
Yandan ikizimin oflayıp pufladığını işitiyordum. Ah kesinlikle sinirlenmişti! Ağabeyim ikizimin üzerinde olan elini saçlarına götürüp karıştırdı. “Ne oldu? Planınızı mı bozdum yoksa.” İkizim kaçmaya çalışsa da ağabeyimiz onu bırakmadı.
“Bu haksızlık o benim ikizim!” Diye işaret diliyle konuşan ikizime “Benimde kız kardeşim.” Cevapını yapıştırmıştı.
İşte şimdi Timuçin amcam olacaktı. Çekirdek çitleyerek izlerdik ikiliyi.
Büyük bir egoyla “Benim için kavga edin lütfen.” Bana ciddi misin? Bakışları atsalar da ben başım dik duruyordum. Hiçbir şekilde benim için kavga edene neden etme diyeyim ki? Sonuçta güzelim, akıllıyım, sevimliyim ve en önemlisi masum yüzü tipine sahip olduğumdan benim dikkatimi çekmek kolay değildir.
Asıl gerçekse bu kadar mükemmel ailenin içinde büyümüş kız çocuğunun dikkatini çekmek hiç kolay değildir. Ayrıca etrafımda olan onca erkekten dayak yiyeceğinden pek akıl kârı da değildir.
Bir anda iki kolundan çekildiğimde sendeledim. “Seni küçük şimdi ne yapalım sana?” Ağabeyimin oyunbozan sesni ikizimin yanaklarımdan öpmesiyle kahkahalarımı tutamadım. Hadi ama arabanın önüne gelmiştik ve burada olan birkaç kişi bizi görüyordu!
Benim bir ağırlığım vardı. Kırkbeş kilo kadar. Pekte sağlıklı değil.
“Tamam, tamam durun artık!” Kahkahalarımın arasından zorlukla konuşurken sonunda beni bırakmışlardı. “Bir daha egonuz konuşacak mı hanımefendi?” Diyen tek kaşını kaldırmış ağabeyime baktım. Onun yanağından hızlıca öptüğümde “Bu ego değil ağabeycim. Bu gerçekler.” Yanımdaki ikizimi de öptüğümde ikiside şapşal bakışlar atıyordu.
Anlayamıyordum aslında. Altı yıldır onlarla çok iyiydim. Ama her seferinde onları öptüğümde dönüp kalıyorlardı.
Hâlâ gerçekliğimi sorguluyorlardı. Özellikle de Agah ağabeyim. Geceleri kalbimin atıp atmadığına bakıyordu. Atığında derin nefes verip şükür ediyordu. İkizim ise sol yanımda yatardı hep. Kalbimin ritmini dinleyerek uyumayı seviyordu.
Geri çekildiğimde Kaya’nın sesini işittim. “Gerçektende gerçeklermiş.” Büyüm kahkaha attığında elleri cebinde yanında ufak gülümsemeyle duran Demir’e baktım. O ufak gülümsemeye dalmıştım ki kalbimin bir anda hızlı atmaya başlamasıyla şaşırıp kaldım. Neden bu kadar hızlı atıyordu?
Sanki biri kalbimi yerinden çıkartmak istiyordu. Anlaşılan hasta olacaktım.
Ağabeyimin yönlendirmesiyle ben en öne binerken diğerleri arkaya binmişti. Şoför koltuğuna ise ağabeyim.
Arkada itiş kakış olurken ortaya Kaya geçmiş, solunda Arsen, sağında ise Demir’di.
Kaya sağ sola kayıyor mızmızlanıyordu. “Niye ben ortadayım? En küçük Koray o olsun!”
Ağabeyim çoktan aracı çalıştırmış sürüyordu. Dikiz aynasından Kaya’ya bakarak “İstersen küçük diye kucağına al.”
Kaya dudaklarını büzerek düşünüyor gibi yaptığında gözlerim büyümüştü. “Yok ağırdır şimdi. Soy adımıza bakmayın bir Demir değiliz.”
Bakışlarım Demir’e çevrildi tekrardan. O ise hiç umursamadan koltuğun arkasına gözlerini sabitlemişti sanki. Neye bu kadar ciddi bakıyordu ki? Koltuk rengi mi hoşuna gitmişti?
Önüme döndüğümde Arsen sinirle dudaklarını oynatıyor, Kaya ise asker olduğundan kaynaklı cevapları veriyordu. Ben onları dikiz aynasından izleyerek keyiflenirken ağabeyim de arada onlara bakıp önüne dönüyordu. Demir ise hep aynıydı. Anlaşılan kahverengini seviyordu. Bir anda saçımın çekilme hissiyle elim başıma gitti. Biraz öne eğilerek takıldığı yerden çıkardım saçımı. Anlaşılan fark etmeden bir yere taktırmıştım.
Bundan sonrası hep böyle devam etse de Demir’e bulaşmaya çalışan Kaya sert bir bakış alarak susmuştu. Nedendir bilinmez ama sinirle dizini sallıyor sol eli gördüğüm kadarıyla yumruk olmuştu.
Bu adam hep sinirliydi anlaşılan.
Kesit sonu.
Nasıl kesitti sizce?
Yazar anlatımına geçiyor bu sondan sonrası.
Demir yine sinirli…
Perşembe sabah görüşürüz.
Güneşli günler dilerim…
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 85.27k Okunma |
6.1k Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |