
Suları doldurup çantaya koyduktan sonrasında geldiğimiz yolu geri gittik. Bahçelerden çıkıp düz yola geçtiğimizde eve sadece 2 dakikalık bir mesafe kalmıştı. Sallana sallana yürürken arkamdan bir ses gelmesiyle arkamı döndüm. Can da benimle dönerken etrafa bakındı.
“o neydi?” dedim şaşkınca.
“bilmiyorum.” Dedi benden farksız bir şekilde.
“ayı değildir değil mi?”
“ayılar uyuyor, köye de gelmezler ki.”
“o zaman o ses neydi?”
Yavaşça elimi tutarken “koşmaya hazır mısın?” dedi.
“saçmalama, ben senin gibi nasıl koşayım?”
“benim gibi koşamasan da hızlı koşman gerek.”
“ne kadar hız?” diye sordum merakla.
“arkanda yaban domuzu koşarken kaçacak kadar hız.”
“saçmalama Can.” Dedim ne dediğini anlamaya çalışırken.
“oradalar, bizi fark etmediler ama koşmamız şart, yoksa dümdüz ederler bizi.”
“Can.” Dedim korkuyla.
“gel buraya.” Dedi beni belimden tuttuğu gibi kaldırırken. Dizlerimi anında belinde kenetlerken boynuna sıkıca sarıldım.
“böyle koşamazsın.” Dedim.
“3 dediğimde sıkıca tutun, sakın bırakma beni ve kendini benden geri çekip bana yük olma.”
“tamam.” Dedim sadece korkuyla. Ben bu korkuyla şimdiden titremeye başlamıştım.
Can birkaç adım giderken “sesimizi duydular.” Dedim.
“nereden anladın?”
“buraya doğru bakıyorlar.”
“3 Birce.” Dediğinde koşmaya başladı. Can’a resmen yapışıp tek vücut olurken onların da koşmaya başlamasıyla “Can!” diye bağırdım. Can koşmaya devam ederken ben de onları kontrol etmeye devam ediyordum.
“Can, çok hızlılar!” diye bağırdım tekrar.
Bize yaklaştıklarını gördüğümde “imdat!” diye çığlık atmaya başladım. Sesim dağların arasında yankılanırken kulaklarıma geri dönmüştü. Bitmek bilmeyen yolda hala koşuyorduk.
“Can!” diye çığlık attım iyice bize yaklaştıklarında. Artık kendimi aşırı derecede kasmaktan vücudumun kaskatı kesildiğini hissediyordum. Onun bedeni de hissettiğim kadarıyla benimkinden farksızdı.
Gelen silah sesiyle Can’ın kafasını ellerimle olabildiğince korumaya çalışırken başımı omzuna gömdüm. Birkaç el silah daha atılırken kafasına bu sefer adeta sarılmıştım.
Gözlerimin önü kararmaya başlarken kendimi tutmaya çalıştım ama olmuyordu. Can’ın durduğunu hissettiğimde başımı kaldırıp etrafa baktım. Evin bahçesine ulaşmıştık ve herkes buradaydı.
“Can, iyi misin.” dedim ellerimle saçlarının arasından başını yoklarken.
“iyiyim, sen iyi misin?” dediğini duymuştum ama gözlerimin önü tekrar kararmaya başlarken kendimi daha fazla tutamamıştım.
Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başlarken beynime son anların görüntüleri dolmaya başladı. Ne olduğunu anlamlandırdığımda başımdaki şiddetli ağrıya rağmen gözlerimi açtım.
“Can.” Dedim odanın içinde onu ararken. Ama burada değildi.
Daha önce görmediğim odadaki yataktan çıkarken hızlı adımlarla kapıyı açtım. Karşıma merdivenler çıktığında olabildiğince hızlı inmeye başladım. Can’ların evindeydik ama herkes neredeydi, merak içindeydim.
“Can!” diye seslendim zemin kata indiğimde. Aklımda hala ona bir şey olduğu düşünceleri gezip dolaşırken gözlerimin dolmasına engel olamıyordum.
Can’ın hızlı adımlarla salondan çıktığını gördüğümde içime ferah bir su serpildi. Ayakta ve iyiydi. Yanına gidip boynuna sarılırken hafifçe eğilmişti. Gözyaşlarım akmaya başlarken kendimi tutamıyordum. Sesli bir şekilde ağlamaya başlarken belimdeki elleri sırtımı okşuyordu.
“neden ağlıyorsun?” diye mırıldandı.
“sana bir şey oldu sandım.” Dedim ağlamamın arasında.
“ben iyiyim, asıl sen iyi misin, kendini nasıl hissediyorsun?” diye sordu.
“iyiyim, sana bir şey oldu diye çok korktum.” Dedim tekrar. Resmen hıçkırarak ağlayacak noktaya geldiğimi hissediyordum.
“tamam, geçti.” Dedi omzumdaki öpücüğünü hissederken. Sakinleştiğimi hissediyordum ama gözyaşlarım durmak bilmiyordu bir türlü.
Korkum biraz olsun geçtiğinde kollarımı ondan çektim.
“hadi gel ben seni tekrar yatırayım, dinlenmeye ihtiyacın var.” Dedi sakince saçlarımı okşarken.
“istemiyorum.” dedim.
“itiraz yok, hadi.” Dedi elimi tutarken. Arkada endişeyle bana bakan ailesini gördüğümde gözlerimi onlara çevirdim.
“iyi misin kızım?” dedi Ayşe anne.
“iyiyim anne.” Dedim.
“hadi gel, sonra konuşursunuz.” Dedi Can beni götürmeye başlarken.
Tekrar merdivenleri çıkarken odasına çıkartacaktı ama onu durdurdum.
“ben odama geçerim.”
“olmaz, bu gece benim odamda, benim gözümün önünde olacaksın.”
“hayır.” Dedim kararlılıkla.
“yine neye inat ediyorsun Birce, hadi yukarı.”
“istemiyorum. Ben kendi odamda kalacağım.” Dedim. Tamam, onun için fazlasıyla endişelenmiştim ama iyi olduğunu da görmüştüm. Bu saatten sonrasında artık normale dönebilirdim. Biraz daha ağlayıp kendimi toparladıktan sonra en azından.
“ne oluyor Birce? Neden bana iki gündür bu kadar soğuksun, sana bir şey mi yaptım fark etmeden?” dedi.
“hayır.” Dedim.
“o zaman neden benden uzaksın?”
“sonra konuşalım Can, halim yok. Aklım çok dağınık.” Dedim ellerimle yanaklarımı iyice kurularken.
“şimdi konuşalım, sebebini en azından bilmek istiyorum. Sonra ayrıntıları da konuşuruz.”
Bir iç çektim, burnum tıkanmıştı ve nefes almakta zorlanıyordum. Ona biraz yanaşırken gözlerinin içine bakarak olabildiğince sessiz konuşmaya çalıştım.
“aklında bir kadın var ve benimle bu kadar yakın olman sence ne kadar mantıklı? Bana bu kadar korumacı davranıyorsun ama o kadını düşünmüyorsun. Yatağında, aklında başka kadın varken benim yatmamı nasıl isteyebilirsin? Bana yaptıklarınla, dediklerin çok çelişiyor Can. Aklında bir kadın varken bana bu kadar yaklaşamazsın, öpemezsin, elimi tutamazsın, iki gün sonra ayrılacağız zaten, ne istiyorsun anlamıyorum. Uzak dur işte benden. Kameralara iki poz veririz bitene kadar olur biter. Onun dışında bana yaklaşma.” Dedim.
“çok haklısın Birce, bu çok uzadı aslında.” Dedi gözlerimin içine bakarken. “şimdi ayrılalım, bitirelim bu işi.”
Oldukça kararlı gözüküyordu. Ne tepki vereceğimi bilemezken dudaklarım aralandı. Ben bu kadar hızlı ayrılmayı beklemiyordum.
“tamam,” dedim yutkunurken. “bugün saatin bile kaç olduğunu bilmiyorum. Yarın ilk uçakla döneceğim.”
Arkamı dönüp odaya girecekken kolumdan yakalayıp kendine çekti.
“şimdi iki bekar insan olarak biraz konuşabilir miyiz?” dedi.
“gerek yok bence. Neden konuşalım?”
“aklımdaki kadının kim olduğunu merak etmiyor musun?”
“etmiyorum.” Dedim.
“dünyadaki en güzel kadını sana anlatmak istiyordum oysaki.”
“bana değil, o kadına anlat bunları Can. Yeter artık, ben de insanım. Yeterince vicdan azabı çektim, hala çektirmeye devam ediyorsun.”
“içini rahatlatacağım ama.”
“sanmıyorum, şimdi seni dinlemek istemiyorum, sadece biraz dinlenip yarın en erken saatte buradan gitmek istiyorum.”
“tamam, odama gitmeyelim ama en azından terasta birazdan başlayacak olan havai fişekleri izlesek. Yılbaşına dakikalar kaldı.”
“tamam, sen geç, ben de geliyorum.” Dedim iç çekerken. Beni sabaha kadar bırakacağı yoktu yoksa.
“nereye?”
“odadan bir şey almam gerek.”
“tamam, terastayım.” Dedi.
Odaya girerken en önce burnumu sildim. Buna ihtiyacım vardı. Ne zaman ağlasam salya sümük olmaktan nefret ederdim. Bir de işin kötüsü benim gözyaşım kolay kolay da bitmezdi.
Çekmeceden ona hediye aldığım şapkayı çıkartırken bir iç çektim. Hazırdım sanırım. Odadan çıkıp terasa geçerken oturduğunu görmemle yanına gidip ben de oturdum.
Elimdeki çantayı ona uzatırken “senin için.” Dedim.
Gözlerinin içinin parladığını görürken çantadan çıkartıp kutuyla bakıştı. “en sevdiğim marka.” Dedi.
“bilmiyordum, görünce direkt aklıma sen geldin, yılbaşı hediyesi almak istedim.” dedim.
Kutuyu açıp içinden şapkayı çıkartırken gülümseyerek bana baktı.
“sen var ya muhteşemsin, ne zamandır almaya gidecektim, bir fırsatım olmamıştı. Çok teşekkür ederim.” Dedi gülümseyerek kollarını bana sararken.
Ben de hafifçe ona sarılırken gülümsedim. “güle güle kullan.” Dedim.
Geri çekilirken şapkayı takıp bana baktı. “yakıştı mı?”
“çok yakıştı. Tam aklımdaki gibi.” Dedim.
“tekrar teşekkür ederim.” Dedi şapkayı çıkartıp kutusuna koyarken. “aslında benim de sana hediyem var ama biraz karışık bir hediye.”
“nasıl?” dedim anlamaya çalışırken.
“bu hediye hem yılbaşı için hem de bir şey için daha.” Dedi yutkunurken. “sadece biraz tepkini kestiremiyorum.”
“hediyeye ne kadar kötü tepki verebilirim ki? Neyden korkuyorsun bu kadar?”
“hediyeyi seveceğine eminim, dediklerimden sonraki tepkinden hiçbir fikrim yok ama.”
“kötü bir şey mi oldu?” dedim gözlerinin içine bakarken.
“benim için çok iyi bir şey oldu.” Dediğinde içim rahatladı. “Birce, ben aslında sonsuza kadar aşık olacağım, seveceğim, bunca zamandır evlenmem diye düşünürken güveneceğim o kadını, seni buldum.” Dedi yutkunurken.
Bu sefer ben de yutkundum, böyle bir şey beklemiyordum.
“Can…” dediğimde “lütfen bitirmeme izin ver.” Dedi. Susarak gözlerinin içine baktım.
“hayatıma girdiğin zamandan beri beni iyi anlamda çok değiştirdiğini fark ettim, sabahları mutlu kalktım, ilk defa işimden ve ailemden farklı bir şeyi düşünmeye başladım. Aslında sana aşık olduğumu söylemeye çalışıyorum sadece.” Dedi gülümserken. “hayatıma ilk defa bir kadını aldım, seveceğimi bilmeden. Bu konularda aşırı tecrübesizim, biraz da gerginim. Bir ilişkiye başladık ama ikimiz de gerçek bir ilişki olmadığını biliyoruz. Sana istediğim gibi sarılıp öpememenin, yanımdan ayırmamak için bahaneler aramanın işkencesini çekmeye başladım yavaş yavaş. Eğer sen de istersen ben bu ilişkiyi gerçeğe çevirmek istiyorum. Aklımdaki kadın yanımda olsun, ayrılmasın istiyorum.”
“ben başka birini…” dediğimde tekrar sözümü kesti. “her dakikam seninleyken bu pek de mümkün değil, üstelik aklımda sadece sen varken. Yanımda olmaya, elimi tutmaya devam eder misin?”
Gözlerimi kırpıştırdım. “hiç hazır olmadığım yerden geldi soru.” Dediğimde gülümsedi. Onunla birlikte ben de gülümserken kalbim heyecandan pır pır atıyordu. Biraz da baş ağrım kendini hissettiriyordu ama şu an baskın olan kalbimdi.
Uzanıp elini tutarken “tutarım.” Dedim. Aşırı derecede vücudum utanç içindeydi, hiç böyle bir şey yaşadığımı hatırlamıyordum.
Elimi bırakıp aramızdaki hediye kutusunu diğer tarafa koydu. Belimden tutup beni yavaşça kucağına çekerken dizlerinin üzerinde oturuyordum. Ne olduğunu anlamasam da elleri yanaklarımı bulurken dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.47k Okunma |
3.48k Oy |
0 Takip |
103 Bölümlü Kitap |