
Gözlerim hep görüyor, kulaklarım işitiyor, kalbim ise seni hissediyor sanıyordum. Yanılmışım… Asıl hislerimi görememişim…
Yazar Anlatımıyla…
Genç adam kucağındaki kadınla kollarının artık ağrıdığını hissetmeye başlamıştı. Üçüzünün gözlerine bakarak “İçeri almayacak mısın üçüz?”
Asel gördüğü kardeşiyle ne yapacağını bilememiş, kucağında duran kadın ise kafasını karıştırmıştı. Kendisine gelmek için başını sallayarak geri çekildi. “Tabi geçin.”
Genç adam ayakkabılarını çıkartarak dikkatli bir şekilde içer girdi. Girişte ayakkabılarını bırakırken içi rahat değidi. Küçük bir düzen takıntısı vardı. “Üçüz sen alsan.” Sesinin mahcupluğuna Asel gülümsedi. “Geç hadi, geç ki…” kadını işaret etti. “Kim bu melek kadın anlat üçüz.”
Gelme adam üçünüze ufak ama içten bir gülümseme sundu. “Nasıl istersen üçüz.”
Genç adam içeri geçerken, Asel ayakkabıları kaldırıyordu.
Koltuğun üstüne dikkatlice yatırdığı kadına baktı genç adam. Arkasından gelen seslerle üçüzünün geldiğini anlamıştı. Bakışlarını zorlukla kadından çekerken üçünüze döndü.
Asel kendisi gibi yeşil gözlere sahip üçüzüne, öz ikizine baktı. “Arsen anlat artık. Umuyorum ki sende dayım gibi kız kaçırmamış ol. Bir berdel durumu daha yaşamak istemem.” Cümleleri alay olsa da bir yandan da gerçekten böyle bir durum istemiyordu.
Koray Arsen çöktüğü yerden kalkarak koltuklardan birine oturdu. Oturmasıyla ikizini kolları arasına çağırdı. “Önce ikizimle hasret gidermek istiyorum. Yıllardır doğru dürüst seni göremiyorum ve bu benim kalbimi acıtıyor.”
Asel sıcak gülümsemeyle ikizinin yanına giderek sıkıca sarıldı. “Bende seni özledim ikiz.”
Asel ikizinin sıcak göğsüne yatarken, aklından geçen tek bir şey olmuştu. ‘Aslan da üşüyor mudur?’ Başını sağa sola salladı. Hayır, onu değil o timi merak etmişti evet. Evet timi! Hem Ölüm timinde Tuğrul vardı ve onun karısı hamileydi merak ederdi. Ya da Kaya hâlâ yarası tam iyileşmese de yerinde durmayarak giden. Veya Mustafa evet geldiği zamandan beri ona destek olan. Yani o Aslan’ı değil sadece hepsini merak ediyordu.
Koray Arsen ikizinin garip hareketlerini fark etmişti. Yine de anlatması için zorlamadı. Başınını ikizinin saçlarına yasladı, göğsüne daha çok çekerek sıkıca sarıldı. İşte şimdi dinlenebilirdi.
Ölüm timi geldikleri alanın kaylarla, ağaçlarla çevrili yerinde biraz dinlenmek için durmuşlardı. Havanın karanlığı, esen rüzgarın tende hissettirdiği soğukluk onların üşümesine engel olmaya çalışan kıyafetleri yüzünden çok etkilemese de yüzleri oldukça üşümüştü. Aslan’ın durmasıyla tim ardı sıra durdu. “Güneş doğmadan harekete geçeceğiz şimdi nöbetleşe dinlenin.” Gidecekleri yer bulundukları yerden uzak olsa da onlar için sorun değildi.
Tim komutanlarının sözünü dinleyerek uyku tulumlarını çıkarttı. Kimin nöbet tutacağı bilinmediği için çöp çekmeye karar verdiler. Serdar kayalardan birinde otururken gülüyordu. “Ben yenilmem oğlum boşuna uğraşmayın.” Çöp çekmede oldukça iyiydi.
Tim sakince tulumlarını kurduklarında çöp çekmeden önce daire şekilde oturdular. Erdem “Ee kim tutacak çöpleri?”
Kaya “Fark etmiyor nasılsa bu gece ben uyuyacağım.” Kaya bu konuda oldukça rahattı.
Mustafa hafif kaşlarını çattı, yüzünde alaylı bir ifade oluştu. “Göreceğiz komutanım.”
Baran oturduğu kayada sesini çıkartmadan timine bakmaya devam etti. Ona göre bu hareketler oldukça saçmaydı. Kim daha az yorgunsa o nöbet tutsa hepsi açısından daha iyi olacakken çöp çekmek gereksizdi.
Aslan bu olanlara karışmıyordu. Ne de olsa kim nöbet tutarsa tutsun kendisinin bir gözü daima açık olacaktı.
Alisa bu olanları heyecanla izliyor, dinliyordu. Sevilay ise hızlıca olsun bitsin havasındaydı. Kim nöbet tutarsa tutsun zaten içi rahat edemeyecek, kendisi uyuyamayacaktı.
Erdem haififçe kaşlarını çattı. “Çöpü olan var mı? Neyle çekeceğiz?”
Serdar alaylı bir gülümsemeyle timine baktı. “Merak etmeyin o iş bende.” Cebinden gerekli miktar çöp çıkarttı.
Kaya “Yanında çöp mü taşıyorsun sen?” Bu durum sadece onun değil geri kalan tim üyelerinin de dikkatini çekmişti.
Serdar munzur bir gülümsemeyle omuz silkti. “Ne olur ne olmaz komutanım. Bakarsınız bu gibi durumları yaşarız dediydim ve yaşadık.” Kendi çöpleriyle yetişmesi mümkün bile değildi.
Erdem, Serdar’ın bu tavrına göz devirdi. “Ulan maksat sana oyun olsun her şey çıkar o cebinden.”
Serdar’ın gülümsemesi silinmezken, eliyle gelin işareti yaptı. “Hadi çok konuşmayın da çekin şişlerinizi. Bakın sırf hile olmasın diye sizden sonra çekeceğim ben.” Sağ elini sıkıca tutarak uzattı. Tam sekiz çöp ikisi uzun beşi kısa. Serdar önceliği komutanına verdi. “Buyrun komutanım önce siz başlayın. Nede olsa komutanımısınız.”
Aslan kaşlarını hafif bir şekilde çattı. “Ne halt yapıyorsanız yapın beni karıştırmayın.”
Erdem “Komutanım mızıkçılık yapmayın lütfen.”
Kaya, Erdem’e döndü. “Sus Erdem.” Sesi uyarı niteliğindeydi. Erdem uyarıyı alarak sessiz kaldı. Kaya bu defa bakışlarını Aslan’a yöneltti. Aslan bu bakışlardan sıkılarak başını ağırca salladı. “Ne yapıyorsanız yapın. En sona kalanı benim sayın.” Oturduğu yerden kalktığında adımlarını timinden uzağa attı.
Kaya arkadaşının uzun zamandır bir sıkıntısı olduğunu fark etmişti. Ne kadar kendisi anlatsın istese de dostu sır küpüydü. Ne zaman derdini anlat dinlerim demek istese dostu bakışlarını uzağa diker elinde sigarasıyla dalar giderdi.
Baran oturduğu yerde sessizliği bozarak komutanına yanaştı. “Kaya komutanım, Aslan komutanım iyi mi?”
Kaya zoraki gülümsemesini dudaklarına kondurarak Baran’a döndü. “Biraz yorgun sadece.” Ellerini bir birine vurarak “Hadi herkes çöpü çeksin.”
Tim durgun olan hallerini bozarak neşelendi. “Çek bakalım komutanım.” Serdar bu defa Kaya’ya çöp çekmesi için yanaştı. Kaya hiç isteğini bozmadan çöpü çekti. Çıkan kısa çöple bu gecenin ilk bekçisi belliydi. “Ulan bende de şans yok!” Huysuzca yerinde otururken söylenmeye devam ediyordu.
Serdar “Rütbeye göre gidelim değil mi komutanım?” Tuğrula uzattı. Tuğrul hafif gülerek bir çöp çekti. “Gidelim aslanım.” Çektiği çöpün uzun olmasıyla yıllar sonra uyuyabilecekti. Karısı sağ olsun pek uyutmadığından şu an gözleri parıldadığından emindi. “Sonun da lan!”
Mustafa “Hadi yine iyisiniz komutanım. Yenge yok ya rahatça uyursunuz.”
Tuğrul, Mustafa’ya göz devirerek yerinden kalktı. “Oğlum sus bak benim karım anlar burada olmasa bile ne konuşulduğunu. Az başım yanmadı çok konuşma.” Arkasını dönerek kendi tulumuna doğru gitti.
Erdem “Yenge biraz sıkıntılı herhalde?”
Kerem az önceki hallerini atlatmış gibi rahatça yayıldı yerinde. “Sıkıntı mı? Yengem öyle değildir… O sıkıntının kendisidir. Tuğrul komutanıma az çektirmedi canım yengem.” Yengesi sayesinde kaç cezadan yırtmıştı. Ah hakkını ödeyemezdi. Hafif öne eğildi sır verecek gibi sesini alçalttı. “Yengem nasıl olduğunu bilmediğimiz halde görevde ne konuşursak bildiğinden Tuğrul komutanım biraz tırsıyor.”
Serdar “Nasıl biliyor? Kimse bir şey demezse bilemez ki.”
Kerem dudak büzerek geri çekildi. “İşte onu bilmiyoruz. Münnecin sanırım.”
Baran bu konuşmadan sıkılarak çöpü çekti. Uzun çöpü görmesiyle yine de yüzünde mimik oynamadı. Yerinden sakince kalktığında “Hepinize iyi geceler.” Diyerek tulumuna gitti.
Serdar, Baran’ın arkasından baka kaldı. “Adam relax bir şekilde uzun çöpü çekip giti.” Sesi oldukça şaşkınlığını belli ediyordu.
Erdem onları umursamadan çöpü çekti. “Oh be!” Uzun çöpü çekmesi onu rahatlatmıştı.
Serdar kaşlarını çatarak baktı. “Sıra kızlardaydı oğlum ne yaptın?”
Sevilay bu durumdan sıkılarak yerinden kalktı. “Şu saçma oyun umrumda değil.” Alisa’ya dönerek “Benim yerime sen çekersin.”
Alisa sıcak gülümsemesiyle başını salladı. “Tabi ki!” Sevilay’ın gitmesiyle Alisa ilk çöpü çekti. “Uzun çıktı.” Diyerek ikinciyide çekmesiyle “Yine uzun çıktı!” Sesindeki neşe ve yorgunluk birdi. Yerinden kalktığında taşa okuduğundan dolayı tozlanmış üstünü silkti. “Size iyi oyunlar!” Hızlı adımlarla beylerin yanından uzaklaştı.
”Kadına bak ikide iki seçip gitti.” Serdar bu duruma oldukça şaşırmıştı. Mustafa artık sıkıldığı için kalan üç çöpten birini çekti. Uzun çöpü görmesiyle yerinden kalktı. “Allah rahatlık versin.” Kaya’ya dönerek “Size de iyi nöbetler komutanım.” Kaya başını nazikçe sallayarak onayladı. Mustafa’nın gitmesiyle elde kalan iki çöpten birinin Aslan’ın olduğunu biliyorlardı. “Komutanımın çöpünü kim çekecek?”
Kaya çöplerden birini hızlıca çekti. Kısa çöp çıkmasıyla cidden şansız bir insanım diye düşünmeden edemedi. İkide iki nasıl yapabildi? “Bu ara şansızlık akıyor maşallah benden de.” Yerinden kalkarak “Haydi size iyi geceler.”
Genç kadın yattığı koltukta rahatsızda kıpırdandı. Bilinci yavaşça yerine gelirken nerde olduğunu düşünemiyordu. Düşündüğü tek şey başına giren keskin ağrıydı. Zorlukla yattığı yerden doğrulurken başını bir eliyle tutuyordu. Gözlerini açmasıyla küçük şirin bir evde olduğunu gördü. Bakışlarını etrafta dolaştırmasıyla gördüğü görüntü karşısında şaşkınlıktan dudaklarını araladı. Kendisi az daha öpeceği olan adam ve onu buraya zorla getiren adamdı! Yanında ise güzel bir kadın vardı. Hatta yanında olmasını bırakın birbirlerine o kadar sıkı sarılmış uyuyorlardı ki ayrılmaz bir yapbozun parçası gibiydiler.
Genç kadının içini pişmanlık kapladı. Başkasını seven adama yardıma muhtaç bir durumda olsa bile bu şekilde yapmaması gerektiğini düşündü. Sessizce kalktı yerinden. İlk başı dönse de kendisini toparladı. Bulunduğu yer fazla incelemeden çıkış kapısına doğru yürüdü. Bakışları son kez genç adama döndüğünde ise yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Genç adamın yüzündeki ifadeden huzur dolu olduğu belliydi. Arkasını döndü, birkez daha bakmadan kapıya ulaştı. Tam kapının kulbunu tutmuş aşağı indirecekken kolundan bir anda birinin tutmasıyla afalladı. Arkasını dönmesiyle uykudan yeni uyanmış yeşil gözlerle tekrar birleşti gözleri. “Ne yapıyorsun?” İçerde uyuyan kadını uyandırmamak için sessizce sormuştu.
Koray Arsen kaşlarını hafifçe çattı. Tuttuğu kol buz gibiydi. Belliki kadın üşüyordu. Üstünde bulunan hırkasını çıkartarak kadına uzattı.
Genç kadın karşısındaki adam ona hırkasını uzatana kadar üşüdüğünü hissetmemişti. Ayrıca hava alanında hırkası üzerinde olmadığına emindi adamın. Sessiz kaldı, başını sağa dola salladı. “Artık gitmeliyim yardımcı olduğun için teşekkür ederim.”
Koray Arsen kadının bu tavrından dolayı içi sıkıldığını hissetti. Ne diye sadece oturmuyordu yerinde? Sıkıntılı bir nefes verdiğinde arkasında gözünü ovuşturarak gelen ikizinin sesini duydu. “Arsen ne oluyor?”
Genç kadın bakışlarını uykulu kadına çevirdi. Onu uyandırmış olduğu için yüzü oldukça mahcup ifadesine büründü. Bu adam onu durdurmasaydı budenli mahcup olmayacaktı.
Koray Arsen arkasını dönerek ikizine yöneldi. Bakışlarıyla anlaşan ikizleri anlamayan kadın sadece bakmakla yetindi. Asel durumu anlayarak kadına yöneldi. Koluna dokunmadan önce “Sakıncası var mı?”
Kadın ona nahif bir şekilde izin isteyen kadına baktı. Bu kadının güzelliği onu büyülemişti. Ah erkek olacaktı ki bu kadını asla kaçıramazdı. Öyle ki genç adamın ne denli şanslı olduğunu bir kez daha anladı. Başını hafifçe olumsuz anlamada salladı.
Asel aldığı yanıtla kadının koluna dokndu. Lakin dokunmasıyla hissettiği soğukluk onu bile üşüttü. Hatırladığı detayla elini anlına çarptı. “Ah bunu nasıl unuturum!”
Koray Arsen kaşlarını çatarak ikizinin elini tutu. Kendisine hafifde olsa vurması hoşuna gitmemişti.
Asel ikizinin davranışana hafifçe gülümseyerek kadına döndü tekrar. “Gerçekten özür dilerim. Üşüyeceğini düşünerek üstünü örtmeliydim.”
Genç kadın karşısında kendisine mahcup şekilde konuşan kadınla afalladığını hissetti. Öyle ki kendisinin bu durumda olması gerekirken kadının mahcup olması bu kadının ne denli nahif bir insan olduğunun göstergesiydi. “Hayır… Hayır sizin suçunuz değildi… Ben… Ben artık gitsem…”
Asel hızla kadının sözünü kesti. “Lütfen bir şeyler yiyebilir miyiz? İnanın bana çok açım!” Kadının tek söz etmesine izin vermeden içeri çekti. “Şimdi sen burada bekle ben sana giyecek bir şeyler getireceğim.” İkizine döndüğünde “Sen benimle gel Arsen. Senin için uygun kıyafetim yok bu yüzden Mert’in kıyafetlerinden alabiliriz.”
Koray Arsen başını sallayarak reddetti. Başıyla kapının önünde duran bavulunu işaret etti.
Asel hafif kaşlarını çattı. “Hem kız hemde bavulu nasıl taşıdın sen?”
Koray Arsen omuz silkerken, genç kadın bu duruma düştüğü için utanç duydu. Hayır bu tatlı bir utanç değildi. Zira sevgilisi olan bir adamın sevdiğinin söylediği kelimelerden utandı. Kendisi olsa dünyayı yakacakken bu kadının ne olursa olsun nahif davranışından utandı. O kendisinden bir kez daha utandı…
Asel genç kadının kızaran yanaklarından ziyade eğdiği başından rahatsız olmuştu. Agah ağabeyinin ona öğrettiği ilk şey ne olursa olsun başını eğmemekken kendi hemcinsinin eğmesi oldukça rahatsız ediciydi.
Kapının zil sesi duyulduğunda bakışları kapıya döndü. Asel kim olduğunu düşünerek kapıyı açtığında karşısında etik yiyen Şermini gördü. “Şermin?”
Şermin elindeki sulu, ekşi eriğe o kadar dalmıştı ki kendisine seslenen kadını ilk seslenişte duyamamıştı. “Asel, gül goncam az çekilde geçi vereyim.” Dudaklarını büzerek burnunu çekti. “Kocam yok benim!” Kocası yoktu! Ve bu durum onu üzüyordu. Hormonlar da hiç yardımcı olmayarak tavan yapmıştı.
Asel gülümseyerek ger çekildi. “Bende şimdi kıyafet almak için gidecektim.”
Şermin bir anda ciddileşti. Aslan gitmeden önce onunla konuşmuştu. Asla ama asla o eve girilmeyeceği konusunda ise sıkıca tembih etmişti. Hızla ellerini Asel’in koluna koydu. “Dur!”
Asel, Şerminin bu endişeli tavrına şaşırmıştı. “Sorun ne?”
Şermin ciddiyetini bozmadı. “Eve gidemezsin Asel. Biliyorsun ki Aslan’ın kesin yasağı var.”
Asel derin bir nefes aldı. “Neden hep onun istediği oluyor? Sadece birkaç parça kıyafet alacağım. Günlerdir aynı kıyafetlerle mahvoldum!”
Şermin anlayışla baktı kadına. O da Tuğrul böyle yapsa inat ederdi. “Hem Aslan senin için kıyafet ayarlamıştı.”
Asel’in kaşları çatıldı. “Ne demek ayarlamıştı?” Eğer böyle bir şey var ise Aslan’ın ona söyleyeceğini düşünüyordu.
Şermin bir an duraksadı. Aslan’ın Asel’e söylediğini düşünmüştü. Bizzat dolabı kendisi düzenlemişti. Her bir parçayı kendisi almıştı. Kadın için özel kıyafetler dışında. “Aslan sana söylemedimi?”
Asel başını olumsuz anlamda salladı. “Hayır bilgim yoktu.”
Şermin derin bir nefes alarak gülümsedi. “Hadi üstünü değiştireceksen değiştir ki birlikte oturalım. Hem…” gözleri ikiliye kaydı. “Hem arkadaşlarının kim olduğunu merak ediyorum.”
Asel ikiliye dönerek gülümsedi. Derin bir nefes alarak şermin’e döndüğünde “Pekala.”
Şermin ellerini neşeyle çırptığında. Salondaki koltuklardan birini kendisini attı. Ah bilseydi Aslan evinde yabancıların olduğunu delirirdi.
Asel genç kadına dönerek “Hadi gel sana birkaç parça kıyafet veriyim.”
Genç kadın utana sıkıla Asel’i onaylayarak onu takip etti. Şu an oldukça mahcup hissediyordu. Resmen kendisini öpmek üzere olduğu adamın kız arkadaşının kıyafetlerini giyecekti.
Şermin iki kadının gittiğini görmesiyle meraklı ifadeyle Koray Arsen’e döndü. “Sen kimsin?” Biraz kaba bir şekilde sorduğunu fark ederek gülümsedi.
Koray Arsen sessiz kalarak ayakta durmayı sürdürdü. İkizinin bir an önce gelmesi için dua etmeye başladı.
Asel odaya girdiklerinde beyaz dolabın kapaklarını açtı. Açmasıyla gördüğü görüntü karşısında şaşırmadan edemedi. Kıyafetlerin hepsi tek renkti. Siyah rengi oldukça yoğunluktaydı. Şaşırmış olsa da şu anda belli etmemek amacıyla boğazını temizledi, rastgele kıyafetlerden aldı. Elindeki kıyafetlerle arkasını dönerek odayı merakla inceleyen kadına döndü.”Al hadi üstünü değiştir. Senden sonra ben değiştireceğim.” Kadının rahatsız olmaması için önceli ona vermişti.
Genç kadın daha ne kadar mahcup olabilir bilmiyordu. Karşısındaki kadının bu denli düşünceli olması kendisini daha da kötü hissetmesini sağlıyordu. Ufak bir baş sallamasıyla onayladı, başını eğdi.
Asel bu baş eğilmesinden rahatsız olmuştu. Kaçtır kadının başı eğmesi içindeki bir şeyi tetiklemişti. Yavaş adımlarla kadının önünde durdu. Eğik olan başını çenesine temas etmese de ediyor gibi yaparak havaya kaldırmasını sağladı. Sıcak gülümsemesini dudaklarına kondururken, kadının ona şaşkın bakışlarından etkilenmedi. “Ne olusa olsun başını asla eğme.” Bakışları donuklaşırken, gözleri uzaklara daldı. “Bir bakmışsın eğik olan başını daha çok eğmek isteyen çıkar. Veya sen başını eğmediysen senin başını eğmek isteyeni…” Agah ağabeyinin sesi kulaklarında yankılanırken dudaklırnda garip bir gülümseme, bakışlarında ise intikam vardı. “O başını koparırsın!” Sıcak gülümsemesi tekrar dudaklarına konarken”Neyse sen üstünü değiştir ben diğerlerinin yanındayım. Ama eğer bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yeter.”
Genç kadın karşısındaki kadının sözleriyle afalladı. Asla ama asla böyle bir cümleler kurabilecek bir kadın gibi gözükmemişti ona göre. Arkasını dönüp giden kadının ardından sadece bakmıştı.
Asel salona girmesiyle ayakta duran ikizi ve ona kollarını birleştirmiş ters bakışlar atan kadına baktı. “Arsen?”
Arsen sonunda istediği sesi duymasıyla arkasını döndü. Daha fazla koltukta oturan kadının dikkatli bakışlarına katlanamayacaktı. El işaretlerini kullanarak “Yardım et…”
Asel ikizinin yardım çağrışıma sessiz kalmadı. “Şermin, rica etsem ikizimin üstünden bakışlarını çeker misin?”
Şermin ikiz lafını duymasıyla hızla Asel’e döndü. “İkiz mi?”
Asel kadının şaşkınlığına gülümseyerek yanına doğru adımladı. “Evet ikiz. Tanıştırayım, Koray Arsen.” İkizini gösterdi. İkizine ise Şermin’i göstererek “Bu da Şermin buradaki askerlerden birinin karısı. Tuğrul ağabeyin.”
Koray Arsen başını sallarken Şermin yerinden kalktı. “Ay bir dakika!” İkiliye baktı. Bir Asel’e bir Arsen’e bakıp durdu. “Ay çok benziyorsunuz!”
İkizler ciddi olup olmadığına baktı kadının. İkizler zaten benzerdi? Şermin yanlış bir şey dediğini fark ederek gülümsedi. “Peki neden benimle konuşmadı?” Açıkçası buna alınmıştı.
Asel buruk bir gülümsemeyle baktı. “O… o konuşamıyor Şermin…” Şimdilik böyle bilinmesi en iyisiydi…
Şermin bu cevap karşısında yerinde sendeledi. Yüzünden pişman olduğu açıkça belli olurken genç adama karşı “Özür dilerim… Ben bilsem böyle demezdim…”
Koray Arsen geldiğinden beri kendisine dik dik bakan kadının samimi özür karşısında gülümsedi. Başını olumsuz anlamda salladı.
Asel, Şermin’in fazla ayakta kalmaması için oturmasını işaret etti. “Lütfen otur. Hem Arsen ve ben sorun etmedik. Sonuçta bilmediğin bir şey için seni suçlayamayız.”
Şermin mahcup şekilde genç adama bakarken bakışlarını Asel’e çevirdi. “Gerçekten kusura bakmayın…”
Şermin tekrar tekrar özür dilerken, genç kadın üzerini değiştirmiş utangaç bakışlarla salona gelmişti. “Şey, ben giyindim.”
Asel sesin geldiği yöne döndüğünde, kadına gülümsedi. Bugün ne çok gülümsemişti. Oysa çoğu yalancı gülümsemelerdi… “Sen otur istersen. Bende üstümü değiştireceğim.” Aslında duş alsa iyi olurdu ama hem genç kadın hemde ikizi şu an hiç rahat değildi. Üstelik ikizinin neden kız kaçırdığını da öğrenmeliydi.
Ölüm timinin Aslan ve Kaya dışındakiler uyku tulumlarına çoktan girmişti. Etraf o kadar karanlıktı ki göz görmez olmuştu. Neyse ki ayın ışığı aydınlatması sayesinde karanlık biraz olsun kırılıyordu.
Kaya elleri cebinde uzaklara dalmış arkadaşının yanına doğru adımladı. “Anlaşılan yine düşünceler âlemindesin devrem?”
Aslan dostunun sesini duysa da dönüp bakmadı. Taş, toprak olan yere dalmıştı. “Hiç çıkmadım devrem…” Çıkmamıştı ve çıkacak gibi değildi. Son olan olaylar, inatçı doktor, geçmişi her şey üst üste gelmişti sanki. Artık nefes almakta zorlandığını hissediyordu. Bazen şehadet şerbetini içerse daha iyi olacağını düşünse de dostunun varlığı ve yaşaması gerektiğini bildiğinden yaşıyordu…
Kaya dostunun omzuna iki kez vurdu. “Bazen düşünmek gereksizdir Aslan. Yapman gereken tek şey saçma bile olsa o düşündüğün ilk şeydir.” Son kez dostuna baktı. “Bir dost bir şey demişti zamanında bana. Çok düşündüm ama hiç faaliyete geçemedim. Zarar vermez bana dedim ama en çokta düşündüğümü yapmamak zarar verdi. Yani bazen düşündüğümüzü yapmak zarardan çok fayda ver. Vermese bile denemiş olacaksın dostum.”
Düşünceler içinizi sıkan şeylerdir. Farkında olmadan hayat enerjinizi bile söker alır. İyi veya kötü ne fark eder? Size en az zararı verecek düşüncenizi faaliyete geçirin. Belkide düşündükleriniz sayesinde acılarınız bile hafifler…
Bölüm sonu.
Nasıldı?
Aslan hakkındaki düşünceleriniz?
Koray Arsen ve yeni katılan hanım efendi hakkındaki düşünceleriniz?
Şermin?
Ölüm Timi?
10. Bölüm için bir süprizim var lakin henüz emin değilim. Belkide olmaz…
Bölümün sabah gelmesi gerekirdi lakin yetiştiremedim kusura bakmayın lütfen.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 85.27k Okunma |
6.1k Oy |
0 Takip |
57 Bölümlü Kitap |