Derin Doğa'nın (Asel Güneş Demirhan'ın) Anlatımıyla,2
Sabah gözlerimi açtığımda esneyerek doğrulmaya çalıştım. Gözüm yatağımın üstündeki telefona kaydığında hala daha görüntülü açık olduğunu fark ettim. Hızla telefonu elime alırken, diğer taraftaki Arsen'in uyuya kaldığını fark ettim. Kaç saattir açık olduğun bilmiyorum telefonun ama Arsen'nin yorgun düştüğü belliydi.
Nasıl yani gün doğana kadar benimi izlemişti?1
Şaşkınca telefona bakıyordum. Ne kadar süre geçti bilinmez ama Arsen'in göz kapakları titremeye başladığında, uyanacağını anlamıştım.
"Günaydın!" diyerek neşeyle söyledim. Gözlerini açarak büyük bir gülümsemeyle bana baktı, günaydın anlamında başını salladı.
Kapım çalmaya başladığında, Eymen abimin sesini duydum "Derin hadi abim kahvaltıya!" dedi
Aynı sıralarda Arsen'in de kapısı tıklandı "Koray hadi abicim gel bir şeyler ye" dedi bu ses hiç duydum mu diye düşünüyordum. Tamam, hatırladım üç numaraları abim Yalın Demirhan'ın sesiydi bu.
Arsen'e bakarak "Hadi git bende bir şeyler yedikten sonra geleceğim" dedim o da gülümseyerek onayladı. Kapatmadığı için tekrar görüşürüz diyerek ben kapattım telefonu.
Eymen abim kapıyı açarak "Hadi bücür kalk artık. Açım ben iki saattir ağaç oldum kapında" diye söylenerek gitti.
Bende yatağımdan kalkarak elimi yüzümü yıkadım. Hava soğuk olduğu için eşofman takımımı giydim. Bu eşofman takımlarını seviyordum pantolon gibi görünüyordu.
Merdivenlerden aşağı inerken Mete'mi gördüm uykulu uykulu aşağı iniyordu. Elinde küçük bir ayıcık vardı, diğer eliyle de gözlerini ovalıyordu. Hızla onu kucağıma aldığımda ilk şaşırsa da beni görünce kocaman gülümsedi. Yanağından öperken "Nasılsın küçük dostum." dedim.
Utanarak başını göğsüme sakladığımda gülerek yürümeye devam ettim. Yemek yediğimiz yere geldiğimde onu sandalyesine oturttum. "Herkese günaydın!" Diyerek bağırdım.
Onlarda aynı karşılığı verdiler "Günaydın Derin'im" dedi Mustafa amcam.
"Günaydın güzel kız" dedi Meltem teyzem.
"Günaydın, günaydın da bücür, hadi otur kurt gibi açım. Seni beklemekten kaslarım eridi" dedi Eymen abim
Ona bakarak "Var mıydı ki abi? Olmayan bir şey nasıl erir ki?" diyerek güldüğümde diğerlerinde bana katıldı.
Eymen abi bana sen görürsün bakışları atıyordu, bense hızla yerime oturarak kahvaltımı etmeye başladım.
Meryem teyze "Derin, güzelim gidecek misin onlara" dediğinde kimleri kast ettiğini anlamıştım. Kafamı tabağımdan kaldırarak gülümsedim "Evet" derin bir nefes alarak "Onların bir suçu olmadığını anladığım için sorun etmiyorum onlarla iletişim kurmayı. Ama" Mustafa amca tamamladı sözlerimi "Ama onlara güvenmiyorsun. Yanlış mıyım kızım?" dedi anlayışla.
Başımı sallayarak, ona baktım "Evet, onlarla ne kadar geçmişte anılarım olsa da beş yaşındaki bir çocuktum değişmiş insanlar olabilir. Ayrıca hafızam tam yerine gelmedi." dedim1
Meryem teyze "Derin kızım doktora mı gitsek bu konuda?" dedi çekinerek.
Mustafa amca "Evet, kızım hem belki daha hızlı hatırlarsın" dedi Meryem teyzeye katılarak.
Derin bir nefes aldım, masaya bakarak dalgınca "Bilmiyorum" dedim
Eymen abi bir anda konuyu değiştirerek ortamı neşelendirdiğinde sonunda kahvaltımız bitmişti. Evden ayrılmak için hepsine veda ettiğimde küçük dostum benden biraz zor koptu. Sarıldığı an bırakmıyordu.
Oradan ayrıldığımda beni dışarı da bekleyen arabaya bindim. "Komutan erkencisin?" diyerek ona baktığımda üçüncü öz abimi Yalın Demirhan'ı görmeyi beklemiyordum. Şaşkınca ona bakarken o ise ban çekinerek bakıyordu. "Doktor?" dedim sorar şekilde "Komutanın geleceğini sanıyordum?" dedim
Yalın "Evet, abim gelecekti ama biraz işi çıktı evde buluşacağız. Senin için bir sorun var mı yani eğer benimle gelmek istemezsen seni anlarım" dedi zar zor.
Arsen'in kime çektiği belli oldu.1
"Yavaş ol doktor nefessizlikten gideceksin şimdi." Sonrada o Arat abin kesin beni suçlu bulur.
" Sorun yok gidebiliriz ama komutanı beklerken bir doktorun geleceğini beklememiştim" diyerek göz kırptım, gülümsedim. "Ayrıca geç kalıyoruz hadi şoförlüğünü görelim"
Yalın gülümsememeye çalışarak arabayı kullanmaya başladı. Yol boyunca aptal aptal gülümseyip durdu. Evin önüne geldiğimizde kemerimi çıkartarak, arabanın kapısını açtım. Aynı şeyi o da yaparak arabadan indi. Birlikte evin kapısına yürürken, arabayla evin önüne ani bir giriş yapan bir adet komutan göründü. Evet, bende nerede olduğunu merak ediyordum.
Gülümseyerek arabadan inerek yanıma geldiğinde, çekinerek tek kolunu belime sardı, saçlarıma hissedilmeyecek kadar hafiflikte bir öpücük kondurdu. Eh tabi bunları yaparken derin bir nefes alarak kokumu içine çekmeydim ihmal etmiyordu.
Köpek miydi acaba? Düşüncelerimden çıkmamı sağlayan şey komutanın konuşmasıydı. "Güneş'im nasılmış benim küçüğüm?" dediğinde hala gülümsüyordu. Yalın abisine uzaylı görmüş bir şekilde bakarken "Abi?" dedi şaşkın bir şekilde.
Komutana dönerek "İyiyim komutanım siz nasılsınız?" dedim bende gülümserken. Biraz uzaklaşarak doğru söyleyip söylemediğimi kontrol etti, doğruyu söylediğimi anlayınca "Bende iyiyim küçüğüm" dedi
Yalın ise hala şaşkın bakışlarla "Sen benim abim misin?" dedi "Sen gülebiliyor muydun ki? Konuşuyorsun da?" dedi3
Ne demek istediğini pek anlayamadım ama düşünmekte istemedim komutan ise bendeki bakışlarını ona çevirdiğinde düz bir bakışa sahip oldu. Vay be bakışları bir anda nasıl da değişti keşke bende yapabilseydim.
Yalın" sende mi geleceksin abi?" dedi şaşkınca.
Bu bugün çok mu şaşırdı bana mı öyle geliyor?
Komutan tek kaşını kaldırarak "Gitmemi mi isterdin aslanım?" dedi
Yalın "hayır, yani ben şaşırdım da o yüzden." Derin bir nefes alarak mahcupça "Özür dilerim abi" dedi
Komutan ufak bir baş sallamasıyla bana dönerek "Hadi bakalım küçük kapının ziline bas bakalım" dedi
Gergin bir şekilde kapının ziline bastığımda daha saniyesi dolmadan kapı bir anda açıldı.
Pusumu kuruyorsunuz kapıda anlamıyorum ki?1
Kapıyı açan kişi tabii ki de kuzen gurubundan olan ama adını asla hatırlamadığım, aynı okula gittiğimiz hatta aynı sınıfta olduğumuz insan görünümlü insan.1
Yüzümü buruşturdum bu nasıl cümleydi?
O ise "Hoş geldin kuzen" diyerek kenara çekildi. Şimdi fark ettiğim şey ise arkasında büyük bir dağ vardı evet bir dağ zira bu ailedeki herkes çok uzundu. Azat bey büyük bir gülümsemeyle, ayakkabılarımı çıkarıp eve girmemi izliyordu.
Hiç mi ayakkabı çıkaran insan görmediniz?
İçeriye girdiğimde, Azat bey "Hoş geldin kızım" dediğinde onu başımla onaylayarak düz tutmaya çalıştığım bakışlarımla "Hoş bulduk Azat bey" dedim
Gözlerinden bir kırılma geçtiğinde tabi ki sebebini anladım. Yıllarca kızını öldü sanan bir baba eminim ki kendisine resmî bir şekilde değil de cana yakın bir şekilde karşılayarak baba desin. Ama benimde anlamalıydı ne kadar beş yaşına kadar onlarla büyüsem de ben bir başkasına baba diyordum. Ve buna alışmıştım bir başkasına nasıl baba derdim bilmiyorum...
Salona doğru yürüdüğümüzde yine ilk günkü kadar kalabalık olduğunu fark etmiştim. Ay bana çok bakıyor bunlar kendimi bir an için ünlü bir insan gibi hissetim.
İmza filan isterseniz söylemeniz yeterli.
‘Ne haber gencolar?’ Diye tabi ki dışımdan söylemedim. Kendimi şu an rezil edemem.
"Şey, merhaba?" dediğimde hala bana değerli bir parça gibi bakmaya devam ediyorlardı. Babam bu durumdan sıkılmış olacak ki "Güzel kızım gel babanın yanına" diyerek gülümsedi.
Ay sen çağırırsın gelmez miyim?
Gelmem tripliyim ben sana hala. Abim de şansını deneyecekti ki, Azat beyle aynı yaşlarda olan bir adamın yanına oturdum.
Meriç abim "Eyvah bu kız hala bizi affetmemiş abi. Yedik naneyi" dedi sıkıntıyla.
Miran abimden ise hiç ses çıkmıyordu. Yanına oturduğum adam gülümserken ben ona "İsminiz Tuğrul'du değil mi?" dedim hâlbuki ismini asla bilmiyorum sadece salladım.
Salonda gülme sesleri gelmeye başladığında yanımda oturan adam da güldü. "Hayır, Çiçek kız, Timuçin adım. Babanın asker arkadaşıyım." dediğinde başımı salladım. "Memnun oldum Timuçin Bey, bende Derin" dedim3
Böyle boş boş oturuyordu ki sıkıntıdan patlamak üzereydim. Ayrıca kimse gözünü benden ayırmıyordu bu çok rahatsız ediciydi. Gözlerimi salonda gezdirdiğimde Emir'le göz göze geldim. O da sıkılmış olacak ki "Anne biz dışarı çıksak" ye sordu annesine.
Annesi "Oğlum oturun işte. Daha yeni geldi Asel."
Sıkıntıdan patlamak üzereydim. Üstelik kimse konuşmuyordu. Aniden ayağa kalktığımda "Arsen ve Emir'i sizden ödünç almak istiyorum müsaadenizle"1
Polat amcamın kaşları çatılırken, öz babam yerinde huzursuzca kıpırdanıyordu. Diğerlerinin de bu isteğimden rahatsız olduğu oldukça belliydi. Sonunda biri bunu dile getirerek "Ne gerek var şu puştu istiyorsun abin dururken." diyerek Sessizce mırıldanışını duymuştum Yalın'ın.
Miran abim de rahatsız olduğumu anlayarak, yanıma geldi, anlımı öperek "Gidin Ay kızım ama Erez'i de ara gelsin."
Ona hala tripli olduğum için bir şey söylemedim. Erez'i arayamazdım küçük dostumu lunaparka götürecekti.
Arsen ve Emir'e döndüğümde, Arsen heyecanını saklamazken, Emir gözleri parlayarak bakıyordu.
