
🌹🌹🌹 Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka 🌹🌹🌹🌹
Medya : Benim kitaplarım medyasız okunmaz. 🦋
Titreten soğukla üzerimdeki yorgana daha da sıkı sarılırken ay ışığının sızdığı soğuk duvarlara değdirdim bakışlarımı, uyuyamayacağıma emin olunca bıkkın bir nefes verip doğruldum.
Hayatım boyunca hiçbir haksızlığa boyun eğmemiş başım dik karşısında durmuştum.
İlkokul yıllarımda bile müdürün odasını arşınlamaktan yorulmadım.
Her zaman ya haksız not veren öğretmen, ya da zayıf olana zorbalık yapanlar yüzünden babamdan çok görür olmuştum müdürü.
Annem, "karışma sen kendi işine bak! okulunu güzelce oku" der, saatlerce nutuk çekerdi.
Şimdi düşününce o nutukları bile deli gibi özlüyorum.
Meğer ne değerli, ne benzersizmiş annemin dilinden dökülenler.
Biri tarafından düşünülmek, endişesi olmak.. Hâlbuki bir bitse de arkadaşlarım ile top oynamaya gitsem diye ayaklarıma bakar, pişman görünmeye çalışırdım.
Babam! arkamda koca bir çınar gibi duran, büyük adam.
Babalar pek sevgisini gösteremez, gözlerinin içine bakmak bile zordur ya, benim babam da öyleydi.
Bir kere başımı okşamışlığı yoktur belki ama ne zaman büyük bir çıkmazın ortasında kalsam tutar ellerimden çeker alırdı.
Okul müdürünün yakınmalarından dolayı bir kere bile karşıma geçip azarlamadı.
Beni umursamıyor sanırdım, ta ki kapı ağzından müdüre ettiği laflara kadar.
O gün sesi okulun duvarlarına çarpıyor, kalbimin en kuytu yerine siniyordu.
"Ağzını topla müdür! Ben bile bir kere fiske vurmadım oğluma, erkeklik onurunu zedelerim kalbini kırarım diye. Sen nasıl oğlumu tokatlar, hakaret edersin!"
"Böyle çocuğa terbiye verilmez Hasan bey!"
"Senden mi öğreneceğim terbiye nasıl verilir?! Diplama almış öğretmen olmuşsun ama öğrenci nasıl yetiştirilir öğrenememişsin! Sen sordun mu oğluma bunu niye yaptın?"
"Sormaya ne gerek var be adam! sınıf arkadaşını tartaklamış, yüzü gözü kan içinde çocuğun."
"Benim oğlum haklı bir tepki vermiş demiyorum ama neden yaptı sormamışsınız, bu demektir ki; dayak yiyen çocuğun suçunu bilmiyorsunuz."
"Çocuk bunlar! "bana niye çarptın?" diye başlamıştır muhtemelen kavga, ya da buna benzer!"
"Yanlış! İhtimal, olasılık ile karşıma gelme adam. Ben senin yerine öğrendim"
"N-Ne? Nasıl?"
"Biz çocuğumuzu sokakta bulmadık, belki sevgimizi gösteremiyoruz ama seviyoruz. Öğrenemediğin şeyi gösteremezsin ki, bende babamdan görmedim. Ama o benim evladım ve kimseye ezdirmem. Bu çocuk sınıftaki engelli bir arkadaşının ayağına çember takıp düşürmüş, hem de bunu birkaç defa yapmış. Benim oğlan da sonunda sessiz kalamamış, azarlamış oğlanı. Ama bu seferde benim oğlanın üzerine gidince, oğlum da karşılık vermiş. Şimdi dayak yemediği, kendini koruduğu için okuldan uzaklaştıracaksınız öyle mi?! Hele yap, bende milli eğitime kadar gidip seni şikayet etmezsem ben de Deli Hasan değilim."
Müdürün o korku dolu ifadesi hala aklımda, hiç çekinmeden gidip bacaklarına sarılmıştım. İlk defa o zaman saçlarımı okşamıştı.
Ve o günden sonra uyuyamadığım bir gece, bir şeyi daha keşfetmiştim. Meğer ben uyuduktan sonra odama gelir öpüp koklarmış.
Ben o geceden sonra her gece aynı numarayı yaptım. Babam ben uyurken saçlarımı okşamadan, öpüp koklamadan hiç uyumadım.
Büyüdükçe gelişleri seyrekleşse de kaçamak, özlem dolu bakışlarından hep beni sevdiğini biliyordum.
"Hayırdır abi gülümsüyorsun?"
Emir'in sesiyle irkilip bakışlarımı ay ışığının değdiği yüzüne çevirdim.
"Öyle, eskiyi hatırladım bir an"
"Yeni gelen doktor ile ilgisi yok yani" dediğinde kaşlarımı çattım.
"Ne diyorsun oğlum sen!"
Sesim biraz öfkeli çıkmış olsa gerek gülümsemesi yüzünde solmuştu.
"Öylesine takıldım abi, kızma"
"Kendine gel! bu tür şakaları bile yapma. Ne bana ne başkasına."
"B-Ben sadece.."
"Biz ölüme yer ayırtmış kader mahkûmlarıyız oğlum. Değil hayal kurmak, başkasının hayali bile olamayız. O yüzden kimsenin kafasını böyle saçmalıklarla dolduracak şakalar bile yapma. Hatta aklından bile geçmesin. Önce şaka ile başlar sonra ne zaman kalbinin köşesine sızdığını bilmezsin. Ölmeden gider ayak kimsenin günahına girmeyelim"
"Haklısın abi kusura bakma"
Elimi ensesine götürüp dostça sıktım.
"Sana sesimi yükselttim biraz sende kusura bakma aslanım."
"Bir an düşünemedim abi."
Dolu gözleri ile söylediğinde büyük bir iç çektim.
Ölüm kimseye yakışmaz ama onun üzerinde de hiç durmuyordu be! Başkasının kıyafetini giymek üzere küçük bir çocuk gibiydi.
"Bugünden beri ölümü düşünüyorum. Hâlbuki ben bugün öğrenmedimki öleceğimi. Ama o doktoru gördüğümden beri biri boğazımı sıkıyor gibi abi, korkuyorum."
Gözlerim buğulanırken ensesinden tutup göğsüme yasladım.
Bu parmaklıklar ardına düştüğümden beri o benim hiç doğmamış kardeşim, ben onun abisiydim.
Birbirimize böyle bağlanmak doğru değildi, zira ilk hangimiz yağlı urgan ile tanışacak bilmiyorduk. Lâkin kıç kadar yerde insan ister istemez birileriyle aynı dili konuşup aynı hisleri paylaşabiliyordu.
"Korkma aslanım, korkma. İnan bana yaşamak daha ürkütücü."
Başını kaldırıp acı bir tebessümle baktı yüzüme.
"Yarın aşure günü abi, annem geceden kurubaklagillerini ıslatır yarın sabah erkenden yapardı. Evi öyle güzel bir koku sarardı ki, aç karnında üç tapak aşureyi gömerdim." Bakışlarını ay ışığının sızdığı demir parmaklıklar ile kaplı küçük pencereye çevirdi.
"Kurubaklagilleri suya koymayı unutmamıştır inşallah. İdam cezasına çarptırıldığımdan beri kafası pek yerinde değilmiş."
Fısıltı gibi çıkan sesi ve dolan gözleri ile pencereden dışarıya bakarken bakışlarını takip ettim.
Onunla kayan yıldızları izlerken aklıma annemin yıldızlarla ilgili söylediği hurafe geldi.
Şimdi düşününce belki de gerçekti.
"Gökyüzündeki her bir yıldız bir insanı temsil edermiş. Ölenin ruhu çekildiğinde yıldızıda sıkı sıkı tutunduğu gökyüzünü bırakır, kendini boşluğa salarmış. Yani, yana yakıla tuttuğumuz dilekler, bir kişinin ruhuna karşılık olurmuş."
"Ee dilek tutmak kötü bir şey o zaman"
Emir meraklı bakışları ile baktığında acı bir tebessümle baktım.
"Ölen nasılsa çoktan ölmedi mi, çoktan yıldız kendini boşluğa bırakmadı mı? Kalanlar da bırakalım, bok gibi hayatlarının kurtuluşunu kayan yıldızlarda arasın."
"Sence bizim yıldızımız hangisi? O da korkuyor mudur?"
"Korksa ne olacak?"
"Korkmamasını, o gün geldiğinde nasılsa beraber toprak olacağımızı söylerdim"
"Biliyor musun abi? Bazen kendime "pişman mıyım?" diye soruyorum ama değilim, değilim abi bugün olsa yine vatanım ve askerlerim için boğazım yırtılana kadar bağırırım. Sadece keşke annem.."
Diyerek duraksadığın da titreyen yumruklarına baktı.
"Bir anneye yapılabilecek en büyük kötülük, evladının ölecek olmasına çaresizce boyun eğdirmek. Biliyorum, elinden gelse şu duvarı tırnakları ile kazıyarak çıkarır beni buradan. O boynuma sarılmış kalın ipi dişleriyle koparır ama gel gör ki bir anne de olsa sadece insan, gücü ancak kendi yüreğini kazımaya yetiyor. "
"Ne diyelim? Anaların yüreğini acımasızca dağlayan adalet terazisi bozuk timsahları Allah da affetmesin."
"Affetmesin abi!"
Kollarımı açtığımda yine güvendiği kollara sığındı.
Gözyaşlarının ıslattığı gömleğim, acı ile yıkanırken bende korkuyordum ama ölmekten değil, ondan önce ölmekten.
Zira en büyük korkumuz ölüm falan değil, arkada bıraktıklarımız.
Annesini arkasında acı içinde bırakacağı için titreyen yüreği bir de benim için kavrulmasındı.
Ölüme eyvallah, kırılan kalemimize de eyvallah ama geride kalanlara en büyük cezayı kestiğini bilmez mi bunlar?
Bilmezler mi, bir annenin yüreğinde açacakları yarayı?
Bir babanın dövdüğü dizinin ağrısını, hangi teselli sözcüğü hafifletir?
Adalet, yazılan kitaplarda değil yürektedir.
Kelimelerden çok ruhları okuyabilselerdi, "bugün" kara bir leke olarak kazınmazdı geleceğe.
Gözyaşlarıyla sel olmazdı ateş düşen evler, umutsuzluk bir bıçak gibi kesmezdi yürekleri.
Sevenler kimsesiz, evlatlar yetim kalmazdı.
İşte bu yüzden bazen adaleti kitaplarda değil, kalplerde ve merhamette aramalı.
Lâkin bu dünyada adalet, güçlü insanların emellerine göre veriliyordu.
Bitti.
Daha önce de söyledim.
Bu kitap sadcee ağlatacak dram dolu bir kitap.
Umarım bunun bilincinde devam edersiniz.
Ama hayatı, gerçek aşkı da sorgulatacak size başka bir pencereden baktiracak.
Sadece aşkı değil bir çok üzücü hikâye ile kendine bağlayacak bir kitap.
Yazarken çok zorlandığım bir kitap ayrıca, çünkü dram kitaplarında genelde duygusal betimlemeler daha yoğun oluyor. Bunu okuyuculara hissettirmek de bayağı zorlu.
Umarım kitabıma destek vererek kalemimi daha iyi geliştirmem de yardımcı olursunuz.
Zira sizin beğenileriniz, ve yorumlarınız çok önemli.
Bir de, olay örgüsünün bana bile sürpriz olduğu bir yazar olduğumu söylemek zorundayım.
Yani genelde planladığım gibi gitmez olaylar bu sebeple kitabın angst ve ya güzel bitmesine şimdiden karar veremiyorum.
Dediğim gibi be
nde bilmiyorum..
Genelde benim karakterlerim canlı gibi, onlar oynar ben yazarım.
Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘
Keyifli okumalar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |