30. Bölüm

9. Bölüm

Asel Demirhan
demirhan_asel

————

Barkın güneş ışığından rahatsız olarak karısının saçlarına yüzünü göndü. Lakin aradan bir dakika geçti geçmedi bir anda evin kapısı büyük bir gürültüyle çalmaya başlamıştı. Barkın ilk baş huysuzlanmaya karısını göğsüne iyice çekmiş, uyumaya devam etmişti. Lakin kapıdaki herkimse tekrar tekrar sertçe dış kapıyı çalmaya devam etmişti.

Kardelen yüksek sesten rahatsız olarak Barkın’ın kolları arasından sağa dönerek kurtuldu.

Barkın ise karısının kolları arasından gitmesiyle, sert bir şekilde gözlerini açtı. “Eğer yine sen isen Pars… Ölümlerden ölüm beğen!”

Karısına dikkatlice baktı, uyumaya devam ettiğini gördüğünde yavaşça odanın kalışını açtı. Dış kapıya yönelmeden önce kapıyı tekrar yavaşça kapattı.

Sert adımlarla kapıya ulaştığında, hızla kapıyı açtı. “Şimdi belanı si-“ karşısında dünkü yaşlı kadınlardan birini gördüğünde şaşkınlıkla yaşlı kadına bakmaya başladı.

Bu kadının evlerinin kapısını önünde ne işi vardı? Ne diye karısı tam kolları arasındayken onları uyandırdı? Baktın umuyordu ki bu yaşlı kadının geçerli bir sebebi olsun. Yoksa şu an gözlerinden ateş çıkartabilir…

Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. “Buyurun efendim. Bir sorun mu var?”

Neriman elinde tutuğu hamur işi olan tabağı karşısındaki genç adama uzattı.

”Yok, evladım ne sorunu? Pişi yapmıştım malum sizlere de getireyim yeni taşındınız diye.”

Tabi içeriye bakmaya çalışarak konuşuyordu. Dünkü genç kadının kendilerine hiç bakmadan sadece boşluğa bakması dikkatini çekmişti. Çok fazlada konuşmaması fazlasıyla dikkat çekiciydi. Bu yüzden genç kadını tekrar görmek istemiş, pişi tabağı getirmeyi de çözüm olarak bulmuştu.

Barkın genç kadının elindeki tabağa sanki ölümcül bir silahmış gibi bakıyordu.

Neriman Hanım karşısındaki genç adama “Evladım tabağa niye ölümcül bir şeymiş gibi bakıyorsun?”

Barkın bakışlarını bir nebze yumuşatsa da aynı şekilde karşısındaki yaşlı kadına döndü. “Zahmet etmişsiniz. Gerçektende hiç gerek yoktu.”

Neriman Hanım gülümseyerek “Ay olur mu evladım, ne zahmeti? Şimdi dedim bu gençler yeni taşındı, taşıma telaşından yemek bile yapamazlar dedim. Eh bu yüzdende yiyecek bir şeyler götüreyim gençlere. Karınlarından sıcak bir anne yemeği geçer dedim. İyi demiş miyim evladım?”

Barkın kendisini gülümsemeye zorlayarak yaşlı kadının elinden tabağı aldı. “Tabii… Tekrar teşekkür ederim efendim. Sizi içeriye davet etmek isterdim lakin şuan karım ve arkadaşım uyudukları için ev pekte müsait sayılmaz.”

Neriman Hanım gülümseyerek “Yok evladım başka zaman geliriz benimde günüm vardı zaten bugün. Hadi size afiyet olsun.” Diyerek uzaklaştı.

Barkın kapıyı sert bir şekilde kapatarak, elindeki tabağa baktı. Bu tabağın içindeki tek bir lokmayı bile karısına yedirmeyecekti. Hatta bugün hastaneye giderek karısının sağlık durumunu da öğrenecekti. Dün tanımadıkları bir evde yemek yemek zorunda kaldıkları için Barkın’ın içi içini yemişti. Korkuyordu karısına bir şey olacak diye bu yüzdende oldukça fazla dikkatliydi.

