
Gözlerim seni gördü her anda etraftaki herkes silikleşerek yok oluyor.
Sabah kuş cıvıltılı sesleriyle uyandı ev halkı demek isteseler de Pars’ın öküz gibi bağrışıyla uyandılar “Hadi uyanın! Uyansanıza! Hayır, anlamıyorum bu evin sahibi ben miyim de erken uyanan ve kahvaltınızı hazırlayan benim? Hastayım ben hasta!” Hala daha hasta olsa da düne göre çok daha iyi hissettiği kesindi. Aslında biraz daha uyumak istese de Nerimancığının yanına uğrayacaktı. Şu bekâr kızların kimler olduğunu öğrenmeliydi. Hem belli mi olur belki güzel bir ilişkisi olurdu. Gerçi kendisine katlanacak birini bulabilir miydi bilmiyordu.
Barkın karısına sarılmış bir şekilde uyurken Pars’ın öküz gibi olan sesini duydu. Gözlerini sinirle açarken “Ulan ben seni yirmi dört saat soğuk suda tutmaz mıyım lan!”
Pars hala bağırırken, Kardelen sesten rahatsız olarak gözlerini açtı. “Barkın.”
Barkın karısının uykulu sesini duyduğunda hemen kolları arasındaki karısına döndü. “Güzel sevgilim uyu biraz daha. Bende o arada Pars’ı öldürürüm. Hem Pusat helvada yapar.”
Kardelen zorlukla gözlerini açtığında, kocasının bahsettiğini anlayamamıştı. Barkın karısının bu haline öpücük kondururken, “Hadi madem uyandın kalk bakalım.”
Kardelen uyuşuk bir şekilde başını sakladığında Barkın karısının bu haline gülerek ayağa kalktı. Karı koca üstlerini değiştirirken, o sırada da kahvaltı sofrasına son eksikleri yerleştiren Pusat, Pars’ın sesini duyduğunda sinirle soludu. Zaten sabaha kadar uyuyamamıştı! Ağrıyan başıyla Pars’ın sesini dinliyordu resmen.
İkinci kata çıkmaya başladığında elinde hamur açtığı oklavasının varlığından haberdar değildi.
Sinirle “Ulan Pars! Hasta değil miydin sen. Ne diye ses çıkarıyorsun it-tövbe tövbe. Neredeyse küfür ettirecek bana!”
Pars abisinin sesini duymasıyla odasına kaçmak isterken, Pusat onu ensesinden yakaladı. “Oğlum yengem seni neden doğurdu çok merak ediyorum. Hayır, imalatında bir sıkıntı çıkmış kesin.”
Pars abisinin elindeki oklavayı görmesiyle dediklerini bile dinleyemedi. Sertçe yutkunarak korkuyla abisine baktı. “Abim, abilerin gülü.” Başıyla oklavayı işaret ederken “Katilim olmazsın değilim nazlı yârim.” Şirin bir şekilde gülümsemeye çalıştı. Lakin yüzü bir maymuna benzemekten ileri gidemedi.
Pusat, Pars’ın neden öyle söylediğini anlamak için elindeki oklavaya baktı. Soğuk bir gülümsemeyle “Neden olmayayım Pars? Biz zaten bu gibi durumlara alışığız değil mi?” Gözlerini kısarak Pars’ın gözlerine baktı “Seni öldürürsem pek ala” sesini kıstı, Pars’ı süzdü üstün körü. “Seni tamamen kaybede bilirim.”
Pars sertçe yutkunurken nefes almayı bile unutmuştu resmen. Göz kapakları titrerken, gözlerini abisinden ayıramıyordu.
Pusat kaşlarını çatarak Pars’a baktı. “Nefes al. Elimde kalacaksın sonra seni kaybetmek için yerler aramak zorunda kalacağım.”
Pars derin derin nefes almaya başlarken, abisinden kendini kurtarmaya çalışıyordu. “Abi tamam bak haklısın bırak beni. Bak canım abim daha ölmek için çok genç bu kardeşin. Henüz yirmi altı yaşında çıtır çerez biriyim abicim.” Hem kendisini övüyor, hem de kurtulmaya çalışıyordu.
Pusat, Pars’ın bu haline göz devirirken “Git üstü e adam gibi şeyler giyimde gel. Şu inek yalamış saçlarını da düzelt.”
Pars abisinden kurtulduktan sonra üstüne bir baktı. Pembe bir gömleğin altına kot pantolon giymişti. Saçları ise sola doğru abisinin deyimiyle inek yaşamış şekilde gözüküyordu. “Ne var ki abi halimde? Gayette yakışıklıyım.”
Pusat kendisini öven Pars’a yüzünü buruşturdu. “Bu halin yakışıklı ise bir maymun sahiplensek iyi olur. En azından senden daha yakışıklı ve söz dinleyen olur.” Diyerek arkasını döndü, merdivenlerden aşağa inmeye başladı. Tabi arkasında yalandan kalbi kırılmış bir Pars bırakarak “Ah bu acıttı. Oysa ben bugün çıtır kızlar için süslenmiştim.” Abisinin çoktan aşağı indiğini fark ettiğinde göz devirerek odasına yürümeye başladı. “Acaba cidden kötümü oldu.” Pantolonunu çekiştirdi. Pembe gömleğine elini sürdü, jöleli saçlarını tekrar düzeltmeye çalıştı. “Sen ne anlarsın abi? Ben mükemmel oldum bir kere!” Odasına girerek yanına alacağı eşyalarını aldı, lavaboda üstünü bir kez daha kontrol etti.
Aşağı indiğinde yengesinin ve Barkın’ın da sofrada olduğunu gördü.
Barkın merdivenlerden gelen ayak sesleriyle hiç o tarafa bakmadan, karısının tabağına yiyeceği şeyleri yerleştirirken. “Ulan Pars iti. Sana kaç kez daha diyeceğim hayvan gibi insanı uyandır-“ Pars’ın sandalyesini çekerek otururken gördüğünde, gördüğü görüntüye inanamadı. “ma diye…” Gözlerin kırpıştırarak doğru görüp görmediğine baktı. “Bu…” ellini gözlerin götürerek daha iyi görmeye çalıştı. “Bu gerçek mi?” Pusat’a döndüğünde hala şaşkındı.
Pusat, Barkın’a kısaca bakarak umutsuz bir şekilde iç çekti “Maalesef.”
Pars tabağını doldururken “Neden ki? Beğenmedin mi abi yeni tarzımı?”
Barkın gülmemek ve kızmak arasında kalmıştı. “Bu mu tarz lan pezevenk herifler gibi olmuşsun.” Pars tam bir cevap verecekken, Kardelen merakla “Barkın neler oluyor?” Sesi üzgün çıkmaması için çabalamıştı. Zira şu an göremediği için ekstra kırgındı.”
Barkın sessiz bir küfür savurdu. “Özür dilerim sevgilim. “ eşinin ellerini tutarak “Pars’ı şu şekilde düşünmeni istiyorum; pembe bir gömlek ama en kötü pembeden. Koyu bir pantolon ve sarı saçlarını köşeyle yatırmış biri olarak düşün.”
Kardelen tamda Barkın’ın dediği gibi düşündüğünde gülmemek için kendisini sıktı.
Pars hüzünle “Sende mi be yenge. Kimse benim değerimi anlamıyor. Ama göreceksiniz bu mahallenin kızları bana hayran kalacak!”
Hızla kahvaltılıkları yerken bir anda duraksadı. Ona trip atmak için bir şans vardı. Çatalını tabağın yanına bırakarak, nazikçe peçete ile dudaklarını sildi. Aynı naziklikte peçetesini bırakırken, Pusat kaşlarını çatarak “Neden yemiyorsun?” Gözlerini kıstı alaylı bir ifadeyle “Yoksa trip mi atıyorsun?”
Pars abisine bakarak “Ne alakası var abi? Niye siz modadan anlamayan cahil insanlara trip atıyım ki? Hak ediyor musunuz?” Başını sola triplice çevirdi.
Pusat göz devirirken Barkın kaşlarını çattı “Ne demek istiyorsun lan sen it herif? Karımın yanında kötü kötü konuşturma lan beni!”
Pusat yengesinin gülen yüzüne baktı. “Kusura bakma en has yengem lakin bu adamlar hiç modadan anlamamakla birlikte, fazlasıyla kalp kırmakta ustadırlar. Yinede üzülmemelerini tercih ederim çünkü isterlerse onlardan” üstünü gösterdi baştan aşağı. “Bu mükemmel moda kıyafetlerini nasıl giymeleri gerektiğini anlatabilirim.”
Barkın sinirle yerinden kalkarken “Lan! Sen ne demeye çalışıyorsun it herif!” Kardelen hızla kocasının elinin üzerine elini koydu. “Barkın sakin ol. Sadece şaka yapıyor değil mi Pars?”
Pars dudak büzdü “Ayıp ediyorsun yenge bu modacı kişiliğim neden şaka yapmak istedin ki? Lakin seni kırmamak için şaka yaptım demem gerekirse onu da deriz yengem.”
