
Düğün evine gitmek yerine merkezde bir düğün salonuna gelirken sabahki o curcunanın sebebini merak ediyordum. Karadeniz’de hiç düğüne gitmedim değildi, birçok kez gitmiştim ama hep ev önünde olunur, evde yemekler dağıtılırdı. Şimdi düğün salonunda olacaksa, sabahki telaşın da pek bir anlamı yoktu benim için.
Can arabayı park ederken hep birlikte arabadan indik. Ailecek düğün salonuna girerken Can elimi tutmuştu. Kalabalıkta herkes birbirine selam verirken ben biraz ortada kalmış gibiydim. Kimseyi tanımıyordum.
Bir masaya geçip otururken Can hemen üzerindeki ceketini çıkartıp sandalyenin üzerine astı. Kollarındaki düğmeleri de açıp hafif katlarken onu izlediğimi anlamışçasına bana gülümseyerek baktı.
“ben çabuk daralıyorum. Bakma öyle.” Dedi.
“bir şey demedim. Alışkınsın spor giyinmeye zaten.” Dedim gülümserken.
“annem her zaman kızar da sen de bir şey diyeceksin diye düşündüm.”
“kızılacak bir şey yok, nasıl rahat ediyorsan öyle kal.” Dedim yanağına bir öpücük bırakırken. “her halin yakışıklı.”
“senin de her halin güzel ballim.” Dedi benim gibi yanağıma bir öpücük bırakırken. Kolunu sandalyeme uzatmasıyla biraz daha ona yaklaştım.
“oynamayı sever misin?” diye sordu bir anda konuyu değiştirirken.
“hem de çok.” Dedim gülümserken. Şu an gözlerimin parladığına yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.
“o zaman bütün akşam benimlesin, oturmak yok.”
“kabul.” Dedim arkama yaslanırken.
Herkes kendi arasında sohbet ederken ben de etraftaki insanlara bakıyordum. Can’ın çevresinde minik bir çember oluşmuş, onunla sohbet ediyorlardı. Muhtemelen buradaki arkadaşlarıydı hepsi. Baya samimiydiler.
“yengem, sıkıldın mı?” dedi elinde içecekle Alkan yanıma gelirken.
“yok yengem, sıkılmadım.” Dedim onun gibi. Gülümseyerek bana bakarken göz kırptı.
“sen de alıştın bize, ailemize hoş geldin.”
“hoşbuldum Alkan bey, beni yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederim.”
“rica ederim, abim arkadaşlarıyla konuştuğu için sıkıldığını düşündüm. Onu pek yalnız bırakmazlar. Ben de sıkılıyorum çoğu zaman. Kader ortağımsın yani.” Dedi gülerken.
“alıştım artık ya. Gittiğimiz her yerde böyle olunca çok da şey yapmıyorum. Hoşuma gitmiyor bile değil.”
“nesini sevdin yalnız bırakılmanın yenge, merak ettim.” Dedi içeceğini içerken.
“onun bu kadar sevildiğini, mutlu olduğunu görmek beni de mutlu ediyor.” Dedim.
“bence aşk senin gözünü kör etmiş. Abim sıkıcıdır zaten.”
“abin mi sıkıcı.” Dedim şaşkınca. “o zaman sen beni daha tanımadın.”
“zaten abimi normal bir insan bulmazdı, inanıyorum sana.”
“çok da naziksin bakıyorum.”
“öyleyimdir.” Dedi saçlarını düzeltirken.
“Alkan, yengeni yalnız bırakma, ben geliyorum iki dakikaya.” Dedi Can ayağa kalkarken.
“nereye?” diye sordum.
“imzalı forma vereceğim ballim. Sen otur.”
“ceketini al, üşürsün.” Dedim.
Eline ceketini alırken hızlıca saçlarıma da bir öpücük kondurdu.
“abim sana karşı nazik ama değil mi, eğer odunsa söyle, ben döverim onu.” Dedi Alkan.
“biz gayet iyiyiz Alkan, hiçbir sıkıntımız yok çok şükür.” Dedim gülümserken.
“bizde kadına ses bile yükseltilmez, kadınlar çiçeğimizdir. Bir şey olduğunda bana söyleyebilirsin.”
“aklımda ama Can beni el üstünde tutuyor zaten, pek gerek kalmaz.”
“öyle olsun. Siz iyi olun, mutlu olun bize yeter.” Dedi ailenin diğer üyeleri gibi. Onların birbirlerine bu kadar bağlılığı beni mutlu ediyordu. Birbirlerine olan düşkünlükleri, sevgi ve saygıları müthişti.
Can yüzünde gülümsemeyle gelirken gelin ve damadın da içeri girmesiyle müzik sesi yükseldi. Herkes onları alkışlarken Can yanımdaki yerini almıştı hemen.
Gelin ve damat ilk danslarını ederken gülümseyerek onları izledik. Ardından ikinci şarkı çalarken Serdar baba hemen Ayşe anneyi dansa kaldırdı. Onları hala böyle görmek imrenmeme sebep olmuştu. Bunca yıllık evlilerin hala böyle aşkla birbirleriyle dans etmelerine bayılıyordum.
“benimle dans eder misiniz hanımefendi?” dedi Can elini uzatırken.
“memnuniyetle.” Dedim elini tutarken.
Birlikte ilk dansımızı etmeye başlarken aramızdaki mesafeyi kapatıp ona sokuldum. Ensesindeki ellerimle saçlarıyla oynarken hafifçe eğilip omzuma bir öpücük bıraktı. Gülümseyerek başını kaldırırken yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
“Can, insanlar bakıyor.” Dedim uyarırcasına.
“baksınlar, seni sevdiğimi dağlara haykırmak istiyorum zaten. Onlar da görsünler, çok mu?”
“biz yine de mesafemizi koruyalım Efulim.” Dediğimde hayran hayran gözlerimin içine baktı.
Alnıma bir öpücük kondururken “Efulim diyen dilini yesinler.” Dedi.
“Can.” Dedim kendimi tutamayıp gülmeye başlarken.
O da benimle birlikte gülerken şarkı bitene kadar dans ettik. Kollarımı boynundan çekip yerimize geçecekken elimden tuttu.
“daha yeni başlıyoruz.” Dediği sırada horon müziği kulaklarıma dolmuştu.
“ısınsaydık bir, utanırım şimdi.”
“hadi hadi, söz verdin.” Dedi elimi tutarken.
Hemen bir çember oluşurken horon yavaş başlamıştı ama ilerleyen zamanlarda hızlanacağını biliyordum. Kendimi o dakikalara hazırlamam gerekirdi. Can’ın nasıl oynayacağı konusunda bir fikrim yoktu ve eğer hızlı oynarsa benim de ona ayak uydurmam gerekirdi. Yoksa büyük ihtimalle kendimi yerde bulurdum.
Kendimi ritme kaptırırken horon da baya hızlanmaya başlamıştı. Can yanımda o kadar hızlı oynuyordu ki kendini kaptırmış gibiydi tamamen. Ona ayak uydurmayı başardığıma seviniyordum. Yaşasın her sene 23 Nisan’da ve 19 Mayıs’ta oynadığım gösteriler. Şimdi bir işe yarayacağını hiç düşünmemiştim.
Ne kadar oynadığımızı bilmiyordum ama aşırı derecede susarken “Can!” dedim müziğin sesimi bastırmaması adına.
Bakışlarını arada çevirdiği gibi bana çevirirken “efendim?” dedi.
“çok susadım. Ben su içeceğim.” Dedim.
“birazdan bitecek, biraz dinleniriz, diğerine gireriz. Dayanabilir misin?” dedi.
“dayanırım.” Dediğimde gülümseyip horondan çıktı. Damatla karşılıklı oynamaya başladıklarında hepimiz ellerimizi bırakıp alkışlamaya başladık. Islıklar havada uçuşurken gülmeden duramıyordum. Aşırı eğlenceliydi.
Alkan da diğer yanımda dururken “ben çıkıyorum yenge.” Dedi.
“ben de çıkacağım da Can bitince çıkarız dedi.”
“bakma ona, gel sen de yorulduysan, horon delisidir o.”
“sözüm var, birazdan gelirim.” Dedim gülümserken.
“sen bilirsin.” Dediği sırada müzik yavaşlamaya başlarken “bu adam her şeyin hesabını yapmayı nasıl başarıyor acaba?” dedi.
“bilmem, bu zamana kadar şaştığını hiç görmedim ama.” dedim gülerken.
Can yanımıza gelirken elimden tuttu. “hadi bakalım.” dedi masaya ilerlerken.
