7. Bölüm

7. Bölüm

Tuğçe
demissuenos

CANER ’DEN

Asya… Yani, onun gibi birine denk gelmek şans mı, lanet mi, çözemedim. Beni her şeyiyle kabullenen, hayatımın en karmaşık anlarında bile yanımda kalan birini kaybetmek mi? Ah, delilik. Ama ben zaten hep deliliğin kıyısında yaşamadım mı? Ailem… İçimde hep bir boşluk, onların yanlışları, bitmeyen sorunları… Asla bana güvenmiyorlar. Ne yaptıysam onların beklentilerini karşılayamadım. Asya’nın yanındayken tüm bu yüklerden kurtuluyormuşum gibi hissediyorum ama sonra… sonrası bir sis bulutu. Sorumsuzluk, kararsızlık; bende her şey var. Belki de içimdeki yetersizlik duygusundan, sırf kendime güvenemediğim için onu aldattım.

Asya bunu bilseydi, beni affeder miydi? Zannetmiyorum. Ama bir yandan, ona duyduğum bu aşk, yaşadığım hayatın düzensizliğini bana sürekli hatırlatıyor. Onun ışığı, benim gölgemi daha da belirginleştiriyor. Öyle bir kaosun içindeyim ki, onu bırakmak ya da kendimi değiştirmek… İkisi de bana imkansız geliyor. Asya, hayatımdan tamamen çıkıp gitse bile, aklımda ve kalbimde hep onun izi olacak. Peki ya, bu yükü daha ne kadar taşıyabilirim?

Onu sosyal medyada ilk gördüğümde, içimden bir şeyler akıp gitti. Onunla aramda ki kader bağı, sonu mutlu ya da mutsuz bitsin o benim hayatımın hikayesi olacaktı biliyorum. O kadar güzel anılar biriktirdik ki şu kısa zamanda; yürüdüğümüz kanlıkavak parkı, seni ilk öptüğüm yerdi. O anı hatırlıyorum da, yağmur damlaları düşerken yere, sanki her bir damlanın düşüşünü duyuyordum. Duyabilmek ne mümkün ama ben duyuyordum işte. Bir anda elimi tutuşun, gözlerini bana dikişin ve o güzel dudaklarından süzülen dizeler;

‘’Özletiyor bu çılgın sağanak seni, sırılsıklam özletiyor biliyor musun?.’’ Nasıl da aşkla bakmıştın bana ve o anın içine hapsetmiştin. Bir anda arabayı durdurmuş ve seni öpmeyi arzulayan dudaklarımı dudaklarınla buluşturmuştum. 30 sene sonra bile sorsalar ilk öpücüğün nasıldı diye, aynı arzu ve şehvetle anlatabilirim.

Sana Galata Kulesi efsanesini anlatmıştım. İnanmam ben böyle şeylere, bakma bana sen. Çıkamadıysak ne olmuş, güya kader bizi test ediyormuş. Hıh.. Ucunda sana kavuşmak olsun yeter ki, bütün inançlarımı, kader zincirlerini kırmaya hazırım. Ben bu şehrin, bu ülkenin hatta dünyanın her bir noktasını seninle yeniden keşfetmek istiyorum dediysem sözümü tutacağım.

Hayal ediyorum; seninle Paris’te bir kafede kahve içerken, etrafımızdaki her şey kaybolmuş gibi. Sadece sen ve ben varız, saatler geçse de fark etmem. O eski taş sokaklarda yürürken seninle, her adımda dünya duracak gibi hissedeceğim. Bir sabah uyanıp, güne seninle başlamak… Her şeyin çok sıradan, çok anlamlı olduğu anlar var. Ama seninle her şey başka, her şey özel. En sıradan günde bile, seninle her şey anlam kazanır.

İstanbul’a döndüğümüzde de, Galata Kulesi’nin o yüksek kısımlarında, ellerin ellerimde, yüzümü okşarken, ‘Burası bizim için’ diyebilirim. Gerçekten bizim için. Belki de bu şehir, sadece bizim aşkımız için var. Asya, seninle dünyayı yeniden yaratmak istiyorum. Ne geçmiş, ne de gelecek var. Sadece biz varız. Ve seninle her şey mümkün.

Bazen bir adım daha atmak zor geliyor. Seni seviyorum, her parçamda seni hissediyorum, ama bir o kadar da kaybetmekten korkuyorum. Aldatmak... Evet, bunu yapmayı istemedim, ama nasıl olduğunu da tam olarak bilmiyorum. Sadece bir an, bir anlık zayıflık... Kendimi kaybettiğim o an, her şeyin bir anda sanki eskisi gibi olacağını düşündüm. Ama olmadı. Hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Sen başka bir şehirdeydin. Aramızdaki mesafe, her şeyin üzerine eklenen ağır bir yük gibiydi. Her gün seninle olamamak, seni her an yanımda hissedememek, beni buna itti. Bazen bir insanın hayatında hissettikleri o kadar yoğun oluyor ki, bunları başkalarına anlatmanın imkansız olduğunu düşünüyorsun. Ailemle sürekli kavga ediyorum. Onlar, hep benim ne yapmam gerektiğini söylüyorlar. Beni asla anlamıyorlar. İyi bir oğul, iyi bir insan olmamı bekliyorlar, ama ben… ben nasıl olacağımı bilmiyorum. Bir gün kendimi kaybettim ve bir anlık bir boşlukta, o boşluğu doldurmak istedim.

O gece, başka birinin yanında olmak… bir an için bana rahatlık gibi geldi. Ama sonra her şey değişti. Hemen sonra o hatanın içimi nasıl kemirdiğini fark ettim. Seni ne kadar sevdiğimi, ne kadar değer verdiğimi bir kez daha hissettim. Ama iş işten geçmişti. Sana ihanet etmek… Bunu her hatırladığımda içimden bir şeyler kopuyor. O anın ardında, aslında ne kadar kaybolmuş olduğumu görüyorum. Bu kadar sevdiğim birini neden kaybetmek istedim, neden buna izin verdim?

Bunu yapmak, sadece kendimle savaşımı daha da derinleştirdi. Kendi içimdeki boşluğu, bir başkasında arayarak sana karşı ne kadar büyük bir hata yaptığımı fark ettim. Ama artık her şey, her an, her duygu çok geç… Ne söyleyeceğimi, nasıl yüzleşeceğimi bilmiyorum. İhtiyacım olan şey sadece sen, sana nasıl yaklaşıp, nasıl güven vereceğimi bilmek. Ama işte, ne kadar çabalamaya çalışsam da, her şey bir şekilde hep bozuluyor.”

Bir çıkmazdayım Asya, çırpınıyorum çırpınıyorum ama sanki boşa çırpınıyorum. Daha çok dibe batıyorum. Dipteyim, en dipte. Gel de kurtar beni. Nefesim ol, sen çıkar beni bu hırçın okyanustan.

Düşünüyorum da bunu yapabilecek tek kişinin sen oluşu daha da çok dibe batırıyor gibi...

Bölüm : 21.11.2024 20:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...