Salondan mutfağa doğru geçecekken koltukta tuhaf bir şekilde yatan Pars gözüne çarptı.

Sırt üstü yatmış bir şekilde, bir eli ve bir bacağı koltuktan sarkmış, ağzı sonuna kadar açık, gözler kapalı, sağ kolu anlı ve göz hizasında dururken battaniyesi bir ayağına dolanarak aşağı doğru sarkmıştı.

Barkın önce tabağı mutfağa götürerek çöp kovasının içine boşaltmıştı. Tabağı evirip çevirip baktığında, umursamayarak tezgâha öylesine koymuştu. Sürahiye yönelerek eline aldığında Parsın yattığı koltuğun önüne geldi. İlk önce düzgünce seslenerek uyandırmaya çalıştı. “Pars.” Uyanmayan adamına kaşlarını çatarak baktı. “Ulan it sen bu şekilde mi koruyacaksın bizi?” diye söylenerek elindeki sürahideki tüm suyu Parsın açık ağzına boşaltmaya başlamıştı.

Pars aniden boğulma hissiyle gözlerini açarak doğrulmaya çalıştı. Çalıştı çünkü bir anda battaniyesine takılmasıyla yere doğru yüz üstü yapışmıştı. “LAN!” Acıyan canıyla öksürerek yerden kalkmaya çalışırken Barkın “Lan it herif sen bizi böyle mi koruyorsun lan? Dünya yansa uyanmayacaksın resmen!”

Pars yerden abisine bakarak “A-abi?”

Barkın kaşları çatık bir şekilde “Abi ya, abi Pars!” elindeki sürahiyi orta sehpaya koyarak “Nasıl Pars gece herhangi bir sorun oldu mu oğlum? Bir sorun olduysa keşke beni uyandırsaydın.”

Pars yerden hızla kalkarak üstünü düzeltti, abisinin gözlerine bakmaya çalışarak, abisinin kinayeli sorusuna ciddi bir şekilde cevap verdi. “Yok abi ne sorunu? Evelallah senin bu hem koruman hem sol kolun her şeyi halletti.”

Barkın sinirle soluk alırken, karşısındaki adamı öldürecek gibi bakıyordu. “Ulan sizi bana sayıyla mı veriyorlar oğlum? Ben ne görev veriyorum, sen ne yapıyorsun? Madem görevini yerine getirmeyeceksin ne işin var lan burada?”

Pars karşısındaki adama âşk olsun der gibi baktı. Elini kalbine koyarak, abartılı bir ifadeyle “Aşk olsun abi. Ben hiç önlem almadan durur muyum? Kalbimi çok kırdın, çok darıldım sana” Diyerek trip attı.

Berkın sinirini yatıştırmak için derin derin nefes alırken, “Ne önlem aldın lan? Geldiğinden beri başıma bela açmaktan başka ne yaptı?”

Pars kocaman bir gülümsemeyle “Gel abi. Nasıl mükemmel bir önlem aldığımı göreceksin. Ya senin bu korumanın mükemmel bir olduğunu da göreceksin. Senin kormanın dünyadaki en iyi koruma olduğunu da göreceksin” diyerek kendisini övmeye devam ederken Barkın’ı çıkış kapısına doğru yönlendirdi.

Barkın sinirle kendisini kolundan tutarak peşinden çekiştiren Pars’ı takip ederken, yine ne haltlar karıştırdığını düşünüyorum. “ Ulan umarım yine saçma bir şey yapmamışsındır. Bu sefer seni var ya kimse elimden alamaz. Etlerini lime lime ederim, aslanlarıma yemek niyetine seni yediririm Pars.”

Pars patronunu tehditlerini sertçe yutkunarak, “Yok abi ne saçma şeyi. Bilirsin ben çok mükemmel biri olduğum için, saçma sapan bir şeyler yapmam.” Diyerek dış kapıyı açtı, bahçeye doğru yürümeye devam etti.

Barkın “Umarım…” diyerek dişlerinin arasından mırıldandı.

Sonunda bahçeye geldiklerinde Pars patronunun kolunu bıraktı. Bahçede bulunan siyah takım elbiseli, güneş gözlüklü, kulağınla kulaklık olanını adamı yanına çağırdı. Barkın’a dönerek “Gördün mü abi. Ben önlememi asla almadan uyumam. Ben uyuduğumda bile aslında sizi korumak için yarım bir uykuya dalıyorum. Yani beynim sürekli uyanıkken vücudumu ve gözlerimi dinlendiriyorum.” Diyerek büyük bir egoyla konuştu.

Koruma kulaklığını düzelterek ellerini önünde birleştirdi. Barkın’a bakarak “Efendim hiçbir sorun yok. Benden bir şey ister misiniz?” diyerek saygıyla konuştu.

Barkın bir korumaya, bir de Pars’a bakarak derin bir nefes alıp verdi. İki parmağıyla burun kemerine sıkarken gözlerini kapattı. Dişlerinin arasından, “Ben seni koruma diye getiriyorum sen kendine koruma mı tutuyorsun?” Diye sormasıyla Pars endişeyle “Hayır abi. Ben içeride sizi kururken o da dışarıda bir sorun olursa bizi koruması için şey-“ derken Barkın Pars’a baktı, susturdu. Sonra korumaya dönerek “Sen işinin başına dön” diyip eve doğru yürümeye başladı. Tabi arkasında kalan Pars’a beni takip et komutunu vermeyi unutmadı.

Pars korkuyla abisinin peşinden giderken, bu sefer ne yapacağını şimdiden düşünüyordu. Abisi şu an kesinlikle onu aslanlara yem etmeyi düşündüğü belliydi.

Eve girdiklerinde dış kapıyı sakince kapatarak, salona doğru yürüdüler. Barkın Pars’a aniden döndüğünde, Pars sertçe yutkundu. “Abi ben. Yani böyle daha iyi olacağını düşünmüş-“ derken Barkın sağ elini kaldırarak Pars’ı susturdu. “Sus Pars. Sakın konuşmaya devam etme. Şimdi mutfağa gidiyorsun ve güzel bir kahvaltı hazırlıyorsun. Ben de karıma bakıyorum. Anladın mı?” Diye sertçe konuşan patronuna başını sallamakla yetindi Pars

Barkın merdivenlerden yukarıya doğru çıkarken, Pars mutfağa doğru gitti. Buzdolabını açarak içinde ne var ne yok çıkartmaya başladığında, yengesini seveceğini düşündüğü şeylere özellikle dikkat ediyordu. Eğer yengesinin sevmeyeceği şeyler sofrada olursa abisinin ona neler yapacağını düşünmek bile istemiyordu.

Barkın karısıyla kaldığı odaya geldiğinde sakince odanın kapısına açarak, başını içeriye uzattı. Karısının hala melekler gibi uyuduğunu gördüğünde yanına giderek onu öperek uyandırmaya başlamıştı. “Sevgilim uyan hadi.” Her bir kelimesinde karısını öpüyordu. Lakin kardelen uyanmak yerine yüzünü buruşturarak, başka yöne dönmeye çalışıyordu. Barkın karınsının hala uyanmamasıyla gülümseyerek “Eh peki madem uyanmıyorsun o zaman oğlumuzlada sadece ben konuşurum.” Kardelen Barkın’ın tehditini duyar duymaz aniden gözlerini açtığında “Ömer Ali’m mi aradı?” diye sormuştu.

Barkın küçük bir kahkaha atarak “Hani uyanmıyordun sevgim?” demesiyle Kardelen mızmızlanarak “Ya Barkın.” Heyecanlar “Ömer Ali’m mi aradı söyle lütfen?”

Barkın karısının bu tatlı haliyle onu belinden tutarak iyice kendisine doğru çekti. “Yok, güzelim.” Diyerek yanağından öptü. “Kahvaltıdan sonra biz arayacağız.” Karısının somurttuğunu görünce “Hadi bak seni sol kolum olan Pars’la tanıştıracağım. Burada olduğumuz sürece bizimle birlikte o da kalacak.” Demesiyle Kardelen başını salladı.

Barkın hızla ikisinin üstüne de düzgün bir kıyafet giydirmişti. “ Hadi bakalım benim güzel sevgilim. Şimdi aşağı ineceğiz, kahvaltımızda edceğiz, Ömer Ali’yi arayarak hastaneye gideceğiz.”

Kardelen kaşlarını çatarak, “Hastane mi, neden hastaneye gidiyoruz ki Barkın?” Demesiyle, Barkın Kardelen’in anlından nazikçe öptüğünde, elini sıkıca tutu. Sakince merdivenlerden karısıyla birlikte inerken, “Rutin kontroller sevgilim. Seni fazla yormamız gerektiği için ne yapıp, ne yapmayacağımızı doktora sormam gerek.” Demesiyle Kardelen bir kez daha hayran olmuştu barkının bu korumacı tavrına.

Mutfağa indiklerinde, Pars’ın kafasında bir tülbent, üstünde de bir önlük olduğunu fark ettiler. Mutfak masasına kahvaltılıkları yerleştiren Pars “Geldiniz mi? Bakın sizie mükemmel bir kahvaltı hazırladım. En iyi, pahalı bir restorana bile gitseniz bu kadar iyi bir şey yiyemezsiniz. Şu sucuklu yumurtaya bir bakın, nasıl da mis gibi kokuyor. Ya bu işten anlıyorum işte.Var ya abi eğer koruman olmasam beni net aşı olarak evine alırdın. Bundan çok emin.” Kendi eline bir öpücük kondurarak.” Bu eller var ya, bu eler annemden bile mükemmel yiyecekler hazırladı.” Kardelen’le Barkın’a bakarak “Aman anneme bu kadar mükemmel kahvaltı hazırladığımı söylemeyin abi. Sonra başımın etini yer annem.”

Barkın kendisini överek konuşan Pars’a tip tip bakarken, Kardelen dudaklarından küçük bir kıkırtı kaçmasını engelleyemedi. Barkın tam Pars’a bir şey söyleyecekken karısının gülmesiye, hülyalı hülyalı karısına bakmaya başlamıştı. Pars ise “Hadi çabuk olun. Bakın sucuklu yumurta soğumasın o kadar güzel ki siz hayatınızda böyle bir sucuklu yumurta yememişsinizdir.” Diyrek onları sofraya doğru yönlendirmişti.

Barkın Kardelen’e bakmayı bırakarak, Pars’a göz devirdiğinde, karısını sakince çaprazındaki sandalyeye doğru oturmuştu. Hızla kendiside yerine otururken, karısının tabağına tüm yiyebileceği şeyleri koymaya başlamıştı. Pars kendi yerine oturduğunda kendi tabağını doldururken, yengesinin tabağına sucuklu yumurtadan daha fazla koymaya başlamıştı.”Yengem sucuklu yumurta gerçekten mükemmel yaptım. Hep istersini ama seni kırmayıp yapabilirim.” Dediğinde kardelen küçük bir gülümseme göndermişti Pars’a.

Barkın dişlerini sıkarak “Yerine otur!” Diye uyarmıştı Pars’ı.

Pars abisini kendisine sert bakışlar attığını gördüğünde hızla oturduğu yere sinerken, Kardelen Pars’a bakarak gülümsedi. “Teşekkür ederim Pars. Seninle henüz tanışmadık. Ben Kardelen Barkın’ın karısıyım. Gerçi sen ben tanıyorsun ama.” Demesiyle Pars sindiği yerinden dikleşti “Evet yenge tanışmadık. Gerçi önceden tanışıyorduk ama sen unuttun.” Kardelen Pars’ın bu dedikleriyle gülümsemesinin solduğunu, içinin burkulduğunu hissetti. Barkın bunu fark ettiğinde Pars’a ölümcül bakışlar atmaya başlamıştı. Pars ise hızla kendisini toparlayarak “Ben Pars yenge. Abimin en mükemmel, en harika, en iyi, en çekici, en güçlü koruması. Aynı zamanda sol koluyum.” Diyerek kendisini büyük bir egoyla övmesi kardeleni güldürmüştü. Bundan sonrası sakin geçen kahvaltıydı. Kardelen ve Pars birbirini tanımak için konuşurken, Barkın sessizce karısının bu halini izleyerek gülümsüyordu. Tabii Pars’ın kırdığı potlarla onu gebert etmeyi de düşünüyordu.