Emir ayağa kalkarak "Hadi gidelim" dedi gülümserken.
Kuzen abilerden bir "Ulan şu puşta ki şansa bak!" dediğini duysak da kimse umursamadı. Tam gidecektik ki Miran abim "Başınızı belaya sokmayın" dedi.3
Ona bakarak "Alt tarafı biraz dolaşacağız akşam olmadan geliriz" dedim
Hayır, yani ne yapabilirdik ki?3
Tamam, bu soruyu bir kez daha sormamayı öğrenmeliydim. Parka geldiğimizde rast gele numaralar arayarak eğleniyorduk. Son numarayı aradığımızda sert bir erkek sesi duyduk.
Emirle birbirimize baktığımızda ne diyeceğimizi bilemiyorduk "Bir peynirli pizza sipariş edecektim" dediğimde Karşı taraftan sert bir ses duyuldu "Ben pizzacı değilim küçük kız. Askerim! İşletecek daha iyi birini bulsan iyi olur." dediğinde şaşkınca üçümüzde bir birimize bakıyorduk. "Şey kusura bakmayın yanlış numarayı aramışım." diye çevirmeye çalışsam da adam tabi ki yemedi "Bu beni ilgilendirmez küçük kız. Daha iyi bir yalan bul" çat diye suratıma kapattı telefonu.4
Sinirle “Ha zaten senden pizzacı olmazdı” Polis siren sesini duyduğumuzda bir birimize baktık.
Emir ve ben fısıltıyla “İşte şimdi sıçtık!”
Şu anki durumumuzu soracak olursanız pekte iç açıcı olduğunu söyleyemem.
Biz üç genç güzel güzel eğlenirken, eğlenmekten kastım işletmekten bahsediyordum. Son işletmeye çalıştığımız numara bir askere ait çıktı. Eh bunun sonucunu da tahmin edersiniz ki karakolluk olmuştuk.2
Murat bey telefonu çalmasıyla bahçeye çıktı, telefonu hızla cebinden çıkartı. Kayıtlı olmayan numarayı açtığında, “Buyurun?”
Telefondaki adam “Murat Doğa’yla mı görüşüyorum?” dedi
Murat bey kaşlarını çatarak “Evet bir sorun mu var?” dedi
Adam “Nakliye şirketinden arıyorum efendim. Talep ettiğiniz gibi eşyalarınızı yeni evinize getireceğiz. Yakın bir sürede evinizin önünde olacaktır. Bir an önce yeni evinize gelseniz iyi olur” dedi
Murat bey hatırladığı gerçekle gülümsedi. Derin evden ayrıldığı zaman, hatta daha ayrılmadan önce bu fikri düşünmüştü. Eski evleri yine aynı düzende olacak lakin birkaç eşya gelmesi gerekiyordu. Bunun sonucunda adamları görevlendirerek, kendileri de bir otel odasında kalmışlardı. Tabi ki de Derin’in hiçbir şeyde haberi yoktu.
Murat bey sakince “Tabi, saat tam olarak kaçta burada olursunuz?” diye sordu.
Adam “En geç yarım saat kadar sürede araç evinizin önünde olur” dedi
Murat bey kısa bir teşekkür ederek telefonu kapattı. Salona girdiğinde konuşma seslerini duyuyordu.
“Baba biri karşı evi satın almış” dedi Kenan
Ali Bey oğluna dönerek “Kim almış?” dedi
Kenan “Bilmiyorum baba ama bence bugün yarın taşınırlar”
Murat bey eşinin yanına oturduğunda, Meltem hanım ona merakla bakıyordu. Murat bey sessizce “Nakliyeci aramış “ dediğinde Meltem hanım başını sallayarak onayladı, önüne döndü.
Eren hülyalı hülyalı “İnşallah güzel kızları vardır” dedi
Demiralp, Erenin kafasına vurarak “Rahat dur aslanım” dedi
Eren kafasını tutarken, göz devirdi “Ne var abi ya bizde ekmeğimizdeyiz” dedi
Alp kuzenine katılarak “Yani abi salın bizi ekmeğimize bakalım” diyerek göz kırptı.
Kenan “O ekmek boğazınızda kalmasında” dedi
Eren “Aman ya ne abartınız. Ben gidiyorum” diyerek ayağa kalktı.
Ali bey “Nereye lan sıpa?” dedi
Eren babasına göz devirirken “Bir kerecik güzel şekilde sor be baba” dedi
Ali bey ciddi bir ifadeyle “Tabi oğlum sorarım, Nereye benim üretimimden olma hata koduyla dolu oğlum?” dedi alayla devam etti “ Oldu mu beğendiniz mi Eren bey?”
Eren bıkmışlıkla “Of baba of! Sen iltifat etme en iyisi.” Alp’in koluna dürterken“Hadi” dedi. Alp kuzenin ona işaret vermesiyle aya kalktığında,
Ali Bey yanındaki yastığı fırlatırken “Nereye dedim lan eşek oğlu eşek” dedi1
Eren yüzüne gelen yastığı tutarken “Ders çalışacağız baba ders!” diye söylendi.
Ali eşine dönerek “Görüyorsun değil mi? Hata kodlarıyla dolu bu oğlan, gel yenisini yapalım. Bak bu sefer düzgün kodları gireriz” dedi çapkınca
Selma Hanım eşine dönerek “Ha ben yaptım hatayı onu mu demeye çalışıyorsun Ali sen?” “Yok, yok anladım ben ah zamanında babamı dinlemeliydim de seninle evlenmemeliydim.” Diyerek Ali’nin konuşmasına müsaade etmeden solonu terk etti.
Ali bey ağzı açık bir şekilde kalmıştı “Ne oldu lan böyle? Ne dedim ben şimdi” dedi
Murat Bey “Alışsan iyi edersin kadın milleti değil mi aynılar” dedi gülerken.
Azat bey katıldığını beli etiğinde Timuçin beyde katılmıştı “Vallaha doğru durduk yere trip atarlar” dedi
Meltem hanım bir hışımla eşine dönerek “Ha ben durduk yere mi trip atıyorum yani sana Murat?” Murat Bey cevap veremeden Sevda Hanım da eşine dönerek “Durduk yere yani?” Timuçin bey “hayatım ben öyle demek istemedim yani-“ Sevda hanım elini kaldırarak eşinin sözünü kesti.” anladım ben seni Timuçin sen koltukta yatmayı özledin belli. O belin tutulsun da görsen. Bu sefer acıyacak bir karında yok” diyerek ayağa kalktı.
Melek hanımda kırgın bir şekilde eşi Azat beye dönerek “Vay be Azat’ım senden bunu beklememiştim” dedi
Sevda Haım “ne bekliyoruz ki hanımlar kalkın gidelim” dedi kadınlar Sevda’yı takip ederken Begüm hanım da eşine ters bir bakış atarak salondan ayrıldı.
Altan Bey sinile ve şaşkınlıkla bakarken “Ben ne yaptım lan!” dedi1
Eh ne demişler kurunun yanında yaşta yanarmış. Altan beyde aynen onu yaşıyordu.1
Ali Bey’e sinirle dönerken “Ulan hepsi senin suçun lan! Bu sefer abime bırakmadan ben sallandıracağım seni hiç merak etme” dediğinde Ali Bey sertçe yutkunarak ayağa kalktı, diğerlerinin de ona kötü bakışlarını gördüğünde hızla çıkışa yönelecekken salonda küçük erkek çocuğuna ait ses duyuldu “Baba!” Herkesin gözü oraya döndüğünde Ali Bey, Mertehan Deniz’i görünce fırsatı değerlendirerek kendisini dışarı attı. Altan Bey sinirle “Ulan ila elime geçeceksin sen, bak bakalım neler yapacağım sana” dedi
Ali Bey ise rahat bir nefes verirken “Ulan Merthan ne istersen alacağım san canım yeğenim” diyerek keyifle fısıldadı. Bir süre ağabeylerine gözükmese iyi olurdu.
Altan Bey oğluna yaklaşarak, şefkat ile sordu “Ne olduğu oğlum?” dedi
Metehan dudaklarını büzerek “Ablam gelecekti nerde ki gelmedi mi yoksa?” diyerek sorduğunda Altan oğlunu kucağına alarak terden anlına yapışmış saçlarını çekti. “geldi aslanım ama sen uyuduğun için göremedin” dediğinde Merthan’ın gözleri dolarak “Beni görmeden mi gitti?” dediğinde Altan bey oğlunun bu haline dayanamayarak anlına öpücük kondurdu.
“Gelecek tekrar oğlum, hadi gel senin üstünü değiştirelim terlemişsin.” diyerek salonun çıkışına yöneldi.
Merthan gözleri parlayarak “Gerçekten mi?” diye sorduğunda Altan içten bir gülümsemeyle “Gerçekten”. Merthan “Tamam o zaman hadi üstümü değiştirelim. Yakışıklı olmam gerekiyor baba. Ama bu sefer uyuyup da ablamı kaçırmayacağım” dedi karalı bir şekilde.
Altan Bey “Sen zaten yakışıklısın oğlum, babanın oğlusun sen” dedi
Baba oğlu yukarı Mertah’ın odasına çıkarken diğer erkekler salonda kalmıştı.
Havada fazlasıyla gergin bir şekildeydi. Kimse konuşmuyor, herkes rahatsızdı bu durumdan.
Polat Bey yerinde dikleşirken açmak istediği konuyu Murat beye dönerek açtı. Boğazını temizlerken sert sesiyle “Murat bey sizinle konuşmak istediğim bir konu var müsaitseniz” dedi salonda gözlerini kısaca gezdirirken.
Murat Bey dikleşerek ciddi bir ifadeyle onayladı. “Tabi ki de Polat Bey, konu nedir?” dedi.
Polat Bey “Yalnız konuşsak daha iyi olur. O yüzden bahçeye çıkalım müsaadenizle” dediğinde Murat bey onaylayarak ayağa kalktı. İkili bahçeye çıkarken Meriç ve Miran bu durumdan rahatsız olarak müsaade istedi ve evden ayrıldılar. Azat Bey “Ben çalışma odamdayım çocuklar” diyerek salondan ayrılırken Demiralp çalan telefonuyla evden ayrıldı. Eh bir Kenan kalmıştı geriye Agah ve Alpaslan Derin gittiği zaman evden ayrılmışlardı zaten. Yalın desen acil çıkmak zorunda kalmıştı. Kenan da ayağa kalkarak salondan ayrıldı.
Polat Bey ve Murat Bey yan yana otururken, ikisi de karşıya bakıyordu.
Polat Bey “Bir şey içmek ister misini?” diye sorduğunda Murat bey reddederek “Hayır, ne konuşmak isterseniz konuşalım” dedi
Polat Bey sert bir nefes alıp, gökyüzüne bakarken “Asel nasıl bir çocukluk geçirdi?” dedi
Murat Bey bu soru ile birlikte gerildiğini hisseti. Tabi ki de bu gerginliği Polat beyde fark etmiş, kaşları merakla çatılmıştı.
Murat Bey derin bir nefes alırken, yavaşça nefesini dışarı verdi “Derin kızım ben ona o yedi yaşındayken kavuştum.”
Polat Bey aklındaki düşünceyle kaşlarını çattı yedi yaş mı? Asel onlardan beş yaşındayken ayrılmıştı. Nasıl yedi yaş olur? Peki o iki yıl arada ne olmuştu?1
Murat Bey “İlk başta bize alışması zor oldu ama başardık.” Buruk bir gülümsemeyle “Ailemiz tamamlandı.” Dedi Polat beye dönerek “onu hep el üstünde tutum yalan söyleyemem oğullarımdan bile daha fazla bağlıyım kızıma. Belki de hep kız evlat hasreti çektiğim içindir. Aynı şekilde karımda oğullarımda çok bağlılar kızıma. Bakın eğer onu bizden ayırmak gibi bir planınız var ise”
Polat Bey, Murat bey’in sözünü keserek sert bir şekilde “Asla!” “Onun mutluluğu için canımı verir, mutsuzluğu için can alırım. Sizden ayrılırsa mutsuz olacağının farkındayım bu hatayı ne ben neden kardeşim Azat yapmaz.” Dedi kesin bir dille.
Polat Bey resmen kızının mutlu olması için canını vereceğini, mutsuz olursada kim mutsuz ederse can alacağını söylüyordu. Murat Bey bu sözlerle rahat bir nefes verirken, kızından ayrılmayacağı içinde mutluydu.
Murat Beyin diz çökeceği iki kadın vardı. Biri canından çok sevdiği karısı diğeri ise canının canı güzel kızıydı.
Murat Bey “Siz ne konuşmak istemiştiniz Polat bey?” dedi
Polat Bey “Şu resmiyeti kaldırsak daha iyi olur. Tabi sizin içinde bir sıkıntı yoksa?” dedi
Murat Bey anlayışla başını salladı “Elbette sorun değil Polat” dedi
Polat Bey “Biliyorum başka bir yerde yaşıyorsunuz. Ancak Asel siz olmadan bizimle kalmak için hiç atak yapmayacak.” Acıyla devam etti sözlerine “Biz onun için bir yabancıdan farksızız artık.” Murat beyin gözlerinin içine bakarak “Bu yüzden yardımınıza ihtiyacımız var” dedi
Murat Bey anlayışla başını sallarken “Biliyorum” demeyi de ihmal etmedi.
Onlar konuşa dursun Arsen, Derin ve Emir hala nezarethanedeydi.1
Derin “Ulan nasıl olurda sert kayaya çarparız ki?” dedi
Emir “hatırlatma kuzen babamlar öğrendi mi bitik biz” dedi “ah şimdiden o dağla geçişleri hayal edebiliyorum” diye devam etti sıkıntıyla.
Derin sitemle bir sağa bir sola gidiyor, söylenmesinde ihmal etmiyordu. “hayır, anlamıyorum işsiz mi bu adamda biz bulup da şikâyet etmiş? Ulan ben olsam uğraşmaya üşenirdim!” dedi
Arsen el işaretiyle "Babamlara ne diyeceğiz?" diye sorduğunda Emir ve Derin bir birine baktı.
Tam o sıralarda nezarethanelerin bulunduğu oda büyük bir gürültüyle açıldı. Mehmet amir elleri arkadan bağlanmış, başı dik, polis üniformasıyla üçlünün durduğu yerin tam önünde durdu. "Hayır, anlayamıyorum. Nasıl bu kadar karakola düşebilirsin Derin?" diyerek Derin'in gözlerinin içine bakarak ciddi bir ifadeyle sordu "Nasıl olurda başın hep belada olur kızım?"
Genç polislerden biri "Amirim bilmiyor musunuz, Derin zaten bela mıknatısı." diyerek güldü.
Derin sitemle ayağını yere vurduğunda "Ya Salih abi, ya sen yapma bari. Hiç suçum yok ki benim!" Kaşlarını çatarak devam etti "Hep o üşenmeden bizi bulup şikayet eden askerin suçu!" dedi
Mehmet amir kaşlarını merakla havaya kaldırırken "Yani sizin bir suçunuz yok, öyle değil mi kızım?" dedi
Derin başını onayladığında, Emir "VAllaha yok suçumuz amirim" dedi
Mehmet amir Emir'e döndüğünde sanki onu bir yerden tanıyordu. Gözlerini kısarak Emir'e bakmayı sürdürdüğünde nerden tanıdığını hatırlamıştı "Sen." diyerek Emir'i gösterdiğinde, Emir kendisini parmağıyla gösterirken "Ben mi?" dedi masumca.
Mehmet amir başını sallarken "Evladım senden başka biri var mı?" diyerek arkasında bir olmadığını kastedilmiştir. Emir sağa sola bakarken Arsen'in oturduğunu, Derin'in de demir parmaklıklar yakın olduğunu gördü.
Gerçektende kimse yoktu arkasında "Buyurun amirim" diyerek parmaklıklara yaklaştığında, Mehmet amir kaşlarını çatarak "Sen şu köpeğin mamasını kedi yedi diye kovalayan, sonrasında ise çocukların topunu patlatan değil misin?" diye sordu.
Derin şaşkınca bakarken, Arsen bıkkın bir nefes verdi. Alışmıştı artık Emirin hareketlerine.
Emir gergince yerinden kımıldarken, Salih Emir'i dikkatlice baktığında tanımıştı. Amirine yaklaşırken "Amirim işte benim çikolatamı çalan, aynı zamanda çilekli sütümüzde alan vatandaş bu" diyerek sol elinin işaret parmağıyla Emir'i göstermişti.1
Emir sahada gerilirken ne yapacağını bilemeyerek etrafa bakmaya başladı. "kuru iftira ben hiç bir şey yapmadım amirim" dese de yakalanmıştı bir kere.
Salih "Yalan söyleme bana çikolata ve çikolatalı süt borcun var" dedi
Emir "O çikolata değildi bir kere çilekli gofreti! Ben on üç yıldır çikolatalı hiç bir şey yemiyorum." Sonda fısıltıdan farksız bir sesle söylemişti.
Salih kaşlarını çatarak düşündü "Doğru çilekli gofreti. Çikolatalı olanı puşt İsmail çalmıştı." dedi.
Emir "bakın gördün mü çilekliydi"
Mehmet amir "Evladım ne fark eder ha çikolatalı ha çilekli sen yinede gofreti çaldın mı çaldın.”
Emir kaşlarını çatarken "Bu çalmak değil ki. Bu ödünç almak ben sonradan masasına bırakmıştım yeni alıp." dedi
Mehmet amir bıkkın bir nefes verirken, Salih'e demir parmaklıkları açması için işaret verdi. "Yine iyisiniz askerin acil görevi çıkmasaydı daha burada kalırdınız" dedi arkasını dönerek çıkışa yöneldi.
Derin, Mehmet amirin arkasından "Mehmet amca babamı aramadın değil mi?" diye bağırdığında.
Mehmet amir başını sağa sola sallarken, omzunun arkasından Derin'le göz teması kurarak "Aramadım ama eğer bir daha gelirseniz ararım" diyerek kafasını önüne çevirdi ve gitti.
Hepimiz rahat bir nefes verirken, Salih abi "Hadi yine iyisiniz kız" dediğini duymamda cevap vermedim. Bir kaç saniye ardından Salih abiye bakarak "Aç mısın abi?" dediğimde anlamsızca bana baktı kaşlarını çatı "Niye kız yemek mi yapacaksın bana" dedi alayla.
Ona göz devirirken "Zehirlenmek istersen yaparım abi seni mi kıracağım?" diye göz kırptım.
O ise gözlerini büyüterek "Aman ben canımı seviyorum" dedi
Derin "aman abi ya sormadım say. Alt tarafı açsan gel bir kebap yiyelim diyecektim" dedim
Salih abi heyecanla "VAllaha mı kız? Sen ısmarlayacaksan gelirim" dediğinde Ben ona gülerek "Bedava mezar bulsan gelirsin be abi" dedim
O ise hiç üstüne alınmadan "Eh ölünce mezar gerekecek, para mı verelim bulursam alırım tabi" dedi
Başımı sağa sola sallayarak gülümsedim, bizimkilere baktığımda rahat bir nefes verdiklerini fark ettim.
Murat Bey "Usta şunu şuraya koy. Tamam, evet tam oldu" diyerek yeni mobilyaları eve yerleştiriyorlardı.
Meltem hanım evin temizliğini çoktan oğullarıyla ve eşiyle yapmıştı sadece yerleşmek kalmıştı.
Meltem Hanım eliyle bir yer gösterirken "Abi o masayı şuraya bırakır mısınız. Teşekkür ederim" dedi
Meriç ustaların elindeki kutuyu bir hışımla alırken babası "Yine ne aldın benim üretimde yaptığım hatalar yüzünden olan oğlum?" dedi alayla.
Meriç babasına göz devirirken "Ne alacağım baba öylesine bir şey" dedi1
Murat Bey "Yalan atma lan eşek oğlu eşek. Ne o söyle çabuk" diyerek sahte bir sinirle söyledi.
Meriç cevap veremeden Miran "Yeni konsol almış baba" diye kardeşini patlattı.
Meriç abisine sitemle "Abi ya niye söylüyorsun!" dedi
Meltem Hanım "Oğlum önceki konsoluna ne oldu?" dedi
Meriç gözlerini kaçırırken "Bozuldu" dese de babası "Ulan eşek oğlu eşek yenisi çıktı diye alıyorum demiyorsun da!" diyerek kafasına bir fiske geçirdi.1
Meriç kafasını tutarken "Bu evde de mi bana şiddet uygulayacaksın baba?" diyerek gözlerini doldurdu.
Anne, babası ve abisi bu duruma şaşırırken Meriç "Derin de işe yarıyordu ama" diye fısıldadı bunu duyan babası tekrar kafasına vurduğunda "Beynindeki nöronları eksildi baba az vursaydın" diye alay ettiğinde Meriç abisine kötü kötü bakıyordu.
Murat bey her zaman ki gibi oğlunu zorbalayarak "Var mıydı oğlum? Olmayan nöronları kaybolamaz" dedi.
Meriç göz devirerek kendi odasına çıkmaya başladı. Tabi mide söylenmesinde ihmal etmeden "Bu evrede değerim bilinmiyor! Ulan hayat ben sana ne yaptım!" diyerek merdivenleri çıktı.1
Diğerleri eşyaları yerleştirmeye devam ederken diğer taraftan Polat, Azat'ın çalışma odasına geçmiş masanın önündeki tekli deri siyah koltuğa oturmuştu.
Azat Bey önündeki evraklara bakarken diğer koltukta oturan eşine baktı "Şimdi bu kağıtlar kızımın velayet ve soy isim değiştirme kağıtları mı Meleğim?" dedi
Melek gülümserken "evet Azat'ım kızımız resmi olarak Demirhan soyadını alması için" dedi
Polat düşünceli bir ifadeyle "Erken değil mi? Daha Asel bize alışmadı, istemeye bilir" dedi
Azat sıkıntıyla nefesini verirken önündeki dosyayı ittirdi "Abim haklı bu süreyi biraz uzatmamız gerekecek. Gözleri bir anda dolarken "Gelecek doğum gününde bizimle olacak. 18. yaş gününde" dedi
Melek buruk bir gülümsemeyle "Haklısınız ben düşünemedim sanırım biraz heyecan yaptım" dedi mahcup bir ifadeyle.
Melek eşine bakarak "Azat belki kızımız yarın bizimle gezmek ister sorsak mı bir?" dediğinde Azat bey anlayışla baktı sevdiği kadına "Sorarız güzelim belki kabul eder" dedi
Diğer taraftan Salih, amirinden zar zor izin almış en yakın kebapçıda ikizler ve Emir'e kebap yiyordu.
Sonunda önlerine gelen kebaplarla konuşmayı kesmişlerdi.
Derin tam yiyecekken Emir anında çataldaki kebabı kaptığı gibi yedi. O kebabı çiğnerken, Derin "Hey, o benim kebabın kendininkini ye!" diye sitem etsene Emir onu takmayarak kebabı yürü. Derin tekrar yiyecekken aynı hareketi yine yaptı.
Derin kaşlarını çatarak Emir'e baktığında "Lan, oğlum benim diyorum yemesene kebabımı!" dedi
Emir hem Asl'in hem de Arsen'in önündeki kebapların alarak "Bunun içinde karabiber var" dedi
Derin kaşları çatık bir şekilde "Olamaz ki söylemiştik istemediğimizi" dedi
Emir "Bilmiyorum ama var benimkinde de var benim alerjim olmasa da alıştım karabibersiz yemeğe" dedi
Salih garsonu çağırdığında garson bir şey bilmediğini söyledi.
Sonraysa aşçıyla konuştular ama o da patronun bir şey olmaz onlara göre yemek yapamayız karabiberli yap gitsin demesiyle öyle yapmıştı.
Hoş eğer onlara karabibersiz yapamayız deselerdi zaten içeriye girmezlerdi bile. Ancak bunun yerine iş yeri sahibi tabi ki de yaparız demesiyle içeriye girmişlerdi.
Sırf bir karabiber yüzünden ölebilirlerdi!
Sonrasını tahmin edersiniz ki kavga oldu. İş yeri sahibinin gelmesiyle pişkin pişkin konuştu ve hakaretler etmesiyle Derin adamın yüzüne yumruğu geçirmişti.
Şu anda yine nezarethanedeydiler tek farkı bu sefer Salih de onlarlaydı. Mehmet amir burnunu iki parmağıyla tutarken, gözlerini kapattı, sinirle başını sağa sola salladı. "Daha bir saat olmadı sizi uyaralı!" diyerek kızgınca dördüne de baktı.
Derin "Ama Mehmet amca bizim bir suçumuz yo-" derken Mehmet amir "Sus kızım Allah aşkına sus. Başımı ağrıttınız tahminimi isteyeceğim sizin yüzünden.” Diyerek polis memuruna "Çıkar şunları odama gönder. Gerçi yolu göstermene gerek yok onlar senden benden daha iyi bilir" sonda lafını söyleyerek gitmişti.
Derin "Bu sefer bittik be. Kesin babalara söyleyecek." dedi sıkıntıyla.
Emir "Haklısın kuzen amcam duyarsa balkondan sallandıracak beni" dedi korkuyla.
Salih "Hep sizin yüzünüzden ben gitmeyelim oraya demiştim" dedi
Arsen el işaretiyle "İyide sen o kebapçı daha güzel yapıyor demiştin?" dedi1
Salih gözlerini kaçırırken, polis memuru çoktan kapıyı açmış onların geçmesini bekliyordu "Hadi Salih abi gidin amirim bekliyor sizi" dedi alayla.
Salih "Ulan Nazım elime düşersin sen ama!" dedi
Mehmet amirin kapısını çalmadan hızla açarak, içeriye girdiklerinde Mehmet amir masasının arkasındaki sandalyede otururken, arkası kapıya dönük bir şekilde biri oturuyor, ikili masa karşısı olan koltukta da ise iş yeri sahibi oturuyordu.
Derin sertçe yutkundu zira o abisini bu şekilde bile tanımıştı. Bu saç tıraşını merde görse tanırdı. Hızla en arkaya çaktırmadan geçtiğinde üçü de onun önündeydi.
İş yeri sahibi "Ben sordum amirim onlar yok kimsenin alerjisi biz yeriz sen getir dediler. Eh bende ne yapabilirim ki? Müşteri memnuniyeti her şeyden önce gelir" dedi kendinden emin sesiyle.
Emir aniden "Yalan atma lan yavşak sana söyledik hiç birimizin içinde karabiber olmayacağını, yapamaz iseniz başka bir yere gidebileceğimizi ancak sizin bir sıkıntı etmediğinizi elbette yaparız dediğini niye söylemiyorsun lan?!" diye atak yapacakken Salih ve Arsen onu tutu.
İş yeri sahibi ayağa kalkarken soğuk soğuk terler akıtıyordu. "Ne yalan söyleyeceğim ben size? Yapamayacağını söylememe rağmen olur biz yeriz demediniz mi?" dediğinde Miran kaşlarını çatarak ayağa kalktı "Hani öyle bir şey dememişlerdi" dedi korkutucu bir sesle.
İş yeri sahibi gözlerini kaçırsa da Miran kardeşini görmek için arkasını dönmüştü ama görememişti. "Derin güzelim çık hadi." Diye kardeşine seslensene Derin yerinden kımıldamadı.
Onun düşüncesi Aha Ay kızım demedi kesin çok sinirli diye düşündüğü için sabitçe yerinde durdu, hatta sahada saklanmaya çalışarak abisinin göremeyeceği konuma geldi.
Bir anda kapı açıldığında Mehmet amir "Yol, geçen hani zaten gelin. Hiç kapı çalmanıza gerek yok." diye sitem etti.
Agah hızla içerde gözlerini gezdirirken kız kardeşini bulmaya çalışıyordu gözleri arkada bir yerde duran kardeşine çarptığında hızla yanına gitti. Kardeşinin yüzünü ellerinin arasına aldığında, iyi olup olmadığını kontrol etti. İyi olduğunu görse de "İyi misin Güneş'im?" diye sormayı da ihmal etmedi. Derin şaşkınca Agah'a bakarken "İyiyim" dedi.1
Agah rahat bir nefes verirken kız kardeşinin kızarmış sağ eline çarptı gözü. Kalbi acıyla sıkıştığında, kardeşinin elini elleri arasına alarak yavaşça okşadı "Acıdı mı?" dedi fısıltıyla.
Derin ne diyeceğini bilemeyerek afallamıştı. "iyiyim acımadı." dedi zar zor konuşarak gözlerini kaçırdı. "Hem sen birde karşı tarafı gör" dedi alayla.
Derin'in baktığı yere sanki öldürecek gibi adam döndü. Adam seçe yutkunduğunda gözlerini kaçırdı "Murat! Görkem!" diye bağırdığında Derin ve diğer çocuklar yerinden sıçramıştı. Agah kardeşinin korktuğunu görünce "Özür dilerim küçüğüm seni korkutmak istemedim" diyerek sessiz ama sert bir şekilde Murat ve Görkeme dönerek "Biriniz gitsin krem bulsun, hemen!" dedi
İkili hızla komutanlarını onaylayarak gitti.
Agah iş yeri sahibi olan adam dönerek korkutucu bakışlarla kafasını sağa eydi, gözlerini kıstı, gülümsedi.
İş yeri sahibi karşısındaki iri yarı adamın bakışlarından resmen titriyordu.
Agah tek kaşını kaldırarak "yemekte karabiber bilerek var mıydı yok muydu?" diye korkutucu sakinlikte sordu.
Adam ise titreyerek "Ben gerçekten bilmiyordum" diye kekelese de Agah sol elini kaldırarak adamın sözünü kesti, sakin adımlarla adama yaklaştı. Adamın boyuna yetişmek için eğildiğinde, göz temasını kesmeden öncekine nazaran sert bir sesle "Var mıydı yok muydu?" dedi
Adam nerdeyse korkudan bayılacaktı.
Agah sesini yükseltemediği için, adamın kulağına yaklaşarak "Cevap ver." dediğinde
Agah adamdan uzaklaşarak arkasını döndü. Kafasını hafifçe adama dönerek "İrfan Sağlam. Hiçte soyadın gibi sağlam bir karaktere sahip değilsin değil mi?" dedi kız kardeşinin yanına geçti.
Odada bulunan herkes şu an adamı ve Agah'ı sadece izliyorlardı.
Mehmet amirin müdahale etmemesinin sebebi onun asker olduğunu anlamasındandı.
Agah serçe adama bakarken "Adam yaralamaktan, etlere hile karıştırmaktan, vergi vermemekten, adam öldürmeye teşebbüsten" adamı süzerek "Ve menünde çikolata olmamasından ne kadar ceza alırsınız sizce?" dedi sonda alayla.2
Derin son cümleyi duyduğunda gülmemek için kendini tutmuştu. Agah da bunu istiyordu, kardeşi gülsün hiç ağlamasın, üzülmesin.
Derin farkında olmadan Agah'a hayran bakışlarla bakıyordu.
Miran ise bu bakışların farkındaydı ve oldukça rahatsızdı. O onun kız kardeşiydi ancak Agah Ay kızını ondan çalmaya çalışıyordu.6
Sonunda Mehmet amirin odasından ayrılacaklarken kap aniden tekrar açıldığında Mehmet amir "Ulan şu kapıya kilit vuracağım en son. Ne lan bu gelen geçen çalmadan giriyor!" diye sertçe kapıdan girene baktı.
Genç polis memuru "Amirim istediğiniz adam sorgu odasına alındı. Haber verin dediğiniz için hızla geldim" dedi nefes nefese.
Mehmet amir genç polisi onaylayarak "Tamam, sen git aslanım geleceğim ben. Ben gelmeden sorguya başlanmayacak" diye uyarmayı da unutmadı.
Kebap restoranı sahibinde şu anda nezarethanedeydi, çocukların şikayetini de çekmişti.
Miran ve Agah ile tokalaşan Mehmet bey çocukları uyarmayı da unutmadı.
Sonunda karakoldan çıktıklarında rahat bir nefes vermişlerdi.
Derin "Yine yırtık" diye gülümserken Emir de gülüyordu. Ancak Miran "Hiç boşuna heveslenme kardeşim cezanı eve gidince konuşacağız" dediğinde Agah "Onun bir suçu olmamasına rağmen ceza mı vereceksin?" dedi sert sesiyle.
Miran sinirle "Kız kardeşimle arama girmez ise sevinirim Demirhan" dedi
Agah sertçe yutkunarak cevap veremedi. Ne diyebilirdi ki zaten? Asel'i onu gerçektende abisi olarak görmüyordu. O hep yabancı biri olacaktı ya da hep en arkada görünmeyen biri...
Murat ve Görkem hızla dışarıda ki komutanlarına koşarak "Komutanım kremi getirirdik" dediler nefes nefese.
Yakında eczane bulmak oldukça zordu. Bulduklarında ya yoktu ya da kapalıydı. İşleri olduklarında neden hep ters giderdi ki?
Agah içinde krem olan poşeti aldığında Güneş'ine uzattı. "Kremi yaralarına sürmeyi unutma" diyerek kırgınca oradan ayrıldı. Murat ve Görkem ise şaşkınlardı.
Onlar sanıyordu ki komutanları kız kardeşine kendisi kremi sürerdi. Şimdi ise öylece gidiyordu. Kırgın bir şekilde...
Murat ve Görkem, Derin'e zorla tebessüm ederek "O zaten hep böyle" dedi Görkem
Murat zorlukla "aynen komutanımın güldüğünü bırak konuştuğunu bile görmeyiz." dedi
İkili saçmaladıklarını fark ederek oradan ayrıldı, komutanlarının arabasının peşinden koşmaya başladılar. Buraya tek arabayla gelmişlerdi ve komutanları çoktan arabaya binip yola koyulmuştu. Taksinin de yoldan geçmeyeceği tutuğu için koşmaktan başka çareleri yoktu.
Murat "Komutanım bizi bekleyin!" Komutanın onu sığmayacağını bildiği halde bağırmıştı.
Görkem "Bizi duyacağını hiç sanmıyorum. Bize yine yol göründü. Tabana kuvvet Murat!" dedi.
Miran çocuklara dönerek "Hadi önce Arsen ve Emir'i bırakalım sonra doğru eve" dedi kız kardeşine bakarak.
Derin hala Agah'ın kırgın bakışlarını düşünüyordu. Abisine dönerek "Yok abi sen beni Erez'e bırak" dedi
Miran'ın kaşları çatılsa da kız kardeşini reddetmeden Erez'lerin evinin önüne bıraktı. "Bir şey olursa aramayı unutma beni Ay kızım" dedi
Derin abisinin ona Ay kızım demesiyle sakinleştiğini anlamıştı. Rahat bir nefes verirken dalgınca onu onayladı.
Araçtan indiğinde evin kapısına doğru yaklaştı, Miran kardeşinin eve gireceğini gördüğünde aracı çalıştırarak uzaklaştı.
Derin tam zili çalacakken aklında yapacak şey için pişman olmamak vardı.
Ancak Derin kararını çoktan vermişti.
"Hadi kızım yaparsın sen!"1
Günün sözü ; Herkesten yakın olmak istediğin insana, uzaktan bakmak çok zor.2
Bu söz tam da Agah için resmen.
Bölüm halında düşünceleriniz ve en sevdiğiniz, sevmediğiniz karakterler.1
Arkadaşlar bölüm yeterince uzun olduğunu düşünerek buradan kestim. Diğer bölüm bir karakterimiz duygusal boşalma yaşayacak. Sizce bu kim olur?4
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
357.43k Okunma |
18.96k Oy |
0 Takip |
81 Bölümlü Kitap |