20. Bölüm

8. Bölüm

Asel Demirhan
demirhan_asel


 

 

 

 

 

 

Güneş tepede doğmuştu. Her yer ışık saçıyor, aydınlıktı. Ama neden benim gözlerim o ışığı göremiyordu? Sonsuz bir sevgiyle bağlıyım sana, sonsuz bir yürekle. İster şimdi gel, ister yıllar sonra. Ama yeter ki gel. Sensiz bu kalbin atışı bile bir hiç. Göremeyen gözlerime ışık, görmeyen gözlerine güneş olayım mea bullet…

 

 

 

 

 

 

 

Yıldıray ailesi sabah uyanır uyanmaz Barkın’ın aniden telaşıyla karşı karşıya kaldı. Barkın bir karar vermişti. Madem sevdiği onu hatırlamıyordu. O da sevdiğiyle sıfırdan başlardı.

Bu süreçte Ömer Ali ananesi ve dedesiyle birlikte kalacaktı. İlk baş Kardelen reddetse de Barkın sevdiğinin neden reddettiğini anlayarak Ömer Ali’nin yalnız kalmayacağını ve doğum gününe daha çok olduğunu söyledi. Barkın’ın dediğine göre Ömer Ali’nin doğum günü için kendi evlilik yıl dönümlerini de erkenden kutlayacaklardı.

Kardelen yine de Ömer Ali’ye güzelce sormuş ve oğlu hiçbir sorun olmayacağını dedesini özlediğini söylemişti.

Şimdi ise kapının önünde vedalaşmaya çalışıyorlardı. Çalışıyorlardı çünkü Kardelen ve Ömer Ali birbirinden ayrılamıyorlardı. Barkın sonunda karısını çöktüğü yerden kaldırarak oğlunu alması için babasına işaret verdi. Hakan bey torununu yanına çekerek “Üzülme oğlum gelecek annen.” Ömer Ali gözlerinden akan yaşları silerek annesine baktı. Oysa annesi duygusal bir şekilde boş duvara bakıyordu.

“Üzülmüyorum…” diye mırıldandı. Burnunu çekerek, “Sadece annemden ayrılmak çok zor.”

Hakan bey anlayışa baktı torununa. “Merak etme evlat. Baban anneni geri getirecek.”

Ömer Ali dedesine başını sallarken, babası önünde diz çökerek kollarını nazikçe tutu. “Doğum gününde burada olacağız oğlum. Lütfen bir sorun çıkartma. Annenin bizi daha hızlı hatırlamasını istersin öyle değil mi?”

Ömer Ali boncuk gibi yaşlarla parlayan gözleriyle babasına bakarak başını salladı usulca. “Evet…”

Barkın ufak bir gülümsemeyle “O halde biz gelene kadar uslu dur oğlum.” oğlunu kendisine çekerek sarıldı, sarıldı ve oğlunun saçlarına kokulu bir öpücük kondurdu.

Son kez oğluna bakan Barkın ayağa kalkarak ağlayan karısının yanına gitti.

Hakan bey torununa üsten bakarak, omzuna dokundu “Hadi oğlum sen arabaya geç bende şimdi geleceğim.” Ömer Ali dedesini onaylayarak annesine sanki son kez görüyormuş gibi içi giderek baktı, arabaya doğru arkasını dönerek koştu. Eğer şimdi gitmeseydi annesinde hiç ayrılamayacaktı.

Barkın babasının onunla konuşmak istediği anlayarak Kardelen’e döndü. Yüzünü elleri arasına alırken “Güzel sevgilim sen beni salonda bekler misin? Hemen geleceğim söz veriyorum.”

Kardelen Barkın’ı onaylayarak “Tamam, ama çabuk gel.” Demeyi ihmal etmedi.

Hakan bey oğlunun yanına gelerek, sol elini sağ omzuna attı. “Biraz bahçede konuşalım evlat.”

Barkın babasını onaylayarak “Buyur baba.”

Baba oğul bahçeye çıktıklarında manzaraya karşı bakıyorlardı.

Ne Barkın babasına dönüp baktı, nede Hakan bey oğluna dönüp baktı.

Sonunda ilk söze başlayan Hakan bey oldu “Barkın…” derin bir nefes alarak “Bu daha ne kadar sürecek oğlum?” elleri cebinde sıkıntıyla nefes alan oğluna başını çevirerek baktı. “Daha ne kadar devam edeceksin?”

Barkın babasının söyledikleriyle serçe baktı babasına “Gittiği yere kadar baba. Ben ondan ayrılmam!” sıkıntıyla nefes vererek, gözlerini kaçırdı. “Hem doktor iyileşeceğini söyledi.”

Hakan bey olumsuz anlamda başını sallayarak “Ya hatırlamaz ve göremezse? O zaman ne olacak oğlum. Ömer Ali buna nasıl dayanacak?”

Barkın serçe dişlerini sıkarken ne cevap vereceğini bilemiyordu. Geçmişte yaptığı hatalar şu an onu zora sokmaktan başka bir şey yapmıyordu. “Görecek!” sesi aksini kabul etmiyor gibi serti. “Her ne olursa olsun sevdiğim kadın tekrar öldüğüm gözlerini açacak ve bana eskisi gibi aşkla bakacak.” Bakışlar daha da sertleşirken “Ne yapmam gerekirse yaparım… Kimi ezmem gerekirse de ezer geçerim ama karım tekrar görecek, hatırlayacak!”

Bazı zamanlar vardır sadece umut etmek gerekir. İşte Barkın’da sevdiği kadın için umut ediyordu.

---

Barkın aracı kullanırken yanında oturan sevdiği kadına göz ucuyla baktı. Hala daha üzüldüğünü fark etmesiyle, derin bir iç çekti. “Uğruna öleceğim gözlerinden biraz daha yaş akıtma sevgilim.” Viteste duran elini çekerek, sevdiği kadının sol eline uzanarak tutu. Tutuğu ele küçük bir öpücük kondururken, kendi kalbine doğru bastırdı. “Yapma Kardelen, yapma sevdiğim. Nasıl acıyor kalbim sen ağladığında hissetmiyor musun?” sesinde acı çektiği belliydi. “Daha fazla yakma bu adamın canını.”

Kardelen Barkın’ın sesindeki acıyla birlikte kalbindeki acıydı da hissediyordu sanki. Derin bir nefes alarak “Sadece… sadece Ömer Ali’den ayrılmanın bu kadar zor olacağını bilemedim” sesi oldukça kısıktı öyle ki Barkın bile zor duymuştu. Kardelen serçe yutkunarak boğazındaki yumrunun geçmesi için birkaç saniye bekledi. Lakin yumru hala yerli yerindeydi. “Geri dönemez miyiz Barkın? Oğlumuzu da yanımıza alarak gitsek olmaz mı?”

Barkın yoldaki gözünü bir saniyelik sevdiğine çevirerek, sol elinin arasında olan sevdiği kadının ellini tekrar öptü. Elbette ki sevdiği kadının sesindeki burukluğu ve heyecanı da fark etse de geri adım atmayarak “Olmaz güzel sevgilim. Önce birlikte vakit geçirmeliyiz. Ve emin ol ki oğlumuzun keyfi gayette yerinde.”

Kardelen ne kadar üzülmek istemese de üzülmüştü ve şimdide kedisinin üzgün olmasının Barkın’ı da üzdüğünü fark ediyordu. Sertçe yutkunarak “Tamam üzülmeyeceğim. Hem benim oğlum beni özlediğinde arar… Arar değil mi Barkın?”

Barkın sevdiğinin bu tatlı haliyle yüksek bir sesle kahkaha atmaktan kendini alamadı. Kardelen ise utansa bile Barkın’dan hala daha cevap beklediği için yüzüne bakıyordu.

Barkın bunu fark ederek kahkahasını sonlandırdı, küçük bir gülümsemeyle “Elbette ki arar güzelim. Unutma ki oğlumuz çok akıllı bir çocuk.”

Kardelen ufak bir gülümsemeyle “Evet, akılı benim oğlum. Eğer isterse her zaman arar bizi.”

Barkın direksiyonu sola doğru çevirirken “Evet, güzelim aynen öyle. Şimdi daha fazla üzme beni ve biraz gülümse. Çünkü her şeyin başladığı yere gidiyoruz...”

Kardelen şaşkınca “Nereye gidiyoruz ki?”

Barkın sevdiği kadının elini daha sıkı tutarken, “Rize’ye. Her şeyin başladığı yere…”

---

Sonunda Rize’de ki kalacakları evlerinin mahallesine gelmişlerdi. Bu mahalle ilk tanıştıkları yer sayılırdı. Eskiden kardelen bu mahallede kalıyordu. Barkın ise iş için bu mahalleye gelmek zorunda kalmıştı.

Mahalledeki yaşlı, genç, çocuk demeden herkes merakla son model bu lüks araca bakmadan kendilerini alamıyordu. Elbette burada da zengin kişiler vardı. Çoğu ailenin durumları da oldukça iyiyi olduğu için, iyi olmayan ailelere yardımda bulunuyorlardı. Lakin hiç kimse böyle pahalı bir araçla mahallelerine gelmemişti…

Yaşlı kadın karşı komşusuna yüksek sesel “Kız kim ki bunlar?”

Kadın karşı evden yüksek sesle “Ne bileyim Neriman, bende yeni gördüm kimler acaba?”

Neriman hanım “Ay yoksa geçen gün kaçan Huriye’nin kızı Selma olmasın Melin?”

Melin hanım kaşlarını çatarak düşünmeye başladı “Yok, o değildir. Hem onun için yurt dışına kaçtı demişlerdi.”

Neriman hanım elini beline yerleştirdi. “Allah Allah ben o olduğuna emindim hâlbuki. Zengin kocaya kaçtı demişlerdi?”

Melin hanım iki ev sonraki büyük iki katlı evin önünde duran araca baktı. “Baksan kız Neriman. Bizim evin çaprazında iki ev ilerisinde durdu ya bu araba.”

Neriman hanım şaşkınca baktı “He ya doğru söylersin. Kim ki uzun zamandır boş olan evi almışlar?”

Melin hanımda şaşkındı. Bu ev bir seneye yakındır boştu. En son yaşlı bir amca oturmuştu. Sonra ise torunları evi satmak istediklerini söyleyerek bu mahallede yaşamak istemediklerini belli etmişlerdi.

İki kadın açılan araba kapısıyla dikkatlice bakmaya başladılar. Önce şoför kapısı açılarak uzun boylu bir adamın indiğini gördüler. Adam sakin bir şekilde kapısını kapatarak diğer taraftaki kapıya yöneldi. Aradan bir dakika geçmişti ki adamın kucağında gözleri kapalı, uyuduğu her halinden belli olan bir kadın vardı.

Neriman eve giren karı kocaya bakarken “Kız Melin kim bu gençler? Daha önce gördün mü sen?”

Melin hanım “Nerden bileyim ben Neriman? işim gücüm var benim. Tutma beni.” Diyerek kendi evine doğru gitti.

Neriman hanım şaşkınca arkadaşının arkasından baktı. “A a ne dedim sanki Melin? Kız gel bir buraya.” Ne kadar arkadaşının arkasından seslense de Melin hanım evine girerek kapısını kapattı.

Neriman hanım yanına gelen bir başka mahalleliyle dedikodu yapmaya devam etmişti.

Hiç şüphesiz mahalledeki herkes bu genç çiftin kim olduğunu merak ediyordu…

---

Barkın sevdiği kadını nazikçe yataklarına yatırırken, uyandırmamaya ekstradan dikkat ediyordu. Lakin yatağa yatırdığı an gözlerini hafifçe açmaya çalışan sevdiği kadına bakarak, yavaşça anlından öptü. “Güzel sevgilim, sen uyu. Bende bizim için yiyecek bir şeyler hazırlayacağım.” Karısının tekrar gözlerini kapattığını gördüğünde gülümseyerek, üzerini sıkıca örtü, son kez anlından öperek sessizce odadan çıktı.

Çalan kapıyla hızla kapıya yöneldiğinde Pars’ı gördüğünde kaşlarını çatarak baktı. “Pars?”

Pars patronuna gülümseyerek “Patron? Bensiz gideceğinizi düşünmedin değil mi?” diyerek dudak büzdü.

Barkın dişlerini sıkarak “Senin en işin var burada Pars?”

Pars alınmış bir ifadeyle bakarak “Aşk olsun patron. Sizi ben değil de kim koruyacak burada?”

Barkın sıkıntılı bir nefes verirken, Pars’a hak vermeden edemedi. Şu sıralar zaten işleri sıkıntıdaydı. Ekstradan dikkatli olması gerekiyordu. “Tamam, geç. Ve yiyecek bir şeyler hazırlamamda yardımcı ol Pars!”

Pars gülerek patronunu onayladı, ayakkabılarını çıkarttı. Eğer ayakkabılarını çıkartmasaydı yengesinin söylenmelerini dinlemek zorunda kalırdı. Ve yengesi fazlasıyla iyi duygu sömürüsü yapabiliyordu. Aynı zamanda oldukça fazla konuşabiliyordu. Hayır, yengesini gerçekten anlayamıyordu. İstese oldukça fazla konuşan yengesi istemediğinde fazlasıyla suskun oluyordu. Sır yengesi konuşmadığı içinde abisinden fena azar işitiyordu. Barkın karısı sustuğunda oldukça fazla sinirliydi…

Barkın alayla Parsa bakarken “Aferin öğrenmişsin” diyerek ayakkabılarını düzelten Pars’a baktı.

Pars ayakkabılarını düzelterek dik durdu. Korkuyla “Vallaha abi yengemin söylenmesindense ayakkabılarımı çıkartırım daha iyi”

Barkın kaşlarını çatarak, Parsın kafasına sol elini geçirdi. “Sen yengene çok mu konuşuyor diyorsun lan!”

Pars acıyan kafasıyla abisinden uzaklaşmak için hızla içeri kaçtı “Yok abi. Nereden çıkartı sen onu? Ben hiç yengeme öyle şey söyler miyim?”

Barkın “Yürü hadi. Mutfakta yardım edeceksin bana.”

Pars kaşlarını çatarak, anlamaz ifadeyle baktı Barkın’a “Abi ben ne anlarım yemek yapmaktan? En son yemek yapacağım diye mutfağı yakmıştım. O günden beri annem beni mutfağa sokmadı.” Yüzünü buruşturdu. Ah o günü unutamıyordu. Annesi sadece mutfağa girmesini yasaklamamıştı. Tam bir ay mutfak temizliğini ona kilitlemişti. Hayır, küçük erkek kardeşi sürekli mutfağı dağıtarak suçu kendisine attığı için annesi oklavayla başında bekliyor, en ufak hatasında da başına sert bir darbe yiyordu.

Barkın mutfağa doğru yürürken arkası da kalan Pars’a “Çok konuşma Pars. Bu yemekle kendi kendine hazırlanmayacak.”

Abisi gibi gördüğü adam resmen ona umurunda olmadığını mutfağa gelmesinin gerektiğini söylüyordu.

Sıkıntıyla nefes verirken hızla abisinin peşinden giderken, bir anda mutfak kapısında duran abisinin sırtına çarptı. Bir adım uzaklaşırken “Peki ne yemek yapacağız abi?”

Barkın mutfağa göz ucuyla bakarken “Tavuk saç yapacağız Pars. Yanına da pilav ve salata.”

Pars şokla barkı abisine “Abi nasıl yapacağız biz o kadar şeyi?”

Barkın göz ucuyla Pars'a bakarak önüne döndü “Kardelen’in canı bu yemekleri yemek istiyorsa yapacağız Pars!” diyerek malzemeleri çıkartmaya başladı.

Aradan dakikalar geçmişti Barkın pilavı çoktan ocağa koymuştu ki, ceketini çıkartmak için pilava bakma görevini Pars’a vermişti. Pars elinde tutuğu malzemeleri Barkın’a göstermek için ellerini havaya kaldırdı. “Sence önce et mi? Yoksa biber mi?” düşünmeye başladığında “Aslında soğanda olabilir?” Barkın’a bakarak “Sen ne dersin abi?” Barkın gömleğinin kollarını katlamayı bırakarak Parsa göz ucuyla baktı. “Bence Pars…” Pars’a doğru adımlamaya başladığında, Pars geri geri giderek duvara toslamasıyla durdu. “A- abi sen, sen ne yapı-“ Barkın’ın ona daha da yaklaşmasıyla sustu.

Barkın Pars’ın gözlerinin içine bakarak, kulağına doğru eğilmesiyle Pars gözlerini kocaman açıldı. “Bence seni lime lime her bir uzuvunu… anladın sen. Sonra ise aslanlarım için güzel bir yemek olabilirsin.” Geri çekilerek, korkudan titreyen Pars’a baktı, gülümsedi. “Hım ne dersin?”

Pars korkudan cevap bile veremeyecek durumdayken mutfağın kapısından bir ses duyuldu. “Barkın!”

Parsın dudakları arasından çıkan tek kelime “Basıldık!” diyerek elleriyle vücudunu kapatmaya çalıştı.

Barkın sevdiği kadına döndüğünde, “Söyle sevgilim.”

Kardelen kaşlarını çatarak havayı kokladı. “Barkın sanki bir koku var.”

Pars ve Barkın göz göze geldiklerinde, aniden ocağa döndüler. Ancak dönmeleriyle ocağa doğru uçan perdenin ateşe değmesiyle yandığını gördüler. Pars “AY YANGIN VAR!” Barkın’ı aniden göğsünden iterek “KOŞUN KOMŞULAR EVİM BAŞIMA YIKILDI!”

Barkın şoktan çıkarak sevdiği kadını tutuğu gibi dışarı çıkartmaya başladı. Tabi Pars’ın ensesinden tutarak arkasından sürüklemeyi de unutmadı…

---

“Ay evladım siz iyi misiniz?”

Barkın sinirden kudurmak üzereydi ki Pars’dan gözlerini çekerek kendilerine seslenen kadına döndü. Sinirle bir soluk alırken “İyiyiz efendim.”

“Ay iyiyi. Siz iyi olun yeter. Canınıza geleceğine malınıza gelsin.”

Pars kadının yanına gelerek “Ay öyle vallaha. Cana geleceğine mala gelsin. Kız senin adın neydi bu arada” diyerek kadını omzundan hafifçe ittirdi.

Yaşlı kadın ilk şaşırsa da hemen adapte oldu Pars’ın davranışlarına “Ay ben Neriman. Siz kimsin evladım?” yaşlı kadının şans ayağına gelmişti. Şimdi bu insanların kim olduğunu öğrenebilirdi.

Pars yaşlı kadınla konuşmaya devam ederken, Barkın sinirle bir soluk alarak karısının korkmuş bedenini kolları arasına aldı.

Kardelen korkusunun hala geçmemesiyle Barkın’a daha da sokuldu.

Barkın sevdiği kadının saçlarını öperken derin bir nefes aldı. Bu kadın onu sarhoş edecek kadar güçlüydü. “Güzel sevgilim yapma böyle. Her şey geçti ben yanındayım artık.” Her kelimesinde daha fazla karısının kokusunu içne çekmeye çalışıyordu.

Kardelen sıkıca sarıldığı kocasının göğsüne çenesini yaslayarak gözlerine bakmak istedi. Lakin yine karanlıktı… “Korktum Barkın…” diye mırıldandı. Korkmuştu da sevdiği adama bir şey olacak diye çok korkmuştu.

Barkın anlını sevdiği kadının anlına yaslayarak “Korkma…” sessizce “Korkma sevgilim ben hep yanına olacağım…” gözlerini sıkıca kapatarak “Seni korkutan her şeyi yok edeceğim. Her daim seni koruyacağım…”

Bu duygusal anı Pars’ın sesi bölmüştü. “Abi polisler geldi.” Barkın derin bir nefes alarak. “Bir gün katil olursam benden korkma güzelim olur mu?” diyerek karısının anından öperek Pars’ın yanına doğru yürüdü. Tabi arkada Kardelen onların bu haline gülüyordu.

Barkın Pars’ın yanına yürürken “Ne var lan it!”

Pars alınmış bir şekilde “A-aa ne iti be abi. Sen daha az önce beni beni mutfakta sıkıştırıyordun.” Demesiyle Barkın yüksek bir sesle “PARS!”

Pars kaçarken “Ne Pars’ı abi yalan mı?” daha da ileri giderek “Hayır beni istiyorsan önce karını boş da gel!”

Barkın sinirle “Ulan it. Gel lan buraya. Seni yakalayan lime lime etmezse varya…”

Allah’tan mahallenin hepsi uzağa gitmişti de kimse Pars’ın dediklerini duymuyordu. Eğer duysalardı Barkın’ın Pars’a yapacakları…

---

Melin hanım salondaki koltuklarda oturan gençlerin önüne sıcak çayları koyarken “İyisiniz değil mi evladım?” Barkın sevdiği kadının çayını eline alarak ona yavaşça içirmeye başladı. “İyiyiz. Sizi de rahatsız etmiş bulunduk kusura bakmayın efendim”

Melin hanım Barkın’ın bu kibar haline tebessüm ederek “Ne rahatsızlığı evladım. Bu gece burada kalın isterseniz. Hem evinizin durumuna bir baksınlar.”

Pars ciddi bir ifadeyle “Sağ olun efendim. Ancak sadece perdeler yandığı için herhangi bir sorun yok. Bu yüzden biz sizi rahatsız etmesek daha iyi.” Pars abisini tanıdığı için yengesini tanımadıkları bir insanların içinde kalmasına izin vermeyeceğini biliyordu. Bu yüzden öne atılarak cevaplamıştı Melin hanımı.

Barkın Pars’a ufak bir baş saladığında “Pars haklı efendim. Hatta biz şimdi kalksak daha iyi olur.” Demesiyle Neriman hanım “A- a olur mu öyle şey evladım. Yemek yaptığınız için yanmış eviniz. Açsınızdır bir şeyler yiyin gidersiniz. Hem eviniz şimdi duman altıdır, temizlenmesi gerekir bekleyin biraz.” Sahte bir kızgınlıkla “Karını öyle eve sokmayacaksın herhalde.”

Barkın bunu düşünememişti. Bu karşısındaki kadın haklıydı. Karısını o eve bir süre daha sokamazdı. Zaten tam o anda Kardelen’in karnı guruldamasıyla ortamı gülme sesleri almış, Kardelen’i ise utandırmıştı.

Dış kapının açılmasıyla genç bir adamın sesi duyuldu “ANNE BEN AÇIM. NE YEMEK VAR!”

---

Mirza’nın kaçıncı defadır sorduğu soruyu bıkmış bir şekilde cevapladı Barkın “Evet, yeni taşındık ve hayır iş için değil.” Karısına yemek yedirmeye devam ediyordu.

Mirza aldığı cevaplarla “Ee niye buraya taşındınız ki?” Bu kadar zengin bir ailenin neden bir mahalleye taşındığını merak ediyordu.

Pars azgına kaçıncı yemeği atığını bilmediği bir şekilde “Yengem için.” Diyerek tekrar yumuldu dolu ağzıyla yemeğe.

Neriman hanım “Ay evladım bizi yanlış anlamayın ama zenginsiniz. Ne diye mahalle yerine taşındınız, villalar varken?”

Pars dolu ağzıyla “Yengem bu mahallede es-“ Barkın telefonuna gelen mesajla sözünü kesti Pars’ın “Biz gitsek iyi olur ev temizlenmiş.” Yerinden kalkarken “Sizi de rahatsız ettik kusurumuza bakmayın lütfen.” Karısının uykulu bedenini kucağına aldı. Melin hanım sakince “Ne demek evladım. Bir ihtiyacınız olursa kapımız açık.” Barkın başıyla onaylarken, dış kapıdan çıkarak eve doğru kucağında uyuklayan karısıyla yürüdü. Tabi Pars’ta arkada eline aldığı birkaç böreği yemeğe çalışarak peşlerinden geliyordu.

Bugün hem Kardelen hem de Barkın için yorucu bir gün olmuştu. Lakin gün sonunda ikili yine birbirlerine sarılarak uyudu…

Bölüm sonu.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Karakterler hakkındaki düşünceleriniz?

Pars ve Barkın?

Bir daha ki bölümde görüşmek üzere çiçek kokulu günler dilerim…

Bölüm : 26.01.2025 10:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...