Barkın kararan gözleriyle Pars’a atak yapacaklar Kardelen bu seferde kolunu sıkıca tutu.
Pusat “Git Pars. Nereye gidiyorsan git yoksa ben seni ya denizin, ya da ormanın derinliklerine götüreceğim.” Gülümsemeyle “Ha tek parça olmayabilir.”
Pars korkuya büyükçe açtığı gözleriyle hızla çıkışa yönelecekken, yengesinin yanağından öptü. “Yengelerin en mükemmeli”
Barkın hızla sandalyeden kalkarken “Sevgilimi mi öptü lan o benim?” Gözlerinden resmen ateş çıkarken “Gebertirim oğlum ben onu!” Sinirden elleri titrerken Pusat, Kardelen’in korktuğunu anladığında “Barkın sakin ol!”
Barkın Pusat’a sertçe dönerek “Ne sakini lan! Karımı öptü şerefsiz. Ama onun o dudaklarını yakmazsam bana da Barkın demesinler!”
Kardelen korkuyla Barkın’dan uzaklaşmak için bir adım geriye atmıştı ki sandalyeye çarpmasıyla sandalye yere düştü.
Düşen sandalyenin sesini duyan Barkın hızla sese dönerken gözleri hala alev alev yanıyordu. Şu anda karısının korktuğunu bile göremeyecek kadar sinirliydi. Sinirden titreyen ellinin birini havaya kaldırarak Pars’ın öptüğü yanağa dokunacakken Kardelen hissettiği elle gözlerini sıkıca yumdu. Ellerini yüzünü korumak için kaldırırken Barkın’ın siniri bir anda toz bulutu gibi dağılmıştı.
Karısının korktuğunu daha yeni kavrayan Barkın, ne yapması gerektiğini bilememişti. “Sevgilim ben… Ben özür dilerim bir anda sinirlendim.”
Kardelen gözlerini yavaşça açsa da bir şey göremeyeceğini biliyordu. Hala elleri tetikte beklerken Pusat araya girdi. “Barkın git ve sakinleş onu korkutuyorsun. “
Barkın sinirle Pusat’a döndüğünde, Pusat sert tutumundan dönmedi. Karısına göz ucuyla baktığında ise mecburen başını salladı. “İlaçlarını içmesi gerekiyor.”
Pusat başını sallayarak onayladı “Tamam, ben halledeceğim. Sende nasıl sakinleşirse bir şekilde sakinleş. Ve Pars’a dokunma onun her zamanki hali.”
Barkın dişlerini sıkarak “Siker- Beni ilgilendirmiyor kimse karıma yaklaşamaz ve Pusat sen bile.” Diyerek karısına son kez baktı, evden çıktı.
Pusat derin bir iç çekti. Kardelen’e yaklaşarak “Gel hadi biraz dinlen bende o sırada buraları toplarım.” Sesini neşelendirmeye çalışarak “Hem seninle tam tanışmadık. İsimlerimizi söyledik sadece değil mi?” Tek kaşını kaldırdı güzel bir gülümsemeyle “Matmazel benimle güzel bir şekilde tanışmak ister misiniz?”
Kardelen ellerini indirdiğinde başını salladı. Pusat genç kadını dinlenmesi için odasına çıkardı. Kendiside hızla etrafı toparlamaya başladı.
Pars geldiği evin önüne kapıyı çalmadan saçını düzeltti. “Fenasın Pars başa belasın.” Diyerek kapıyı tıklattı. Kapı yavaşça açıldığında genç bir kadın belirdi. Zarif sesiyle “Merhaba, hoş geldiniz.”
Pars kızın karşısında dut yemiş bülbüle dönmüştü. Ne diyeceğini bilemeyerek “Me- Merhaba.”
Genç kız zarif bir şekilde gülümseyerek “Birine mi baktınız?”
Pars cevap verecekken içerden bir erkek sesi geldi “Gülbahar nerdesin sen?” Kapıya gelen Pars’dan büyük olduğu belli olan genç adam Pars’a bakarak “Buyur birader bir sorun mu var?”
Kız kardeşine olan bakışlar onu rahatsız etmişti. Bu genç adamı dövmemesi için hiçbir sebep yoktu onun için.
Pars kendini toparlayarak “Yok, ben Nebahat teyzeye bakmıştım.”
Genç adam çatık kaşlarını bozmadan yavaş bir şekilde inceledi karşısındaki adamı. Pembe gömlek, mavi pantolon ve jöleli sarı saçları vardı. Bu durum genç adamın yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu. Ne biçim bir tarzdı bu? Kokuş erkekler gibi gözüküyordu.
“Yok, teyzem şimdi git.” Diyerek kapıyı sertçe Pars’ın yüzüne kapattı.
Genç kız abisine şokla baktı. “Abi! Biraz daha kibar olabilir misin?”
Genç adam omuz silkerek, genç kızın saçını karıştırdı. “Sus bakayım sen. Abiye bağırılmaz. Bugün bizimkilerin yanına gideceğim gelecek misin?”
Genç kız dudaklarını büzdü. “Bilmem ki.” Heyecanla “Abi buraya yeni taşınan bir çift var. Kadın kimseyle konuşmamış kim acaba?”
Genç adam omuz silkerek içeri doğru yürüdü. “Ne bileyim kızım kimse kim.”
Genç kız sızlanarak “Ya abi! Abiii…”
Genç adam mutfaktaki masadaki kurabiyeyi ağzına atarken “Hayır!” Diyerek sözünü kesti kardeşinin. Ne zaman abiii diye birleyen söylese kesin olarak bir şey isteyecekti.
Genç kız dudaklarını büzerek abisine baktı. Abisinin kendisine bakmadığını gördüğünde eline vurdu. “Abi dinlesene ya!” Diyerek sızlandı.
Genç adam tam azına atacağı kız kardeşi “Abi hem sizde kocasıyla tanışırsınız. Belki çok iyi arkadaş olacaksınız. Onlarda gelsin akşam. Lütfennn.”
Genç adam derin bir nefes verdi. “ Git ne yaparsan yap.” Genç kız sevinçle yerinde zıplarken genç adam “Sakın beni bir işe karıştırma!” Diye uyardı.
Genç kız abisinin yanağından öptüğünde “Tamam abilerin en yakışıklısı!” Diyerek mutfaktan çıktı. Hazırlanması ve genç çifte haber vermesi gerekiyordu. Umuyordu ki ters bir cevap almasın.
---
Pusat oturduğu koltukta Kardelen’e baktı. “İsimlerimizi biliyoruz ama daha iyi tanışalım istiyorum. Senin için bir sakıncası var mı?”
Kardelen’in aklı hala Barkın’da olsa da Pusat’a dönerek “Hayır, tabii ki de bir sakıncası yok.” Sonuçta kocasının en yakını olan bir adamdı karşısında ki adam. Barkın ona güvenmese yanlış bırakmazdı onunla diye düşünüyordu.
Pusat buruk bir gülümsemeyle “Pusat , Pusat Demir adım. Barkın’ın korumalığını yapıyorum. Henüz otuz üç yaşındayım. Bekâr ve evlenmeyi düşünmeyen bir adamım. Seninle uzun zamandır tanışıyoruz. Aslında sen Barkın’la evlendiğiniz zamandan beri neredeyse.”
Kardelen şaşkınca baktı “Vay canına o zaman en az altı yıldır tanışıyoruz.”
Pusat durgun bir şekilde “Evet küçük hanım altı yıl oldu sayılır.”
Kardelen bu üzüntülü havayı dağıtmak için, heyecanla “Bende Kardelen evli ve bir oğlum var.” Oğulum kelimesinde bile gözler parlıyordu. “Adı Ömer Ali. Gerçi sen biliyorsundur.” Son kelimeleri durgun çıkmıştı istemese de.
Pusat gülümseyerek “Evet Ömer Ali’yi tanırım çok akılı bir çocuk. Aynı annesi gibi merhametliydi. Hem de fazlaca merhametli.
Kardelen gülümsemeyecek “Yirmi üç yaşına gireceğim.”
Pusat tam bir soru sormak üzereyken kapının çaldığını işitti. “Kapıya baksam iyi olur.” Diyerek Kardelen’e söyledi. Hızla kapıya gittiğinde delikten kim olduğuna baktı. Genç bir kız gördüğünde kaşları çatıldı. Sakin bir şekilde kapıyı açtığında genç kızın çekingen bir şekilde “Merhaba.” Gözlerini kaçırarak “Bu akşam parkta buluşacağız eşinizle gelirseniz seviniriz. Hem tanışmışsa oluruz. Lütfen gerçekten.”
Pusat karşısında hızlı bir şekilde konuşan kıza boş bakışlar attı. Kızın ne söylediğini anlamaya çalışırken genç kızın “Bu akşam sekiz buçukta aşağıdaki parkta.” Diyerek uzaklaşmasıyla gözlerini kırpıştırarak içer geçti. Genç kızın söylediği kelimelerden sadece akşam onları parka davet ettiğini anlamıştı.
İçeriye geçtiğinde Kardelen’in ona meraklı bir ifadeyle baktığını gördü. “Bir kız akşam parka çağırıyor gitmek ister misin?”
Kardelen dudaklarını büzerek “Bilmem ki. Barkın ne der?”
Pusat sakin bir şekilde “Sorun etmeyecektir emin ol.”
Kardelen kartsız kalsa da Pusat hızla genç kızın yanına gelerek nazikçe ayağa kaldırdı. “Gel bakalım sana kıyafet verelim ki üstünü değiştir. Hem hava eser akşam.”
Kardelen, Pusat’a karşı gülümsediğinde Pusat için dünyalar onun olmuştu. Pusat genç kızı odalarına bırakarak dolabından giymesi için kıyafetler baktı. “Niye pembe dolu bu dolap?” Kaşları çatılırken genç kızın asıl sevdiği rengin yeşil olmasına rağmen neden pembe dolu olduğunu anlamaya çalıştı dolabın içindekilerin.
Sonunda yeşil ve beyazlı ne kalın nede ince bir kazak altına ise beyaz bir eşofman yeterliydi. Sonuçta parkta olacakları için daha rahat olur diye düşünmüştü. Giyinme odasından çıkarak kıyafetleri yatağın üstünde oturan Kardelen’in yanına düzgün bir biçimde bıraktı. “Hadi sen bunları giy bende Barkın’ı ararım şimdi.”
Kardelen o an rahatladığını hissetti. Barkın’ın haberi olmadan evden çıkmam istemiyordu. “Tamam.”
Pusat odadan çıkarak telefonunu çıkardı. Barkın yazılı numaraya tıklamasıyla ne kadar çalsa da açılmadı. Defalarca kez aramasına rağmen hiçbir şekilde telefon açılmamıştı. Pusat sıkıntıyla iç çekerken Pars’ı arayarak bilgi vermiş, gelip gelemeyeceğini sormuştu. Eh Pars bu tür şeylere dünden razı olmasıyla hemen kabul etmişti.
Kapının çalmasıyla Pusat kapıya bakmış karşısında tedirgin olan bir Para görmüştü.
Pars etrafa bakarken “Abi Barkın yok değil mi?”
Pusat her ne kadar Pars’ın bu durumuyla dalga geçmek istese de şu an sırası değildi. “Geç içeri şu kıyafetlerinden de kurtul. Bebek seçse senden daha zevki bir kıyafet seçerdi.” Diyerek yüzümü buruşturdu.
Pars abisine göz devirirken ayakkabılarını çıkartarak içeri geçti. “Abiciğim bu kıyafetler için millet kaç para bayılıyor biliyor musun?”
Pusat kapıyı kapatarak Pars’a döndü “Kaç para veriyorlarmış Pars Bey?”
Pars büyük bir gururuma “Bu üstümdeki dona kadar her şeye bir iki yüz bin türk lirası bayılıyorlar. Ama senin kardeşin zeki olduğu için asla o kadar para vermedi.”
Pusat rakamı duymasıyla gözlerini kocaman açtı “Lan o kadar paraya kaç et alırız?”
Pars içeri yürürken “Sende abi aklın fikrin ev hanımları gibi yemekte. Ben diyorum ki indirimden aldım bu kadar para vermedim.”
Pusat merakla “Çok merak ettim kardeşim kaç para verdin?”
Pars gülümseyerek “Yüz bin dokuz yüz seksen beş lira doksan dokuz kuruş.”
Pusat rakamları duymasıyla sertçe Pars’a baktı “Gerçekten çok ucuz Pars! Çık git gözüm görmesin seni. O kıyafetleri de yok et.”
Pars abisinin bu haliyle ona kınayan bakışlar attı “Çok ayıp abi. İndirim diyorum.”
Pusat sinirle Pars’a yönelirken Pars hızla yukarı kaçtı “Pars eğer o parayı bulmazsan seni gebertirim! Böbreğini mi satıyorsun, ne yapıyorsan yap parayı geri getireceksin.” Sinirle solurken kendi kendine söylendi “Geri zekalı dolandırılmış bir de konuşuyor. İki parça kıyafete o kadar para vermiş bir de bir şeye benzese.”
Aklı almıyordu sadece pantolon ve gömlek için bu para çok fazlaydı.
Saatler ilerlerken Pars, Pusat ve kardelen parkın girişine gelmişlerdi. Hepsiyle tek tek tanışmışlardı. Onlar sohbet ederken küçük bir çocuğun sesi doldurdu kulaklarını “Geliyor geliyor! Kral mahallemize tekrar geliyor! Kara yağız delikanlı geliyor!”
Dengeler artık tekrar değişecekti.
Bölüm sonu.
Bölüm nasıldı?
Bölümle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |