
Bazen sevildiğimi sanırdım,
Bazen önemsendiğimi…
Oysa hiç farkında değildim;
İlk gözden çıkarılanın ben olduğumu,
İlk hatamda canımı, hep aynı yerden acıtacağını.
Kerem işini halleder halletmez üçlünün yanında soluğu almıştı. Öğle arası olmasından kaynaklı birlikte yemek yemeği teklif ettiğinde kimse reddetmemişti.
Geldikler güzel restoranda cam tarafında bir masanın etrafına oturmuşlardı. Restoran kebap konseptinden oluşuyordu.
Arsen ikizine el işaretleriyle “Böyle bir restoranın olmasını ister miydin?”
Karşısında oturan ikizine baktı Asel. “Sanmıyorum. Zaten böyle bir restorandan daha güzeli var bizim. Güneş restoran”
Arsen gülümseyerek başını eğdi. Evet öyle bir yer vardı. Ve ailedeki herkes orayı çok seviyordu. “Bugün mekan bakacağız değil mi?”
Asel gülümseyerek başını salladı. “Elbette bakacağız. Senin içine en çok sinen yer olacak.”
Arsen ışıldayan gözlerle ikizine bakmaktan kendini alamıyordu. “Sen beğenirsen, bende beğenirim.”
Asel utanarak bakışlarını kaçırdı.
Kerem olaya dahil olmak istedi. “Restoran mı açmaya karar verdin?”
Arsen bakışlarını Kerem’e çevirdi. “Evet, hem böylesi daha iyi.”
Kerem hafifçe kaşlarını çattı. “Bildiğim kadarıyla yurtdışında oldukça popülersin. Seni sosyal medyada görmüştüm.”
Arsen başını salladı. Sosyal medya pek kullanan biri değildi. Genelde ikizi yönetirdi. Gerçi o da aşırı bir paylaşım yapmıyordu. Yine de yurtdışında güzel bir popülerlik yakalamıştı. Yemeklerini yiyen insanlar oldukça memnun kalmış, birkaç defa daha gelmişlerdi. Çalıştığı yer bu yüzden hep dolu olurdu. Hatta patronu ünlü şef sırf bu yüzden onun gitmesini istememiş iş teklifinde bulunmuştu. Lakin Arsen ikizi neredeyse o orada olmayı istediğinden reddetmişti. İlk restoranı Hakkari’de açarak ikincisini İstanbul’da açmayı düşünüyordu. İkizinin zorunlu olarak seçtiği görev yeri burası olduğundan biter bitmez geri döneceklerdi. En azından Arsen böyle olması için çabalayacaktı. Tehlikenin kol gezdiği yerde ikizinin kalmasını istemiyordu.
Mert sessizce konuşmaları dinliyor aynı zamanda masada olan mezeleri midesine indiriyordu.
Kerem gülümseyerek Asel’e baktı. “Nasılsın? Yani nasılsınız? İyi misiniz? Uzun zamandır görüşmedik ya ondan sordum ben yanlış anlamayın.”
Mert telaşla konuşan Kerem’e bakmadan acılı ezmeden ağzına attı. “Aynen uzun zamandır görüşmediği için soruyor bize. Ulan yavşama yolu yapıyorum demiyorda şerefsiz.”
Asel yanındaki Mert’i koluyla dürtü. Mert ne dercesine ona bakacakken gördüğü görüntüyle şok olmuştu. “Ananı avradını se- seveyim.”
Asel, Mert’e doğru eğildi. “Ayıp Mert küfür etmesene çocuğa.”
Mert onu hiç takmadı. “Ne çocuğu kızım şuraya bak lan. Has.. ulan yavşak herif aşık buymuşta haberimiz yokmuş.”
Asel, Mert’e göz devirirken neden böyle konuştuğunu anlamak amacıyla baktığı yöne baktı. Gözler şokla açılırken içeriye giren ikili onların çaprazında az uzağına olan der koltuklu yere oturdular. “Hadi be!” İstemsiz çıkan kelimeleri umursamadı. Bu komutan ve Sevilay? Bu şu an Asel için görülmesi güç bir şey sanıyordu. Ama şimdi… Gördüğü görüntüyü sindirmek oldukça zordu.
Aslan’ın, Sevilay’ın sandalyesini çekmesi gerektiğinden elini bırakması. Ona ufak gülümseme sunması hepsi şu an şok etkisiydi.
Yerine oturan Aslan garsona el ederek yanına çağırdı. Sevilay dönerek “Ne istersin güzel?”
Bir şok daha yaşanılırken Sevilay’ın gülümseyerek menüye göz gezdirmesini sanki içi giderek izleyen Aslan’dan kimse gözünü alamadı. “Hm bence kebap olabilir hayatım. Ve şalgam”
Mert hızla başını Asel’e çevirdi. “Hayatım mı? Güzel mi? Ne oluyor be burada!”
Redtoran çok dolu olmadığından ve Sevilay, Aslan yüksek sesle konuştuğundan her şey duyuluyordu.
Aslan hafif göz gülümsemeyle başının salladı, kendiside menüye öylesine göz gezdirdi. “Adana kebabı olsun. Ayranla birlikte.”
Garson başını salladı, her siparişi not etti.
Arsen el işaretiyle “Vay be. Komutanınızın sevgilisi olduğunu duymamıştım.”
Mert “Bizde duymamıştık. Açıkçası bize de sürpriz oldu.”
Kerem anlamayan bakışlarla döndü onlara. “O kim ki?”
Asel bakışlarını ikiliden çekmeden konuştu. “Sadece bizi korumakla görevli bir askerdi.” Umursamazca söylediği her kelime nedense kalbine batmıştı.
Önlerine gelen garsonla kimseden ses çıkmadı. “Hoş geldiniz efendim ne arzu ederseniz?” Elinde kalem ve defterle bekliyordu.
Kerem menüye baktığında “İskender yanına soğuk çay.”
Mert “Şu yemeklere bakın be.” Ne seçeceğini bile bilemiyordu. Açken o kendisinde olamazdı. Hepsine göz gezdirdi. “Önce bir içli köfte alalım. Bir patates kızartmasıda patlat. Eh Çökertme kebabı olmazsa olmaz. Yanına birde şalgam mis.”
Asel, Mert’in koluna dokundu. “Mert Çökertme kebabında zaten patates var.”
Mert öylemi dercesine baktı. “Biliyoruz tabi kızım. Ben sizde veli nimetlerimizden faydalanın dedim.” Garsona döndü. “İçli köfte için bol limon getirmeyi unutma aslanım.”
Garson hepsini not ederken başını salladı. “Tabi efendim.” İkizlere baktığında “Siz ne istersiniz?”
Arsen el işaretleriyle. “İkizim ne isterse.”
Aslan el işaretilerini görmesiyle şok olmuştu. Arsen’in doktora ikiz diye hitap etmesi onu daha da şaşırtmıştı. Bakışlarını onlardan çekmezken Sevilay’ın eline hafif dokunuşunu hissetmedi bile.
En son Asel’in “Kebap ve ayran lütfen.” Demesini ve Arsen’in aynısından demesini fark etmişti.
Sevilay kaskatı kesilmiş olan adamın elini sertçe sıktı. “Aslan.” Defalarca adını seslense de duymayan adamın bacağına sertçe vurdu. Sonunda kendine gelen adamla dudaklarını büzdü. “Aslan’cım yemeğimiz geldi şalgamı mı açarmsın?”
Aslan boş bakışlarla baktı. Az önceki olayda olan aklını toparlamakta zorlanıyordu. “Aç kendin?”
Sevilay bu umursamaz tavırla göz devirdi. “Aslan’cım hani her içiceğimi sen açardın. Unuttun mu tırnağım kırılır.”
Aslan dudaklarını büzerek bakan kadınla derin bir iç çekti. Şalgamı eline alarak çalkalamadan açtığında “Hayatım çalkalamadan açılmaz. Aklın merde senin şaşkolozum.”
Aslan dişlerini sıkarak şalgamın ağzını tekrar kapattı. Bu defa çalkalayarak açtı. “Oldu mu hayat?”
Sevilay masum gülümsemeyle başını salladı. “Elbette oldu canım. Teşekkür ederim.” Eline dokunarak şalgamı aldı.
Aslan elini hızla çekerek bakışlarını kaçırdı.
Sakince yemeklerini yemeğe başlamıştı ikili. Diğer taraftan Kerem açıkça Asel’e hislerini belli etmek istiyordu. Reddedilme korkusu olsa da bu zamana kadar beklemişti. Daha fazla beklemenin anlamı yoktu. Hem reddedilse ısrar edecek, takıntı yapacak bir adam değildi. Kerem bir kadının istemiyorum demesini naz olarak algılayacak adam hiç değildi. Hele ki son olan olayların iç bırakmasını bırakın, yüreğimiz dağlamasından sonra herkesin dikkatli olması gerekirdi.
Dakikalar sonra onlarında yemekler gelmişti. Kerem son anda gidecek olan garsonu durdurdu. “Yaprak sarmanız var mı?”
Garson gülümseyerek başını salladı. “Evet efendim Ayşe teyzemizin elinden sarılmış zeytin yağlı yaprak sarmamız var.”
Kerem göz ucuya Asel’e bakarak garsona döndü. “Bir tabak getirebilir misiniz?”
Garson başını salladı “Tabi.” Diyerek uzaklaştı.
Kerem ise önüne döndüğünde hâlâ daha ona bakan Asel’in farkındaydı. Ve bu durum hoşuna gittiğinden görmemiş gibi yaptı.
Asel istenen yaprak sarmasından rahatsızlık duymuştu. Kerem’in kötü niyeti olduğunu sanmasa da sarma konusunda oldukça seçiciydi. “Kerem ne gerek vardı?”
Kerem İskender’inden bir parça çatalına taktı. “Olur mu öyle şey? Sen seviyorsun nasıl gerek olmaz?..”
Asel kızaran yüzüyle önüne döndüğünde “Teşekkür ederim.”
Kerem gülümsedi “Rica ederim.” Dedi
Mert’in sessizce yandan taklit yapan seslerini duyuyordu. “Teşekkür ederim. Rica ederim. Şuna bak her şeye de kızarıyor bu kız. Doktora mı götürsek ne yapsak bilemedim.”
Asel kimse fark etmeden masanın alttından Mert’i cimcikledi. Mert bu hareketle boğazına kaçan yemekte dahil olunca yerinden sıçradı. “Ah!” Hem öksürüyor hem de canının yandığını söylemeye çalışıyordu. Diğerleri olayı anlamazken Asel sahte telaşını konuşturdu. “Ay canım iyi misin? Kerem su vere misin lütfen.” Kerem hızla masadaki tek kullanımlık suyu açıp uzatı. Asel suyu alarak Mert’e içirmeye başladı. “Daha iyi misin?” Biten suyu kenara bıraktı.
Mert, Asel’e ters bakışlar atarak “İyiyim boğazıma kaçtı.” Dedi.
Asel yalandan üzülür gibi yaptı. “Daha dikkatli olmalısın Mert. Sonuçta canımız önemli.”
Mert dişlerini sıktı, gözleriyle resmen sen görürsün dedi. Ama dili “Tabi haklısın Derin’cim.” Diyordu.
Asel gülümseyerek yerine oturduğunda yemeğine döndü. O sıralarda sarması da gelmişti. Garsonun sarmayı Kerem’in önüne bırakmasıyla yüzü düşerken Kerem garsona teşekkür ederek sarmayı eline aldı.
Kerem elindeki sarmayla ayağa kalktı, sandalyesini geri çekerek Asel’in önüne kadar yürüdü. Nazikçe sarmayı önüne bıraktığında ona şaşkın bakanları umursamadı.
Mert içten kıskançlıkla “Ayağa kalkmana gerek yoktu Kerem, uzata da bilirdin.”
Kerem onun dediğini takmadan Asel’e gülümsedi. “Bir şey fark etmezdi Mert. Böyle hem Asel’in tam önünde.” Gitmeden önce Asel’in omzuna hafifçe dokunarak geri çekildi.
Asel şaşkınlığı üstünden atarak gülümsedi. “Teşekkür ederim Kerem.”
Kerem gülümseyerek yerine tekrar oturdu. “Her zaman Derin.”
Arsen içten içe kıskansa da sessiz kaldı. İkizinin herhangi bir baskı hissetmesini istemiyordu bu konularda. Ona göre ikizi eğer birini gerçekten severse yanına gelip ona anlatmalıydı. Sırf bu yüzden ikizinin yakışıklı bulduğu her erkeği gülümseyerek dinlemeye çalışmış, müdahale etmemişti. Tabi bu ön planda olanlardı.
Asel keyifle yemeğine dönerken Aslan uzaktan gördüklerini sindirmekte zorlanıyordu. Kulağına gelen sesle kendisini toparladı. “Aslan kendine gel artık! Ben çok mu memnunum? Eğer kendini toparlamazsan her şeyi batıracaksın!”
Aslan bakışlarını Sevilay’a çevirdi. “Biliyorum.” Elini kadının elinin üstüne koydu. Dışardan aşkla konuşan çiften farksız değillerdi.
Onları uzaktan izleyenler ise aslında olanların farklı olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Ama yine de yeterli değildi. Üstelik Deniz Aslan’ın sürekli olarak başka masa da bulunan Doktor Asel Demirhan’a bakarken bulduklarından.
Sessiz sakin yemekler yenilmişti. Sonunda her biri yerlerinden kalkmıştı.
Aslan, Sevilay’ın elini tutarak çıkışa yöneldiği sıra Kerem’in Asel’e gülümseyerek birleyler anlattığından tut Asel’in gülümsemesine kadar görmüştü. Lakin dikkatini bozmadı. Bu kadar yaklaşmışken yapamazdı.
Tek eliyle kapıyı açarak Sevilay’la çıktılar. Sevilay şu an ellerini derince yıkamaktan başka bir şey istemiyordu. O siyah eldiven elini resmen pişirmişti.
Büyük siyah münübüsü açtıklarında ikili bindiler. Sevilay hızla elini çekti. “Allah’ım çok şükür elim rahatladı. Su yok mu su? Komutanım elinizdeki eldiven değdiği yeri yakarken siz nasıl rahat ediyorsunuz?”
Aslan onu umursamadan rastgele bir yere oturdu. “Rahatım asker.” Değildi. Lakin başka bir kadına dokunma düşüncesi onu yıkıyordu.
Arkalardan çıkan tim yerlerine geçti. “Vallahi komutanım çok mükemmel oynadınız. Şahsen bayıldım.” Bu görevde Serdar ve Erdem ve de kızlardan Alisa dışında herkes vardı.
Mustafa yetinde huzursuca kıpırdandı. “Yalnız doktor hanım iyi miydi?” Kabul etmek istemese de Asel’in Aslan’a bir şey hissettiğini düşünmüştü.
Bu durumu şöför koltuğunda oturan Kerem’de merak etse de soramamıştı.
Tuğrul kaşalarını çattı. “Niye iyi olmasın oğlum. Arkadaşlarıyla oturuyordu ya işte. Ha ama şu Koray sevgilisi sanırım.”
“Sevgilisi değil ikiziymiş puşt.” Aslan ağzının içinden mırıldandığını sansa da seslice söylemişti.
Mustafa başını hızla salladı. “Evet ikiziler. Ne kadar benziyorlar değil mi?”
“Sen biliyor muydun lan?” Kerem şaşkınca sorumuştu.
Aslan hızla Mustafa’ya döndü. Mustafa “Tabi ki biliyorum. Bana emanet edilmiş bir kadınını etrafındakileri nasıl tanımam.”
”Çok biliyorsunuz ya Mustafa Bey o diğer lavuk kimdi?” Dedi Aslan.
“Yanlış bilmiyorsam lise arkadaşılar komutanım. Buraya doktor hanım için gelmiş.” Dedi Mustafa. Azat Bey özellikle o lavuktan uzak tut kızımı diye uyarmıştı.
Kaya aracı sürmeye devam ederken sordu. “Sen nerden biliyorsun asteğmenim?”
”Komutanım babası şahsen emanet etmişti doktor hanımı. Yoksa bende bilemezdim tabi.” Dedi Mustafa.
Kaya ağır ağır başını sallarken onları takip edenleri görmüştü. “Bu olmadı komutanım. Adamlar tam inanmadı size.”
Sevilay yerine sindi. “Lütfen bir daha numara yapacağımız söylemeyin.”
”Niye asler o kadar kötü müydüm?” Diye soran komutanına yüzünü buruşturmamak için zor durdu. “Alınmayın komutanım ama asla tipim değilsiniz. Kabul ediyorum sert kişilik severim ama siz doğru dürüst bir kez gülmeyi bırakın dudaklarınız resmen can çekiliyordu. Tavırlarınızı hiç söylemiyorum bile. Keşke benim yerime Alisa olsaydı. Sizinle olacak kişiye şimdiden acıdım.” Son cümlesi sessi münübüste bile duyulmuştu.
Aslan bu durumu umursamadı. O da pek hevesli değildi zaten. “İyi sende güzel bir partner değildin zaten.” Diyerek ardına yaslandı.
Sevilay sinirle gözlerin devirdi. “Komutanım kusura bakmayın ama kaç kişi peşimden koşuyor bilemezsiniz. Sizinse bir kişi bile yok. Yani demem o ki sizce burada kim kötü partnermiş?”
Kaya dikiz aynasından Sevilay’a “Kim koşuyormuş asker?”
Sevilay kendisini bu denli açan birisi olmamasına rağmen timle bunları konuşuyor olmanın şaşkınlığını yaşarken Kaya komutanın sorduğu soruyla gözlerini kaçırdı. Kaya’da üstüne gitmeyerek sessiz kalmıştı.
Sonunda karakgaha geldiklerinde kendilerini takip eden araç dışarında kalmıştı. Bunun rahatlığıyla herkes inmişti.
🌊
Gecenin ilerleyen saatlerinde Aslan bahçede tek başındaydı. Bugün burada kalması gerektiğinden evine girmemiş olmak canını sıkmıştı. Eller cebinde bahçedeki tehlikeleri tararken yanına yaklaşan bedenin seslerini işitmişti. “Ne oldu asker Karadeniz’de gemilerin mi batıda efkarlısın bu kadar?”
Aslan daha önce duyduğunu sandığı sese döndürdü bakışlarını. Karanlıktan dolayı yüzü seçilemezken kendisinden bir iki cm uzundu. “Kimsin sen?”
Adam hafif gülümsemeyle başını eğdi. İki elinde tutuğu çaylardan birini uzattı. “Korkuyor musun benden asker?”
Aslan önüne uzatılan çayı alırken alayla güldü. “Korkmak? Ben bir şeyden korkmam.”
Adam elinden giden çayla elini indirdi. “İyi o zaman. Korkacağın vakit hatırlatırım sana.” Bir yudum kendi çayını içti. “Kim olduğumu bilmene gerek yok. Sadece komutanın olduğumu bil yeter.” Başka hiçbir şey söylemeden giden adamın ardından bakakaldı Aslan.
Giden adam ise sanki askeri daha önceden tanıdığına emindi. Lakin bir türlü çıkartamamak canını sıkmıştı.
🌺
Asel revirin önündeki oturaklarda oturuyordu. İkizi ise yanındaki sandalyede horul horul uyuyordu resmen. “Sözde benimle nöbet tutacaktı. Benden önce uydun be ikiz.” Bu duruma gülerken gözlerinin iki elle kapatılmasıyla korkuyla yerinden sıçradı. Kalbi şiddetle atarken hızla gözlerindeki ellerinden birini tutarak ters çevirdi. Bu sayede acıyla bağıran adamın diğer eli de ondan uzaklaşmıştı. Diğer eli ise önlüğündeki cebe giderek iğnesini çıkarttı, karanlıkta göremediği adamın boynuna batırdı. Adamın son sözü ise “Güneş…” olmuştu.
Asel korkuyla baktı. “Ağabey!”
🌺🌊
Agah bayıldıktan sonra sandalyelerden birine oturtmuştu ikizler. Uzun bir süre olmasa da bir süredir uyanmasını bekliyorlardı. “İkiz ağabeyimizi bayılttığına inanamıyorum.”
Asel içten içe korkarken omuz silkti. “O da gizlice yaklaşmasaydı.”
Arsen gülerek ikizinin koluna omzunu attı. Bu sırada ağabeyi “Güneş…” diyerek söylenmeye devam etti. Sesi boş bahçede oldukça net duyuluyordu.
Onları uzaktan izleyen Aslan yanlarına doğru ilerledi. “Ne oldu burada?”
ikizler duydukları sese döndüler. “Bir şey olduğu yok komutan.”
Aslan gözlerini kısarak baktı. Bir süre baygın adama kaydı gözleri. “Bu bir şey yok hali mi Doktor?”
Asel derin bir nefes alırken Agah “Güneş…” diye sayıklamaya devam ediyordu.
”Bir şey yok diyorsam yok komutan. O benim ağabeyim bu yüzden sorun yok.”
Aslan dişlerini sıktı. “Senin adının Güneş olduğunu sanmıyorum doktor!”
Asel üsten bakışlarla baktı. “Tam adım Derin Asel Güneş Demirhan…” Gözlerni kısarak baktı mavi gözlere “Ya sen komutan? Senin tam adın ne? Gözlerin sanki bir isim saklıyor gibi. Deniz gibi…”
Agah sıkılı dişlerini kıracak gibiydi. Öfke kollarında gezerken gözlerine bir şey çarpmıştı. Tekrar doktora döndüğünde “Bu seni ilgilendirmez doktor.”
Asel artık bu inişli çıkışlı hallerden sıkılmıştı. Her geçen saniye Aslan’dan daha da soğumaktan kendini alamıyordu. Ama bir şey vardır ki nefret etmesini engelliyordu. Kin güderse Aslan onun gözünde bir hiç olacağı kesindi ama yapamıyordu. “Bu durumdan sıkıldım asker! Ne derdin var benim? Geldiğim andan beri doğru dürüst davranmıyorsun! İnsan gibi olmaya ne dersin?”
Aslan yanlarında olan baygın Agah’ı da, onlara şaşkınca bakan Arsen’i de umursamadan bir adım attı. “Neden böyle davranıyorum biliyor musun doktor? Çünkü ona benziyorsun. Ve bu benim canımı yakıyor. Seni görmek canımı yakıyor doktor.”
Asel kimden bahsettiğini anlamıyordu Aslan’ın. Ama bir şey vardı. Asel Aslan’ı tanımıştı. “ 18. Yaş günümde beni kurtaran kişi sendin değil mi Deniz? Şimdi bakıyorum da o kişiyle bu karşımdaki kişi arasında dağlar kadar fark var. Hangisi sensin? 18 yaşımdaki mi? 24 yaşımdaki kişi mi?”
Aslan tam cevap verecekken karanlıkta bir karartı fark etmişti. Yine de gözlerini doktordan ayırmadı. “Keşke o gün seni ben kurtarmasaydım doktor. Keşke hiç karşılaşmasaydık.”
İşte o an kalbi kırık birini ardında bırakarak arkasını dönerek gitmişti.
İnsan sadece yaşanan olaylardan kalbi kırılmazdı. İnsanın bazen kalbi küçük bir söze bile kırılırdı. Aslan o an dememesi gereken kelimeleri bir bir sıralarken dakikalar sonra belki de canın misliyle yanacağını bilmiyordu…
Bölüm sonu.
Aslan?
Agah’ım geldiii :).
Arsen kuşum çok savunmasız kaldı. İkizini korumak için öne atılmak istedi ama normal konuşması bile aslında çok yavaş. Ve ben size hızlı konuşuyor gibi yazıyorum. El işaretleri kullansa bile Aslan bunu anlayama çalışmayacaktı bile. Bu yüzden masum Arsen’e kızmayın.
Asel için Aslan bitişte gibi. Diğer bölüm Demir Ege geliyor. Kral sahalara dönüyor. En yakıcı, yıkıcı belki de yapıcı şekilde :).
Aslan vs Demir Ege kim alır? Öylesine soruyorum bu soruyu.
Ve diğer bölüm hakkında spoiler yayınlanana kadar verilmeyecektir. Henüz bitmemiş bir bölüm.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 85.27k Okunma |
6.1k Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |