111. Bölüm

19. Bölüm kesit

Asel Demirhan
demirhan_asel

Demir saatlerdir eğitim görüyordu. Timinde ondan kalır yanı yoktu. Terler vücutlarından su gibi akarken onlar Türk askeri olmanın şerefiyle devam ediyordu.

“Ee Demir’im kavuştun mu çiçeğin.” Diyerek eğlenen sesle mekik çekmeye devam etti Kaya.

Demir yüzünde şapşal gülümsemesiyle gökyüzüne baktı. Sanki çiçeğinin gözlerindeki saklı renge bakar gibi. “Kavuştum, sayılır.” Derin bir iç çekti. Tam olarak kavuşması için çiçeğiyle net bir şekilde oturup konuşmalıydı. Eski küçük Demir olmadığından onu tanımamıştı. Emindi ki konuşsalar tanırdı. Bu yüzden yüzünden gülümseme eksik olmuyordu.

“Ee ben demiştim demek istemem ama demiştim be Demir’im. Çok belliydi.” Diyen dostuna döndü. Dostu çok uyarmıştı ama o inanmamıştı. Sebepleri vardı ama bir bakışla neden tanıyamamıştı?

”Haklısın ama bu defa her şey farklı olacak. Onu bir kez daha kaybetmeye niyetim yok.” Sözleri bıçak gibi keskindi.

”Hadi, hadi devam edin. Bir yerlerinizi devirebileceğiniz bir yer değil burası! Kımıldayın hanımlar!” Diye bağıran Agah komutanın sesiyle herkes toparlandı.

Arsen elindeki yemek yapmak için kullandığı kaşığına baktı. Kaşık resmen ikiye ayrılmış durumdaydı. Bunu kimin yaptığı bilinmese de şüphe çekenler vardı. Derin bir nefes aldığında yanında gülen ikiliye baktı. İşaret diliyle “Siz gülmeye devam edin ama nasıl yemek yapacağım?” Dedi.

Asel omuz silkti. “Boş ver kim yaptıysa o düşünsün.”

“Bence yapıştırsak bu iş çözülür.” Diyen ses Mert’e aitti.

Arsen ikisine de göz devirdi. Bu ikili sinirini bozmaya çalışıyordu. “Birinin gidip büyük bir kaşık alması gerek.”

“Ben gidebilirim hem birkaç bir şey almalıyım.” Dedi Asel.

”Hayır.” Diye Mert derken Arsen işaret dilini kullanmıştı. “Sadece dışarı çıkacaktım ne var bunda? Sıkıldım artık sürekli buradayız. Benimde hava almaya ihtiyacım var.”

Arsen kararsız bakışlarla baktı. “Ağabeyimize sor o zaman. Eğer izin verirse tamam.” Umuyordu ki izin vermesin.

Asel gülümseyerek Arsen’in yanağından öptü. “Can ikizim benim.”

“Bende varım!” Diyen Mert’in sesiyle gülümsedi Asel. Hemen yanına gidip onunda yanağından öptü. Onların yanında kendisini küçük bir çocuk gibi hissediyordu. “Sizi çok seviyorum.” Diyerek onlara bir şey deme hakkı vermeden yanlarından ayrıldı. Ardında ise şapşal gülümsemeli iki genç adam bıraktı.

Asel yemekhaneden tam çıkmıştı ki birine çarpacakken duraksadı. “Kusura bakma lütfen.” Derken çarptığı kişinin yüzünü görmek için başının kaldırmıştı.

”Sorun değil Çiç- Asel Hanım.”

Asel “Burnunuz iyi durum da mı? Ağabeyim sizi biraz fazla zorladı sanırım bugün.”

Demir içten gülümsemeyle baktı yeşillere. “Gayet iyiyim. Hem de çok iyi.” Çiçeğinin yanında resmen şapşal sevdalı bir adama dönüşüyordu. Şikâyetçi miydi? Asla.

“Yine de kendinizi yormayın isterseniz…” Derken beline dolanan kollarla susmak zorunda kaldı. “Benim Güneş’im ne yapıyormuş burada?” Diyerek saçlarından öptü kardeşinin Agah.

Asel ağabeyinden ayrılmaya çalışsa da Agah izin vermedi. “Ağabey bıraksana askeriyenin içinde!”

Agah kız kardeşinin huysuz sözleriyle kaşların çattı. “Ne var kızım, kız kardeşimizede mi sarılmayacağız?”

Asel ağabeyinin bu tatlı halini sevse de işi vardı. Bu yüzden krizi fırsata çevirmek en iyisiydi. “Ağabeylerin canı, cananı, yeşil gözlü tek ağabeyim benim.”

”Ne istiyorsun Güneş’im? Söyle ağabeyin yapsın sana.” Bir şey istediğine emindi kız kardeşinin ama hiç reddedemezdi ki Agah. Yıllar sonra bulduğu kız kardeşinin bu altı yılda bir damla gözyaşı dökmesine izin vermemişti. Şimdi de üzülmesine izin vermezdi. Onları yandan izleyen Demir’in de kıskançlıktan çatladığını fark ediyordu bir yandan. Bu durum hoşuna giderken hiç sesini çıkartmıyordu.

”Bugün dışarı çıkmalıyım. Alacağım birkaç şey varda. Benimle gelir misin?” Agah kız kardeşinin sesiyle parıldayan gözlerle ona baktı. “Gelirim tabi gelirim.” De diyecekken Albayın yanına çağırdığı aklına gelmişti. Sıkıntılı bir iç çekerken kız kardeşinin meraklı gözleri üzerindeydi. Bir gözü Demir’e kaydığında “Şanslı it.” Diye sessizce mırıldandı. “Bir şey mi dedin ağabey?” Diye sonran meraklı kız kardeşine gülümsedi. “Çok isterdim Güneş’im” kız kardeşinin yüzüne ellerini koydu. “Ama albayın yanına gitmeliyim.”

“Yalnız mı gideceğim?” Diye soran kız kardeşinin anlını öptü. “Olmaz öyle. Burası tehlikeli yer yalnız gidemezsin. Demir’le git en iyisi.”

Asel merakla ağabeyine baktı. “Demir kim?”

Tek bir soru, birkaç kelimeden oluşuyor. Acısı ise ömürlük süren bir acıydı…

Demir dudaklarını aralayarak Demir’in Ege’n. En önemlisi ise senin Eye’n demek istedi. Sustu. Konuşmaya hakkı var mıydı ki? Ama onunda konuşacağı zamanı gelecekti.

“Siz daha tanışmadınız mı?” Kız kardeşinin yönünü Demir’e doğru çevirdi. “Bu gördüğün yerden bit…” sahte bir öksürükle “Adam Demir.”

Asel hiçbir şeyden haber olmadan elini uzattı. “Memnun oldum Demir.” Ağabeyine vurduğu için sinirliydi bu adama ama sonra durumun iyi olmadığını anlamıştı. Üstelik ağabeyi ilk saldıran taraftı.

Demir kendisine uzatılan ele baktı. Eğer küçüklük halleri olsaydı Asel onun boynuna sarılır, siyah saçlarını çekerdi. Şimdiki ise bir yabancıya bakar gibi gülümsüyor yeniden tanışmak için elini uzatıyordu.

Sertçe yutkundu, gözlerini ormanlardan kaçırdı “Çok memnun oldum Asel. Çok…” Kendi elinden küçük eli sıkıca tutu. Sanki bırakma dese Asel bırakmayacaktı ki bir kez izin verse asla bırakmayacaktı.

Kesit sonu.

Evet bildiğim kadarıyla yarın okulunuz açılıyor. Benim okuluma daha olduğundan biraz daha rahatım. Dedim ki niye kısa bir kesit yayınlamıyorum?

Düşünceleriniz?

Saf sevdalı ama aynı zamanda sıkıntıları olan bir adam yazmaya çalışıyorum ve size bu nasıl yansıyor? Henüz sıkıntılar yazılmadı gibi aslında.

Perşembe günü sabah bölüm gelecek inşAllah.

 

Bölüm : 07.09.2025 15:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...