Üçümüz de masaya geldiğimizde şişelere sarılırken Can ve Alkan direkt diklemişlerdi. Ben de bir bardağa doldurup yavaşça içmeye başladım.
“bir kıza bak bir de oğullarıma. Hepsi susadı ama kız evladı bir başka.” Dedi Ayşe anne.
Can elindeki şişeyi bırakırken “bir bardak su beni kesmez anne, biliyorsun.” Dedi.
“beni de biliyorsun anne.” Dedi Alkan.
“biliyorum biliyorum da insan içindeyiz.” Dedi Ayşe anne.
Masadan aldığım peçeteyle Can’ın alnına bastırırken hafif eğilip gözlerini kapattı. Ter içinde kalmıştı. Hasta olacaktı resmen.
“biraz dinlen, oynama.” Dedim.
“neden?” dedi gözlerini açarken.
“bir rüzgara çıksan hasta olacaksın, ter içindesin.”
“yanımda yedek gömlek var, değiştiririm.”
“bitecek birazdan zaten, sona yaklaştık. Daha oynama.” Dedim saatimi kontrol ederken.
“yenge abimden dünyanın en zor şeyini istiyorsun. Bu zamana kadar kimse onu durduramadı.” Dedi Alkan gülerken.
“valla ben bilmem, haftaya maç var. Hasta olursa maça çıkamaz.” Dedim yerime otururken.
“onu doğru söyledin.” Dedi Can da yanıma otururken.
“ben şok içindeyim şu an.” Dedi Cemre bize bakarken. “Can oturdu değil mi anne?”
“oturdu valla, Birce sen yıllardır neredeydin kızım?” dedi Ayşe anne gülümserken.
“abim hanımköylü olmuş anne.” Dedi Alkan kahkaha atarken.
Can kolunu omzuma atıp beni kendine çekerken yanağıma bir öpücük kondurdu. “sevgilim ne derse o.” Dedi göz kırpmayı da ihmal etmezken.
Masadaki herkes gülmeye başlarken ben de gülümsedim. Yorgun olduğumu daha yeni yeni fark ediyordum. Çok fazla oynamıştık zaten.
Müzik sesi bir kere daha yükselirken “yoruldun mu?” diye sordu Can kulağıma eğilirken.
“aslında yeni fark ediyorum.” Dedim.
“eve gidelim mi?”
“herkes burada, hep birlikte kalkarız. Sen oynamak istersen oyna ama.”
“daha oynamam da bu kadar güzel oynadığını bilmiyordum, bana ayak uyduran pek olamaz.” Dedi.
“eh, yapıyoruz bir şeyler diyelim.” Dedim göz kırparken.
Kahkaha atarken gülümseyerek onu izledim. Ben hiç böyle olacağımızı hayal etmezdim.
“sen hangi duamın kabulüsün acaba.” Dedi gözlerimin içine bakarken.
“seni bilmem ama ben çok dua etmiştim ama seninle kabul olacağını hiç düşünmemiştim.”
Başını omzuma yaslarken burnu ve dudakları boynuma değiyordu.
“Can, herkes burada.” Dedim tekrar tekrar uyarımı yaparken.
“bu gece de benimle kalır mısın?” dedi başını omzumdan kaldırırken. Etrafa bakıp kimsenin duyup duymadığını kontrol ettim ama Allah’tan herkes oynayanları izliyordu.
“kalamam.” Dedim gözlerinin içine bakarken. O kadar güzel bakıyordu ki içimde bir şeylerin koptuğunu hissediyordum. Kalbime ateş basıyordu.
“gideceğiz zaten.” Dedi.
“ne zaman?” dedim merakla.
“yarın akşama biletlerimiz hazır.”
“ne kadar çabuk geçti.” Dedim iç çekerken.
“çabuk geçmesi değil, senin sevmen önemli, sevdin mi burayı?”
“hayatımdaki en güzel, unutamayacağım seyahatti.” Dedim gülümserken. Gözleri dudaklarıma kaysa da hemen toparlayıp gözlerimin içine baktı tekrardan. “aileni de çok sevdim, hepsi gerçekten beni kendi evimdeymiş, bu ailedenmişim gibi hissettirdi. ”
“artık sen de bu ailedensin, annemin ve babamın gerçek kızı, ablamın ve Alkan’ın yengesi.” Dedi gülümserken.
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.48k Okunma |
3.48k Oy |
0 Takip |
103 Bölümlü Kitap |