninle birlikte kaçırılan Azad da karakolda ifadesinin ardından bırakıldı. Mahkemede tanıklık edecek." Ben sormadan abim söylediğinde Azad'ı da sormak üzereydim. Bir an önce annesine ve sevdiği kadına kavuşmasını istiyordum.
Kapıya hafifçe vurulduğunda yavaşça açıldı. Aylardır görmediğim adam içeriye girdiğinde oda sessizleşti. İçeriye girdiğinde uzun zaman sonra karşılaşmanın tedirginliği vardı üstünde. En son telefon konuşmamız geldiğinde aklıma ikimiz içinde şu an her şey başka bir yerdeydi.
"Beş dakika" dedi Yaman ayağa kalkarken. Bu Kenan ve benim yalnız kalabileceğimiz süreydi sanırım.
Abim de oturduğu yatağın ucundan kalktığında Yaman'a katıldı. Yaman beklemeden odadan çıkarken abim çıkmadan Kenan'ın omuzunu sıvazlamış kapıyı tam kapatmadan çıkmıştı. Kenan yalnız kaldığımızda birkaç adım daha atıp yatağın yanında durdu.
"Merhaba" dedi yüzünde durgun bir tebessümle.
"Merhaba." Sesim kısık çıkmasına rağmen netti.
Sandalyeyi gösterdiğimde başını usulca sallayıp oturdu. Kısa bir sessizlik oldu aramızda. Çalışırken arada taktığı gözlüklerini takmıştı, yorgun görünüyordu. Onun omuzlarına yüklediğim sorumluluğun farkındaydım. Ben her şeye rağmen Kenan'a hayatımı emanet etmiştim, ona olan bütün güvensizliğim o aramayla yıkılmış bizi şu an bulunduğumuz noktaya getirmişti.
"Sabah yola çıkacağım, gitmeden iyi olduğunu görmek istedim." Bu kadar çabuk dönmesini beklemiyordum ama haftalardır izinliydi gitmesi gerekiyordu artık.
"Ben sana teşekkür etmek istiyorum. O odanın içinde elimde neşterle başıma dayanmış silahın ateş almamasının tek sebebi sendin. Eğer o telefonu açmasaydın ben-" O anlar gözümün önünden geçerken sustum, devam edemedim. Yüzüme vuran gerçeklik şimdi daha farklıydı.
Kenan elimi tutmak için uzandığında durdu, başını başka yöne çevirdiğinde yumruk olan eli de geri çekilmişti. Ben dost olabileceğim bir arkadaşımı kaybetmiştim Kenan sadece benim iş arkadaşım değildi. Yıllarca evimize giren, çalışmam konusunda beni destekleyen, yanımda olduğunda kendimi rahat hissettiğim nadir insanlardan biriydi. Kenan'ın yaptığı hatalar sadece beni kaybetmesini sağlamamıştı aynı zamanda benim için önemli diyebileceğim, güveneceğim, meslekteki ilk arkadaşımı da kaybetmemi sağlamıştı.
"Unut Leyla, kalbini kıran seni üzen ne varsa unut. İnan bu senin için en iyisi olacak. Geceleri nefes alamayacak kadar zorlandığında gözlerini kapatmak bile acı verdiğinde unutmanın senin en büyük şansın olduğunu anlayacaksın." İçten içe ben de unutmak istiyordum yoksa bu şekilde devam etmek beni mahvederdi.
"Unutacağım ve yoluma devam edeceğim" dedim.
"Bana verilen süre doldu, gitmem gerek artık." Yüzündeki yorgun tebessüm kendini ne kadar zorlandığını gösterdi bana. Kenan sınırını zorluyor, benim için kendini tutuyordu. Belki de o da unutmaya, yoluna devam etmeye çalışıyordu.
"Kendine iyi bak." Bir kez daha ona veda ettim, ne kadar süreceğini bilmeden.
"Sen de kendine iyi bak." Kenan ayağa kalktığında kapı açıldı ve abimle birlikte Yaman da içeriye girdi.
"Gidiyor musun?" diye sordu abim, Kenan'a.
"Sabah yola çıkacağım görev yerime dönüyorum." Abimin haberi yoktu anlaşılan Kenan'ın gideceğinden.
"Bizimle birlikte gel, aileni görüp dönersin görev yerine." Gittiğinden beri geldiğini hiç duymamıştım Kenan'ın henüz ailesine bile uğramamıştı.
