
Sabah erkenden uyanırken güzel bir duş aldım. Üzerimi giyinip hafif bir makyajla güne hazırlanırken aşağıya indim. Önce çalışma odasına gidip herkesin listelerini yolladıktan sonrasında mutfakta hızlı bir kahvaltı yaptım. Her an Şennur gelebilirdi.
Dün, yatmadan öncesinde annemle konuşup durumu anlattıktan sonrasında plan yapmıştık. Aslında her şey dediği gibi olacaktı desem yeriydi. Annem bizim de evden gitmemizi istemiyordu ama rahat edemeyeceğimizi söyleyince sadece dünürünün kalmasına da ikna olmuştu. Bakalım Ayşe anneler de kalmak isteyecek miydi, orası meçhul.
Kapının çalmasıyla yüzümde bir gülümseme oluşurken hemen kapıya koştum. Kapıyı açar açmaz elinde kamerasıyla Şennur karşılarken beni çektiğini fark etmiştim ama canlı yayında mıydı yoksa sadece video mu çekiyordu anlayamamıştım.
“hoş geldin.” Dedim gülümseyerek.
“hoş buldum, müsaitsin değil mi?” dedi o da güler yüzle.
“müsaitim tabii ki, gel.”
Ayakkabılarını çıkartırken sıkıca sarıldık birbirimize. “şu an vlogda, yani kesebilirim de. Sen rahat ol.” Dedi.
“tamam, ben de tam çözemedim, bir şey demedim o yüzden.” Dedim. “nasılsın?”
“iyiyim canım, sen nasılsın? Ne zamandır görüşemedik, tatiliniz nasıl geçti?”
“evet ya, uzun zaman oldu görüşmeyeli. Tatilim çok güzeldi, sizinki nasıldı?”
“biz de kızlarla takıldık, güzeldi.”
“ayakta kaldık, geçsene içeri.” Dedim salonu gösterirken.
“laf lafı açıyor hep, dalıyoruz.” Dedi kıkırdarken.
“öyle oluyor ya, bir de özledik ya birbirimizi.”
“listeler değişmiş sanki, bana mı öyle geldi?” dedi merakla.
“evet, ufak değişiklikler yaptım. Seyit için daha iyi olacağını düşündüm. Arada zaten böyle güncellemeler yapmak güzel oluyor.”
“Seyit baya halinden memnun gözüküyor. Normalde hep kusur bulacağı şeyler olurdu ama listeleri sen yaptıktan sonrasında hiç şikayet ettiğini görmedim. Ne kadar teşekkür etsem az, her sabah bir şikayetle güne başlamayı bıraktım.” Dedi gülerken.
“önemli değil canım, önemli olan onların sağlıkları. Memnunsa ne mutlu bana.”
“aa, ben kamerayı unuttum. Arkadaşlar şimdi neyden bahsediyorlar diyeceksiniz, biliyorum. Birce’nin mesleği diyetisyenlik. Seyit de Birce’den bu konuda yardım alıyorlar, birlikte çalışıyorlar. Seyit bu konularda biraz hassastır, dengeyi çok iyi yakaladı Birce, ondan bahsediyoruz. İyi ki geldin Birce.” Dedi kameraya karşı.
Gülümserken “bir şeyler içer misin?” diye sordum.
“sabah kahvemi yeni içtim, kahvaltımızı da yaptık. Birazdan ayarlarız bir şeyler. Bu arada bu çanta senin.” Dedi yanına bıraktığı çantayı bana uzatırken.
Alıp baktığımda çikolata ve kurutulmuş meyveler olduğunu gördüm.
“çok teşekkür ettim, niye zahmet ettin canım?” dedim gülümseyerek.
“ne zahmeti canım, o kadar evine davet ettin, kanalıma konuk oluyorsun. Kolay kolay yapmaz kimse.”
“aramızda lafı bile olmaz.” Dedim öpücük atarken.
O da bana öpücük atarken gülümsedim.
“programımız nedir peki? Nasıl ilerleyeceğiz?” diye sordum merakla.
“eğer iznin olursa senden bir ev turu isteyeceğiz. Sonra da canlı yayın açıp soru cevap kısmına geçeriz.” Dedi.
“tamam, bana uyar. Hemen başlıyor muyuz?”
“başladık bile aslında.” Dediğinde gülümsedim.
“tamam, ben bu işler nasıl olur pek bilemiyorum. Beni yönlendir lütfen. O zaman salonu tanıtmakla başlıyayım. Burası salonum. Genelde burada takılıyorum ya da mutfakta.” Dedim direkt kendimi kaptırırken.
“çok televizyon izler misin?” diye sordu televizyonu çekerken.
“yani, pek vaktim olmuyor ama canım sıkılırsa açarım. Genelde spor kanallarını takip ediyorum zaten. Maçlar varsa izlerim.”
“maç merakın Can’la birlikte mi başladı yoksa daha öncesinde de izler miydin?”
“ben kendimi tanıdım tanıyası maç izlerim, stada giderim. Sporu gerçekten seviyorum. Sadece futbolla da sınırlı değil.”
“özellikle sevdiğin bir spor var mı peki?”
“futbol.” Dediğimde gülmeye başladık.
“Seyit sağolsun benim için de futbol bir ayrıcalık oldu.”
“bildiğim kadarıyla bizimkilerin takımını tutuyorsun, doğru mu?”
“evet, çocukluğumdan beri takım değiştirmedim. Babam zaten koyu bir fanatik. O yüzden takım değiştirmek gibi bir seçeneğim yoktu, iyi ki de yoktu, ben takımımı her yaşımda çok sevdim.” Dedim gülerken.
“peki başka bir takım tutacak olsan bu hangisi olurdu?”
“hmm… güzel soru.” Dedim düşünceli bir şekilde. “sanırım takım tutmazdım. Bu konuda tarafsızlığımı korumak istiyorum açıkçası. Kendi takımımıza karşı duyduğum duyguları başka bir takıma duymak… garip. Benim için ciddi bir konu bu. O yüzden milli takım diyorum.” Dediğimde tekrar gülmeye başladık.
“tamam, bu konuda seni zorlamayacağım.”
“mutfağa geçelim mi?” dedim. Burada anlatacak bir şeyim kalmamıştı daha.
“olur.” dedi yavaş yavaş benimle gelmeye başlarken. Ben de o sırada çantayı da alıp mutfağa getirmiştim.
Masanın üzerine bırakırken o da aynı zamanda beni çekmeye devam ediyordu.
“mutfakta çok düzenlisin anlaşılan.” Dedi etrafı çekerken.
“dağınıklık sevmem.” Dedim. “her şey yerli yerinde olmalı.”
“anladım, yemek yapmayı sever misin?”
“severim. Farklı lezzetler denemeyi de çok severim.”
“peki en klasik soru, yemek yapmak mı yoksa yemek yemek mi?” dediğinde gülmeden edemedim.
“ben daha çok sabah kahvaltılarını severim. Akşamları sadece gece acıkmayacağım kadar yesem de benim için yeterli oluyor. O yüzden yemek yapmak diyebilirim.”
“en sevdiğin yemek hangisi?”
“zor bir soru. Yemek seçen bir insanım aslında. Sevdiğim yemekleri de hiç ayıramam. Hmm…” dedim düşünceli bir şekilde. “balık diyeceğim buna. En son balık yedik ve hala tadı damağımda.” Dedim gülümseyerek.
“güzel seçim, en çok nasıl seviyorsun peki?”
“ayırt etmem. Hepsinin yeri bende farklıdır. Sadece ızgarada beni çok açmaz.”
“yapmayı en sevdiğin yemek ya da tatlı hangisi?”
Gülümserken “buna da balık diyeceğim.” Dediğim.
Şennur kahkaha atarken “bu kadar çok mu seviyorsun gerçekten?” dedi.
“aslında Can da balığı çok seviyor. Birkaç gün önce de onunla balık yaptık. Zahmetli ama lezzetine doyamıyoruz gerçekten.”
“daha ilişkiniz çok taze ama Can mutfağa sık sık giriyor mu?” dedi Şennur merakla.
“evet, kendi yemeklerini de kendi yapmayı tercih ediyor. Geçen gün de birlikte yemek yemek istedik, öylelikle bir girmiş olduk.”
“becerikliyiz bu konuda anlaşılan.” Dedi gülümserken.
“öyle diyebiliriz. Tabii ki bir şef düzeyinde olamayız.”
“orası öyle canım.” Dedi.
“bu katta çalışma odamı gösterebilirim sanırım. Başka gösterebileceğim bir alan, ufak bir spor salonu var. Orayı gösterebilirim.”
“spor salonunu sen mi tercih ettin?” dedi şaşkınlıkla.
“aslında ev sahibim yapmış ama kendi evim olsaydı eğer ben de alanım olduğu sürece yapmak isterdim.” Dedim.
Önce spor salonunu gösterdim. O etrafı çekerken ben de onu izlemeye başladım.
“spor yapmayı sever misin?” diye sordu kadraja tekrar ikimizi de alırken.
“severim, elimden geldiğince de bir aksilik olmazsa düzenli yaparım. Burayı da çok sık kullanıyorum o yüzden.”
“Can’la hiç böyle bir antrenmanınız oluyor mu?”
“hayır, genelde kulübe gittiğimde onların antrenmanlarını izliyorum. Zaten o da günlük sporunu yapmış oluyor. Bazen sitede koşmayı tercih ediyor ama bu zamana kadar beraber yapma fırsatımız olmadı.”
“yapmak ister miydin peki?”
“tabiki, profesyonel bir sporcuyla antrenman yapmak benim için şereftir.”
“buradan Can’a sesleniyoruz o zaman, Can sevgilinle bir antrenman yapıp bize de fotoğraf at. İçimizde kalmasın.” Dediğinde gülmeye başladık.
“bence verdik mesajı.” Diyerek göz kırptım. Tamamıyla şakasınaydı aslında. Böyle bir talebim yoktu.
“bence de.” Dedi gülerek odadan çıkarken. Çalışma odamı da kapı ağzından ufak çekerken onu izlemiştim sadece.
Yukarı çıktığımızda ilk önce odamı gösterdim.
“burası da yatak odam. Zaten geriye kalan odalar standart misafir odası. Pek gösterilecek bir şey yok.” Dedim.
“gelebilirim değil mi?” dedi.
“tabi ki.” Dedim odaya girmesini beklerken.
Etrafı çekmeye başlarken “giyinme odan var mı?” diye sordu.
“dolap bana yeterli geliyor. O yüzden de şu anlık öyle bir ihtiyaç hissetmedim.”
“gerçekten mi?” dedi şaşkınca.
“evet.” Dedim gülümserken.
“ay ben hiçbir dolaba sığamadığım için en sonunda bir odayı iptal edip komple giyinme odası yaptırdık. Odadan dolap da kalktığı için daha ferah olmuş oldu.”
“aslında ben de gerekli bir şey olduğunu düşünüyorum. Her şey daha düzenli bir halde oluyor.” Dedim.
“gördüğüm kadarıyla da öyle zaten. Düzen konusunda baya hassasın.”
“çok kasmam ama düzenli olmasını da isterim.”
“anladım.” Dedi.
Tekrar aşağı kata inerken “bahçeni de çekmek isterdim ama zaten kışın ortasında olduğumuz için bizim bahçelerde de bir şey yok. Bomboş çimleri çekmek de anlamsız.” Dedi.
“evet, bahçede şu an hiçbir şey yok.” Dedim.
“o zaman bizi evine konuk edip sorularımızı yanıtladığın için çok teşekkür ederiz Birce. Bize vakit ayırman çok kıymetli.”
“ben teşekkür ederim, her zaman beklerim.” Dedim gülümseyerek.
“böyle de mütevazi bir kız.” Dedi gülümseyerek. “görüşürüz.” Diyerek kamerayı kapattı.
“çay, kahve, soğuk bir şeyler?” dedim sorarcasına.
“kahve olur aslında. O sırada canlı yayın da açarız. Önce sana soruları sorarım sonra da başka soru varsa anlık olarak alırız.” Dedi.
“olur, bana uyar.”
“yoruldun mu?”
“keyifliydi bence. Zamanın nasıl geçtiğini tam anlayamadım.” Dedim gülümserken.
“ben de keyif alıyorum. Keyif almasam gerçekten yapılabilecek bir iş değil.”
“orası öyle gerçekten. Zamanının büyük çoğunluğunu buraya ayırman gerekiyor.” Dedim mutfağa ilerlerken.
Şennur da benimle mutfağa gelirken kahvelerimizi yapmaya başladım.
Bölüm Sonu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.47k Okunma |
3.48k Oy |
0 Takip |
103 Bölümlü Kitap |