203. Bölüm

29. Bölüm

Asel Demirhan
demirhan_asel

Herkesin içinde sakladığı sırlar vardır. Bazıları acı dolu bazıları zarar görmemesi için mutluklarını sakladıkları. Kadının acıları gözlerinin yeşilinde saklıydı. Ama o yeşil ruhun derinliklerindeki sadece bir geçitti aslında.

Kadın karşısındaki adama baktı derince. Adamın her bakışı yüreğini titretmeye yetiyordu. Sertçe yutkundu. İnkar etmek isteyen zihnine rağmen görüntüler bir bir sızdı sanki yüreğine.

18 yaşlarındaydı o zamanlar. Bakışlarındaki inat kıvılcımını genç adam görmüştü. Daha ilk an demişti “Evleneceğim seninle ben!” Diye. Demişti demesine ama o günün üzerinden çok geçmeden kaybolmuştu genç adam. Aralarında beş yaş vardı. Ama o zamanlar ikiside yaşının oranında göstermiyordu. Genç adam 18 yeni girmiş delikanlı gibi gösterirken genç kadın 20 sindeki bir kadın gibiydi. Belki de yaşam şartlarıydı. Birini genç tutarken, diğerini yaşlandırmıştı.

“Meyra…” adam acıyla fısıldadı kadına. Yaklaşmak için atacağı adım kadının elini kaldırmasıyla durdu.

Kadının sert görüntüsünün aksine gözlerindeki yaşlar durmaksızın akmak istiyordu. Aklına geçmişi, yaşadığı acıları ve en önemlisi bir ay da olsa genç adamla geçirdiği güzel zamanlar geldi. Titreyen eli askeri üniformasında bulunan kalbinin üzerindeki cebe gitti. Zorlukla mor küçük bir adet çiçeği çıkardı. “Bunu hatırlıyor musun Boran?”

Boran sertçe yutkunarak baktı çiçeğe. Daha ilk karşılamada vermişti bu çiçeği Meyra’sına. Gözlerinde o ilk ürkeklikleri ilk çekingenlikleri geldi. Meyra utansa korksada dik durmuştu, Boran çekinsede net bir şekilde niyetini belli etmişti. Etmişti etmişti de bir ayın sonunda babaannesinin rahatsızlığı yüzünden gitmek zorunda kalmıştı. O gün Meyra’yı her yerde aramıştı. Gitmeden son kez görmek istemişti lakin hiçbir yerde bulamamıştı. Bilemezdi ki okuldaki kızların onu lavaboya kilitleyip canı çıkarcasına dövüldüğünü… Bilse gider miydi? Gitmezdi.

Daha sonra onu ne kadar bulmak istese de bulamamıştı. Meyra ona Hayal ismini söylediğinden o hep Hayal’i aramıştı. Ve gerçekten hayallerinde kalmış bir kadındı. Taki bu görev dosyası önüne konana kadar. İşte tekrar karşılaşmışlardı. Ve bu defa Boran pes etmeyecekti. Sevda demişler bir adama o da sahip çıkmaktır demiş. İşte bu defa Boran’ın çabasıydı.

“Hatırlamaz mıyım? O çiçeği yol kenarında bulmuştum. O yol kenarında seni de bulmuştum. İki güzelim bir arada olmalıydı. Bende onu sana verdim. Verdim ki yüreğimi tek bakışta yerinden çıkaracak kadar attıran kadınla evleneceğimi ilan edebileyim.”

Meyranın boğazı düğümlendi bir an. Yutkunmak bile zorlanmıştı onun için. “Sözünü tutmadın Boran.” Sesiz fısıltısı adama ulaştığında Boran ona doğru bir adım attı. “Hayal… Hayalim…” Elini uzatı belki bir umut tutar diye. “Hayalimde kalan kadın çok aradım seni. Gerçeğim olman için ne çok aradım. Yüreğim tek seni beklerken aramamak suç olurdu bana. Belki sözümü tutamadım ama geç midir bizim için? Yüreklerimiz bir atarken hayalmi olur sevdamız?” Gözleri dolu doluydu adamın, aynı kadının gözleri gibi.

Kadın sertçe yutkundu. Başını hafifçe sağa sola salladı yüreğinin acısına rağmen. “Olmaz… Hayal kalsın en azından. Belki bir umut yanmaz, kül olmaz orda yüreğim.”

Boran’ın bakışları keskinleşti, elini yumruk yaparak indirdi. “Yüreğim yüreğine denkken bu adam senden vazgeçmez Hayal. Bunu o inat aklına sok.” Parmağıyla kalbini işaret etti kadının “O kalp benim için atarken seni asla bırakmayacağım.” Parmağını bir işareti yaparak “Tek bir kez… Tek bir kez benim için atmayı bıraksın o an hayalim olarak kalırsın.” Ardını dönüp giderken yeminler dilinden döküldü. “Bensiz son kez ağlayışlarındı bunlar. Bensiz son kez yıkılışlarındı…”

Meyra elindeki küçük çiçekle yere çöktü. İlk kez bu denli uzun yıllar sonra salmış ve ağlamalarını durdurmamıştı.

İyi bir ailede büyümemişti. Anne ve babası aslında iyi sayılırdı. Ona kötü söz pek söylemezler vurmaz hatta korumaya çalışırlardı. Ama işler iyi gitmiyordu. Aşirete mensup olduğundan kız çocukları pek sevilmezdi. İki ağabeyi vardı. Biri üvey diğeri ise öz ağabeyi. Annesinin çocuğu olmadığından ilk zamanlar babası baskılara dayanamamış annesini alıp uzaklaşmıştı. Zaman ilerledikçe annesi hamile kalmıştı. Tahmin ederseniz erkek derdiniz değil mi? Hayır kız çocuğuydu. Babası mutluydu bir kızı olacaktı. Ama ailesinin kız çocuk istemediğini de çok iyi bilirdi. Aile bebeği erkek olacak diye biliyordu. Bu sürede öyle olması evlatlarını korumak için bir kalkan sanmışlardı. Zaman geçti yedi aylık olmuştu bebek. Doğuma çok kalmamıştı ama üvey babaannesi gelinini merdivenlerden aşağı itmesiyle bebek düşmüştü.

Kimse bunu bilmedi. Bebek doğdu sandılar. Erkek çocuk olacağını düşündüklerinden tüm aşiret kapıda dört gözle bekliyordu. Babası ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Ama Allah’ın işi ya bir mucize oldu. Ve o mucize Meyra’nın üvey ağabeyi oldu. O saatlerde bir aile kaza yapmış baba ölmüştü. İki çifte yetimdi. Anne doğum sırasında öldüğünden bebek yetimhaneye gidecekti. Ama babası bunları duyduğunda daha kendi bebeğinin acısı geçmeden evlat edinmişti. Kimse fark etmedi, kimse bilmedi. Kimse de sorgulamadı. Hepsi sanıyordu ki soy adlarının varisi doğdu.

Adı gibi Asil bir evlat dünyaya geldi. Öyleydi. Asil biriydi ağabeyi. Öz ağabeyinin aksine…

Zaman ilerledi öz ağabeyi doğdu. Ortalık artık bayram yeriydi. Aradan biraz daha zaman geçti ve Meyra Hayal dünyaya geldi. Gelmese daha iyiydi belki de. Belki de ablası gibi hayata gözlerini yummalıydı. Belki de babasının sadece hayali olarak kalmalıydı. Belkide, belkide… Bu uzayıp giderdi.

Bayramlar durmuş, kurbanlar kesilmeyi bırakılmıştı. Çünkü asıl kurban dünyaya gözlerini açmıştı.

O evde onu seven bir eli beş parmağını geçmezdi. Hizmetçiler bile eziyet ederdi. Sonuç ise on yaşında sokağa atılmasıydı…

Sebep nedir mi? Akrabası olan kuzeni DNA testiyle öz olmasına rağmen kendisini üvey göstererek aileyi karıştırmıştı. Eh dedesi kan bağını önemserdi. Kan bağı sadece ailedir sanardı. Ne aile ama?
Öyle böyle tekrar aileye gelmişti Meyra. 15 yaşında zorla evlendirilmeye kalkıldığında babasın onu kurtarmak için kaçırmıştı. 17 yaşında MSÜ sınavlarıma girmiş ve kazanmıştı. Babası da memleketine geri dönmek zorunda kalmıştı. Orada da az şeyler çekmemişti. Ama şimdi sevdiği adam buradaydı ama kayıtsız kalmak zorundaydı.

Hem o kimdi ki gidebilecekti yanına? Uzatsa tutabilecekti elini? O babasının gizli sevdiği çocuğuydu. O annesinin geceleri kokladığı evladıydı. O üvey ağabeyin göz bebeği olsa da gizliden koruduğuydu. O öz ağabeyinin stres topuydu. Kısaca o gizliden sevilen ama göze geldi mi yok olan biriydi işte. Sevgi nedir hiç bir zaman tam bilemeyen biri…

Şimdi gitse sevdiğine ne derdi? Tutsa elini seviyorum dese inanılır mıydı? Bilmezdi ki o sevgiyi. Sevdiği adamın yaşadığı aile sıcaklığından onda yoktu ki. O bir hiçti ve hiç olmaya devam edecekti.

Buruk bir gülümseme oluştu bir anda dudaklarında. Camdan görünen kısımda Demir ve Asel’i görmüştü. Asel’i tanımazdı ama tim çok güçlü biri diye anlatırken duymuştu. Güçlü biriydi evet. Ama o sevgiyi tadabilen biriydi. Şanslıydı kendisinin aksine. Bu yanlış anlaşılmasın acı karşılaştırması asla yapmazdı. Herkesin acısı kendineydi. Kıskanmıyordu da. Ama Demir’in Asel’e olan ilgisini gördükçe asıl sevgi bu olduğunu görerek imrenmeden de edemezdi.

Güzel seven adamlar, güzel seven kadınlara yakışırdı. İkisi de birbirine yakışıyordu. Demir’in hep ciddi oluşunu ama Asel’in yanında şu an bile çocuklaşmasını görüyordu. Kim imrenmezdi ki?

Sonra aklına yine Boran geliyordu. Yanında utanmasını, elini ensesine atmasını, gözlerini kaçırmasını. İltifat etiğinde önce onun yanaklarının kızarmasını. Ve daha niceleri…

Peki ya o nasıl davranmıştı? İçi yine hüzünle dolarken yüreği hep kırık kalacaktı…

*

Demir gidecek olan kadının bileğinden tutu. “Hadi ama lütfen.” Diye sızlanırken Asel onun bu halime çaktırmadan gülmeye çalışıyordu. “Agah ağabeyinle yapıyorsun bende istiyorum!” Karşısında sanki bir çocuk vardı ve çok tatlıydı.

”O ağabeyim ama Demir sen olmazsın.” Derken yüzü düşen adama baktı. “Neden?” Sesinin titrediğini duyan Asel şaşkınca bakmıştı. “Sen ciddi misin?”

Demir bu soruyla “Seninle ilgili her şeyde ciddiydim.” Derken sesi bunu kanıtlar nitelikte netti.

Asel daha fazla onun bu haline dayanamayarak başını salladı. “Tamam ama sadece bir kere.”

Demir heyecanla başını salladı. “Tamam!”

“Ama önce kameraya alcak birini bulmalıyız.” Diyen Asel’in sesiyle bakışlarını bahçede gezdirdi. Gördüğü adamla “Erez!” Diye seslendi.

Erez Asel ve Demir ikilisini birlikte görmesiyle yüzünü buruşturdu. Onun kız kardeşi resmen yuvadan uçacaktı. Hepsi bu adam yüzünden. Onlara doğru adımlarken Demir’in çocukça neşesini gördüğünde afalladı. Bu adam çok tuhaftı.
“Siz ne yapıyorsunuz burada?” Sorgulayıcı sesiyle onlara bakıyordu.

Asel Erez’e bakarak “Kameraman okur musun Erez?” Şirin gülümsemesi yüzündeydi.

Erez onu asla reddedemezdi ama şu adamdan bir rica almadan da yapmazdı. “Bilemiyorum…” bakışları Demir’e kayıyordu.

Demir onun ne demek istediğini anlayarak göz devirdi “Süt ço- Yani Erez yardımcı olur musun rica etsek.” Derken dişlerini sıkıyordu.

Erez parmağını dudaklarına götürerek “Bilmem? Az daha rica et belki.” Şu durumdan oldukça keyif alıyordu.

Demir dişlerin sıkarak bakıyordu. Birazdan elinden bir kaza çıkarsa o suçlu değildi. Asel onun bu haline göz devirirken koluna bir fiske vurdu. “Hadi Erez uzatma.” Hafifçe ona doğru eğildi. “Sana çikolatalı süt alırız.”

Demir süt lafını duyduğunda gülmemek için zor durdu. Karşısındaki adam gerçekten süt çocuğuydu.

Erez üstünü yalandan düzeltir gibi yaparak “Kızım milletin yanında söyleme şöyle.” Asel onun bu haline gülerken elini uzatı. “Verin telefonu.”

Demir hızla kendi telefonunu verdi. Kilidini açmıştı. Erez telefonu aldığında ekran resminin küçük iki çocuğa ait olduğunu gördü. Küçük kıza yakından bakınca Asel olduğunu anlamıştı. Dur biraz. Erkek çocuğu Timuçin amcasına benziyordu. Hatta kayıp oğlunun aynısıydı!

”Bu…”

Demir Erez’in halinde tuhaflık fark ettiğinde “Hadi Erez.” Diye seslendi. Tahmin etiği birkaç şey vardı ama emin olamıyordu. Onun aksine Erez emindi.

Bu kesinlikle Ege’ydi.

Erez kendisini toparlamayarak onlara döndü. “Tamam hadi poz verin.”

”Poz vermeyeceğiz Erez.” Diyen Asel’e döndü. “Ne yapacaksınız? Lan yeğen için çok erken.” Dehşetle konuştuğunda Asel göz devirdi. “Saçmalama Erez ne yeğeni?”

Demir ise çoktan küçük bıcır bıcır dolaşan Asel’in kopyası olan çocuklara dalmıştı bile. Asel’in koluna vurmasıyla kendisine geldi. “Ne oldu?” Gözlerini kırpıştırıyordu.

“Su şişesi yok ki Demir?” Dedi Asel.

Demir hızla hırkasının içine koyduğu şişeyi çıkardı. Heyecanla “Bende var!” Dedi.

Onun bu haline diğerleri gülmeden edemedi.

“Hadi o zaman kameraman iş sende.” Dedi Asel Erez’e bakarak.

Erez istemeye istemeye başını salladı. Resmen kendi elleriyle üçünüzü veriyor gibiydi ellere.

Asel şişeyi almak için uzandığında Demir sıkıca tutuğundan alamamıştı. “Demir versene şişeyi.”

Demir sadece ona parıldayan gözlerle bakıyordu. “Sadece şişeyi mi?” Asel şaşırarak ona baktığında yanakları kızarmaya başlamıştı çoktan. Demir’in bakışları kızarmış yanaklara kaydığında derin bir iç çekti. Ne güzeldi o yanaklar. Bir kere ısırsa olmaz mıydı?

İkisinin bu halini bölen şey Erez’in öksürmesiydi. İkili kendine gelirken geri çekildiler.

“Hadi şu şişeyle ne yapacaksanız yapın artık.” Diye söylendi.

Asel bir hışımla şişeyi aldığında Demir aptal gülümsemesini bırakamıyordu. “Sen videoyu başlat, sende ben geldiğimde havaya kaldıracaksın tamam mı?” İkisine de talimatı verdiğinde onaylayan baş sallamasıyla gülümsedi.

Erez videoyu başladığında Asel koşarak Demir’e doğru gitti. Demir hiç vakit kaybetmeden Asel’i yakalayıp havaya kaldırdığında su artık ikisini de ıslatıyordu.
Her şey güzel giderken Demir’in su bitmesiyle Asel’i aşağı indirmesi bir oldu. Demir Asel’i hiç bırakmadan ıslanmış kumral saçlarını kulağının ardına sakladı. “Hayallerim vardı benim, yüreğimde saklıydı. Birgün belki gelir, şu aciz kalbimi yaşatırsın dedim. Ama ben hiç bu kadar güçlü sevdasına savunmasız hissedeceğimi bilemedim.”

Asel’in sessizce “Demir..” diye mırıldanması Demir’in gözlerini sıkıca yummasını sağladı. Demir kendisini daha fazla tutmayarak çiçeğinin anlına derin bir öpücük kondurdu. “Nolur yanlış anlama bu yüreği acılı adamı. Sadece senin yanında bu denli tatlı sızlar hissederken senden ayrı kalmak çok zor.”

Gözler kapalı, yürekler birdi.

Erez çektiği videoya bakarken anlından akan suyun farkındaydı. “Beni niye ıslatıyorsunuz ki? Bu kadar tatlı çocuk bir sudan bile erir.” Kendisinin sevimli olduğundan emindi.

Demir Asel’i kolunun altına almış Erez’e baktı. “Şekersin sanırım? Ama asıl çikolata daha tatlıdır.” Asel’in burnuna bir fiske vurmak yerine hafifçe dokundu. Asla kıyamıyordu bu küçük çikolataya.

Asel ona kötü sandığı bakışlarla baktığında gülümsedi. Kulağına doğru eğilip “Çok tatlısın. Ama bu kadar tatlı olmaya devam edersen o kızarmış yanaklarını ısırırım.”

Asel bunu duyarak kocaman açtığı gözleriyle geriye çekildi. Hızla elleri yanaklarına giderken “Yanaklarımdan uzak dur!” Dedi. Ailesi yeterince yanaklarını ısırıyordu. Neymiş çok tatlıymış! Onlar onun yanaklarıydı bir kere.

Erez’in “tamam tamam kavgayı kesin ve şuna bakın.” Demesiyle dikkatler ona toplanmıştı.

*

Arsen günlerdir göremediği kadını yemekhanede otururken gördüğünde yanına gitmek için adımlayacakken duraksadı. Kadının saçları öne doğru gelmiş, önündeki kitabı dikkatlice okuyordu. Kalbi onu bu halde gördüğü anda hızla atmaya başlamıştı. Sanki yerinden çıkma ve sahibine ulaşmak istercesine.

Sertçe yutkundu. Artık daha fazla geri durmayarak adımlamaya başladı. Ne olursa olsun. Belki reddedilirdi ama o sevdayı bir kez tatı mı başkası olmazdı. Ve Arsen ailesindeki erkekler gibi bir bakışta anlamıştı sevdasını.

Demirhanlar, Akçıl’lar, Doğa’lar, Akel’ler ve Soylu’lar sevdalarını kadınlarının tek bakışıyla, tek gülüşüyle, tek sözüyle anlamıştı. Ve hepsi tek bir kadına ömür boyu sadık kalmıştı. Onlara göre sevda tek bir kadının bakışına duyulan hayranlıktan fazlasıydı.

Arsen kadının önüne geldiğinde durdu. Onu rahatsız etmek istemiyordu ama kendini belli etmek amacıyla öksürdü. Kadının yerinden sıçrayarak kendisine bakmasıyla “Merhaba.” Utangaç bir şekilde konuşmuştu.

Ah şu an Mert olmalıydı! Kadınlarla nasıl konuşulacağını bilirdi. O ise hayatında kız kardeşi ve ailesindeki kadınlar dışında kimseyle iletişime girmezdi ki. Girse de isteği işi gereği neyse onu söyler giderdi.

Yıldız karşısındaki adamı gördüğü anda kalbine gitti eli. Neden bu kadar hızlı atıyor? Sorusu beyninde dolaşırken günler sonra gördüğü adamdan gözünü almak bir yana gönlünü vermişti.

Sevda bir çiçek gibiydi. Su verirsen güneş gösterirsen büyür sevgiyle sarmalardı seni. Suyu esirgersen ve güneşi kapatırsan solar giderdi. Yıldız sevgisiz büyümüş bir kız çocuğuydu. Büyüdü sevgiyle ihtiyacı olmadığını düşündü. Şimdi ise karşısındaki adam yıllardır görmediği sevgiyi gözleriyle veriyordu sanki. Öyle derin öyle huzurlu…

Çekingen bir sesle “Merhaba.” Diyebildi sadece. Onu bile zor söylemişti ya. Kelimeler sanki boğazında düğüm gibiydi.

Arsen eliyle işaret edip “Oturabilir miyim?” Dediğinde başını usulca sallamakla yetindi. Konuşacak gücü kendinde bulamamıştı.

Arsen oturduğunda masanın üstünde ellerini birleştirdi. Konuşmak istiyor ama bir türlü sözleri dile getiremiyordu. Ne diyeceğini bile bilemiyordu aslında. Sadece onunla biraz olsun konuşmak istiyordu.

Sonunda bu suskunluğun fazla olduğunu düşünen ikili aynı anda “Nasılsın?” Dediler.

Aynı anda konuştuklarından birbirlerine şaşkınca baktılar. Yıldız iki elini hızla sallarken, Arsen elini ensesine attı. “Pardon.” Tekrar aynı anda konuştuklarında gözlerini kaçırıp “Yani, özür dilerim.” Üçüncü kez aynı anda konuştuklarında birbirlerine bakarak kahkaha attılar.

Arsen öne doğru eğilerek parmağıyla eğil işareti yaptı Yıldız’a. Yıldız merakla eğildiğinde “Biliyor musun? Üç kez aynı kelimeyi aynı anda söyleyen iki kişinin kaderi birbirine yazılmıştır.” Dedi Arsen.

Yıldız şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. “Nasıl yani?” Sesindeki saf merakla sordu.

Arsen gülmemek için zor dururken “Annem ve babam bu şekilde tanışmışlar, üstelik dedem ve ananemde öyle. Yani bu bizim ailemizde özel bir şey.” Dedi kendinden emince.

Yıldız yüzünü inanmazca buruşturdu geri çekildi. “Uyduruyorsun.”

Arsen, Yıldız’ın geri çekilmesiyle o da geri çekildi. “Gerçekten öyle.”

Sesi o kadar emindi ki Yıldız inanmak üzereydi. “Öyle bir şey olamaz Koray saçmalama.” Kim üç kez aynı kelimeyi söyledi diye biriyle evlenirdi ki?

Arsen omuz silkerek “İster inan ister inanma. Bu sana kalmış bir şey ben doğruyu söylüyorum nasılsa.” Dedi.

Yıldız emin olmasa da sessiz kaldı. Ya doğru söylüyorsa? Ama bu çok saçmaydı.

*
Genç adam karargahın önüne geldiğinde ere kısa bir bakış attı. Kimliğini çıkartarak ere gösterdiğinde er geçmesi in izin verdi.

Genç adam bu izinle sert adımlarla içeri girdi. Bakışları her adımında keskince etrafını tarıyordu. Sanki aradığını bulmak için can atıyordu. Bahçenin içine girdiğinde birkaç askerin konuşları kulaklarına ilişti. “Arka tarafta yeni gelen deli komutanla doktor var.”

Doktor lafını duyan genç adamın bakışları be kulakları kesince konuşan askerlere kilitlendi.

”Duydum bende. Doktora da yazık adam bildiğin deli. İlk geldiği günü hatırlamıyor musunuz? O gün korkmaya başladım ben adamdan.” Dedi diğer bir asker.

Ortalarında olan asker “Geçenlerde bir asker arabasını görmüş. Külüstürün teki araba bir görseniz. Doktoru birde o arabayla götürmüş çarşıya.” Bakışlarını kıstı çapkın bir edayla “Benimle olacak kız öyle külüstürlere binemez.”

Sağındaki asker kafasına vurarak “Doğru otobüslerde minibüslerde çürür.” Askerler kendi aralarında gülerken genç adamın adımları hızla arka bahçe tarafına doğru gitmeye başladı.

Kalbi göğsünden çıkmak ister gibi hızla atarken yeni gelen komutan hiç iyi bir izlenim vermemişti ona. Soluk soluğa arka bahçeye vardığında gördüğü görüntüyle deliye döndü. O adam kız kardeşine sarılıyordu! Bu saaten sonra onu tutana aşk olsundu. “Uzak dur lan kardeşimden!” Nasıl gitti, nasıl adamı çevirip yumruğu suratına geçirdi o bile bilmiyordu.

Bildiği tek şey adamın kanlar içindeki burnuyla yere düşmesi Erez ve Asel’in “Ağabey!” Diye bağırmasıydı.

Bölüm sonu.

Yazım dili?

Gidişat?

Daha devam edilir aslında bölüm ama kim olduğunu merak edin diye burada kestim.

Sizce hangi ağabey?

Karakterler?

Arsen ve tatlı yalanı :)?

Demir ve Asel’in anları?

Meyra ve Boran’nın geçmişi…

Erkek karakterlerin tek bakışta sevdalarını anlamasına bayılıyorum…

Bölümü yayınladığım günler ve Cumartesi, Pazar, bölümün yy ve de Salı günleri kitabı öne çıkarmaracağımı söylemiştim bildirim gelirse ciddiye almayınız.

Bölüm : 04.12.2025 10:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...