"Henüz değil Gökhan. Benim şu an bunu kaldıracak gücüm yok. Belki bir gün her şey yoluna girdiğinde yeniden görüşürüz."
Beklemediğim sözleri duyduğumda başımı kaldırdığım an Yaman'la göz göze geldik. Abim sessiz kaldığında Kenan kapıdan çıkıp gitmişti. Yaman biraz önce Kenan'ın oturduğu sandalyeye yerleştiğinde abim de sessizce pencere kenarındaki refakatçi koltuğuna oturdu.
"Abi buraya gelir misin?" Seslenmemle birlikte abim yanıma geldiğinde kulağına istediklerimi söyledim. Yaman'la yalnız olsak söyleyebilirdim ama abimle beraber olunca sesli söylemek biraz utanç vericiydi.
Abim Yaman'ı da alıp çıktığında odadan Yaman soru sormamıştı. Biraz sonra gelen hemşire serumu çıkartmış duş için gerekli eşyaları ve abimin aldığı iç çamaşırı ve eşofman takımını getirmişti. Odanın içindeki banyoya ilerleyip sıcak suyu açtım. Kapıyı kilitleyip üstümü çıkarttım. Günler sonra sıcak suyun altına girdiğimde bedenim titredi. Kendimi halsiz hissediyordum ama sıcak su çok iyi gelmişti. Uzun bir süre duşta vakit geçirdiğimi parmaklarım buruşmaya başladığında anladım.
Havluyla kurulanıp saçlarımı kuruttum. Yeni kıyafetlerin paketini açıp giydikten sonra poşetlerini çöpe attım. Üstümdeki kıyafetleri de çöpe atmıştım, bir daha görmek istemiyordum. Hastanenin yakınında bir market vardı sanırım abim diş fırçası, macun, tarak gibi şeyler de almıştı. Banyodan çıkıp yatağa oturduğumda Yaman elinde tepsiyle odaya girmişti.
Tepsiyi masayı çekip önüme bıraktığında yanıma oturmuştu. Sıcak çorba ve ekmek kokusu burnuma dolduğunda acıktığımı hissettim duşunda etkisi vardı sanırım bunda. Çorba, salata, köfteli patates ve yoğurt vardı menüde.
"Gökhan, Ece'yle konuşuyor gelir birazdan" dedi Yaman kapıya baktığımı gördüğünde.
"Sen yemeyecek misin?" Çorbama limon sıkıp karıştırıp kaşığı dudaklarıma doğru uzattı.
"Gökhan'la aşağıda bir şeyler yedik." Çorbayı içtiğimde bu sefer kaşığı elinden aldım kendim yiyecek kadar iyiydim üstelik abime bu şekilde yakalanmak istemiyordum.
Ben yemeğimi yerken Yaman sessizce yanımda oturdu. Kenan geldiğinden beri sessizleştiğini hissediyordum. Yemeğin hepsini bitiremesem de çoğunu yemiştim. Gelen görevli boş tepsiyi almıştı. Abim sabah yola çıkacağımızdan buradaki işleri halletmek için emniyete geçmişti. Buradaki emniyet merkezinden destek almıştı. Yaman'ın yerine Selçuk gittiği için Yaman yanımda kalmıştı.
"Ne düşünüyorsun?" Elini tuttuğumda derin bakan mavileri gözlerimle buluştu.
"Bilmem gerekiyordu Leyla, sen günlerdir ortada yokken benim anlamam gerekiyordu bir terslik olduğunu. Ölebilirdin, ben seni kaybedebilirdim." Elimi sıkıca tuttuğunda bir yönden kendini suçladığını görebiliyordum. Kenan'ın sözleri etkilemişti belki de onu.
"Yaman, her zaman yanımda olamazsın. Sen şimdi bunları düşünüyorsun ya ben, sen görevlere gittiğinde ne yapacağım? Her an dönmeni beklerken aklım sende kalmayacak mı sanıyorsun? Sevgilim" dedim başımı hafifçe eğip gülümseyerek. "ben seni o kadar çok seviyorum ki sen her zaman benim yanımda, kalbimdesin."
"Leyla, Leyla'm aşık olduğum güzel kadın. Söz veriyorum her zaman yanında olacak, elini tutacağım."
Bir bölümün sonuna daha geldik.
Finale son 5 bölüm.5
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız lütfen.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |