34. Bölüm

10. Bölüm

Asel Demirhan
demirhan_asel

_________________________________

Hayat çok garipti. Bir şey için üzülürken bir anda kahkahalarla gülebileceğiniz şeylerde olabilirdi.

Kardelen içten içe üzgün hissederken, Pars’ın bir anda onu gün evine sokmasıyla, eline gün tabağı tutuşturmuştu. Bu duruma gülümsemeden edemedi.

“Ay Neriman geçen Sultan’ın kızının beler yaptığını biliyor musun?”

Neriman arkadaşına dönerek, heyecanla sordu. “Ne yapmış kız Nebahat?”

Nebahat Hanım kahkaha atarak, elini Neriman’ın koluna koydu. “Şu genç öğretmen var ya”

Neriman Hanım merakla “Eee ne olmuş öğretmene?”

Nebahat Hanım Neriman Hanıma yüzünü yaklaştırırken “İşi pişirdiğini söylüyorlar kız.” Diyerek kahkaha atmıştı.

Pars heyecanla gülen kadınlara katıldı “Ne diyorsun kız sen? Ciddi misin?”

Nebahat Hanım Pars’a dönerek gülümsedi “He ya ciddiyim evladım. Hatta evleneceklerini söyleyenler var.”

Diğer kadınlardan koro halinde “Abo!”

Kadınlardan biri çayından yudum alarak “Evladım siz kimsiniz?”

Kardelen yerinde rahatsız bir şekilde hareket ederken, Pars “Ben Pars hanımlar. Fena halde yakışıklı olmamanın yanı sıra bekâr bir beyefendiyim” Diyerek kadınlara göz kırpmasıyla kadınların bazıları gülüşürken, bazıları utangaç bir şekilde bakışlarını kaçırdılar.

Nebahat Hanım soru dolu bakışlarıyla Pars’a baktı. “Benim bir kızım var oğlum ilgilenir misin?”

Pars gülümseyerek söze başlayacaktı ki yengesinin belinden onu cimciklemesi ile “Ah! Ne oluyor be?” Diye bağırdı, hızla yengesine döndü.

Herkes meraklı bakışlarla ikiliye bakarken, Kardelen bu durumu hissetmiş ve rahatsız olmuştu. Pars yengesinin rahatsız olduğunu fark ettiğinde, boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti. “Ay hanımlar bir şey battı sanki koltuktan. Benim evdeki koltukta böyle biliyor musunuz? Hep, batar bir yerlerime.”

Kardelen saçmalayan Pars’a başını çevirdi, ah şu an resmen sallıyordu!

Hanımlar fazla uzatmadan tekrar dedikoduya dönecekti ki, Nebahat’ın sağ tarafında oturan küçük boylu Fadik Hanım “Evladım sen kimsin?” Diye Kardelen’e bakarak sordu. Lakin Kardelen kendisine sor sorulduğunun farkında bile değildi.

Salonda oturan kadınlar garip bir şekilde Kardelen’e bakmasıyla Pars bu durumdan rahatsız olarak tam ağzını açıp bir şeyler söyleyecekken Melda Hanım “Ay hanımlar çayınız bitmiş.” Diyerek ayağa kalktı çayları doldurmaya başladı. O arada da Kardelen kaynamıştı.

***
Barkın oturduğu sandalyede derin bir iç çekti. Saatlerdir bu koltukta oturuyor, işlerini halletmeye çalışıyordu. Ziya bey geleceğini bile söylemesine rağmen henüz gelmemişti. Bu durum ne kadar Barkın’ın canını sıksa da bu işe ihtiyacı vardı. Yapılacak olan arsadaki projenin maliyeti oldukça kazançlıydı onun için. Bu fırsatı kaçıramazdı.

Çalan kapıyla dikkatini önündeki kâğıtlardan alarak kapıya baktı. Asistan kız içeriye girdiğinde saygılı bir şekilde “Efendim Ziya Bey’ler geldiler.”

Barkın karışsındaki sekreteri başıyla onayladığında, yerinden sakince kalktı. “Getirmen gereken dosyaları getir. Hiçbir eksik istemiyorum.”

Asistan kız başını sallayarak gözünde olan gözlüklerini düzelti. Sonunda toplantı odasının önüne gelen Barkın sakince kapısını açarak içeri girdi. Büyük bir gülümsemeyle “Hoş geldiniz Ziya Bey. Sonunda karşılaşabildik.” Son kelimeleri oldukça imalıydı.

Cümlesinin içindeki imayı anlayan Ziya Bey oturduğu sandalyeden kalkarak Barkın’ın elini sıktı. “Ah Barkın emin ol sende kız babası olduğunda anlayacaksın.”

Ziya Bey’in kızı Duru oldukça yaramaz ve babasına düşkündü.

Barkın gülümseyerek, başını hafifçe çapraz bir biçimde eğdi. “Anlayacağımı sanmıyorum, benim aslan gibi bir oğlum var. Lakin belki ilerde olabilir.”

Ziya Bey Barkın’ın elini bırakarak yerine tekrar oturdu. Büyük bir gülümsemeyle “O halde ilerde göreceğiz senide.”

Bakın içten bir şekilde gülümsedi o an. Bir kız çocuğu. Kardelen ve ondan bir kız evlat… ister miydi? Evet. Lakin şuan karısının durumu daha önemliydi. Onun için önemli olan şey, sadece karısıydı. “İlerde ne olur bilinmez Ziya bey. Şimdi biz işimize dönelim.” Diyerek ciddileşti.

Ziya bey gülümseyerek.” Dönelim bakalım”?

Asistan kız patronun yanına geldiğinde, hızla elindeki dosyaları masanın üzerine bıraktı. Ziya bey dosyalardan birini eline aldığında, içini açarak incelemeye başla. Dosyadaki her detayı incelediğinde, daha da mest oluyor. İtiraf etmeliydi ki, bu projeye oldukça iyi gözüküyordu.

Barkın karşısındaki adama tek kışın kaldırarak baktı. Gülümsemeyle. “Umarım sizi memnun edebilmiş Ziya bey.”

Ziya bey her detayına kadar incelemeye çalıştığı dosyadan kafasını kaldırarak Barkın’a döndü. “Oldukça güzel gözüküyor. Boş arazide böyle bir fikir, gayet iyi... Ama biliyorsun ki ağaçları kesmemiz gerekiyor.”

Barkın başını sallayarak onayladı. “Evet, farkındayım. Ama bu bizim için çok daha iyi olacak. Açtığımız alışveriş merkezi içinde her şeyi barındıran türden olacak. Bu yüzden… Birkaç ağacı kesmek pek zarar olacağını düşündürmüyor.”

Ziya bey düşünmeye başladığında, Barkın haklı olduğunu fark etti. Bu Rize’de bulunan en büyük alışveriş merkezi olacaktı. Bu yüzden Ziya bey için oldukça önemli bir projeydi. “Pekâlâ.” Önündeki dosyayı kapatarak, ileriye doğru ittirdi. “O halde sözleşmeleri imzalayalım.”

Bakın, gülümseyerek başını salladı. Yanındaki asistan kıza işaret verdi. Asistan kız gözlüğünü yukarıya kaldırarak, elindeki dosyalardan sözleşmeyi arıyordu. Birkaç dosya yanlışlıkla yere düştüğünde. Özürler dileyerek, dosyaları toplamaya başladı. Tam yerde barkın beyin ayağının ucunda duran kağıdı fark ettiğinde hızla eline aldı. Elinde olan kâğıdın sözleşme olduğunu fark etti. Gölüğü ile oynayarak, Barkın bey döndü. “Buyurun sözleşme Barkın bey.” Diyerek gülümsedi.

Barkın ise asistan kızın bu davranışına sinirlense de kendisini sakin tutarak, kâğıdı eline aldı. Masada bulunan kalemlerden birini alarak, Ziya beye uzattı. “Buyurun o halde.”

Ziya bey gülümsedi, kalemi eline alarak inceledi. “Hayır, benim kalemim vardı teşekkür ederim.” Diyerek, ceketinin iç cebinde bulunan kendi özel kalemini çıkarttı. Hızla isminin ve soy isminin yazdığı yere imza atarken. “Umarım bu bizim için iyi olur. Biliyorsun ki, oldukça maliyetli bir proje.”

Barkın gülümseyerek kâğıdı kendi önüne çekti. İmzayı attığında. “Umarım… Bu proje oldukça önem verdiğimden hiç şüpheniz olmasın.” Kalemini kapatarak, masada düzgün bir biçimde bıraktı.

İkili ayağa kalktığında, tekrar el sıkıştılar. “Tekrar görüşmek üzere Ziya bey.”

Ziya bey ufak bir gülümsemeyle. “Görüşmek üzere Bakın bey.”

Barkın derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştı. Tam o anda bir şeyin yere düşme sesini duydu. Sese döndüğünde, asistanın tekrar elindeki dosyaları düşürdüğünü fark etti. iki parmağıyla burun kemerini sıkarken, sinirlenmemek için kendini oldukça sıkıyordu. Dişlerinin arasında. “Bana kahve getir.” Diyerek. Toplantı odasını terk etti.

Asistan kız ise eline aldığı dosyalarla birlikte yerden kalktı. Gözlüğünü düzelterek, patronun arkasından. “Peki, barkın bey”

Barkın kendi odasına girdiğinde, masasının üzerindeki çerçeve gözüne çarptı. Çerçeveyi eline aldığında, karısının fotoğrafını gördü. Yüzünde eşsiz bir gülümseme olurken, fotoğrafta parmağın getirmekten kendini alamadı.

Karısının fotoğrafı bile içini ısıtırken, kendisini ne kadar özlediğini fark etti. Hızla buradan çıkıp karısını yanına gitmemek için kendisini oldukça sıkıyordu.

Kapı çalındığında çerçeveye hızlı masaya bırakırken, kendi sandalyesine oturdu. “Gel!”

Asistan kız elinde kahve ile patronun önüne geldi. Titreyen eliyle zorlukla fincanı önüne bırakırken iki damla tabağına dökmeden edemedi.

Barkın derin nefes alarak asistan kızın gözlerinin içine baktı. Sakin olmaya çalışarak. “Bugün izinlisin. Şimdi çıkabilirsin!” Kibar bir şekilde kovmuştu.

Asistan kız ise şaşkınlıkla patronuna bakarken, mecburen başıyla onaylayıp çıktı. Umuyordu ki kovulmasın dı. Zira oldukça paraya ihtiyacı vardı.

Bir kaç dakika sonra tıklanan kapıyla, Barkın tekrar gel emrini verdi.

Kapı sakin bir şekilde açılırken, içeriye giren Pusat göründü.

Barkın soru sorar bir şekilde. “Pusat?”

Pusat patronuna bakarak. “Efendim dediğiniz adam şuan Rize’de.”

Bakın’ın o an sinirden anındaki damarlar oldukça belirginleşmeye başladı. “Siz ne halt ediyordunuz o halde? Adama bizden uzak tutup göz kulak olmanız gerekirken, siz onu bizim dibimizde mi sokuyorsun? Bu adam karıma yaklaşırsa ölümlerden ölüm beğenin. Zira sizi aslanlarıma yem etmekten daha kötüsünü yaparım.”

Pusat duygusuz gözlerle patronuna bakarken. “Siz hiç merak etmeyin efendim. Kardelen hanım’a da, size de yaklaşmayacağından emin olabilirsiniz.”

Barkın sert bakışlar “Umarım Pusat. Umarım… Kendi can güvenliğiniz için karımın güvenliği önemli.”

Pusat donuk bakışlarını değiştirmeden, daha da sert baktı. “Ne olursa olsun, Kardelen’e kimse yaklaşamaz!” Sesi keskin ve netti.

Barkın Pusat’ın Kardelene olan düşkünlüğünü biliyordu. Lakin bu düşkünlük tamamen ağabey kardeş ilişkisi içindeydi. Pars ve Pusat geldikleri ilk andan beri Kardelen için sadece kan bağı olmayan kardeşler olmuştu.

Bu yüzden Barkın Pusat’ın bu çıkışına şaşırmıyordu. “Tamam, çıkabilirsin.”

Pusat başıyla kısaca patronunu onaylayarak odanın kapısından çıkmak için kulübü tutmuştu ki, Barkın itiraz istemeyen bir ses tonuyla “Akşam yemeğinde yardım etmek için evde ol Pusat. Karımla tekrar tanışman gerek.”

Pusat donuk bakışlarla Barkın’a bakarak başını kısaca salladı, odadan çıktı.

“Görüyorum, görüyorum…” kahve fincanın içine dehşetle bakarak, sol elini dizine sertçe vurdu “Aboo!” Nebahat hanımın omzundan ittirerek “Neler görüyorum ben!” Gözlerini eliyle kapatarak, parmaklarının arasından fincana tekrar göz attı.

Nebahat hanım merakla “Ay ne görüyorsun evladım söylesene. Çatlatın meraktan.”

Pars tek kaşını kaldırarak karşısındaki kadının gözlerine baktı. “Ay Nebahat'çığım ne bu acele?” Başını kadına yaklaştırarak “Önce ödeme şekerim.”

Kadınlar şokla Pars’a bakarak “Abo!”

Pars yüzünü buruşturarak geriye yaslandı “Ay siz benden de fesatsınız. Ne yapayım ben yaşlı kadınları. Bana benim gibi genç mükemmel birisi gerek.” Üsten kadınlara bakarak “Sizin gibi buruşuk değil hanımlar.”

Kadınlardan biri yanındaki kadına dönerek “Ay buruştum mu kız. Halbuki bizim torunun değişik kremlerini kullanıyorum.”

Diğer kadın “Yok şekerim gayet iyisin. Ben mi buruştum acaba ha ne dersiniz hanımlar?”

Diğer kadınlardan buna benzer şeyler sesler çıkmıştı.

Pars dikkati üzerine çekmek ister gibi “Ay hanımlar. Ben patrondan bahsediyorum. Patronum biraz cimri olduğu için üç beş kuruşa çalıştırıyor.” Kendisini acındırarak karnını gösterdi “Karnımı zor doyuruyorum. Evdeki çocuklar aç.” küçük Emrah gibi hareketler yapmıştı.

Kardelen bir köşede oturmuş Pars’ın hallerini dinleyerek gülüyordu. Pars’ı sevmişti. Onu sanki evin en küçük ağabeyi gibi görüyordu. Yaramaz ama yeri geldiği ciddi biri. İyi ki Barkın burada değildi. Yoksa Pars çoktan mevta olmuştu.

Nebahat üzgün gözlerle baktı karşısındaki adama. “Evladım kim senin patronun birde biz konuşalım zam yapar sana belki.”

Pars başını hafifçe eğerek sahte gözyaşlarıyla “Yapmaz Neboşum. Benim patronum anca kendini düşünür.” Çalan kapıyla Melin hanım ayağa kalkarak dış kapıya yöneldi.

Nebahat hanım cüzdanından para çıkartırken “Allah o senin patronunu bildiği gibi yapsın.” Elindeki mendille gözyaşlarını sildi. “Koskoca adamı ve çocuklarını aç bırakmış.”

Neriman hanım arkadaşına katılarak “Sürüm sürüm sürünsün inşallah. Ayağına örtüsü her yorgan kısa gelsin. Kışın poposu soğuktan donsun.”

Kadınlar hep bir ağızdan “Âmin!” Diye bağırırken Pars’ta onlara katılmıştı ki, kulağından yukarıya çekilmesiyle “Ah o ne be?!”

Baktın içeriye girdiğinde karısını gözleri aramıştı. Sandalyede oturmuş güldüğünü gördüğünde, direkt karısına yönelmişti ki, Pars’ın söyledikleri ve kadınların ona laf söylemeleriyle Pars’a doğru yönelerek kulağından yukarı çekti. Pars’ın kulağına yaklaşarak sessizce. ”Demek aç kalıyorsun ha Pars? Demek çocuklarına yemek veremiyorsun? Merak etme bundan sonra hep aç kalacağına emin olacağım!”

Pars, Barkın’ı gördüğü an sertçe yutkundu. İşte şimdi işi bitmişti!

”Ağa- ağabey.”

Barkın gülümseyerek, tek kaşını kaldırdı. “Ağabey ya Pars… Ağabey.” Sesi resmen sonra görüşeceklerini belli ediyordu.

Barkın Pars’ın kulağını bırakarak karısına yöneldi. Karşının önündeki sehpanın üzerindeki tabakta birçok kek börek çörek gibi şeyler doluydu. Lakin hiç birine dokunulmadığı oldukça belliydi. İçi rahatlamıştı Barkın’ın. Karısı için en iyisi dışarıdayken bir şeyler yememesiydi. Hele de başka birinin evinde.

Karısının önüne geldiğinde anlına bir öpücük kondurarak, nazikçe ayağa kaldırdı.

Kadınlar karı kocayı gülümseyerek izliyordu.

Mirza annesinin yanına geldiğinde “Anne.”

Melda hanım oğluna dönerek “Ne oldu oğlum.”

Mirza oldukça ciddi bir şekilde “çok önemli bir şey oldu anne.”

Melda hanım telaşla “Abine mi bir şey oldu yoksa.”

Mirza yüzünü buruşturarak “Yok be o domuza ne olacak.” Sahte bir kırgınlıkla “ Ayrıca direkt diğer oğlunu sorman kimi daha çok sevdiğini belli ediyor.”

Melda hanım önüne dönerek “İyi farkında olman güzel oğlum.”

Mirza elini kalbine koyarak “Ah! Bu acıdı.”

Melda hanım ufak bir gülümsemeyle göz ucuyla oğluna baktı. “Ne oldu? Söyle hadi.”

Mirza oldukça ciddi bir şekilde “Acıktım.”

Melda hanım oğluna göz devirirken, başıyla mutfağı gösterdi. “Mutfak orada oğlum ne istersen ye. İlaha tabağını da mı ben hazırlayacağım.” Gözlerini oğluna çevirdi “İstersen bezini de ben takayım.”

Mirza kocaman açtığı gözlerle “Anne!” Diye uyardı. Tamam, belki ana sınıfına kadar kadar tuvalete gitmeyi reddetmiş olabilir ve annesi ona bez takmış da olabilir. Ama bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu!

Melda hanım alayla “Ne o oğlum yanlış bir şey mi söyledim?”

Mirza etrafa göz attığında herkesin hiçte yakışmayan karı kocaya baktığını gördüğünde rahatladı. Tabi Pars’ı fark etmemişti. Pars alttan alttan alaylı bir şekilde gülüyordu.

Mirza annesine yaklaşarak “Anne. O konuyu kapattığımızı söylemiştik! Lütfen susar mısın?”

Melda hanım oğluna kısaca baktı, omuz silkerek “Git ve yemeğini ye Mirza. Beni çileden çıkartırsan ilkokulda yaptığın delilikleri herkese anlatırım. Tamam mı benim uslu oğluşum?” Ah bu cümleler resmen Mirza için tehdit içerikliydi. Ve Melda hanım bunu bariz bir şekilde belli ediyordu.

Mirza korkuyla ellerini havaya kaldırarak, geri geri gitmeye başladı. “Tamam, Melda sultan sen kazandın.”

Melda hanım zafer gülümsemesiyle “Her zaman olduğu gibi oğlum.” Diyerek Barkın ve Kardelen’e döndü.

Barkın karısına sarılırken, Kardelen insanların ona baktığını bildiği için utanç içindeydi.

”Barkın” diye mırıldandı, Barkın’ın göğsüne yüzünü saklarken.

Barkın karısının bu haliyle içten bir şekilde gülümseyerek, “Söyle güzel sevgilim” saçlarına bir öpücük kondurdu.

Kardelen yüzünü hafifçe kaldırarak Barkın’ın gözlerine baktı. Karanlık olsa bile artık bu karanlığa alışmaya başlamıştı. Göremese bile Barkın’ın gözlerine gözlerini sabitliyordu. “Barkın herkes bize bakıyor.”

Barkın çapkın bir gülüşle, karısının saçlarını yüzünden çekti nazikçe. “Hım… Herkes bize mi bakıyor sevgilim.”

Kardelen utanarak Barkın’ın karnına vurdu. “Barkın!”

Barkın gülümseyerek karısından uzaklaştı, elini elinin içine alarak tam yanında durdu. Bu olan her şey sadece bir kaç dakika içinde gerçekleşmişti.

Barkın sert yüzünü takınarak kadınlara döndü. “Karım ve arkadaşım sizi rahatsız etmiş kusura bakmayın lütfen. Emin olun” Pars’ın gözlerinin içine bakarken “Emin olun arkadaşımı güzel bir dille uyaracağım ve sizi rahatsız etmeyecek.“

Melda hanım düz bir ifadeyle “Saçmalama oğlum. Biz bize gelen her misafire kapımızı açarız. Rahatsızlıkta etmiş olmazsınız.”

Barkın ufak bir baş sallarken, diğer kadınlarda Melda hanıma katıldığı hakkında bir şeyler söylemişti.

Neriman hanım Pars’ın koluna bir kez vurarak “Ayol bir sonraki gün bende beklerim sizi şekerim.”

Pars beklemediği darbeyle sendelese de, gözler parlayarak “Geliriz kız.” Yengesine döndü. “Gideriz değil mi yengelerin en tatlısı.”

Kardelen gülümserken, Barkın “Yürü Pars. Seninle evde görüşeceğiz arkadaşım” her bir kelimenin üstüne bastırıyordu.

Allah Pars’a yardım etsindi zira Barkın hiç acıyacak gibi değildi….

—-

Pars tirtir titrerken “A- abi… Çıkayım artık… Gözünü seveyim çıkayım abi… Yenge… Yardım et… Help me..!” Sesi konuşurken oldukça titriyor, kelimeleri tam kuramıyordu.

Barkın Pars’ın önünde dururken “Daha değil Pars! Ben sana yengeni ne kadar süre emanet ettim”

Pars titreyen vücuduna küçük alanda ellerini sararken “Bilmiyorum a-abi… Kaç?”

Barkın gülümseyerek “Tamı tamına iki saat on beş dakika kırk yedi saniye.”

Pars şokla gözlerin açarak Barkın’a baktı. “Abi sa- saçmalama!” Zorlukla konuşuyor, konuşurken dişleri bir birine çarpıyordu.

Barkın gözündeki parıltılarda “İki saat on beş dakika kırk yedi saniyen dolduğunda görüşürüz Pars.”

Para yengesine döndüğünde yalvaran gözlerle bakarak “Yen… yenge?”

Kardelen üzgün gözlerle Pars’a bakarken, şu an Pars’ın olduğu durumu göremediği için şanslı hissediyordu. Zira şuna Pars büyük bir bidonun içinde buzlu soğuk suyun içinde üstü çıplak bir şekildeydi.

“Üzgünüm Pars. Barkın çok inatçı.” Diye mırıldandı.

İşte o an anladı Pars. Bu bulunduğu büyük bidondan. Ki vücuduna göre oldukça küçüktü. İki saat on beş dakika kırk yedi saniye kurtulamayacaktı…

Bölüm sonu.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Karakterler hakkındaki düşünceleriniz?

Bölüm : 04.02.2025 11:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...