Kahvaltıdan sonra Pars masayı toplarken, Barkın hava ılık olsa bile Kardelen’in montunu giydirerek, ayakkabılarını giydirmeye başlamıştı.

Kendisi de üzerine bir ceket çektiğinde. Pars’a doğru “Biz çıkıyoruz. Evi sakın yakma. Herhangi bir sorun olmadığı takdirde beni aramaya da kalkma. Anlaşıldı mı Pars?”

Pars patronuna bakarak, ciddi bir şekilde, “Sen hiç merak etme patron. Acil bir durum olmadığı sürece seni arayacağıma emin olabilirsin. Her şey benim kontrolüm altında.”

Barkın Pars’a göz devirirken, “Umarım öyle olur pars, umarım…” diyerek Kardelen’i sakince evden çıkarttı.

Kardelen Barkın’a bakarak mızmızlandı “Ya Barkın! Zaten hava sıcak neden mont giydiriyorsun?”

Barkın karısını yanına çekerken, “Olsun güzelim üşümeni istemiyorum. Hem bak arabada Ömer Ali’yi arayacağız hadi gel.” Demesiyle Kardelen hızla arabaya bindi. Barkın’da hız da şoför koltuğuna otururken, arabayı çalıştırdı telefonundan görüntülü bir şekilde Ömer Ali’yi aramaya başladı.

Çalan telefon birkaç saniye sonra açıldığında, Ömer Ali’nin sesi hem kulaklara, hem de arabayı doldurmuştu. “ANNE!”

Kardelen oğlunun sesini duymasıyla gülümsedi, gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Barkın karısının duygusallaştığını anladığında sağ eliyle karısının sol elini tutarak öpücük kondurdu üzerine. “Annem? Nasılsın oğlum iyi misin?”

Ömer Ali annesinin sorularıyla gözleri doldu. Babasına göz ucuyla baktığında, hızla annesine dönerek “İyiyim anne. Herhangi bir sorunda yok. Sadece seni çok özledim.”

Kardelen göremese de telefondan gelen oğlunun sesine doğru baktı. “Bende seni özledim oğlum.”

Barkın aracı sürerken “Oğlum bizde seni özledik. Ama kısa sürede geleceğiz hiç merak etme. Sonra seninle araba yarışlarına gideceğiz.”

Ömer Ali heyecanla babasına bakarak “Araba yarışına mı?”

Barkın oğlunun bu heyecanlı haliyle gülümsedi “Evett, oğlum araba yarışına götüreceğim seni. Hem de en sevdiğin yarışçının Fırtına’nın.” Demesiyle gözlerinden kalplar çıkarak baktı Ömer Ali babasına.

Ömer Ali Fırtına adlı yarışçıyı çok seviyordu. Fırtına her çıktığı yarışı birincilikle bitiryordu. Bir gün Ömer Ali’de yarışçı olmak istiyordu.

Barkın hastaneye yaklaştıklarında, oğluna dönerek “Oğlum şimdi kapatmamız gerekiyor seni daha sonra tekrar arayacağım paşam.” Demesiyle annesine son kez “Seni seviyorum anne sonra görüşürüz.” Demişti.

Kardelen ise oğlunun bu sözleriyle büyükçe gülümseyerek “Bende seni seviyorum annecim. Herhangi bir sorun olursa hemen arıyorsun tamam mı?”

Ömer Ali başını sallayarak “Tamam annecim sen hiç merak etme.”

Barkın telefonu kapatarak aracı durdurdu. Kendi emniyet kemerini çıkartarak arabadan indi. Karısının yanına gelerek kapısını açtı, onunda emniyet kemerini çıkartarak araçtan yavaşça indirdi.

Karı koca sakince hastaneden içeriye girdiklerinde danışma kısmına giderek “Tuncay Karabulut’la randevumuz vardı.”

Danışmadaki kadın hızlıca kontrol ederek, karşısındaki adama döndü “Üçüncü kat sağdan sekizinci oda.” Demesiyle Barkın başıyla onaylayarak asansöre doğru karısıyla birlikte yürümeye başladı. Asansöre bindiklerinde Kardelen Barkına dönerek “Barkın bir şey olmadığına eminsin öyle değil mi?” demesiyle Barkın karısını kendisine çekerek sarıldı. “Hiçbir şey yok güzel sevgilim. Dediğim gibi sadece kontroller yapılacak o kadar.”

Sonunda gelmek istedikleri kata geldiklerinde, asansörden inerek sekizinci odanın önünde durdular ‘Tuncay Karabulut’ ismini gördüklerinde Barkın kapıyı tıklatarak “Gel!” sesiyle içeri girdiler.

Tuncay bilgisayarından gözlerini ayırarak gelenlere baktığında ayağa kalkmış “Barkın Bey” diyerek elini uzatmıştı. Barkın doktorun elini sıkarak, “Tuncay Bey.”

Doktor Tuncay “Lütfen geçip oturun.” Diyerek eliyle koltukları gösterdi.

Barkın başını sallayarak karısıyla birlikte yan yana olan koltuklarda oturdu.

Tuncay Bey “Normal kontrollere geldiğinizi söylemiştiniz telefonda” diyerek sağ eliyle gözünde olan yuvarlak gözlüklerini düzelti.

Barkın başını sallayarak onayladı karşısındaki doktoru. “Evet, öyle. Karım bundan altı ay önce merdivenlerden düşmesi sonucunda hem hafızasını hem de görme yetisini kaybetti. Yaşadığımız şehirdeki doktorumuzun söylemesine göre karım zamanla her şeyi hatırlayabilirmiş.”

Tuncay Bey başını sallayarak, dikkatlice dinledi karşısındaki adamı. “Evet, hatırlaması mümkün ama aynı zamanda hatırlayamama ihtimalini de söylemiş olması gerekiyor.”

Barkın vücudunun gerildiğini hissederken “Evet söyledi ancak biz şuan sadece buna inanmak istiyoruz.”

Tuncay gülümseyerek “Doğru düşünüyorsunuz sonuçta inanmak ve olumlu düşüncelerle, motivasyonla her şey daha iyi olur.” Karşısında oturan kadına bakarak “Lütfen sizi sedyeye alayım” demesiyle. Barkın karısını sedyeye yönlendirdi.

Ardan geçen yarım saate doktor yapılması gerekenleri ve kontörlerini tamamlamıştı. Şimdi ise karı koca kan alma yerine gelmişlerdi. Gelmesine gelmişlerdi lakin kardelen iğneden korkuyordu. Barkın karısını zorlukla sakinleştirdiğinde sonunda hemşire kanı alabilmişti. Sonuçlar çıkana kadar ikili bahçede oturmuşlardı. Barkın karısının hastanede mikrop kapmasını istemediği için bahçeye çıkmanın daha iyi olacağını düşünmüştü.

Aradan bir saat geçti geçmedi. Barkın’ın gücü sayesinde kan sonuçları hızlıca çıkmıştı. Doktor herhangi bir sorun olmadığını sadece kan değerlerinin düşük olduğunu daha dikkatli beslenmesi gerektiğini söylemişti. Barkın ise dün başkalarında yedikleri yemeklerde herhangi bir sorun olmamasına sevinmişti. Şimdi ise ikili mahalleye tekrar dönüyordu. Tabii arkadaki iki aracın içinde korumalar onları takip ediyordu…

Barkın öncelikle bir eczanenin önünde durarak karısı için alması gereken ilaçları aldı, yoluna devam etti. Çalan telefonuyla Rize’deki bulunan şirketlerinde olan sekreterinin aradığını gördü. Hızla telefonu arabaya bağlayarak açtığında, arabada sekreter kadının sesi duyuldu. “Barkın Bey acil olarak şirkete gelmeniz gerekiyor efendim.”

Barkın kaşlarını çatarak “Meden Ece Hanım, bir sorun mu var?”

Ece Hanım “Efendim Zevahir Beyler yarım saate kadar burada olacaklarını bildirdiler. Bu yüzden gelmeniz gerekiyor.”

Barkın sıkıntılı bir nefes verdi. Göz ucuyla karısına bakarak ne cevap vermesi gerektiğini düşündü. Karısı için gelmişlerdi buraya. Karısı ve kendisi için. Lakin şimdi işe gitmesi gerekiyordu. İçi sıkıldı bu duruma. Karısının yanında durması gerekirken işe gitmek istemiyordu.

Kardelen Barkın’ın düşüncelerini içten içe anlayarak, kocasına gülümsedi. “Sorun yok Barkın. Halletmen gereken işlerin varsa hallet. Hem Pars yanımda olacak.”

Barkın Pars’ın ismini duymasıyla yüzünü buruşturdu i. “O it yine başımıza bir iş açar, bende bu sefer onu aslanlarıma yem ederim.”

Kardelen Barkın’ın eline uzanmya çalıştı, Bunu fark eden Barkın ise karısının elini sıkıca tutu. “Lütfen işini halledip yanıma gelir misin? Burda gezmemiz gereken neresi varsa seninle gezmek istiyorum.”

Barkın hızlanan kalbiyle ne yapacağını bilemiyordu. Bu kadın onu deli ediyordu. Hoş o bu kadına delirmeye dünden razıydı.

Barkın gülümseyerek elinin üzerindeki eli öptü. “Nasıl istersen güzelim. Hemen geleceğim ama. Sakın Pars’a güvenerek bir şeyler yapma o it kesin başına bela açar.”

Kardelen gülümseyerek “Sorun yok. Eminim Pars’ı idare edebilirim.”

Barkın başımdan beri kendilerini dinleyen sekretere sert bir sesle “Tamam, Ece on dakikaya kadar orada olurum.” Diyerek sekreterinin cevap vermesini beklemeden yüzüne telefonu kapattı.

Sekreter ise az önce karısıyla yumuşak ses tonuyla konuşan adamın kendisiyle sertçe konuşarak telefonu yüzüne kapatmasına şaşırmış, ekstra boş boş bakıyordu.

Sonunda evin önüne gelmişlerdi. Barkın aracı durdurarak karısonın inmesine yardımcı olduğunda, patronun geldiğini fark eden Pars’ta hızla yanlarına geldi.

Barkın Pars’a doğru dönerek “Karım sana emanet. Birkaç saat evde olamayacağım. Eğer karımın başına bir çorap örersen bende senden güzel bir pirzola yaparım.”

Pars yengesinin elinden tutarak kendisine doğru çekti. Patronun tehditleriyle sertçe yutkundu. “Merak etme abi. Yengem benimle hiç olmadığı kadar güvende.”

Barkın başını sallayarak Pars’ı onayladı, karısını son kez anlından öperek, vedalaştı.

Pars arabayla uzaklaşan abisinden gözlerini alarak yengesine döndü. “Ee yenge şimdi ne yapmak istersin?”

Kardelen omuz silkerek “Bilmem ki? Bu halimle ne yapabilirim Pars.”

Pars üzüntüyle baktı yengesine. Yengesinin bu hali onu epey üzüyordu. Ama yapacak hiçbir şey yoktu onun elinde. Hızlı adımlarla yürüyen yaşlı kadın çarptı gözüne “Kız Neriman’cım nereye böyle hızlı hızlı yürüyorsun.”

Neriman Hanım kendisine seslenen genç adımla durarak ona baktı. “Günüm var ayol. Ona yetişmem gerekiyor, tutma beni evlat.” Demesiyle Pars’ın bir anda gözler ışıldadı. Önce yengesine sonrada Neriman Hanıma bakarak “Neriman’cım sen bir beklesene bizi.”

İşte şimdi Pars’ın yine başını belaya sokacaktı.

Bölüm sonu.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

En komik bulduğunuz sahne?

Karakterler hakkındaki düşünceleriniz?

Bölüm : 31.01.2025 10:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...