102. Bölüm

17. Bölüm Kesit (Geçmiş)

Asel Demirhan
demirhan_asel

 

 

.
..
​​​​​…

 

Küçük kız erik ağacının üstünde beyaz elbisesiyle oturuyordu. Beyaz elbisesinin kirlenmiş olması da, yırtılması da onun için önemli değildi.Sonuçta ona zorla giydirmişlerdi. O Demir’in mavi tişörtünü giymek istemişti. Ama annesi nerden bulduğunu sorduğunda Demir’den ödünç (ç)aldığını söyleyince annesi geri vereceğini söyleyerek bu elbiseyi giydirdi. Öte yandan ona endişeyle bakan küçük erkek çocuğunun farkında değildi. Elindeki erikleri iştahla yiyordu. Daha dört yaşlarına yenir girmiş bu küçük kızın ağaca nasıl çıktığı meçhuldü.

“Çiçek in artık oradan!” Endişeyle küçük kızı indirmeye çalışsa da olmuyordu.

Asel duyduğu Demir’in sesiyle ona baktı. Elindeki etiği umursamadan el salladı. “Eye bayk eyik!” Ege bak erik!

Demir’in gözleri erikten ziyade çıplak ayaklı küçük kızdaydı. “Çiçeğim in hadi aşağıya. Söz ne kadar istersen ben toplayacağım eriklerden.”

Asel küçük omzunu silkerek eriklerini yemeğe devam ediyordu. Yerken öyle kaptırıyordu kendisini kendisini nasıl indireceğini düşünen Demir’i bile görmüyordu.

Demir gözlerini bahçede gezdirdiğinde beyaz eve yaslanmış merdiveni görmüştü. Hızlı adımlarla merdivene doğru giderken bir gözü hep Asel’deydi.

Demir mervidveni alıp ağacın altına gelmişti. Asel ise elbisesiyle tutuğu beş erikten ziyade ağacın tepesinde olan o büyük etikteydi. “Eyik!” Erik! Hızla ayağa kalkarken, elbisesiyle tutuğu erikler bir bir Demir’in kafasına düşmeye başlamıştı. Her erik canını acıtırken umursamadı “Çiçek yapma çok yüksek!” Yüksekten korkardı Demir.

Asel dudaklarını büzerek aşamadaki Demir’e baktı. “Eye Eyik!” Ege erik! Parmağıyla büyük eriği gösteriyordu.

Demir bir eriğe, bir de Asel’in dolu yeşillerine baktı. Zaten bakar bakmaz kaybetmişti. Derin bir nefes verdi, “Tamam in ben alacağım sana.” Dedi.

Asel ciddi olup olmadığını anlamaya çalışır gibi baktı. Demir bunu fark ederek gülümsedi “Söz, Eye sözü çiçeğim in hadi.” Asel ellerini çırparak ağaçta zıplamaya başladığında “Yapma!” Diye bağırdı endişeyle.

Asel tatlı tatlı baktı ona. “Tamam.” Tek bir kelime ederek ağaçtan inmeye başladı. Demir ise merdivenlerin üzerinde onun inmesine yardımcı oluyordu. Sonun Asel indiğinde parmağıyla tekrar eriği gösterdi “Eyik! Eye söy veydi!” Erik! Ege söz verdi!

Demir başını sallayarak büyük eriğe baktı. Yükseklik gözünü korkuturken sertçe yutkundu. Bu ağaçtan düşmeden kurtulması mümkün bile değildi. Yine de söz vermişti çiçeğine. Eğer sözünde durmazsa bir daha güvenmezdi ki ona. Eğer güvenmezse Demir yapamazdı ki onsuz. Merdivenin ilk basamağına adım atmaya başladığında saniye saniye adımları yukarı çıktı. Merdivenin boyu eriğin olduğu kısımdan biraz kısaydı. Ama Demir son basamağa doğru basabilirse eriği alabilirdi. En tepeye çıkmıştı nerdeyse sadece bir basamak ve o erik artık çiçeğinin olacaktı. Bastı o basamağa, uzandı uzanabildiği kadar. Merdiven hafifçe sallansa da umursamadı. Tam eriği aldığında gülümseyerek küçük kıza dönmüştü. “Aldım!”

Asel sevinçe bağırıp, zıplarken Demir ne kadar yükseğe çıktığını şimdi net görüyordu. Korkusu giderek artarken, sanki yer ayağının altından kayıyor gibi olmuştu. Sakin olmalı ve aşağı inmeliydi. Şu an sevinçten yerinde duramayan çiçeğine eriğini vermeliydi. Lakin inmek için attığı o adım başarılı olamadığından yüksekten yere doğru düştü. Düşerken erik elinden düşmüş ve anlı tamda eriğin üzerine gelecek şekilde düşmüştü. Şanslıydı ki bir yeri kırılmamıştı. Acıyla bağırmak, ağlamak istese de yapamadı. Çiçeğinin yanında aciz görünmek istemedi. Bu yüzden dudaklarını sertçe ısırdı, dolan gözlerini kırpıştırdı.

Asel, Demir’in düşmesiyle hızla yanına koşmuştu. Artık erik onun için önemli değildi. Önemli olan Eye’siydi. “Eye iyi miyin?” Ses vermeyen çocuğun omzundan sarsmıştı. Aniden önüne uzatılan ezilmiş etikle şaşkınca baktı. Bu o büyük etikti ama artık ezilmişti.

Demir kalmadan acıyan kolu değilde diğer koluya eriği çiçeğine uzattı. Erik elinden alınmayınca kendisini toparlayarak düz bir şekilde çimenlere oturdu. “Neden almıyorsun?” Ağlamaklı sesini düz çıkartmakta zorlanıyordu.

Asel kaşlarını çatarak eriğe baktı. Sonra bir anda Demir’in elindeki eriğe vurarak başka yöne gitmesini sağladı. “Pis eyik! Cayıyı acıytı!” Pis erik! Canını acıttı! Huysuzca söylenirken Demir’in acıyan kolunu öptü. “Geşti mi?” Geçti mi?Masumca sorusuna şaşıran Demir başını sallamakla yetindi. Ardından Asel geri çekilecekken anlında saçlarını kapatan kısımdaki izi gördü. Ayak parmaklarıyla yükselerek o yarayı öptü. İşte o an Demir acıdığını bile anlamadığı yaranın iyileştiğini anlayamamıştı.

Yıllarca o yarayı sevgiyle kucaklayacağını, her özleminde ona dokunarak, bakarak geçirmeye çalışacağını bilmiyordu.

Asel’in gözleri bu defa siyah gözlere ilişti. O siyahlar aslında siyah değildi. İçerisinde Asel için gizli bir renk vardı. Öyle ki yıllar sonra ona hatırlamasını sağlayacak gözlerdi.

Asel bir anda dudaklarını büzdü. Demir onun neye üzüldüğünü anlamazken telaşa kapıldı, kendi acısını hiçe saydı. “Çiçeğim neden üzülüyorsun?”

Asel akan burnunu çekti. “Şey beyi ileyde tayıy mıyıyın?” Sen beni ilerde tanır mısın? Babasının annesine ben seni yıllar sonra bile o gözlerinle görsem tanır, yine karım yaparım demişti. Asel ise Demir’in onu tanıyıp tanımamasını merak etmişti.

Demir duygulanan kıza kaşlarını çatarak baktı. Ne demek tanır mısın? Hiç ayrılmayacaklardı ki tanıyamasın?

”Hiç ayrılmayacağız ki çiçeğim.” Akan gözyaşlarını narince sildi. Kırmadan, dökmeden.

Asel burnunu bir kez daha çekerken “Geycekten mi?” Gerçekten mi?

”Gerçekten.” Dedi Demir o yaşlarla parlayan yeşillere bakarken.

Asel dudaklarını büzdü. “Ama byam ayyemi uzun upuzun.” Derken kollarını açmış uzunluğu gösteriyordu. “Zayam göymeyem göyeyiyden tayıyım dydi. Şeyde tayıy mıyı göylerimden?” Ama babam annemi uzun upuzun zaman görmesem gözlerinden tanırım dedi. Sende tanır mısın gözlerimden? Derken de gözünü bir parmağıyla kapatarak göstermişti.

“Tabi ki tanırım. Senin o denizlerde yüzen ormanlarından başka kimde var çiçeğim? Sadece sensin özel olan.” Demir ciddi bir ifadeyle cevapladı. Daha sonra o sordu aynı soruyu. “Sen tanır mısın güzeller güzeli çiçeğim?” Cevabı merak etmişti. Onunda tanımasını istiyordu.

Asel hevesle başını salladı. Bir barmağını Demir'in gözüne soktu. “Bu göy yengi sayeye seyde. Tayıyım!” Bu göz rengi sadece sende var. Tanırım! Demir’in sakladığı renk sadece onda vardı. Ve bu renk yakından bakılmadığı sürece görünmezdi. Tıpkı Asel’in gözleri gibi.

Demir’in ifadesi o an yumuşayarak gülümsedi. Yıllar sonra o tanıyamasa da çiçeğinin içinde bir kıpırtı olduğunu bilemeyecekti belki de…

Bu kesit 17. Bölüme ait :).

 

Bölüm : 23.08.2025 20:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...